'Tuz bir böbrek zehridir, türleri arasında hiçbir fark yoktur'
Türk Nefroloji Derneği'nden Prof. Dr. Mustafa Arıcı tuz kullanımı konusunda uyarılarda bulundu. Bütün tuz türlerinin böbrekler için adeta bir zehir olduğunu belirten Arıcı, böbrek sağlığını korumanın önemli adımlarını sıraladı.
Dünya 850 milyon, Türkiye'de ise yaklaşık 10 milyon böbrek hastası olduğu tahmin ediliyor. Türk Nefroloji Derneği Başkanı Prof. Dr. Kenan Ateş, kronik böbrek hastalığının dünyada 10 yetişkinden 1'inde, Türkiye'de ise 7 yetişkinden 1'inde görüldüğünü belirtti.
Türk Nefroloji Derneği'nden Prof. Dr. Mustafa Arıcı ise tuz konusunda uyardı ve "Kamuoyunda insanların en çok kafasının karıştığı şey tuzdur. Tuz bir böbrek zehridir, tuz bir damar zehridir. Tipleri ve türleri arasında hiçbir fark yoktur" dedi.
"TUZ VE SİGARA BİR BÖBREK ZEHRİDİR"
Her yıl Mart ayının ikinci haftası perşembe günü kutlanan 'Dünya Böbrek Günü dolayısıyla düzenlenen basın toplantısında uzman ve böbrek hastaları bir araya geldi. Toplantıda konuşan Türk Nefroloji Derneği'nden Prof. Dr. Mustafa Arıcı, Türk toplumunun beslenme alışkanlıkları ile böbrek hastalıklarına zemin hazırladığını belirtti ve şunları söyledi: "Böbrek hastası değilseniz öncelikle böbrek hastası olmamak için kilo almamanız gerekiyor. Şekerli ve hamur işi gıda tüketmemek gerekiyor. Ancak bunun yanısıra yüksek proteinli beslenmek de doğru değil. Yüksek protein böbreğin süzmekte zorlandığı bir şeydir. Önemli olan dengeli beslenmektir. Kamuoyunda insanların en çok kafasının karıştığı şey tuzdur. Tuz bir böbrek zehiridir. Tuz bir damar zehiridir. Tipleri ve türleri arasında hiçbir fark yoktur. Tuz az tüketilmelidir, karbonhirat ve yağ ölçülü tüketilmelidir. 'Şunu yiyin bunu yiyin' diyerek toplumun kafasını karıştırmamıza gerek yok. İdeal kiloda kalmak koşuluyla her şeyi dengeli olarak tüketin. Beslenme dışında da bir mesaj daha vermek isterim ki sigara da bir böbrek zehiridir. Sigara içenler de böbrek sağlığı açısından risk altındalar."
"UZUN SÜRE ANTİBİYOTİK, AĞRI KESİCİ KULLANANLAR RİSK ALTINDA"
Böbrek hastalıklarının belirtileri ile ilgili de bilgi veren Prof. Dr. Arıcı şöyle dedi: "Çoğunlukla böbrek hastalıkları belirtisizdir yani sinsi ilerlemektedir. Nadiren bazı uyarı işaretleri var. Örneğin idrarın çok köpürmesi, ayakların, yüzün, gözlerin birden bire çok şişmesi belirtilerdendir. Ancak böbrek hastalıklarının önemli bir bölümünde bunlar olmayabilir. Vücudunuzda bir takım döküntüler olması böbrek hastalığı belirtisi olabilir. İdrar yaparken yanma, ağrı, idrarın renginin değişmesi, çay rengi idrar yapıyor olmanız, gece idrar yapmak için uyanmak yine böbrek hastalığı belirtisi olabilir. Ancak hastaların yüzde 85'inde bu belirti olmaz."
Böbrek hastalığı açısından risk taşıyan insanları da sıralayan Prof. Dr. Arıcı, risk taşıyanların belli aralıklarla kan ve idrar tahlili yaptırması gerektiğini belirtti ve risk grubundakileri şöyle sıraladı:
- 65 yaş üstü herkes
- Diyabet hastaları
- Tansiyon hastaları
- Kalp ve damar hastalığı olanlar
- Romatizmal hastalar
- Kanser tedavisi görenler
- Uzun süre ağrı kesici ve antibiyotik kullananlar
- Birinci dereceden aile bireylerinde böbrek hastalığı bulunanlar.
"DÜNYADA HER 10 YETİŞKİNDEN 1'İ, TÜRKİYE'DE HER 7 YETİŞKİNDEN 1'İ BÖBREK HASTASI"
Kronik böbrek hastalığının bir halk sağlığı problemi olduğunu belirten Türk Nefroloji Derneği Başkanı Prof. Dr. Kenan Ateş de, "Dünyada yaklaşık 10 yetişkinden 1'inde çeşitli evrelerde böbrek hastalığı var. Dünya geneline baktığımız zaman 850 milyon böbrek hastası olduğu tahmin ediliyor. Türkiye'de yaklaşık her 7 yetişkinden 1'inde böbrek hastalığı var. Şu anki yetişkin nüfusumuza göre hesapladığımızda yaklaşık olarak 9-10 milyon insanın böbrek hastası olduğunu söyleyebiliriz. Kronik böbrek hastalığının boyutu ülkemiz için dünya genelinden biraz daha vahim gözüküyor" dedi.
"DİYALİZ CİHAZINA 'SEVGİLİM' DİYORDUM"
Basın toplantısında çocukluğundan beri böbrek hastası olan ve nakil olan iki hasta da hikayelerini paylaşarak organ bağışının önemine vurgu yaptı. Gazeteci olan ve 2.5 yaşında böbrek hastalığı teşhisi koyulan Didem Seymen Balcı, 15 yaşındayken iki böbreğinin de iflas ettiğini belirtti ve hikayesini şöyle anlattı: "Periton diyalizine girmeme karar verildi. Fakat haftanın 7 günü ve 14 saati makinede geçireceğimi bilmiyordum. Sonra öyle bir şey oldu ki ben makineye 'Sevgilim' demeye başladım. O benim sevgilimdi. Her şeyi onunla konuşuyor, okuldaki sıkıntılarımı ona anlatıyordum. 15 yaşındaki bir kız çocuğu için çok zordu. Bir gün kuzenim geldi. Odadan içeri girdiğinde ben ağlıyordum. 'Kalk ayağa, gözlerini kapat ve yürü' dedi bana. Sendeleyerek birkaç adım attıktan sonra oturdum. Sonra kuzenim 'Şimdi yerine otur ve kes ağlamayı. Senden çok daha zor durumda olan insanlar var. Bundan sonra ağlamayacağız. Ders çalışacağız' dedi. O günden sonra 'şükürler olsun okuluma gidebiliyorum ve ömür boyu bu makine ile yaşayabilirim' dedim."
36 yaşında, 1 çocuk annesi Özlem Başal da 5 yaşında kronik böbrek hastalığı teşhisi aldığını ifade etti ve organ nakli hikayesini anlattı: "Doktorum bana uygun organ bulunduğu haberin verirken kendisi de ağladı. Ailem ve ben çok duygulandık tabii. Çok panik olduk. Mucize gibi bir şeydi. İnsanlar organ bağışlayarak hayat bağışlıyorlar. Sadece bir insanın değil aslında onu seven tüm ailesini hayata bağlıyorlar."
DÜNYADA 3 MİLYON KİŞİ DİYALİZE GİRİYOR
Toplantıda konuşan Prof. Dr. Bülent Tokgöz ise, böbrek hastalıkları ile ilgili de önemli veriler paylaştı ve şunları söyledi: "Halen tüm dünyada yaklaşık 3 milyon kişi diyaliz ve böbrek nakli tedavileri ile yaşamını sürdürmektedir. Bu sayının gelecekteki 10 yıl içinde 5.5 milyona ulaşması ve toplam tedavi maliyetinin 2 trilyon doları aşması beklenmektedir. Türk Nefroloji Derneği'nin verilerine göre ülkemizde diyaliz uygulanan veya böbrek nakli yapılmış 80.000'e yakın hasta bulunmakta ve sağlık bütçesinin yüzde 5'i bu hastaların tedavisi için harcanmaktadır. Son dönem böbrek hastalığında ideal tedavi seçeneği böbrek naklidir. Ülkemizde her yıl 3 bini aşkın hastaya böbrek nakli yapılmaktadır. Ancak bu sayının yeterli olduğunu söylemek güçtür. Halen hastaların yüzde 80'den fazlası diyaliz ile yaşamını sürdürmektedir. Üstelik, gelişmiş ülkelerin aksine ülkemizde böbrek nakillerinin sadece yüzde 20'si kadavra vericiden yapılmaktadır."