Taklit en önemli yeri tutuyordu, başlıca çatışma ve kişileştirme yöntemiydi. İlk anlamıyla bir oyunun taklidi yapılmaktadır. Pişekâr orta oyununa başlarken “falan oyunun taklidini aldım.” der ve söz konusu olan bir oyunun ya da olaylar dizisinin taklidini yapar. Diğer bir anlamda da insanların, hayvanların, kimi zaman cansız nesnelerin hareketlerine, davranışlarına, görünüşlerine benzetmektir. Bazen de çeşitli ağızların, dillerin, kusurlu kişilerin taklidi yapılırdı. Bu taklit çoğu kez alay edici, aşağılayıcı, taşlayıcı bir üslupla yapılırdı.
- Genellikle karşıtlıktan yararlanılıyordu. Söyleşen iki kişi arasındaki karşıtlığın vurgulanması en önemli ögelerden biriydi. Oyunlarda “dişi konuşan” diye adlandırılan kişi, karşısındakine nükte yapmak fırsatını verir. Buna “anahtar verme” denir. Karagöz’de Hacivat; orta oyununda Pişekâr “dişi konuşan” kişilerdir. Buna karşın “erkek konuşan” diye adlandırılıp “laf yetiştiren” kişi Karagöz’de Karagöz, orta oyununda ise Kavuklu’dur.
- Müzik, şarkı, dans, şaklabanlık ve soytarılık bu oyunların tümünde birbirine karışırdı.
- Eski seyirlik oyunlar iç içe geçmişti. Karagöz oynatanın meddahlık ettiği, orta oyununa çıktığı görüldüğü gibi pek çok seyirlik oyunun içerisinde başka seyirlik oyunlara da yer verildiği görülmekteydi. Orta oyununda hokkabazlık yapılır, karagöz oynatılırdı.
- Oyunlar belirli bir metne dayanmadan doğaçlama oynanırdı. Örgütlenmiş tiyatro gibi belirlenmiş oyun yerleri bulunmazdı. Orta oyununun 19. yy.da sahnede oynanması denenmiş, orta oyununu Batı tiyatrosuna uygulamak için denemeler yapılmış, bu arada “tuluat tiyatrosu” ortaya çıkmıştır.