Slaktivizm (Slacktivism) Nedir?
Slacker Türkçe anlamıyla; tembel, miskin ve uyuşuk demek, Activizm ise eylemcilik demektir. Bu iki kavramın birleşmesiyle türetilen Slaktivizm (Slacktivism); ‘’tembel eylemcilik’’ anlamına kavuşmaktadır. Slacktivist ise haliyle ‘’tembel eylemci’’ demek oluyor. Slaktivizm’i anlamak adına örnek verecek olursak gerçekleşen herhangi bir toplumsal olay karşısında sadece internet üzerinden tepki verilmesini gösterebiliriz. Bir SMA hastasına ait sosyal medyada bulunan bir gönderiyi beğenip paylaşmak amma velakin hiçbir bağışta bulunmamak en yaygın slacktivist işlerden…
Miskin eylemci profilleri bir terör hadisesi yaşandığında tepki olarak sadece Facebook, Twitter ve Instagram gibi yaygın sosyal medya ağlarından paylaşım yapar. İnsani bir mesele de imza toplansa sadece imza atmakla yetinir. Mevcut düzeni ve yöneticileri eleştirir ancak iş sandığa gidip oy kullanmaya geldiğinde ise kanepeye uzanmayı tercih eden bir konformisttir. Klavye delikanlısıdır.
Slaktivist, bir tuşla veya bir klikle tüm sorumluluğu üzerinden attığını düşünür. Mutmain olmuş bir şekilde üzerine düşen vazifeyi yaptığına kendini inandırır/kandırır. Sahada değil sanaldadır. Fırsatını bulduğunda sürekli duyar kasar. Duyar kasma (Virtue Signaling) tabiri en çok Slaktivist ve Kliktivistler için biçilmiş kaftan gibidir. Gösteriş boyutunda olan duyarlılık davranışlarıyla takipçilerini etkilemeye çalışırlar.
Peki, Nazım Hikmet’in şiirinde dediği gibi; ‘’Ben yanmasam, sen yanmasan, biz yanmasak, nasıl çıkar karanlıklar aydınlığa…’’
Kendimizi pasifize ederek ve geri planda tutarak nasıl insanlığa katkı sağlayabiliriz? Sadece sosyal medyada Afrikalı aç çocuklarla ilgili gönderiyi beğendiğimizde, onların karnını doyurabilir miyiz? Bir adaletsizlik sosyal medyada TT olduğunda yeniden adil bir karar çıkartılabiliyorken, ya TT olmayan adaletsizliklerin akıbeti ne olacak?
Sorun şu ki; Alışıyoruz! Dostoyevski’nin Suç ve Ceza kitabında ‘’Önce biraz ağladılar, ama alıştılar şimdi. Aşağılık insanoğlu her şeye alışır!’’ yazdığı gibi alışıyoruz.
Çok şey sıradanlaşıyor… Çığlık ve haykırışlarla karşılamamız gereken birçok hadiseye karşı Süleyman Demirel’in zamanında söylediği gamsızlık yöntemini uyguluyoruz; ‘’Meseleleri mesele etmezseniz ortada bir mesele kalmaz.’’
Yazdıklarımı okuduğunuzda aklınıza şöyle bir düşünce gelebilir; Ne yani hiçbir paylaşım yapmayacak mıyız? Hiçbir gönderiyi Beğenmeyecek miyiz? Elbette hayır! Sosyal medyada proaktif olmalıyız. Fakat derdimiz sadece sosyal medyada var olmak değil! Bir mücadele yapılacaksa bu sadece sosyal medyada olmamalı. Kolaycılığa kaçılmamalı…
Hz. Muhammed (S.A.V)’in sahih yani onun sözü olduğuna dair birçok kaynak tarafından teyit edilmiş olan “Kim bir kötülük görürse, onu eliyle değiştirsin. Şayet eliyle değiştirmeye gücü yetmezse, diliyle değiştirsin. Diliyle değiştirmeye de gücü yetmezse, kalbiyle düzeltme cihetine gitsin ki, bu imanın en zayıf derecesidir.” Sözüyle konuyu daha iyi özetleyebiliriz.
Sıralama net bir şekilde verilmiş söylemden önce eylem!
İmanın en zayıf derecesi de kalbinden kötülüğe, haksızlığa ve adaletsizliğe karşı nefret beslemek
Ülkesine, Konumuna ve yerine göre Slaktivizm’i de inancın en zayıf noktası olarak tanımlayabiliriz.
Velhasıl-ı kelam tarih inançlarında zayıflık gösterenleri, kliktivistleri ve slaktivistleri değil gerçek manada aktivistleri yazar. Yazmaya da devam edecektir…
Slacker Türkçe anlamıyla; tembel, miskin ve uyuşuk demek, Activizm ise eylemcilik demektir. Bu iki kavramın birleşmesiyle türetilen Slaktivizm (Slacktivism); ‘’tembel eylemcilik’’ anlamına kavuşmaktadır. Slacktivist ise haliyle ‘’tembel eylemci’’ demek oluyor. Slaktivizm’i anlamak adına örnek verecek olursak gerçekleşen herhangi bir toplumsal olay karşısında sadece internet üzerinden tepki verilmesini gösterebiliriz. Bir SMA hastasına ait sosyal medyada bulunan bir gönderiyi beğenip paylaşmak amma velakin hiçbir bağışta bulunmamak en yaygın slacktivist işlerden…
Miskin eylemci profilleri bir terör hadisesi yaşandığında tepki olarak sadece Facebook, Twitter ve Instagram gibi yaygın sosyal medya ağlarından paylaşım yapar. İnsani bir mesele de imza toplansa sadece imza atmakla yetinir. Mevcut düzeni ve yöneticileri eleştirir ancak iş sandığa gidip oy kullanmaya geldiğinde ise kanepeye uzanmayı tercih eden bir konformisttir. Klavye delikanlısıdır.
Slaktivist, bir tuşla veya bir klikle tüm sorumluluğu üzerinden attığını düşünür. Mutmain olmuş bir şekilde üzerine düşen vazifeyi yaptığına kendini inandırır/kandırır. Sahada değil sanaldadır. Fırsatını bulduğunda sürekli duyar kasar. Duyar kasma (Virtue Signaling) tabiri en çok Slaktivist ve Kliktivistler için biçilmiş kaftan gibidir. Gösteriş boyutunda olan duyarlılık davranışlarıyla takipçilerini etkilemeye çalışırlar.
Peki, Nazım Hikmet’in şiirinde dediği gibi; ‘’Ben yanmasam, sen yanmasan, biz yanmasak, nasıl çıkar karanlıklar aydınlığa…’’
Kendimizi pasifize ederek ve geri planda tutarak nasıl insanlığa katkı sağlayabiliriz? Sadece sosyal medyada Afrikalı aç çocuklarla ilgili gönderiyi beğendiğimizde, onların karnını doyurabilir miyiz? Bir adaletsizlik sosyal medyada TT olduğunda yeniden adil bir karar çıkartılabiliyorken, ya TT olmayan adaletsizliklerin akıbeti ne olacak?
Sorun şu ki; Alışıyoruz! Dostoyevski’nin Suç ve Ceza kitabında ‘’Önce biraz ağladılar, ama alıştılar şimdi. Aşağılık insanoğlu her şeye alışır!’’ yazdığı gibi alışıyoruz.
Çok şey sıradanlaşıyor… Çığlık ve haykırışlarla karşılamamız gereken birçok hadiseye karşı Süleyman Demirel’in zamanında söylediği gamsızlık yöntemini uyguluyoruz; ‘’Meseleleri mesele etmezseniz ortada bir mesele kalmaz.’’
Yazdıklarımı okuduğunuzda aklınıza şöyle bir düşünce gelebilir; Ne yani hiçbir paylaşım yapmayacak mıyız? Hiçbir gönderiyi Beğenmeyecek miyiz? Elbette hayır! Sosyal medyada proaktif olmalıyız. Fakat derdimiz sadece sosyal medyada var olmak değil! Bir mücadele yapılacaksa bu sadece sosyal medyada olmamalı. Kolaycılığa kaçılmamalı…
Hz. Muhammed (S.A.V)’in sahih yani onun sözü olduğuna dair birçok kaynak tarafından teyit edilmiş olan “Kim bir kötülük görürse, onu eliyle değiştirsin. Şayet eliyle değiştirmeye gücü yetmezse, diliyle değiştirsin. Diliyle değiştirmeye de gücü yetmezse, kalbiyle düzeltme cihetine gitsin ki, bu imanın en zayıf derecesidir.” Sözüyle konuyu daha iyi özetleyebiliriz.
Sıralama net bir şekilde verilmiş söylemden önce eylem!
İmanın en zayıf derecesi de kalbinden kötülüğe, haksızlığa ve adaletsizliğe karşı nefret beslemek
Ülkesine, Konumuna ve yerine göre Slaktivizm’i de inancın en zayıf noktası olarak tanımlayabiliriz.
Velhasıl-ı kelam tarih inançlarında zayıflık gösterenleri, kliktivistleri ve slaktivistleri değil gerçek manada aktivistleri yazar. Yazmaya da devam edecektir…