Askeri Eğitimi
1893’te başladığı Selanik Askeri Rüştiyesi’nde düzenli bir öğrenime kavuşan Mustafa büyük bir istekle kendini derslerine verdi. Başarılı bir öğrenciydi ama özellikle matematiğe karşı büyük bir ilgisi vardı ve bu ilgi günden güne artmaktaydı. Bu durum matematik öğretmeni Mustafa Sabri’nin de dikkatini çekti. Öğretmen öğrencisinin bu yeteneğini bir gün “Oğlum senin de adın Mustafa, benim de. Bu böyle olmayacak. Aramızda bir fark olmalı. Bundan sonra senin adın Mustafa Kemal olsun.” diyerek ödüllendirdi. Askeri Rüştiye’yi bitiren Mustafa Kemal 1895’te öğretmenlerinin önerisiyle Manastır Askeri İdadisi’ne (lise) yazıldı. Bu okulu 1898’de başarıyla bitirdikten sonra 18 Mart 1899’da İstanbul’daki Harp Okulu’nun (Mekteb-i Harbiye) piyade sınıfına girdi. Harbiye yıllarında Mustafa Kemal geniş bir aydın çevre edindi. Abdülhamid yönetiminin giderek artan baskısı onda tepkiler doğurmaktaydı. Gün geçtikçe özgürlükçü düşüncelere ilgisi artıyor, tüm tehlikelere karşın Namık Kemal’in yasaklı kitaplarını ve yurt dışından gelen gazeteleri gizli gizli okuyordu. Harp okulu yıllarında da derslerinde başarılı olan Mustafa Kemal, 10 Şubat 1902’de okulu bitirerek teğmen oldu ve Erkân-ı Harbiye (bugünkü Harbiye Akademisi) sınıfına geçti.
Mustafa Kemal burada da derslerinde çok başarılıydı. Ne var ki artık derslerinin yanı sıra siyasal etkinliklerde de bulunuyordu. Abdülhamit’in baskıcı yönetimi ve yabancı ülkelerin devletin içişlerine karışmalarına karşı tepkiliydi. O günlerde aynı görüşleri paylaşan birkaç arkadaşı birlikte özgürlük düşüncelerini yansıtan gizli bir gazete çıkarmaya başladı. El yazısıyla çoğaltılan bu gazete tüm Harbiye öğrencisine seslenmekte ve elden ele dolaşmaktaydı. Yazıların çoğunu Mustafa Kemal yazıyordu.
Mustafa Kemal 11 Ocak 1905’te kurmay yüzbaşı rütbesiyle Harp Akademisi’ni bitirdi. Atama emrini beklerken boş durmuyor siyasal çalışmalarını sürdürüyordu. Arkadaşları ile birlikte tuttukları bir odada düzenledikleri toplantılarda, kendi aralarında tartışıyor, yasak yayınları okuyorlardı. Ama eski bir arkadaşları ihbar edince, yakalanarak tutuklandılar. Birkaç ay sonra serbest bırakılan Mustafa Kemal staj için Şam’daki 5. Ordu’ya bağlı 30. Süvari Alayı’na atandı.
Subaylıkta İlk Yılları
Şam’daki görevi Mustafa Kemal’ in ordunun ve ülkenin sorunlarını yakından görmesini sağladı. Havran ve Kuneytra’da Dürziler’e karşı düzenlenen harekete katılan Mustafa Kemal hemen hemen bütün Suriye’yi dolaştı. Bu arada, siyasal görüşlerinden ötürü Askeri Tıbbiye son sınıfından atılarak Şam’a sürgün gönderilen Mustafa Bey (Cantekin) ile birlikte Ekim 1906’da Vatan ve Hürriyet Cemiyeti’ni kurdu. Görevi gereği gittiği Kudüs, Hayfa ve Yafa’da (Tel Aviv) örgütü yaymaya çalıştıysa da başarılı olamadı. Bunun üzerine gizlice Selanik’e geçerek örgütlenme çalışmalarını burada yürütmeye başladı. Eski arkadaşlarıyla ilişki kurarak örgütün Selanik kolunu kurdu. Ancak çalışmaları haber alınarak hakkında soruşturma açılması üzerine dört ay sonra Suriye’ye geri döndü.
Haziran 1907’de kolağalığına (önyüzbaşı) yükseltilerek 5 . Ordu genelkurmayında görevlendirildi. Bir süre sonra isteği üzerine Selanik’ teki 3. Ordu genelkurmayına atandı. O yıllarda Makedonya’da yoğun bir siyasal hareketlilik yaşanmaktaydı. İlerici genç subaylar tarafından kurulmuş olan İttihat ve Terakki Cemiyeti’nin ordudaki etkisi gün geçtikçe artıyordu. Selanik’e gelen Mustafa Kemal, Vatan ve Hürriyet Cemiyeti’ni oluşturan arkadaşlarının da İttihat ve Terakki Cemiyeti’ne geçtiğini gördü. Önceleri Vatan ve Hürriyet Cemiyeti’ni geliştirmek ıçin çalışmalara girdiyse de eski arkadaşlarının ısrarıyla 29 Ekim 1907’de İttihat ve Terakki saflarına katıldı.
23 Temmuz 1908’de II. Meşrutiyet ilan edilerek 1876 Anayasası (Kanun-ı Esasi) yeniden uygulanmaya başladı. Bu günlerde Mustafa Kemal ile İttihat ve Terakki Cemiyeti’nin üst yöneticileri arasında görüş ayrılıkları belirmeye başlamıştı. Hemen her yerde sözünü sakınmadan cemiyet yöneticilerini eleştirmekteydi. Ayrıca, II. Meşrutiyet’in ilanından sonra “Hürriyet Kahramanı” ilan edilen Enver bey ile de aralarındaki sürtüşme artıyordu.
Cemiyet yöneticileri onu Selanik’ten uzaklaştırmak amacıyla. Meşrutiyet yönetimine karşı kıpırdanmaları bastırmak bahanesiyle Trablusgarp’a gönderdiler. Buradaki görevini tamamlayarak Selanik’e döndüğü günlerde İstanbul’da 31 Mart Ayaklanması patlak verdi. Bu ayaklanmayı bastırmak üzere Mahmut Şevket Paşa komutasındaki Hareket Ordusu İstanbul’a gönderildi. Bu ordunun kurmay başkanlığına başlangıçta Mustafa Kemal atanmış ama tam İstanbul’a girileceği sırada bu görevden alınarak yerine Enver Bey getirilmişti.
Mustafa Kemal, İttihat ve Terakki içindeki eleştirilerini daha da sertleştirerek sürdürüyordu. Cemiyetin Eylül 1909 da toplanan II. kongresinde, askerlerin siyasetten çekilmesini ya da siyasetle uğraşacak askerlerin ordudan ayrılmasını savundu. Bu görüş bazı yandaşlar bulduysa da azınlıkta kaldı. Bunun üzerine Mustafa Kemal, Ittihat ve Terakki ile bağlarını keserek kendini tümüyle askerliğe verdi. 1910 Nisan’ında 3. Ordu’da eğitim subayı olarak görev aldı. Önyüzbaşı Mustafa Kemal’in bu görevde ve ordu kurmayında gösterdiği başarı herkesin ilgisini çekiyordu.
I. Dünya Savaşı’na doğru Balkanlar patlamaya hazır barut fıçısı gibiydi. Bağımsızlıklarını isteyen Balkan halkları büyük devletlerin de kışkırtmalarıyla sürekli ayaklanmalar çıkarmaktaydı. 1910’da Arnavutluk’ta çıkan bir ayaklanmayı bastırma işini doğrudan Harbiye Nazırı (Savaş Bakanı) Mahmut Şevket Paşa üstlenmişti. Paşa Selanik’ten geçerken yanına Mustafa Kemal’i de alarak onu birliklerine kurmay başkanı yaptı. Aynı yılın sonbaharında Fransa’da Picardie’de yapılan askeri manevralara Mustafa Kemal Osmanlı ordusunun temsilcisi olarak katıldı.
Mustafa Kemal bir süre sonra İstanbul’da genelkurmay başkanlığında bir göreve atandı. Bu sırada İtalyanlar da Trablusgarp’ı işgal etmek üzere saldırıya geçmişlerdi. Mustafa Kemal Mısır üzerinden zor bir yolculuk yaptıktan sonra Tobruk’a ulaştı. Buradaki kuvvetlerin kurmaylığını üstlenerek Ocak 1912’de yapılan Tobruk Çarpışması’nda başarılı oldu. Daha sonra Derne’ye geçerek buradaki kuvvetlerin komutanlığını üstlendi. Trablusgarp’ta binbaşılığa yükselen Mustafa Kemal, Ekim 1912’de I. Balkan Savaşı’nın başlaması üzerine İstanbul’a döndü.
Savaş sırasında Çanakkale Boğazı’nın güvenliğini sağlamakla görevli kuvvetlerin Harekât Şube’si müdürlüğüne atandı. Ardından Bolayır Kolordusu kurmay başkanlığı da kendisine verildi. Balkan Savaşları imparatorluk için bir yıkımla sonuçlandı. Balkanlar’daki tüm topraklar yitirildiği gibi ordu da perişan bir duruma düştü.
1913 Ekim’inde Sofya askeri ataşeliğine atanan Mustafa Kemal Mart 1914’te yarbaylığa yükseltildi. Sofya’daki görevi sırasında batı diplomasisinin inceliklerini gözlemledi. Buradan İstanbul’a gönderdiği mektup ve raporlarda bir savaşın yaklaşmakta olduğunu haber veriyor, Osmanlı İmparatorluğu’nun bu savaşa girmesinin bir felaketle sonuçlanacağından söz ediyordu. Mustafa Kemal’e göre Osmanlılar bu savaşta tarafsız kalmalıydılar. Hele Almanya’nın yanında savaşa girmenin felaketle sonuçlanacağını, çünkü iki cephede birden savaşmak zorunda kalacağı için Almanya’nın yenileceğini vurguluyordu.
Birinci Dünya Savaşı Yılları
28 Temmuz 1914’te Avusturya’nın Sırbistan’a savaş ilan etmesiyle başlayan I. Dünya Savaşı kısa sürede bütün Avrupa’yı sardı. İttihat ve Terakki yönetimi bundan hemen altı gün sonra, 2 Ağustos 1914’te Almanya ile bir dostluk ve işbirliği antlaşması imzalayarak Osmanlı İmparatorluğu’nu savaşa katmanın önkoşullarını hazırladı. Sonunda 29 Ekim 1914’te Osmanlılar, Almanya ve Avusturya’nın yanında savaşa girdi.
Osmanlı İmparatorluğu’nun savaşa katılmasını ve ordunun Alman subayların denetimine girmesini onaylamamasına karşın Mustafa Kemal askeri bir görev almak üzere yurda döndü. Şubat 1915’te, Tekirdağ’da kurulmakta olan 19. Tümen Komutanlığı’na atandı. Kısa zamanda 19. Tümen’in eksiklerini tamamlayarak görev yeri olan Gelibolu Yarımadası’ndaki Maydos’a geldi. Arıburnu, Anafartalar ve Ece limanını kapsayan bölgenin komutanlığını üstlendi.
Çanakkale Boğazı’nı ele geçirmek isteyen İngiliz ve Fransızlar 25 Nisan 1915’te Gelibolu Yarımadası’nın Seddülbahir ve Arıburnu bölgelerine asker çıkardılar. Düşman askerlerinin ilerleyişi Mustafa Kemal’in çabalarıyla durdurularak kıyıya kadar geri püskürtüldü. Mustafa Kemal 1 Haziran’da albaylığa (miralay) yükseltilerek Arıburnu Cephe Komutanlığı görevine getirildi. Ağustos’ta Anafartalar Cephe Grubu Komutanlığı’na atanarak güçlü İngiliz ve Fransız donanmasının Çanakkale Boğazı’ndan geçmesine izin vermedi.
Çanakkale Savaşları Mustafa Kemal’in yaşamında bir dönüm noktası oldu. Ülke içinde ve dışında komutanlık yeteneğini kanıtlayarak büyük bir üne kavuşan Mustafa Kemal, Ocak 1916’da Edirne’deki 16. Kolordu Komutanlığı’na getirildi. Şubat ayında kolordusu ile doğuya gönderildi ve 1 Nisan’da tuğgeneralliğe yükseltildi. Mustafa Kemal bu görevi sırasında Rusların ilerleyişini durdurarak Muş ve Bitlis’i geri aldı. 1916 sonlarında 2. Ordu komutan vekilliğine atandı. Bu ordunun kurmay başkanı olan Albay İsmet Bey (İnönü) ile ilk kez burada tanışarak arkadaş oldular.
Bu sırada İttihat ve Terakki yöneticileri yeni düşler peşindeydiler. Hicaz Kuvve-i Seferiyesi adında bir ordu kurarak komutanlığını Mustafa Kemal’e vermek istiyorlardı. Amaçları kutsal yerleri kurtarmaktı. Mustafa Kemal Şam’a giderek durumu inceledikten sonra bu görevi kabul etmedi. Bunun üzerine ordunun kurulmasından cayıldı; Mustafa Kemal yeniden doğu cephesine dönerek 2. Ordu’nun komutanlığına geçti.
Bağdat ve Irak’ın geri alınması amacıyla Alman General Falkenhayn komutasında Yıldırım Orduları Grubu kurulmuştu. Temmuz 1917’de Mustafa Kemal Yıldırım Orduları Grubu’na bağlı 7. Ordu Komutanlığı’na atandı. Ama bu görevinde, emrindeki Alman subayları kollayan, yöredeki aşiretlerle kurduğu ilişkilerde Alman çıkarlarını gözeten Falkenhayn ile anlaşamadı. Mustafa Kemal 3. Kol Ordu Komutanı İsmet Bey’in de görüşlerini alarak durumu bir raporla başkomutanlığa ve Sadrazam Talat Paşa’ya bildirdi. Raporu benimsenmeyince, görevini bırakarak İstanbul’a geldi.
1917’nin sonlarında Alman İmparatoru II. Wilhelm’i ziyaret için Almanya’ya giden Veliaht Vahideddin’in yaveri olarak geziye katıldı. Yol boyunca düşüncelerini geleceğin padişahına aktardı. Yurda dönerken rahatsızlanarak tedavi için bir süre Viyana ve Karlsbad’a gitti. Bu sırada Padişah Sultan Reşat ölmüş, tahta VI. Mehmed Vahideddin çıkmıştı. Vahideddin, tahta çıkmasından birkaç gün sonra Mustafa Kemal’i İstanbul’a çağırttı. Bu durumdan yararlanan Mustafa Kemal padişah ile birkaç kez görüştüyse de etkili olamadı. Çünkü Vahideddin kısa sürede Enver ve Talat paşaların etkisine girmişti. Sonunda Mustafa Kemal ikinci kez, Filistin’de bulunan ve Liman von Sanders komutasındaki Yıldırım Orduları Grubu’na bağlı 7. Ordu Komutanlığı’nı kabul ederek Suriye’ye gitti.
Hazırlıklarını tamamlayan İngilizler 18-19 Eylül 1918’de üstün kuvvetleriyle bu cephede saldırıya geçtiler. Mustafa Kemal’in emrindeki 7. Ordu ilk saldırıları durdurarak geri çekildi ve Halep’in kuzeyinde mevzilendi. 25-26 Ekim günlerinde saldırıya geçen İngiliz ve Arap kuvvetlerini durdurarak yenilgiye uğrattı. Ancak savaş bütünüyle yitirilmiş, 30 Ekim 1918’de Mondros Mütarekesi imzalanarak Osmanlı İmparatorluğu savaştan çekilmişti. Aynı tarihte Mustafa Kemal, Yıldırım Orduları Grubu Komutanlığı’na atandı. Bu yeni görevi sırasında mütarekenin yoruma açık maddelerine açıklık getirilmesi için İstanbul’a sürekli telgraf çekmekteydi. Çünkü İngilizler bu maddelerden yararlanarak İskenderun’u işgale hazırlanıyorlardı. Mustafa Kemal bu işgale direneceğini, eğer İstanbul’daki hükümet tersini düşünüyorsa kendisini görevden almasını bildirdi. Bu arada olası işgale ve saldırılara karşı Antep ve Maraş yöresinde halka silah dağıttı. Kasım 1918’de Yıldırım Orduları Grubu kaldırılınca İstanbul’a döndü.