Hz. İbrahim doksan yaşında…
Hz. İbrahim üzgün…
Sebep: Evlât hasreti…
Allah(c.c) O’na büyük servet bahşetmişti. Ama kalbinde bir boşluk vardı.
Bu boşluğu bir evlat doldurabilirdi.
Değerli eşi Sâra da üzgün…
Aynı acı onda da var çünkü…
Her ana –babanın kalbinde evlat için ayrılmış bir yer vardır ve evlat olmadıkça burası hep boş kalır.
Eşinin üzüntüsü Hz. Sara’nın üzüntüsüne üzüntü katmaktadır:
Kadınlar için imkânsız denecek kadar zor bir şey yapar:
Hz. İbrahim’e “Hacer ile evlen. Belki Allâhu Teâlâ ondan sana bir evlat verir de böylece senin temiz soyun yeryüzünde baki kalır.” der.
Evlenirler.
Hz. İbrahim devamlı dua ediyor:
"Ey Rabbim! Bana sâlihlerden (bir oğul) ihsan et!"(Saffât, 100)
Rabbimiz de bir erkek evlat ihsan ediyor.
“Yumuşak huylu bir evlat. (Saffât, 101)
İsmail koydular adını.
İsmail Allah(c.c)’a İbranice’de “Allah işitti.” anlamına geliyordu.
Büyüdü, serpildi.
Koşarak babasının kucağına hoplayabileceği yaşa geldi.
Hz. İbrahim ve Hz. Hacer çok mutluydu.
Bir gün ilahi ferman geldi.
İlahi emirde “Ey İbrahim, en sevdiğini benim için kurban edeceksin!” deniyordu.
Ne yaptı sizce?
“Neden ben, ben onu zor buldum?” demedi tabi ki.
O Allah’ın “Halilim/dostum buyurduğu peygamberdi. Evladın emanet olduğunu en iyi bilenlerden idi.
Ama küçük İsmail’ine nasıl anlatacaktı?
" Ey, oğulcuğum! Ben seni rüyamda boğazladığımı görüyorum. Artık bak, ne düşünürsün?" dedi.
Küçük İsmail, korkup kaçmadı. “Sen ne diyorsun baba!” demedi.
"Babacığım sana ne emrediliyorsa yap, inşaallah beni sabredenlerden bulacaksın" dedi. (Saffât, 101)
Ve devam etti: “Ey babacığım! Beni boğazlamak istersen bağlarımı sıkı yap, sana benden bir şey isabet etmesin, sevabım azalabilir. Zira can vermek zordur. Ben, ölüm değmeye başlayınca çırpınmaktan korkarım. Bıçağı iyi bile, tâ ki ölümüm çabuk olsun ve eziyet çekmeyeyim. Beni kesmek üzere yatırınca, yan üzerime yatırma, yüzükoyun yatır; yan yatırınca ola ki, yüzümü görerek şefkate gelir ve Allahın emrini, benim sebebimle yerine getirmekten vazgeçersin; ben de bıçağı görerek ürperebilirim, en iyisi sen, bıçağı da alt tarafımdan getir. Gömleğimi anneme vermeyi uygun görürsen, bu, onun için bir teselli vesilesi olabilir”. ( İbnul-Esîr, el-Kâmil 1,112 )
Bunun adı teslimiyet idi.
Teslimiyetin karşılığında selamet oldu. İsmail’in yerine koç göndermişti Cenab-ı Hak. Baba-oğul sınavı kazanmıştı.
Şimdi yazımın başlığını hatırlatıyorum:
KURBAN EDECEK İSMAİL’İNİZ VAR MI?
Allah(c.c)’ın emirlerini hatırlattığınızda “Baş üstüne “ diyor mu evlatlarınız?
Cevabınız “Evet” ise, İsmail(a.s) gibi bir evlada sahipsiniz. Tebrike şayandır. Rabbinize şükredin.
Cevabınız “Hayır” ise, Allah(c.c) size sabır versin. Uykusuz geceler ve huzursuz gündüzler sizi beliyor. Bol bol sabredin ve evlatlarınız için bol bol dua edin.
Peki İsmail gibi itaatkar bir evlat için ne yapmalı?
Hz. İbrahim ve Hz. Hacer gibi yaşamalı.
Evimize İslamiyet gelmeli.
Ya da geç kalmadan çocuklarınızı İslam’ın yaşandığı yerler olan Kur’an Kurslarına ve Öğrenci Yurtlarına götürmelisiniz.
Ana-baba olmamış olanlara ise şöyle sorabiliriz:
Ana-babalarınız size Allah(c.c)’ın bir emrini hatırlattığında “Baş üstüne“ diyor musunuz?
Cevabınız “Evet” ise, İsmail(a.s) gibi bir evlatsınız. Tebrike şayandır. Ana-babanız başını yastığa rahat koyacak.
Cevabınız “Hayır” ise, ananız “Seni doğuracağıma taş doğursaydım.” diyecek belki. Yıllarını size vermiş babanız kahrolacak, içi kan ağlayacak. Hatta gizli gizli ağlayacak.
Peki sen gülecek misin?
Hayır, çünkü aynı acıyı sen yaşamadıkça ölmeyeceksin. Allah’ı, rasülünü ve ana-babasını yok sayarak kim mutlu olmuş ki?
Rabbim, İbrahim(s.a) gibi baba, Hz. Hacer gibi anne ve İsmail(a.s) gibi evlat olmak nasip etsin!
Selam ve dua ile,
Hz. İbrahim üzgün…
Sebep: Evlât hasreti…
Allah(c.c) O’na büyük servet bahşetmişti. Ama kalbinde bir boşluk vardı.
Bu boşluğu bir evlat doldurabilirdi.
Değerli eşi Sâra da üzgün…
Aynı acı onda da var çünkü…
Her ana –babanın kalbinde evlat için ayrılmış bir yer vardır ve evlat olmadıkça burası hep boş kalır.
Eşinin üzüntüsü Hz. Sara’nın üzüntüsüne üzüntü katmaktadır:
Kadınlar için imkânsız denecek kadar zor bir şey yapar:
Hz. İbrahim’e “Hacer ile evlen. Belki Allâhu Teâlâ ondan sana bir evlat verir de böylece senin temiz soyun yeryüzünde baki kalır.” der.
Evlenirler.
Hz. İbrahim devamlı dua ediyor:
"Ey Rabbim! Bana sâlihlerden (bir oğul) ihsan et!"(Saffât, 100)
Rabbimiz de bir erkek evlat ihsan ediyor.
“Yumuşak huylu bir evlat. (Saffât, 101)
İsmail koydular adını.
İsmail Allah(c.c)’a İbranice’de “Allah işitti.” anlamına geliyordu.
Büyüdü, serpildi.
Koşarak babasının kucağına hoplayabileceği yaşa geldi.
Hz. İbrahim ve Hz. Hacer çok mutluydu.
Bir gün ilahi ferman geldi.
İlahi emirde “Ey İbrahim, en sevdiğini benim için kurban edeceksin!” deniyordu.
Ne yaptı sizce?
“Neden ben, ben onu zor buldum?” demedi tabi ki.
O Allah’ın “Halilim/dostum buyurduğu peygamberdi. Evladın emanet olduğunu en iyi bilenlerden idi.
Ama küçük İsmail’ine nasıl anlatacaktı?
" Ey, oğulcuğum! Ben seni rüyamda boğazladığımı görüyorum. Artık bak, ne düşünürsün?" dedi.
Küçük İsmail, korkup kaçmadı. “Sen ne diyorsun baba!” demedi.
"Babacığım sana ne emrediliyorsa yap, inşaallah beni sabredenlerden bulacaksın" dedi. (Saffât, 101)
Ve devam etti: “Ey babacığım! Beni boğazlamak istersen bağlarımı sıkı yap, sana benden bir şey isabet etmesin, sevabım azalabilir. Zira can vermek zordur. Ben, ölüm değmeye başlayınca çırpınmaktan korkarım. Bıçağı iyi bile, tâ ki ölümüm çabuk olsun ve eziyet çekmeyeyim. Beni kesmek üzere yatırınca, yan üzerime yatırma, yüzükoyun yatır; yan yatırınca ola ki, yüzümü görerek şefkate gelir ve Allahın emrini, benim sebebimle yerine getirmekten vazgeçersin; ben de bıçağı görerek ürperebilirim, en iyisi sen, bıçağı da alt tarafımdan getir. Gömleğimi anneme vermeyi uygun görürsen, bu, onun için bir teselli vesilesi olabilir”. ( İbnul-Esîr, el-Kâmil 1,112 )
Bunun adı teslimiyet idi.
Teslimiyetin karşılığında selamet oldu. İsmail’in yerine koç göndermişti Cenab-ı Hak. Baba-oğul sınavı kazanmıştı.
Şimdi yazımın başlığını hatırlatıyorum:
KURBAN EDECEK İSMAİL’İNİZ VAR MI?
Allah(c.c)’ın emirlerini hatırlattığınızda “Baş üstüne “ diyor mu evlatlarınız?
Cevabınız “Evet” ise, İsmail(a.s) gibi bir evlada sahipsiniz. Tebrike şayandır. Rabbinize şükredin.
Cevabınız “Hayır” ise, Allah(c.c) size sabır versin. Uykusuz geceler ve huzursuz gündüzler sizi beliyor. Bol bol sabredin ve evlatlarınız için bol bol dua edin.
Peki İsmail gibi itaatkar bir evlat için ne yapmalı?
Hz. İbrahim ve Hz. Hacer gibi yaşamalı.
Evimize İslamiyet gelmeli.
Ya da geç kalmadan çocuklarınızı İslam’ın yaşandığı yerler olan Kur’an Kurslarına ve Öğrenci Yurtlarına götürmelisiniz.
Ana-baba olmamış olanlara ise şöyle sorabiliriz:
Ana-babalarınız size Allah(c.c)’ın bir emrini hatırlattığında “Baş üstüne“ diyor musunuz?
Cevabınız “Evet” ise, İsmail(a.s) gibi bir evlatsınız. Tebrike şayandır. Ana-babanız başını yastığa rahat koyacak.
Cevabınız “Hayır” ise, ananız “Seni doğuracağıma taş doğursaydım.” diyecek belki. Yıllarını size vermiş babanız kahrolacak, içi kan ağlayacak. Hatta gizli gizli ağlayacak.
Peki sen gülecek misin?
Hayır, çünkü aynı acıyı sen yaşamadıkça ölmeyeceksin. Allah’ı, rasülünü ve ana-babasını yok sayarak kim mutlu olmuş ki?
Rabbim, İbrahim(s.a) gibi baba, Hz. Hacer gibi anne ve İsmail(a.s) gibi evlat olmak nasip etsin!
Selam ve dua ile,