İnsan ne ile yaşar?
Oksijen ve su. Temel anatomi mantığı. Biyoloji, fizik ve kimya ile insan bileşenlerinin nasıl çalıştığını çözdük. Uyumak, yemek, koklamak, düşünmek, konuşmak gibi sebep sonuç ilişkilerini anladık. Hatta ölümü bile kabullendik. Tam olarak anlamadık ama kabullendik.
Kaçınılmaz olan tek gerçek şey ölüm. Peki tüm bunların dışında duygular nasıl oluştu? Üzülmek, sevinmek nasıl var oldu? Kimlerin koyduğu kurallara göre üzülüyor ve seviniyoruz? Kimlerin doğrularını, yanlışlarını, iyi ve kötü niteliklerini kabullenmiş olarak sürdürmeye çalışıyoruz.
Kutsal olarak atfedilen olgulara göre bile kişisel iradeye sahibiz.
Kurallara uygun yaşamaya gayret ediyoruz, hem bu dünya hem de inananların nezdinde öteki dünya için.
Tüm bu bilinç, inanış, anlayış kavramlarının toplamında bile hala idrak edemediğimiz şey nedir? Bilmiyor musunuz? Ben size söyleyim o halde. Saf sevgi.
İnsan ömrü ortalama 75 yıldır. Bu maratonda sağlıklı, tecrübeli ve kaliteli gecirebilecegi 10 yılı vardır sadece. İşte bu 10 yıl içerisinde asıl ihtiyaç sevgidir.
Çünkü o duygu, o his, o tutku insanın tüm bileşenlerini, tüm biliyorum sandığı olguları, var olduğundan bihaber duyguları yeni bir şey keşfetme heyecanı gibi öylesine güçlü yaşatır ki tüm gerçeklikler bir anda değişmeye başlar.
Yaşadığın evrenin sana belirlediği doğru, yanlış, iyi ve kötü tamamen yeniden sekillenmeye baslar. En gercek görünen ölüm bile kabullenilebilir ancak bu sevginin kaybı kabullenilemez.
Sürekli düştüğünüz ve her an yere çakılmaktan korktuğunuz bir rüyanın içinde olduğunuzu ve bu hislerin tamamen gerçek olduğunu hayal edin. Yaşamak için nefes almak zorundasınız ancak aldığınız her nefes size ölümün acısını veriyor.
13 milyar yıllık kainat, 4 milyar yıllık bu dünya, 50bin yıllık insan ve 12bin yıllık medeniyet hep sorgulamış.
Şimdi ben de soruyorum o halde...
Tüm inanç kaynaklarınız, tüm bilim kaynaklarınız, tüm felsefe kaynaklarınız, kutsal değerleriniz, binlerce yıllık ahlaki ve sosyolojik birikimleriniz bana cevap versin.
Ne yapmalıyım?
Oksijen ve su. Temel anatomi mantığı. Biyoloji, fizik ve kimya ile insan bileşenlerinin nasıl çalıştığını çözdük. Uyumak, yemek, koklamak, düşünmek, konuşmak gibi sebep sonuç ilişkilerini anladık. Hatta ölümü bile kabullendik. Tam olarak anlamadık ama kabullendik.
Kaçınılmaz olan tek gerçek şey ölüm. Peki tüm bunların dışında duygular nasıl oluştu? Üzülmek, sevinmek nasıl var oldu? Kimlerin koyduğu kurallara göre üzülüyor ve seviniyoruz? Kimlerin doğrularını, yanlışlarını, iyi ve kötü niteliklerini kabullenmiş olarak sürdürmeye çalışıyoruz.
Kutsal olarak atfedilen olgulara göre bile kişisel iradeye sahibiz.
Kurallara uygun yaşamaya gayret ediyoruz, hem bu dünya hem de inananların nezdinde öteki dünya için.
Tüm bu bilinç, inanış, anlayış kavramlarının toplamında bile hala idrak edemediğimiz şey nedir? Bilmiyor musunuz? Ben size söyleyim o halde. Saf sevgi.
İnsan ömrü ortalama 75 yıldır. Bu maratonda sağlıklı, tecrübeli ve kaliteli gecirebilecegi 10 yılı vardır sadece. İşte bu 10 yıl içerisinde asıl ihtiyaç sevgidir.
Çünkü o duygu, o his, o tutku insanın tüm bileşenlerini, tüm biliyorum sandığı olguları, var olduğundan bihaber duyguları yeni bir şey keşfetme heyecanı gibi öylesine güçlü yaşatır ki tüm gerçeklikler bir anda değişmeye başlar.
Yaşadığın evrenin sana belirlediği doğru, yanlış, iyi ve kötü tamamen yeniden sekillenmeye baslar. En gercek görünen ölüm bile kabullenilebilir ancak bu sevginin kaybı kabullenilemez.
Sürekli düştüğünüz ve her an yere çakılmaktan korktuğunuz bir rüyanın içinde olduğunuzu ve bu hislerin tamamen gerçek olduğunu hayal edin. Yaşamak için nefes almak zorundasınız ancak aldığınız her nefes size ölümün acısını veriyor.
13 milyar yıllık kainat, 4 milyar yıllık bu dünya, 50bin yıllık insan ve 12bin yıllık medeniyet hep sorgulamış.
Şimdi ben de soruyorum o halde...
Tüm inanç kaynaklarınız, tüm bilim kaynaklarınız, tüm felsefe kaynaklarınız, kutsal değerleriniz, binlerce yıllık ahlaki ve sosyolojik birikimleriniz bana cevap versin.
Ne yapmalıyım?