Hazret-i Osman bin Affân (radıyallâhü anh), Kur'ân-ı Kerîm'in yazılması ile meşgul iken, bir Cuma günü, Cuma namazını kıldıktan sonra, mübârek ellerini kaldırıp duâ ederken, bir adam geldi.
“Ey Osman, ey vahiy kâtibi! Fazîleti bakımından İhlâs Sûresi'ni Tebbet Sûresi'nden sonra yazmak lâyık değildir. Akla da hoş gelmez.” dedi ve bunun hikmetini öğrenmek istedi.
Hazret-i Osman (radıyallâhü anh), adamın tereddüdünü kaldırmak için kerâmet gösterdi, eliyle onun gözlerini meshetti ve:
“Bak, Levh-i Mahfûz'u görürsün” dedi.
O da bakıp Levh-i Mahfûz'u gördü. Orada sûreler Hazret-i Osman'ın mushafındaki tertib üzereydi.
Adam bu kerâmeti görünce, Hazret-i Osman'ın hizmetinden ayrılmayıp, tâat ve ibâdet ile meşgul oldu.
[Menâkıbı Çâryâr-ı Güzîn]
*
“Ey Osman, ey vahiy kâtibi! Fazîleti bakımından İhlâs Sûresi'ni Tebbet Sûresi'nden sonra yazmak lâyık değildir. Akla da hoş gelmez.” dedi ve bunun hikmetini öğrenmek istedi.
Hazret-i Osman (radıyallâhü anh), adamın tereddüdünü kaldırmak için kerâmet gösterdi, eliyle onun gözlerini meshetti ve:
“Bak, Levh-i Mahfûz'u görürsün” dedi.
O da bakıp Levh-i Mahfûz'u gördü. Orada sûreler Hazret-i Osman'ın mushafındaki tertib üzereydi.
Adam bu kerâmeti görünce, Hazret-i Osman'ın hizmetinden ayrılmayıp, tâat ve ibâdet ile meşgul oldu.
[Menâkıbı Çâryâr-ı Güzîn]
*