Focal Grand Utopia EM
Fransız hoparlör üreticisi Focal’in amiral gemisi olan Grand Utopia sanıyorum HiFi tutkusuna sahip herkesin hayallerini süsleyen bir hoparlör. Üstün performansı ve körüklü yapıdaki gövdenin özgün stili ile Grand Utopia hem bir teknoloji anıtı hem de bir sanat eseri. Grand Utopia, Focal markasının prestij hoparlörü olarak tasarlanmış, bu sebeple en yüksek teknoloji ile üretilmiş hoparlörler kullanılmış. W koni şeklinde Mid hoparlörleri, Berilyum Tweeter’ı ve Elektromanyetik Bas hoparlörü ile bilinen teknolojilerden oldukça farklı bir yapıda.
Yeri gelmişken Focal'ın üretim stratejisi hakkında önemli bir bilgi paylaşalım. Firma hoparlör sürücülerinin tasarımı ve imalatı ile nihai ürünün montajına kadar, tüm üretim süreci üzerinde tam kontrole sahip olmaya odaklanmış. Ürünler tamamen Fransa'da tasarlanıyor, geliştiriliyor. Kabinler el işçiliği ile üretiliyor.
Hoparlör üretiminde pek çok yeniliğe yer veren firma ilk tersine çevrilmiş Kubbe Tweeter’ı tasarlamış ve üretmiş. Orta kademe hoparlörlerde Titanyum ve Alüminyum alaşımlı Tweeter kullanırkeni Utopia serisinde Berilyum kullanmış. Berilyum, altından çok daha değerli ve maliyeti yüksek bir element. Ayrıca titanyumdan veya alüminyumdan yedi kat daha katı ancak aynı kütleye sahip bir malzeme. Bu özellik Focal'in, mükemmel sönüm kalitesi sağlayan daha hafif ve daha hızlı bir Tweeter geliştirmesini sağlamış. Ters Kubbe konseptiyle ilişkilendirildiğinde, frekans tepkisi 40 KHz'e yükseltilebiliyor ve 5 oktavın üzerinde yayılabiliyor. Focal, bununla birlikte hoparlörlerinde kullandığı selüloz hamuru konisinin yüzeyinde, ince cam mikro-topları bulunan Polyglass hoparlör konisini üreterek başka bir ilki gerçekleştirmiş. Bu cam ve kâğıt kombinasyonu, düşük kütleli çok sert bir malzemeden oluşmakta ve lineer bir frekans tepkisi eğrisi sağlamakta. Bu özelliği sayesinde orta frekansları çok temiz bir şekilde vermesi sağlanmış.
Focal’in bir özelliği de hoparlörlerinde, köpük bir çekirdeğe uygulanan iki cam elyafından oluşan "W" koni sistemiyle Sandviç konseptini geliştirmiş olması. Mono-materyal konilerden farklı olarak, "W" Sandviç Konisi, kütle, rijitlik ve sönümlemeyi en üst düzeye çıkararak frekans tepki eğrisini optimize etmiş. Focal tüm bu tasarımlarıyla gerçekten farklı bir yerde.
Wilson Master Chronosonic
Master Chronosonic, Wilson markasının en önemli hoparlörlerinden birisi olarak karşımıza çıkıyor. Ayarlanabilir ve birbirinden bağımsız hacimlere sahip kompozit yapısı ile üstün performans sunan bir ürün. Alt oktavları duymak veya hissetmek için normalde Subwoofer gerektiren diğer pek çok modelden farklı olarak Chronosonic, tüm duyulabilir spektral bant genişliğini benzeri görülmemiş bir zaman alanı doğruluğu, ultra düşük bozulma ve olağanüstü iyi kontrol edilen muhafaza rezonansı ile kapsayacak şekilde tasarlanmış. Bir cümlede bu kadar çok özelliğin barınması belki de çok anlaşılabilir değil ancak sesi duyduğunuzda gerçekten çok üstün bir ürün ile karşı karşıya olduğunuzu ve niçin modelin önünde “Master” ifadesi olduğunu anlıyorsunuz.
Master Chronosonic, müziğin alt oktavlarını yakalayarak yeniden üretebilen tam kapsamlı bir hoparlör. Bunu da tamamen Wilson mühendisleri tarafından özel tasarlanmış aktif bas yönetimi ve 10 ile 40 Hz. arasındaki bölgeyi yeniden oluşturmak üzere tasarlanmış özel Subwoofer sayesinde gerçekleştirmiş. Birçok Subwoofer üreticisi, küçük boyutlu sürücülerle fizik yasalarını esnetmeye çalışırken, Wilson bahsettiğimiz 10 Hz'nin altındaki ses ötesi aralığı yeniden üretmek için, ayarlanmış bir muhafazada üç adet çift örümcek olarak tabir edilen yapıda Woofer kullanmış. Böylece Wilson'ın alt oktava yaklaşımı çok doğal ve saf olmuş. Wilson bu ürünü ile gerçekten büyük ustalık isteyen bir iş çıkartmış.
Franco Serblin KTema
Franco Serblin KTema tüm dokunuşları ve tarzıyla tam anlamıyla bir İtalyan klasiği ve sanat eseri. Bu hoparlörleri anlayabilmemiz için biraz firmanın geçmişine bakmamız gerekir zira bu hoparlörler, teknolojinin yanısıra tasarımı ve malzemesi ile bir sanat eseri olarak kabul ediliyor. Ktema modeli Franco Serblin’in tüm bilgi ve deneyim birikimleri ile üretilen nadide bir ürün. Aynı zamanda bu hoparlör 2013 yılında vefat eden ve bir hoparlör duayeni olarak isim yapmış Serblin hayranları tarafından paha biçilmez bir koleksiyon olarak da tanımlanıyor.
Hikayesi kısaca şöyle. Franco Serblin’in ailesi Avusturya-Macaristan topraklarında kalan küçük bir Hırvat köyünde doğmuş. İlerleyen yıllarda aile İtalya’ya taşınmış ve İkinci Dünya savaşı yıllarında İtalya’da faşist akımların yükseldiği dönemde Srblin olan soyadlarını Serblin olarak değiştirmiş. Franco ise bu dönemde yani 1939 yılında doğmuş. Franco hoparlör konusunda çok fazla mesai vermiş ve nihayet 1983 yılında kendi efsanelerini yaratacak Sonus Faber firmasını kurmuş. 1984 yılında ürettiği Extrema zamanının en önemli hoparlörlerinden bir tanesi olmuş. Uzun seneler Cremona kemanlarını inceleyen Serblin öğrendiklerini tasarımlarına uygulamış ve ilerleyen yıllarda bu tasarımlarını Sonus Faber’in imzası haline getirmiş. 2006 yılında ise kendi kurduğu Sonus Faber’den ayrılmış ve kendi adını taşıyan firmasını kurmuş. Bu dönemde Ktema tasarımı üzerinde yoğunlaşarak 5 senelik gelişim sürecinin ardından bu modeli üretmiş.
Böyle bir hoparlör için teknik özelliklerden bahsetmek çok anlamlı değil. Onun için burada sözü ünlü İtalyan opera sanatçısı Andrea Bocelli’nin hoparlör hakkında Franco’ya yazdığı anlamlı mesaja bırakalım:
I am sitting in front of the speakers and, whilst listening to my album, I felt the need to sit down in front of the computer to write and congratulate you for the quality of these speakers and the pleasure they give me whilst listening.
Even my voice seems warmer and more beautiful!
A real home theatre, where the singer is right there, in front of you.
… many congratulations for “a possession forever”
Andrea Bocelli
Bu sözler bize hoparlörün ses kalitesi hakkında net bir fikir veriyor sanıyorum.
Tannoy Royal Westminster Gr.
Tannoy hepimizin bildiği üzere sektörün en tanıdık ve efsane markası. 90 yıllık İngiliz/İskoç ses dehası ve her zaman gelenekçi tasarımlarını yeni teknolojiler ile harmanlayan bir marka. Biraz tarihçesine bakmakta fayda var. Tannoy, İskoçya kökenli bir firma. İlk olarak Londra’da 1926 yılında Tulsemere Manufacturing Company adı altında kurulmuş firma daha sonraki yıllarda İskoçya’daki merkezine taşınmış. 2000′lerde el değiştirmiş TC. Group bünyesine girmiş Tannoy ismi Tantalum olarak bilinen bir alaşımdan gelmiş. Firma kendi bulduğu bu malzemeyi Elektrolitik Rektifiyer (bir elektrolit yani iyonların hareketi sayesinde elektriksel olarak iletken olan, ancak elektronları iletmeyen bir ortam içerisinde alternatif akımı doğru akıma çeviren cihaz) olarak kullanmış. Bu malzemeyi keşfetmelerinin hemen ardından adını Tannoy olarak değiştirmiş. Tannoy o yıllarda seslendirme sistemleri üzerine uzmanlaşmış ancak İkinci Dünya Savaşı ile İngiliz Ordusu firmanın en önemli müşterisi olmuş. 1930’larda Tweeter’ı Mid veya Bas hoparlörün ortasına yerleştirerek “Dual Concentric” olarak adlandırılan hoparlör yapısını geliştirmiş. Günümüzde başta Prestige serisi olmak üzere firmanın son derece gelenekçi bir kullanıcı kitlesi mevcut.
Royal Westminster Gr. modeline gelecek olursak, bu hoparlör boyutundan da anlaşılacağı üzere büyük alanlar için uygun. 2 yollu Dual Concentric yapıda ve aslında görüntüsünün aksine çok dinamik bir hoparlör. Kabinde, el yapımı ceviz kaplamalı huş ağacı kullanılmış. Bu haliyle bir mobilya veya dolap gibi görünmekle birlikte tasarım olarak gelenekçi İngiliz ve İskoç tarzında. Bu şekilde tasarlanan kabin kullanılan ağacın özelliği ve kabin hacminin boyutu sayesinde düşük frekanslarda çok dengeli bir ses üretiyor. Hoparlör yapısı son derece minimalist bir görüntüde olmasına karşın verdiği ses çok doğal ve tutarlı.
Alüminyum-magnezyum alaşımlı diyafram yüksek frekans aralığında olağanüstü netlik sağlamış. İlginç bir bilgi olarak paylaşalım, Tannoy bu ürünle bir de kabinin ahşabının zamanla matlaşmasını önlemek için bir de özel olarak formüle edilmiş ahşap cilası üretmiş. Bu İngilizler gerçekten yaptıkları işin değerini korumasını biliyor diyerek bu bahsi sonlandıralım.
Bu yazı ile Kaynak-Amplifikatör-Hoparlör serisini tamamlamış olduk. Burada seçtiğimiz hoparlörler yukarıda da belirttiğimiz üzere, sadece hoparlör üreten firmalar arasından ve çeşitli vesileler ile farklı mekân ve etkinliklerde deneyimleyip, doğal sese yakınlığından dolayı etkilendiğimiz modeller oldu. Tannoy ve Franco Serblin’i yaptıkları ürünlerin yanı sıra tarihsel gelişimlerinde sektöre kattığı değerler ile incelemenin daha doğru olacağını düşündüğümüzden kısaca tarihçelerine de değindik. Tabii ki bunların yanında çok daha farklı, üstün marka ve modeller veya fiyat/kalite dengesi bu modellere göre daha bütçe dostu olan hoparlörler bulunmakta ancak en iyi ses kulağımızın duyduğu sestir görüşünden yola çıkarak duymadığımız bir ses için tamamen teknik özelliklerine bakarak yorum yapmamız pek doğru olmaz.
HiFi’ın en temel felsefesi, kaynak, ampli ve hoparlörü uygun bir odada, uygun kablolar ile birbirine bağlayarak karşısına oturup tercih ettiğimiz müzikleri bu sistemlerde dinlemektir. Fakat sistemin/cihazın verdiği sesi başka sistem ve cihazlar ile mukayese etme imkânımız varsa ve bu bize duyduğumuz sesin daha ötesinde bir ses olduğunu söylüyorsa, burada durup bir kez daha düşünmekte fayda var. Tabii ki bütçeyi de göz ardı etmemek koşuluyla.
Cazkolik.com /