![[Resim: 147420729081471.png] [Resim: 147420729081471.png]](/proxy.php?image=https%3A%2F%2Fimage.1trk.net%2Fuploads%2F147420729081471.png&hash=db396fd5498bd54d493cfc4cd723c916)
Hazret-i Ebu Hüreyre Kimdir?
Hazret-i Ebu Hüreyre
Hazret-i Ebu Hüreyre (radıyallahü teâlâ anh), eshab-ı kiramın büyüklerindendir.
Adı Abdurrahman’dır. Eshab-ı kiram arasında Abdullah bin Ömer’den sonra, en çok
hadis bilen budur. Yemen’in Devs kabilesindendir. Künyesi Ebu Hüreyre’dir.
Resulullah efendimiz, bir gün eteğinde kedi yavrusunu severken görünce kedi
yavrusunu seven anlamında Ebu Hüreyre ismini verdi.
Yemen’deki Devs kabilesinin ileri gelenlerinden ve meşhur şair olan Tufeyl bin
Amr’ın İslam’a davet etmesiyle Müslüman oldu. Hicretin yedinci yılında, Tufeyl
bin Amr ve diğer iman edenlerle birlikte, Hayber’in fethi esnasında, Medine’ye
geldi. Bir daha, Yemen’e dönmeyip Medine’de kaldı.
Hazret-i Ebu Hüreyre, müslüman olduktan sonra, annesinin de müslüman olmasını
çok istiyor, bunun için çok uğraşıyordu. Fakat bir türlü muvaffak olamıyordu. Bu
hususta şöyle anlatmıştır:
Bir gün Resulullahın huzuruna gidip, ya Resulallah, annemi İslam’a davet
ediyorum, kabul etmiyor. Bugün de müslüman olması için ısrar ettim. Bana hoş
olmayan sözlerle karşılık verdi, kabul etmedi. Hidayete kavuşması için dua
buyurunuz dedim. Bunun üzerine Resulullah, (Allah’ım, Ebu Hüreyre’nin annesine
hidayet ver) diye dua buyurdu. Duayı alınca sevinerek eve gittim. Eve varınca
annem, ya Eba Hüreyre, ben müslüman oldum dedi ve kelime-i şehadeti söyledi. Ben
sevincimden yerimde duramıyordum. Tekrar Resulullahın huzuruna koştum,
sevincimden ağlayarak annemin müslüman olduğunu müjdeledim. Dedim ki, ya
Resulallah, annemi ve beni müminlerin sevmesi için, bizim de müminleri sevmemiz
için dua ediniz. Resulullah, (Allah’ım, şu kulunu ve annesini mümin kullarına,
müminleri de onlara sevdir) buyurarak dua etti. Artık beni bilen ve gören her
mümin sevdi.
[Bu hadis-i şerif de gösteriyor ki, Ebu Hüreyre hazretlerini ancak mümin sever,
ona ancak İbni Sebeci buğzeder.]
Hazret-i Ebu Hüreyre, Peygamber efendimizin yanına geldikten sonra, Ondan hiç
ayrılmadı. Ticaret, mal, servet gibi hiçbir meşgalesi yoktu. Bunlarla hiç
uğraşmadı. Eshab-ı kiramın en fakiri olduğu için, Eshab-ı Suffa arasına katıldı.
Eshab-ı Suffa, Mescid-i Nebi’de kalır, hep ilimle meşgul olurdu. Hazret-i Ebu
Hüreyre, Peygamber efendimizin hep huzurunda bulunduğu için, pekçok hadis-i
şerif işitmiş ve rivayet etmiştir.
Hadis-i şerif öğrenme hususundaki gayreti çok fazlaydı. Bir defasında Hazret-i
Âişe validemizden, Resulullahın sözlerini ve hallerini kim çok bilir diye
sordular. Şöyle cevap verdi:
(Resulullahın hâl ve sözlerini en iyi Ebu Hüreyre bilir. Yemin ederim ki, Ebu
Hüreyre bütün vaktini Resulullahın huzurunda geçirmiştir.)
Hazret-i Ebu Hüreyre, dört sene gibi bir zaman içerisinde, gece-gündüz
Resulullahın huzurundan ayrılmamış, bütün işini, gücünü bırakmış, hep Peygamber
efendimizin buyurduklarını dinleyip, ezberlemiştir. Hatta günlerce aç kaldığı
halde, dini öğrenme gayretiyle buna katlanmıştır.
Bu hususta kendisi şöyle anlatır:
Bir gün açlığa dayanamayarak evimden çıkıp mescide gittim. Günlerce bir şey
yememiştim. Oraya varınca, bir grup Eshabın da orada olduğunu gördüm. Yanlarına
varınca, bu saatte niçin geldin ya Eba Hüreyre dediler. Açlık beni buraya
getirdi dedim. Biz de açlığa dayanamayarak buraya geldik dediler. Bunun üzerine
hep birlikte Resulullahın huzuruna gittik. Huzuruna varınca, buyurdu ki:
(Bu saatte buraya gelmenizin sebebi nedir?)
Açlık ya Resulallah dedik. Peygamber efendimiz bir tabak hurma getirdi. Hepimize
ikişer tane hurma verdi. Ben birini yedim, birini sakladım. Resulullah bana
buyurdu ki:
(Niçin onu da yemedin?)
Birini anneme ayırdım dedim.
(Onu da ye, sana annen için iki tane daha vereceğiz) buyurdu.
Sonra annem için iki tane daha verdiler.
Yine Hazret-i Ebu Hüreyre anlatıyor:
Bir gün Resulullah efendimize bir kase süt hediye getirildi. Ben o gün de çok
açtım. Resulullah bana buyurdu ki:
(Git Eshab-ı Suffayı çağır!)
Çağırmaya giderken, bu sütün hepsi bana ancak yeter diye hatırımdan geçti.
Eshab-ı Suffayı çağırdım, yüz kişi kadar vardı. Resulullahın emri üzerine, o süt
kasesini alıp her birine ayrı ayrı verdim. Hepsi doyasıya içti. Resulullahın
mucizesi olarak süt hiç eksilmiyordu. Sonra Resulullah buyurdu ki:
(Ben ve sen kaldık, sen de iç!)
Ben de biraz içtim. Tekrar, (İç) buyurdular. Tekrar içtim. İçtikçe, (İç)
buyurdular. O kadar içtim ve doydum ki, artık hiç içecek hâlim kalmadı. Sonra da
kaseyi alıp, Resulullah efendimiz de içti.
Hazret-i Ebu Hüreyre, Peygamber efendimizden bizzat işiterek ve Eshab-ı
kiramdan, bilhassa Hazret-i Ebu Bekir, Hazret-i Ömer ve Hazret-i Âişe’den
hadis-i şerif rivayet etmiştir. Kendisinden de Abdullah ibni Abbas, Abdullah
ibni Ömer, Enes bin Malik, Vasile bin Eska, Cabir bin Abdullah başta olmak üzere
800’den fazla Eshab ve Tâbiin, hadis-i şerif rivayet etmiştir. Rivayetleri
toplanıp yazılmıştır. Hazret-i Ebu Hüreyre’nin rivayet ettiği hadis-i şeriflere,
bütün hadis kitapları yer vermiştir.
Hazret-i Ebu Hüreyre’nin, Peygamber efendimizin vefatından sonra en çok sevdiği
ve meşgul olduğu iş, hadis-i şerif rivayet edip yaymak olmuştur. Hazret-i Ebu
Bekir’in halifeliği sırasında idari işlerle meşgul olmayan Hazret-i Ebu Hüreyre,
Hazret-i Ömer devrinde Bahreyn valiliğine tayin edildi. Hazret-i Osman’ın
halifeliği zamanında Mekke kadılığı yaptı. Hazret-i Muaviye zamanında da Medine
valisi oldu.
Hazret-i Ebu Hüreyre, fazileti ve İslamı yaşamasıyla mükemmel bir numune idi.
Geceleri çoğu kere ibadetle geçirir, sabaha kadar namaz kılar, Kur’an-ı kerim
okurdu. Her ayın başında üç gün oruç tutardı. İbadetlerde çok ihtiyatlı hareket
ederdi. Hep abdestli bulunur, Resulullah, (Abdestli olan vücud a’zasına Cehennem
ateşi dokunmaz) buyurdu derdi.
Ömrünün son günlerinde hastalandı. Hastalığını duyup gelenler, büyük bir
kalabalık meydana getirdiler. Bu sırada o, Allah’ım sana kavuşmayı seviyorum.
Bunu bana nasip eyle diye yalvarıyordu. 676 (H.57) senesinde 78 yaşında iken,
Medine-i münevverede vefat etti.
En büyük hadis âlimi
Hazret-i Ebu Hüreyre’nin çok hadis rivayet ettiği için İbni Sebeciler tarafından
kötülenmektedir. Hazret-i Ebu Hüreyre kötülenince, ahkam-ı şeriyyenin yarısı
kötülenmiş olur. Çünkü, ahkam-ı şeriyyeyi bildiren üç bin hadis-i şerif vardır.
Yani üç bin ahkam-ı şeriyye, sünnet ile belli olmuştur. Bu üç binin yarısını
haber veren Hazret-i Ebu Hüreyre’dir. Onu kötülemek, ahkam-ı şeriyyenin yarısını
kötülemek olur.
Hazret-i Ebu Hüreyre, savaşta ve barışta Resulullahın yanından ayrılmazdı.
Hafızası çok kuvvetli olduğundan, çok hadis-i şerif ezberlemişti. Eshab-ı
kiramdan ve Tabiinden 800’den fazla kimsenin, kendisinden hadis öğrendiği
Buhari’de yazılıdır.
Hazret-i Ebu Hüreyre, (Bilerek bana yalan isnat eden, Cehennemdeki yerine
hazırlansın) hadisinin râvisidir. Hadis rivayet etmek istediğinde bu hadisi
zikrederdi. Birçok sahabi, onun hadis rivayetindeki üstünlüğünü kabul edip,
ondan hadis naklettiler. (Hakim Nişaburi, III, 513)
Hazret-i Ebu Hüreyre, sahabe ve muhaddisler nazarında son derece güvenilir, yüce
bir şahsiyettir. (İmam-ı Buhari)
O, benden daha hayırlı ve naklettiğini daha iyi bilendir. (Abdullah ibni Ömer)
Elbette o, Resulullahtan bizim duymadığımız hadisleri işitmiştir. (Hazret-i
Talha) (H. Nişaburi,III, 511)
İmam-ı Şafii gibi büyük âlimler, (Hazret-i Ebu Hüreyre, kendi dönemindeki hadis
râvileri içinde, hafızası en sağlam olanıdır) buyurmuştur. (İbni Hacer, el-İsabe
fi Temyizis-Sahabe, IV, 205)
Hazret-i Ebu Hüreyre, Resulullahın vefatından sonra 46 yıl yaşamıştır. Hazret-i
Ebu Bekir gibi yaşlı ilk sahabilerin çoğu, Peygamber efendimizden sonra fazla
yaşamadıkları için, çok hadis rivayet edememiştir. Hazret-i Ebu Hüreyre’nin
bildirdiği hadis sayısı 5374 değildir. İmam-ı Ahmed’in Müsnedinde Hazret-i Ebu
Hüreyre’den alınmış 3848 hadis yer almaktadır. Bu hadislerin yarısından fazlası
(2269) mükerrer olup, hakikatte bütün Müsnedde, onun rivayetinde ancak 1579
hadis vardır.
Çok hadis rivayet etmesinin sebeplerinden bazıları:
1- Peygamber efendimiz ile çok beraber olmuş ve ona hiç çekinmeden her çeşit
soruyu sormuştur. Hazret-i Ebu Hüreyre, (Çok hadis rivayet etmemin sebebi şudur:
Muhacirler, alış-verişle, ensar da kendi mal ve mülkleriyle uğraşırken, ben
Resulullahın meclislerindeydim) demiştir. (Müslim, Fedailüs-sahabe, Buhari,
İlim)
2- İlme çok tutkundu. Resulullah ona bildiğini unutmaması için dua buyurmuştu.
Hazret-i Ebu Hüreyre anlatır: Resulullah efendimiz, (İçinizden hanginiz
elbisesini çıkarıp yere yayar? Bazı şeyler söyleyeceğim. Sonra elbisesini
toplayıp, katlasın, sözlerimi hiç unutmaz) buyurdu. Paltomu çıkarıp yaydım.
Resulullah efendimiz dilediğini söyledi. Paltomu giydim. Göğsümü kapadım. Bundan
sonra, işittiğim hiçbir şeyi unutmadım. (Buhari, İlim 42)
Hakim Nişaburi, şu haberi vermektedir:
Bir zat, Zeyd bin Sabite bir mesele sordu. O da Ebu Hüreyre’ye gitmesini söyledi
ve şöyle devam etti: Çünkü bir gün ben, Ebu Hüreyre ve bir arkadaşla Mescitte
oturuyorduk. O sırada Resulullah geldi, yanımıza oturup, (Hepiniz Allah’tan bir
dilekte bulunsun) buyurdu. Ben ve arkadaşım, Ebu Hüreyre’den önce dua ettik,
Resulullah da bizim duamıza âmin dedi. Sıra Ebu Hüreyre’ye gelince, (Ya Rabbi,
senden iki arkadaşımın isteği ile unutulmayan bir ilim dilerim) dedi. Resulullah
efendimiz bu duaya da âmin dedi. Biz de, (Ya Resulallah, biz de, Allah’tan,
unutulmayan bir ilim isteriz) dedik. Bize, (Devsli genç [Ebu Hüreyre] sizden
önce davrandı) buyurdu. (Müstedrek III, 508, Nesai, III, 440)
Hazret-i Ebu Hüreyre anlatır:
(Ya Resulallah, kıyamette senin şefaatine nail olacak en mesud kişi kim) dedim.
Bana, (Ya Eba Hüreyre, senin hadise olan sevginin çokluğunu bildiğim için, böyle
bir soruyu senden önce hiç kimsenin sormayacağını tahmin etmiştim. Kıyamet günü
şefaatime nail olacak en mesud kişi, La ilahe illallah diyen müslümandır)
buyurdu. (Buhari, ilim 339)
3- Büyük sahabilerle görüşüp onlardan birçok hadis almış ve böylece ilmi
artmıştır.
4- Resulullahın vefatından sonra 46 yıl yaşamış ve hadisleri yaymakla meşgul
olmuştur. Dört büyük halife ise devlet işleri ile meşgul olduğu için az hadis
bildirmiştir.
5- Hazret-i Ebu Hüreyre, Resulullah efendimizden naklettiği hadisleri halka
öğretmeyi, ilmi gizlemenin günahından kurtulmak için, kendine vazife kabul
ediyordu. (Buhari)
Bütün bunların neticesinde Hazret-i Ebu Hüreyre, sahabe içerisinde hadisi en iyi
bilen, hadis alma ve rivayet etme hususunda diğerlerinden daha üstün bir duruma
gelmiştir. İbni Ömer, onun cenaze namazında, (Resulullahın hadisini muhafaza
eden) demiş ve ona rahmet dilemiştir. Ayrıca, (Ebu Hüreyre, Resulullahın
sohbetine en fazla devam eden ve onun hadislerini en iyi ezberleyen zattır)
derdi. (Tirmizi, Menakıb, 46)
Ebu Hüreyre hazretleri buyurdu ki:
(Bekara 159, Al-i imran 187. âyetleri olmasa idi, hiç bir hadis rivayet
etmezdim.) (Buhari)
(İndirdiğimiz açık delilleri ve hidayeti gizleyenler var ya, işte onlara hem
Allah lanet eder, hem de bütün lanet ediciler lanet eder.) [Bekara 159]
(Allah, kendilerine kitap verilenlerden, “Onu mutlaka insanlara
açıklayacaksınız, onu gizlemeyeceksiniz” diyerek söz almıştı. Onlar ise bunu
kulak ardı ettiler, onu az bir dünyalığa değiştiler. Yaptıkları alış-veriş ne
kadar kötü!) [Al-i İmran 187]
Hadis-i şeriflerde de buyuruldu ki:
(İlmini başkasına bildirmeyen, hazineyi gömüp kimseye yardım etmeyene benzer.)
[Taberani]
(İlmini gizleyene, denizdeki balıklardan, gökteki kuşlara kadar her şey lanet
eder.) [Darimi]
(İlmini gizleyen kimseye, kıyamette ateşten gem vurulur.)[İbni Mace, Taberani]
EBU HUREYRE( radıyallahü anh ) NAKLEDİLEN BAZI HADİSİ ŞERİFLER
“Bir kimse bir mü’minin dünyâ üzüntülerini giderip ferahlandırırsa, Allah da kıyâmet günü onun üzüntülerinden birini giderir.”
“Her kim bir müslümanın ayıbını örterse, Allah da dünyâ ve âhirette onun ayıbını örter.”
“Her kim eli dar olan borçluya kolaylık gösterirse, Allah da dünyâ ve âhirette ona kolaylık gösterir.”
“Bir kul din kardeşine yardımda bulundukça, Allah da ona yardım eder.”
“Bir kimse ilim tahsili için yola çıkarsa, bundan dolayı Allah ona Cennet yolunu kolaylaştırır.”
“Herhangi bir cemaat câmilerden birinde toplanıp, Kur’ân-ı kerîm okur, onların üzerine sükunet nâzil olup, onları rahmet kaplar, melekler onları kuşatır. Cenabı Hak da onları, nezdinde olan melekler ve peygamberlerle zikreder.”
“Ameli kendisini geride bırakan kimseyi, nesebi ileri götüremez.”
“Allahü teâlâ bir kulunu sevdiği vakit Cibrîl’e, Allah filânı seviyor, onu sen de sev, diye emreder. Cibrîl de onu sever ve ehli semâya (meleklere) Allah filanı seviyor, siz de onu seviniz, diye seslenir. Bunun üzerine melekler o kimseyi severler. Sonra da yeryüzünde (insanlar arasında) onun sevgisi, kalblerde yerleşir.”
“Müslümanın müslüman üzerinde hakkı beştir. Bunlar: Selâm almak, hastayı ziyâret etmek, cenâzeyi teşyi etmek, davete icabet eylemek (kabûl edip, gitmek), aksırana “Yerhamükellah” Allah sana rahmet etsin, demek.”
“Herhangi bir kul dünyâda diğer bir kulun ayıbını örterse, kıyâmet gününde Allah da onun ayıbını örter.”
“Birbirinize hased etmeyiniz. Alış verişte birbirinizi aldatmayınız. Birbirinize dargın durmayınız ve birbirinizden yüz çevirmeyiniz. Birinizin bitmek üzere olan pazarlığını bozmayınız. Allah’ın kulları kardeş olunuz. Müslüman müslümanın kardeşidir; ona zulm etmez, onu yardımsız bırakmaz, ona hor bakmaz.”
Resûl-i Ekrem ( aleyhisselâm ) üç defa göğsünü işâret buyurarak:
“Takvâ işte buradadır. Bir kimsenin şerir olması için müslüman kardeşini hor görmesi kâfidir. Müslümanın müslümana kanı, malı, ırzı haramdır” buyurdu.
“Ramazan ayı gelince Cennet kapıları açılır. Cehennem kapıları kapanır ve şeytanlar bağlanır.”
“İnsanların Cennete girmelerine en çok yardımcı olan, takvâ, Allah korkusu ve güzel ahlâktır.”
“Kadın elbisesi giyen erkeğe ve erkek elbisesi giyen kadına la’net olsun.”
“Allahü teâlâ, kulum farzları yapmakla bana yaklaştığı gibi başka şeyle yaklaşamaz. Kulum nafile ibadetleri yapınca, onu çok severim, öyle olur ki, benimle işitir, benimle görür, benimle herşeyi tutar. Benimle yürür, benden her ne isterse veririm. Bana sığınınca, onu korurum buyurdu.”
“Bir zaman gelir ki, müslümanlar birbirlerinden ayrılır, parçalanırlar. Şeriati bırakıp kendi düşüncelerine, görüşlerine uyarlar. Kur’ân-ı kerîmi mizmarlardan, ya’nî çalgılardan, şarkı, gibi okurlar. Allah için değil keyf için okurlar. Allahü teâlâ bunlara lâ’net eder. Azâb verir.”
Ebû Hureyre’nin ( radıyallahü anh ) şöyle dediği rivâyet edilmiştir.
“Biri “Ey Allahın Resûlü, kime iyilik edeyim?” diye sordu. Peygamber efendimiz ( aleyhisselâm ) “Annene” buyurdu. “Sonra kime?” diye sordu. Resûlullah ( aleyhisselâm ) “Annene” buyurdu. “Sonra kime?”, diye sordu. “Annene” buyurdu. Adam tekrar “Sonra kime” diye sordu. Peygamber efendimiz ( aleyhisselâm ) “Babana” buyurdu.
“Mü’minlerin îmân bakımından en mükemmel olanı, ahlâkı en iyi olanlarıdır ve hayırlı olanlarınız da, kadınlara karşı hayırlı olanlardır”
“Allaha ve Kıyâmet Günü’ne îmân edenler, komşusuna eziyet etmesin. Allaha ve Âhıret Gününe imânı olan, misâfire ikram etsin. Allaha ve Âhıret Gününe îmân etmiş olan, ya hayır söylesin ya sussun.”
“Kadın dört şey için nikâh edilir. Malı, soyu, güzelliği ve dini. Sen dindar kadını seç, mes’ûd olursun.”
“Yedi sınıf insan vardır ki, Allahü teâlâ onları hiç bir gölge bulunmayan günde (Kıyâmet Gününde) Arş’ının gölgesinde gölgelendirir. Adâletli Devlet Reîsi, Allaha ibâdet ederek büyüyen genç. Kalbi mescidlere bağlı olan kimse, Allah için sevişen ve bu uğurda birleşip bu sevgi ile ayrılan iki kişi, mevki sahibi olan güzel bir kadın tarafından zinâya çağırıldığı halde “Ben Allah’tan korkarım” cevabı ile mukabale eden kimse, sağ elinin verdiği sadakayı sol eli duymayacak sûrette gizli sadaka veren kimse, tenha yerde Allahı zikrederek gözleri yaşla dolup taşan kimsedir.”
“Sadaka, malı eksiltmez, insan afvettikçe Allah da onun izzetini ve şerefini arttırır. Her kim Allah için tevâzu ederse, Allah onu yükseltir.”
Birgün Eshâb-ı kirama karşı “Müflis kime denir biliyor musunuz?” buyurunca, Eshâb-ı kiram “Parası ve malı olmayan kimseye diyoruz.” dediler. Resûlullah ( aleyhisselâm ) buyurdu ki:
“Ümmetim arasında müflis, şu kimsedir ki, kıyâmet günü defterinde, çok namaz, oruç ve zekât sevâbı bulunur. Fakat, bir kimseye sövmüş, iftira etmiş, malını almış, kanını dökmüş, dövmüş. Sevâbları, bu hak sahiblerine dağıtılır. Hakları ödenmeden önce, sevâbları biterse, hak sahiplerinin günahları, bunun üzerine yükletilir. Sonra Cehenneme atılır.”
Biri Ebû Hureyre’ye ( radıyallahü anh ) ilim öğrenmek isterim, fakat sonra kaybederim diye korkuyorum demesi üzerine; Ebû Hureyre, “Asıl ilmi kaybetmek bu düşünce ile onu öğrenmemektir.” diye cevab verdiler. Ebû Hureyre ( radıyallahü anh ) buyurdu ki:
“Kıyâmet günü, Allahü teâlânın huzûrunda kıymetli olanlar verâ ve zühd sahibleridir.”
“Kur’ân-ı kerîm okunan eve bereket, iyilik gelir. Melekler oraya toplanır. Şeytanlar oradan kaçar.”
“Kıyâmet günü kul Allahü teâlânın huzûruna getirildiğinde, Cenab-ı Hak ona: “Ey kulum, sen benim için dostlarımı sevdin mi? Tâ ki ben de o dostlarım için seni seveyim.” buyuracak.