TÜRK DİLİ 1
I.ÜNİTE
DİL NEDİR?
GİRİŞ
Bizim ürettiğimiz, her an birlikte olduğumuz, başkalarıyla paylaştığımız, içselleştirdiğimiz doğal dil sisteminin yapı ve işleyişi hakkında çok şey bildiğimizi düşünmek büyük bir yanılgıdır. Düşünürler ve bilim insanlarınca Eski Hint ve Yunan geleneklerinden bu yana, binlerce yıldır yapılan çalışmalara, ortaya konulan sayısız esere rağmen dilin edinilişi ve işleyişi ile ilgili bildiklerimiz gerçekten son derece yetersizdir. Örneğin, okul gramerlerinde ortografik (ölçünleştirilmiş yazım sistemi) yaklaşımla “Türkçede sekiz ünlü, yirmi bir ünsüz vardır.” Klişesine karşın, ölçünlü dilde ses bilgisel bakımdan kaç ünlü, kaç ünsüz bulunduğuna ilişkin kesin bilgimiz yoktur. Diller, siyasal güçler tarafından ulus ve kimlik inşasında, ulusların, kimliklerin yeniden biçimlendirilmesinde kullanılan en önemli araçlardır.
Dille ilgili sağlıklı bilgilere ancak bilimsel yaklaşımlarla ulaşılabilir. Bu yaklaşımların başında doğal dilin ses, biçim ve söz diziminin bilgisi ve çalışması olan dil bilgisi gelir. Kuşkusuz, bir dili ana dili olarak edinmek için dil bilgisine ihtiyaç yoktur.
Dil bilimciler genellikle anlamaya, açıklamaya odaklı olduklarından betimleyici (tasvirî) dil bilgisini, dili öğretenler ise öğretim için dilin farklı düzeylerdeki işleyişiyle ilgili kuralları ön plana çıkarmak zorunda olduklarından kuralcı dil bilgisini tercih ederler. Nitekim okul dil bilgisi kitapları bir dilin yapı ve işleyiş sistemini tanıtmak üzere ilk, orta, yüksek vb. farklı öğrenim düzeylerine göre ve kuralcı dil bilgisi yaklaşımıyla hazırlanır. Betimleyici yaklaşım ise doğruyu veya yanlışı bulmaya değil, dilin kendisine özgü niteliklerini anlamaya odaklıdır.
Betimleyici yöntem, doğanın bir parçası olan dilin bütün görünümlerinin, bütün dilbilgisel düzeylerde eşit yeterliklere sahip olduklarını, herhangi bir yörenin ağzı ile ölçünlü dil arasında hiyerarşik bir ilişki bulunmadığını, yani ağızların ölçünlü dile tâbi olmadığını hareket noktası olarak alır. Örneğin, betimleyici yöntem, İstanbul Türkçesinin toplumsal bir uzlaşı ile ağızlar üstü bir ağız, ortak bir ağız olarak kullanımının dışında yerel ve toplumsal ağızlara üstünlüğünün bulunmadığını, her ağzın bütün dilbilgisel düzeylerde “kural” sözcüğüyle nitelenen ölçünlere sahip bulunduğunu göz önünde tutar.
Dilin farklı ağızları arasındaki saygınlık farkı ise ağızların kendilerinden kaynaklanmaz. Saygınlığı, ilgili ağzın devletin egemenliğinin bildirim ve icra aracı olup olmadığı ve/veya ifade aracı olduğu toplumsal-ekonomik statü grubunun toplumsal aşama sırasındaki (hiyerarşi) yeri belirler. Örneğin, Türkiye Cumhuriyeti’nin fiilen resmî dili olan İstanbul Türkçesinin saygınlığı, diğer bütün ağızlardan yüksektir. İnsanlar, saygınlığı yüksek dillere ve ağızlara olumlu, saygınlığı düşük dillere ve ağızlara ise olumsuz tutum gösterme eğilimindedir.
DİLİN TANIMI
Farklı yönleri düşünülerek bilim insanları tarafından dil, çeşitli şekillerde tanımlanmıştır. Bu tanımlardan bazıları şöyledir:
Dil, insanlar arasında anlaşmayı sağlayan doğal bir vasıta, kendisine mahsus kanunları olan ve ancak bu kanunlar çerçevesinde gelişen canlı bir varlık, temeli bilinmeyen zamanlarda atılmış bir gizli antlaşmalar sistemi, seslerden örülmüş toplumsal bir müessesedir (M. Ergin).
Dil, insanlar arasında karşılıklı haberleşme aracı olarak kullanılan; duygu, düşünce ve isteklerin ses, şekil ve anlam bakımından her toplumun kendi değer yargılarına göre şekillenmiş ortak kurallarının yardımı ile başkalarına aktarılmasını sağlayan, seslerden örülü çok yönlü ve gelişmiş bir sistemdir (Z. Korkmaz).
Dil; düşünce, duygu ve isteklerin, bir toplumda ses ve anlam yönünden ortak olan öğeler ve kurallardan yararlanılarak başkalarına aktarılmasını sağlayan çok yönlü, çok gelişmiş bir sistemdir (D. Aksan).
Duygu, düşünce ve dileklerimizi anlatmaya yarayan imlerin (işaret) -daha çok ses imlerinin- hepsine birden dil denir (T. N. Gencan).
Dil, insanların meramlarını anlatmak için kullandıkları sesli işaretler sistemidir (T. Banguoğlu).
Dil, zihinsel bir organdır (N. Chomsky).
Dil, yalnızca insana özgü olan, ülkülerin, duyguların ve arzuların isteyerek üretilen simgeler yoluyla aktarılmasını sağlayan içgüdüsel olmayan iletişim yöntemidir (E. Sapir).
Dil, sınırlı anlamın sınırsız kullanımıdır (W. von Humboldt).
Ölçünlü ve ölçün, Fransızca “standart” sözcüğünün öz Türkçe karşılıklarıdır.
Dil, kendi düşüncelerini sesin yardımıyla, özne ve yüklem aracılığıyla anlaşılır duruma getirmektir (Eflatun).
Söz, zihnin birikimlerinin temsilidir (Aristo).
BİLİMSEL BAKIMDAN DİLİN ÖZELLİKLERİ
Dil, bir sistemdir: Dil konuşma ve dinleme işlevlerini gerçekleştirmek üzere birbirleriyle bağlantılı ses, biçim, söz dizimi, anlam vb. alt sistemlerin oluşturduğu, üzerinde inceleme yapılabilen bir bütündür. Dil sisteminin işleyişi yalnızca kendi yasalarına bağlıdır. Örneğin, dilin doğal gelişiminin dışında, hiçbir irade şimdiki zaman eki -(I)yor’un veya gelecek zaman eki -AcAk’ın...
I.ÜNİTE
DİL NEDİR?
GİRİŞ
Bizim ürettiğimiz, her an birlikte olduğumuz, başkalarıyla paylaştığımız, içselleştirdiğimiz doğal dil sisteminin yapı ve işleyişi hakkında çok şey bildiğimizi düşünmek büyük bir yanılgıdır. Düşünürler ve bilim insanlarınca Eski Hint ve Yunan geleneklerinden bu yana, binlerce yıldır yapılan çalışmalara, ortaya konulan sayısız esere rağmen dilin edinilişi ve işleyişi ile ilgili bildiklerimiz gerçekten son derece yetersizdir. Örneğin, okul gramerlerinde ortografik (ölçünleştirilmiş yazım sistemi) yaklaşımla “Türkçede sekiz ünlü, yirmi bir ünsüz vardır.” Klişesine karşın, ölçünlü dilde ses bilgisel bakımdan kaç ünlü, kaç ünsüz bulunduğuna ilişkin kesin bilgimiz yoktur. Diller, siyasal güçler tarafından ulus ve kimlik inşasında, ulusların, kimliklerin yeniden biçimlendirilmesinde kullanılan en önemli araçlardır.
Dille ilgili sağlıklı bilgilere ancak bilimsel yaklaşımlarla ulaşılabilir. Bu yaklaşımların başında doğal dilin ses, biçim ve söz diziminin bilgisi ve çalışması olan dil bilgisi gelir. Kuşkusuz, bir dili ana dili olarak edinmek için dil bilgisine ihtiyaç yoktur.
Dil bilimciler genellikle anlamaya, açıklamaya odaklı olduklarından betimleyici (tasvirî) dil bilgisini, dili öğretenler ise öğretim için dilin farklı düzeylerdeki işleyişiyle ilgili kuralları ön plana çıkarmak zorunda olduklarından kuralcı dil bilgisini tercih ederler. Nitekim okul dil bilgisi kitapları bir dilin yapı ve işleyiş sistemini tanıtmak üzere ilk, orta, yüksek vb. farklı öğrenim düzeylerine göre ve kuralcı dil bilgisi yaklaşımıyla hazırlanır. Betimleyici yaklaşım ise doğruyu veya yanlışı bulmaya değil, dilin kendisine özgü niteliklerini anlamaya odaklıdır.
Betimleyici yöntem, doğanın bir parçası olan dilin bütün görünümlerinin, bütün dilbilgisel düzeylerde eşit yeterliklere sahip olduklarını, herhangi bir yörenin ağzı ile ölçünlü dil arasında hiyerarşik bir ilişki bulunmadığını, yani ağızların ölçünlü dile tâbi olmadığını hareket noktası olarak alır. Örneğin, betimleyici yöntem, İstanbul Türkçesinin toplumsal bir uzlaşı ile ağızlar üstü bir ağız, ortak bir ağız olarak kullanımının dışında yerel ve toplumsal ağızlara üstünlüğünün bulunmadığını, her ağzın bütün dilbilgisel düzeylerde “kural” sözcüğüyle nitelenen ölçünlere sahip bulunduğunu göz önünde tutar.
Dilin farklı ağızları arasındaki saygınlık farkı ise ağızların kendilerinden kaynaklanmaz. Saygınlığı, ilgili ağzın devletin egemenliğinin bildirim ve icra aracı olup olmadığı ve/veya ifade aracı olduğu toplumsal-ekonomik statü grubunun toplumsal aşama sırasındaki (hiyerarşi) yeri belirler. Örneğin, Türkiye Cumhuriyeti’nin fiilen resmî dili olan İstanbul Türkçesinin saygınlığı, diğer bütün ağızlardan yüksektir. İnsanlar, saygınlığı yüksek dillere ve ağızlara olumlu, saygınlığı düşük dillere ve ağızlara ise olumsuz tutum gösterme eğilimindedir.
DİLİN TANIMI
Farklı yönleri düşünülerek bilim insanları tarafından dil, çeşitli şekillerde tanımlanmıştır. Bu tanımlardan bazıları şöyledir:
Dil, insanlar arasında anlaşmayı sağlayan doğal bir vasıta, kendisine mahsus kanunları olan ve ancak bu kanunlar çerçevesinde gelişen canlı bir varlık, temeli bilinmeyen zamanlarda atılmış bir gizli antlaşmalar sistemi, seslerden örülmüş toplumsal bir müessesedir (M. Ergin).
Dil, insanlar arasında karşılıklı haberleşme aracı olarak kullanılan; duygu, düşünce ve isteklerin ses, şekil ve anlam bakımından her toplumun kendi değer yargılarına göre şekillenmiş ortak kurallarının yardımı ile başkalarına aktarılmasını sağlayan, seslerden örülü çok yönlü ve gelişmiş bir sistemdir (Z. Korkmaz).
Dil; düşünce, duygu ve isteklerin, bir toplumda ses ve anlam yönünden ortak olan öğeler ve kurallardan yararlanılarak başkalarına aktarılmasını sağlayan çok yönlü, çok gelişmiş bir sistemdir (D. Aksan).
Duygu, düşünce ve dileklerimizi anlatmaya yarayan imlerin (işaret) -daha çok ses imlerinin- hepsine birden dil denir (T. N. Gencan).
Dil, insanların meramlarını anlatmak için kullandıkları sesli işaretler sistemidir (T. Banguoğlu).
Dil, zihinsel bir organdır (N. Chomsky).
Dil, yalnızca insana özgü olan, ülkülerin, duyguların ve arzuların isteyerek üretilen simgeler yoluyla aktarılmasını sağlayan içgüdüsel olmayan iletişim yöntemidir (E. Sapir).
Dil, sınırlı anlamın sınırsız kullanımıdır (W. von Humboldt).
Ölçünlü ve ölçün, Fransızca “standart” sözcüğünün öz Türkçe karşılıklarıdır.
Dil, kendi düşüncelerini sesin yardımıyla, özne ve yüklem aracılığıyla anlaşılır duruma getirmektir (Eflatun).
Söz, zihnin birikimlerinin temsilidir (Aristo).
BİLİMSEL BAKIMDAN DİLİN ÖZELLİKLERİ
Dil, bir sistemdir: Dil konuşma ve dinleme işlevlerini gerçekleştirmek üzere birbirleriyle bağlantılı ses, biçim, söz dizimi, anlam vb. alt sistemlerin oluşturduğu, üzerinde inceleme yapılabilen bir bütündür. Dil sisteminin işleyişi yalnızca kendi yasalarına bağlıdır. Örneğin, dilin doğal gelişiminin dışında, hiçbir irade şimdiki zaman eki -(I)yor’un veya gelecek zaman eki -AcAk’ın...
Moderatör tarafında düzenlendi: