Adnan Şenses kimdir
Müzik ve sinema ile kendine uzun bir yol çizen ve her gülüşünde bu yolda olmaktan duyduğu sevinci yansıtan adam, Adnan Şenses’in hayat hikayesidir…

“Doldur be Meyhaneci” diye içli içli söylerken şarkısını, bir yandan dinleyicisiyle kurduğu köprünün yolunun sonunu getireceğinden pek de habersiz değildi aslında. Kendisinin de sağlığında itiraf ettiği gibi çok sigara içiyordu. Onu bıraksa da alkolü bırakamadı. Bıraktığında ise, bedeni için biraz geç kalmıştı.
Yine de gerçek aşkını altıncı denemede bulmuş, sevdiği işi yapmış, sevmiş ve çok sevilmiş olarak bu dünyadan ayrılmanın gururuyla göçtü bu dünyadan. Yani en azından ben böyle olduğunu düşünüyorum. Gençliğinde filmleriyle, sonra da en çok sesiyle kasıp kavurdu. Beline iliştirdiği ceketi ile Roman havası oynayışları hepimizin hatırında muhakkak. Onu, en sevdiğiniz Türk Sanat Müziği şarkısından dinleyerek anma günü bugün…
Ruhun şad olsun Adnan Şenses…
Söylediğin tüm şarkılar, yolunda ışık olsun…

Çocukluğu ve eğitim hayatı
Adnan, 12 Mayıs 1934’te, Bursa Mudanya’da, Emine Hanım ve Muhsin Bey’in çocukları olarak dünyaya geldiğinde ailesi ona “Adnan Ertuğran” adını verdi. Babası Muhsin Bey, piyade albayıydı. Önce Ankara’ya taşındılar. İki kız, iki erkek kardeşi vardı.Çocuk yaşlarını Ankara’da geçiren Adnan, ilkokula da yine burada, İsmet İnönü İlkokulu’nda başladı. Henüz okulu tamamlamamıştı ki, bu kez İstanbul’a taşındılar. Eğitimini, burada Karagümrük İlk ve Ortaokulu’nda tamamladı.
Daha sonra özellikle babası, onun marangoz olmasını istedi ve bir dükkan açtı. Ama asıl yeteneği, Allah vergisi sesiydi. Atölye çalışmaları sırasında mırıldandığı şarkılar çevresindekiler tarafından beğenildikçe sesi giderek yükselmeye, kendini tanımaya başlıyordu.
Çocukluktan yavaş yavaş sıyrılıp da artık kendini bulduğu sıralarda, çevresinin sesine duyduğu ilginin de etkisiyle müziğe ciddi anlamda yönelmesi gerektiğine karar verdi. bir gün dükkanı kapatıp kaçtı. Başka türlüsünü düşünemiyordu ki, daha ilkokul sıralarından beri en büyük zevki Beyazıt’taki musiki aletleri satan mağazaların vitrinleri önünde öylece durup onları izlemekti. Zamanla uzaktan izlediği enstrümanlara, kulak kabarttığı seslere daha yakın olma şansı da yakaladı. Kapalıçarşı’daki Agop Efendi, Beyazıt’taki Zeynel Abidin, Kutmani gibi dükkanlar onu içeri davet etmişlerdi. Bir taraftan çocuk zamanlarından sıyrılırken, bir taraftan da çocuk yaşlarının anıları onu müziğe daha da yakın tutuyordu.
1956’da, müzik hayatına doğru ilk adımını attı. Adnan, yüreğinde ilk gençlik çırpınışları, aklı da kalbi de ömrünü dolduracak notalardaydı…

Hep müzik oldu
Hayatında müzik en değerli varlığıydı. Hayata geliş sebeplerinden birini çabuk kavramıştı. İlk kez çocukluğunun herkesten gizli sokaklarında, Beyazıt’ta, Marmara Sineması sırasındaki “Aydede Bahçesi”nde halkın karşısında şarkı söyledi. Bu sahnede hep musiki sefaları yapılırdı. Söylediği şarkı, “Gelse o şuh meclise, naz-ı tegafül eylese” idi. Kendine güveni tamdı. Hem öyle eğitimsiz de değildi, Kadri Şençalar’dan eğitim almıştı.Bu ilk heyecanlı adımı onun bir daha sahneden inmeyeceğinin, hep şarkılarını söyleyeceğinin nişanesi gibiydi. Halk onu öyle çok beğenmişti ki, avurtları patlayıncaya dek alkışladılar Adnan’ı…
Buranın ardından bir arkadaşı onu Tifonis Konser Bürosu’na götürdü ve bir ay sonra Adnan, ilk profesyonel konseri için Gemlik’te sahnedeydi. Gündelik 5 lira kazanmıştı, ama onun için dünyaları karşılıyordu…

Adnan Şenses kaçırıldı
Adnan, Bursa’daki konserinde de aynı parayı kazandı. Ancak bu kez gazinonun sahibi Adnan’ı kendisine bağlamak istiyordu. “Ona gündelik 50 lira veriyoruz” diyerek hemen oradan kaçırmak istediler. Ancak gazino sahibi durumu anlamış ve Adnan’ı saklamıştı. Çünkü onu kendisi sahneye çıkarmalıydı… Ama başaramadı.Sonra turneler başladı. Sabite Tur ile iki aylık bir turnenin ardından Adnan’ın gazino çalışmaları başladı: Kristal, Bebek, Tepebaşı, Küçük Çiftlik…

(Yılmaz Güney ile)
Sinemada Adnan Şenses
Artık çocuksu duygulardan sıyrılmış, yeteneğinin ve şekillendirmek istediği geleceğinin farkında bir Adnan vardı. Bu sırada askere de gitti. Döndüğünde 24’ünde daha da büyümüş bir genç delikanlıydı. Müzik üzerine yapacağı çalışmaların yanına sinema da eklendi.O dönem rejisörlük de yapan yönetmen Memduh ün, Adnan’ı gazinoda şarkı söylerken görmüş ve “Mahallenin Sevgilisi” filminde Muhterem Nur ile oynatmak üzere anlaşma imzalamak istemişti. Ancak Adnan’ın başka yerlerle anlaşması vardı, kabul edemedi.
İlk filmi Fatma Girik ile oynadığı 1960 yapımı “Fakir Şarkıcı” oldu. Yeşilçam’ın içinde bir Adnan Şenses, notalardan doğmak üzereydi. Bu filmde ilk bestesi, “Yollarına baka baka yoruldum, o çapkın gözlerine vuruldum”u söyledi.
Yeşilçam’da 1959’da tanıştığı film yapımcısı “Suzan Yakar Rutkay” ile de hayatının akışı yolunu bulmuştu. Ondan musiki dersleri de aldı ve 1961’de de evlendiler…
1961 yılı hayatında sadece aşk değil, sinema açısından da oldukça dolu dolu bir yıl olmuştu; tam 3 film çekti. “Ümitsiz Bekleyiş”, “Gönlüm Yaralı” ve “Minnoş” filmleri ile 2 yılda 4 filme ulaşmıştı. 1986’da çekeceği “Karım Beni Aldatırsa”ya kadar sinemaya devam edecekti…
Tam 47 filmde başrolde Adnan Şenses vardı.

(Suzan Yakar Rutkay ile nikahı)
İlk aşkı ve evlilikleri
Suzan ile tanıştıklarında Adnan, 24’ünde gencecik bir delikanlıydı ve gönlünü öyle kaptırmıştı ki, gözü hiçbir şey görmüyordu. Kendisinden 28 yaş büyük Suzan ile yaşadığı aşkı, 1961’de evlilikle taçlandırdılar. Ancak bu evlilik, 1963’te sona erdi.Sonrasında hep tanındığı gibi çapkınlığından mı, yoksa aradığını bir türlü bulamayışından mı bilinmez art arda evlilikler oldu hayatında. Suzan ile boşandıktan bir yıl sonra 1964’te, Meral Tunalı ile evlendi. Bu evlilik 4 yıl sürecek ve ona bir de Arzum adını verdikleri bir kız çocuğu getirecekti.
Üçüncü evliliğini Ayten Kahraman, dördüncü evliliğini Londra’da Christine ve ardından beşinci evliliğini de 1984’te Hayal Devran ile yaptıktan sonra, ki bu evliliği sadece 6 ay sürmüştü, “Doyasıya aşkı yaşadığım son evlilik” dediği altıncı evliliğini 1990’da Lale Hanım ile yaptı.

Radyo ve gazino zamanları
Müzik adına resmi bir şekilde çalıştığı ilk yer Ankara Radyosu’ydu. Radyo’nun açmış olduğu sınavdan en iyi dereceyle geçen Adnan, buradaki görevine başladı ve tam 16 yıl Ankara Radyosu’na hizmet verdi. Zamanının dolduğunu düşündüğünde de istifa etti ve profesyonel müzik yaşamını işte o zaman başlattı. O her ne kadar müzikle hep iç içe olsa da, aslında hep filmleri ile seyircisinin karşısındaydı.Ama şimdi kulaklarının pasını silmek için çıkıyordu seyircisinin karşısına. Zamanla albüm çalışmaları da başlayacaktı. Önce tavernalarda sahne almaya başladı. Gazinoların meşhur olduğu zamanlardı; Gülizar, Semiramis gibi birçok gazinoda fırtınalar estirdi. 1980’de, meşhur İzmir Fuarı’nda Kübana’da sahne almaya başladı. Ve sonunda nihayet dönemin ün göstergesi Maksim Gazinosu’ndaydı…
Adnan Şenses, Maksim’de Zeki Müren ve Bülent Ersoy’dan sonra assolist olarak sahne alan ilk sanatçılardandı…
