Bir baharı daha karşılamak üzereyiz
Bir baharı daha karşılamak üzereyiz, kışın son taarruzu bu; ilkbahar düşecek kucağımıza iki vakte kadar. Toplum olarak bahara hasretiz uzunca vakittir, hele ilkbahara. Bedenlerimizi birbirine dikili nefessiz kemiklerden ve bir pöstekiden fazlası kılacak günlere hasretiz, uzun vakittir hasretiz.
Bir ucunda gül, bir ucunda kan
Bu topraklar hiçbir zaman var olmak için, güneşle oyunlar oynamak için, ağaçların omuzlarına salıncaklar kurmak için kolay topraklar olmadı. Biliyorum banal ve sıkıcı geliyor kulağa lakin gerçek bu. Zor topraklarda, ayaz kesen bir köprüdeyiz. Bir ucunda gül, bir ucunda kan var bu köprünün.
Umutlarımızın sebebi olmadan yaşayabilmeye hasretiz
Tüm bu hengame, tüm bu kargaşa gül kokusu için, sızlayan parmak uçlarının buzlarını çözmek için. Tüm mesele bundan ibaret aslında. İşte bu yüzden gelen baharlara hasretiz, kavuşmaya hasretiz, sarılmaya hasretiz, birbirimizin üstünde tepinmeden, birimiz öbürümüzün dallarından sarkan umutlarının sebebi olmadan yaşayabilmeye hasretiz. Bu topraklar hiçbir zaman var olmak için kolay olmadı, doğru.
Oy verenler yeşil elma, vermeyenler çürük elma
Hiçbir zaman kolay olmadı, sahana yumurta kırar gibi olmadı yaşayabilmek ama bu kadar zor da olmadı. Bu topraklarda hep dolandı ayazlar, hep vardı. Arada sırada elbet buz kesti bu toplumun bireyleri fakat hiçbir zaman böyle çile çekmedi, böyle hor görülmedi, kasalara ayrıştırılıp kenara fırlatılmadı, çürük elma yerine konduğunu hissetmedi. Bana oy verenler yeşil elma, bana oy vermeyenler çürük elma. Öyleyse sorarlar kendini kabzımal sananlara: Ne bu tantana ?
Son 6 senedir ayazların zemherisi
Bunu 2016’dan beri toplumun tüm kesimleri soruyor, biliyor ve duyuyoruz. ‘’Ne bu tantana ?’’ sorusu tüm ayrıştırma çalımlarını sollayarak ortada duruyor. Çünkü toplumun tüm kesimleri, tüm zümreler, tüm gruplar 2016’dan bu yana giderek ağırlaşan, üzerimize çullanan, denizlerimizin mavisini ve papatyalarımızın sarısını boğazlayan karanlığın karşısında duruyor. AKP ve MHP’nin 2016’dan itibaren terörle mücadele, milli beka ve beka meselesi kılıfı altında yaptıklarına herkes bu soruyu yöneltiyor. Son 6 senedir ayazların zemherisi vuruyor sırtımıza tırnaklarını. İşte bu yüzden bu bahara hasretiz, hasretten öte mecburuz; bu baharda barışmaya ve bu baharda birlikte durmaya mecburuz.
Geride bıraktığımız 6 sene…
Geride bıraktığımız 6 sene içinde özgürlük – güvenlik dengesi bahane edilerek bireylerin özgürlük alanı tarumar edildi. Bu toplumun tüm kesimlerine sistematik olarak susturucu takma politikası uygulandı, bundan nasibini almayan tek grup da Beştepe saz ekibi oldu. Bireyler hiçbir eylemde bulunmadan sadece olanları eleştirdiği için terörist muamelesi gördüler, toplumdan dışlandılar. Devleti yöneten en yetkili kurumların hedefi oldular, vatan haini ilan edildiler. Tüm bu olan bitenler de beka meselesi kisvesi altında gerçekleşti. İnsanlar konuşmaktan, sosyal medyada bir gönderiyi beğenmekten korkar hale getirildiler; ortak acıları ve ortak mutlulukları yaşamaktan men edildiler. Yetmedi, zincirli kapıların ardında anayasa diye bir metin yazılıverdi ve oy sayımı devam ederken YSK’ya aldırılan bir kararla ‘’Atı alan Üsküdar’ı geçti !’’ dendi. Ata Üsküdar zorla geçilirken beka meselesi söylemi ülkenin resmi ideolojik ekseni haline geldi ve bir garip milliyetçi – muhafazakar, totaliter bu mutant rejim inşa edildi. Devlet kurumlarının kolektif hafızası, alışılagelmiş norm ve teamüllerin tamamı istikrar sağlama bahanesiyle ortadan kaldırıldı. Türkiye’yi uçuracağız gazıyla çıkılan yolun sonunda vatandaşların üzerine devasa bir fanusun kapatıldığı ve vatandaşların o fanusun içinde açlıkla, yoksullukla sınandığı bir Türkiye’nin kıyıcığına varıldı.
Muhalefetin önünde iki yol
Şimdi eklemleri gıcırdayarak yerinden doğruluyor ve bu fanusu kırmaya hazırlanıyor toplum. Bu fanusu kırmaya ve yeniden bulutların pamuk şekerlerine uzanmaya hazırlanıyor, tüm renkleriyle, el ele. Güçlendirilmiş parlamenter sistem çalışmasıyla birlikte uzlaşı için bir eşikten geçildi ve her ne kadar eksikler, geliştirilecek yönler olsa da muhalefet tarafından doğru yol tutuldu. Tabii bu durum, zat-ı alilerini ve eşrafını ziyadesiyle rahatsız etti, bu rahatsızlık herkesin malumu. Bu rahatsızlığın nişanesi olarak da avucumuza bir yeni seçim kanunu bırakıldı. Bu seçim kanunu konusunda henüz daha çalışma heyetleri oluştuğunda sistem çalışmalarını sürdüren altı partiye de çalışma taslağında gördüklerimi izah ettim, bu konuda önlem alınması gerektiğine ilişkin yazılar yazdım, yayınlarda konuştum. Günün sonunda AKP’li bir milletvekilinin bulunduğum bir organizasyonda belirttiği modelin epey benzeri karşımıza geldi. Yalnızca daraltılmış bölge tercih edilmedi ve ittifak içine baraj açıktan değil örtük biçimde konuldu. Zat-ı alileri ve eşrafı az oyla çok milletvekili çıkarma hesabını kurguladı.
Bugün karşımızda Türk usulü bir garip D’hondt modeli var, tıpkı bir mutant yönetim sistemi gibi…
Bildiğiniz gibi bugün Türkiye’de iki büyük ittifak var;
AKP, MHP, BBP ve VP’den oluşan Cumhur İttifakı
CHP, İYİ Parti, SP ve DP’den oluşan; DEVA ve Gelecek’in katılması beklenen Millet İttifakı
İki muhtemel ittifak da hazırlık yapmakta;
HDP ve çeşitli sol partilerden oluşacak bir sol ittifak
Tansu Çiller’in başını çekeceği alternatif, kendi deyimiyle, bir sağ ittifak
2018’de ittifakları cazip hale getiren bir husus vardı, o da ittifak oylarının hesaplanarak, artık oylar sayesinde fazla milletvekili çıkarma imkanıydı.
Örneğin CHP bu sayede Elazığ’dan uzun yıllar sonra bir milletvekili çıkarabilmişti.
Ve o tarihte İYİ Parti’nin seçime tek başına girip girmeme kararsızlığı süregelirken İYİ Parti’yi ittifaka yaklaştıran husus CHP’nin hazırladığı örnek simülasyonda ittifak sayesinde daha fazla milletvekili çıkarma olanağı olmuştu.
Bu yüzden Millet İttifakı her yönüyle kazan-kazan seçeneği olarak masada duruyordu.
CHP fazladan milletvekili çıkarabilecek, İYİ Parti baraj kaygısı gütmeden sağ tabana yeni bir adres olarak yerleşecek, DP ve SP’de uzun seneler sonra meclise temsilci göndermiş olacaktı.
İşte bu simülasyon çalışmasının Millet İttifakı’nın doğuşunda önemli bir yeri vardır.
Fakat Millet İttifakı, 2018 seçimlerinden çırak çıktı ve ortak adayda uzlaşamadı, ortak kampanya dilini kurgulayamadı, uzlaşı ruhunu tam anlamıyla seçmene yansıtamadı; günün sonunda seçimler her yönden Cumhur İttifakı’nın galibiyetiyle neticelendi.
Seçimin belki de en önemli kazanımları; uzlaşı niyetinin içkinleşmesi, sağda görece tek büyük muhalif parti olan İYİ Parti’nin %9,97’ye rağmen baraja takılmadan varlığını sürdürebilme imkanı kazanması ve DP, SP gibi partilerin de katılımıyla muhalefetin benzemezler bir araya gelemezler algısını aşıp diğer ittifakın çizdiği sınırların dışında bir varlık gösterebilmesi oldu.
Bu başlangıç, 2019 yerel seçimlerinde tüm büyük kentlerin el değiştirmesini beraberinde getirdi ve muhalefet 2019’da Cumhur İttifakı’nı bir yenilgiye uğrattı.
Tüm bunları sentezleyen iktidar hem erken seçim ihtimalinin yoka yakın olduğunu piyasalara göstermek hem de bu uzlaşının büyümesinin ya da büyüse de başarıya ulaşmasının önüne kütük dizmek için bu seçim kanununu önümüze getirdi.
Önümüzdeki seçime bu seçim kanunuyla gideceğiz.
2018’deki modelle bu model arasındaki ‘örtük barajı’ size basit bir örnekle göstermek isterim:
2018’deki modelde tamamen farazi bir seçim bölgesinde Millet İttifakı içindeki İYİ Parti’nin oyu 22,000 olsun.
Fakat İYİ Parti bu oyla milletvekili çıkaramıyor olsun. Aynı bölgede CHP’nin oyu 52,000 olsun ve o da milletvekili çıkaramıyor olsun.
Oylar önce ittifak olarak hesaplanacağı için ve daha sonra artık oylar ittifak içindeki büyük partiye ekleneceği için CHP ittifakın büyük partisi olarak milletvekilini çıkaracaktır.
Aynı seçim çevresinde AKP’nin oyu 55,000, MHP’nin oyu 18.000 olsun.
AKP, artık oylar olmadan CHP’nin önünde olmasına rağmen ittifak hesabı ve artık oylar gereğince bu milletvekilini çıkaramayacak; milletvekili artık oylarla CHP’ye gidecektir.
İşte yeni seçim kanunda ittifak oyları hesaba dahil edilmeyecek doğrudan partilerin aldıkları oy oranı üzerinden milletvekili dağılımı yapılacak.
Yukardaki basit örnekte de AKP milletvekilini kazanacak.
Bu sayede bir ittifak içindeki artık oyların fazla olması o ittifak içindeki büyük parti veya partilere avantaj sağlamayacak.
2018’deki modelde ne kadar fazla artık oy o kadar fazla milletvekili derken şimdi artık oyların önemi kalmadı.
Niçin kalmadı ?
Çünkü Millet İttifakı genişleyecekti ve hem o partiler milletvekili çıkarma şansına sahip olacaktı hem de çıkaramasalar dahi artık oylarla Millet İttifakı’na yarayacaktı. Cumhur İttifakı için bu durum risk oluşturacaktı, kaldırıldı gitti.
Peki bu seçim kanunu hangi sonuçları doğuruyor ?
İktidar cephesinde AKP ve MHP’nin seçime tek bir listeden girmesi sonucunu doğuruyor. Öngörüm o ki MHP, sistemin gereği ve beka diyerek AKP listelerinden adaylarını gösterecek; böylece hem düşmekte olan oyunu açıkça sınamamış olacak hem de meclisteki kilit rolünü sürdürmüş olacak. Bu olmasa dahi iki ortağı da memnun eden bir seçenek sağlanacak.
Muhalefet cephesinde de daha henüz resmi olarak ittifak ilan edilmemişken bu seçim kanuna karşın bir hazırlık yapıldığı kanaatinde değilim.
Muhalefet halen belli noktalarda gecikiyor ve karşısındaki yapının potansiyelini küçümsüyor.
Zat-ı alilerinin halen en büyük motivasyonlarından biri altı benzemez bir araya gelemez argümanı.
Muhalefet partilerinin bir araya gelmede gecikmesi, halen bazı konularda geç aksiyon alması bu konunun üzerinde düşünmemiz gerektiğini gösteriyor.
Muhalefetin önünde bu seçim kanunu oyunundan karlı çıkmak için iki formül var.
İlk formül seçime tek parti çatısı altında seçime girmek.
Tek bir parti çatısı altından seçime girilir ve detaylı bir temayül çalışmasıyla birlikte her seçim bölgesinde muhalefet partilerinin toplum tarafından yüksek destek gören isimleri aday olarak gösterilir.
Seçime CHP’den girilir ama Balıkesir’de yapılan değerlendirmeler sonucunda destek gören isimlere göre İYİ Parti’den, DEVA’dan, Gelecek’ten adaylar listede yer alır.
Bu ayar çekilirken de tüm partilere belli ölçüde milletvekili adayı kontenjanı güvenli bölgelerden tahsis edilir ve altı muhalefet partisi de TBMM’de temsili elde eder. Geri kalan adaylıklar için de bahsettiğim etüt çalışması neticesinde listeler belirlenir.
Eğer mevcut bir partinin adından girmek ille sorun yaratıyorsa da sadece gelecek seçimlerde tarihe not düşmek üzere geçici bir şemsiye parti kurulur ve tüm muhalefet seçime bu parti çatısı altından girer.
İkinci formül de seçime her bölgede seçime farklı bir partinin çatısı altında girmek.
Memleketin coğrafi bölgelerinde yapılacak detaylı istişare, ölçüm ve değerlendirmelerin ardından o bölgede öne sürülmesi durumunda avantaj elde edecek parti altından seçime girilir. Ve bu her bölge için yapılır.
Marmara’da CHP, Akdeniz’de İYİ Parti, Karadeniz’de DEVA Partisi, İç Anadolu’da Gelecek Partisi, Doğu’da DP, Güneydoğu’da SP gibi.
Böylece seçime tüm muhalefet partileri ittifak halinde girmiş olur ama her bölgede avantajlı olan partinin çatısının altından adaylar çıkarılmış olur.
Bu iki model haricinde işleyecek herhangi bir model şimdilik görünmüyor.
Biliyorum bu büyük bir fedakarlık ama bu cendereden başka türlü çıkamayız, seçim kesin kazanılmış değil.
İYİ Parti’nin öncülüğünde ortak aday ve güçlendirilmiş parlamenter sistem mutabakatına sadık kalmak suretiyle yeni bir sağ ittifak oluşturulmasına ilişkin yorumlar yapılıyor. Açıkça ifade edeyim, ortak söylemi işletemeyen ve dağınık görüntü veren muhalefetin ahvalini 2018’de gördük.
Hele DEVA ve Gelecek’in %7 baraj oltasına takılıp ittifaktan ayrılmaya, tek başlarına seçime girmeye kalkmaları ya da alternatif bir ittifaka yelken açmaları falan aman diyeyim, aman !
Eğer bu iki formülden birini muhalefet hakkıyla uygulayabilirse, ahbap – çavuş ilişkilerine ya da ego mücadelelerine geçit vermeden doğru listeleri ortaya çıkarabilirse bu hamle AKP ve MHP’nin en büyük pişmanlığı olarak tarihe geçer.
İşi buraya kadar getirmeyi başardıktan sonra olmadık sebeplerle bir hata yapılırsa toplumun kolektif hafızası muhalefeti de iyi hatırlamaz şayet bu uzlaşı sağlanır 2023’de de bu iktidar yolcu edilirse bu altı lider demokrasinin önemli figürleri olarak anılır. Muhalefet bu tarihi sorumluluktan kaçmamalı.
Bir baharı daha karşılamak üzereyiz, kışın son taarruzu bu; ilkbahar düşecek kucağımıza iki vakte kadar, inanıyorum.
Siz de inanınız ve unutmayınız ANAP da 1991 seçimlerinden önce seçim kanununu değiştirmişti.
Tek başına iktidarını nihayete erdiren seçimden önce, tek başına iktidarını nihayete erdiren seçim kanununu...
Bu içeriğin kaynağı Muhalif haber sitesidir.
Bir baharı daha karşılamak üzereyiz, kışın son taarruzu bu; ilkbahar düşecek kucağımıza iki vakte kadar. Toplum olarak bahara hasretiz uzunca vakittir, hele ilkbahara. Bedenlerimizi birbirine dikili nefessiz kemiklerden ve bir pöstekiden fazlası kılacak günlere hasretiz, uzun vakittir hasretiz.
Bir ucunda gül, bir ucunda kan
Bu topraklar hiçbir zaman var olmak için, güneşle oyunlar oynamak için, ağaçların omuzlarına salıncaklar kurmak için kolay topraklar olmadı. Biliyorum banal ve sıkıcı geliyor kulağa lakin gerçek bu. Zor topraklarda, ayaz kesen bir köprüdeyiz. Bir ucunda gül, bir ucunda kan var bu köprünün.
Umutlarımızın sebebi olmadan yaşayabilmeye hasretiz
Tüm bu hengame, tüm bu kargaşa gül kokusu için, sızlayan parmak uçlarının buzlarını çözmek için. Tüm mesele bundan ibaret aslında. İşte bu yüzden gelen baharlara hasretiz, kavuşmaya hasretiz, sarılmaya hasretiz, birbirimizin üstünde tepinmeden, birimiz öbürümüzün dallarından sarkan umutlarının sebebi olmadan yaşayabilmeye hasretiz. Bu topraklar hiçbir zaman var olmak için kolay olmadı, doğru.
Oy verenler yeşil elma, vermeyenler çürük elma
Hiçbir zaman kolay olmadı, sahana yumurta kırar gibi olmadı yaşayabilmek ama bu kadar zor da olmadı. Bu topraklarda hep dolandı ayazlar, hep vardı. Arada sırada elbet buz kesti bu toplumun bireyleri fakat hiçbir zaman böyle çile çekmedi, böyle hor görülmedi, kasalara ayrıştırılıp kenara fırlatılmadı, çürük elma yerine konduğunu hissetmedi. Bana oy verenler yeşil elma, bana oy vermeyenler çürük elma. Öyleyse sorarlar kendini kabzımal sananlara: Ne bu tantana ?
Son 6 senedir ayazların zemherisi
Bunu 2016’dan beri toplumun tüm kesimleri soruyor, biliyor ve duyuyoruz. ‘’Ne bu tantana ?’’ sorusu tüm ayrıştırma çalımlarını sollayarak ortada duruyor. Çünkü toplumun tüm kesimleri, tüm zümreler, tüm gruplar 2016’dan bu yana giderek ağırlaşan, üzerimize çullanan, denizlerimizin mavisini ve papatyalarımızın sarısını boğazlayan karanlığın karşısında duruyor. AKP ve MHP’nin 2016’dan itibaren terörle mücadele, milli beka ve beka meselesi kılıfı altında yaptıklarına herkes bu soruyu yöneltiyor. Son 6 senedir ayazların zemherisi vuruyor sırtımıza tırnaklarını. İşte bu yüzden bu bahara hasretiz, hasretten öte mecburuz; bu baharda barışmaya ve bu baharda birlikte durmaya mecburuz.
Geride bıraktığımız 6 sene…
Geride bıraktığımız 6 sene içinde özgürlük – güvenlik dengesi bahane edilerek bireylerin özgürlük alanı tarumar edildi. Bu toplumun tüm kesimlerine sistematik olarak susturucu takma politikası uygulandı, bundan nasibini almayan tek grup da Beştepe saz ekibi oldu. Bireyler hiçbir eylemde bulunmadan sadece olanları eleştirdiği için terörist muamelesi gördüler, toplumdan dışlandılar. Devleti yöneten en yetkili kurumların hedefi oldular, vatan haini ilan edildiler. Tüm bu olan bitenler de beka meselesi kisvesi altında gerçekleşti. İnsanlar konuşmaktan, sosyal medyada bir gönderiyi beğenmekten korkar hale getirildiler; ortak acıları ve ortak mutlulukları yaşamaktan men edildiler. Yetmedi, zincirli kapıların ardında anayasa diye bir metin yazılıverdi ve oy sayımı devam ederken YSK’ya aldırılan bir kararla ‘’Atı alan Üsküdar’ı geçti !’’ dendi. Ata Üsküdar zorla geçilirken beka meselesi söylemi ülkenin resmi ideolojik ekseni haline geldi ve bir garip milliyetçi – muhafazakar, totaliter bu mutant rejim inşa edildi. Devlet kurumlarının kolektif hafızası, alışılagelmiş norm ve teamüllerin tamamı istikrar sağlama bahanesiyle ortadan kaldırıldı. Türkiye’yi uçuracağız gazıyla çıkılan yolun sonunda vatandaşların üzerine devasa bir fanusun kapatıldığı ve vatandaşların o fanusun içinde açlıkla, yoksullukla sınandığı bir Türkiye’nin kıyıcığına varıldı.
Muhalefetin önünde iki yol
Şimdi eklemleri gıcırdayarak yerinden doğruluyor ve bu fanusu kırmaya hazırlanıyor toplum. Bu fanusu kırmaya ve yeniden bulutların pamuk şekerlerine uzanmaya hazırlanıyor, tüm renkleriyle, el ele. Güçlendirilmiş parlamenter sistem çalışmasıyla birlikte uzlaşı için bir eşikten geçildi ve her ne kadar eksikler, geliştirilecek yönler olsa da muhalefet tarafından doğru yol tutuldu. Tabii bu durum, zat-ı alilerini ve eşrafını ziyadesiyle rahatsız etti, bu rahatsızlık herkesin malumu. Bu rahatsızlığın nişanesi olarak da avucumuza bir yeni seçim kanunu bırakıldı. Bu seçim kanunu konusunda henüz daha çalışma heyetleri oluştuğunda sistem çalışmalarını sürdüren altı partiye de çalışma taslağında gördüklerimi izah ettim, bu konuda önlem alınması gerektiğine ilişkin yazılar yazdım, yayınlarda konuştum. Günün sonunda AKP’li bir milletvekilinin bulunduğum bir organizasyonda belirttiği modelin epey benzeri karşımıza geldi. Yalnızca daraltılmış bölge tercih edilmedi ve ittifak içine baraj açıktan değil örtük biçimde konuldu. Zat-ı alileri ve eşrafı az oyla çok milletvekili çıkarma hesabını kurguladı.
Bugün karşımızda Türk usulü bir garip D’hondt modeli var, tıpkı bir mutant yönetim sistemi gibi…
Bildiğiniz gibi bugün Türkiye’de iki büyük ittifak var;
AKP, MHP, BBP ve VP’den oluşan Cumhur İttifakı
CHP, İYİ Parti, SP ve DP’den oluşan; DEVA ve Gelecek’in katılması beklenen Millet İttifakı
İki muhtemel ittifak da hazırlık yapmakta;
HDP ve çeşitli sol partilerden oluşacak bir sol ittifak
Tansu Çiller’in başını çekeceği alternatif, kendi deyimiyle, bir sağ ittifak
2018’de ittifakları cazip hale getiren bir husus vardı, o da ittifak oylarının hesaplanarak, artık oylar sayesinde fazla milletvekili çıkarma imkanıydı.
Örneğin CHP bu sayede Elazığ’dan uzun yıllar sonra bir milletvekili çıkarabilmişti.
Ve o tarihte İYİ Parti’nin seçime tek başına girip girmeme kararsızlığı süregelirken İYİ Parti’yi ittifaka yaklaştıran husus CHP’nin hazırladığı örnek simülasyonda ittifak sayesinde daha fazla milletvekili çıkarma olanağı olmuştu.
Bu yüzden Millet İttifakı her yönüyle kazan-kazan seçeneği olarak masada duruyordu.
CHP fazladan milletvekili çıkarabilecek, İYİ Parti baraj kaygısı gütmeden sağ tabana yeni bir adres olarak yerleşecek, DP ve SP’de uzun seneler sonra meclise temsilci göndermiş olacaktı.
İşte bu simülasyon çalışmasının Millet İttifakı’nın doğuşunda önemli bir yeri vardır.
Fakat Millet İttifakı, 2018 seçimlerinden çırak çıktı ve ortak adayda uzlaşamadı, ortak kampanya dilini kurgulayamadı, uzlaşı ruhunu tam anlamıyla seçmene yansıtamadı; günün sonunda seçimler her yönden Cumhur İttifakı’nın galibiyetiyle neticelendi.
Seçimin belki de en önemli kazanımları; uzlaşı niyetinin içkinleşmesi, sağda görece tek büyük muhalif parti olan İYİ Parti’nin %9,97’ye rağmen baraja takılmadan varlığını sürdürebilme imkanı kazanması ve DP, SP gibi partilerin de katılımıyla muhalefetin benzemezler bir araya gelemezler algısını aşıp diğer ittifakın çizdiği sınırların dışında bir varlık gösterebilmesi oldu.
Bu başlangıç, 2019 yerel seçimlerinde tüm büyük kentlerin el değiştirmesini beraberinde getirdi ve muhalefet 2019’da Cumhur İttifakı’nı bir yenilgiye uğrattı.
Tüm bunları sentezleyen iktidar hem erken seçim ihtimalinin yoka yakın olduğunu piyasalara göstermek hem de bu uzlaşının büyümesinin ya da büyüse de başarıya ulaşmasının önüne kütük dizmek için bu seçim kanununu önümüze getirdi.
Önümüzdeki seçime bu seçim kanunuyla gideceğiz.
2018’deki modelle bu model arasındaki ‘örtük barajı’ size basit bir örnekle göstermek isterim:
2018’deki modelde tamamen farazi bir seçim bölgesinde Millet İttifakı içindeki İYİ Parti’nin oyu 22,000 olsun.
Fakat İYİ Parti bu oyla milletvekili çıkaramıyor olsun. Aynı bölgede CHP’nin oyu 52,000 olsun ve o da milletvekili çıkaramıyor olsun.
Oylar önce ittifak olarak hesaplanacağı için ve daha sonra artık oylar ittifak içindeki büyük partiye ekleneceği için CHP ittifakın büyük partisi olarak milletvekilini çıkaracaktır.
Aynı seçim çevresinde AKP’nin oyu 55,000, MHP’nin oyu 18.000 olsun.
AKP, artık oylar olmadan CHP’nin önünde olmasına rağmen ittifak hesabı ve artık oylar gereğince bu milletvekilini çıkaramayacak; milletvekili artık oylarla CHP’ye gidecektir.
İşte yeni seçim kanunda ittifak oyları hesaba dahil edilmeyecek doğrudan partilerin aldıkları oy oranı üzerinden milletvekili dağılımı yapılacak.
Yukardaki basit örnekte de AKP milletvekilini kazanacak.
Bu sayede bir ittifak içindeki artık oyların fazla olması o ittifak içindeki büyük parti veya partilere avantaj sağlamayacak.
2018’deki modelde ne kadar fazla artık oy o kadar fazla milletvekili derken şimdi artık oyların önemi kalmadı.
Niçin kalmadı ?
Çünkü Millet İttifakı genişleyecekti ve hem o partiler milletvekili çıkarma şansına sahip olacaktı hem de çıkaramasalar dahi artık oylarla Millet İttifakı’na yarayacaktı. Cumhur İttifakı için bu durum risk oluşturacaktı, kaldırıldı gitti.
Peki bu seçim kanunu hangi sonuçları doğuruyor ?
İktidar cephesinde AKP ve MHP’nin seçime tek bir listeden girmesi sonucunu doğuruyor. Öngörüm o ki MHP, sistemin gereği ve beka diyerek AKP listelerinden adaylarını gösterecek; böylece hem düşmekte olan oyunu açıkça sınamamış olacak hem de meclisteki kilit rolünü sürdürmüş olacak. Bu olmasa dahi iki ortağı da memnun eden bir seçenek sağlanacak.
Muhalefet cephesinde de daha henüz resmi olarak ittifak ilan edilmemişken bu seçim kanuna karşın bir hazırlık yapıldığı kanaatinde değilim.
Muhalefet halen belli noktalarda gecikiyor ve karşısındaki yapının potansiyelini küçümsüyor.
Zat-ı alilerinin halen en büyük motivasyonlarından biri altı benzemez bir araya gelemez argümanı.
Muhalefet partilerinin bir araya gelmede gecikmesi, halen bazı konularda geç aksiyon alması bu konunun üzerinde düşünmemiz gerektiğini gösteriyor.
Muhalefetin önünde bu seçim kanunu oyunundan karlı çıkmak için iki formül var.
İlk formül seçime tek parti çatısı altında seçime girmek.
Tek bir parti çatısı altından seçime girilir ve detaylı bir temayül çalışmasıyla birlikte her seçim bölgesinde muhalefet partilerinin toplum tarafından yüksek destek gören isimleri aday olarak gösterilir.
Seçime CHP’den girilir ama Balıkesir’de yapılan değerlendirmeler sonucunda destek gören isimlere göre İYİ Parti’den, DEVA’dan, Gelecek’ten adaylar listede yer alır.
Bu ayar çekilirken de tüm partilere belli ölçüde milletvekili adayı kontenjanı güvenli bölgelerden tahsis edilir ve altı muhalefet partisi de TBMM’de temsili elde eder. Geri kalan adaylıklar için de bahsettiğim etüt çalışması neticesinde listeler belirlenir.
Eğer mevcut bir partinin adından girmek ille sorun yaratıyorsa da sadece gelecek seçimlerde tarihe not düşmek üzere geçici bir şemsiye parti kurulur ve tüm muhalefet seçime bu parti çatısı altından girer.
İkinci formül de seçime her bölgede seçime farklı bir partinin çatısı altında girmek.
Memleketin coğrafi bölgelerinde yapılacak detaylı istişare, ölçüm ve değerlendirmelerin ardından o bölgede öne sürülmesi durumunda avantaj elde edecek parti altından seçime girilir. Ve bu her bölge için yapılır.
Marmara’da CHP, Akdeniz’de İYİ Parti, Karadeniz’de DEVA Partisi, İç Anadolu’da Gelecek Partisi, Doğu’da DP, Güneydoğu’da SP gibi.
Böylece seçime tüm muhalefet partileri ittifak halinde girmiş olur ama her bölgede avantajlı olan partinin çatısının altından adaylar çıkarılmış olur.
Bu iki model haricinde işleyecek herhangi bir model şimdilik görünmüyor.
Biliyorum bu büyük bir fedakarlık ama bu cendereden başka türlü çıkamayız, seçim kesin kazanılmış değil.
İYİ Parti’nin öncülüğünde ortak aday ve güçlendirilmiş parlamenter sistem mutabakatına sadık kalmak suretiyle yeni bir sağ ittifak oluşturulmasına ilişkin yorumlar yapılıyor. Açıkça ifade edeyim, ortak söylemi işletemeyen ve dağınık görüntü veren muhalefetin ahvalini 2018’de gördük.
Hele DEVA ve Gelecek’in %7 baraj oltasına takılıp ittifaktan ayrılmaya, tek başlarına seçime girmeye kalkmaları ya da alternatif bir ittifaka yelken açmaları falan aman diyeyim, aman !
Eğer bu iki formülden birini muhalefet hakkıyla uygulayabilirse, ahbap – çavuş ilişkilerine ya da ego mücadelelerine geçit vermeden doğru listeleri ortaya çıkarabilirse bu hamle AKP ve MHP’nin en büyük pişmanlığı olarak tarihe geçer.
İşi buraya kadar getirmeyi başardıktan sonra olmadık sebeplerle bir hata yapılırsa toplumun kolektif hafızası muhalefeti de iyi hatırlamaz şayet bu uzlaşı sağlanır 2023’de de bu iktidar yolcu edilirse bu altı lider demokrasinin önemli figürleri olarak anılır. Muhalefet bu tarihi sorumluluktan kaçmamalı.
Bir baharı daha karşılamak üzereyiz, kışın son taarruzu bu; ilkbahar düşecek kucağımıza iki vakte kadar, inanıyorum.
Siz de inanınız ve unutmayınız ANAP da 1991 seçimlerinden önce seçim kanununu değiştirmişti.
Tek başına iktidarını nihayete erdiren seçimden önce, tek başına iktidarını nihayete erdiren seçim kanununu...
Bu içeriğin kaynağı Muhalif haber sitesidir.
Ziyaretçiler için gizlenmiş link, görmek için lütfen üye olunuz.
Giriş yap veya üye ol.