Emre ESMER
Moderatör
Boşandığı eşinden mahkeme aracılığıyla evin yarısını isteyen A., karşılığını vererek evin mülkiyetini elde ettiğini kanıtlayamadığı için Yargıtay aşamasında davayı kaybetti.
Milliyet gazetesinden Elif Altın'ın haberine göre İzmir’de yaşayan A. çifti Temmuz 2010 tarihinde evlendi, 19 Mart 2015 tarihinde de boşandılar. Çift evlilikleri devam ederken kendi adlarına kredi çıkmaması nedeniyle satın alınan taşınmazı davalı kocanın annesi Hatice A. adına tescil ettirdi. Kredi bedelleri ise kadın eş tarafından ödenirken, yine evlilik birliği içerisinde alınan bir araç da satın alınarak trafik tescil kaydı davalı koca adına oluşturuldu.
‘KREDİLERİ BEN ÖDEDİM'
Davacı K.A.’nın avukatı mahkemeye sunduğu dilekçede, davalı kocanın alkol ve pavyon bağımlılığı nedeniyle çalışamaz hâle geldiği, dolayısıyla kredi gecikmelerinin yaşandığı, bu nedenle davacı kadın eşin ihtiyaç kredileri çektiğini, tüm kredi borçlarının kadın eş tarafından ödendiğini, düğünde takılan tüm ziynet eşyalarının da evin alımında kullanıldığını ileri sürdü. Dilekçede, öncelikle taşınmazın 1/2 hissesinin müvekkil adına tesciline, aksi hâlde fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik 20 bin TL katkı payı alacağının kabulüne karar verilmesini talep edildi.
İzmir 5. Aile Mahkemesi, dava konusu taşınmazın davalı eş adına değil davalının annesi adına tapuda kayıtlı olduğu gerekçesiyle davanın reddine karar verdi. Bunun üzerine davacı kadın mahkemenin bu kararını temyiz etti. Temyiz incelemesi yapan Yargıtay 8. Hukuk Dairesi, yerel mahkemenin kararını bozdu. Ancak İzmir 5. Aile Mahkemesi kararında direndi. Davacı da bu direnme kararını temyiz etti.
GEREKÇE: SADECE EŞİNE KARŞI İLERİ SÜREBİLİR
Bu uyuşmazlık nedeniyle dosya Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’na gitti. Kurul, olarak katkıda bulunan eşin, diğer eşten katkısının karşılığı olarak sadece alacak isteğinde bulunabileceği belirtilerek, “Dolayısıyla katkı sebebiyle alacak istemi, kendisine katkı verilen eşe karşı ileri sürülebilir. Davacı, edinilmiş mal olduğunu iddia ettiği dava konusu evin, davalı eşi tarafından evlilik birliği içerisinde karşılığını vererek mülkiyetini elde ettiğini kanıtlayamamıştır. Hâl böyle olunca, dava dışı üçüncü kişinin mal varlığına yapılan katkının, Türk Medeni Kanunu hükümleri uyarınca mal rejiminin tasfiyesinden kaynaklanan gerek değer artış payı davası gerekse artık değere katılma davası çerçevesinde değerlendirmek suretiyle davalıdan talep edilemeyeceğine ilişkin verilen direnme kararı yerindedir” denilerek yerel mahkemenin verdiği kararın oy çokluğu ile onanmasına karar verdi.
Milliyet gazetesinden Elif Altın'ın haberine göre İzmir’de yaşayan A. çifti Temmuz 2010 tarihinde evlendi, 19 Mart 2015 tarihinde de boşandılar. Çift evlilikleri devam ederken kendi adlarına kredi çıkmaması nedeniyle satın alınan taşınmazı davalı kocanın annesi Hatice A. adına tescil ettirdi. Kredi bedelleri ise kadın eş tarafından ödenirken, yine evlilik birliği içerisinde alınan bir araç da satın alınarak trafik tescil kaydı davalı koca adına oluşturuldu.
‘KREDİLERİ BEN ÖDEDİM'
Davacı K.A.’nın avukatı mahkemeye sunduğu dilekçede, davalı kocanın alkol ve pavyon bağımlılığı nedeniyle çalışamaz hâle geldiği, dolayısıyla kredi gecikmelerinin yaşandığı, bu nedenle davacı kadın eşin ihtiyaç kredileri çektiğini, tüm kredi borçlarının kadın eş tarafından ödendiğini, düğünde takılan tüm ziynet eşyalarının da evin alımında kullanıldığını ileri sürdü. Dilekçede, öncelikle taşınmazın 1/2 hissesinin müvekkil adına tesciline, aksi hâlde fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik 20 bin TL katkı payı alacağının kabulüne karar verilmesini talep edildi.
İzmir 5. Aile Mahkemesi, dava konusu taşınmazın davalı eş adına değil davalının annesi adına tapuda kayıtlı olduğu gerekçesiyle davanın reddine karar verdi. Bunun üzerine davacı kadın mahkemenin bu kararını temyiz etti. Temyiz incelemesi yapan Yargıtay 8. Hukuk Dairesi, yerel mahkemenin kararını bozdu. Ancak İzmir 5. Aile Mahkemesi kararında direndi. Davacı da bu direnme kararını temyiz etti.
GEREKÇE: SADECE EŞİNE KARŞI İLERİ SÜREBİLİR
Bu uyuşmazlık nedeniyle dosya Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’na gitti. Kurul, olarak katkıda bulunan eşin, diğer eşten katkısının karşılığı olarak sadece alacak isteğinde bulunabileceği belirtilerek, “Dolayısıyla katkı sebebiyle alacak istemi, kendisine katkı verilen eşe karşı ileri sürülebilir. Davacı, edinilmiş mal olduğunu iddia ettiği dava konusu evin, davalı eşi tarafından evlilik birliği içerisinde karşılığını vererek mülkiyetini elde ettiğini kanıtlayamamıştır. Hâl böyle olunca, dava dışı üçüncü kişinin mal varlığına yapılan katkının, Türk Medeni Kanunu hükümleri uyarınca mal rejiminin tasfiyesinden kaynaklanan gerek değer artış payı davası gerekse artık değere katılma davası çerçevesinde değerlendirmek suretiyle davalıdan talep edilemeyeceğine ilişkin verilen direnme kararı yerindedir” denilerek yerel mahkemenin verdiği kararın oy çokluğu ile onanmasına karar verdi.