Oynatmıyorsan niye aldınız sorusuyla karşı karşıya kalıyoruz zira... Bir baktım ki Onur hemen formayı kapmış. Sampdoria'dan gelen çocuk da kadroda. Saiss'ı kesmiş, niye yan yana oynatmadı diyebiliriz tabii ama biz yine de karışmayalım hocanın işine... Maçı alalım da... Orta saha çok geriye oynuyordu. Akılcı ve bitirici paslar yoktu. Didinen bir iki kişinin çabası da yeterli değildi... Size bir şey söyleyeyim mi? Ama kimse darılmasın gücenmesin de... Bizim sezon başından beri en büyük eksiğimiz neydi? Orta sahanın ortası değil mi? Eee? Geldi işte... Maxim... Niye oynatmıyorsun hocam? Garip değil mi, size de tuhaf gelmiyor mu? Hayret ki ne hayret ya... Tabii hal böyleyken kenar ortaları, faul atışları, çoklu ceza sahası doluşlarıyla gol arayacaktık. Öyle de oldu... Bir yan ortada oluşan karambolde, kaleye giden topta, Salih topa dokunan son isimdi: 1-0... Golden sonra iki Cenk Tosun pozisyonu daha var... İşte kale-işte top misali... Bomboş... Soyunma odasına maçı garantilemiş gidecektik olmadı.... İkinci yarıda Gedson'un oynadığı topa yakışmayacak tuhaflıkta ve anlamsız ısrarla kaybettiği topa isyan ederken, bu minvalde, Aboubakar'ın gerek topu alışıyla, gerek topu çekişiyle, gerek topa vuruşuyla ismine yakışır şekilde attığı gole alkış tuttuk... Bu anlattığım iki olayın arasında yediğimiz bir gol var, hiç anlatmayayım daha iyi... 70. dakikada 'Eski İnönü'den notlar' adlı çalışma başlattı Beşiktaş tribünleri... Yağan yağmura ithafen bir besteye girdiler. Beste zaten güzeldi tamam ama İnönü'den notlara düşmesinin sebebi, besteyi dakikalarca bağırmalarıydı... Güçlenerek ve yükselerek... Özlemişiz be... Tabii bu arada saha içinde ne oluyor diye soruyorsanız, ha bire boş sahalarda, boş kalelere gol kaçırdığımızı söyleyebilirim... Mert'in çıkardığı yüzde yüzlük pozisyonu notlarımız arasına alırken, Maxim'in oyuna girer girmez verdiği iki öldürücü pasın da altını kırmızı çizgiyle çiziyoruz... Kalite ayrı bir şey zira... Neyse maç bitti, endişeler bitmedi... Futbolsuzluk devam ediyor zira... Alen MARKARYAN / Akşam