Uzayda yaptığınız 2 oda bir salon evinizin bahçesinde yetiştirdiğiniz Zinya çiçeğini merak eden dünyadaki arkadaşlarınız size gelmeye karar verirler. Pek çok ulaşım şekli vardır ama onlar dünyadan uzaya doğru graphite (grafit) malzemesinden yapılmış merdivenleri kullanmayı tercih ederler. Yolculuk biraz uzun süreceği için yanlarına uzay çantalarını almayı da ihmal etmezler.
Gerçekten saçmalamıyorum. Bunlar geçen hafta katıldığım GROWTECH Tarım Fuarında anlatıldı.
Mikdat Hoca’nın da değindiği uzay meselesi, işte bu tarım sohbetlerinin ilk oturum konusuydu. Toplantıya katılan konuklar, “dünya nüfusunun 2050 yılında 10 milyara ulaşması beklendiği ve dünya kaynaklarının bu nüfusa yetmeyeceği” öngörüsüyle, uzaya açılmamız gerektiği görüşünü savunarak, “uzayda tarım” başlığı altında, uzay teknolojisinde Türkiye’nin geldiği ve gelmek istediği durumun analizini yaptılar.
Uzayda açan ilk ve tek çiçek olan Zinya çiçeğini anlatarak, çiçek açtığına göre domates de yetiştirebiliriz dediler. Tavuk tüyünden hafif, çelikten sağlam (grafit) adlı malzeme ile dünyadan uzaya merdiven yapma projesinin heyecanı içindeydiler. Ve uzay evleri. Öyle salon, yatak odası, balkon falan gelmesin aklınıza ama onların da prototiplerini yapmış Türk bilim insanları. Dr.Serdar Yıldırım ,Türkiye Uzay Ajansı Başkanı, uzaya gidecek ilk Türk astronotunun da belirlendiğini ama kimliği hakkında henüz bilgi veremeyeceğini söyledi. Bununla birlikte Adanalı olduğunu öğrendik galiba, çünkü bu bilgi sorulduğunda “yok” demedi başkan Yıldırım.
Olabilir mi ? Elbette neden olmasın? Ama sormazlar mı adama “Dünyadaki suyu doğru kullandın mı ki, adil bir şekilde dünya kaynaklarını bütün dünya insanlarına dağıttın mı ki uzayda yaşam kurmak için ortam bulmaya çalışıyorsun?”
Bu içeriğin kaynağı Muhalif haber sitesidir.
Gerçekten saçmalamıyorum. Bunlar geçen hafta katıldığım GROWTECH Tarım Fuarında anlatıldı.
Dünyanın en önemli örtü altı tarım fuarı Growtech 23-26 Kasım tarihleri arasında Antalya Anfaş Fuar Merkezi’nde yapıldı. Ben de fuar kapsamındaki Tarım Yazarı Mine Ataman’ın organizasyonu olan “Tarım Sohbetleri” ne katkı sağlamaya çalıştım. Pek çok konu ve konuk vardı. Moderatörlüğünü yaptığım bölümün konuğu Prof.Dr. Miktad Kadıoğlu’nun anlattıklarının hiç olmaz ise bir kısmını burada paylaşmak istiyorum öncelikle. Sonra geleceğim uzay mevzuuna.
- İklim krizinin sonuçları şu anda görülüyor ve önümüzdeki 100 yıl içinde daha da fazla görülecek.
- Sonuçlarını daha hafif yaşayabilmek için, bu süreç içinde yapılması gerekenler var..
- Afet hazırlıkları, finansal yatırımlar, alt yapı çalışmaları gibi..
- İklim değişikliği tarımla başlıyor.
- Tarım üstü açık bir fabrika,
- Tarım arazilerini yanlış ve amaç dışı kullanıyoruz.
- Arazi kullanımı önemli, İklim değişikliğine göre arazi planlaması yapılmalı
- Türk tarımı bu hale geldiyse sadece iklim krizi ile açıklayamayız
- Türkiye tarım ülkesi olmayacak artık.
- Gıda üretim potansiyelimizi kaybediyoruz
- Su sorunumuz var, suyu nereye kullandığımızı bilmiyoruz.
- Konya yeraltı sularını tüketti.
- En çok suyu çeken şeyi ekiyoruz.
- Su havzalarını yanlış kullanıyoruz
- Yağmur suyunu toplamak mümkün
- Su politikalarımız yok
- Uzayda su bulmaya çalışıyorlar, dünyadaki suyu doğru kullanıyor muyuz?
Mikdat Hoca’nın da değindiği uzay meselesi, işte bu tarım sohbetlerinin ilk oturum konusuydu. Toplantıya katılan konuklar, “dünya nüfusunun 2050 yılında 10 milyara ulaşması beklendiği ve dünya kaynaklarının bu nüfusa yetmeyeceği” öngörüsüyle, uzaya açılmamız gerektiği görüşünü savunarak, “uzayda tarım” başlığı altında, uzay teknolojisinde Türkiye’nin geldiği ve gelmek istediği durumun analizini yaptılar.
Uzayda açan ilk ve tek çiçek olan Zinya çiçeğini anlatarak, çiçek açtığına göre domates de yetiştirebiliriz dediler. Tavuk tüyünden hafif, çelikten sağlam (grafit) adlı malzeme ile dünyadan uzaya merdiven yapma projesinin heyecanı içindeydiler. Ve uzay evleri. Öyle salon, yatak odası, balkon falan gelmesin aklınıza ama onların da prototiplerini yapmış Türk bilim insanları. Dr.Serdar Yıldırım ,Türkiye Uzay Ajansı Başkanı, uzaya gidecek ilk Türk astronotunun da belirlendiğini ama kimliği hakkında henüz bilgi veremeyeceğini söyledi. Bununla birlikte Adanalı olduğunu öğrendik galiba, çünkü bu bilgi sorulduğunda “yok” demedi başkan Yıldırım.
Olabilir mi ? Elbette neden olmasın? Ama sormazlar mı adama “Dünyadaki suyu doğru kullandın mı ki, adil bir şekilde dünya kaynaklarını bütün dünya insanlarına dağıttın mı ki uzayda yaşam kurmak için ortam bulmaya çalışıyorsun?”
İşte bu fuarda bu sorunun cevabı olabilecek, muazzam örnekler vardı. Ülkemizin firmaları tarım sektöründe geliştirdikleri teknolojileri sergilediler. Dünyadaki gelişmeleri takip eden Türk tarım sektörü, geliştirdiği yeni teknoloji ve ürünlerle dünya tarım ticaretinden alacağı payı artırmayı planlıyor bu çalışmalarla.
27 ülkeden 571 katılımcı ve 140 ülkeden gelen ziyaretçilerle fuar tam bir küresel oluşum. Fırsat ve tehditlere karşı bilimin ortaya koyduğu yeni teknoloji ve ürünler tarım endüstrisini bekleyen fırsat ve dönüşüm şansını da aslında bir kez daha ortaya koydu. Temiz ve döngüsel ekonomide tarımın payı hiç kuşkusuz çok büyük. Kaynakların verimli kullanılması, çevresel etkilerin planlanması, biyoçeşitliliğin korunması, karbon salımının azaltılması… tüm bu konuların tarım endüstrisi içindeki karşılığı olan teknolojilerden bir kaçından söz etmek istiyorum.
“Sera ve Teknolojileri”, “Sulama Sistemleri ve Teknolojileri”, “Tohumculuk”, “Bitki Besleme” ve “Bitki Koruma” gibi alanlardaki yeni teknoloji ve ürünler vardı fuarda.
Türkiye Tohumcular Birliği’nin yaptığı çalışmalarının sonucu olarak tohumculuk şirketlerinin geldiği nokta Türk tarımının önemli bir başarısı, tüm dünyaya ihracat yapılıyorlar örneğin.
Antalya Ticaret Borsa Başkanı Ali Çandır’ın anlattığı, Avrupa Birliği’ne ihracatın artırabilmesi amacıyla “Yeşil Mutabakat” kapsamında geliştirdikleri “Tarımsal Karbon Ayak İzi Hesaplama” yazılımı ise teknoloji ve tarım ortaklığının müthiş bir örneği. Bahar ayrıca; “Dijital Tarım Akademisi” kurma projelerinden söz ederken, gelecek 100 yılda iklim değişikliği ekseninde çalışacakları “Antalya Ürün Deseni” projesinin de müjdesini verdi.
“Yeterli miktarda, sağlıklı gıda üretmek ve çevreye zarar vermemek” tüm sektörlerin ortak paydasıydı fuarda. Ve bu uğurda firmalar, Biyoteknoloji doku transferi, yapay zeka, sensörler gibi bilimin ürettiği bilgilerin ürüne dönüşmüş hallerini sundular.
Yeryüzündeki kullanılabilir suyun dörtte üçü tarımda kullanılıyor. Onun da yarısı yanlış teknoloji nedeniyle israf ediliyor. Ülkemizde ise hala bir su politikası yok maalesef. Türk tarımında sulamanın hala % 75’den fazlası vahşi sulama ile yapılıyor. Türk tarımındaki pek çok olumsuz gelişme, strateji eksikliği, plansızlığa rağmen, ülkemiz firmalarının sahip olduğu, İnovasyon, teknoloji, profesyonellik, ve ayrıca ülkemizin sahip olduğu bilim insanları, umut vaat etti bu fuarda.
Tek eksiğimiz karar vericilerin harekete geçmesi gibi gözüküyor. Onları da harekete geçirecek olan bireylerin bu konuda bildikleri ve istekleri olacaktır. İşte o nedenle son sözler yine biz bireylere.
Prof. Dr. Miktad Kadıoğlu’nun “iklim krizine çözüm” notlarından;
27 ülkeden 571 katılımcı ve 140 ülkeden gelen ziyaretçilerle fuar tam bir küresel oluşum. Fırsat ve tehditlere karşı bilimin ortaya koyduğu yeni teknoloji ve ürünler tarım endüstrisini bekleyen fırsat ve dönüşüm şansını da aslında bir kez daha ortaya koydu. Temiz ve döngüsel ekonomide tarımın payı hiç kuşkusuz çok büyük. Kaynakların verimli kullanılması, çevresel etkilerin planlanması, biyoçeşitliliğin korunması, karbon salımının azaltılması… tüm bu konuların tarım endüstrisi içindeki karşılığı olan teknolojilerden bir kaçından söz etmek istiyorum.
“Sera ve Teknolojileri”, “Sulama Sistemleri ve Teknolojileri”, “Tohumculuk”, “Bitki Besleme” ve “Bitki Koruma” gibi alanlardaki yeni teknoloji ve ürünler vardı fuarda.
Türkiye Tohumcular Birliği’nin yaptığı çalışmalarının sonucu olarak tohumculuk şirketlerinin geldiği nokta Türk tarımının önemli bir başarısı, tüm dünyaya ihracat yapılıyorlar örneğin.
Antalya Ticaret Borsa Başkanı Ali Çandır’ın anlattığı, Avrupa Birliği’ne ihracatın artırabilmesi amacıyla “Yeşil Mutabakat” kapsamında geliştirdikleri “Tarımsal Karbon Ayak İzi Hesaplama” yazılımı ise teknoloji ve tarım ortaklığının müthiş bir örneği. Bahar ayrıca; “Dijital Tarım Akademisi” kurma projelerinden söz ederken, gelecek 100 yılda iklim değişikliği ekseninde çalışacakları “Antalya Ürün Deseni” projesinin de müjdesini verdi.
“Yeterli miktarda, sağlıklı gıda üretmek ve çevreye zarar vermemek” tüm sektörlerin ortak paydasıydı fuarda. Ve bu uğurda firmalar, Biyoteknoloji doku transferi, yapay zeka, sensörler gibi bilimin ürettiği bilgilerin ürüne dönüşmüş hallerini sundular.
Yeryüzündeki kullanılabilir suyun dörtte üçü tarımda kullanılıyor. Onun da yarısı yanlış teknoloji nedeniyle israf ediliyor. Ülkemizde ise hala bir su politikası yok maalesef. Türk tarımında sulamanın hala % 75’den fazlası vahşi sulama ile yapılıyor. Türk tarımındaki pek çok olumsuz gelişme, strateji eksikliği, plansızlığa rağmen, ülkemiz firmalarının sahip olduğu, İnovasyon, teknoloji, profesyonellik, ve ayrıca ülkemizin sahip olduğu bilim insanları, umut vaat etti bu fuarda.
Tek eksiğimiz karar vericilerin harekete geçmesi gibi gözüküyor. Onları da harekete geçirecek olan bireylerin bu konuda bildikleri ve istekleri olacaktır. İşte o nedenle son sözler yine biz bireylere.
Prof. Dr. Miktad Kadıoğlu’nun “iklim krizine çözüm” notlarından;
- Bilgilen,
- Ağaç dik doğayı koru,
- Düğmesinden kapat, enerjiden tasarruf et,
- Sadece duş al küvette yatma,
- Yerli malı kullan,
- Daha az ve kısa mesafe seyahat et,
- Bulaşık çamaşır dolmadan makineyi çalıştırma,
- Evde yemek ye,
- Az tüket, yeniden kullan, geri dönüştür,
- Karar vericilere iklim değişimi problemine duyarlı olduğunu göster.
Neticede ya var olan dünyayı korumaya çalışacağız ya da çocuklarımız için Uzay yolculuğundan koltuk kapmaya. Seçim biz bireylerin.
Bu içeriğin kaynağı Muhalif haber sitesidir.
Ziyaretçiler için gizlenmiş link, görmek için lütfen üye olunuz.
Giriş yap veya üye ol.