• Forumzar.COM Türkçe içerikli genel forum sitesi ve paylaşım platformu olarak eğlenceli ve interaktif bir forum deneyim sunar.

    Foruma üye olmak için BURAYA TIKLAYINIZ

Türkiye'nin tatil cennetleri

abuzer

Forum Üyesii
Katılım
23 Eyl 2022
Mesajlar
683
Puanları
16
Konum
bolu
Cinsiyet
Erkek
Türkiye'nin tatil cennetleri

Doğusundan batısına tarihi ve turistik yerleriyle bir cennet olan Türkiye'nin mutlaka görülmesi gereken yerleri neresi? İşte deniz tutkunları için Ege ve Akdeniz bölgesindeki sahil kentleri, doğa tutkunları için ise Karadeniz bölgesindeki rotalarla ilgili kapsayıcı rehber...


''Tüm zamanların en güzel şehri' olarak nitelendirilen Bursa, tarihi, kültürü, doğal güzellikleri, gölleri ve ormanlarıyla tatilcilerin akınına uğramaya başladı. ''Yeşil Bursa'' adından da anlaşılacağı gibi kente Ankara, İstanbul, İzmir yönünden gelenleri yeşil bir bitki örtüsü karşılıyor ve kucaklıyor. Kentin ve Yeşilçam filmlerinin simgelerinden, kış turizminin önemli merkezlerinden olan Uludağ, yaz aylarında da görülecek yerlerin başında geliyor. Özel araçların yanı sıra taksi ve teleferikle de çıkılabilen Uludağ, yazın kışa oranla bambaşka bir kimliğe bürünüyor. Yeşilin her tonunun görülebildiği Uludağ, yaz aylarında yüzbinlerce ziyaretçiyi ağırlıyor. Kent merkezinde hava sıcaklığının 38 dereceye kadar ulaşıldığı günlerde ortalama 25 dereceyle serinlemek isteyenlerin vazgeçemediği Çobankaya ve Kirazlıyayla bölgesinde ise kamp yeri bulabilmek çoğunlukla imkansız olabiliyor. ''21 gün kalındığında kanı temizliyor'' inancının yaygın olması, temiz havasının astım gibi göğüs hastalıklarına iyi gelmesi nedeniyle birçok kişi ormanla kaplı 1800 metre yüksekliğe çıkarak, Uludağ'ın yeşilinde ve havasında şifa arıyor. Mitolojide tanrıların Troya savaşını izlediği yer olarak varsayılan, Hristiyan keşişlerin saklandığı yer olması nedeniyle ''Keşiş Dağı'' olarak anılan, kentin şifalı sularına kaynak olan Uludağ, birçok endemik bitki türüne ev sahipliği yapıyor. Yeşillikler arasında bir gün geçirmek için Soğanlı Botanik Parkı da ziyaretçiler için alternatif olabiliyor. 150 türden 8 bin ağaç, 76 türden 100 bin çalı, 20 türden 50 bin yer örtücü ve 27 türden 6 bin gül ile doğaseverlerin ilgisini çeken park, kent merkezinde bulunuyor ve Bursa'dan İstanbul'a doğru yola çıkıldığında gezilebilecek ve görülebilecek bir yer olarak dikkati çekiyor.

''Osmanlı'nın Bursa'sı'', ''Evliyalar Şehri'', ''Ruhani Şehir'' olarak anılan Bursa'da, çok sayıda türbe, han ve cami bulunuyor. İmparatorluğun ilk 6 sultanına ev sahipliği yapan Bursa'da padişahların yaptırdığı çok sayıda türbe ve külliyeler, gezilebilecek tarihi hazinelerin başında geliyor. Minarelerle yarışan selvilerin oluşturduğu mistik siluet ve güvercinlerle paylaşılan şadırvanlar, Bursa'ya gelenlere farklı bir atmosfer sunuyor. M.Ö 700 yılında yapımına başlanan, Roma ve Bizanslıların onarımından sonra 3 köşeli burçlarla takviye edilen Bursa Kalesi, tüm ihtişamıyla yerli ve yabancı turistleri bekliyor. 20 kubbesi bulunan, 2 anıtsal minaresiyle zamana meydan okuyan, depremler, yangınlar, istilalar geçiren dev yapı Ulucami, İslam dinindeki kutsal mekanlar içinde en önemli 5. ibadethane olarak biliniyor. Şadırvanı ve hat sanatının büyüleyici örnekleriyle Ulucami, Bursa'nın en fazla ziyaret edilen yeri olarak öne çıkıyor. Ulucami'nin sadece birkaç kilometre ilerisinde bulunan, yürüme mesafesindeki Yeşil Camii ve Yeşil Türbe de külliye yapısı içinde tarihi hazine olarak ziyaretçilere kucak açıyor. Gözalıcı çinilerle süslenmiş Yeşil Türbe ve yanındaki erken dönem Osmanlı sanatının en süslü camisi olan Yeşil Camii, gezilmesi gereken önemli mekanların arasında bulunuyor. Hanlar ve çarşılarla donatılan Bursa, ticaret kültürünün kente bıraktığı izlerden olan Kozahan, Pirinç Han, Balibey Han, Geyve ve İpek Hanı gibi birçok han ve tarihi Kapalı Çarşısı'yla turistlere ender bir alışveriş keyfi sunuyor. Ziyaretçiler, burada Bursa'nın ünlü ipek ürünlerinden, havlularından ve diğer tekstil ürünlerinden satın alabiliyor. Emir Sultan Türbesi ve Camisi ile Süleyman Çelebi Türbesi, Hamzabey, Okçubaba, Somuncubaba ve Üftade Hazretleri Türbeleri de inanç turizmi açısından dikkati çekiyor. Bursa'ya gelenler Osmanlı'nın ilk yerleştiği yer olarak bilinen tarihi yapısını koruyan Cumalıkızık ile Osman Gazi ve Orhan Gazi türbelerini, Mudanya'da Osmanlı evlerinin en güzel örneklerini görebiliyor. Dünyanın en eski çarşılı köprülerinden olan, dünyada sadece 4 örneği bulunan Irgandı Köprüsü, kentin doğusu ile batısını birbirine bağlıyor. Toplumsal hayatın vazgeçilmezi olan Bursa hamamları ise yüzlerce yıllık geçmişiyle, şifa kaynağı sıcak sularıyla dinlenmek isteyenlere farklı bir alternatif sunuyor. Doğal güzellikler arasında termal sulardan yararlanmak isteyenler ise İnegöl ilçesine 27 kilometre uzaklıktaki Oylat Kaplıcaları'nın yolunu tutuyor. Bursa'nın İnegöl ilçesine bağlı Hilmiye köyündeki 865 metre uzunluğunda, 95 metre yüksekliğindeki Oylat Mağarası'nı da yine bölgedeki önemli turizm merkezleri arasında bulunuyor. Türkiye'nin en büyük ikinci mağarası olma özelliğini taşıyan Oylat, ilçe merkezine 17 kilometre uzaklıkta bulunuyor. Damlataş havuzları, sarkıt-dikitlerin yer aldığı mağaranın astım ve bronşit gibi hastalıklara iyi geldiği belirtiliyor. ''Mutluluk ormanı ve Saklı Cennet''in bulunduğu Dağyenice köyü ve Misi bölgesi de doğal ve büyüleyici güzellikleriyle birçok kişinin unutamayacağı yerlerin arasında bulunuyor. Bursa'ya geliş-gidiş sırasında İzmir karayolunu kullananlar ''Dünya Yaşayan Göller Ağı''na bağlı Uluabat Gölü'nü ziyaret edebilirler. Gölyazı Mahallesi'nde göl kıyısında oturan ziyaretçiler, Uluabatı izlerken çayını yudumlayarak ya da turna balığı yiyerek günün yorgunluğunu atabilirler. Değişik türlerde yüz binlerce su kuşuna ev sahipliği yapan Uluabat Gölü'nde, alacabalıkçıl, kaşıkçı, küçük ak balıkçıl, çeltikçi, balaban, gece balıkçılı, erguvani balıkçıl, saz delicesi, bataklık kırlangıcı, mahmuzlu kız kuşu, bıyıklı sumru, kara sumru, tepeli balıkçıl gibi türleri görebilmek mümkün. Aynı güzergahta bulunan ancak yoldan bir miktar uzaklaşmayla varılabilen Karacabey Boğazı, yüzmek ve doğayla başbaşa bir gün geçirmek için Marmara'nın ender güzellikteki bölgeleri arasında yer alıyor. Kent merkezinden yaklaşık 2 saatlik uzaklıktaki bölgedeki Susurluk Irmağı'nın oluşturduğu Kocaçay Deltası'nın ilginç coğrafyasında, Dalyan ve Poyraz, doğusunda ise Arapçiftliği gölleri ziyaretçileri bekliyor. Aynı bölgedeki Longoz Ormanları, nilüfer, sümbül ve gül soğanı gibi çiçekleriyle süslenmiş büyüleyici güzelliğiyle, dişbudak, kızılağaç ve söğütlerden oluşan ağaçlarıyla, görülmesi gereken nadir bölgelerden. Yol üzerinde bulunan Ovakorusu Ayı Rehabilitasyon Merkezi'ne uğrayanlar da ülkenin farklı bölgelerinden gelen ayıları görebilir.

Edirne'de Selimiye'nin eşsiz mimarisindeki huzur, İstanbul'u fetheden Fatih Sultan Mehmet'in doğduğu saray, asırlardır yiğitlerin peşrev tuttuğu Kırkpınar ve kilometrelerce öteden hasret taşıyan 3 nehir, tatil için kente gelenleri büyülüyor. Balkanlarla Türkiye arasında köprü durumunda olan Edirne, tarih boyunca pek çok medeniyete ev sahipliği yaptı. Lala Şahin Paşa komutasındaki Osmanlı Ordusu, Bizans'ın iç karışıklıkları yaşadığı dönemde, o zamana kadar Odrin, Oristas, Hadrianapolis adlarıyla anılan kenti 1361'de fethederek Türk hakimiyetine kattı. İstanbul'un fethine kadar 92 yıl boyunca 3 kıtaya hükmetmiş Osmanlı'ya başkentlik yapan kent, aynı zamanda bir bilim ve sanat merkezi de oldu. İstanbul'un başkent oluşundan sonra gözden düşmeyen Edirne, yapılan imar çalışmalarıyla eski başkentlik haşmetini hep korudu. Bunun en güzel kanıtı da Selimiye Camii gibi bir şaheserin Kıbrıs'ın fethi şerefine Kavak Meydanı'na inşa edilmesi oldu. İstanbul'a 235, Çanakkale'ye 230, İzmir'e 534, Ankara'ya 688 kilometrelik uzaklıktaki, eşsiz mimari yapıları ve doğal güzellikleriyle gelenlerin zor ayrıldığı Edirne, görenlerin bir daha gelmek isteyeceği bir açık hava müzesi konumunda. Arkeoloji ve Etnografya Müzesi, Lalapaşa dolmenleri, Enez kazı buluntuları, Roma dönemi tarihi eserlerinin yanı sıra, 2. Selim'in Selimiye Camii'ne bağışladığı tarihi Kuran-ı Kerim de kente yolu düşenlerin görebileceği eserler arasında. Bunların yanı sıra Avrupa'nın o dönemde ruh hastalarına bakmayıp dışladığı, Osmanlı'nın ise sosyal devlet anlayışıyla su, ney sesi ve güzel kokuyla tedavi ettiği 2. Bayezit Külliyesi Sağlık Müzesi'ndeki mankenlerle yapılan canlandırmalar görenleri tarihi bir yolculuğa götürüyor. Bir kahramanlık destanı yazan, Edirne Savunma Kuvvetleri Komutanı Mareşal Şükrü Paşa'nın ''Düşman savunduğumuz hatları geçtikten sonra ölürsem, kendimi şehit kabul etmiyorum. Beni mezara koymayın, etimi kuşlar ve itler çeke çeke yesinler. Fakat savunma hattımız bozulmadan şehit olursam, kefenim, lifim ve sabunum çantamdadır. Beni bu yere gömeceksiniz ve gelecek nesiller üzerime bir abide dikecekler'' diyecek kadar cesaretle kenti savunduğu alanı 3 boyutlu canlandırmalar eşliğinde dolaşmak isteyenler de o dönemin fotoğraflarını görebilir. Sarayiçi'ndeki saray kalıntıları, Balkan Savaşı Şehitliği, Lozan Anıtı da Edirne'de görülebilecek yerler arasında.

Mimar Sinan'ın ''ustalık eserim'' olarak nitelediği Selimiye Camii, Osmanlı-Türk sanatının ve dünya mimarlık tarihinin baş yapıtları arasında gösteriliyor. Sultan II. Selim'in emriyle 1569-1575 yılları arasında yaptırılan, Edirne'nin tüm çevresinden dört minaresi görülebilen cami, yapıldığı yerin seçiminde gösterilen titizliği ortaya koyuyor. Selimiye Camii, yerden yüksekliği 43.28 metre olan, 31.30 metre çapındaki kubbesiyle dikkati çekiyor. Ayasofya'dan daha geniş olan kubbesi, 6 metre genişliğindeki kemerlerle birbirine bağlanan 8 büyük paye üzerinde bulunuyor. Köşelerde dört, Mihrap yerinde bir yarım kubbe merkezi kubbeyi destekliyor. Önünde 18 kubbe ve 16 sütunla çevrili revak, ortada mermerden bir şadırvan bulunan caminin, 3.80 metre çapında, 70.89 metre yüksekliğindeki üçer şerefeli dört zarif minaresi bulunuyor. Giriş yönündekilerle şerefelere tek yolla, diğer ikisinde ise üç şerefeye ayrı yollardan çıkılabiliyor. Cami, mimari özelliklerinin erişilmezliği yanında taş, mermer, çini, ahşap sedef gibi süsleme özellikleriyle de son derece önemli eserler arasında yer alıyor. Mihrap ve minberi mermer işçiliğinin en önemli yapıtlarından olan Selimiye Camii'nin, ortasına 12 mermer sütuna oturan müezzin mahfili dikkati çekiyor. Mihrabın solunda bulunan Hünkar Mahfili'nin tavanındaki kalem işleri, ''muhteşem'' olarak tanımlanıyor. İznik'te yapılan çini süslemeleri 16. yüzyılın en güzel örneklerinden olan Selimiye Camii'nin taş duvarlarla çevrili geniş dış avlusunda, Darül-Sübyan, Darül-Kur'a ve Darül-Hadis yapıları bulunuyor. Cami terasının altında yer alan Arasta Çarşısı, III. Murat zamanında Selimiye'ye vakıf olarak yaptırılmıştı. Müezzinler Mahfeli'nin kuzeydoğu yönünde, köşedeki mermerin ayağında, küçük ters lale motifi bulunuyor. Rivayete göre, bu lale, cami arsasının sahibi olan ve burada lale yetiştiren kişinin, arsaya cami yapımı için çıkardığı güçlük ve ters tutumunu sembolize etmek için Mimar Sinan tarafından konuldu. Çeşitli kaynaklarda, ters lale dahil Selimiye çinilerinde 101 ayrı lale motifi kullanıldığı belirtiliyor. 1913 yılındaki Bulgar kuşatmasında camiye isabet eden top izlerinden birisi, 1930 yılında Atatürk'ün Edirne'ye yaptığı ziyarette verdiği emirle ibret olarak bırakılmıştı. Duvarlarındaki hat yazılarıyla insanı içine çeken, Kabe'deki Hacerül Esved taşından bir bir parçayı duvarında barındıran Eski Cami, Osmanlı mimarisinde ilk revaklı avlunun denendiği Üç Şerefeli Camii, Türk-İslam Mezartaşı örneklerinin bulunduğu bir mezarlığa sahip Beylerbeyi Camii, Hz. Muhammed'in Edirne'de II. Murat'a rüyasındayken yapımı için emir verdiği rivayet edilen Darülhadis Camii de Edirne'de görülmesi gereken yerlerin başında bulunuyor.

Edirne'nin kültür turizmindeki en büyük kozlarından biriside hiç kuşkusuz Tarihi Kırkpınar Yağlı Güreşleri'dir. Güreşler, Sarayiçi Er Meydanı'nı bir cazibe merkezine dönüştürür, kentteki tüm hareketi buraya çeker. Güreş müsabakalarını heyecanla izleyenlerin ''Künde mi olur köstek mi?'' sözleri meydanı sararken, mücadelenin her türlüsünün yaşandığı Er Meydanı turizme kattığı hareketlilik açısından Edirne için önemli bir unsurdur. Edirne'deki Meriç Deltası ve milli park konumundaki Gala Gölü, yaz ve kış döneminde barındırdığı göçmen ve yerli 134 kuş türüyle kuş gözlemcileri ve fotoğraf sanatçılarının ilgi odağı oluyor. Keşan ve Enez ilçelerinin sınırında olan Saros Körfezi, İstanbul'a yakınlığının yanı sıra 144 çeşit balık ve 170 çeşit su altı canlısıyla amatör balıkçıların ve güvenli dalış yapmak isteyenlerin gözdesi. Yöre, doğa yürüyüşü meraklılarına uygun güzergahlar sunuyor.

İstanbul'a yakınlığı, ''doğal liman'' özelliğiyle İzmit Körfezi, orman varlığı, kara, deniz ve demiryolu ulaşımında sağladığı ciddi avantajlar nedeniyle 3 bin yıllık tarihi boyunca önemli cazibe merkezlerinden biri olan Kocaeli, turizm açısından önemli merkezler arasında yer alıyor. Türkiye'nin en iyi 10 yürüyüş parkuru arasında gösterilen Başiskele ilçesindeki Aytepe (Beşkayalar) ile Gebze ilçesindeki Ballıkayalar Tabiat Parkları'nın da etkisiyle ''Sanayi Kenti'' vizyonunun yanına ''Turizm Kenti'' vizyonu da ekleyen Kocaeli, ziyaretçilerine alternatif tatil olanakları sunuyor. İldeki Ballıkayalar Tabiat Parkı, Gebze ilçesine bağlı Tavşanlı ve Denizli köyleriyle çevrelenmiş bin 847 hektarlık bir alanı kapsıyor. 1,5 kilometre uzunluğunda ve 40-80 metre genişliğinde olan vadinin çevresinde Tavşanlı, Pelitli, Köseler, Balçık ve Muallimköy gibi yerleşim merkezleri yer alıyor. Vadi, Akdeniz ile Avrupa-Sibirya bitkiler coğrafyasının geçit kuşağında bulunuyor. Başiskele ilçesinde yer alan Aytepe ise Türkiye'nin en iyi 10 parkuru arasında 12 kilometreyle en uzun olanı. Bu parkur Aytepe ve Yuvacık Barajı arasında yer alıyor. Orman içi toprak araç yolundan oluşan parkur, dört mevsim yürünebilse de en ideal zaman kış dönemi dışındaki mevsimlerdir. Parkur boyunca birkaç yerde temiz su kaynağı bulunuyor. Kocaeli'de ayrıca bu iki parkurun da aralarında bulunduğu toplam 413 kilometre uzunluğunda 46 yürüyüş parkuru yer alıyor. Saat kulesi, Abdülaziz Av Köşkü (küçük saray), Redif Dairesi, Eski Gar Binası, Akçakoca Camisi, Fevziye Camisi, Pertev Paşa Külliyesi ve Yeni Cuma Camisi, Akmeşe Tarihi Osmanlı çeşmesi, Karamürsel Belediye Hizmet Binası, Karamürsel Anıt Mezarı, Akçakoca Anıt Mezarı, Yahya Kaptan Anıt Mezarı, Sırrı Paşa Konağı, Pembe Köşk, Sultan Süleyman Köprüsü, Mimar Sinan Köprüsü, Fatih Sultan Mehmet Otağı, Darıca Köşkü gibi önemli kültür varlıkları bulunan Kocaeli, turizmden hak ettiği payı almayı bekliyor.

Asya ve Avrupa kıtalarını birbirinden ayıran boğazın her iki yakasına kurulan Çanakkale, yakın ve uzak tarihe tanıklık ediyor. Türk askerinin 96 yıl önce canını, kanını ve sevdiklerini hiçe sayarak katıldığı, Türkiye Cumhuriyeti'nin ön sözünün yazıldığı, tarihe ''Çanakkale Geçilmez'' olarak kazınan Gelibolu Yarımadası'ndaki Çanakkale Savaşları'ndan arda kalan savaş alanları, şehitlik, mezar ve anıtlar yakın tarihin birer tanığı olurken, Troia Savaşları'nın sahne olduğu, ''Tahta At'' hilesinin yapıldığı Troia Antik Kenti ile filozof Aristo'nun ilk felsefe okulunu kurduğu Assos ise mitolojiyi belleklerde canlandırıyor. Doğayla iç içe yaşamak isteyenlerin tercihleri arasında yer alan, dünyada sadece bu bölgede yetişen bazı endemik bitki türlerini barından Kaz Dağları'nın bir bölümüyle, son yıllarda turizm alanında büyük hareketlilik yaşayan Bozcaada ve Gökçeada'da, Çanakkale'nin ziyaretçilere sunduğu diğer alternatifler arasında yer alıyor. Antik dönemde, ''Dardanelles'' olarak anılan ve 671 kilometrelik kıyı şeridiyle yerli ve yabancı turistlerin her dönem ilgi gösterdiği Çanakkale, çevresinde barındırdığı güzelliklerin yanı sıra kent merkezinin hareketliliğiyle de dikkati çekiyor. Sahil boyunca uzanan lokantalar, barlar ve kafeler, insanların yemeklerini yiyebileceği, esen rüzgarla boğazdan geçen her türlü gemiyi izleyip dinlenebileceği merkezlerin başında geliyor. Ziyaretçilere bu yerlerde deniz ürünü ağırlıklı, Ege ve Akdeniz mutfağının en leziz yemekleri sunuluyor. Ziyaretçiler kent merkezinde, görmek istedikleri takdirde rahatlıkla yürüyerek tarihi Saat Kulesi, Aynalı Çarşı ve Çimenlik Kalesi'ne ulaşabiliyor. Ünlü aktör Brad Pitt'in oynadığı ''Troy'' filminde kullanıldıktan sonra Çanakkale'ye getirilerek sergilenmeye başlanan ''Tahta At'' kordonboyundaki, Morabbin Parkı'nda görülebilir. Denize girip, plajda güneşlenmek isteyenler ise, gerek kendi otomobilleri, gerekse belediyeye ait halk otobüsleriyle il merkezine 15 dakika mesafedeki Güzelyalı köyü ile Dardanos'ta bu zevki tadabiliyor. Çanakkale Savaşları'na sahne olan Gelibolu Yarımadası Tarihi Milli Parkı'na ise GESTAŞ ve Kilitbahir araba vapurlarıyla ulaşılabiliyor. Aradan geçen 96 yıla rağmen savaşın izlerinin yaşandığı 33 bin hektarlık alan, Türkiye'nin yakın tarihine ışık tutuyor. Gelibolu Yarımadası boyunca Türk şehitlikleri ile yabancı askerlerin anısına yapılmış anıtlar bulunuyor. Bölgeye gidecekler, başta Şehitler Abidesi, 57. Alay Şehitliği, Anzak Koyu, Conkbayırı, Çanakkale Savaşları kahramanları Seyit Onbaşı ve Yahya Çavuş'un anıtları ile Atatürk'ün karargahının bulunduğu ve günümüzde müze haline dönüştürülen Bigalı köyünü ziyaret edebilir. Oldukça geniş bir alana yayılmış olan bölge kendi başına gelen ziyaretçiler için, gezinti sırasında her yeri görmeleri açısından sorun yaratabilir. Ziyaretçiler, çeşitli seyahat acentelerinin düzenlediği turlarla bu sorundan kurtulabilir.

Mitolojik Troia Savaşları'nın yaşandığı Troia Antik Kenti, Çanakkale kent merkezine yaklaşık 30 kilometre uzaklıkta. Ziyaretçilerin, kendi başına gezip anlayabilecekleri bir ören yeri olmadığı belirtilen Troia, mutlaka uzman bir rehber eşliğinde gezilmeli. Savaşta hile olarak kullanılan ''Tahta At''ın maketi, amfi tiyatro, antik kenti çevreleyen sur duvarları ile bölgedeki kazılardan çıkan bazı malzemeler ziyaretler sırasında görülebilir. Çanakkale'ye 90 kilometre mesafedeki Assos Antik Kenti, filozof Aristo'nun ilk felsefe okulunu kurduğu yer olarak biliniyor. İskelesi, taş evleri, butik otelleri ve balık lokantaları ile Assos özellikle İstanbul ve civar illerden gelenlerin yoğun olarak ilgi gösterdi bölgeler arasında bulunuyor. Assos'tan 2 kilometre doğuya gidildiğinde ziyaretçiler Kadırga Koyu'na ulaşabiliyor. Koy, Osmanlı döneminde donanmanın kadırgalarının bu koya çekilmesinden dolayı bu adı almış. Yöredeki ''Mavi Bayrak''lı plaj, otel ve moteller burada yer alıyor. Türkiye'nin stratejik açısından dolayı da büyük önem taşıyan Gökçeada ve Bozcaada'da Çanakkale'nin sınırları içinde. Kendi araçlarıyla gidecek ziyaretçiler Bozcaada'ya Ezine'nin Geyikli beldesindeki iskeleden, Gökçeada'ya ise Kabatepe İskelesi'den ulaşabiliyor. Yine haftanın belirli günleri Çanakkale'den kalkan deniz otobüsü her iki adaya deniz ulaşımı sağlıyor. Bozcaada'nın mavi denizi, mükemmel kumsalları ve tarihi kalesi ziyaretçilerin beğenisini topluyor. Buram buram tarih kokan Gökçeada ise Rum evleri, tarihi yapıları yerli ve yabancı turistlerin durağı oluyor. Özellikle Bulgar, Alman ve Rus sörfçüler de adanın sahillerini tercih ediyor. Doğayla iç içe yaşamak isteyenlerin tercihleri arasında bulunan Kaz Dağları'nın bir bölümü Çanakkale'nin Bayramiç ilçesi sınırlarında bulunuyor. Dünyanın ilk güzellik yarışmasının yapıldığı yer olduğu belirtilen dağlarda, Ayvacık ilçesine bağlı Küçükkuyu beldesindeki Yeşilyurt ve Adatepe gibi otantik köyler, tatilcilerin uğrak yerleri arasında. Otel ve pansiyonlar, doğada temiz havayı teneffüs etmek isteyenleri ağırlıyor. Akan dereleri takip ederek Kaz Dağları'nın güzelliklerini keşfetmek mümkün. İlçeye bağlı Evciler köyünde yer alan Ayazma Mesire yeri de Kaz Dağları'nın en önemli ziyaret noktalarından birisi. Her tarafından temiz suların aktığı Ayazma, doğa yürüyüşü yapmak isteyenler için uygun bir bölge.

Balıkesir'in eşsiz güzellikteki koyları ve adalarının yanı sıra insanlara binlerce yıldır şifa dağıtan termal kaynakları tatilcilerin gözdeleri arasında yer alıyor. Ege ve Marmara denizlerine kıyısı bulunan Balıkesir, tarihi ve kültürel mirasıyla görülmeye değer illerin başında geliyor. Tatil için Balıkesir'i tercih edenlerin, Cunda (Alibey) Adası'nda balık yemeden, yöreye has höşmerim tatlısının tatmadan, süt ve et ürünlerinin yanı sıra kolonya, zeytin ve zeytinyağından almadan, Ayvalık Şeytan Sofrası'nda gün batımını izlemeden ve Susurluk ayranını içmeden evlerine dönmemeleri öneriliyor. Balıkesir'e İstanbul'dan karayoluyla 5, deniz yoluyla 2 saatte ulaşılabiliyor. İstanbul'dan Edremit Körfezi'ne, Ankara'dan ise Balıkesir merkeze uçak seferleri var. İstanbul'dan 2 saatlik deniz yolculuğuyla ulaşılabilen Bandırma ilçesinden Erdek'e ulaşmak için 15 dakikalık kara yolculuğu yapılması gerekiyor. Bu bölgeye ulaşıldığında, Kapıdağ Yarımadası'ndaki Kirazlı Manastırı'nı, Erdek ve Ergili'de gün yüzüne çıkarılan Kyzikos ve Daskyleion antik kentlerini görme, birbirinden güzel koylarda denize girme ve ardından 34 kilometre uzaklıktaki Kuşcenneti Milli Parkı'na giderek, kuş sesleri arasındaki o büyüleyici manzarayı yaşayabilme şansına bir günde sahip olunabiliyor. Tatilciler, Susurluk'ta mola vererek meşhur ayranıyla, bölge ürünlerinden yapılan tostunun tadına bakabiliyor. Tarihe tutkun olanlar Balıkesir kent merkezindeki Zağanos Paşa Camii ile Kuva-i Milliye ruhunun doğduğu ve bugün o kahramanların eşyalarının sergilendiği müzeyi görebilirler. Balıkesir'in en büyük ve mimari yönden en mükemmel yapısı konumunda bulunan, 1461 yılında Fatih Sultan Mehmet'in ünlü veziri Zağanos Mehmet Paşa tarafından yaptırılan Zağanos Paşa Camii, en fazla ziyaret edilen yerlerin başında geliyor. Camide Büyük Önder Mustafa Kemal Atatürk'ün verdiği tarihi hutbe de okunabiliyor. Hemen yanındaki Karesi Türbesi'ne uğranılıp, ardından 5-6 dakika mesafedeki Kuva-i Milliye Müzesi'ne gidilerek, tarihe bir yolculuk yapabilme imkanı yakalanabiliyor. Ayvalık merkezden 15 dakikalık mesafede bulunan Şeytan Sofrası, yaz aylarında yerli ve yabancı turistlerin akınına uğruyor. Deniz, koylar ve çamlıkları adeta ayakların altına seren Şeytan Sofrası'nda, büyüleyici ve unutulmayacak günbatımı mutlaka izlenmeli. Ayvalık'a gidenler, ilçeyi açık denize karşı kapayan Alibey (Cunda) Adası'nı görmeden dönmemeli. Bir köprüyle karayolundan geçmenin mümkün olduğu Cunda Adası, doğal güzelliklerinin yanı sıra, balıkçı lokantalarında, deniz mahsulleri, mezeleri ve zeytinyağlı ot yemekleriyle ziyaretçilere Ege mutfağından sağlıklı bir yemek ziyafeti sunuyor. Altınoluk ilçesi sınırları içinde bulunan Şahinderesi Kanyonu, oksijen yoğunluğu açısından dünyada Alplerden sonra yüzde 55'le ikinci sırada bulunuyor. Kazdağları'nın Altınoluk bölgesi eteğinde bulunan kanyon, piknik alanları, konaklama tesisleri ve restoranlarıyla ziyaretçilerini bekliyor.

İstanbul, Kocaeli ve Bursa gibi Türkiye'nin büyük şehirlerine deniz ve kara yoluyla sadece 1 saat mesafedeki Yalova, bir sayfiye kenti olarak ziyaretçilerine deniz, doğa ve temiz havayı bir arada sunuyor. Yüzölçümünün yaklaşık 3'te 2'si ormanlarla kaplı olan Yalova, sahip olduğu doğal güzellikleri ''Yeşil-Mavi Yol'' adı verilen 189 kilometrelik seyir yolunda ziyaretçilerine sunuyor. Yalova'nın doğusundaki Altınova'dan başlayarak, batısındaki Armutlu'ya kadar yarımadayı baştan başa kateden ''Yeşil-Mavi Yol'' güzergahında hem tarih hem de doğal güzellikler bulunuyor. Birçok bölgesinde trekking, fotoğraf gezileri gibi pekçok etkinliğin yapılabildiği yol güzergahı, dönemin önemli devlet adamlarından olan Osmanlı Sadrazamı Hersekzade Ahmet Paşa'nın adını taşıyan camiden başlıyor. Altınova merkezinden araçla birkaç dakika mesafede olan Karadere köyünde ise Osman Gazi'nin Bizanslılarla yaptığı ilk savaşlardan olan Çobankale'de yer alan anıtla, tarihe tanıklık edilebiliyor. Kent merkezinin 4 kilometre doğusundaki Çiftlikköy'de ise Doğu Roma döneminden kalma Kara Kilise yer alıyor. Atatürk Bahçe Kültürleri Merkez Araştırma Enstitüsü'nün sahil şeridinde yer alan Yürüyen Köşk ise tüm dünyaya örnek bir çevre mesajı veriyor. ''Yalova, Benim Kentimdir'' sözüyle kenti onurlandıran Ulu Önder Atatürk'ün talimatlarıyla 1929 yılında yapılan köşk, hikayesiyle dikkati çekiyor. İki katlı, denize sıfır, ahşap binanın hikayesi şöyle: ''Yatla dolaşırken keşfettiği ulu çınarın altına yapılan köşkte dinlenen Büyük Önder Atatürk, bahçıvanı ağacın dallarını kesmeye çalışırken görür. Hemen bahçıvanı yanına çağırarak bunun nedenini sorar. Bahçıvan da 'Ağacın dalları köşkün duvarına kadar uzamış. Mecbur dalları kesmemiz lazım' der. Atatürk, bunun üzerine 'Ağacın dalını kesmeyin, köşkü kaydırın' emrini verir. Daha sonra 10 Ağustos 1930'da İstanbul'dan getirilen tren rayları kullanılarak bina 4.8 metre kaydırılır ve ağacın dalları kesilmekten kurtarılır. Bina, bu nedenle 'Yürüyen Köşk' olarak nitelendirilir.'' Yalova'da yaşayan TEMA Vakfı Onursal Başkanı Hayrettin Karaca'nın sahibi olduğu ''Karaca Arboretumu'', dünyada eşine pek rastlanmayan binlerce çeşit bitki türüne ev sahipliği yapıyor. 13,5 hektarlık alana kurulu bulunan arboretum da adeta bir yeşil cennet olarak ziyaretçilerini ağırlıyor.

Doğu Roma İmparatorluğu döneminden itibaren bir cazibe merkezi olan Termal'e ise yine Atatürk'ün özenle diktirdiği ''Çınarlı Yol''dan ulaşılıyor. Her biri 5 metre aralığındaki binlerce çınar ağacının çevrelediği yol özellikle yaz aylarındaki görüntüsüyle yeşil bir tüneli andırıyor. Pek çok rahatsızlığa şifa olan kaplıca sularıyla ünlü Termal, yıl boyu yerli, yabancı pek çok turisti ağırlıyor. Özellikle yaz aylarında Arap turistlerin ilgi odağı olan Termal Kaplıcaları'nda ayrıca yine Atatürk'ün konakladığı tarihi köşk ve tarihi sinema ziyaret edilebilir. Osmanlı İmparatorluğu'nun son dönemlerinde ve Cumhuriyetin ilk yıllarında ülkenin en önemli kaplıca merkezi olan Termal'de şifalı sular ve hamamlarda günün hatta yılın yorgunluğu atılabilir. Sudüşen Şelalesi, Termal'den yaklaşık 15 dakika mesafede, metrelerce yukarıdan düşen sularıyla ziyaretçilerini bekliyor. Ayrıca şelaleye çıkarken eşsiz bir baraj gölü, Marmara Denizi'nin muhteşem manzarası, çeşitli flora ile karşılaşılırken, bölgede foto safari, trekking ve piknik yapma imkanı bulunuyor. Termal'den 20 dakikada ulaşılabilen Çınarcık ise ''Marmara'nın Bodrum'u'' olarak adlandırılıyor. Yazın nüfusunu 10'a katlayan, tüm ilçeyi saran plajları, gece eğlenceleriyle ünlü Çınarcık'ın rakımı yüksek bölgeleri ise tam bir doğa harikası. Çınarcık'tan yarım saat mesafede olan Teşvikiye'de kent ormanı, yeni düzenlemesiyle ziyaretçilerine doğanın inanılmaz güzelliğini sunuyor. Burada hem yürüyüş yapılabiliyor, hem de köylü kadınların pişirdiği sıcak gözlemelerle açlık yatıştırılabiliyor. Yine Teşvikiye beldesine 10 kilometre uzaklıkta Erikli Yaylası ile hemen ilerisindeki Büyük ve Küçük Dipsiz Göl, hayal alemine daldıran mistik görünümüyle ziyaretçilerini büyülüyor. Kestane, karaağaç, ıhlamur, erik ve elma ağaçlarıyla bezenmiş bu yaylalarda kamp yapılabiliyor. Teşvikiye Deresi üzerinde bulunan ve toplam 60 metreyi bulan İkiz Şelaleler, Esenköy'e 8 kilometre mesafedeki Karlık Yaylası da ziyaret edilecek yerler arasında bulunuyor.

Türkiye'de doğası bozulmamış iller arasında yerini koruyan Kırklareli, bünyesinde barındırdığı yer altı cenneti olarak bilinen Dupnisa Mağarası, Longoz Ormanları, mavinin ve yeşilin birleştiği Karadeniz'e kıyısı bulunan İğneada ve Kıyıköy'ü ile ziyaretçilerini bekliyor. İstanbul'a 200 kilometre uzaklıktaki Kırklareli külliyeler, anıtlar, tarihi camiler, tarihi köprüler ve arkeolojik kazıların yapıldığı tarihi zengin bir kent niteliğinde. Tatil yapmak içinse akla ilk gelen mavinin ve yeşilin birleştiği ve traking, doğa sporları, atla gezinti yapabilmenin avantajlarını içerisinde bulunduran İğneada yerli ve yabancı ziyaretçilerin birçok isteğine cevap verebiliyor. Kırklareli'nin Demirköy ilçesine bağlı İğneada beldesi Bulgaristan'la sınır olup, Karadeniz'e sahili bulunmaktadır. 18 kilometre uzunluğunda sahili olan İğneada, uluslararası öneme sahip Longoz Ormanları, nadide hayvan ve bitki türleri, liman feneri, Sislioba Kalesi, Liman Baba Türbesi gibi tarihsel zenginlikleri içerisinde barındırıyor. Her yıl yaklaşık 30 bin kişiyi ağırlayan İğneada, deniz suyu kalitesi ''A sınıfı'' derecesinde olup ziyaretçilerinin güvenini topluyor. İğneada'ya 10 kilometre uzaklıkta olan Longoz Ormanları ise Kırklareli'ne eşsiz güzellikler katıyor. Saka, Hamam, Pedina Gölleri ve bir çok ağaç türünü içerisinde barındıran Longoz, Avrupa ve Türkiye'de nadir bulunan subasar ormanlarını oluşturmakta. 1988 yılında Tabiatı Koruma Alanı olarak ilan edilen Longoz eşsiz güzelliğiyle ilgi çekiyor. İğneada'ya 25 kilometre mesafedeki Demirköy ilçesindeki Fatih Dökümhanesi bulunuyor. Fatih Sultan Mehmet'n 1453 yılında İstanbul'un fethinde kullandığı topların ve güllelerin bir kısmını burada döktürdüğü biliniyor. Dökümhanede çeşitli üniversitelerden bilim insanlarının katılımıyla sürdürülen kazıların tamamlanması halinde, buranın açık hava endüstri müzesi olarak düzenlenmesi planlanıyor. Kırklareli'ne 60 kilometre uzaklıktaki Istranca Dağları'nın derin vadilerle yarıldığı Demirköy ilçesine bağlı Sarpdere köyü yakınlarındaki 2. jeolojik zamana ait mermerler içerisinde oluşan mağaralar, birbirine bağlı iki kat ve üç bölümden oluşuyor. Toplam uzunluğu 2 bin 720 metre olan sistemin üst katını Kuru ve Kız mağaraları oluşturuyor. Gelişimini tamamlamış bu mağaralardan 50-60 metre aşağıda Sulu Mağara yer alır. İçinden devamlı yer altı nehri akan ve deniz seviyesinden 345 metre yukarıda giriş ağzı bulunan mağaranın toplam uzunluğu bin 977 metre. Son noktası ise girişten 61 metre daha yukarıda bulunuyor. Kız mağarası, içinde yaşayan yarasaların yoğunluğu nedeniyle turizme kapalı tutuluyor. 2003'de ziyarete açılan, Türkiye mağara literatüründe en bilinen mağaralar arasında yer alan Dupnisa mağaralarının içinde, sürekli akışa sahip yer altı nehri ve bu nehrin oluşturduğu, derinliği yer yer 2 metreye ulaşan göletler bulunuyor. Kuru ve sulu mağaralarda süt beyazdan kırmızı ve kahverenginin her tonunda renge sahip dev sarkıtlar, dikit ve sütunlar ile perde bayrak taşları ve damla taş havuzları yer alıyor. Karadeniz'e egemen Kıyıköy belde sahili uzun temiz bir kumsala sahip. Deniz suyu sıcaklığı 20-26 derece arasında olan Kıyıköy, Kırklareli'ne 96, İstanbul'a ise 200 kilometre uzaklıkta. Kıyıköy berrak akan dereleriyle kayıkla gezme ve balık avlama keyfini de sunmakta. Bizans dönemine ait Kıyıköy Kalesi, Aya Nikola Manastırı, Kıyıköy Cami ve liman hamamı ile pek çok sivil mimarlık örneğidir. Kıyıköy'e 30 kilometre mesafede tarihi zenginlikleri ile barındıran Vize ilçesi ise Antik Tiyatro, Gazi Süleyman Paşa Cami(Küçük Ayasofya Kilisesi), Vize Kalesi ile tarihçilerin dikkatini topluyor. Diğer taraftan ise Lüleburgaz ilçesinde Yeni Bedir, Sokullu Mehmet Paşa Külliyesi, Pehlivanköy Akarca Köprüsü, Pınarhisar ilçesinde Erenler Köyü Binbiroklu Ahmet Baba Türbesi, Pınarhisar Surları bulunuyor.

Sakarya doğal güzellikleri ve tarihi dokusuyla yerli ve yabancı turistlere keyifli zaman geçirmeyi vaat ediyor. İstanbul'a ulaşımı sağlayan önemli karayollarının güzergahı üzerinde bulunan Sakarya, bakir doğası ve tarihi dokusuyla tatilcilerin gözde mekanları arasında yer alıyor. Kentin önemli turistik değerlerinden olan Türkiye'nin ikinci süyük su basar ormanı Acarlar Longozu, nilüfer çiçekleri, dişbudak ağaçları ve yaban hayatıyla eşsiz güzellikler sergiliyor. Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu kararıyla 1. derecede doğal sit alanı ilan edilen longoz, kent merkezine 60 kilometre mesafede bulunuyor. Karasu ilçe merkezinin 6 kilometre uzağındaki longoz, denizden 2 kilometre içeride doğu-batı yönünde 7,5 kilometrelik alanı kapsıyor. Dişbudak, kızılağaç ve söğüt ağaçlarıyla kaplı olan longoz göçmen ve yerli 235 farklı kuş türüne ev sahipliği yapıyor. Yayın, kızılkanat ve sazan gibi balık türlerini içinde barındıran longoz, tavşan, tilki, yaban domuzu, gelincik, sülün, doğan ve sincaplarla yaban hayatı açısından önemli bir merkez konumunda bulunuyor. 2 binden fazla bitki türünün yeşerdiği longoz, Haziran ayında çiçek açan nilüferleri, su menekşeleri ve su laleleriyle yaz aylarında fotoğraf meraklılarının akınına uğruyor.

Tarihi dokuya sahip evleriyle öne çıkan Taraklı, bir firmanın reklam filminde oyuncu Şener Şen'in Belediye Başkanlığı'nı yaptığı ''Mümkünlü Köyü''ne dönüşüyor. Cittaslow (Sakin Şehir) adayı olacak kadar sakin ve tarih kokan evleriyle insanı büyüleyen Taraklı'nın dar sokaklarındaki Arnavut kaldırımları ve geçmişte ellerinde yükü bulunanların dinlenmesi için yapılan dinlenme taşları dikkat çekiyor. Yavuz Sultan Selim'in Vezir-i Azam'ı Yunus Paşa tarafından yaptırılan ve kubbesi kurşun kaplı olduğundan halk arasında ''Kurşunlu Cami'' diye bilinen Yunus Paşa Camisi de, Taraklı'nın tarihi zenginliğini artırıyor. Bilinen en eski ismi ''Güzel su ülkesi'' anlamına gelen ''Swapana'' olan Sapanca, geçmişte aldığı ismin hakkını veren güzellikleriyle Türkiye'nin önemli coğrafi güzelliklerinden olmaya devam ediyor. Şehir hayatından bunalıp kendisini yeşille mavinin binlerce tonunun buluştuğu Sapanca'ya atanlar, Sapanca Gölü'nün eşsiz manzarası ve gölü çevreleyen ormanlarda yürüyüş yapmanın tadını çıkarıyor. Yaz sıcaklarında ferahlatan serin yaylalarla buluşmak isteyenlere kucak açan Sapanca, ilçedeki 5 yıldızlı iki otel, irili ufaklı pansiyon ve butik otelleriyle de misafirlerini ağırlıyor. Kent merkezine 10 kilometre mesafede bulunan Poyrazlar Gölü, ziyaretçilerine huzurlu bir ortamda balık tutma, piknik ve kamp yapma imkanı sunuyor. Çevresi çam ve meşe ağaçlarıyla çevrili olan göl, kent merkezi ve çevre illerden gelen ilgisini çektiği gibi, su sporları alanında da aranan parkurlardan biri olma özelliği taşıyor.

Marmara'nın incisi Tekirdağ, ünlü köfte mekanlarından doğa sporlarına ve mavi bayraklı plajından müzelere kadar bir çok tatil seçeneğini turistlere bir arada sunuyor. Marmara Bölgesinin Trakya yakasında ve İstanbul'un batısında yer alan Tekirdağ, kent merkezindeki tarihi mekanlarıyla da dikkatleri çekiyor. Özellikle Macar tusitlerin uğrak yeri haline gelen Macar özgürlük kahramanı 2. Rakoczi Ferenc'in evi olan Rakoczi Müzesi, tarihi dokusu ve müzenin deniz manzarası ziyaretçilerine huzur dolu dakikalar yaşatıyor. Namık Kemal'in doğduğu ev olan Namık Kemal Müzesi ise, ziyaretçilerine kapılarını her daim açık tutarak, Türk edebiyatına büyük eserler kazandıran Namık Kemal'in hayatına ışık tutuyor. Ayrıca, Mimar Sinan'ın çıraklık eseri olan Rüstempaşa çarşısı ve camisi de tarihin sihirli kokusuyla tatilcileri cezbediyor.

Tekirdağ kent merkezine 84 kilometre uzaklıktaki Şarköy ilçesi sahillerinde yer alan mavi bayraklı plajlar ise yerli ve yabancı bir çok turisti her yıl bu bölgeye çekiyor. Denizin, Avrupa Birliği yüzme suları direktifi ile uyumluluğunu simgeleyen Mavi Bayrak, tatilcilere temiz denizin verdiği huzur ile yüzme fırsatı sunuyor. Balık, üzüm ve karidesin merkezi olarak anılan Şarköy, ayrıca elverişli deniziyle sörf tutkunlarına da hitap ediyor. Ayrıca Şarköy'e bağlı uçmak dere mevkisinde doğa sporlarına elverişli bölgeleriyle, adrenalini seven tatilcileri yamaç paraşütü yapmaya davet ediyor.

Batı Karadeniz'in Abant, Gölcük ve Yedigöller gibi cennet köşelerini bünyesinde barındıran Bolu, tatilini doğayla başbaşa geçirmek isteyenleri bekliyor. Doğal güzellikleriyle son yıllarda doğa tutkunlarının tercih ettiği kentlerden biri haline gelen Bolu, Ankara ve İstanbul gibi iki metropol kent arasında yer alıyor. Tatilcilerin dört mevsimde de ayrı tat alabilecekleri Bolu, vatandaşlara alternatif tatil imkanları sunuyor. Bolu'nun göz bebeği kent merkezine 40 kilometre uzaklıktaki Abant'ta beş yıldızlı iki otelin yanı sıra çadır kurmak isteyenler için kamp alanları da yer alıyor. Dört mevsim tatilcilerin akınına uğrayan Abant'ta tatilciler, temiz havada rengarenk açan çiçekler ve yeşilin binbir rengi içinde faytona ve ata binerek, göl kenarında mangal yaparak, balık tutarak ve yürüyüş yaparak tatilin keyfini çıkarıyorlar. Abant'a gelen tatilciler, ormanlar içindeki Çepni Yaylası'nda yamaç paraşütü yapma imkanına da sahip. Bolu'nun bir başka doğa harikası tatil merkezi olan Gölcük, kent merkezine 12 kilometre uzaklıkta yer alıyor. Genelde günü birlik tatilcilerin uğrak yeri olan Gölcük'te Çevre ve Orman Müdürlüğüne ait bir köşk var ancak konaklama imkanı bulunmuyor. Dört mevsim bir başka güzelliğe bürünen ve güzelliğiyle görenleri büyüleyen Gölcük, doğayla başbaşa olmak isteyenlerin görmesi gereken yerlerden biri.

Kent merkezine yaklaşık 45 kilometre uzaklıkta yer alan Yedigöller, herkesin mutlaka gidip görmesi gereken, adeta bir saklı cennet köşesi. Doğayla iç içe bir yer tatil geçirmek isteyenlerin tercih edeceği yerlerin başında gelen Yedigöller Milli Parkı, sessizlik, doğallık vede huzur arayanları bekliyor. İsmini 7 gölden alan parkta Sazlıgöl, İncegöl, Küçükgöl, Deringöl, Büyükgöl, Kurugöl ve Seringöl bulunuyor. Güzel Kayalar ve Yedi Dilek Çeşmesi'nin de bulunduğu bölgede sabah saatlerinde göl çevresinde karaca, geyik gibi yabani hayvanları görmek mümkün. Bolu'da doğayla başbaşa bir tatil geçirmek isteyenlerin görmeleri gereken yerlerden biri de Seben ilçesindeki kaya evler ve mağaralar. İlçeye bağlı Muslar, Çeltikdere, Yuva ve Karca köylerinde birbirine yakın aralıklarla kayalar oyularak yapılmış çok sayıda evden oluşan küçük yerleşimler bulunuyor. Ne zaman yapıldıkları tam olanrak bilinmeyen ancak Frikler döneminde yapıldığı üzerinde durulan sarp kayalıklara ve vadi yamaçlarına oyulan evler, kayaların küp biçiminde olup muntazam merdivenlerle birbirine bağlandığı 4-5 katlı binalar şeklinde. Bolu'nun Osmanlı kültürünün yaşatıldığı ve geleneklerinden uzaklaşmamış ilçelerinden Mudurnu ve Göynük'te tarihi evleri, hamamları ve çeşmeleri görmek mümkün.

Batı Karadeniz Bölgesinde yeşil ve mavinin eşsiz tonlarıyla bezenen, İstanbul ve Ankara arasındaki karayolu ulaşımının önemli kavşak noktalarında yer alan Düzce, ormanları, gölleri, şelaleleri ve sahilleriyle deniz ve doğa tutkunları için önemli alternatifler sunuyor. Bolu'ya bağlı ilçe statüsündeyken 1999 yılında il olan Düzce'de, yeşilin her tonunu görmek mümkün. Akçakoca ilçesiyle Karadeniz'e açılan Düzce, maviyle yeşilin kucaklaştığı, ormanları, kaplıcaları, sayısız gölleri ve yaylalarıyla tarihi zenginliğiyle farklı kültürlerin bir arada yaşadığı bir kent. Konuralp beldesi, Batı Karadeniz'in tek antik kenti olarak dikkati çekiyor. Antik Roma kenti olan Prusias Ad Hypium üzerine kurulan Konuralp'teki müzede, 1825 arkeolojik, 456 etnoğrafik, 3 bin 837 sikke olmak üzere toplam 6 bin 118 eser, ziyaretçilerini bekliyor. İl merkezine 26 kilometre uzaklıktaki Samandere köyünde yer alan Samandere Şelalesi de ziyaretçilerin ilgisini çekiyor. Anıt ağaçların da bulunduğu 500 metrelik dere boyunca 3 şelalenin yanı sıra ''Cadı Kazanı'' adı verilen ve derin bölümle bütünleşen şelale de bulunuyor. Düzce'ye 28 kilometre uzaktaki 135 metre yüksekliğindeki Güzeldere Şelalesi de tatilcilerin uğramadan geçemedikleri doğa harikalarından biri. Efteni Gölü, kuşların göç yolu üzerinde bulunan önemli ve ender merkezleri arasında yer alıyor. Göl, 35'i kalıcı olmak üzere toplam 150 tür kuşa ev sahipliği yapıyor. Gölün muhteşem manzarası ise en iyi Toptepe'deki yangın gözetleme merkezinden görülüyor. Düzce'den karayoluyla 35 kilometre gidilerek ulaşılabilen Yığılca ilçesindeki Saklıkent Şelalesi, ilin yeni keşfedilen doğa harikaları arasında bulunuyor. Düzce'ye 10 kilometre uzaktaki peş peşe 5 şelaleden oluşan Aydınpınar Şelale Kümesi de ziyaret edilebilecek yerlerden. Batı Karadeniz'in şirin coğrafyası Düzce, kampçılık, rafting, olta balıkçılığı, su altı sporları, doğa yürüyüşü parkurları ile misafirlerine doğayla iç içe bir tatil imkanı sunuyor. Tatilciler Akçakoca, Beyköy ve Odayeri yaylalarında kamp kurabilir, Akçakoca'da denize girebilir, Hasanlar Barajı'nda balık tutabilir, Büyük Melen Çayı Cumayeri mevkisinde rafting yapabilir. Ankara ve İstanbul arasındaki karayolu bağlantısının Düzce'den geçmesi, bu ili turizm bakımından daha değerli kılıyor. Hem Ankara hem İstanbul'dan her yıl yüzbinlerce kişi, yılın her mevsiminde dinlenmek ve büyük şehirlerin stresli ortamından bir süreliğine uzaklaşmak için Düzce'yi tercih ediyor. Düzce'nin Karadeniz'e açılan kapısı Akçakoca, 35 kilometrelik sahil şeridi, deniz, doğa, spor ve kültür turizmi imkanlarıyla öne çıkıyor. Mavi bayraklı Kale Plajı, Çuhalı Plaj Parkı, tarihi camileri, Ceneviz Kalesi, mesire ve ören yerleriyle Akçakoca, Düzce'nin görülmesi gereken bir ilçesi. Akçakoca sahillerindeki yoğunluk, güney sahillerini aratmıyor. İstanbul, Ankara, Bursa, Kocaeli gibi illere 2,5-3 saat uzaklıkta olması, tatil için burasının tercih edilmesini sağlıyor. Özellikle İç Anadolu Bölgesi'ne en yakın deniz ve plajların Akçakoca'da olması, ilçenin avantajı olarak değerlendiriliyor. Akçakoca, deniz ve plajlarının yanı sıra gezilip görülecek yerlere ve yapılabilecek birçok aktivitelere de ev sahipliği yapıyor. Bölgenin taze fındığı ve fındık mamulleri, bölgeye özel meşhur dağ çileği, reçeli, böğürtleni, kestane balı gibi ürünler gelen vatandaşların ilgisini çekiyor. Ayrıca Akçakoca, sadece deniz ve plajda vaktini geçirmek istemeyenler için gezilip görülebilecek önemli yerleri de bünyesinde barındırıyor. İlçede belli başlı gezilip görülebilecek yerler şöyle: Ceneviz Kalesi: Şehir merkezine 3 kilometre uzaklıkta olup eşsiz panoraması, piknik ve mesire alanları, mavi bayraklı plajı ile ünlü. Aktaş Şelalesi: İlçenin en yüksek bölgesinde olup 9 kilometre araçla 2 kilometre de yaya olarak ulaşılan bir doğa harikası. Fakıllı Mağarası: Son yılların en çok ziyaret edilen yerlerden biri. 3 metrelik bir giriş tünelinden sonra inanılmaz görüntülerin olduğu galerilere ulaşılmakta. Şehir merkezine 8 kilometre uzaklıkta bulunuyor. Cumayeri: Piknik alanı olarak düzenlenmiş olup eski bir hamam kalıntısı, camisi ve Ahmet Dede Türbesi yer alıyor. Alan ulu çınarları ve yanı başındaki akarsuyu ile bir dinlence yeri.

Zonguldak, mağara oluşumu bakımından Türkiye'nin en zengin yörelerinden biri olarak çok sayıda yerli ve yabancı turistin ilgisini çekiyor. Kilimli beldesinde Ayiçi mevkisindeki 6 bin 250 metrelik Kızılelma Mağarası, Türkiye'nin en uzun mağaraları arasında gösteriliyor. Zonguldak-Ankara karayolundaki doğa harikası Gökgöl Mağarası ise akarsuyu, gölü, galerileri, sarkıt ve dikitleri, travertenleri ve milyonlarca yıllık mercan fosilleriyle her yıl çok sayıda turistin ilgisini çekiyor. Ereğli ilçesinde, mitolojide ''Yeraltı tanrısı Hades'in ülkesine açılan yollardan biri'' gösterilen Cehennemağzı Mağaraları, gizemli havasıyla meraklılarını bekliyor. Roma Döneminde Hristiyanlığı ilk kabul edenlerin işkence gördüğü ve kitlesel olarak yok edildiği tahmin edilen Ereğli'de, gizli ibadet yeri olarak kullanıldığına da inanılan mağaralar gizemini koruyor. Maden ocaklarıyla ünlü Zonguldak'ta kömür üretimi nedeniyle ''Kara şehir'' imajını, kente yaklaşmaya başladığınız anda silen sık ormanları, büyük şehirlerin gürültüsünden, bina kalabalığından yorulmuş insanlara huzur veriyor. Harmankaya Şelaleleri'nde yapılacak yürüyüşle mükemmel bir doğa keşfine yelken açabilen ziyaretçiler, kentin 5 kilometre dışında, 13 kilometrelik zorlu parkurda temiz havanın ve doğa güzelliklerinin keyfinin yanı sıra şelalelerin oluşturduğu göletlerde yüzmenin ayrıcalığı yaşayabiliyor. Gökçebey ilçesine bağlı Bakacakkadı beldesindeki tatil köyünde, ağaçların ve odunsu bitkilerin yetiştiği bir tür botanik bahçesi olarak adlandırılan ''arboretum'', bölgedeki önemli tabiat alanlarından birini oluşturuyor. Ziyaretçileri büyüleyen 194 dönümlük tatil köyünde, 85 yatak kapasiteli otel, 5 adet bungalov ev, 150 kişilik toplantı salonu, yüzme havuzu, spor tesisleri ve piknik alanları yer alıyor. Türkiye'nin 105. tabiat anıtı olarak tescillenen Alaplı ilçesine bağlı Gümeli beldesindeki Gümeli Ormanı'nın yakınında yer alan 1637 metre yükseklikteki Bacaklı Yayla Tepesi ve dağın eteğindeki Bölüklü Yayla, doğal güzellikleriyle ilgi çekiyor. Kentin en yüksek tepesi Bacaklı ve eteğindeki Bölüklü Yayla'nın, yaylacılık geleneği ve zengin bitki örtüsüyle turizm keşfedilmeyi bekleyen cennetleri arasında gösteriliyor. Zonguldak'ın sahip olduğu yaklaşık 80 kilometrelik kıyı şeridi boyunca Sazköy, Filyos, Türkali, Göbü, Hisararkası, Uzunkum, Kapuz, Karakum, Değirmenağzı, Ilıksu, Kireçlik, Armutçuk beldesi, Ereğli ve Alaplı ilçesi kıyıları, yaz süresince özellikle yerli turistlerin uğrak yerlerinden biri konumunda bulunuyor. Zonguldak'a gelenler, bir balık restoranda yemek yemeden ya da ormanlar içindeki bir alabalık tesisinde peynirle pişirilen balığı tatmadan kentten ayrılmamalı.

Karabük'ün Safranbolu ilçesi, 18, 19. ve 20. yüzyılda inşa edilmiş yaklaşık 2 bin tarihi evle Türk kent kültürünü günümüze taşıyor. Herhangi bir mimari plana bağlı kalmaksızın yapılan tarihi Safranbolu evleri, birbirinin önünü kesmeyen yerleşim biçimleriyle ilgi çekiyor. Eğer, ''zaman makinesi'' icat edilmiş olsa ve 100 yıl öncesine gidilse bugünkünden farklı bir kent yapısıyla karşılaşılamayacak Safranbolu, bütün olarak korunan tarihi konakları ve Arnavut taşlı sokaklarıyla adeta ziyaretçilere zamanda yolculuk yapma olanağı sunuyor. Yerleşim düzeni ve yol-sokak-meydan yapısı gibi fonksiyonel özelliklerinin yanı sıra estetik unsurlar da evlerin ziyaretçilerin uğrak yeri olmasını sağlıyor. Evlerin, boyutu ve biçimini, geniş aile yapısı ve yağışlı iklim özellikleri belirliyor. Bahçe içinde çoğunlukla 3 katlı, 6-8 odalı tasarlanmış konaklarda, doğa ile insan ilişkilerinin son derece dengeli biçimde düzenlenmesi, ziyaretçileri hayrete düşürüyor. Horasan harcıyla örülmüş duvarlar ve el yapımı fırının bulunduğu Bulak Mağarası'nın, turizme açılan 400 metre uzunluğundaki alanında yer alan sarkıt ve sütunların yanı sıra kireçli kaya oluşumlarını da görmeden Safranbolu'dan ayrılmamak gerekiyor. Tropik bölgeler dışında dünyada çok az ormanda görülebilecek kadar çok sayıda ağaç türünü barındıran Yenice ilçesinin ormanları, ''ağaç müzesi'' görümüyle görenleri cezbediyor. Çeşitli ağaç türlerinin yanı sıra bazı ağaçların olağanüstü çap ve boya ulaşan örneklerinin oluşu, zengin yaban hayatı potansiyeliyle bölge eşsiz ekosistem özelliği gösteriyor. Ormanların oluşturduğu oksijen kuşağı, kent turizmi için önemli kaynak gösterilerek, turizm bölgesi olmaya yönelik projeler üretiliyor. Doğa yürüyüşlerinin zorlu parkurları arasında gösterilen, kenarları dik ve yüksek Şeker Kanyonu'nun yer aldığı Yenice, tropik bölgeler dışında dünyada pek az ormanda rastlanabilecek kadar çok sayıda ağaç türü de görülmeye değer. Eskipazar ilçesindeki, her yıl ortaya çıkarılan mozaiklerle Karadeniz'in Zeugması olarak adlandırılan Hadrianoupolis antik kentine de kültürel değerlere önem verenlerin uğramadan dönmemesi gerekiyor. Karabük'te doğayla iç içe mekanlarda yapılan kuyu kebabı da tadılması gereken önemli lezzetler arasında gösteriliyor.

Bakir koyları, tertemiz kumları, az dalgalı suları ve doğayla bütünleşen güzellikleriyle Bartın, güneş-kum-deniz üçlüsüne kültürü de ekleyen kent olarak biliniyor. Yeşilin zümrüt gibi örttüğü dağların denize, denizin de karaya sığındığı koylar ve kumsalların yanı sıra Bartın'ın Amasra ilçesi 4 bin yıllık tarihiyle bölge turizminin en ilgi çekici yerlerinden biri konumunda bulunuyor. 1.5 kilometre uzunluğundaki Amasra Plajı'nın yanı sıra bölgede İnkumu tatil beldesi, Mogada Plajı ve Güzelcehisar sahilleri de deniz turizmine hizmet ediyor. Tarihiyle de ilgi çeken Amasra'ya 4 kilometre uzaklıktaki, Gaius Julius Aguilla tarafından M.S. 41-54 yıllarında Roma yol ağının bir parçası olarak imparator anısına yaptırılan Kuşkayası Yol Anıtı, kale ve üzerindeki armalar, iki kilise, Bedesten ve inziva mağarası ilçedeki antik kentin gün ışığına çıkan yüzünü ortaya koyarken, 5 bin kişilik tiyatro, forum, şeref yolu, akropol ve nekropol gibi bölümler hala toprak altında bulunuyor. İlçede, yufka kabartma tekniğiyle kayalara oyulmuş kral heykeli ve Roma Hakimiyet Kartalı ile birbirini tamamlayan iki kitabe, ziyaretçilerin ilgisini çekiyor. Amasra, sağladığı huzurlu ve doğayla uyumlu ortamla, yakın kentlerden ziyaretçilerin günübirlik ve hafta sonu turlarla ziyaret ettiği yerler arasında ilk sıralarda geliyor. Mevsime göre 28 civarında taze sebzenin kullanıldığı salatası ve mutfak kültürünü yansıtan balığı da Amasra'da tadılmadan ayrılınmaması gereken lezzetler. Bartın'da, Tanzimat Fermanı'nın getirdiği sanat akımlarının mimarideki yansıması olduğu bildirilen Bartın ahşap evleri, Safranbolu evleri gibi bir bütün halinde korunmasa da gezilebilecek yerler arasında. Tarihi Kemal Samancıoğlu Konağı'ndaki Kent Müzesi de görülmeye değer. Ulus'a bağlı Ulukaya köyündeki Ulukaya Şelalesi, çevresindeki doğa güzelliklerinin yanı sıra efsanesiyle de yerli ve yabancı turistlerin ilgisini çekiyor. Şelaleyle ilgili anlatılan mitolojik hikayeye göre, geçmişte bölgede yaşayan uzun boylu ve iri vücutlu Selamnos, ormanlık alanda karşılaştığı çevrede güzelliğiyle ünlü Hera'ya aşık olur. Güneşin ağaçların arasından zor girdiği ve orman güllerinin güzellik kattığı alanlarda aşklarını yaşayan gençler, Hera'nın ailesinin karşı çıkmasına karşın bir süre sonra evlenir. Çiftin evliliğinin ilk yıllarındaki mutluluk, Selamnos'un anlaşılamayan ve uzun süren rahatsızlığı nedeniyle zayıf, çelimsiz ve çirkin hale gelmesiyle bozulmaya başlar. Hera, artık seven değil, eşinden nefret eden kadın haline dönüşerek Selamnos'tan sürekli uzak durur. Eşinin kendisini sevmemesine üzülen Selamnos, Ulukaya'nın zirvesine çıkarak Hera'nın ismini haykırıp, kendisi boşluğa bırakır. Aşk tanrısı Eros, aşk acısının böyle sonlanmasını istemediğinden Selamnos'un bedenini yere değer değmez, şelaleye dönüştürerek suyu kutsar. Kutsiyete göre, her kim şelaleden su içerse, mendil ıslatırsa ya da yüzünü yıkarsa Selamnos'un acıları azalır, içinde yeni ya da geçmişten kalma aşk acısı yaşayanlar da bundan arınırlar. Ulukaya köyünde 20 metre yükseklikten yazları da dahil olmak üzere sürekli akan şelale, mitolojik öyküsü ve çevresindeki doğal güzellikleriyle keşfedilmeyi bekleyen gizemli dünya sunuyor. İlçeye bağlı Akçakese köyündeki Ulu Yayla da ortasında yer alan göleti, içinden yer altı nehirlerinin geçtiği mağarası ve çeşitli sporlara elverişli yamaçlarıyla görmeden dönülmeyecek yerler arasında değerlendiriliyor. Ulu Yayla, sıcak yaz günlerinden bunalanların zaman geçirebilecekleri iyi bir alternatif sunuyor.

Karadeniz bölgesindeki Türkiye'nin cennet köşeleri, yeşilin binbir tonunu barındıran bozulmamış doğasının yanı sıra tarihi mekanları eşsiz güzellikteki yaylalarıyla tatilcileri bekliyor. Maviyle yeşilin mükemmel uyumunu yansıtan Trabzon'da ilk akla gelen mekan dünyaca ünlü Sümela Manastırı. Trabzon'un Maçka ilçesinin Altındere köyü sınırlarındaki Altındere Vadisi'ne hakim Karadağ'ın eteklerindeki sarp bir kayalık üzerinde kurulan Sümela Manastırı, halk arasında ''Meryem Ana'' olarak anılıyor. Varlığını 13. yüzyıldan itibaren sürdüren manastır, yerli ve yabancı turistlerin ilk ziyaret ettiği mekanların başında yer alıyor. Selçuklu, Bizans ve Gürcü mimarilerinin ortak özelliklerini barındıran, 13. yüzyıldan bu yana değişikliğe uğramadan ulaşan kent merkezindeki Ayasofya Müzesi de Trabzon'da özellikle yabancı turistlerin uğramadan gitmedikleri mekan olarak dikkati çekiyor. Ulu Önder Atatürk'ün Trabzon'a ikinci gelişinde konakladığı ve Trabzon Belediyesince dekore edilerek müze haline getirilen çam korusu içindeki Atatürk Köşkü de her yıl binlerce turist tarafından ziyaret ediliyor. Tarihi evlere de sahip olan Trabzon'da Ortahisar Mahallesi, Akçaabat Orta Mahalle gibi mekanlarda, tarihi evlerin günümüze kadar bozulmadan gelen örnekleri ziyaret edilebilir. Tatilini Doğu Karadeniz'in eşsiz doğasında dinlenip aynı zamanda doğa sporlarıyla geçirmek isteyenler için ise dünyaca ünlü Uzungöl eşsiz olanaklar sunuyor. Doğanın tadına varılabilecek ender güzelliklerden Uzungöl, kentin turistlerce en fazla rağbet gören mekanı. Kent merkezine 99, Çaykara ilçesine 19 kilometre uzaklıktaki Uzungöl, heyelan sonucu dere yatağının doğal baraj şeklinde Haldizen Deresi'ni kapatmasıyla oluşmuş. Çevresindeki ladin ormanları ile çekici bir peyzaj sergileyen Uzungöl, yeşili, yöreye uygun tarzda yapılmış eski ahşap evleri, trekking, kuş gözlemciliği, botanik amaçlı turların yanı sıra Şekersu, Demirkapı, Yaylaönü gibi yaylalara geziler düzenleme fırsatı da sağlıyor. Trabzon'un batısındaki Sera Deresi üzerinde, kıyıdan 8 kilometre içeride yer alan Sera Gölü de görülmeye değer güzellikler sergiliyor. Göl üzerinde tekne turları da yapılabiliyor. Kentin tüm ilçelerine bağlı yaylalarda trekking ve cip safari için uygun alanlar bulunuyor. Çeşitli turizm şirketleri, tatilini bu yönde geçirmek isteyenler için tur programları düzenlerken, TEMA Vakfı Temsilciliği ile kentteki dağcılık kulüpleri de her hafta sonu gezi programları organize ediyor.

Doğu Karadeniz'in önemli yayla şehirlerinden olan ve Türkiye'nin en çok yağmur alan ili olma özelliği taşıyan Rize'de rafting, yürüyüş ve dağcılıkla ilgilenenlerle kuş gözlemciliğine meraklı olanlar için birçok alternatif sunuluyor. Fırtına Vadisi, rafting için uygun mekan olarak gösterilirken, Kaçkar Dağları, dağcılıkla ilgilenenlerin tercihleri arasında yer alıyor. Kaçkar Dağlarının zirvesinde bulunan Yedi Göller bölgesindeki buzul gölleri ise tatilcilerin ayrı bir durağı oluyor. İkizdere ilçesine bağlı Anzer Yaylası, muhteşem doğası ve dünyaca ünlü Anzer balının yanı sıra çok sayıda endemik türde çiçeğe ev sahipliği yapıyor. Ayder Yaylası ve çevresindeki birçok yaylayı içine alan 550 hektarlık Kaçkar Milli Parkı ise sadece Doğu Karadeniz'de bulunan dağ horozu ve çengel boynuzlu dağ keçisinin yaşam alanı olma özelliğini taşıyor. Rize, son yıllarda termal turizmle de ön plana çıkıyor. İkizdere ilçesinde bulunan beş yıldızlı termal tesis ve Ayder Yaylasındaki kaplıca tesisleri sağlık turizminin önemli merkezleri arasında gösteriliyor.

Gümüşhane'nin 17 kilometre kuzeybatısında Torul ilçesine bağlı Cebeli köyünde bulunan, toplam alanı 1500 metrekare, uzunluğu ise 105 metre olan Karaca Mağarası'nda, sarkıtlar, dikitler, sütunlar, bayrak şekilleri, org desenli duvarlar, mağara çiçekleri, mağara incileri, traverten havuzları ve traverten basamakları bulunuyor. Gümüşhane'nin doğusunda ve şehir merkezine yaklaşık 10 kilometre mesafede bulunan Akçakale Mağarası, yaklaşık 18 bin 500 metrekarelik iç alana sahip. Mağarada sarkıt, dikit, mağara incisi, mağara çiçeği, flama, duvar travertenler gibi eşsiz güzellikte damlataşları bazı kesimlerde önemli yoğunluklara ulaşmakta. Bu nedenle önemli turizm potansiyeline sahip. Torul ilçesi Gülaçar köyü sınırları içindeki Artabel Gölleri ise gerek jeolojik ve jeomorfolojik gerekse flora ve fauna yönünden oldukça zengin değerlere sahip. Saha içinde 18 buzul krater gölü yer alıyor. Şiran ilçesi Seydibaba köyü sınırları içerisindeki Tomara Şelalesi, kayaların arasından 30 metre yükseklikten vadi içerisine dökülmekte. Şelalenin bulunduğu mekan doğal güzelliğiyle insanları büyülemekte ve yoğun ziyaretçi çekmekte. Kentte Özdenoğlu, Balyemez, Hasan Fehmi Ataç gibi tarihi konaklar, zengin tarihi geçmişi, topografik özellikleri, iklim şartları ve yapı malzemeleri ile birlikte içlerinde yaşanan hayatı günümüze kadar taşımakta. Evlerde zengin süsleme sanatı ve dış cephelerdeki madeni süsler ile kapı tokmakları dikkat çekmekte. Kürtün ilçesi sınırları içerisinde bulunan Örümcek Ormanları, 64 metre boyunda ve 600 yaşındaki ladin ve göknar anıt ağaçlarıyla ilin önemli doğal park özelliğine sahip mekanları arasında yer alıyor.

Doğu Karadeniz'in Gürcistan sınırında bulunan ve iki dağ arasında kurulu şehri Artvin, yeşil doğası ve tarihi eserleriyle görülmesi gereken iller arasında bulunuyor. Artvin'deki Çoruh Nehri, Türkiye'nin debisi en yüksek nehri olma özelliğiyle yöreye her yıl rafting yapmak üzere gelen yerli ve yabancı turistlerin ilgi odağı oluyor. Bayburt'tan başlayarak İspir ve Yusufeli güzergahıyla Artvin'den geçen 260 kilometre uzunluğundaki nehirde, 4 farklı etapta rafting yapılabiliyor. Artvin'in Şavşat ilçesine 25 kilometre uzaklıktaki Karagöl, yol güzergahındaki Meşeli ve Veliköy köylerindeki ahşap işlemeli geleneksel Şavşat evleri ve eşsiz manzarasıyla büyük kentlerin yoğunluğundan bunalanlar için ideal mekanlardan biri. Artvin merkez ilçe sınırları içerisinde bulunan Hatila Milli Parkı'nda çadırla, karavanla ve belirli kapasitelere sahip bungalov tipi doğal ortamla uyumlu tesislerde konaklanabiliyor. Borçka ilçesine bağlı Camili yöresi UNESCO İnsan ve Biyosfer Programı koruma alanı içinde bulunuyor. Camili, doğal yapısıyla bakir, korunması gereken peyzaj, ekosistemler, hayvan ve bitki türleri bakımından oldukça zengin. Yaz aylarında hemen hemen her hafta sonu bir şenlik ve festivalin yapıldığı Artvin ve ilçelerinde düzenlenen boğa güreşleri, turistlerin ilgisini çekiyor.

Şehrin kuzeyine kayalar üzerine inşa edilmiş Bayburt Kalesi, yapılırken dış yüzeylerinde kullanılan çiniler nedeniyle ''Çinimaçin'' kalesi olarak da anılıyor. Bayburt'un Aydıntepe ilçesinde 1999-2000 yılları arasında yapılan arkeolojik kazılar sonucu bulunan Roma ve Doğu Roma dönemlerinden kalma 2 bin yıllık tarihe sahip Yeraltı Şehri de, kentin son yıllarda ön plana çıkan turizm merkezleri arasında yer alıyor. Doğu Karadeniz'in üzerinde insan yaşayabilen tek adası Giresun Adası, Giresun Kalesi ve eşsiz güzellikteki yaylalarıyla Giresun, turizmden hak ettiği payı almayı bekliyor. Giresun Adası, kıyıdan 5 mil mesafede bulunuyor. Yaklaşık 40 dönüm alana sahip adada manastır, gözetleme kulesi, dev şarap fıçıları ve surlar gibi tarihi kalıntılar yer alıyor. Mitolojide ''Aretias Adası'' olarak geçen Giresun Adası, 2. derece doğal ve arkeolojik sit alanı ilan edilerek koruma altına alınmış. Valilik, bu yıl Gemilerçekeği Balıkçı Barınağı'ndan adaya düzenli deniz turu yapmayı planlıyor. Kenti ikiyi bölen ve yarımada üzerinde bulunan Giresun Kalesi ise yürüyüş ve piknik yapmak için uygun bir yapıya sahipken, kalenin en yüksek noktasında Atatürk'ün Muhafız Alay Komutanı Topal Osman Ağa'nın anıt mezarı bulunuyor. Kentin en gözde turizm mekanlarından kaleye yaz aylarında yoğun turlar düzenleniyor. Bazen trafikte yoğunluk yaşansa bile Giresun'a gelen turist mutlaka kaleyi ziyaret ederek kuş bakışı kenti, Giresun Adası'nı ve Karadeniz'i zevkle izliyor. Turizm merkezi ilan edilen Kümbet, Kulakkaya ve Bektaş yaylaları ise doğal güzellikleri ve yayla şenlikleriyle turistlerin ilgisini çeken mekanlar arasında yer alırken, 7 krater gölünün bulunduğu 2 bin ile 2 bin 500 rakımındaki yaylalar yürüyüş ve doğa tutkunlarına farklı seçenekler sunuyor.

Karadeniz Bölgesi'nin en büyük şehri olan Samsun, Türkiye'nin önemli sulak alanlarından biri olan Kızılırmak Deltası ile ilgi çekiyor. Bünyesinde Kızılırmak ve Yeşilırmak gibi Türkiye'nin iki önemli ovasını barındıran Samsun, doğal yapısı, yaylaları, sahili, kumsalları, kaplıcaları ve yaz aylarında çim kayağı alanlarıyla görülmeye değer merkezlerin başında yer alıyor. Samsun'un Alaçam, Bafra ve 19 Mayıs ilçeleri arasında kalan ve ''Kuş Cenneti'' olarak bilinen Kızılırmak Deltası, turizm açısından önemli bir bölge olmasının yanında foto safari meraklıları için de birçok alternatif güzellikler sunuyor. Macera ve doğa turizmcileri için alternatif ve Türkiye'de eşine az rastlanır alanlardan bir olan Kızılırmak Deltası, Karadeniz sahilinde doğal özelliklerini koruyabilmiş olan en büyük sulak alan olma özelliğini taşıyor. İrili ufaklı çok sayıdaki gölü, sazlık alanları, ender subasar çayırları, sulak alanları ve barındırdığı canlı türleriyle Türkiye'nin önemli doğal sistemlerinden birini oluşturan deltada deniz kartalı, tepeli pelikan, kara leylek, turna, balıkçıl ve yağmurcanın gibi kuşların aralarında bulunduğu yaklaşık 140 tür ürüyor. Samsun'un Ladik ilçe merkezine 9 kilometre uzaklıktaki Akdağ'da çim kayağı yapılabilirken, Bafra'da Kızılırmak üzerine kurulu Altınkaya ve Derbent barajlarıyla Ayvacık ilçesindeki Suat ve Hasan Uğurlu baraj göllerinde, balık tutmanın yanı sıra göl safari ve su sporları için uygun alanlar mevcut. İlçe sınırlarında bulunan Nebiyan ormanı ise doğa yürüyüşü, kampçılık ve benzeri etkinlik açısından değişik imkanlar oluşturuyor. Bafra'daki Aparı, Tekkeköy ilçesindeki Kabaceviz şelalelerinin bulunduğu yöreler de ziyaretçilerini bekliyor. Samsun'a yaklaşık 60 kilometre uzaklıktaki ''efsanevi kadın savaşçılar'' Amazonlar'ın diyarı olarak bilinen Terme ise kamp alanlarıyla ziyaretçilerini bekliyor. Kaplıcalarıyla ünlü Samsun'a şifa aramak için gelenlere Havza ve Ladik'teki kaplıcalar öneriliyor. ''Atatürk'ün Şehri Samsun''da kent merkezinde ise Bandırma Vapuru, Tütün İskelesi, Gazi Müzesi, Arkeoloji ve Etnografya Müzesi, Amisos Tepesi görülmesi gereken yerler.Atakum ilçesi sahiliyle deniz turizmini sevenlere alternatifler sunarken, kent yeni otel projeleriyle daha çok konuğu ağırlamaya hazırlanıyor.

Hititler'den Osmanlılar'a kadar bir çok medeniyetin izlerini taşıyan Amasya, mistik atmosferiyle ziyaretçilerinin aklında iz bırakıyor. Orta Karadeniz bölümünün iç kısmında yer alan kenti, ikiye ayıran Yeşilırmak'ın kenarında dizilen ve geleneksel Osmanlı sivil mimarisinin örneklerini yansıtan dünyaca ünlü Yalıboyu Evleri bir gerdanlık gibi kenti süslerken, tarihi evlerin ırmak üzerine düşen görüntüleriyse adeta bir görsel şölen sunuyor. Harşena Dağı üzerinde yer alan Kral Kaya Mezarları kentin mistik havasına güç katarken, Kızlar Sarayı ve Harşena Kalesi de ziyaretçilerine sıra dışı bir tarih yolculuğu sunuyor. Amasya Valiliği tarafından yaptırılan ve Sultan Bayezıd Cami bahçesinde bulunan tarihi yapıda sergilenen Amasya'nın 1914 yıllarını bire bir yansıtan 1/150 ölçekli Minyatürk Amasya Maketi, Şehzadeler Müzesi, Etnografya Müzesi, bedestenler, Bimarhane, medreseler, camiler, çeşmeler, türbeler, hanlar, köprüler, hamamlar ve ören yerleri kentin görülmesi gereken yerleri. Kentte görülmesi gereken bir başka şey ise Amasya Müzesi'ndeki mumyalar. Sevdalarıyla tarihe mal olmuş Ferhat ile Şirin'den, dünyanın ilk coğrafyacısı olarak bilinen Strabon'a kadar birçok ismin yaşadığı Amasya, çok sayıda Osmanlı sultanının da şehzadelik dönemlerini geçirdiği kent olarak bilinmesi nedeniyle deniz turizminden uzak alternatif bir tatil arayanlara kültür turizmi imkanı sunuyor. Osmanlı tarihine yön veren Yıldırım Beyazıt, Çelebi Mehmet, 2. Murat, Fatih Sultan Mehmet, 2. Sultan Bayezıt ve 3. Murat gibi bir çok şehzadenin Amasya'da yetişerek görev yapmış olması nedeniyle ''Şehzadeler şehri'' olarak anılan Amasya, Osmanlı'nın yükseliş döneminde tahta geçen bütün padişahların staj yaptığı yer olarak da biliniyor. Tarihi ve kültürek zenginliklerinin yanı sıra akarsulurı, dağları, yaylaları, vadileriyle Taşova'daki Borabay Gölü ve Yukarı Baraklı Şelalesi ise Amasya'nın görülmesi gereken doğal güzelliklerinin başında geliyor.

Türkiye'nin en kuzey ucunda bir yarımada üzerinde yer alan Sinop, bölgenin en eski yerleşim yerlerinden biri ve küçük, şirin bir liman kenti olarak dikkati çekiyor. Türk Hava Yolları'nın aktarmasız, her gün gerçekleştirilen Sinop-İstanbul arasındaki karşılıklı uçuşları kente ulaşımı kolaylaştırırken, Sinop'a Samsun'dan karayoluyla yaklaşık 2,5 saatlik bir yolculukla da varılabiliyor. Deniz turizminden vazgeçmeyen ancak Akdeniz ve Ege'nin sıcağından bunalanlara alternatif oluşturan Sinop, yeşil ve mavinin buluştuğu kıyıları, sakinliği ile Karadeniz'in turizmde parlayan yıldızını oluşturuyor. Geniş orman örtüsü, bol su kaynakları, doğal kumsalları, pırıl pırıl denizi, piknik alanları, eşiz doğal güzellikleri ve turizme yatkın çağdaş ve misafirperver insanı ile zengin bir potansiyele sahip Sinop, ziyaretçilerini bekliyor. Türkiye'nin tek fiyordu olan ''Hamsilos'', keşfedilmeyi bekleyen yerler arasında yer alıyor. Yemyeşil ormanı, rengarenk çiçekleri ile bir nehir gibi kara içine giren Hamsilos Fiyordu, Sinop il merkezine 11 kilometre uzaklıkta bulunuyor. Tarihi Cezaevi, Sinop Kalesi kentin marka yapıları. Gemi maketleri ise ziyaretçilerin Sinop'a ait yanlarında götürebilecekleri önemli bir hediye. Sinop'ta sahildeki balık lokantalarında her an taze balık yemek mümkün, Erfelek'te, 2 kilometre uzunluğunda birbirini takip ederek uzanan 28 şelaleden oluşan Tatlıca Takım Şelaleleri mutlaka görülmeli.

Fındık diyarı ve adı bir çok türkü ile anılan Ordu, ''Doğu Karadeniz'in giriş kapısı'' olarak adlandırılıyor. Hem yaz hem de kış turizmi için birçok doğal güzelliğe sahip olan Ordu, gelecekte yayla turizmi için önemli bir merkez olmaya aday gösteriliyor. 3700 yıllık geçmişi olan kentin Ünye'den başlayıp Gülyalı'ya kadar uzanan sahili, kendine has yapısıyla görenlerin beğenisini kazanırken, özellikle Bolaman-Perşembe arasındaki kıvrımlı koyları ve sualtı mağaraları ayrı bir özellik taşıyor. Karadeniz Sahil Yolu'nun açılmasıyla daha çok turistik amaçlı kullanılan Bolaman-Perşembe sahil yolu, imkanı olanların keyifli bir yolculuk için tercih etmesi gereken bir güzergah. Perşembe'deki Hoynat Adası ve Yason Burnu, Ulubey'deki Oktamış Şelalesi, Mesudiye'deki Keyfelan Yaylası, Gölköy'deki Ulugöl, Akkuş Argın Yaylası, Kabadüz'deki Çambaşı Yaylası Ordu'da görülmesi gereken yerlerden. Kızılağaç, Yeşilce, Tekneci yaylaları doğal güzellikleri, serin havası, soğuk suyu ile keşfedilmeyi bekleyen yaylalar arasında. Gölköy ilçe merkezine 17 kilometre mesafede bulunan, çevresi ormanlarla kaplı krater gölü Ulugöl, özellikle fotoğrafçılar için son derece cazip bir yer. Yaban ördeği avı yapılabilen göl, kamp yapmaya da uygun. Ordu'da kent merkezinde de son yıllarda turizm amaçla çeşitli yatırımlar yapıldı. Bunlardan en önemlisi Ordu Belediyesi tarafından yapımı tamamlanarak yakın bir tarihte hizmete sunulacak Teleferik Projesi. Şehir merkezi ile Boztepe arasında kurulan 2 bin 350 metre uzunluğundaki teleferik şimdiden bölge halkının ilgi odağı olmaya başladı. Teleferikle kentin en yüksek tepesi Boztepe'ye çıkmak ve şehrin doyumsuz manzarasını izlemek mümkün olacak. Boztepe'ye karayolu ile ulaşım da mümkün.

Türkiye'nin cennet köşelerinden biri olan Kastamonu, büyük şehirlerin gürültüsünden kaçmak isteyenlerin sığınabilecekleri bir huzur bölgesi, panoramik dağlarıyla, yemyeşil ovalarıyla, zümrüt sahilleriyle, zengin kültürel varlıklarıyla bir çok alternatifler sunan tatil köşesi. Hititlerden Friglere, Kimmerlerden Lidyalılara, Perslerdeh Romalılara kadar pek çok medeniyede ev sahipliği yapan Kastamonu'da kentin tarihsel çekirdeğini oluşturan Kastamonu Kalesi görkemli görüntüsüyle ziyaretçileri asırlardır selamlıyor. Kastamonu yakın dönem Osmanlı mimarisi örneklerinin yoğun olarak bulunduğu ender illerdendir. Kentsel sit kapsamına alınmış olan Kastamonu, Taşköprü, İnebolu, Küre ve Abana'nın eski mahallelerindeki bu yapılar ziyaretçilerde hayranlık uyandırır. Milli mücadele sırasında lojistik destek açısından en güvenilir bölge olan Kastamonu, İnebolu limanından Ankara'ya erzak, cephane ve insan akışında büyük yararlılıklar göstermiştir. Kurtuluş Savaşı'nda en fazla şehit veren 3. il olan Kastamonu'nun Araç ilçesiyse, nüfus bazında en çok şehit veren ilçesi olarak tarihin altın sayfalarında yerini almıştır. Kastamonu'nun sahip olduğu bu zengin tarihi ve kültürel mirası kadar bir diğer zenginliği de harikulade tabiatıdır. Kastamonu'daki Ilgaz Dağı Milli Parkı ve Küre Dağları Milli Parkı, dağ sporları için mükemmel bir merkezdir. Kastamonu'nun 40 kilometre güneyindeki Ilgaz Dağı Kayak Merkezi kış aylarında büyük rağbet görmektedir. Kastamonu'nun bitki örtüsü ve peyzaj açısından çok zengin yaylaları vardır. Araç, Çatalzeytin ve Bozkurt ilçelerinde bulunan bu yaylalar yaz aylarında tatillerini şehir dışında geçirmek isteyenler için önemli yerlerdir. Pınarbaşı ilçesinde vahşi doğasıyla Varla Kanyonu ve Türkiye'nin en derin dördüncü mağarası olan Ilgarini, kampçılar ve maceracılar tarafından keşfedilmeyi beklemektedir. Kastamonu Karadeniz'de kirlenmemiş, betonlaşmamış 135 kilometre kıyı bandıyla deniz, kum ve güneş arayanlara da hitap etmektedir. Bu kıyı bandında çok sayıda doğal kumsal ve bunların ardından yoğun bir orman örtüsü bulunmaktadır. Çatalzeytin'deki Ginolu ile Cide'deki Giderus koyları Karadeniz'in en güzel koylarıdır.

Tarih ve inanç turizmi açısından önemli bir yöre olan Tokat, kaplıca ve doğa turizmi açısından dikkati çekiyor. Tokat, birçok önemli tarihi eseri bünyesinde barındırıyor. Kente gelen turistler, Tokat Kalesi'ni, Atatürk Evi ve Etnografya Müzesini, Osmanlı dönemine ait Mevlevihaneyi, tarihi Tokat evlerini, kentin simgeleri arasında yer alan tarihi Saat Kulesini, tarihi han ve bedestenin bulunduğu Sulusokakı, tarihi Ali Paşa Camisi ve Hamamını, Yazmacılar Hanını ve Taş Hanı ziyaret edebilir. Kent merkezindeki gezinin ardından turistler, araçla 20 dakikalık bir yolculukla Pazar ilçesine giderek buradaki Ballıca Mağarası'nı görebilir. Kimilerince dünyanın 8. harikası olarak nitelendirilen Ballıca Mağarası, birçok turistin uğrak mekanı. İçerisindeki oluşumlarla dikkati çeken mağara, ziyaretçilerini bekliyor. Tokat kent merkezine 90 kilometre uzaklıktaki Zile ilçesinde ise birçok dönemin eserlerini bir arada görmek mümkün. Özellikle tarihi Zile Kalesi ve tarihi Zile evleri görülmeye değer. Zile Kalesi, kalenin doğu yönündeki kayaların oyulmasıyla yapılan ve Roma döneminden kaldığı anlaşılan tiyatro ve kaya mezarı, önemli gezi alanları arasında yer alıyor. Roma İmparatoru Sezar'ın, Zile'de yaptığı tarihi savaştan sonra başarısını, ''Geldim, gördüm, yendim'' sözüyle buradan duyurduğu, bu sözünün yazıldığı taşın ise Zile Kalesi'nde bulunduğu kaydediliyor. Danişmendliler'e başkentlik yapan Niksar'da, önemli tarihi eserler yer alıyor. Niksar Kalesi ile Anadolu'nun ilk medresesi olarak bilinen Yağıbasan Medresesi görülmeye değer eserler. Tokat'a 80 kilometre uzaklıktaki Sulusaray ve 90 kilometre uzaklıktaki Reşadiye ilçelerinde ise kaplıca turizmi mevcut. Sulusaray'daki kaplıcalara gelen turistlere, ilçedeki Roma dönemine ait Sepastapolis Antik Kenti'ni gezmeleri tavsiye ediliyor. Yine Reşadiye Kaplıcaları'nda dinlenen turistler ise Zinav Gölü'nü ziyaret edebilir. Karadeniz ikliminin hakim olduğu Tokat yemyeşil doğasıyla keşfedilmeyi bekliyor. Yeşilırmak ve Kelkit Çayı başta olmak üzere birçok çay ve derenin aktığı Tokat'ta, özellikle yaylalar ve göller doğasıyla büyülüyor. Pazar ilçesinde kuşların göç yolu üzerinde bulunması nedeniyle önem taşıyan, yeniden düzenlenerek turizme kazandırılan Kaz Gölü Kuş Cenneti, 108 kuş türüne ev sahipliği yapıyor. Doğa Koruma ve Milli Parklar Genel Müdürlüğünce yeniden değerlendirilen göl, ülkenin uluslararası öneme sahip sulak alanları arasında yer alıyor. Niksar'da çam ormanlarıyla kaplı Çamiçi Yaylası, doğa tutkunlarının uğrak yeri. Oryantiring, yamaç paraşütü gibi doğa sporlarının da yapıldığı yayla, yöre turizmi açısından önem taşıyor. Turistlere, ilçedeki Ayvaz Kaynak Suyu'nun çıktığı Ayvaz Parkı'nı gezmeleri de öneriliyor. Tokat'a 30 kilometre uzaklıktaki Almus ilçesi de yemyeşil doğasıyla turistlerin uğrak yerlerinden. Almus Baraj Gölü, masmavi suyu ve yemyeşil doğasıyla turistleri büyülerken, turistler dinlenmek için göl kıyısındaki Ormanevleri'ni tercih ediyorlar. Bölgeye gelen tatilciler, göl kıyısında balık yemenin tadını çıkarabilir. Tokat'a gelen turistlere, yörenin meşhur yemeği Tokat Kebabı ile madımak, bat, keşkek yemeğinden tatmaları önerilir. Zile'ye gelenlere, yörenin meşhur pekmezini tadmaları tavsiye edilir. Turistler, Tokat'tan ayrılırken yakınlarına yöreye özgü el işi yazmalar başta olmak üzere çeşitli ürünlerden satın alabilirler.

Muğla, deniz ve güneşin yanı sıra tarihi eserleriyle de hafızalara kazınıyor. Karya ve Menteşe Beyliği döneminde iki kez başkentlik yapmış, 6 bin yıllık tarihi geçmişi ve sınırları içerisinde bulunan 27 antik kent ile son yıllarda yerli ve yabancı ziyaretçilerin gözdesi olan Muğla'nın Milas ilçesi, son yıllarda ele geçirilen yeni buluntularla dikkatleri üzerine çekti. Bünyesinde barındırdığı Stratonikeia ve Lagina antik kentiyle tarihi ve antik mekanlara sahip olan Yatağan ilçesine yolu düşenler, Gökbel Vadisi Jeopark Alanı ile Stratonieia ve Lagina antik kentlerindeki 3 bin yıllık tarihi kalıntıları yakından görme imkanı buluyor. Yatağan yakınlarındaki Derebağ köyündeki Karia ve Roma dönemlerine ait amfitiyatro ile Hyllarima antik kenti de bölgenin önemli merkezleri arasında. Milas-Bodrum Havalimanı'ndan indikten sonra kara yoluyla ulaşılabilecek yayla konumundaki Kavaklıdere ilçesi de yemyeşil bitki örtüsü, doğal su kaynakları ve manzarasıyla yayla turizmi için ideal bir mekan. Gökova Körfezi'ni oluşturan iki yarımadanın birleşme noktasına kurulan Ula ilçesinin Muğla'ya uzaklığı ise 14 kilometre. Ege Denizi ile birleştiği noktada yer alan Gökova Körfezi ve bu körfezdeki Sedir (Kleopatra) Adası, Ula'nın önemli turizm merkezlerinden. Sedir Adası'nda Apollon Tapınağı, opera ve tiyatroyu gezdikten sonra Kleopatra'nın denize girdiği altın rengindeki kumlarla kaplı plajda denize girmek ayrı bir zevk. Ortaca'da Köyceğiz Gölü'nü Akdeniz'e bağlayan Dalyan kanalından İztuzu kumsalına doğru yol alırken, 5 bin yıldır canlılığını koruyan kaya mezarlarıyla karşılaşmak mümkün. Tepeleri çam ormanlarıyla kaplı, nesli tükenmekte olan caretta caretta kaplumbağalarının yaşam alanı olan İztuzu kumsalları, önemli çekim merkezleri arasında. Milyonlarca yıldan beri sürmekte olan tektonik hareketler sonucunda oluşan Dalyan deltası ise dünyanın ender ekosistemlerinden birisi. Doğusunda ve batısında ormanlarla kaplı dağlar ile sınırlanan Dalyan Deltası, Köyceğiz Gölü'nü denize bağlayan 12 kilometre uzunluğundaki kanaldaki sazlıklarla, inanılmaz güzellikte bir labirent görünümünde. Dalyan Kanalı'nın denize ulaştığı yerde İztuzu Plajı bulunuyor. İztuzu Plajı yaklaşık 5 kilometre uzunluğunda ve gel-git akıntılarından dolayı plajda kum sürekli yer değiştiriyor. Plaj dünyaca ünlü caretta caretta kaplumbağalarının üreme alanı olma özelliğine sahip. Dalyan'a gelen turistler, Kaunos Antik Kenti'nin uzantısı olan ve halk arasında ''Kral Mezarları'' olarak bilinen 167 kaya mezarını da ziyaret ediyorlar. Kaunos Antik Kenti'ne yerli ve yabancı turistler Dalyan'dan yapılan tekne seferleriyle gidebiliyor. Tekneyle ören yeri iskelesine ulaştıktan sonra on dakikalık yürüyüşle Kaunos Antik Kenti'ne ulaşılıyor. Denizden yatla gelenler Delikli Ada çevresinde demirleyip tekneyle kanalı izleyerek iskeleye çıkabiliyorlar. Dalaman ilçesi ise zengin ormanları, kuş cenneti, av ve yayla turizminin gelişmişliği ve dağ köylerinin güzelliğiyle dikkati çeker. Çöğmen ve Kayacık köylerindeki Hippokone ve Oktapolis, Kapıdağ yarımadasındaki Cyra, Lissia, Lydai kalıntıları Dalaman'daki görülecek yerlerden bazıları. Dalaman'a geleceklere Yassıcalar, Zeytinli, Zeysare, Domuz ve Göcek adalarını gezmeleri, Dalaman Çayı üzerinde dinlenmeleri, dağ köylerini ziyaret etmeleri öneriliyor. Sersala, Boynuzbükü, Bünyüş, Kurşunlu, Göbün, Sıralıbük ve Taşkaya koyları ise ''Mavi Yolculuk'' sırasında uğranabilecek yerlerden.

Birleşmiş Milletler Eğitim, Bilim ve Kültür Örgütü (UNESCO) tarafından ''Dünya Dostluk ve Barış Köyü'' ilan edilen Fethiye Kayaköy'deki sivil mimari örneği olan 736 yapıyla manastır ve şapellerinde aralarında bulunduğu binalar, ''anıtsal yapı'' olarak tescil edildi. Fethiye ilçesine 8 kilometre uzaklıkta bulunan, tarihi geçmişi milattan önce 3 bin yıllarına kadar ulaşan ve antik dönemlerde ''Karmylassos'' olarak bilinen Kayaköy Ören Yeri'ndeki yapılar bölgede ziyaretçilerin ilgi odağı oldu. Fethiye'ye yaklaşık 15 dakika mesafedeki Ölüdeniz ise berrak deniziyle tanınıyor. Çevre kirliliğini önlemek amacıyla yatların Ölüdeniz'e girmesi yasaklanırken, bölgedeki 1800 metre rakımlı Babadağ'da yılın dört mevsimi yamaç paraşütü yapmak mümkün. Fethiye'de Kelebekler Vadisi'nde ise bahar aylarında rengarenk binlerce kelebek görülebiliyor. 350 metreye ulaşan sarp kayalık duvarlarla çevrili vadi, ismini barındırdığı 80'den fazla kelebek türünden ve özellikle kaplan kelebeğinden alıyor. Kaynağı Faralya köyünde bulunan ve 50 metre yükseklikten dökülen şelale de vadinin ortasından geçen bir dereyle Akdeniz'e ulaşıyor. Kelebekler Vadisi'ne ulaşım Ölüdeniz'den kalkan teknelerle sağlanıyor. Uzunyurt köyünden bir patikayla ulaşılan vadide ipli tırmanış rotaları ve değişken yüzeyi nedeniyle tatilcilere rehber eşliğinde yöreye gitmeleri öneriliyor. Fethiye'deki Ölüdeniz kumsalı ise 2006 yılında dünyanın en güzel kumsalı seçildi. Likyalılar'da ''ışık ve güneş diyarı'', Ortaçağ'da ise ''Uzak diyar'' diye adlandırılan Ölüdeniz, Teke Yarımadası'da bulunur. Adı gibi durgun bir göl niteliğindeki Ölüdeniz, Ege'de mutlaka görülmesi gereken yerlerden. Ege ile Akdeniz'in buluştuğu Datça'da, yarımadanın bir yüzü Ege Denizi'ne, diğer yüzüyse Akdeniz'e bakıyor. Yat limanı, sakin koyları ve Knidos Antik Kenti'nin bulunduğu ilçede, taş evler ziyaretçilerin ilgisini çekiyor. Mavi yolculuğa çıkanların uğrak yeri olan Datça koyları, 13 kilometre uzunluğundaki plajlar sayesinde karayla buluşuyor. Ege adalarından gelerek Ionya'nın güney kıyılarına yerleşen Dorlar tarafından kurulan Datça, çok eski bir tarihe sahip. Şehirde Apollon ve Venüs adına yapılmış çeşitli mabetler, büyük tiyatro, oyun ve toplantı yerleri bulunmakta. Nem oranı az havası ve şifalı sularıyla Datça, mutlaka ziyaret edilmesi gereken bir yer.

Yılda yaklaşık 1,5 milyon turistin ziyaret ettiği Marmaris, özellikle doğal güzellikleriyle misafirlerini kendine hayran bırakıyor. İlçe merkezine 29 kilometre uzaklıktaki Gökova Kavşağı'ndan dönerek Marmaris karayoluna giriş yapan ziyaretçilerin, yol boyunca dizili olan çam ormanlarının yaydığı oksijen ve doğanın cömertçe sergilediği güzelliğiyle başları dönmeye başlıyor. Akçapınar köyünde dev okaliptüs ağaçlarının dibinde kurulu restoranlarda tost, pidenin yanında yayık ayranı içtikten sonra devam edilecek yolculukta, ziyaretçileri Çamlı ve Karacasöğüt köyleri karşılıyor. Anayoldan çıkılarak birkaç kilometre sonra ulaşılan bu köylerde, ormanın yeşiliyle denizin mavisinin kucaklaşmasına şahitlik ediliyor. Köy yaşantısından vazgeçmeyen yerli halk tarafından sıcak karşılanan misafirler, deniz kenarlarında restoranlarda bölgeye özgü deniz ürünlerinden tatma fırsatı elde ediyor. Yokuş aşağı inilen 5 kilometrelik onlarca virajla dolu yolun sonunda ziyaretçiler kendini Marmaris şehir merkezinde buluyor. Tatilcilerin ilk dikkatini Marmaris'ten İçmeler beldesine kadar aralıksız uzanan 10 kilometre uzunluğundaki sahil çekiyor. Sahil boyunca dizili olan irili ufaklı oteller, her kesimden insanın kesesine uygun konaklama imkanları sunuyor. Hemen hemen her noktasından denize gidilebilir sahilde oluşturulan özel plajlar, yabancı turistlerin yoğun ilgisini görüyor. Marmaris'in Boburun Yarımadası'na doğru uzanan bölümünde ise Hisarönü, Orhaniye, Turgut ve Selimiye gibi turistik köyler son yıllarda artış gösteren ziyaretçi sayılarıyla kendinden söz ettiriyor. Her geçen yıl turistik tesis sayılarında da artış olan bu köylere düzenlenen günübirlik turlar, turistlerin güzel bir gün geçirmelerini sağlıyor. Osmanlı İmparatoru Kanuni Sultan Süleyman'ın 1522'deki Rodos Seferi sırasında yapımını emrettiği Marmaris Kalesi, ilçe merkezindeki gözle görülür en önemli tarihi mekan. İçerisinde tarihi kalıntıların sergilendiği müze de bulunan kale, özellikle günübirlik gelen turistlerin uğrak noktaları arasında yer alıyor.

Bodrum kent merkezine gelen ziyaretçiler Bodrum Kalesi ve Sualtı Arkeoloji Müzesi, Halikarnas Mozelesi, Antik Tiyatro ve tarihi yel değirmenlerini gezerek tarihte yolculuğa çıkabilirler. Paşatarlası ve Gümbet sahillerinden günübirlik ve haftalık tekne turlarına çıkan tatilciler, Bodrum-Gökova-Bodrum, Bodrum-Hisarönü Körfezi-Bodrum, Bodrum-Hisarönü Körfezi-Marmaris, Bodrum-Ekincik-Dalyan-Marmaris, Bodrum-Marmaris-Göcek, Bodrum-Kaş (Kekova)-Antalya rotalarında mavi yolculuğun keyfini çıkartabilirler. Tavşan Burnu, Karaada, Kisse Bükü, Orak Adası, Çökertme koylarına tekneyle demirleyen turistler mavi ile yeşilin kucaklaştığı koylarda hoşça vakit geçirebilirler. Bodrum'a 25 kilometre uzaklıkta yeşil ve mavinin içice geçtiği harika güzelliğe sahip bir koy olan Güvercinlik bu doğal ve doyumsuz güzelliğini karşısında bulunan Salih Adası ile zenginleştiriyor. Mandalina bahçeleri ile ünlü Gündoğan beldesi doğal güzelliğini en doğal biçimiyle koruyan az sayıdaki koylardan biri. Bodrum'a 18 kilometre uzaklıkta tertemiz denizi ile dikkat çeken köyün görülmeye değer bir manzarası var. Bodrum'a 5 kilometre uzaklıkta sakin bir köy olan Torba ise çam ve zeytin ağaçlarının yeşilliği ile pırıl pırıl bir denizin kaynaştığı şirin ve hareketli bir koyda yer alıyor. Helenistik dönemden kalan bir kale kalıntısından adını alan Kadıkalesi, kumlu berrak denizi ve narenciye bahçeleri ile Bodrum'un en güzel koylarından biri. Bodrum'a 23 kilometre uzaklıkta yer alıyor. Tatil köylerinin bulunduğu sahili turistik açıdan oldukça gelişmiş. Aynı zamanda geleneksel Bodrum evleri meraklılarının ilgisini çekiyor. Yarımadanın en güzel koylarından biri olan Bitez, Bodrum'a 10 kilometre uzaklıkta. Çökertme türküsü ile meşhur olan Bitez, Bodrum'un en uzun sahillerine sahip. Sahil şeridinin arka kısımlarında mandalina ve turunç ağaçlarına rastlamak mümkün. Bodrum'a nazaran daha serin olduğu için yerli ve yabancı turistler tarafından yoğun ilgi görüyor. Bitez'deki rüzgar şartları da, su sporları için son derece uygun. Özellikle sörf için ideal bir rüzgara sahip olan Bitez sahillerinde, deniz bisikleti, kano ve diğer motorlu su sporlarını da rahatlıkla yapabilirsiniz.

Ege Bölgesi'nin ikinci büyük kenti olan Denizli, antik dönemden beri kavşak noktası ve ticaret merkezi olma özelliğini koruyor. Coğrafi konumu, iklimi, doğal ve turistik yönden önemli özelliklere sahip Denizli, yılın 12 ayı turizme hizmet verebilen bir kent olmasının yanında geçiş noktasında bulunması nedeniyle, tatil döneminin başladığı yaz aylarında büyük ziyaretçi çeken bir il. Pamukkalesi, horozu ve tekstiliyle akıllarda yer edinen Denizli, antik şehirleri ve termal kaynaklarıyla tatile çıkanların önemli uğrak yerlerinden biri. Beyaz cennet Pamukkale'siyle dünyaca tanınan Denizli, aslında turistlere birçok güzelliği tek bir yerde sunuyor. Denizli'nin en önemli turizm destinasyonu olan Pamukkale, bir taraftan sahip olduğu termal kaynağıyla, diğer taraftan Hierapolis antik kentiyle Roma döneminin en ünlü tedavi merkezi olma özelliğini koruyor. UNESCO Dünya Miras Listesinde yer alan Pamukkale, şifalı suları ve travertenleriyle, Türkiye'nin turizm cennetlerinden biri. Pamukkale'de binlerce yıldır şifa veren termal su, bölgenin dünyaca ünlü beyaz travertenlerinin de hayat kaynağı. Çeşitli nedenlere ve ortamlara bağlı olarak, kimyasal reaksiyon sonucu çökelmeyle oluşan bir kaya çeşidi olan traverten, bölgede sıcaklıkları 35-100 C arasında değişen su kaynaklarından çıkan suların çökelmesiyle oluşmakta. İçinde yüksek miktarda Kalsiyum Hidro Karbonat bulunan suyun havadaki oksijen ile olan teması sırasında Karbondioksit ve Karbon monoksit uçarak, kalsiyum karbonat çökelmekte ve traverten oluşumuna sebep olmakta. Roma döneminde kaplıcaları sayesinde önemli bir tıbbi merkez haline gelen Pamukkale, şifa bulmak niyetiyle Anadolu'nun birçok yerinden gelen hastalara yurt olmuş, yaşamlarının sonuna kadar kalmışlardır. Roma Nekropolü, çoklukla bu hastaların mezarlarından oluşmakta ve kültürel çeşitlilik içermekte. Hierapolis'teki Nimfeum (Antik Çeşme) ve Roma Hamamları, kentin bu özelliği nedeniyle inşa edilmiş ve bu yapılar, günümüze kadar gelmiştir. Bembeyaz travertenleriyle dünyada eşsiz olan Pamukkale, antik dünyadaki sağlık merkezi olma özelliğini tescilliyor. Pamukkale'deki antik havuz, yaz-kış ısısı değişmeyen 35 derecelik suyuyla bölgeye gelen turistlerin keyifli zaman geçirmesine imkan sağlıyor. Termal suyunun tedavi edici özelliği çok eski çağlarda keşfedilen Pamukkale'de, turistler kendini denizde hissederek, mayolarıyla suya girip uzanmayı tercih ediyor. Denizli denince ilk akla gelen Pamukkale travertenleri. Tarihi ve doğal güzellikleriyle ünlü Denizli'nin en önemli turizm bölgesi olan Pamukkale, çeşitli nedenlere ve ortamlara bağlı, kimyasal reaksiyon sonucu çökelme ile oluşan travertenlerden oluşuyor. Hierapolis Arkeoloji Müzesi'ne de ev sahipliği yapan Pamukkale ören yerini, tüm güzellikleriyle keşfedebilmek için ziyaretçilerin en az yarım günlerini ayırması gerekiyor. Geniş bir alana yayılan ören yerinde ulaşım zaman zaman nostaljik motorlu araçlarla sağlansa da müze, antik tiyatro ve tarihi yapılarının hepsini görmek için bol zaman gerekiyor. İnsanları güzelleştirdiğine inanılan antik havuzdan hakkıyla yararlanmak için ise 10 günlük bir küre ihtiyaç var. Pamukkale'den 5 kilometre sonra ulaşılabilen Karahayıt, termal tesisleriyle her yıl binlerce yerli ve yabancı turiste ev sahipliği yapan bir sağlık turizmi merkezi. Kırmızı renkteki Karahayıt'taki termal su kaynağı, Pamukkale'deki su kaynağına benzer bir yapıya sahip olmasına rağmen, aktığı yeri kırmızımsı bir renge bürüyerek süslemiş. Pamukkale termal kaplıcalarının bir kolu sayılan bu kaplıcaların, kalp, damar sertliği, yüksek tansiyon, romatizma-siyatik, deri sinir, lumbago gibi hastalıklarla uyuz, sivilce, kaşıntı gibi deri hastalıklarına iyi geldiği biliniyor. Aralarında Hollywood yıldızlarının da konakladığı 5 yıldızlı otellerin yer aldığı büyüklü küçüklü çok sayıda konaklama tesisi bulunan bölge, önemli termal turizm merkezlerinden. Karahayıt'ta dinlendikten sonra Denizli'nin batısından geziye devam etmek isteyenler, İzmir yolundaki Sarayköy ilçesindeki termal merkezleri ziyaret edebilir. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın da tercih ettiği Sarayköy'deki kaplıcalar da hem tatil yapıp, hem de şifa bulmak isteyenlerin tercih edeceği yerlerden. Sarayköy-Tekke Kaplıcaları olarak anılan bölgede antik dönemden beri sağlık ve tedavi uygulamaları devam etmekte.

Ankara, İzmir ve Antalya gibi şehirlerin kavşak noktası olan Denizli'nin Çardak ilçesiyle il merkez arasındaki Kaklık Mağarası, doğal sit alanı olarak belirlenmiştir. ''Yer altındaki Pamukkale'' diye adlandırılan mağara, basamaklar halinde havuzları bulunan ve tavanın çökmesi sonucu meydana gelen bloklar üzerinde gelişen beyaz renkli travertenleriyle Pamukkale'nin küçük bir benzeri. Bol miktarda termal suyun bulunduğu mağaranın berrak, renksiz ve kükürt kokulu suyunun bazı cilt hastalıklarına iyi geldiği belirtiliyor. Sarayköy ilçesindeki kaplıcalar da hem tatil yapıp, hem de şifa bulmak isteyenlerin tercih edeceği yerlerden. Tripolis Antik Kenti ise Denizli merkezine 40 kilometre uzaklıktaki Buldan ilçesi, Yenicekent beldesiyle Menderes Nehri arasındaki yamaç üzerinde kurulu. Tripolis, batıya ve kuzeye açılan vadilerle Ege'ye, güneydoğusundaki Çürüksu Ovası ve vadileri ile de İç Anadolu ve Akdeniz'e ulaşımı bulunan antik kentlerden birisi. Denizli'ye 70 kilometre, Güney ilçesine ise 20 kilometre uzaklıktaki Güney Şelalesi de birinci derecede sit alanı ve genel sıralamada Türkiye'nin 23'üncü doğa harikası. Büyük Menderes'e yaklaşık 20 metre yüksekten dökülen şelalenin kireçli suyu sayesinde şelale yatağında oluşan kalker basamaklar da görülmesi gereken yerlerden. Denizli şehir merkezine gelirken Denizli–Afyon kara yolunun 7. kilometresinde bulunan han, aynı adı taşıyan köyün hemen girişinde yer alır. Anadolu Selçukluları'nın batıdaki son kervansaraylarından olan ve iki kitabesi bulunan Akhan, sultan hanları şemasına uymakla beraber, oldukça küçük bir han.

Pamukkale yakınlarında yer alan Laodikya, Denizli-Pamukkale yolu üzerinde olup şehir merkezinden 4 kilometre uzaklıklıktadır. Helenistik dönemde Suriye kralı Antiochus tarafından karısı için kurulan şehir kurulan şehir bu güzel kadının adını taşır. Laodikya, bütün ticari yolların kesiştiği noktada olması ve ünlü Menderes nehri ve kollarının suladığı çok verimli topraklara sahip olması ve gelişmiş tekstil ve sağlık olanakları nedeni ile kısa surede Anadolu'daki en zengin ve gelişmiş şehirlerden birisi olmuştur. Antik çağ kaynaklarında Laodikya, Batı Anadolu'da para işlerini ve ekonomiyi kontrol eden şehirlerden biri olarak nakledilmektedir. İncil'deki mektup yazılan 7 kiliseden birisine sahip olan Laodikya günümüzde birçok Hristiyan grupları tarafından ziyaret edilmektedir. Zenginlikleriyle meşhur Laodikyalılların yaşadığı antik kentte bazı yapıların yerleri tespit edilmiş ve gün ışığına çıkarılmıştır. 12 bin kişilik stadyumu, iki tiyatrosu ile göze çarpan Laodikya'nın çok büyük bir merkez olduğu görülüyor. Denizli'nin kuzeyinde yer alan Antik Laodikeia Kenti de Pamukkale'ye giderken mutlaka gezilmesi gereken tarihi yerlerden. Afyonkarahisar-Denizli kara yolundaki Pamukkale sapağına döndükten sonra 1 kilometre ileride bulunan Laodikya, Efes'ten sonra 2. büyük antik kent olma özelliği taşıyor. Kazı çalışmaları devam eden antik kent, İncil'de 7 kiliseden birine ev sahipliği yapması dolayısıyla her sene birçok yabancı turisti ağırlıyor. Güney Şelalesi, Güney ilçesindeki Cindere köyü sınırları içinde yer almaktadır. Güney ilçesinin yaklaşık 4 kilometre güneyinden geçen Menderes Nehri'nin kenarındadır. Şelale doğal güzelliği bakımından görülmeye değer yerlerdendir. Denizli'ye 70 kilometre uzaklıktaki gizli cennet, doğa tapınağı olan Güney Şelalesi, birinci derecede sit alanı ve genel sıralamada Türkiye'nin 23. doğa harikası. Güney ilçe merkezinin 3 km uzağında Cindere dağı yamaçlarından çıkan sularla oluşuyor. Büyük Menderes nehrine yaklaşık 20 m yüksekten dökülen şelale suyu kireçli, bunun sonucu olarak da şelale yatağında kalker basamaklar ve çeşitli oluşumlar meydana getiriyor. Gün doğumundan akşama dek izlenmesi gereken Güney Şelalesi gelin duvağı tül perde, yelpaze biçiminde zümrüt yeşili kadife görünümlü yosunlar üzerinde süzülen su damlaları yıllarca süren akışıyla sarkıt dikitleri olan Damlataş Mağarası oluşturmuş, şelale akış seti içinde oluşan mağara içinde yüzülebilen derinlikte bir de göl saklıyor. Keloğlan Mağarası, Denizli-Antalya karayolu üzerinde Acıpayam ilçesinin 20 kilometre güneydoğusunda, Dodurgalar beldesinin 3 kilometre batısındaki Mallı Dağı'nın doğu yamacında yer alıyor. Su damlacıklarının 10 milyon yılda oluşturduğu tahmin edilen mağara, dikit ve sarkıtlarıyla damla taş ormanını andırıyor. Bölgenin en büyük mağarası konumundaki mağara, 145 metre uzunluğunda olup, astım hastaları tarafından büyük ilgi görüyor. İsmini bir efsaneden aldığına inanılan Keloğlan Mağarası, Dodurgalar kasabasında nefes darlığı çeken, astım hastası bir gencin, koyunlarını otlatırken tipiye yakalanıp kendini korumak için bu mağaraya girdiği ve mağaranın ısı ve nem oranından etkilenerek günlerce o mağarada uyuduğu, daha sonra nefes darlığı geçtiği için bu mağaraya Keloğlan Mağarası dendiği, başka bir söylentiye göre de kel olan ve çobanlık yapan bir gencin, sevdiği kıza bir türlü kavuşamadığı için kendini dağlara vurarak bu mağarada yaşadığı, bir süre sonra saçları çıkmaya başlayan gencin köyüne dönerek sevdiği kızla evlendiği ve mağaranın 'Keloğlan Mağarası' adıyla anıldığı iddia edilmekte. Yayla turizminde de önemli bir potansiyel barındıran Denizli, Serinhisar'ın Yatağan beldesindeki Kefe Yaylası, Beyağaç'taki Topuklu Yaylası ile bozulmamış doğal yapısı ile ziyaretçilerini bekliyor. İlçe merkezine 20 kilometre uzaklıkta yaklaşık 1700 rakımlı Topuklu Yaylası'nın batısındaki tepelerden Gökova körfezini izlemek mümkün. Yayla turizmi için kamp yapmaya müsait olan Topuklu ve Kefe yaylası belediyenin kontrolünde hizmet veriyor. Her türlü ihtiyaca cevap verecek şekilde düzenlenen yaylalarda ahşap ve kıl çadırlarda geceleme imkanı var.

Ege'nin incisi İzmir, Dünya Kültür Mirası'na aday eserleri ve 8 bin 500 yıllık tarihiyle her dönem tatilcilerin liste başı oluyor. Homeros'un ''En güzel gökyüzü ve en güzel iklim'' olarak nitelendirdiği İzmir, ''deniz, kum, güneş'' üçlüsünün yanı sıra doğa ve tarih tutkunların da vazgeçilmezleri arasında. Kent merkezindeki Kızlarağası Hanı'nda binlerce hediyelik eşya çeşidiyle ziyaretçilerine hoş saatler geçirme olanağı sunan İzmir, 2 bin 500 yıllık Agora Ören Yeri ve Büyük İskender'in MÖ 300'lü yıllarda yaptırdığı Kadifekale ile tarihte keyifli bir gezinti yapmayı vaat ediyor. Şehir yaşamından sıkılan tatilciler için İzmir'in ilçelerinde kısıtlı bir bütçeyle sakin bir ortamda dinlenmek ya da ünlü ama fiyatların daha yüksek olduğu bir tatil beldesinde eğlenmek mümkün. İzmir'de rüzgar sörfü yapmak, su altı dalışı gerçekleştirmek, dünya kültür mirasında yer alabilecek eserleri keşfetmek, henüz tatile çıkmayanlara sıra dışı alternatifler sunuyor.

İzmir-Aydın karayolu üzerindeki Selçuk'taki Pamucak'ın 11 kilometre uzunluğunda bir sahili bulunuyor. İlçenin en önemli cazibe merkeziyse Efes Antik Kenti oluşturuyor. Efes Antik Kenti'nin ilk kuruluşu MÖ 6000 yıllarına dayanıyor ve kent görkemli haliyle dünya kültür mirası adayları arasında yer alıyor. Bizans İmparatoru Büyük Justinianus tarafından inşa ettirilen St. Jean Kilisesi, dünyanın 7 harikasından biri sayılan Artemis Tapınağı, Geç Roma imparatorlarından Decius zamanında putperestlerin zulmünden kaçan 7 Hristiyan gencin Panayır Dağı eteklerinde sığındıkları mağara olan Yedi Uyuyanlar, Meryem Kilisesi uluslararası turizm merkezi olarak dünyanın her yerinden turistleri çekiyor. Selçuk'un, Kuşadası gibi plajlarıyla ünlü turizm merkezine yakın olması da deniz ve tarih turizmini bir arada yaşamak isteyenler için iyi bir alternatif oluşturuyor.

İzmir'e 80 kilometre uzaklıktaki Çeşme, sahip olduğu 29 kilometrelik kıyı şeridi boyunca Ilıca, Boyalık Koyu, Şifne, Büyük Liman, Paşa Limanı, Ildırı, Çiftlikköy, Çatazmak, Eşek Adası gibi birbirinden güzel plajlara ev sahipliği yapıyor. Yatak kapasitesi 16 bin olan ilçede hem uygun fiyatlardaki pansiyonlar, hem de dünyaca ünlü markaların lüks otelleri her bütçeye uygun tatil yapma olanağı sunuyor. Tarihi mekanlardan hoşlananlar için Çeşme Kalesi, Kervansaray, müzeler ile antik dönemdeki adı Erythrai olan Ildırı'nın gezilebileceği ilçede dünyanın başka bölgelerinde yapma olanağı bulamadığınız sporlarla da uğraşmak mümkün. Çiftlikköy'de bulunan Pırlanta Plajı, kuvvetli ve sabit esen rüzgarı, dalgalarıyla yabancı ve yerli sörfçüleri çağırıyor. Kıtesurf, Çeşme turizmine 13 yabancı tur operatörüyle Nisan ayından Kasım ayına kadar hizmet veriyor. Pırlanta Plajı'nda bulunan sörf tesisi Kitesurfbeach, uluslararası kitesurf organazisyonlarına ev sahipliği yapıyor. Çeşme Yat Limanı da Türkiye'nin belli başlı yat güzergahlarından birini oluşturuyor. Ticari ve yat limanı bulunan Çeşme Limanı'nın iskelesi iki küçük tonajlı gemiyi barındırabilecek kapasiteye sahip. Yat Limanı da 150 teknenin barınabileceği büyüklükte tasarlanmış. Dalış yapmaktan keyif alanlar için de Çeşme cazibe merkezi durumunda. Fener Adası akıntı dalışını tercih edenler için ideal bir bölge durumunda ve her türlü sünger, mercan, karagöz, sarpa gibi balıkları görme imkanı sunuyor. Derinliğin 40 metreye kadar gittiği Yatak Adası da 8-10 metre derinlikte yer alan muhteşem mağarası dalış sporunu sevenleri ağırlıyor. Çeşme, sahip olduğu eşsiz termal kaynakları ile tatil yaparken suyla iyileşme ve stresten arınma olanağı da sunuyor. İlçeye bağlı Alaçatı beldesi de uluslararası rüzgar sörfü organizasyonlarına ev sahipliği yapıyor. Rüzgarıyla ünlü bu belde, taş evlerinde pahalı, seçkin ama sakin bir tatil geçirmek isteyenleri davet ediyor. Öyle ki buradaki bazı butik taş otellerde tatilcileri rahatsız etmemek için televizyon ve telefon bile yer almıyor.

Adını ilçede görülen foklardan alan Foça, İzmir'e 70 kilometre uzaklığında ve 12 İon kentinden biri olan Phokaia'nın kalıntıları üzerinde kurulmuş bir ilçe. Phokaia antik kenti, Şehir Surları ve Beş Kapılar, Taş Ev, Şeytan Hamamları gibi tarihi kalıntıların yanı sıra taş evleri, küçük adacıkları, balıkçı tekneleri ve temiz plajları ile huzurlu ve düşük bütçeli tatil geçirmek isteyenlerin tercih edebileceği merkezler arasında yer alıyor. İzmir'e 45 kilometre uzaklığındaki Seferihisar, son yıllarda Cittaslow (Sakin Şehir) olması nedeniyle yerli ve yabancı turistlerin daha fazla ilgisini çekiyor. Cittaslow Ağı, küreselleşmenin şehirlerin dokusunu, sakinlerini ve yaşam tarzını standartlaştırmasını ve yerel özelliklerini ortadan kaldırmasını engellemek için ''Slow Food'' hareketinden ortaya çıkmış bir kentler birliği olma özelliği taşıyor. Seferihisar da uluslararası bu birliğin istediği tüm özellikleri taşıyor. Şehrin sakinliği, kendine özgü yaşam tarzı, doğal pazarları, yeşil bir doğa ve güzel koylarla birleşince farklı bir turizm anlayışını yaratıyor. Turizm potansiyelini artırmak ve Seferihisar halkının kalkınmasına katkıda bulunmak amacıyla ev pansiyonculuğu da ilçede geliştirilmek isteniyor. Seferihisarlı ailelerin evindeki birkaç odayı kiralayıp ''ev sıcaklığında'' bir tatil geçirmek de mümkün olabiliyor. Seferihisar, çok pahalı olmayan ve doğal ortamda bir tatil keyfi yaşamak isteyenler için cazip imkanlar sunuyor.

Karaburun, İzmir'e 100 kilometre ve Çeşme'ye 46 kilometre uzaklığında yer alıyor ve eşsiz doğasıyla misafirlerini karşılıyor. Bozulmamış doğası ve binlerce yıla dayanan sentez kültürüyle Karaburun Yarımadası, denizi, doğa yürüyüşleri, köy turizmi, eko turizmiyle düşük bütçeli ancak ''doğayla iç içe'' tatil yapmak isteyenleri ağırlıyor. İzmir'in farklı noktalarındaki Dikili, Gümüldür, Urla gibi yerleşim yerleri de özgün yapılarıyla henüz tatile çıkmayanlar için değişik tatil imkanları barındırıyor.

Ege Bölgesi'nin İç Anadolu'ya açılan kapısı olan Uşak, dünyanın paha biçilemeyen en önemli arkeolojik değerlerinden ''Karun Hazineleri'' ve ABD'deki ''Büyük Kanyonun'' ardından dünyanın en uzun ikinci kanyonuyla dikkati çekiyor. İzmir-Ankara karayolu üzerinde bulunan Uşak, Denizli, Afyonkarahisar, Kütahya ve Manisa illeriyle komşu. Karayoluyla İzmir'den 3, Ankara'dan 4 saatte ulaşılabilen kente, hava yoluyla da Anadolu Jet'in İstanbul'dan düzenlediği tarifeli seferleriyle her gün gelmek mümkün. MÖ 4 bin yılından itibaren ilk yerleşimlere sahne olan Uşak'ın, MÖ 2 binli yıllarda Hititlerin ve sonraları Friglerin egemenliğinde olduğu bilinmekle birlikte, kent ve yakın çevresinde esas olarak MÖ 7. yüzyıldan itibaren hüküm süren Ion Uygarlığı'nın izleri hakim. Bu uygarlık içinde dünyada ilk kez parayı basan ve kullanan, döneminin en zengin krallığı olan Lidya Krallığı'nın MÖ 546 yılına kadar süren hakimiyetinin izleri, kent ve çevresindeki tarihi kalıntı ve buluntularda gözlenebilmekte. Kentteki bu döneme ait en önemli eserleri Uşak Arkeoloji Müzesi'nde görmek mümkün. MÖ 7. yüzyıldan itibaren bölgede hakimiyet süren Lidya Krallığı'nın, zenginliğiyle dillere destan olmuş, ''Karun gibi zengin'' deyimiyle efsane haline gelen Hükümdar Kroisos'un (Karun) paha biçilemez hazinesine bugün bu müze ev sahipliği yapıyor. Güre köyü yakınlarında 1965 yılında yapılan kaçak kazı çalışmalarında gün ışığına çıkan, daha sonra yurt dışına çıkarılan ''Karun Hazineleri''nin, yıllarca verilen hukuk mücadelesinin ardından 1996 yılında ABD'deki Metropolitan Müzesi'nden iadesi sağlanmıştı. Müzeyi ziyaret edenler, Türkiye'ye iade edilen 450 parçalık ''Karun Hazineleri''nin en seçkin parçalarından 300'ünü bu müzede görebilirler. Uşak kent merkezi, toplam 15 bin eserin yer aldığı Arkeoloji Müzesinin yanı sıra, kent merkezinde Selçuklu ve Osmanlı döneminden kalan tarihi yapılarıyla da göz dolduruyor. Bu yapılar içinde Belediye Meydanındaki 15. yüzyıl eseri Ulu Cami ile bu esere yaklaşık 100 metre mesafedeki Burmalı Cami görülmesi gereken yerlerin başında geliyor. Kentin, Aybey, Işık ve Karaağaç mahallerindeyse tarihi Uşak evlerini görmek mümkün. Bugün büyük bölümü bakımsızlık nedeniyle kullanılamaz durumda olan bu evler, geleneksel Türk mimarisini gözler önüne sermesi nedeniyle büyük önem taşıyor. Kent merkezindeki görülmesi gereken bir diğer tarihi ve kültürel mekan da Kurtuluş Savaşı'nın son dönemlerinde karargah olarak kullanılan ve günümüzde Atatürk ve Etnografya Müzesi olarak hizmet veren tarihi ev. Yunan Orduları Başkomutanı General Trikopis'in 2 Eylül 1922'de Başkomutan Gazi Mustafa Kemal'e teslim olduğu bu müze evde, halk kültürüne ilişkin birçok eser sergileniyor. Müzede, gündelik yaşamı yansıtan giysiler ve takılar, dünyaca ünlü Uşak halıları ve Eşme kilimlerinden örnekler ile Anıtkabir Müzesi'nden getirilen Atatürk'e ait özel eşyalarla düzenlenmiş çalışma odası, yatak odası, toplantı odası ve konuk ağırlama odası görülebilir. Kent merkezinde toplam 230 yatak kapasiteli 8 otelde konaklama imkanı bulunan Uşak'ta, kök boyasından yapılan Uşak Halısı, Eşme kilimi, pamuklu dokuma ürünleri, alışveriş yapmak isteyenlerin öncelikli tercihleri arasında yer alıyor. Uşak, ziyaretçilerine mutfak kültürüyle de zengin seçenekler sunuyor. Kente gelenler Uşak'ın meşhur tarhana çorbası, yumurta sızdırması, ciğerli bulgur, döndürme, Arap aşı, keşkek, alacatene, köpük helva, demir tatlısı ve tahin helvasından tadabilirler. Uşak'a bağlı ilçeler de sahip olduğu tarihi ve doğal değerleriyle ayrı ayrı güzelliklere sahip. Kent merkezinden yaklaşık yarım saatlik bir yolculukla ulaşılabilen Banaz ilçesinde, Ahat köyü sınırları içinde yer alan Akmonia Antik Kenti, görülmesi gereken tarihsel mekanların başında yer alıyor. Banaz ilçesine 8 kilometre mesafedeki MÖ 7 yüzyılda kurulan Roma dönemi kenti, binlerce yıllık mozaikleriyle ziyaretçilerine büyüleyici bir atmosfer sunuyor. Uşak kent merkezine 32, Sivaslı ilçesine 2 kilometre mesafedeki Sebaste Antik Kenti de MÖ 4 bin yılına kadar uzanan kalıntılarıyla dikkati çekiyor.

Uşak kent merkezine yaklaşık 40 dakika mesafedeki Ulubey ilçesi ise ABD'deki ''Büyük Kanyon''un ardından dünyanın en uzun ikinci kanyonuna sahip. Özellikle doğa meraklıları için kentin en önemli turistik mekanları arasında yer alan Ulubey Kanyonları'nın uzunluğu 73 kilometreyi buluyor. Ulubey ilçe merkezine bir kilometre mesafede, belediye tarafından düzenlenen seyir tepesinde kanyonu bütün ihtişamıyla görebilmek mümkün. Doğaseverler ayrıca kanyon içindeki yürüyüş yolları ve patikaları da kullanabiliyorlar. Ulubey ilçesinde görülmesi gereken bir diğer önemli turistik mekan da kent merkezine 40 kilometre mesafedeki Sülümenli köyü sınırları içinde bulunan Blandus Antik Kenti. Büyük İskender'in Anadolu seferinden sonra Makedonyalılar tarafından kurulduğu ve şehir halkının kendilerine Makedonyalı Blaundus adını verdiğini kent, hakim bir tepede kurulmuş. Makedon egemenliğinin ardından sırasıyla Bergama Krallığı ve Roma İmparatorluğuna bağlı olarak yaşamın devam ettiği kentte, darphane, tapınak, tiyatro, stadyum, giriş kapısı, şehir surları ve idari binalar ayakta kalan tarihi kalıtlılar arasında yer alıyor. Uşak kent merkezine 35 kilometre mesafedeki Karahallı ilçesi ise, ilçe merkezine yaklaşık 15 dakika mesafedeki tarihi Clandras Köprüsü ile dikkati çekiyor. MS 150'lilerde yaptırıldığı bilinen tarihi köprünün, Hristiyanların kaybolmuş yedinci mezhebi Montanizm'in başkenti olarak bilinen Antik Pepauze Kenti'ne ulaşımı sağlamak için yapıldığına inanılıyor. Bu iddiayı ispatlamak için bölgede halen ABD ve Alman bilim adamları tarafından arkeolojik çalışmalar sürdürülüyor.

Denizi, doğası, tarihi ve kültürel zenginlikleriyle bilinen Aydın, yeraltı ve yer üstünde saklı kalmış turizm zenginlikleriyle dikkat çekiyor. Şehir merkezinde Tralleis Antik Kenti'nin tarihi dokusuyla misafirlerini ağırlayan Aydın, Karacasu ilçesindeki Sırtlanini Mağarasının da keşfedilmesini bekliyor. Yukarı Çamarası ile Narlıgedik köyü arasında bulunan ve Aydın'a 150 kilometre uzaklıkta bulunan mağaraya 20-25 dakikalık bir yürüyüşle Narlıgedik köyünden ulaşılırken, mağaranın Afrodisias harabelerine yakınlığı da özelliğini artırıyor. Aydın'ın dünyaca bilinen ve Karacasu ilçe merkezine 12 kilometre uzaklıktaki Geyre köyü sınırları içinde bulunan Afrodisias Antik Kenti de, görülmesi en çok tavsiye edilen antik kentlerin başında yer alıyor. Bu ören yerine giderken Dandalaz Çayı üzerinde bulunan tarihi köprüyü de görmek mümkün. Öte yandan, Aydın'ın gizli kalan ve yeni yeni keşfedilmeye başlanan Güzelçamlı'daki Zeus Mağarası da mutlaka görülmeli. kente 65 kilometre uzaklıktaki bu mağara her geçen yıl daha fazla ziyaretçi çekiyor. Aydın'ın Kuşadası ilçesi Davutlar beldesinde bulunan Dilek Yarımadası Büyük Menderes Deltası Milli Parkı, doğal güzellikleri ve yabani hayvanlarıyla da dikkat çeken yerlerin başında geliyor. Milli Park içerisinde düzenlenmiş alanlarda deniz sporları yapılabildiği gibi, doğa yürüyüşü, kaya tırmanışı, dağ bisikleti, foto safari, motosiklet safari, at safari, manzara izleme, kültürel yürüyüşler, kuş gözlemciliği ve botanik turu etkinlikleri yapılabiliyor.

Kuşadası'ndan 70, Bodrum'dan 110 kilometre uzaklıkta önemli bir turizm merkezi olan Didim ilçesi de 53 kilometrelik sahil şeridinin üzerinde hemen hepsi kumsal olan, onlarca koya sahip olmasıyla tanınıyor. Bu koylar içinde oteller bölgesinin hemen önünde uzanan, Ege'nin dünyaca ünlü plajlarından biri olan Altınkum, yaz aylarında yüz binlerce kişiye ev sahipliği yapıyor. Didim'de tarihi yerlerin başında Apollon Tapınağı gelirken, Apollon antik dünyanın en büyük 3. tapınağı olmasının yanında, dünyanın yedi harikasından biri olan Artemis Tapınağı'nın mimari ikizi olması da görülmeye değer kılan etken olarak dikkat çekiyor. Didim'in yanı sıra tatil beldesi Akbük'te sakin bir turizm merkezi olarak bilinirken, Bizans döneminde psikoposluk merkezi olan antik kent Priene, ilginç taş evleriyle eski Rum köyü Doğanbey, Didim'in güzellikleri ve görülmesi gereken yerleri arasında yer alıyor. Türkiye'de turizmin başladığı merkez olarak bilinen Kuşadası'nda da çok sayıda tarihi güzellikleri, mavi bayraklı plajları dikkat çekiyor. Tarihi güzellikleri arasında Kervansaray başı çekerlen, Kuşadası'nın yaklaşık 3 kilometre kuzeyinde yer alan Pygela Ören Alanı da en çok ilgi gören ören yerlerinin başında geliyor. Kuşadası'ndan Davutlar'a giderken Nazilli Sitesi yakınlarında bulunan Kadı Kalesi de görülmeye değer tarihi yerler arasında yer alıyor. Mavi Bayraklı Kuşadası Setur Marina, Tusan Otel, Kuştur Tatil Köyü, Pine Bay Hotel, Korumar Otel, Adakule Otel, Ömer Tatil Köyü, Prelude Otel, Ephesia Holiday Beach Club, Ephesia Otel, Grand Blue Sky Otel, Green Beach Club ve İmbat Otel'de tatilcilerin tercih ettiği yerlerin başında geliyor.

Türkiye'nin turizm başkenti Antalya, her yıl dinlenmek, yeni yerler keşfetmek, farklı heyecanlar yaşamak ve yeni insanlarla tanışmak isteyen 10 milyonun üzerinde turisti ağırlıyor. Sahip olduğu arkeolojik ve doğal güzelliklerle ''Türk Rivierası'' olarak adlandırılan Antalya, güneş, deniz ve tarihin sihirli bir uyum içinde bütünleştiği, Akdeniz'in en güzel ve temiz kıyılarına sahip kentlerinden biri. Gazipaşa'dan Kaş'a uzanan 647 kilometrelik sahili boyunca Antalya, antik kentler, antik limanlar, anıt mezarlar, dantel gibi koylar, kumsallar, yemyeşil ormanlar ve müzeleriyle konuklarına unutulmaz bir tatil vaadediyor. Antalya kent merkezinde, Konyaltı ya da Lara-Kundu sahilinde konaklayan tatilciler, otellerdeki etkinliklerin yanı sıra, şehir merkezinde de dolu dolu bir gün geçirebiliyorlar. İşte tatilini kent merkezinde geçireceklere bazı öneriler: Tarihi Kaleiçi semti, etrafı surlarla çevrili bir açık hava müzesi adeta. Antalya insanının geçmişte nasıl yaşadığını anlamak isteyenler için tatilcilere Kaleiçi'nin dar sokaklarında bir tur önerilebilir. Kaleiçi'ne, Kalekapısı'ndan giren gezginler, Yivli Minare'yi görerek başlayacakları Kaleiçi turunda, Kesik Minare, Surlar, Hadrianus Kapısı (Üçkapılar), Osmanlı, Selçuklu ve Rum mimarisinin izlerini taşıyan, bir çoğu restore edilmiş evleri görebilirler. Kaleiçi Yat Limanı da, hem deniz kıyısında kısa bir mola vermek, hem de Antalya'nın ünlü falezlerini denizden görmek isteyenler için olanaklar sunuyor. Yat Limanı'ndan Şelaleler mevkisine her gün teknelerle turlar düzenleniyor. Yat Limanı'nın Mermerli Plajı'ndaki merdivenlerini tırmananlar da Karaalioğlu Parkı'ndan şehrin panoramik görüntüsünü izleyerek, hatıra fotoğraf çektirebiliyorlar. Antalya kent merkezinde gece hayatını sevenler için, çeşitli seçenekler bulunuyor. Konyaaltı Beach Park, Lara Beach Park, Şirinyalı ve Kaleiçi'ndeki eğlence merkezleri, günün ilk ışıklarına kadar hizmet veriyor. Arkeoloji meraklılarının mutlaka ziyaret etmesi gereken yerlerden biri de Antalya Müzesi. Dünyanın en zengin arkeolojik müzeleri arasında gösterilen Antalya Müzesi'ni gezebilmek için en az 2 saat ayırmak gerekiyor. Antalya'nın Aksu ilçesindeki Perge, Serik ilçesindeki Aspendos ve Manavgat ilçesindeki Side antik kentleri de tatilcilerin görmesi gereken yerlerden. Korkuteli Karayolundaki Termessos Antik Kenti ile şehir merkezine 27 kilometre mesafedeki Karain Mağarası da tarih meraklılarını bekliyor. Tatilde spor yapmayı tercih edenler için sınırsız olanak bulunan Antalya'da, su sporlarının yanı sıra, kışın Saklıkent'te kayak, tüm yıl boyunca günübirlik yürüyüş (trekking), kanyon geçişleri, kaya tırmanışı, dağcılık sporları yapılabiliyor.

Antalya-Konya karayolundaki Akseki, kent merkezine yaklaşık 2,5 saat uzaklıkta. Ankara'dan Antalya'ya otomobiliyle gelenler için bu ilçeye Konya-Seydişehir üzerinden ulaşmak da mümkün. Akseki, Türkiye'nin önemli av sahalarına da evsahipliği yapıyor. Gidengelmez Dağları'ndaki dağ keçisi koruma ve av sahası, avcılara ücretli hizmet sunuyor. Burada, giriş ücretinin yanı sıra, avlanan dağ keçisinin boynuz uzunluğuna göre ayrı bir ücret de ödemek gerekiyor. İlçe, nesli tükenme tehlikesiyle karşı karşıya bulunan ve koruma altına alınan Kardelen çiçeğinin de anavatanı sayılıyor. Kardelen çiçeğini, karların erimeye başladığı Nisan ayı başında görebilirsiniz. Bölgedeki Göktepe Yaylası, Çimi Yaylası, Irmak Vadisi son aylarda keşfedilen 340 metre derinliğindeki Bucakalan Mağarası, ilçe merkezindeki Ulu Camii ve Medresesi görülmeye değer yerlerden. İbradı ilçesindeki Altınbeşik Mağarası da, dünyanın en ilginç mağaralarından birisi olarak biliniyor. Altınbeşik Düdeni ve Mağarası'na ulaşmak için Antalya-Alanya karayolunda Manavgat'tan sonra kuzeye Akseki yönüne 70 kilometre gidilip, İbradı'ya ulaşıldıktan sonra 23 kilometre daha devam edip Ürünlü köyüne gitmek gerekiyor. Mağarayı görmek isteyenlerin köyden bir rehber almaları ve mutlaka araziye uygun ayakkabı giymeleri öneriliyor.

Antalya'nın en önemli ilçelerinden Alanya, başta Almanlar olmak üzere her yıl binlerce turisti ağırlıyor. Alanya, sadece tatil için değil, yaşamak için de yabancıların tercih ettiği yerlerden. İlçede 10 binden fazla yabancı yerleşik olarak yaşıyor ve çoğunluğunu Almanlar oluşturuyor. Geniş plajları, tarihi yerleri, modern turistik tesisleri ve eğlence mekanlarıyla Alanya, konuklarına unutulmaz bir tatil vaadediyor. Alanya Yarımadası'nın üzerinde kurulmuş 13. yüzyıldan kalma Selçuklu Kalesi, sekizgen Kızıl Kule ve ilçe merkezindeki Damlataş Mağarası, mutlaka ziyaret edilmesi gereken yerlerden. Tekneyle yapılacak bir gezintiyle Fosforlu Mağara, korsanların kadın esirleri tuttukları Kızlar Mağarası ve Aşıklar Mağarası da ilgi çeken yerlerden. Alanya'nın 15 kilometre kuzey doğusunda yer alan Dim Çayı Vadisi, gölgelerin serinliğinde dinlenmek ve alabalık yemek için gözde bir yer. Tüm sahillerinden denize girilebilen Alanya, tam bir güneş, deniz, kum cenneti olarak gösteriliyor. Antalya'nın doğu ilçesi Gazipaşa ise, kent merkezine yaklaşık 2,5 saat uzaklıkta. Yaklaşık 10 kilometrelik kumsalı, turkuaz mavisi koyları ve bozulmamış doğasıyla şirin ilçe Gazipaşa, şehrin gürültüsünden kaçıp, doğayla içiçe bir tatil yapmak isteyenlere, yılın tüm stresini atabilmeleri için olanak sağlıyor. Gazipaşa'daki Koru Plajı ise, konuklarına doğal jakuzi keyfi yaşatıyor. Koru Plajı'ndaki 3 büyük ve onlarca küçük doğal havuz, deniz canlılarını yakından izlemek isteyenlere imkan sağlarken, muhteşem manzarasıyla da büyülüyor.

Antalya'nın en batısındaki Kaş ilçesine kent merkezinden karayoluyla 2 saat 45 dakikada ulaşılabilir. Antik çağlardan günümüze sürekli yerleşim görmüş Kaş, doğal güzelliklerinin yanı sıra, tarihi varlıklarıyla da görülmesi gereken yerlerden. Kaş'a gideceklere önerimiz, ilçe merkezine yaklaşık yarım saat uzaklıktaki Patara Antik Kenti'ni görmeleri. Çünkü Patara, dünyanın ilk demokratik parlamentosunu bünyesinde barındırıyor. Buradaki tarihi meclis binası TBMM Başkanlığı'nın da destekleriyle restore ediliyor. ABD'nin bugünkü parlamenter sistemini de Patara'dan örnek aldığı belirtiliyor. Şirin ilçe Kaş, sadece tarih meraklılarına değil, adrenalin meraklılarına da zengin olanaklar sunuyor. Bunlar arasında ilk sırada dalış turları geliyor. Kaş Limanı'ndan teknelerle yola çıkanlar, rehberler eşliğinde dalış yaparak, caretta carettaları su altında da görme imkanını yakalayabiliyorlar. Türkiye'deki alternatif turizmin en önemli merkezlerinden biri olma yolunda ilerleyen Kaş'ta, tarih ve doğa turlarının yanı sıra yamaç paraşütüyle de tatilcilere farklı bir seçenek sunuluyor. Kamyonetlerle yamaç paraşütünün başlangıç noktası olan Kırdavlı Tepesi'ne giden gökyüzü tutkunları, kısa bir ders ve hazırlığın ardından kendilerini gökyüzüne bırakıyorlar. Uygun rüzgar bulununca, usta bir pilotla birlikte yaklaşık 45 dakikalık yolculuk başlıyor. 650 metre yükseklikteki tepeden başlayan yolculukta, masmavi Akdeniz, karşıda Yunanistan'ın Meis Adası, makilikler içindeki Çukurbağ Yarımadası muhteşem bir görüntü oluşturuyor. Yolculuk, Kaş Limanı'nda sona eriyor. Kaş'ta turizmciler, alternatif turizmi çeşitlendirmek amacıyla kanyon yürüyüşü de düzenliyorlar. Sütleğen Köyü yakınlarında, 13 kilometre uzunluğundaki Kıbrıs Kanyonu'nda düzenlenen kanyon safari turlarıyla turistler, doğa ve macerayla buluşuyorlar. Yaban keçilerinin Türkiye'deki doğal yaşam alanları arasında yer alan, zengin bitki örtüsüne sahip Kıbrıs Kanyonu, zorlu etabı aşan turistlerin, eşsiz doğal güzellikleri görme ve tanımasına da imkan sağlıyor.

Antalya'nın batısındaki turistik Kemer ilçesi, özellikle Rus turistlerin tercih ettiği yerlerden. İlçede Göynük'ten Tekirova'ya kadarki sahil şeridinde çok sayıda lüks turistik tesis bulunuyor. Kemer, gece eğlencelerinin ünlü olduğu bir ilçe. Türkiye'nin en uzun teleferiği olan Tahtalı Teleferiği de bu ilçede bulunuyor. Teleferikle 2365 metrelik Tahtalı Dağı'nın zirvesine çıkıp, Akdeniz'in maviliklerini izleyip, oksijen depolayabilirsiniz. Kemer'e yaklaşık 10 kilometre mesafedeki Phaselis Antik Kenti de görülmesi gereken yerlerden. Milli Park statüsündeki Phaselis koyunda antik kenti gezerek, çam ormanının hemen önünde denize girebilirsiniz. Antalya'nın Manavgat ilçesi, daha çok Side beldesiyle tanınıyor. Ünlü Manavgat Şelalesi'nin adını taşıyan ilçe, Side'den sonra sahiline yapılan çok sayıda konaklama tesisiyle, turizmde söz sahibi haline geldi. Manavgat, Side, Çolaklı, Titreyengöl, Kızılot, Kızılağaç bölgesindeki tesislerde konaklayanlar, Manavgat'ın 4 kilometre doğusundaki Manavgat Şelalesi'ni mutlaka görmeli. Manavgat Irmağı'nda, günübirlik tekne gezilerine de katılmak mümkün. Side Antik Kenti'ni ve Side Tiyatrosu'nu görmeden Manavgat'tan dönmek eksiklik olacaktır. Side'de tatil yapıp da, Apollon Tapınağı'nda mini bir klasik müzik konseri dinleyip, güneşin batışını izlememek de olmaz.

Alakır Çayı ile Gavur Deresi'nin dağlardan sürükleyip getirdiği alüvyonlu bir ovada yer alan Kumluca, Rhodiapolis ve Olympos antik kentlerine evsahipliği yapıyor. Kumluca, en çok turistik Olimpos beldesindeki ağaç evleriyle tanınıyor. Kumluca sınırları içindeki 2200 yıllık liman şehri Olympos, bugün adını turizmle duyuruyor. Resmi adı Yazır Köyü olmasına rağmen, antik çağlardaki ismiyle anılan Olimpos, tatilini doğa ve tarih içinde geçirmek isteyenler için keyifli seçenekler sunuyor. Yurtiçi ve yurtdışından her yıl binlerce turisti ağırlayan Olimpos'ta, Milli Park içinde yer alması nedeniyle betonlaşmaya izin verilmiyor. Olimpos'ta tatilciler, ağaçların üzerinde kurulan ahşap bungalovlarda konaklayabiliyor. Turistik tesislerin işletmecileri tatil için Olimpos'u tercih edenlere, kaya tırmanışı, doğa yürüyüşü, dalış gibi alternatif sporları yapma şansı sunarken, özellikle genç tatilciler, yöredeki bazı tesisler içindeki eğlence yerlerinde keyifli zaman geçirebiliyorlar. Olimpos'a gelen tatilciler, denize girmek için diğer tatil merkezlerinden farklı olarak antik şehrin kalıntılarının arasından geçiyor. Sık ağaçlar ve sarmaşıklarla gökyüzünün neredeyse görünmez hale geldiği antik kentin içinden geçerek ulaşılan Olimpos Plajı, kısa ve keyifli yürüyüşün ardından Akdeniz'de serinleme imkanı veriyor. Antik kentin içinden geçen Akçay da, balık tutmak isteyenler ve deniz yerine tatlı suda yüzmek isteyenler için seçenek oluşturuyor. Olimpos'a Antalya'dan kalkan minibüslerle ulaşılabilirken, özel araçlarıyla gelmek isteyenler, Antalya-Kumluca karayolundan Olimpos'a ayrılan 7 kilometrelik yolu takip ederek tatil mekanına ulaşabiliyorlar. Gençlerin tercihi Olimpos'tan yana olurken, aileler ise Olimpos'un hemen komşu koyu Adrasan'da konaklamayı tercih ediyor. Adrasan koyunda daha çok ev pansiyonu şeklinde hizmet verilirken, bakir koy Adrasan, Akdeniz'in tadını çıkarmak isteyenlere muhteşem bir tatil imkanı sağlıyor. Antalya'nın Demre ilçesi, dünya çocuklarının ''Noel Baba'' olarak tanıdığı Aziz Nikolaus'un yaşamının büyük bölümünü geçirdiği ve mezarının bulunduğu yer. Özellikle Ortodoks turistlerin hac merkezlerinden Noel Baba Kilisesi, her yıl binlerce turisti ağırlıyor. Myra Antik Kenti ve Andriake Limanı da, ziyaretçilerini geçmişten günümüze bir yolculuğa çıkarıyor. Deprem nedeniyle sular altında kalan Kekova Antik Kenti de Demre'de görülmesi gereken yerlerden. İlçe merkezinden 25 kilometrelik bir yolla ulaşılan Kekova koyunda, tabanı camla kaplı teknelerle yapılacak turlarda, Kekova antik kentinin kalıntılarını ve su altında yatan amforaları izlemek, tatilcilere ayrı bir heyecan veriyor. Kekova turunda isteyenler dalış turlarına katılarak, Akdeniz'in berrak sularında mavi derinliklerle de tanışabiliyorlar. Demre'de resmi 32 noktada dalış gerçekleştirilirken, dalışa katılacaklara önce teorik eğitim veriliyor. Güvenli bir dalış için gerekli bilgileri rehberlerden alan dalış tutkunları, daha sonra maviliklere doğru yola çıkıyor. Demre ilçesine bağlı Üçağız Köyü'nden de kano turları düzenleniyor. Beş saat süren tur boyunca turistler, Kekova'daki batık kentin üzerinden geçiyor, yüzme ve doğa ile baş başa kalma imkanı buluyor. Özellikle Avrupalı turistlerin büyük ilgi gösterdiği turlarda, Üçağız Köyü'ne gelen turistler, önce uzman rehberler eşliğinde malzemeler, tur elbiseleri, kano kullanımı konusunda bilgilendiriliyorlar. Ardından özel elbiseleri giyen turistlerin, kano ile yolculukları başlıyor. Profesyonel rehberler eşliğinde yapılan turlarda, kanolara tekli veya çift olarak binen turistler, tarihin ve doğanın içinden geçerek bir saat kürek salladıktan sonra Tersane Koyu'na varıyor. Yolda yorulanların imdadına onları takip eden tekne yetişiyor ve kano tekneye bağlanarak çekiliyor. Burada verilen yemek ve yüzme molasının ardından tekrar kanolara biniliyor ve Batık Kent'e geliniyor. Batık Kent'te denizde kano üzerinde verilen molada, Batık Kent'in öyküsü dinleniyor. Daha sonraki mola ise Simena Antik Kenti'nde veriliyor. Simena Antik Kenti'ndeki molada, isteyenler Siemana Kalesi'ne çıkıyor, isteyenler yüzüyor. Ardından kanolara binilerek tarihi kalıntıların bulunduğu küçük adacıkların arasından geçilerek, tekrar Üçağız Köyü'ne ulaşılıyor. Molalarla birlikte beş saat süren kano turlarında, yaklaşık 9 kilometre kürek sallanıyor.

Türkiye'nin ''gül bahçesi'' ve ''göller diyarı'' olarak adlandırılan Isparta da keşfedilmeyi bekleyen tatil cennetleri arasında. Antik çağda ''Baris'' ismini taşıyan Isparta, ''Altın Üçgen'' olarak nitelendirilen Eğirdir, Kovada ve Gölcük göllerini sınırları içinde bulunduruyor. Sokak ve bahçelerden gelen gül kokusuyla eşsiz bir kokuya bürünen Isparta, doğal güzelliği ve zengin tarihiyle ziyaretçilerini ağırlamaya hazır. Genelde camgöbeği renginde olan Eğirdir Gölü, bazı gün ve saatlerde değişik renklere büründüğü için halk arasında ''yedi renkli'' olarak tanımlanıyor. Tarihi ve doğasıyla yerli yabancı turistlerin ilgisini çeken Eğirdir'de görülmesi gereken yerlerin başında, Can Ada ve Yeşilada geliyor. Eğirdir'in en güzel turizm bölgesi olan Yeşilada'da, doğa güzelliklerin yanında Aya Stefanos Kilisesi gibi tarihi zenginlikler de bulunuyor. Yerli ve yabancı turistlere hizmet veren balık lokantaları ve ev pansiyonculuğu da burada gelişmiş. Eğirdir'i ziyaret edeceklere akşam yemeklerini göl kıyısındaki restoranlarda, göl balıklarından oluşan bir sofrada yemeleri öneriliyor. Zengin bitki örtüsü, benzersiz flora zenginliği ve yaban hayatı çeşitliliğiyle bilinen Kovada Gölü de, ziyaretçilerini harikalar diyarında konuk ediyor. Sütçüler ilçesinde bulunan Yazılı Kanyon da ziyaret edilmesi gereken yerlerden. ''Yazılı'' denmesinin sebebi, kanyonda büyük bir kaya üzerinde eski Yunan şairlerinden Epiktetos'un hür insan üzerine bir şiirinin yer alması. Aziz Pavlus, Perge'den Pisidia Antiocheia'ya giderken bu kanyondan geçmiş, bu yüzden kanyon, Hıristiyanlar ve din turizmi için kutsal yerlerden birisi sayılıyor. Kuruluş tarihi net bilinmeyen ancak Roma ve Bizans dönemine ait izleri taşıyan Yalvaç, Psidia Antiocheia Antik Kenti'yle tanınıyor. Isparta'ya 105 kilometre uzaklıktaki ilçede, MÖ 4. yüzyılda Ay Tanrısı ''Men'' adına inşa edilen Men Kutsal Alanı, Aziz Pavlus'un ilk vaazını verdiği Bizans Kilisesi, Hristiyanlığın dünyaya ilk duyurulduğu yer olarak nitelendirilen St. Pavlus Kilisesi gibi tarihi yerler bulunuyor. Sütçüler ilçesindeki Adada Antik Kenti de, MÖ 2. yüzyıla ait tarihi eserleriyle geleceğe ışık tutmakta. Kentte İmparatorlar ve Aphrodite Tapınağı, İmparator Traiamus Tapınağı, İmparatorlar Tapınağı ve İmparatorlar Zeus Megistos-Serapis Tapınağı bulunuyor. Isparta'yı ziyaret edenler, lezzet molasını kentin en meşhur yemeği ''tandır kebabı'' ile verebilir. Tandır kebabını tadacaklar yanında mutlaka yöreye özgü ''kabune'' pilavı ile üzüm hoşafını tercih etmeli.

İstanbul, Ankara, Bursa, Antalya gibi illerden karayoluyla gelen tatilcilerin içinden geçtikleri ancak turizmden hak ettiği payı alamayan Burdur'un gerek kent merkezi, gerekse ilçeleri, tarih meraklılarının mutlaka ziyaret etmesi gereken yerlerden. Burdur, insanlık tarihine ışık tutan Hacılar, Sagalassos, Kibrya, Kremna, Bubon, İncirhan, Susuzhan gibi tarihi yerleriyle henüz keşfedilememiş bir turizm cenneti. Burdur'a, Antalya Havalimanı'ndan karayoluyla 2 saatlik bir yolculuk sonucu ulaşılıyor. Ziyaretçileri daha yol üzerindeyken, Bucak ilçesine 5 kilometre mesafedeki, Selçuklu sultanlarından Keykubat bin Keyhüsrev'in 13. yüzyılda yaptırdığı İncir Han karşılıyor. İncir Han'dan ayrılan ve Burdur'a giden ziyaretçileri, bu kez de 10 kilometre mesafedeki Susuz Kervansaray cezbediyor. Susuz köyü sınırlarındaki kervansarayın 1200'lü yıllardan günümüze kadar bozulmadan ayakta kalmış olması dikkati çekiyor. Bucak'ın Çamlık köyü sınırındaki Kremna'nın tarihi ise MÖ 6. yüzyıla kadar uzanıyor. Etrafı uçurumlarla çevrili bir tepede olan Kremna'da ayakta kalan eserler, Batı ve Doğu Roma dönemlerine ait. Ziyaretçi sayısı her geçen gün artan bu kentten ayrılanlara, Türkiye'de turizme açılan ilk mağara olan İnsuyu Mağarası'nı gezmesi tavsiye ediliyor. Mağara içinde irili ufaklı 9 göl bulunuyor.

Ağlasun ilçesindeki, tarihi MÖ 6 binlere dayanan Sagalassos Antik Kenti ise sadece Türkiye'nin değil, dünyanın dikkatini üzerine toplayan çok önemli bir antik yerleşim birimi. Pisidia bölgesinin Roma İmparatorluk döneminde en önemli şehri olan Sagalassos, Ağlasun ilçesinin 7 kilometre kuzeyinde bulunuyor. Son 22 yıldan bu yana arkeolojik kazılara sahne olan Sagalassos'ta bugüne kadar önemli kamusal yapılar açığa çıkarıldı. Kent, Roma Hamamı, Heroon'u, Agorası, Neon Kütüphanesi, Antik Tiyatrosu, Antoninler Çeşmesi, Tapınakları ile Sagalassos, görülmesi gereken bir yer. Bunlardan Helenistik Çeşme ile Neonlar Kütüphanesi restore edilerek 1997 yılında ziyarete sunuldu. Sagalassos bu haliyle 2009 yılında UNESCO tarafından Dünya Kültür Mirasları geçici listesinde yer aldı. Sagalassos'ta kazılarla birlikte restorasyon da sürdürülüyor. Sagalassos, terk edildiği günden beri en iyi korunan antik yerleşimlerden biri. Dünyanın en büyük kazı merkezlerinden sayılan Sagalassos antik kentindeki Antoninler Çeşmesi, Marcus Auralius döneminde 9 metre yüksekliğinde ve 28 metre boyunda inşa edildi. Yüksek Mühendis Semih Ercan ve Ebru Torun tarafından 3 bin 500 parça birleştirilerek restore edilen çeşme, geçen yıl Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay tarafından açıldı. Sagalassos Antik Kenti kazılarından elde edilen eserleri görebilmek için Burdur Müzesi'ni ziyaret etmek gerekiyor. Burdur Müzesi, 59 bin esere ev sahipliği yapıyor. Türkiye'de en çok esere sahip üçüncü müze olan Burdur Müzesi'ni ziyaret edenlere, kentteki gölden güneşin batışını izlemesi tavsiye ediliyor. Manzara fotoğrafçıları ise gün batımını daha farklı değerlendirebilir. Burdur'a 50 kilometre mesafedeki Yeşilova ilçesinde bulunan Salda Gölü de görmezlikten gelinemeyecek bir doğal güzelliğe sahip. Göle gitmeden önce fotoğraf makinenizi yanınıza aldığınızdan emin olmalısınız.

Kebabıyla ünlü Adana'yı tatil rotasına eklemek isteyenleri doyulmaz bir tarihi yolculuk da bekliyor. Adana'yı ziyarete gelenler, hemen kokusunu aldıkları, birbirinden güzel mekanlarda ünlü ustaların ellerinden çıkan kebabın tadına bakmadan kentten ayrılamıyor. Yemek kültürüylü ünlü kentte, şehir turuna çıkıldığındaysa adeta deniz kenarında olduğunuz hissi uyandıran ve huzur veren, Seyhan Baraj Gölü kıyısındaki Adnan Menderes Bulvarı'na ve çevredeki piknik alanlarına gidilebilir. Antik dönemde Kilikya bölgesinin önemli kentleri arasında yer alan Adana'da, kent merkezinden geçen Seyhan Nehri'nin en dar yerinde bulunan ve Evliya Çelebi'nin yazdığına göre, Abbasi halifesi Memnun döneminde üzerinden geçenlerden haraç alınan Taşköprü, adeta yıllara meydan okuyor. Restore edilerek, araç trafiğine kapatılan Taşköprü'nün, 1500 yıl önce Roma İmparatoru Hadrianus tarafından yaptırıldığı tahmin ediliyor. Köprünün yanındaki, eski Adana evlerinin yoğun olarak bulunduğu Tepebağ Mahallesi ve Tarihi Kız Lisesi, Adana Merkez Sabancı Camisi ile bitişiğindeki Merkez Park ve Seyhan Baraj Gölü'nün izlenebildiği Adnan Menderes Bulvarı, görülmesi gereken mekanlar arasında yer alıyor. Merkez Sabancı Camisi bitişiğindeki Arkeoloji Müzesi ile Kuruköprü civarındaki Etnografya Müzesi'nde ise bölgeden çıkan arkeolojik buluntularla, Türk el sanatlarının teşhir edildiği eserler görülebilir. Adana-Ceyhan karayolunun 25. kilometresinden ayrılan 3 kilometrelik yolla ulaşılan ve Ceyhan Nehri'nin kuzey yakasında yer alan Hititlerden kalma antik kent Misis (Yakapınar) ile Misis Köprüsü gezilebilir. Misis'ten sonra Ceyhan yönüne gidildiğinde, 12. kilometrede Yılan Kalesi'ne ayrılan 3 kilometrelik yola ulaşılıyor. Haçlı ordularının 11-12. yüzyılda yaptığı tahmin edilen kalenin, ''Yılanların Kralı'' anlamına gelen ''Şahmaran Efsanesi''nin de kaynağı olduğu öne sürülüyor. Anavarza antik kenti'ne gitmek için de Ceyhan'dan Kozan yönüne gidip, 23. kilometreden sağa ayrılıp 5 kilometre devam edilmesi gerekiyor. Kozan'ın Dilekkaya köyü ile iç içe olan antik kentin MÖ 1. yüzyılda bir Roma kentleşme merkezi olarak kurulduğu sanılıyor. Anavarza Kalesi oldukça dik ve taşlı çıkılabilen 200 metre yüksekliğindeki bir tepede yer alıyor. Osmaniye-Kadirli karayolundaki Karatepe ayrımından hemen sonra karşılaşılan önemli bir ören yeri ise Kastabala Antik Kenti. Ceyhan Nehri kıyısında kurulmuş kente sütunlu caddeyle giriliyor. Yolun güney kesiminde bazilika olduğu sanılan büyük bir yapı var. Kente giriş kapısının arkasında oldukça iyi durumda olan tiyatro ve stadyum kalıntıları göze çarpıyor. Tepedeyse ''Bodrum Kalesi'' diye adlandırılan bir Ortaçağ yapısı bulunuyor.

Birçok medeniyete ev sahipliği yapan Mersin, zengin tarihi ve kültürel mirası ile doğal güzelliklerinin yanı sıra tertemiz deniziyle de tatilcilere kucak açıyor. Yaklaşık 9 bin yıllık geçmişe tanıklık eden Mersin, 321 kilometrelik sahil şeridiyle tatilcilere çeşitli güzellikleri de tattırma imkanına sahip. Camiler ve kiliselerin bir arada bulunduğu, farklı dinlerden insanların cenazelerinin yan yana defnedildiği şehir mezarlığıyla Mersin, ''Hoşgörü Kenti'' unvanını hak ediyor. Zengin içeriği bulunan, hatta birçok eserin yer sıkıntısı dolayısıyla sergilenemediği Kent Müzesi, tarihe tanıklık etmek isteyenler için önemli bir gezi noktası. Tarihi dokuları yerinde görmek isteyenler için de Mezitli ilçesindeki çok sayıda sütunun yüzlerce yıl ayakta kaldığı Soloi Pompeiopolis antik kenti gidilmesi gereken yerlerden. Yazın sıcak merkeze 44 kilometre uzaklıktaki Çağlarca köyü, şelalesi ve alabalık tesisleri serinlemek isteyenlerin gidebileceği mekanların başında geliyor. Özellikle Arap turistlerin tercih ettiği köye gelenler, yörede üretimi yaygınlaşan kiviyi de ağacından kopararak tatma imkanı buluyor. Doğusundan batısına kadar her yeri tarih kokan Mersin'in Tarsus ilçesi ''inanç turizmi'' açısından önemli bir potansiyeli de bünyesinde barındırıyor. Papa 16. Benediktus tarafından 2008 yılında ''Saint Paul Yılı'' ilan edilmesiyle adını daha çok duyuran, Hz. İsa'nın 12 havarisinden biri St. Paul'un yaşadığı yer olan ve Vatikan'ın ''hac'' yeri kabul ettiği Tarsus, dünyanın dört bir yanından gelenlerin ilgi odağı haline geldi. St. Paul'un evi ve kuyusu ile St. Paul Anıt Müzesi'nin bulunduğu Tarsus, Müslümanlar için de önemli merkezlerden biri olarak kabul ediliyor. Danyal Peygamber'in makamının bulunduğu Makamı Şerif Camisi ve Danyal Peygamber Kabri, ilçede görülmesi gereken yerlerin başında geliyor. Rivayete göre, MS 2. yüzyıl başlarında dönemin hükümdarı Dakyanus'un zulmünden kaçan Yemliha, Mekselina, Mislina, Mernuş, Dekarnuş, Sazenuş, Kafetaltayuş ve köpekleri Kıtmir'in sığındıkları ve 309 yıl uyuduklarına inanılan Eshab-ı Kehf Mağarası da, Dedeler köyünde bulunuyor. Halk arasında ''Yedi Uyurlar'' olarak bilinen mağara, ziyaret edilecek önemli yerlerden. Mersin'in batısında yer alan Erdemli ve Silifke ilçeleri ise günümüze kadar ayakta kalabilen çok sayıda tarihi eserin yanı sıra denizi ve doğal güzellikleriyle dikkati çekiyor. Sahil yolu boyunca ve iç kesimlerde görülmeye değer yerlerin başında, Erdemli'ye bağlı beldeye adını veren, deniz içindeki adacık üzerine kurulu Kızkalesi geliyor. Toroslar'da sıkça rastlanan doğal çukurların en büyüklerinden biri olarak nitelenen obruğun yanında kurulan ve ilk çağlardan beri kutsal işlev gördüğü sanılan Kanlıdivane antik kentinin de görülmesi gerekir. Türk hakimiyetine girdikten sonra Türkmen aşiretlerinin kışlak olarak kullandığı ''Kanlıdivane''nin adının, Türkmen aşiretlerinde zaman zaman toplanıp kararlar aldıkları yerlere divan denildiği ve obruk içindeki kayalık ve harabelerin kan gibi kırmızı renkte olmasıyla ilgili olduğu ileri sürülüyor. Halk arasında ise suçluların obruk içine bırakılıp arslanlara parçalatılmasından dolayı bu adı aldığı söylentisi yaygın. Erdemli ilçesine bağlı Limonlu beldesine 10 kilometrelik mesafede, sarp yoldan Toroslar'a doğru gidilerek ulaşılan Kayacık Vadisi, sık ağaç yapısı, buz gibi akan çayı ve kuş sesleriyle doğayla baş başa kalmak isteyenler için adeta ''saklı cennet''... Merkeze yaklaşık 45 kilometre uzaklıktaki vadi, zorlu yol koşullarına karşın ayağını buz gibi suya uzatarak keyif yapmak isteyenlere, gürültüden uzak serin bir ortam sunuyor. Erdemli'den Silifke'ye giderken sıcaktan bunalanlarsa, çok sayıda halk plajından birinde denize girerek serinleyebilir. Özellikle Akyar denilen kesimde, kayalıklardan denize karışan soğuk su, yüzerken insanlara ayrı bir keyif sunuyor. Silifke sınırlarındaki ''Cennet-Cehennem'' de ziyaretçilerini bekliyor. Sahile yakın mesafede bulunan ve kayalara oyulmuş yaklaşık 450 basamakla dibine ulaşılan Cennet çukuruna inip çıkmak 1 saati buluyor. Burayı görmek için inip-çıkanlar yürüyüş sonunda çevrede bulanan restoranlardan köpüklü ayranını içerek, hem susuzluklarını giderebilir hem de yorgunluklarını atabilir. Bu obruklara yakın mesafede bulunan ve havasının astımlılara iyi geldiğine inanılan ''Astım-Dilek Mağarası'', özellikle hastalar ve geleceğe yönelik beklenti için dilek dilemek isteyenler tarafından tercih ediliyor. Silifke'den daha iç bölgelere doğru yolculuğu göze alanlar Uzunburç beldesindeki Uzuncaburç antik kentini görebilir. Antalya'daki Side antik kenti kadar zengin tarihi dokuya sahip olmasına karşın, tanıtım eksikliği nedeniyle pek bilinmeyen ve Mersin'in ''Side''si olarak nitelendirilen bölge, sütunlu caddesi, tiyatrosu, Helenistik anıt mezarları, tören kapısı, tapınakları ve kulesiyle önemli tarihi mekanlardan. Aydıncık ve Bozyazı ilçelerinden geçilerek ulaşılan Anamur'da, Ören beldesindeki birçok medeniyete ev sahipliği yapmış Anemurium antik kenti, geniş bir alana yayılan tarihi kalıntıların yanı sıra deniziyle de ziyaret edilmesi gereken yerlerden. Antik kent, dağlık alana yayılan nekropol, su kemerleri, tiyatro, odeon, hamam ve mozaiklerin bulunduğu tarihi kalıntıların yanı sıra tertemiz deniziyle de ilgi çekiyor. Bu 3 ilçede denize girmek isteyenler, sıklıkla deniz temizliğin göstergesi olarak nitelendirilen deniz kaplumbağası caretta carettaların yuvalarıyla karşılaşması muhtemel. Denize girildiğinde renkli balıkların çıplak gözle dahi görülebildiği bu coğrafyada, deniz kaplumbağalarının yüzerken görülmesi ise bazı şanslı tatilcilere nasip oluyor.

Anadolu'nun ilk yerleşim alanlarından birisi olan Gaziantep, tarihten günümüze pek çok medeniyetin izlerini taşıyor. Nizip ilçesinde, Birecik Baraj Gölü kıyısındaki Zeugma Antik Kenti'nden çıkarılan mozaiklerle adını dünyaya duyuran kent, GAP turlarının da gözdesi. Müze ve ören yerleri, kale, anıt mezar, bedesten, han, hamam, kastel, kilise ve mesire yerleriyle özellikle kültür turizmini tercih edenlerin ilgi odağı olan Gaziantep'e gelenlerin ilk uğrak yerlerinden biri artık Bardo Müzesi'ne rakip olan Zeugma Mozaik Müzesi. Müzede, 1500 metrekare mozaik sergileniyor. Rehabilite edilen mozaiklerle birlikte müzede bir süre sonra 2 bin 500 metrekare mozaik sergilenecek ve Gaziantep Mozaik Müzesi, Tunus'un unvanını elinden alacak. Müzede, Zeugma Antik Kenti'nden çıkarılan mozaiklerin yanı sıra ''Doğu Roma Dönemi'' koleksiyonu da ilk defa görücüye çıkıyor. Gaziantep Zeugma Mozaik Müzesi'nde sergilenen en önemli eserler arasında Mars Heykeli, ''Dionysos'un Düğünü'' ve ''Çingene Kızı'' olarak adlandırılan ''Mainad Mozaiği'' var. Gaziantep Büyükşehir Belediyesinin yaptırarak Kültür ve Turizm Bakanlığı'na devrettiği Zeugma Mozaik Müzesi'nin yanı sıra Gaziantep Arkeoloji Müzesi, Medusa Arkeolojik Cam Eserleri Müzesi, Gaziantep Savaş Müzesi, Emine Göğüş Mutfak Müzesi, Gaziantep Savunması ve Kahramanlık Panorama Müzesi, Gaziantep Mevlevihanesi Vakıf Müzesi, Bayazhan Kent Müzesi, Hasan Süzer Etnoğrafya Müzesi, Yesemek Açık Hava Müzesi de kentte gezilebilecek müzeler arasında. Müzelerin yanı sıra hala eserlerin yer aldığı Zeugma ve Dülük Antik Kenti, Zincirli Ören Yeri, Tilmenhöyük, Sakcagözü, Cıncıklı Ören Yeri ve Gaziantep Dolmen Mezarları da kültür ve tarih meraklılarını bekliyor. Müzelerin ve tarihi ören yerlerinin yanı sıra Gaziantep kent merkezinde yer alan tarihi Gaziantep Kalesi de içinde yer alan Gaziantep Savunması ve Kahramanlık Panorama Müzesi ile görülmeye değer. Müzede, Antep savunması, Antep'in işgali, yapılan anlaşmalar, açılan cepheler, bu cephelerde savunma yapan kahramanlar, taarruzlar, harekatlar, savunmada üstün yararlılık gösteren kişiler ve halkın yaşadığı zorluklar resimler, rölyefler, heykeller, yüksek kabartma rölyefler, maketler, büstler ve bilgi panoları aracılığıyla anlatılıyor. Gaziantep Kalesi çevresinde başlayan 5.5 kilometrelik ''Tarih ve Kültür Yolu'' üzerindeyse turistlerin ve ziyaretçilerin görmek isteyeceği Naib Hamamı, otantik bir ortamda dinlenebilecek Kır Kahvesi, 500 yılı aşkın bir geçmişe sahip olan bakır işlemeciliğinin sürdürüldüğü ve Gaziantep Büyükşehir Belediyesi tarafından yeniden dizayn edilen Bakırcılar Çarşısı var. Bakırcılar Çarşısı, Gaziantep'ten yakınları için hediyelik eşya almak isteyenler için de tercih edilen bir mekan. Ulu önder Atatürk'ün nüfusa kayıtlı olduğu Bey Mahallesi de bu yol üzerinde yer alıyor. Neredeyse harabe bir haldeyken restorasyon çalışmaları sonucu yeniden ayağa kalkan Aziz Bedros Kilisesi de Ömer Ersoy Kültür Merkezi olarak hizmet veriyor. Gaziantep, kültür ve tarihin yanı sıra modern yapılarıyla da Güneydoğu Anadolu Bölgesi'nin ''Paris''i olarak nitelendiriliyor. Gaziantep Büyükşehir Belediyesinin yaptırdığı ilk sivil gezegenevi, denemek, öğrenmek ve eğlenmek isteyen ziyaretçileri bekliyor. Bu arada, doğayla iç içe olmak isteyenlerin Gaziantep'teki uğrak yerlerinden biri de Türkiye'nin en büyük, Avrupa'nın ise hem hayvan tür sayısı hem de alan bakımından üçüncü büyük hayvanat bahçesi olma unvanına sahip olan Gaziantep Doğal Hayatı Koruma ve Hayvanat Bahçesi. Bahçedeki hayvan sayısı yeni yavrularla birlikte 4 bin 552'ye ulaştı. Gaziantep'te uğranması gereken, tarihi ve doğal güzelliğiyle dikkat çeken yerlerden biri de Rumkale. Gaziantep'in, Yavuzeli ilçesine bağlı Kasaba köyünün yakınında bulunan Rumkale, Gaziantep şehir merkezinden 62 kilometre uzaklıkta. Merzimen Çayı'nın Fırat Nehri'yle birleştiği yerde, dik kayalar üzerinde yer alan Rumkale'ye Kasaba köyü ve Halfeti'nden teknelerle kolayca ulaşılabiliyor. Üç yanı zümrüt yeşili göl ve bunu çevreleyen dik, sarp kayalıklı tepelerle çevrili doğa ve insan harikası olan Rumkale'den, Zeugma Antik Kenti'ne geçmek de mümkün. Gaziantep Teknesi, isteyen ziyaretçileri Rumkale ve Zeugma Antik Kenti arasında taşıyacak.

Anadolu'nun en eski şehirlerinden biri olan Kahramanmaraş, doğal güzellikleri, tarihi ve kültürel değerleriyle tatil cennetlerinden biri. ''Dondurma diyarı'' olarak ta bilinen Kahramanmaraş, doğal güzellikleriyle yürüyüş, dağcılık, yayla turizmi, kuş gözlemciliği ve foto safariyi tercih etmek isteyenlere eşsiz seçenekler sunuyor. Doğaseverlerin kentte mutlaka görmesi gereken yerlerin başında Kahramanmaraş-Andırın karayolundaki Başkonuş Yaylası geliyor. 1800 metre yükseklikteki Sedir ve köknar ağaçlarıyla çevrili yaylada, doğaya bırakılan geyiklerin görüntüsü, bölgeye farklı bir güzellik katıyor. Kahramanmanmaraş'ın güneyinde şehre 36 kilometre uzaklıkta 2 bin 300 metre yüksekliğindeki 39. tabiat parkı Yavşan Yaylası, doğal olarak yetişen ağaç türleriyle doğaseverlere farklı bir seçenek sunuyor. Yavşan Yaylası doğayla başbaşa ve zengin bitki türlerinin yakından görmek isteyenlerin mutlaka görmesi gereken yerlerden biri. Sağlık turizminin de ivme kazandığı Kahramanmaraş'ta merkeze bağlı Ilıca beldesindeki kaplıcalar, özellikle il dışından gelen vatandaşların uğrak yeri. Yazın nüfusu 50 bine ulaşan belde, 50 pansiyonla hizmet veriyor. Beldede turizm mevsimi Nisan ortasından Kasım ayı ortasına kadar sürüyor. Kahramanmaraş'ın Ekinözü ilçesindeki bulunan Cela İçmeleri ise Türkiye'nin 10 büyük içmesinden biri olarak değerlendiriliyor. Yapılan tetkik ve analizlerde başta böbrek ve idrar yolları olmak üzere pek çok hastalığa yararı olduğu belirtilen içmedeki özel çamurun da cilde yararı olduğu ifade ediliyor. Anadolu'nun ilk yerleşim birimlerinden biri olarak kabul edilen Döngel köyü, ulaşım kolaylığı ve şelalesiyle alternatif turizmi tercih edenlerin görmesi gereken yerlerden. Döngel Mağarası'nın içerisinde büyük bir çağlayan da bulunuyor. Mağara etrafında oluşturulan kamp merkezi de yılda bir kez dağcıları bir araya getiriyor. Şehre 20 kilometre uzaklıktaki Gavur Gölü, kuş gözlemciliği yapmak isteyenlere bulunmaz fırsatlar sunuyor. Afşin ilçesinin Yazıköy, Çamiçi, Örenderesi ve Binboğa ormanlık alanları çam ağaçları ve mesire alanlarıyla gerek kamp yapmak isteyenler için gerekse günübirlik geziler için ideal. Binboğa Dağları ise atlı doğa yürüyüşü yapmaya elverişli bir bölge. Fotoğraf meraklıları tarafından tesadüfen keşfedilen 2 bin 400 metre yüksekliğindeki Uludaz, yaz aylarında uğurböceklerinin resitaline şahitlik ediyor. Gün batımı ve uğurböceklerini izlemek isteyenler 70 kilometre uzaklıktaki zirveye çıkarak bulutların arasında farklı bir güzelliği yaşıyor. Kaleler şehri olarak da bilinen Kahramanmaraş'ın Andırın ilçesinde 23 adet kale yer alıyor. Geçmişin izlerini hala üzerinde barındıran kaleler, tarihi dokuyu burada rahatlıkla görebilir. Kent merkezine 8 kilometre mesafede Ahir Dağının zirvesinde bulunan Karagöl, yaz kış ziyaretçilerin akınına uğuruyor. Afşin ilçesinde bulunan Eshab-ı Kehf külliyesi inanç turizmi açısından önemli potansiyele sahip. İlçe merkezinde külliye şeklinde bulunan Eshab-ı Kehf, yabancı turistlerin özellikle ziyaret ettikleri yerlerden biri. Türkiye'nin önemli su kaynaklarına sahip olan Kahramanmaraş, barajlarıyla da dikkat çekiyor. Kent merkezine 12 kilometre mesafede arka arkaya sıralanan Sır, Kılavuzlu ve Menzelet barajları su sporları yapmak isteyenlerin tercihi. Özellikle çam ağaçlarıyla çevrili Menzelet barajı mavi ve yeşilin tonlarını buluşturuyor.

Kommagene Krallığı'na ait dev tanrı heykellerinin yer aldığı Nemrut Dağı, tarihi Perre Antik Kenti ve 40 bin kuşa ev sahipliği yapan Doğal Milli Parka sahip olan Adıyaman, yerli ve yabancı turistleri bekliyor. Adıyaman'a gelen turistler kültür ve inanç turizmi için en önemli bir merkez olan Nemrut Dağı'nın yanı sıra Adıyaman Kalesi, Kahta Kalesi, Cendere Köprüsü, Karakuş Tümülüsü, Dikilitaş Tümülüsü Perre Antik Kenti ve kaya mezarları, Üçgöz Kül Şehri Harabesi, Malpınarı Kaya Yazıtı, Mor Petrus Mor Paulos Kilisesi, Ulu Cami, Mahmut Ensari Türbesi, Oturakçı Pazarı, Adıyaman Müzesi, Oturakçı Pazarı, Tuz Hanı gibi yerleri gezebilir. Kent merkezindeki Mor Petrus Kilisesi'ne gelen turistler, pazar günleri yapılan ayini de izleyebilir. Özellikle güneşin doğuşunu ve batışını seyretmek için turistlerin akın akın geldiği Nemrut Dağı ören yerinde, Kommegene Kralı 1. Antichos için yapılan anıt mezar, 10 metre yüksekliğinde tahtlar üzerinde sıralar halinde oturmuş dev tanrı heykelleri misafirlerini karşılıyor. Gölbaşı ilçesi sınırlarınında bulunan ve 40 bin kuşa ev sahipliği yapan Gölbaşı Doğal Milli Parkı, Besni ilçesi yakınlarındaki eski Besni ören yeri de önemli turistik mekanlar arasında yer alıyor.

5 bin 500 yıllık geçmişe olan Kilis, ülkemizde inanç ve kültür turizmi açısından büyük bir öneme sahip bulunuyor. Dünyadaki en eski 118 yerleşim biriminden biri olması, şehir içerisinde 300'e yakın tarihi değeri olan tescilli yapısı, 150 civarında arkeolojik alanı ile adeta tarih mozaiğini oluşturan Kilis'te dünyadaki semavi dinlerin ve bunların öncesindeki dinlerin kesiştiği her şeyi bulmak mümkün. Ülkemizdeki dört şehitliğin (meşhetlik) bir tanesinin bulunduğu Kilis'te, 650'nin üzerinde şehit sahabe var. Peygamber Efendimizin vahiy katibi Şurahbil Bin Hasene Hazretleri ile Şeyh Muhammed Bedevi Hazretleri, Talha ve Zübeyr Hazretleri, daha yüzlerce sahabe türbesi bizim gizli hazinemiz olarak burada yer alıyor. Kent merkezine 24 kilometre uzaklıktaki Ravanda Kalesi ile Kurukastel Ören Yeri, Ağcakent Ören Yeri, Polateli ilçesindeki anıt mezarı, Topdağı Köyü'ndeki kaya mezarları, Çatalhöyük, Şeyh Mahsur Türbesi, Şeyh Muhammed Bedevi Türbesi, Küt Küt Dede Türbesi, Ulu Cami, Akcurun Cami, Ali Çavuş Cami, Hoca Hamamı, Paşa Hamamı, Salih Ağa Kasteli, Fellah Kasteli, Nemika Kasteli, Neşet Efendi Konağı, Ahmet Bey Konağı ve önemli bir doğa müzesi olan Oylum Höyük gezilebilecek yerlerden sadece birkaçı. Kabaltlarının bulunduğu dar sokakları dolaşmanın, tarihe ışık tutan taş evleri ve hamamları gezmenin, yüzyıllardır akan kastellerden su içmenin, Hz. Ömer döneminde İslam topraklarına katılan kentte ibadethane ve mevlevihanede huzura varmanın, İslam büyüklerinin türbelerini ziyaret etmenin ayrıcalığını yaşamak isteyenler Kilis'i mutlaka ziyaret etmeliler.

Yaz tatilini deniz ve kum seçeneğinden yana kullanmak istemeyenler, Güneydoğu Anadolu Bölgesi, tarihsel zenginliğinin yanı sıra inanç ve kültür turizmiyle kapılarını ardına kadar açıyor. Son yıllarda kültür ve inanç turizminin ilgi odağı olan, dinlerin, dillerin ve kültürlerin kol kola olduğu Güneydoğu Anadolu Bölgesi, zengin tarihsel geçmişini paylaşmak için meraklılarını bekliyor. Bölgenin en önemli kenti olan ve 33 medeniyete ev sahipliği yapmış Diyarbakır, konuklarını görkemli surlarıyla karşılıyor. Kuruluşu kesin olarak bilinmeyen, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün Diyarbakır gezisi sırasında himayesine aldığı kentin kalesi, MS 349 yılında Roma İmparatoru II. Constantius zamanında onarılmış ve etrafı surlarla çevrilmiş. 33 uygarlığın izlerini taşıyan 5 bin 700 metreden oluşan surlar oyma, kabartma motifler ve yazıtlarla bezeli. Sönmüş bir volkan olan Karacadağ'dan çıkan bazalt taşlarla yapıldığı için bozulmadan günümüze kadar gelebilen Diyarbakır Surlarını, kent merkezine yaklaşık 20 dakika mesafedeki tarihi Keçi Burcu'nun üzerinden akşam üstü serinliğinde izlemenin tadına doyum olmaz. Sur ilçesinde MS. 639 yılında Roma tapınağına kurulduğu düşünülen bir kilisenin üzerine inşa edilen Diyarbakır Ulucami, Roma döneminden kalan devşirme taş malzemelerin kullanımı ile Selçuklu, Artuklu, İnaloğulları ve Osmanlı dönemindeki eklemelerle pek çok dönem ve kültürün özelliklerini yansıtıyor. Selçuklu geleneğini yansıtan Anadolu'daki en erken ve en anıtsal cami olarak nitelendirilen cami, planı ve mimari açıdan Şam'daki Emeviye Camisi'yle benzerlik gösteriyor. Avlusu, avlu etrafındaki müştemilatı, maksureleri, medreseleri ve kıble yönündeki haremiyle hem Artuklu geleneğini devam ettiren cami, kare kesitli minaresiyle ve anıtsal yapı oluşu nedeniyle İslam'ın 5. Harem-i Şerif'i olarak da nitelendiriliyor. Ünlü bilgin El Cezeri'nin yaptığı güneş saatinin bulunduğu cami, ziyaretçilerin görmeden gitmedikleri değerler arasında. Yüzyıllarca, aralarında Hurri Mitanniler, Asurlar, Urartular, Medler, Romalılar, Sasaniler, Artuklular ve Akkoyunlular gibi çok sayıda medeniyete ev sahipliği yapmış, inanç zenginliğinin hoşgörüyle harmanlandığı, farklı inanç ve kültürlerinin aynı sokağı paylaştığı, çan ve ezan sesinin birbirine karıştığı, kültürel zenginliği ile baş döndüren kadim kent Diyarbakır... Kentin simgesi surların ana kısmını oluşturan ve her dönem yönetim merkezi olmuş alanda yer alan M.S 2. yüzyıla ait St. George Kilisesi, Artuklu Hanı ile Cumhuriyet ve Osmanlı döneminin mimari özelliklerini yansıtan yapılarıyla ünlü İçkale, restorasyon çalışması sürmesine rağmen turistlerin gözde mekanı olmaya devam ediyor. Kahvaltıyı tarihi Hasanpaşa'nın veya Sülüklü Han'ın mistik atmosferinde yaptıktan sonra Diyarbakır'ın yetiştirdiği ünlü kişiliklerden Cahit Sıtkı Tarancı'nın doğup büyüdüğü müze ev, Diyarbakırlı Türk fikir adamı Ziya Gökalp'in doğduğu ev, Anadolu'daki ilk tıp eğitim merkezlerinden biri olan Mesudiye Medresesi ile Zinciriye Medresesi, Cemil Bey Konağı, İskender Paşa Konağı, Süleyman Nazif Konağı, Ahmet Arif Edebiyat Müzesi görülebilir. Diyarbakır'dan 3 kilometre uzaklıktaki hakim bir tepeye kurulu tarihi Erdebil Köşkünü gezen ziyaretçiler, Ongözlü Köprü ve altından akan Dicle Nehri, karşısında Kırklar Dağı ve bütün ihtişamıyla tarihi Diyarbakır Surlarını izleyerek günün yorgunluğu atabilir ve bir yandan da yöreye özgü yemeklerin tadına bakabilirler. Eski Diyarbakır olarak da tanımlanan Sur ilçesinde 15. yüzyılda yapılan Şeyh Matar Cami, hemen karşısındaki 19. yüzyıla ait Mor Petyum Keldani Kilisesi ve Ermeni Surp Gregos Kilisesi, 16. yüzyıla ait havra, Osmanlılara ait Paşa Hamamı ile kentin geleneksel sivil mimari örneklerini yansıtan tarihi evlerin bir arada bulunduğu, çan ve ezan seslerinin birbirine karıştığı Yenikapı Sokağı, hoşgörü örneğini yansıtırken, Hz. Süleyman Camisi ve peygamber ve sahabe mezarları inanç turizminde alternatif seçenekler sunuyor.

Diyarbakır-Bingöl karayolu ayrımındaki Asur Kralığı'na ait çivi yazılı kitabelerle kabartmaların bulunduğu, sarkıt ve dikitleriyle doğa harikası olan Bırkleyn Mağaraları görülmeye değer. Bırkleyn Çayı, antik yolla birleşmeden önce yerin altında akıp ve doğal bir tünelden sonra yeniden yukarıya çıkıyor. Bu özel oluşumdan ötürü buradaki mağaraya Bırkleyn Mağaraları veya Dicle Tüneli isminin verildiği belirtiliyor. Antik çağlarda bu suyun kaybolduğu, toprağın altına indiği yer ''Dünyanın Bittiği Yer'' olarak tanımlanan Bırkleyn ile Silvan ilçesindeki Hassuni Mağaraları da alternatif turizm meraklılarının ilgisini çeken alanlar arasında. Anadolu'nun en eski mağara yerleşimlerinden biri olan Hilar Mağaraları'nın tarihi ise MÖ 12 binlere kadar gidiyor. Geçici yerleşimlere sahne olan, özellikle Geç Roma Dönemi'nde yerel eyaletlerin hakimiyetinde kaya mezarı olarak kullanılan Çayönü ve Hilar mağaralarındaki kazı çalışmasında Artuklular, Bizans, Roma ve Osmanlılara ait sikkeler ve buluntular açığa çıkarken, hem Çayönü hem de Hilar, dünyada insanlığın ilklerini barındırması açısından bütün görkemiyle tarihi merak eden ziyaretçilerini bekliyor. Çermik ilçesindeki Kapadokya'ya benzeyen Gelincik Dağı ise doğal güzelliğini meraklılarıyla buluşturuyor. Kentin güneyindeki Dicle Vadisi'nin hakim bir noktasında bulunan Atatürk Köşkü de Diyarbakır denilince ilk akla gelen mekanlar arasında... Gazi veya Seman Köşkü de denilen, Büyük Önder Mustafa Kemal Atatürk'ün 2. Ordu Komutanı olarak Diyarbakır'a geldiği zaman kaldığı köşkte Atatürk'ün, kullandığı eşyalar bulunuyor. 1937 yılında Diyarbakır Belediyesince alınan köşk, Atatürk'e armağan edilmiş. Kentte gelen konukların hayranlıkla izlediği köşk, mutlaka görülmesi gereken mekanlardan biri.

Tarih boyunca Sümerler, Akadlar, Babil, Hitit, Asur, Urartu, Roma, Abbasiler, Selçuklular ve Osmanlılara ev sahipliği yapan Mardin'in daracık sokaklarında yürürken her an tarihi bir yapıyla karşılaşmak mümkün. Oya gibi işli evleriyle, büyülü bir atmosferde konuklarını ağırlayan Mardin, 600 yıllık Kırklar Kilisesi, 7 bin yıllık geçmişi, çok sayıda tarihi ve kültürel varlığıyla göz kamaştırıyor. ''Gecesi gerdanlık, gündüzü seyranlık'' olarak tanımlanan Mardin'de Cumhuriyet Meydanı'nda bulunan Artuklu dönemine ait 13. yüzyıl yapısı Latifiye Camisi, Zinciriye Medresesi ile 1. Cadde'de ustaların maharetli ellerinden çıkan telkari gümüş işleri turistlerin ilgi odağı olmaya devam ediyor. 1. Cadde'de 200 yıllık ve hala postane binası olarak kullanılan tarihi yapı, hemen karşısında Şehidiye Medresesi, Hz. Muhammed'in ayak izinin bulunduğu Sıttiradviye Medresesi, Ulu Cami Mahallesi'ndeki Ulu Cami ve Deyrulzafaran Manastırı, Mardin'e gelen konukların mutlaka görmeleri gereken yerler arasında. Mardin'den 30 kilometre uzaklıkta, dünyanın ilk baraj kalıntılarının bulunduğu Dara Harabeleri ile kent merkezindeki 13. yüzyıla ait Kasımiye Medresesi'nde tarihle iç içe gün batımının doyumsuz tadına varılabiliyor. Midyat ilçesinin 23 kilometre güneydoğusundaki Mor Gabriel, Deyrulumur Manastırı da dünyada 3'ncü büyük manastır olarak, tarih boyunca yaşadıklarını konuklarına adeta fısıldıyor.

Batman'a 35 kilometre mesafedeki Dicle Nehri kıyısındaki tarihi Hasankeyf, mutlaka görülmesi gereken bir yer. Bir zamanların ilim ve kültür merkezi Hasankeyf'te MS 4. yüzyılda kurulan kaleyse Diyarbakır çevresini ele geçiren Bizans İmparatoru Konstantinos'un bölgeyi korumak amacıyla inşa ettirdiği iki sınır kalesinden biri. Zengin tarihi yapısıyla son yılların ilgi çeken mekanlarından olan tarihi Hasankeyf ilçesi, ilginç mağaraları ve farklı dokusuyla tatilciler için mükemmel bir seçenek. İnsanda sonsuzluk duygusu yaratan Hasankeyf'te Dicle Nehri'nin serin sularına kurulan masalarda ayaklar serinliğe bırakılırken, yöreye özgü alabalığın tadına bakmadan ayrılmamak gerekiyor. Batman'ın Sason ilçesi yakınlarındaki 2 bin 993 rakımlı Mereto Dağı da ihtişamlı görüntüsüyle dağcılık, kışın kayak sporu yazın ise yayla turizmi için iddialı bir seçenek. Şırnak'ın Cizre ilçesi bulunan Hz. Nuh Türbesi, Mem-u Zin Türbesi, İsmail Ebul'İz Müzesi, Siirt'te de Ziyaret beldesindeki Veysel Karani Türbesi ile Aydınlar ilçesindeki İbrahim Hakkı Hazretleri Türbesi, mutlaka görülmesi gereken mekanlar arasında. Ayrıca Siirt'e yöreye özgü büryanla etin farklı bir lezzeti tadılabilir.

İnanç ve kültür turizminin önemli mekanlarından Şanlıurfa, doğal güzellikleri, mimarisi ve tarihi eserleriyle ziyaretçileri bekliyor. 11 bin 500 yıllık tarihi geçmişi ve Musevi, Hristiyan ve İslam dinlerinin peygamberlerinin atası olarak kabul edilen Hz. İbrahim'in doğduğu ve yaşadığı kent olan Şanlıurfa, bu yönüyle bölgenin en önemli inanç turizmi merkezleri arasında yer alıyor. Yerli ve yabancı ziyeretçiler kent merkezinde Hz. İbrahim'in doğduğu ve dönemin hükümdarı Nemrut tarafından ateşe atıldığı yer olarak rivayet edilen Balıklıgöl'deki Halilürrahman ve Aynzeliha gölleri ile Dergah makamını ve şehir merkezindeki tarihi öneme sahip camileri ziyaret ediyor. Ayrıca kentin eski mahallelerindeki dar sokaklar, geçmişin izini sürenlerin uğrak mekanları arasında yer alıyor. Restorasyonu ve çevre düzenleme işlemi tamamlanan Şanlıurfa Kalesi'nden Hz. İbrahim'in ateşe atıldığı esnada bağlandığına inanılan temsili mancınıkları görme ve aynı mekanda kafe olarak hizmet veren doğal mağaralarda yöresel yemekleri tadarak, menengüç kahvesini yudumlama imkanı bulan ziyaretçiler, aynı zamanda Şanlıurfa manzarasını da seyretme imkanı buluyor. Hz. Eyyüp'ün çile çektiği mağaranın bulunduğu Eyyübiye Mahallesi'ndeki makam ile Balıklıgöl Yerleşkesindeki çeşitli türbeler de ziyaretçilerin en çok ilgi gösterdiği alanlar arasında yer alıyor. Dünyanın ilk İslam üniversitesinin kalıntılarının yer aldığı Harran ilçesinde rasathane, Emeviler Dönemi'nden kalma Ulu Cami ile kümbet evler de ziyaretçilerin uğrak mekanları arasında bulunuyor. GAP kapsamında Birecik Barajı'nda su tutulmaya başlanmasıyla bir bölümü sular altında kalan Halfeti ilçesine gelen turistler, doğallığını büyük ölçüde koruyan ilçede, tekne turlarıyla İncil'in bir nüshasının yazıldığı yer olarak bilinen Rumkale ile Zeugma Antik Kenti'ni görme imkanı elde ediyor. Şanlıurfa'nın Viranşehir ilçesi yakınlarında bulunan ve Hz. İbrahim'in türbesinin bulunduğu yer olarak bilinen Eyyüp Nebi beldesi, özellikle dini bayramlarda ve cuma geceleri, çevre il ve ilçelerden ziyaretçilerin akınına uğruyor. Beldede Hz. Eyyüp'ün yanı sıra eşi Hz. Rahime ve Hz. Elyasa Peygamber'in türbeleri yer alıyor. Şanlıurfa'nın Siverek ilçesi yakınlarındaki Karacadağ Kayak Merkezi, bölge halkının yanı sıra Diyarbakır, Adıyaman ve Batman'dan gelen pek çok kayak tutkununun uğrak yeri. Gövde hacmi bakımından dünyanın sayılı barajları arasında gösterilen Atatürk Barajı ve Bozova ilçesi yakınlarındaki Çatak bölgesi de doğal güzelliğiyle bölgenin önemli ziyaret mekanlarını oluşturuyor. 70 bin civarındaki esere ev sahipliği yapan Şanlıurfa Müzesi ile kentin kurtuluşu sırasında sergilenen silah ve söz konusu dönemde kullanılan malzemelerin sergilendiği Kurtuluş Müzesi de önemli turizm alanlarından. Birkaç günlük turlarla Şanlıurfa'ya gelen turistlerin bir bölümü de konuk evlerinde haftanın belli günlerinde düzenlenen sıra gecelerine katılarak, bölgenin müzik kültürünü keşfetme olanağı bulunuyor.

Selçuklu, Osmanlı ve Cumhuriyet dönemine ait birçok önemli eseri bünyesinde barındıran ''Aşıklar Kenti'' Sivas, tarih, kültür ve inanç turizmi açısından önemli bir merkez konumunda. Çifte Minareli Medrese, Şifahiye Medresesi, Gökmedrese, Buruciye Medresesi başta olmak üzere yörede bulunan birçok tarihi eser, kente gelen ziyaretçileri büyülüyor. Sivas kent merkezine gelen turistler, yöredeki medreseleri, hanları, hamamları, tarihi camileri, konakları gezme fırsatı buluyor. Tarih, kültür, inanç, kaplıca ve doğa turizminin bir arada yapılabildiği Sivas, turistlere alternatif tatil imkanlarını bir arada sunuyor. Büyük Önder Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşlarının 4 Eylül 1919'da Kurtuluş Savaşı'na ışık tutacak kararları aldığı Sivas Kongresi'ne ev sahipliği yapan kent, bu yönüyle de ayrı bir önem taşıyor. Ulu Önder Atatürk'ü milli mücadele döneminde 108 gün konuk eden, o yıllarda adeta milli mücadelenin karargahı konumunda olan Sivas, bir Cumhuriyet kenti. Ulu Önder Atatürk'ün ''En büyük eserim'' dediği Cumhuriyetin temellerinin atıldığı kentte, Sivas Kongresi'nin yapıldığı bina da Atatürk Etnografya ve Kongre Müzesi olarak turistleri ağırlıyor. Müze, kente gelen ziyaretçilerin gezmeden gitmemesi gereken tarihi eserler arasında yer alıyor. Özellikle, Atatürk Odası ve Sivas Kongresi'nin gerçekleştirildiği salon ziyaretçilerin ilgi odağı oluyor. Kongre salonunda delegelerin oturduğu sıralar ve o dönemi yansıtan eşyalar, ziyaretçiler üzerinde büyük bir manevi etki bırakıyor. Arkeoloji Müzesi'nin de bulunduğu Sivas'ta, Hititlere ait önemli yerleşim yerleri de bulunuyor. Yıldızeli ilçesine bağlı Kayalıpınar köyündeki Kayalıpınar ve Altınyayla ilçesindeki Sarissa harabe ören yerleri, tarih turizmi açısından önem arzediyor. Konaklarıyla da birçok eşsiz eserin bulunduğu Sivas'ta, Susamışlar, Abdi Ağa, Osman Ağa, İnönü ve Akaylar Konağı gibi tarihi yansıtan konaklar ziyaretçilerini bekliyor. Kangal ilçesine bağlı Alacahan beldesinde, Selçuklu Hükümdarı Alaattin Keykubat tarafından 1150-1180 yıllarında yaptırılan tarihi Alacahan Kervansarayı da görülmesi gereken tarihi mekanlardan biri.

Sivas'ın Divriği ilçesinde, Birleşmiş Milletler Eğitim Bilim ve Kültür Örgütü'nün (UNESCO) Dünya Kültür Mirası Listesinde yer alan Divriği Ulu Camii ve Darüşşifası'nı, yerli ve yabancı birçok turist ziyaret ediyor. ''Görmeden ölmeyin'' sloganıyla tanıtımı yapılan Divriği Ulu Camii ve Darüşşifası, mimari yapısıyla görenleri büyülüyor. Anadolu beyliklerinden Mengücekoğulları döneminde yapılan eşsiz yapı, inanç ve tarih turizmi açısından önemli bir eser olarak gösteriliyor. Özgün mimarisi, estetik, kültürel ve evrensel değeriyle 13. yüzyılda kadın-erkek eşitliğini de simgeleyen bir anıt olarak nitelendirilen Divriği Ulu Camii ve Darüşşifası, Avrupalı bilim adamlarınca ''Anadolu'nun El-Hamrası'' olarak görülüyor. Yerli ve yabancı turistlerin uğrak mekanı olan ve Anadolu erken dönem mimarisinin en seçkin örneklerinden olan Divriği Ulu Cami ve Darüşşifası, taş bezemeleri, 3 boyutlu geometrik stilleri, mimari özellikleri ve manevi havasıyla eşsiz bir eser. Caminin batı kapısında, ikinci namazı vaktinde ortaya çıkan ''Namaz Kılan İnsan Silueti'' ise görenleri adeta hayrete düşürüyor. Turistler, bu silueti görebilmek için ziyaret saatlerini ikindi namazı vaktine denk getiriyor. Divriği Kalesi ve yöredeki konaklar da turistlerin beğenisini topluyor.

Kangal ilçesine 13 kilometre uzaklıktaki Kangal Balıklı Kaplıcaları'nın Türkiye'deki tüm kaplıcalar içinde kendine özgü bir yapısı var. Yaklaşık 36-37 derece sıcaklıkta yaşayan ve ''doktor balıklar'' olarak nitelendirilen balıklarıyla ünlü kaplıca, en çok sedef hastalığı bulunan kişilerce tercih ediliyor. Sedef hastalığının tedavisini iyi geldiği belirtilen kaplıcalara, yurt içi ve yurt dışından çok sayıda turist geliyor. Kangal Balıklı Kaplıcalarında ''doktor balıkların'' sihirli dokunuşlarını hissetmeden kentten ayrılmamak gerekiyor. Kangal'daki doktor balıkları gören tatilciler, yöredeki Kangal köpeği üretim çiftliklerini de ziyaret edilmeli. Konuklar, Anadolu insanının yüzyıllardır yanında olan, evini ve sürüsünü koruyan dünyaca ünlü Kangal köpeklerini görmeli. Turistler, irilikleriyle dikkati çeken ve Evliya Çelebi'nin ''Aslan kadar kuvvetli'' diye söz ettiği bu köpeklerle fotoğraf çektirebilir. Tatilde kaplıcaya gitmek isteyenler Sıcak Çermik ve Soğuk Çermik kaplıcalarını ziyaret edebilir. Ayrıca Sivas Belediyesi'nce bir süre önce yeniden düzenlenen ve çok güzel bir görünüme kavuşturulan Paşabahçe Mesire ve Piknik Alanı ile AKSU Parkı, kente gelenlerin ziyaret ettiği mekanlar arasında. Sivas Şehit Aileleri ve Gazileri Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği binasındaki Şehitler Müzesi ile Yukarı Tekke Mezarlığı'nda bulunan askeri şehitlikteki anıevi de çok sayıda kişi tarafından ziyaret ediliyor. Şehitlerin fotoğraflarının, kişisel eşyalarının ve ailelerine yazdıkları mektupların sergilendiği bu müzeler, ziyaretçileri duygulandırıyor.

Sivas'ın Koyulhisar ve Gemerek ilçelerinde ise yayla turizmi yaygın. Koyulhisar ilçesindeki Eğriçimen Yaylası, buz gibi suyu, oksijeni bol havası, yemyeşil doğası ile çok sayıda turisti yöreye çekiyor. Gemerek ilçesindeki Çat Yaylası da doğasıyla insanları etkiliyor. Özellikle yerli tatilcilerin tercih ettiği yaylalarda turistler, çadır da kurabiliyorlar. Sivas'ın önemli doğal güzellikleri arasında yer alan Gürün ilçesindeki Gökpınar Gölü ve Şuğul Kanyonu da eşsiz doğasıyla görenleri büyülüyor. Turkuaz mavisi görünümüyle adeta doğal bir akvaryumu andıran Gökpınrar Gölü, doğa tutkunlarının uğrak mekanı olurken, Şuğul Kanyonu ise dağcılık sporu ile uğraşanlar ve doğa yürüyüşü sevenlerce tercih ediliyor. Gemerek ilçesine bağlı Sızır beldesindeki Sızır Şelalesi de Sivas'ın önemli doğal güzelliklerinden biri olarak göze çarpıyor. Sızır Şelalesi, özellikle doğa fotoğrafçılarının uğrak mekanı oluyor. Ayrıca, Suşehri ilçesindeki Kılıçkaya Baraj Gölü'nde de kayık ve tekneyle gezinti yapabilmek mümkün. Ulaş, Zara Tödürge, Hafik gölleri başta olmak üzere birçok sulak alan da, doğa tutkunları tarafından ziyaret ediliyor. Türkiye'nin en uzun nehri Kızılırmak ile bu ırmağın başlıca kolları olan Tecer ve Yıldız Irmağı, yörenin doğasına ayrı bir güzellik katıyor. Sivas'tan doğup Karadeniz'e dökülen Kızılırmak, doğa tutkunları için bir alternatif mekan olarak göze çarpıyor. Yine Yeşilırmak'ın kollarından biri olan Kelkit Çayı da Sivas'ın Kelkit Vadisi'ndeki ilçeleri Akıncılar, Suşehri ve Koyulhisar'ın doğası açısından büyük önem arz ediyor. Yıldız Dağı, Köse Dağ ve Tecer Dağı, dağcılıkla uğraşanların tercih ettiği mekanlar arasında.

Şifa kaynağı termal turizm merkezleri, Aizanoi Antik Kenti ve Frig Vadisi gibi tarihi, kültürel değerlerinin yanı sıra ''Cihan Devleti'' Osmanlı'nın kuruluşuna, Anadolu'nun kurtuluşuna tanıklık eden toprakları barındıran ''Çini, porselen ve seramik başkenti'' Kütahya, büyük şehirlere yakınlığı ve ulaşım imkanlarının kolaylığıyla ziyaretçilerini bekliyor. Anadolu'nun batısında yer alan ve 7 bin yıllık tarihi geçmişe sahip Kütahya, ülke nüfusunun çoğunluğunun yaşadığı büyük kentlere yakınlığıyla biliniyor. Kütahya il merkezi, Eskişehir'e 78, Bursa'ya 173, Ankara'ya 311, Konya'ya 323, İzmir'e 334, İstanbul'a 352 kilometre uzaklıkta bulunuyor. Sağlık turizminin önde gelen illerinden Kütahya'nın Gediz ilçesinde 2, il merkezi, Tavşanlı, Simav, Emet, Hisarcık'ta 1'er olmak üzere toplam 7 termal turizm merkezi, şifa arayanların uğrak yerleri oluyor. Hem tatilini Kütahya'da geçirmek hem de sağlık turizmi imkanlarından yararlanmak isteyenlerin en önemli alternatifi, Simav'daki Eynal Kaplıcaları. İlçe merkezine 4 kilometre uzaklıktaki Eynal, ziyaretçilerine şifa ve bol oksijen vadediyor. Kalsiyum, sodyum bikarbonat ve sülfat içeren kaplıca suyunun, romatizma, nevralji, cilt ve deri hastalıkları, böbrek taşları, siyatik, kireçlenme ve sedef hastalıklarına iyi geldiğine inanılıyor. Simav Belediyesince işletilen kaplıca alanında 1000'den fazla yatak kapasiteli iki otel ve apart ünitelerden oluşan konaklama tesisleri yer alıyor. Odalarda termal banyo imkanından yararlanılabiliyor. Eynal Kaplıcaları'nda büyük ve küçük olmak üzere iki Türk hamamı, termal aqua park, restoran, toplantı salonu, piknik alanları, çay bahçeleri, spor alanları bulunuyor. İl merkezine geldikten sonra kara yoluyla 115 kilometre katederek ulaşılan Gediz ilçesindeki Ilıca ve Murat Dağı Kaplıcaları, romatizmal hastalıklar, mide, bağırsak, karaciğer, safra kesesi, eklem ve kireçlenme rahatsızlıklarıyla metabolizma hastalıklarının tedavisine destek oluyor. Ilıca Kaplıcaları'nda 464 yatak kapasiteli apart ünitelerden oluşan konaklama tesisleri, termal havuz ve hamamlar, kür merkezi, şifa arayanlara hizmet veriyor. Kütahya'ya 16 kilometre uzaklıktaki Ilıca, Tavşanlı'daki Göbel, Emet'te yer alan Yeşil ve Kaynarca, Hisarcık'ta bulunan Esire Kaplıcaları da bu önemli şifa merkezleri arasında sayılıyor. İl merkezine geldikten sonra 57 kilometrelik kara yoluyla ulaşılan Çavdarhisar ilçesindeki Aizanoi Antik Kenti, Roma İmparatorluğu'nu günümüze taşıyan nadide eserleri barındırıyor. 1970 yılından itibaren aralıksız sürdürülen kazılarda gün ışığına çıkarılan Zeus Tapınağı, agora, hamam, stadyum ve tiyatronun yanı sıra dünyanın ilk borsası, sütunlu cadde, nekropoller, tarih turizmine ilgi duyanların mutlaka görmesi gereken yerler arasında bulunuyor. Kütahya-Eskişehir karayolunun 26. kilometresi yakınında başlayıp Ovacık köyüne kadar ilin doğusu boyunca uzanan çamlar arasındaki kayalık alanda yer alan Frig Vadisi ise Kapadokya bölgesini andırıyor. Friglerin ana tanrıçası Kybele'ye adanmış açık hava tapınakları, savunma amaçlı yapılar, kayaların oyulmasıyla oluşturulan barınak, mezar odaları, ağıl, ahır, sarnıç, ambar, kilise ve şapeller, ziyaretçilerini bekliyor. Merkeze bağlı Kumarı Mahallesi'nde bulunan ve Doğu Roma, Selçuklu, Germiyan, Osmanlı ile Cumhuriyet dönemlerine tanıklık eden, 1000 yıllık olduğu tahmin edilen Türkiye'nin en yaşlı anıt kestane ağacı, ziyaretçilerinin görmesi gereken şeylerden biri. Kütahya Kalesi ise il merkezine hakim bir tepede asırlardır adeta kente bekçilik yapıyor. Selçuklular döneminden kalma bir mescidin de bulunduğu kalede, 40 yıl önce yapılan ve halen işletilen ''Döner Gazino'', 45 dakikada çevresinde bir tur atarak ziyaretçilerinin kenti oturdukları yerden izlemesine imkan sağlıyor.

Milli Mücadele'nin merkezi ve Türkiye Cumhuriyeti'nin kalbi Ankara, tarihi, kültürel ve doğal güzellikleriyle keşfedilmeyi bekliyor. Ankara'ya gelenler ilk olarak Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucusu Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk'ün ebedi istirahat yeri olarak Anıttepe'deki Anıtkabir'i ziyaret ediyor. Her yıl yerli ve yabancı yüz binlerce turistin ziyaret ettiği Anıtkabir'in yerleşim alanı içerisindeki en önemli mekanlar arasında Atatürk'ün Mozolesi ve Anıtkabir Müzesi bulunuyor. Özellikle milli bayramlar ve Atatürk'ün ölüm yıl dönümünde ziyaretçi akınına uğrayan Anıtkabir, Türkiye'nin de simgelerinden biri. Anıtkabir içindeki müzede ise Atatürk'ün bazı özel eşyaları ile birlikte kendisine hediye edilen çeşitli eşyalar sergileniyor. Tören alanının güney cephesindeki iki kuleden birisi olan ve Şeref Defteri'nin de bulunduğu Misak-ı Milli Kulesi'nden girilen bir başka bölümde ise Türkiye'de ilk defa uygulanan bir teknikle Kurtuluş Savaşı sahneleri maket ve resimlerden oluşan bir panorama üzerinde canlandırılıyor. Canlandırmalar esnasında kullanılan ses efektleri ise gerçeğini aratmıyor. Anıtkabir'de ayrıca 2. Cumhurbaşkanı İsmet İnönü'nün kabri bulunuyor.

Ulus semtinde bulunan ilk TBMM binası ''Kurtuluş Savaşı Müzesi'' olarak önemli ziyaret mekanlarının başında geliyor. 120 üye ile Ankara'da toplanan ilk Meclis, 23 Nisan 1920 günü bu binada açılmış. 15 Ekim 1925 tarihine kadar bu binada çalışmalarını sürdüren Meclis, daha sonra şimdi Cumhuriyet Müzesi olan ikici Meclis binasına taşınmış. 1961 yılında İlk Büyük Millet Meclisi Müzesi olarak düzenlenen binada, 1980'den sonra yapılan düzenlemeler ile önemli belgeler ve eşyalar sergilenmeye başlanmıştır. Müze içindeki ''Riyaset Divanı'' adı verilen salon, ilk Meclis'te İcra Vekilleri Heyeti (Bakanlar Kurulu) Odası olarak ta kullanılmıştır. Salonda Atatürk'ün o günlere ait büyük boy fotoğrafları, İcra Vekileri heyetine ait fotoğraflar ile o tarihte kullanılan eşyalar vardır. ''Şer'iye Encümeni'' adı verilen bölüm ise ilk Meclis'in açıldığı günlere ait mobilya ile döşelidir. Ayrıca salon içinde Atatürk'ün Gazi unvanını ve Mareşal rütbesini aldıktan sonraki fotoğrafları vardır. Toplantı Salonu'nda da Başkanlık Kürsüsü ve önünde de milletvekillerine ait sıralar vardır. Kürsüye Atatürk'ün Kurtuluş Savaşı günlerindeki kıyafetiyle bir büstü konmuş, kürsünü arkasındaki duvarda da eski yazıyla ''Hakimiyet Milletindir'' levhası yer almaktadır.

Kültürel gezilerden hoşlananlar, Atpazarı olarak bilinen semtte bulunan Anadolu Medeniyetleri Müzesi, Anıtkabir yapılana kadar Atatürk'ün naaşının bulunduğu Etnografya Müzesi'ni, Ulus Meydanı'nda bulunan Kurtuluş Savaşı Müzesi'ni, fosil, mineral, taş ve 25 bin yıl önce Anadolu'da yaşamış insana ait yak izlerinin bulunduğu MTA Tabiat Tarihi Müzesi'ni, 19. yüzyıl başından günümüze kadar Türk resim sanatı ve yaklaşık 100 yıllık geçmişi olan Türk plastik sanatının seçkin örnekleri yer aldığı Resim ve Heykel Müzesini gezebilir. Ulus Meydanı'ndaki Roma Hamamı ve eski çağlardan bugüne kalan en önemli yapılardan Ulus'taki tarihi Hacı Bayram Camii'ni, bitişiğindeki Augustus Tapınağı'nı ve Defterdarlık ve Valilik binası arasındaki küçük meydanda bulunan, İmparator Julien'in 362 yılında Ankara'yı ziyareti anısına dikilen Julien Sütunu'nu görebilirler. Kurtuluş Savaşı sırasında Genelkurmay Başkanlığı olarak kullanılan ve bugün meteorolojik aletlerin sergilendiği Keçiören'deki Meteoroloji Müzesi'nin yanı sıra demiryollarıyla ilgili belgeler, hat açılışlarında kullanılan makaslar, değerli eşyalar, kimlik kartları, bilet ve maketlerin sergilendiği Demiryolları Müzesi önemli duraklardar biridir. Müzenin bir bölümünde ise Atatürk'ün konuk kabul odası, çalışma ve yatak odası ile banyosu yer almaktadır. 2. Cumhurbaşkanı İsmet İnönü'nün çeşitli eşyalarının sergilendiği Çankaya'daki Pembe Köşk, bugüne kadar tedavüle çıkan Osmanlı ve Türk pullarının yanı sıra 200 ülkenin pullarının sergilendiği Aydınlıkevler'deki Pul Müzesi, Selanik'te Atatürk'ün doğduğu evin örneği olan Atatürk Orman Çiftliği'ndeki Atatürk Evi ve Müzesi de Ankara'daki görülmesi gereken yerlerden bazıları. İstiklal Marşı'nın yazıldığı Tacettin Dergahı'nın da bulunduğu Altındağ Mehmet Akif Ersoy Parkı da önemli ziyaret mekanları arasında. Ankara'nın sembolleri arasında yer alan Atakule'de başkenti kuş bakışı gözlemek isteyenler için sıra dışı bir mekan olarak dikkat çekiyor.

Ankara'ya hakim bir tepenin üzerinde kurulan ve zaman içinde kentin simgesi haline gelen Ankara Kalesi'nin ilk yapım tarihi kesin olarak bilinmiyor. MÖ 2. yüzyılda Galatlar zamanında var olduğu bilinen kale daha sonra Romalılar döneminde onarım görmüş. Kale 1073'te Selçukluların, 1101'de Haçlıların eline geçmiştir. 1227'de yeniden Selçukluların eline geçen kale bu dönemde ve onu takip eden Osmanlılar döneminde çeşitli onarımlar görmüş, son yıllarda yapılan restorasyon çalışmalarıyla sağlamlaştırılmıştır. Kalenin en yüksek yeri kuzeyde, denizden 978 metre yükseklikteki Akkale'dir. Bugün kale içinde Osmanlı Ankara'sının 17. yüzyıldan itibaren ayakta kalmış birçok Ankara evi ve Alaaddin Camii bulunmaktadır. Varlık Mahallesi önünde ve Ankara Çayı üzerinde kurulan Ankara'nın en eski köprüsü Akköprü, 1222 yılında Selçuklu Hükümdarı 1. Alaaddin Keykubat tarafından Ankara Valisi Kızılbey zamanında yaptırılmış.

Tarihi konaklarıyla ünlü Beypazarı ilçesi, özellikle Ankara'ya yakın olması sayesinde büyük ilgi görüyor. Başkentten Beypazarı'na ulaşmak için eski Ankara-İstanbul yolu kullanılıyor. Yenikent geçildikten sonra yol üzerinde Ayaş'a uğrayarak, ilçe merkezindeki tarihi ve turistik yerleri görmek mümkün. Ayrıca Ayaş'taki kaplıca ve içmeceler de sağlığına önem verenlerce ilgi görüyor. Tarihi İpek Yolu üzerindeki Beypazarı'na gelenlerin gezdikleri ilk yerler tarihi konaklar. Beypazarı evleri çoğunlukla 2 ya da 3 katlı ahşap yapılardan oluşuyor. 3 bin 500 konaktan 530'u restore edilmiş durumda. Diğerleri için de çalışmalar sürdürülüyor. Alaaddin Sokak, Beypazarı'nın en gözde yerlerinden. Bu sokakta restorasyonu tamamlanmış ve hizmete açılmış birçok tarihi konak ve iş yerinde hafta sonları yoğunluk yaşanıyor. Geceyi ilçede geçirmek isteyenler için de çok sayıda otel ve pansiyon mevcut. Alışveriş yapmak isteyenler yöresel el dokumalarından tarhanaya, Beypazarı kurusundan ev yemeklerine kadar çeşitli alternatifler bulabiliyorlar. Beypazarı'nda üretilen havuçlardan yapılan reçel ve lokum ise farklı lezzetleri tatmak isteyenlerin ilgisini çekiyor. Gümüşçüler Çarşısı, tatilcilerin mutlaka uğradığı yerlerden. Telkari ustalarını çalışırken bizzat seyretme şansına sahip olanlar, buradan takı da satın alabiliyorlar. İnözü Vadisi ise ilçe merkezine 10 dakika uzaklıktaki bir mesire yeri. Yörede tarhana çorbası, yaprak sarması, güveçte etli pirinç pilavı ile 80 kat yufkadan yapılan baklava mutlaka tadına bakılması gereken lezzetler. Beypazarı'nın kuzeyinde, ilçeye 55 kilometre mesafedeki Eğriova Yaylası da görülmesi gereken bir yer. Doğa yürüyüşleri, çadırlı kamping ve günübirlik dinlenme alanlarının olduğu bölgede, alabalık ve çay balığı bulunan gölet de yer alıyor.

Ankara'ya 75 kilometre uzaklıktaki Kızılcahamam'da ''oksijen deposu'' olarak bilinen Soğuksu Milli Parkı, Ankaralıların en çok ziyaret ettiği yerlerden. Kızılcahamam'a Ankara'dan her 15 dakikada bir otobüs seferleri bulunurken, özel otomobilleriyle gelmek isteyenler yaklaşık 1 saatlik yolculuk sonrası ilçeye ulaşıyor. Yaklaşık 8 bin kişinin aynı anda piknik yapabileceği Soğuksu Milli Parkı'nda bulunan keklik ve sülün üretme istasyonu, ziyaretçilerin ilgisini çekiyor. Bölgede bulunan kara akbabalar ise doğa tutkunlarının gözdesi. Milli Park içindeki Kuzcapınarı mevkisinde bulunan fosil ağaçlar, ilgi çekiyor. Kent merkezine 18 kilometre uzaklıktaki Mahkeme Ağacin köyüne gidenler, buradaki mağaralarda, Roma dönemine ait kiliseleri görebilirler. İlçeye yaklaşık 30 kilometre uzaktaki Çeltikçi'de bulunan Alicin Manastırı ile 10 kilometre uzaktaki Taşlıca köyündeki Oruçgazi Türbesi, Gelin Kayası ve Ayran Taşı da gezilebilecek yerler arasında. Kaplıcalarıyla tanınan Kızılcahamam'da termal tesislerde şifa arayanları görmek mümkün. Tatilciler, geceyi otel ve devre mülklerde geçirebiliyorlar.

Ankara'ya 29 kilometre uzaklıktaki Çubuk ise günübirlik tatillerin tercih edilebilecekleri yerler arasında. İlçenin kuzey batısında bulunan küçük ve derin bir krater gölü olan Karagöl, temiz havası ve eşsiz güzelliğiyle piknik yapmaya gelenleri ağırlıyor. Gölün çevresindeki arazinin sarp ve yüksek olması, özellikle trekking yapanların bu bölgeye gelmesinde etkili oluyor. Ankara ve Çubuk'un su ihtiyacını karşılayan Çubuk 2 Barajı da hafta sonları bir çok kişi tarafından tercih edilen piknik alanlarından. Ankara'ya 15 kilometre uzaklıktaki Gölbaşı'nı ziyaret edenler ise Mogan ve Eymir göllerini mutlaka görmeli. İlçeye otomobilleriyle gelenler ilk olarak Mogan Gölü kıyısındaki rekreasyon alanlarıyla karşılaşıyorlar. Haymana yolu üzerinden girişi bulunan park, toplam 644 bin 979 metrekarelik alana sahip. Bu alanın 250 bin 100 metrekaresini bitkisel peyzaj çalışmaları süslüyor. Mogan Gölü, GölbaşıParkta günübirlik kullanıma dönük lokanta, çay bahçesi, kır kahvesi, kamping tesisleri ile sportif faaliyetlere yönelik sahalar bulunuyor. 3 bin 500 kişilik piknik sahası bulunan parkta, bin 500 çocuğun aynı anda oyun oynayabileceği alanlar mevcut. Çay bahçeleri, evcil hayvan parkı, 2 futbol sahası, 2 tenis sahası, 3 basketbol sahası, mini golf sahası, 2 bin 500 kişilik amfi, binicilik merkezi, bisiklet, paten merkezi, kafe ve restoranlar, kayıkhane, kuş gözlem evi, oyuncak evi ve su sporları merkezlerinin bulunduğu Mogan Parkı, ziyaretçilerine eşsiz bir manzara sunuyor. İlçedeki bir diğer piknik alanı ise Eymir Gölü. Orta Doğu Teknik Üniversitesi (ODTÜ) arazisi içinde bulunan gölün çevresinde 13.5 kilometrelik asfalt yol bulunuyor. Eymir'e gitmek isteyenler, Oran semti ve Gölbaşı'ndaki Polis Akademisi yolu üzerinden iki ayrı ulaşım güzergahını tercih edebilir. Kürek ve su sporlarına ilgi duyanlar ile olta ile balık avlamak isteyenlere de rastlanan Eymir Gölü'nün kenarında piknik yapılabiliyor. Bu arada Ahlatlıbel yolu üzerindeki Çankaya Belediyesi'ne ait tesisler de Ankaralıların ilgi gösterdiği merkezlerin başında geliyor. Konya yolu üzerinden Ahlatlıbel istikametine yönelenler, 15 dakikalık yolculuğun ardından İncek mevkisinde gözleme yerleri ve restoranlarda yemek yeme imkanı buluyor. Öte yandan Gölbaşı'na gidenler Ankara'daki üniversitelerin havacılık kulüplerinin yamaç paraşütü eğitimi verdikleri Yamaç Paraşütü Eğitim Tesisi'nden de yararlanabilir.

Ankara'ya 150 kilometre uzaklıkta Şereflikoçhisar yakınındaki Tuz Gölü, Türkiye'nin tuz ihtiyacının büyük bölümünü karşılamasının yanı sıra, doğal güzelliği ve büyüleyici manzarasıyla görülmeye değer bir yer. Gölün kenarında, portatif masa ve sandalyeler koyarak gün batımı izleyenleri görmek mümkün. Bozkırın ortasında kaybolan güneşin son ışıkları, tuz tabakasında adeta kristal görüntüler oluşturuyor. Tuz Gölü eşsiz gün batımı manzarasıyla fotoğraf tutkunlarının da ilgisini çekiyor. Ankara'ya 120 kilometre uzaklıktaki tarihi İpek Yolu üzerindeki Nallıhan Kuş Cenneti, Nallıhan'ın Davutoğlan köyü sınırları içinde yer alıyor. 1994'te koruma altına alınan 425 hektar genişliğindeki saha, 168'den fazla kuş türüne ev sahipliği yapıyor. Soyu tehlikede bulunan kara leylek, Türkiye'de en çok burada görülüyor. Kuş Cenneti'nde, Türkiye'deki 6 balıkçıl türün tamamı ile 10 tür yırtıcı kuş, 5 tür baykuş, 35 tür su kuşu, bülbül, kara çaylak, leylek, kuzgun gibi türler en çok rastlanan kuşlar. Bölge İç Anadolu'nun en önemli sulak alanı olarak biliniyor. Nallıhan'daki Karacasu Şelalesi de görülmeye değer yerler arasında.

Ankara'ya 76 kilometre uzaklıktaki Polatlı'da Kurtuluş Savaşı'nın en önemli aşamalarının yaşandığı Sakarya Meydan Savaşı'nın izleri görülebilir. Bu savaşın önemli coğrafi mevkileri olan Duatepe, Beştepe ve Kartaltepe de Polatlı sınırları içinde yer alıyor. Sakarya Şehitleri Anıtı, Dua Tepe Anıtı, Alagöz Karargah Müzesi'nin bulunduğu Polatlı'da, antik Gordion şehri ve Kral Midas'ın mezarı da gezilebilir. Frigya uygarlığının başkenti Gordion'un kalıntıları, Sakarya ve Porsuk nehirlerinin birbirlerine yaklaştıkları, Ankara'dan 90 kilometre uzaklıktaki Yassıhöyük köyünde bulunuyor.

Çankırı turizmi denince ilk akla gelen yerlerin başında Tuz Mağarası ve Ilgaz Dağı geliyor. Turistlik gezi için Çankırı'ya gelenlerin en az 2 gününü bu kente ayırması gerekir. İçerisinde devasa galerilerin bulunduğu Tuz Mağarası, rahatlatan havasıyla da ziyaretçilerini büyüler. Şehir merkezine 20 kilometre uzaklıktaki 5 bin yılık geçmişe sahip Tuz Mağarası'nın astım, nefes darlığı, alerji ve cilt hastalıklarının tedavisinde de etkili olduğu biliniyor. Mağara özellikle sağlık turizmine kazandırılmayı bekliyor. Mağaradaki galerilerde bulunan tuzdan yapılmış heykellerin de görülmesi gerekir. Kentte ahilik geleneğinin bir parçası olarak sürdürülen ''Yaren geceleri''yse gerek sosyal gerekse kültürel olarak Çankırı'nın vazgeçilmezleri arasında yer alıyor. Özellikle kış aylarında cumartesi akşamları yapılan yaren gecelerinde erkekler sazlı sözlü eğlenmenin yanında sorunları ve çözüm önerilerini de görüşürler. Çankırı'ya gelenler Taş Mescit'i de ziyaret etmeen kentten ayrılmamalı. Selçuklu döneminden kalma en önemli yapı olan ve iki ayrı binadan oluşan eserin şifahane kısmı, Anadolu Selçuklu Hükümdarı 1. Alaaddin Keykubat zamanında, Çankırı Atabeyi Cemaleddin Ferruh tarafından 1235 yılında yaptırılmış. Yapının plastik sanatlar bakımından önemi ise, üzerinde gövdeleri birbirine dolanan iki yılan motifini barındırması. Bu figürlerin biri tıp, diğeri ise eczacılık sembolü olarak kullanılıyor. Şehir merkezine 2 kilometre uzaklıktaki Çankırı Kalesi de görülmeden geçilmemesi gereken yerlerden. Şehrin kuzeyinde küçük bir tepe üzerine kurulan kale, Romalılar, Bizanslılar, Danişmentliler, Selçuklular ve Osmanlılar dönemlerinde kullanılmış. Kale içinde Roma Dönemi'nden kalma kaya mezarı, Çankırı'yı alan Emir Karatekin'in türbesi bulunuyor. Geçmiş yıllarda ağaçlandırılan kale, ziyaretgah ve mesire yeri olarak kullanılıyor. Sahip olduğu fosil eserlerin zenginliğiyle dikkati çeken Türkiye'nin ilk ve tek ''Fosil müzesi'' unvanına sahip Çankırı Müzesi tarih meraklılarının gözde mekanlarından biri olma yolunda ilerliyor. İl merkezine yaklaşık 60 kilometre uzaklıktaki Ilgaz Dağı kış aylarında kayakseverlerin gözde mekanları arasında. Bu yıl Ilgaz Dağı'na yapılan yeni yatırımlarla Ilgaz dağı kış turizminden daha fazla pay almayı bekliyor. Çankırı'ya gelip de Çavundur Kaplıcaları'nı görmeden gidilmemeli. Şehir merkezine 60 kilometre uzaklıktaki kaplıcaların karaciğer, safrakesesi ve safra yolları fonksiyonlarını düzelttiği belirtiliyor.

Tarihi 6 bin yıl öncesine kadar uzanan Kayseri, günümüze kadar ayakta kalmayı başaran eserlerle ve doğa harikası mekanlarıyla dikkat çekiyor. İç Anadolu Bölgesi'nin önemli kentlerinden Kayseri, kent merkezinde bulunan tarihi eserlerinden Roma dönemine ait Kayseri Kalesi, Selçuklular dönemine ait Hunat Medresesi ve camisi, Anadolu'nun ilk tıp merkezi kabul edilen Şifahiye ve Gıyasiye Medreseleri, Ulu Cami ve Döner Kümbet'iyle ziyaretçilerini bekliyor. Kayseri'deki doğa harikalarından biri de Yahyalı ilçesindeki Kapuzbaşı şelaleleri. Yüksekliği ve debisi bakımından dünyanın sayılı şelaleleri arasında gösterilen Kapuzbaşı takım şelaleleri, 3 farklı şelaleden oluşuyor. Şelale yakınında kurulan küçük ahşap evler, tatilcilere konaklama imkanı da sunuyor. Kış aylarında toz şeklindeki karıyla ünlü Erciyes, yazın da serin havasıyla tatilcileri ağırlıyor. Erciyes Dağı'nın güney eteklerinde bulunan Develi, Yahyalı ve Yeşilhisar ilçeleri arasındaki Sultansazlığı Milli Parkı da doğa severlerin vazgeçemediği mekanlardan biri. Sıcak bölgelere göç eden kuşların önemli konaklama alanları arasında yer alan ve 300'den fazla kuş çeşidini barındıran Sultansazlığı Milli Parkı, bahar aylarında fotoğraf meraklıları için cazip bir mekan. Yeşilhisar'a bağlı Soğanlı köyündeki ören yeri de ''Kayseri'nin Kapadokyası'' olarak nitelendiriliyor. Doğal kaya oluşumları ve kayadan oyma kiliseler, turistlerin ilgisini çekiyor. Hediyelik eşya almak isteyenler için, yöre kadınlarının bezlerden yaptığı folklorik kıyafetli Soğanlı Bebekleri, güzel bir seçenek. Develi ilçesine bağlı Ayşepınar köyü yakınlarındaki Roma dönemine ait kayadan oyma yapılar ve Franklin Yazıtları da tarihi bir yolculuk yapmak isteyen turistlere farklı bir mekan sunuyor. Tarihi 6 bin yıl öncesine kadar uzanan Kayseri, günümüze kadar ayakta kalmayı başaran eserlerle de dikkati çekiyor. 4 bin yıl önce Asur Ticaret Kolonilerinin ticaretle uğraştıkları Kültepe Höyüğü'ndeki kazılarda ortaya çıkarılan çivi yazılı kil tabletler, kentteki ticari hayatın ne kadar eski olduğuna ışık tutuyor. Özellikle Selçuklu dönemine ait çok sayıda tarihi değeri barındıran Kayseri, aynı zamanda Mimar Sinan'ın doğduğu Ağırnas beldesinde de turistlere, Sinan'ın doğduğu evi görme imkanı sunuyor. Talas ilçesinin güneyinde bulunan Ali Dağı, yamaç paraşütü tutkunlarını kendine çekiyor. Ulusal ve uluslararası birçok organizasyona ev sahipliği yapan Ali Dağı'nın eteklerinde keşfedilen yer altı şehri de konuklarını tarihte yolculuğa çıkarıyor.

Türkiye'nin önemli turizm merkezlerinden Kapadokya bölgesi, son yıllarda yabancı turistler kadar yerli tatilcilerin de ilgi odağı oluyor. Doğa harikası peribacaları, balon turları, yeraltı kentleri, gerek Hristiyanlık, gerekse Müslümanlık için büyük önem taşıyan tarihi eserleri ve kayadan oyma butik otelleri ile Kapadokya, tatilini otantik bir mekanda geçirmek isteyenlere alternatif sunuyor. Kapadokya bölgesindeki tarihi ve turistik mekanları ziyaret etmek, balon turu yapmak, bölgedeki eşsiz vadileri keşfetmek, bölgeye özgü kayadan oyma butik oteller veya peribacalarından dönüştürme pansiyonlarda otantik bir gün geçirmek için en az 3 gün gerekiyor. Kapadokya bölgesinde görülmeden dönülmemesi gereken tarihi mekanlar arasında, Göreme Milli Parkı sınırları içindeki Göreme Açık Hava Müzesi en başta yer alıyor. Açık hava müzesindeki tarihi kiliseler, şapeller, peribacaları, ilginç doğa oluşumları görenleri adeta tarihi bir yolculuğa çıkarıyor. Nevşehir'in Avanos ilçesi sınırlarındaki Zelve Açık Hava Müzesi ve Zelve Ören Yeri de içindeki sivri uçlu peribacaları, şapelleri ve özellikle 9. ve 13. yüzyılda Hristiyanların önemli yerleşim ve dini merkezlerinden biri oluşuyla dikkat çekiyor. Derinkuyu ilçesindeki Derinkuyu Yeraltı Kenti veya merkeze bağlı Kaymaklı beldesindeki Kaymaklı Yeraltı Kenti de bölgede mutlaka görülmesi gereken mekanlar arasında yer alıyor. Bölgede sayıları yaklaşık 300 olan ancak bazılarının Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından ziyarete açık tutulan, geçmişte insanların ibadet ve gizli barınma yerleri olarak kullandıkları tarihi yer altı kentleri, yerli ve yabancı turistlerin gözde mekanları arasında bulunuyor. Doğa ve kültür turizminin yanı sıra bölge inanç turizmine de hizmet veriyor. Nevşehir'in Hacıbektaş ilçesindeki Hacı Bektaş Veli'nin türbesinin de bulunduğu müze ve külliye görülmeye değer mekanlar arasında yer alıyor. Kapadokya bölesi aynı zamanda Selçuklu ve Osmanlı eserleri ile Müslümanlar, binlerce kilise ve şapellerle de Hristiyanlar için büyük önem taşıyor. Nevşehir merkezindeki Damat İbrahim Paşa Cami ve Külliyesi, Acıgöl'deki Hitit kaya kitabesi bunlardan sadece birkaçı. Kapadokya adından, peribacaları kadar balon turlarıyla da söz ettiriyor. Kapadokya, dünyada balon turlarına en uygun bölgeler arasında gösteriliyor. Sabahın erken saatlerinde yapılan balon turları, turistlere Kapadokya'nın eşsiz görüntüsünü gökyüzünden keşfetmesine imkan sağlıyor. Kapadokya bölgesinin el sanatları merkezi olarak bilinen Avanos ilçesi ise ziyaretçilerine birbirinden ilginç el sanatlarının yapımını görme ve deneme fırsatı veriyor. ''Kör de bilir Avanos'un yolunu, çanak çömlek kırıklarından'' sözleriyle tarif edilen ilçede, Hititlerden günümüze kadar yaşatılan çanak-çömlek yapımı geleneği halen sürüyor.

Kapadokya, gün batımının dünyada en iyi izlenebildiği mekanlar arasında yer alıyor. Nevşehir'in Ürgüp ilçesine bağlı Ortahisar beldesindeki Kızılçukur Vadisi, Türkiye'nin yanı sıra dünyada gün batımının en iyi izlenebildiği mekanlar arasında gösteriliyor. Gün batımı sırasında çoğunlukla kızıla, kimi zaman da yeşil renge dönüşen vadi ve peribacaları turistleri büyülüyor. Gün batımındaki kızıl görünümüyle Kızılçukur Vadisi, Amerika'nın dünyaca ünlü Colorado kanyonlarını da anımsatıyor. Güneşin son ışıklarını izleyebilmek için Kapadokya'ya gelen turistler, batan güneşle birlikte bol bol hatıra fotoğrafları çektiriyor. Turist akınına uğrayan Kızılçukur Vadisi, gün batımının en iyi izlenebildiği mekanlar arasında yer alması nedeniyle hem Kapadokya, hem de ülke turizmine büyük katkı sağlıyor. Kapadokya'nın eşsiz vadileri de özellikle hem yürüyüş yapmak hem de fotoğraf çekmek için meraklılarını bekliyor. 1 saat ile 3 saat arasında değişen vadri yürüyüşleri de alternatif bir tatil fırsatı sunuyor. Doğa ve inanç turizminin yanı sıra termal turizm ile de öne çıkan Kapadokya'da, Nevşehir'in Kozaklı ilçesinde turistik termal tesisler de şifa dağıtıyor. Yatak kapasitesinin 7 bin 700'e ulaştığı ilçede, turistik konaklama tesisleri tatilcilere termal keyfi sunuyor.

Kapadokya'da, turistlere yönelik eğlence merkezleri ağırlıklı olarak Avanos ve Ürgüp ilçelerinde hizmet veriyor. Bölgenin tarihi ve turistik merkezlerini ziyaret eden yerli ve yabancı turistler, eğlence için Avanos ve Ürgüp'teki mekanlara gidiyor. Ürgüp, Avanos ve Uçhisar'daki bar, disko ve yerin metrelerce altındaki yeraltı eğlence merkezlerinde, özellikle akşamları düzenlenen paket eğlence programları ve Türk gecelerinde, gündüz bölgeyi keşfeden turistlere ve tatilcilere akşam ise hem günün yorgunluğunu üzerlerinden atmak hem de gönüllerince eğlenme imkanı sağlanıyor. Türk gecelerinde folklor gösteriler ve canlandırmalarla Kapadokya bölgesinin kültürü de tanıtılıyor. Bölgedeki yöresel yemekleri ise gerek sunumu, gerek lezzeti ile hem görülmeye hem de tadılmaya değer. Bölge halkının ''Ağ Bakla'' olarak bildiği tandırda kuru fasulye, testisi sunum sırasında kırılarak sunulan testi kebabı, Nevşehir tava ve sanayi pilavının muhakkak tadılması öneriliyor. Nevşehir ve Kapadokya bölgesinin yemeklerinin yanı sıra çerezlik kabak çekirdeği, kuru ve yaş üzümü ile patatesi de yöreye özgü yiyecekler arasında yer alıyor. Kapadokya bölgesinde çok çeşitli üzümlerden üretilen ve gerek yurt içinde gerekse yurt dışında birçok ödül alan Kapadokya şarabına da özellikle yabancı turistler büyük ilgi duyuyor.

Neşet Ertaş gibi yetiştirdiği bir çok halk aşığıyla tanınan Kırşehir, tarihi değerleri ile de turistler için alternatif imkanlar sunuyor. Kırşehir'deki tarihi eserler arasında en çok ilgiyi, Cacabey Camisi görüyor. Selçuklular döneminde 1271 yılında Kırşehir Emiri Nurettin Cibril bin Cacabey tarafından yaptırılan camide, tarihi kayıtlarda astronomi alanında eğitim verildiği bildiriliyor. Kırşehir, esnaf ve sanatkarlar arasında birlik ve beraberliği sağlayan Ahilik Teşkilatı'nın kurucusu Ahi Evran Veli'nin türbesine de ev sahipliği yapıyor. Türbe, 1482 yılında yapılan Ahi Evran Camisi'nde bulunuyor. Kentin doğal güzellikleri arasında bulunan Seyfe Gölü de barındırdığı kuş türleri ile doğa severlerin ilgisini çekiyor. Kaman ilçesine bağlı Çağırkan beldesinde, kazı çalışmaları Japon bilim adamlarınca sürdürülen Kalehöyük, binlerce yıl öncesine ışık tutuyor. Japonların, kazı alanının yakınına kurduğu ve ülkelerine özgü bitki türlerinin yetiştirildiği Japon bahçesi de kentin görülmeye değer yerlerinden biri. Kırşehir sınırları içinde bulunan Hirfanlı Baraj Gölü de adeta ''Anadolu'nun denizi'' konumunda. Su sporu meraklıları, baraj gölünde su kayağı, yelken ve rüzgar sörfü gibi sporları yapabiliyor. Kent merkezinde termal kaplıcalar da bulunan Kırşehir, bu özelliği ile hem tatil yapmak hem de şifa bulmak isteyenler için alternatifler sunuyor. Mucur ilçesi ile Dulkadirli beldesindeki yer altı şehirleri de kentin görülmeye değer mekanları arasında yer alıyor.

Niğde de diğer Anadolu illeri gibi barındırdığı tarihi değerleri ile turizme hizmet ediyor. Niğde'nin görülmeye değer en önemli eserleri arasında, Niğde Kalesi yanındaki Alaattin Camisi geliyor. 1123 yılında yaptırılan caminin giriş kapısında günün belirli saatlerinde kadın başı figürü beliriyor. Doğu kapısına saat 09.30-11.30 saatleri arasında düşen güneşin gölgesi, taçlı bir kadın başı figürü oluşturuyor. Efsaneye göre caminin ustası, aşık olduğu ve hiç evlenemeyeceğini bildiği Niğde Sancakbeyi'nin kızına duyduğu aşkı sonsuza dek yaşatmak için kapı süslemesinde ışık hilesine başvurmuş. Kent merkezinden 6 kilometre uzaktaki Gümüşler Manastırı ise dünyada eşine ender rastlanan güzellikleri barındırıyor. Yüzyıllardır ihtişamını koruyan manastır, duvarındaki gülen Meryem Ana figürü ile tanınıyor. Bor ilçesine bağlı Kemerhisar beldesinde 8 yıldan bu yana sürdürülen Tyana Antik Kenti kazılarında, saklı kalan tarih gün yüzüne çıkarılmaya çalışılıyor. Kemerhisar'ın adını, yüzyıllardır ayakta kalmayı başaran su kemerlerinden aldığı belirtiliyor. İlçede, dünyanın ''ilk olimpik yüzme havuzu'' olarak nitelendirilen havuz da turistlerin görmek istediği mekanlar arasında. Kraliçe Kloepatra'nın bu havuzda süt banyosu yaptığı da rivayet ediliyor. Şehir merkezindeki Niğde Müzesi, sergilenen mumyalarıyla ziyaretçilerin akınına uğruyor. ''Mumyalı Müze'' olarak da bilinen müze, 2003 yılında Avrupa'da yılın müzesine aday gösterilmişti. Ulukışla ilçesine bağlı Çiftehan beldesindeki kaplıcalar da, termal turizm tercih edenler için önemli bir merkez konumunda.

Yılda 2 milyona yakın yerli ve yabancı turistin ziyaret ettiği Mevlana Müzesi'nin bulunduğu Konya, doğal güzellikleriyle de turistlerin ilgisini çekiyor. Konya'ya gelen bir kişinin, şehri daha iyi anlayabilmesi için öncelikle Mevlana Müzesi'ne uğraması gerekiyor. Mevlana ve yakınlarının kabirlerinin bulunduğu, olağanüstü süslemelerin göze çarptığı müzede ziyaretçileri Mevlevi kültürünün izlerini taşıyan eserler, el yazması kitapların yanı sıra balmumu derviş heykelleri karşılıyor. Kente gelen kişiler, Konya Büyükşehir Belediyesince 20 ayrı dilde bastırılan Mevlana'nın en önemli eserlerinden biri olan 6 mini ciltlik Mesnevi'yi, Mevlana şekerlerini ya da üzerinde Mevlana ve Mevlevilik konularının öne çıktığı hediyelik porselen-bakır kaplar ve semazen heykelciklerinden satın alabilir. Cumartesi günleri Konya'ya gelenler, yine belediyenin Mevlana Kültür Merkezi'nde ücretsiz sunduğu sema gösterisini izleme olanağına sahip. Konya sınırları içinde Türkiye'nin en büyük göllerinden olan Tuz Gölü'nün yanı sıra Beyşehir, Akşehir, Meke, Suğla ve Çavuşcu gibi çok sayıda göl bulunuyor. Konya-Isparta sınırı üzerindeki Türkiye'nin en büyük tatlı su gölü olan ve tektonik-karstik olaylarla meydana gelen Beyşehir Gölü, aynı zamanda Türkiye'nin en önemli milli parkı arasında yer almasıyla kenti ziyaret edenlerin dikkatini çekiyor. Beyşehir ilçesine gölü görmek için gelen turistlere, milli park alanı içerisinde su sporları, dağ sporları ve av sporları yapma imkanı sunuluyor. Önemli bir kuş üreme, barınma, beslenme ve konaklama merkezi olan göl, yılın her mevsimi fotoğraf tutkunlarına önemli görsellik sunuyor. Ankara, Konya ve Aksaray sınırlarının kesiştiği yerde olup bir kısmı Konya ili sınırları içerisinde yer alan Tuz Gölü, son yıllarda kuraklığın etkisini fazlasıyla hissetse de mutlaka ziyaret edilmesi gereken yerler arasında yer alıyor. Karapınar ilçesinde görünümü nedeniyle ''dünyanın nazar boncuğu'' olarak adlandırılan Meke Gölü de görülmeye değer doğal güzellikler arasında sayılabilir. Volkanik patlamayla 5 milyon yıl önce meydana gelen kraterin, zamanla suyla dolarak göle dönüşmesiyle oluşan Meke Gölü, yakın zamana kadar büyüleyici manzarasıyla görenleri kendine hayran bırakıyordu. Son yıllarda kuraklık ve yer altı suyu seviyesindeki düşüş nedeniyle kuruma tehlikesiyle karşı karşıya kalan gölü yeniden eski günlerine döndürmek için yoğun çaba harcanıyor. Konya-Afyonkarahisar il sınırında yer alan Akşehir, Suğla ve Çavuşcu gölleri de ziyaret edilmesi gereken doğal güzellikler arasında yer alıyor.

İl merkezine 8 kilometre uzaklıkta bir mesire yeri olan Meram Bağları da Konya'yı ziyaret edenlerin mutlaka görmesi gereken yerler arasında ilk başlarda geliyor. Meram'a gelenler, Selçuklular döneminden köprü, Karamanoğulları devrinden Hasbeyoğlu Mescidi, hamamı ve Tavus Baba Türbesi'ni ziyaret edebilirler. Yine Beyşehir'in güneybatı kıyısında Heyran köyü yakınlarında Selçuklu Sultanı 1. Alaaddin Keykubat tarafından yaptırılan yazlık Kubadabad Sarayı'nın kalıntıları gezilebilir.

10 bin yıllık tarihi geçmişinde onlarca medeniyete ev sahipliği yapan Aksaray, Hasandağı, Güzelyurt, Ihlara Vadisi ve Tuz Gölü gibi doğal güzellikleri ile dikkati çekiyor. Aksaray merkeze 35 kilometre uzaklıktaki temiz havası ve tatlı suyu ile ünlü Helvadere beldesinden 3 bin 268 metre yüksekliğindeki Hasandağı'na tırmanmak, kayak yapmak ve dağ eteklerindeki antik Nora Şehri'ni görmek isteyenler her yıl Hasandağı tırmanışlarına katılıyor. Hasandağı'nın binlerce yıl önce püskürmesiyle açığa çıkan tüf tabakaların Melendiz Çayı'nın hızlı akan sularıyla aşınması sonucu oluşan Ihlara Vadisi, yer yer 80-100 metre derinliği ile doğa tutkunları için farklı heyecanlar sunuyor. Yer altı şehirleri, kaya oyma kilise ve yaşam mekanları ile ünlü Belisırma köyünden geçerek Peri Bacaları ile ünlü Selime beldesine kadar uzanan 14 kilometre uzunluğundaki Ihlara Vadisi, yerli ve yabancı binlerce turistin doğa yürüyüşü yaptığı önemli merkezler arasında yer alıyor. Kentte, sahip olduğu doğal güzelliğini günümüze kadar korumayı başaran Güzelyurt ilçesi de mutlaka görülmeli. Sıcak suları ile ünlü Ziga ve Krater gölleri ile 48 derecelik sıcaklığıyla Türkiye'nin en iyi termal kaplıca merkezi olan Ziga Termal Kaplıcaları, soğutulmayan ve ısıtılmayan termal kaplıca alanı olarak turistlerin ilgisini çekiyor.

Karaman, içinde barındırdığı doğal güzelliklerle, doğa tutkunları için mutlaka gezilmesi gereken yerlerden. Karamanoğlu Mehmet Bey'in ''Türkçe'den başka dilin konuşulmasını yasakladığı'' topraklarda tarihin izlerini sürmek mümkün. Karaman'ın güneyindeki Bucakışla köyü yakınlarında bulunan Nunu Vadisi'nin ortasından geçen Göksu Nehri vadinin güzelliğini tamamlıyor. Bunun yanında Ermenek, Sarıveliler ve Başyayla ilçelerinin eşsiz güzellikteki yaylaları, zirvelerinden yılın 12 ayı kar eksik olmayan dağları ve her vadiden akan dereleri ile ilgi çekiyor. Kardelenleriyle ünlü Dumlugöze köyü, hala yüzyıllar önceki doğallığıyla köy yaşamının hatırlatıyor. Ünlü tatil yöresi Alanya'ya sadece 60 kilometre uzaklıkta olan köy, denizden sıkılan gezginler için alternatif bir yer özelliğini taşıyor. Karaman'ın ortasında birden bire sivrilen, sönmüş bir volkanik dağ olan Karadağ da görülmeye değer doğal güzellikler arasında yer alıyor.

''Bozok Yaylası'' olarak da adlandırılan ve ilk çağlardan beri yerleşim yeri olan Yozgat, bozulmamış doğası, misafirperver sıcakkanlı insanları, sahip olduğu tabiat güzellikleri, mesire yerleri, yüksek ovaları, tarihi, kültürel, turistik değerleri ve kaplıcalarıyla gezilip görülmesi gereken İç Anadolu'nun en güzel illerden birisi. Türkiye'nin ilk milli parklarından olan Çamlık Milli Parkı'nın da bulunduğu kente gelenler, parkta kamp ve konaklama imkanına sahip. Doğal yapısından dolayı rafting, trekking ve dağcılık gibi doğa sporlarına son derece elverişli olan Kazankaya Vadisi, doğa sporu meraklıları için mutlaka gezilip görülmesi gereken mekanlardan. El değmemiş doğasıyla dikkat çeken kanyonda balık, tilki, tavşan gibi hayvanların yanı sıra su samurunu da görmek mümkün. Akdağ Ormanları, soğuk su kaynakları ve yaylalarıyla güzel bir piknik yeri. Yozgat kaplıcalar ve şifalı sular bakımından zengin bir il. Sarıkaya, Karadikmen, Yerköy Kaplıcası ve Yeşilova Ilıcası'nun sularının romatizma, safra yolları, barsak hastalıkları, idrar yolları, cilt ve kadın hastalıklarına iyi geldiği belirtiliyor. Çapanoğlu Camii, Çeşka Kalesi Yeraltı Şehri, Kerkenez Antik Şehir Pteria, Akdağmadeni Kilisesi Behramşah Kalesi kentin görülmesi gereken tarihi mekanlarının başında geliyor. Yozgat'a gelenler yörenin meşhur testi kebabını yemeden gitmiyor.

Orta Karadenizde yer alan ve önemli geçiş yollarının üzerinde yer alan Çorum, tarih ve kültür turizminin Türkiye'deki en önemli merkezleri arasında yer alıyor. 7 bin yıl önce topraklarında yaşayan Hitit medeniyetinin başkenti Hattuşa'nın yanı sıra, Hitit antik kenti Şapinuva ve Alacahöyük'e de ev sahipliği yapan Çorum, tarihe yolculuk yapmak isteyenleri misafir etmeyi bekliyor. Çorum, tarih ve kültür turizmi kadar Çorum Valiliği tarafından hayata geçirilen ''Hitit Yolu Yürüyüş ve Bisiklet Parkurlarıyla'' da doğa sporcuları için alternatif seçenekler sunuyor.

Çorum il merkezine 87 kilometre uzaklıkta bulunan Boğazkale ilçesi Hitit Medeniyeti'nin başkenti Hattuşa'yı topraklarında barındırıyor. 1986 yılından beri Hattuşa, ''UNESO'nun Dünya Kültür Mirası Listesinde yer alırken, buradan çıkarılan yazılı tablet arşivleri de 2001 yılından bu yana ''Unecsco'nun Dünya Belleği Listesi''nde bulunuyor. Tarihi Milli Park olan Hattuşa ören yerinden Hitit metinlerinde ''Bin tanrılı kent'' olarak söz edilirken, Büyük Tapınak başta olmak üzere başkentte 31 tapınak yer alıyor. Hattuşa'nın misafirlerini etkileyen ve Hititlerin sanatsal yönünü gözler önünü seren Yazılıkaya Açık Hava Tapınağı yüksek kayalar arasına gizlenmiş haliyle görenleri şaşırtıyor. Tapınakta 90'dan fazla tanrı, tanrıça, hayvan ve hayal ürünü yaratık, kaya üzerine işlenmiş halde yer alıyor. Hitit medeniyetinin dini törenlerine şahitlik eden Alacahöyük ise Çorum'a 45 kilometre uzaklıkta bulunuyor. Sfenksli iki kapısı ve yenilen kral mezarları Hitit medeniyetinin sanat, kültür, din ve devlet hayatına dair ip uçları veriyor. Çorum Valiliği'nce hayata geçirilen ''Hitit Yolu Yürüyüş ve Bisiklet Parkurları'' Hititlerin kullandığı kervan yollarında yeniden yürümenin heyecanını yaşatıyor. Eski göç ve ticaret yollarını kapsayan ve profesyonel yürüyüş parkurlarıyla düzenlenen yürüyüş yolu, doğa sporlarına ilgi duyanları bekliyor. 385 kilometrelik yürüyüş, 406 kilometrelik de dağ bisiklet parkuru bulunan yol güzergahı boyunca irili ufaklı göletler ile tarihin gizemli havası yürüyüşçülere eşlik ediyor.

Çorum kent merkezine 57 kilometre uzaklıkta bulunan Ortaköy ilçesindeki 12,5 kilometre uzunluğundaki İncesu Kanyonu rafting, trekking, doğa fotoğrafçıları ve kamp kurmak isteyenler için güzel imkanlar sunuyor. Her iki yamacı sarp kayalık olan ve yer yer ormanlık alanlara rastlanan kanyon, suyunun azaldığı Temmuz ve Ağustos aylarında rahatlıkla gezilebilirken, suyun aktığı yöne doğru sol tarafta kayalar üzerinde Anadolu yarımadasındaki en büyük Kybele (tanrıça) kabartması bulunuyor. Kanyonun tepesinde eski bir yerleşimin kalıntıları ve içinde kaya merdivenlerin bulunduğu bir mağara yer alıyor. Halk arasında 'Kale' olarak anılan mağaraya, işaretlenmiş 4 kilometrelik bir patikayla ulaşabilmek mümkün.

Çorum'a 56 kilometre uzaklıktaki İskilip, tarihi arastaları, unutulmaya yüz tutmuş meslekleri, Ortaçağ evleri ile yaşayan bir Anadolu kenti. Doğal bir oluşum olan Yivlik Kayası birçok gezginin gravürlerine konu olurken, İskilip Kalesi de iki kaya mezarına ev sahipliği yapıyor. Etrafı yüksek dağlarla çevrili olan ilçe son zamanlarda yapılan tanıtımlarla özellikle fotoğraf sanatçılarının yeni mekanları arasında yer alıyor. Modern hayata rağmen Anadolu'nun bozulmamış havasının hüküm sürdüğü ilçenin tarihi arastalarında ayakkabı, demir, ahşap, semer ustaları mesleklerini yaşatmak için var gücüyle çalışıyor. Çorum, tarihi İpek Yolu üzerinde yer alan, Doğu Anadolu'yu Karadeniz'e bağlayan D-100 karayolu üzerindeki pirinciyle ünlü Osmancık ilçesindeki tarihi Koyunbaba Köprüsü, Ermeni evleri ile tarihi antik kentleri barındıran Alaca, Boğazkale, Ortaköy'ü ve eşsiz yaylalara sahip Kargı, Bayat ilçeleriyle deniz ve sahilin dışında alternatif tatil fırsatları arayanların gidebileceği cazibe merkezleri arasında.
 

Genel Forum Sitesi

Forum Sitesi - Forumzar.COM

Forumzar.COM olarak, Türkçe forum sitesi denildiğinde akla gelen ilk adres olarak, geniş kapsamlı genel forum platformumuzda buluşuyoruz. Türkiye'nin en büyük Türkçe forum siteleri arasında yer almanın gururunu yaşıyoruz. Çeşitli konu başlıklarında aktif bir şekilde paylaşımların yapıldığı, her konuda interaktif ve bilgilendirici tartışmalara katılmak için bizi takip edin! ve bir dakikanızı ayırarak forum sitemize üye olun!

Forum Siteleri

Bilgi paylaştıkça çoğalır sloganı ile ilerleyen forum sitesi platformumuza, siz de üye olarak forum sitemizde açılan konulara katılabilir ve ilgi alanınıza uygun konular açarak siz de paylaşımda bulunabilirsiniz.