Ege taraflarına kısa bir tatil kaçamağı yapmaya karar veriliyor. Bir kaç sevgili arkadaşla yollara revan oluyoruz. Nasılsa hava pek de bunaltıcı değil. En iyisi dolaşa dolaşa karayolundan gitmek.
İstanbul çıkışından yaklaşık üç saat sonra genişçe bir park alanında mola verelim diyoruz. Bir-iki lokma atıştırmak, çay-kahve içmek;tabii ki de başka doğal ihtiyaçları gidermek.
Yolda giderken el,yüz tozlanıyor. Tuvalete gidip temizlenmek istiyorsunuz. Tek katlı, neredeyse kilometrekareler genişliğindeki binanın içinde tuvaleti bulmak öyle kolay değil. Doğru dürüst bir levha da koymamışlar. Sağa sola bakıp araya araya gidiyorsunuz.
Neyse, sanki saatler boyu sürdü gibi gelen yürüyüşten sonra bir kapı gözüme çarpıyor. Üstünde “Tuvalet” yazılı. Aaa, bu tuvalet yoksa unisex (kadın-erkek ayrımı olmayan) mi diye bakınırken bu kez karşıma koskoca “Mescit” yazılı bir levha çıkıyor. Eh, olur ya, bazıları “Seferiyim” demez, abdest alıp namaz da kılmak ister de acaba nerede? Mescitte mi?Yoksa araba içinde mi? Belki de kaldırım kenarında. Bizler ibadetimizi göstere göstere yapmayı pek severiz.
Merak edip mescit nerede diye aranıyorum. İki ok var. Kadın Mescit, Erkek Mescit. İşin ilginç yanı da her iki mescide giren çıkan yok. Neden acaba? Tam da öğle namazı vakti yani. Neyse... Mescitle uğraşmayı bırakıp tuvalete yöneliyorum. Sonunda üstünde “Kadın”yazanı buluyorum. Pek çok kapılı bir tuvalet. Kadınlar bazı kapıların önünde kuyruk olmuş, bekleşiyorlar. Anlaşılan tuvalet sayısı ihtiyacı karşılamaya yetmiyor, derken bazı kapıların açık olduğunu görüyorum. Ne ola ki?
Kapılardan birini itiyorum. O da ne? Bildiğiniz hela ya da ayak yolu. Dört, beş, altı kapının gerisindeki manzara aynı. Sonunda durumu kavrıyorum. Hemen hemen kimse helaya itibar etmiyor, klozeti tercih ediyor. O yüzden klozetli tuvaletlerin önünde kuyruk var.
Çaresiz, kuyruğun en sonunda yerimi alıyorum. Bir hayli bekledikten sonra klozetli tuvalete kendimi atıyorum. Dışarı çıktığımda manzara çok komik. Batılı turist olduğu her halinden belli bir kadıncağız pantolon paçalarını temizlemeye çalışıyor. Meğer turist kadın klozetli tuvalete ulaşmayı bekleyemediği için helaya girmiş. Pantolon paçalarını sıvamasına rağmen helada ihtiyacını giderirken paçalara sıçramasını engelleyememiş.
Kendisine acıyarak baktığımı fark eden kadıncağız ağlamaklı bir sesle dert yandı:”Bu nasıl turizm anlayışı?Doğru dürüst klozet yapamazlar mıydı? Mecbur muyuz böyle ilkelliği çekmeye? Ben şimdi kirlenen paçalarımı nasıl temisleyeceğim?”Karşılaştığım bu turist kadın gibi eminim pek çok Batılı misafirimiz de bu durumdan şikayetçi olmuştur.
ETS Turizm’in sahibi Kültür ve Turizm Bakanı Sayın Mehmet Ersoy’a duyurulur. Düzgün tuvaletler koydurarak insanları memnun etmek yerine hela popülizmi yapmak neyin nesi?
Sayın Ersoy acaba Yunanistan ve başka yörelerdeki otellerine hela mı yoksa klozet mi koyduruyor? Çok merak ettim. Bu soruma acilen cevap bekliyorum.
İstanbul çıkışından yaklaşık üç saat sonra genişçe bir park alanında mola verelim diyoruz. Bir-iki lokma atıştırmak, çay-kahve içmek;tabii ki de başka doğal ihtiyaçları gidermek.
Yolda giderken el,yüz tozlanıyor. Tuvalete gidip temizlenmek istiyorsunuz. Tek katlı, neredeyse kilometrekareler genişliğindeki binanın içinde tuvaleti bulmak öyle kolay değil. Doğru dürüst bir levha da koymamışlar. Sağa sola bakıp araya araya gidiyorsunuz.
Neyse, sanki saatler boyu sürdü gibi gelen yürüyüşten sonra bir kapı gözüme çarpıyor. Üstünde “Tuvalet” yazılı. Aaa, bu tuvalet yoksa unisex (kadın-erkek ayrımı olmayan) mi diye bakınırken bu kez karşıma koskoca “Mescit” yazılı bir levha çıkıyor. Eh, olur ya, bazıları “Seferiyim” demez, abdest alıp namaz da kılmak ister de acaba nerede? Mescitte mi?Yoksa araba içinde mi? Belki de kaldırım kenarında. Bizler ibadetimizi göstere göstere yapmayı pek severiz.
Merak edip mescit nerede diye aranıyorum. İki ok var. Kadın Mescit, Erkek Mescit. İşin ilginç yanı da her iki mescide giren çıkan yok. Neden acaba? Tam da öğle namazı vakti yani. Neyse... Mescitle uğraşmayı bırakıp tuvalete yöneliyorum. Sonunda üstünde “Kadın”yazanı buluyorum. Pek çok kapılı bir tuvalet. Kadınlar bazı kapıların önünde kuyruk olmuş, bekleşiyorlar. Anlaşılan tuvalet sayısı ihtiyacı karşılamaya yetmiyor, derken bazı kapıların açık olduğunu görüyorum. Ne ola ki?
Kapılardan birini itiyorum. O da ne? Bildiğiniz hela ya da ayak yolu. Dört, beş, altı kapının gerisindeki manzara aynı. Sonunda durumu kavrıyorum. Hemen hemen kimse helaya itibar etmiyor, klozeti tercih ediyor. O yüzden klozetli tuvaletlerin önünde kuyruk var.
Çaresiz, kuyruğun en sonunda yerimi alıyorum. Bir hayli bekledikten sonra klozetli tuvalete kendimi atıyorum. Dışarı çıktığımda manzara çok komik. Batılı turist olduğu her halinden belli bir kadıncağız pantolon paçalarını temizlemeye çalışıyor. Meğer turist kadın klozetli tuvalete ulaşmayı bekleyemediği için helaya girmiş. Pantolon paçalarını sıvamasına rağmen helada ihtiyacını giderirken paçalara sıçramasını engelleyememiş.
Kendisine acıyarak baktığımı fark eden kadıncağız ağlamaklı bir sesle dert yandı:”Bu nasıl turizm anlayışı?Doğru dürüst klozet yapamazlar mıydı? Mecbur muyuz böyle ilkelliği çekmeye? Ben şimdi kirlenen paçalarımı nasıl temisleyeceğim?”Karşılaştığım bu turist kadın gibi eminim pek çok Batılı misafirimiz de bu durumdan şikayetçi olmuştur.
ETS Turizm’in sahibi Kültür ve Turizm Bakanı Sayın Mehmet Ersoy’a duyurulur. Düzgün tuvaletler koydurarak insanları memnun etmek yerine hela popülizmi yapmak neyin nesi?
Sayın Ersoy acaba Yunanistan ve başka yörelerdeki otellerine hela mı yoksa klozet mi koyduruyor? Çok merak ettim. Bu soruma acilen cevap bekliyorum.