Bir geçen sezonun transfer dönemindeki Beşiktaş’ına bakın, bir de bu sezonun Beşiktaş’ına. Hedefler tümüyle farklı. Zaten bizim ülkede nerede yeni, alışılmamış bir şeye tevessül edilir, hemen çeşitli bahanelerle yok edilir. Maksat rant devranı aynen dönsün, beylerimizin rahatı bozulmasın. Maddi ve sportif başarı olarak çökmüş futbolumuzda, yetenekli gençleri, tecrübeli ağabeyleriyle birleştirip maliyeti düşük ama uyumlu, istikbali olan bir takım yaratma idealiyle sezona başlanmıştı Kartal’da geçen yıl. Genç isimlerle çalışmayı seven, eline verilen oyunculara mırın kırın yapmadan takımına koyan heyecanlı, başarıya aç bir hocaydı Ismael. Ve Saiss, Redmond, Masuaku gibi oyuncular da ikna edilip alınmıştı. Beşiktaş’a gelmeden kaç kişi bu oyunculardan haberdardı acaba? Ama sabredilmedi. Çünkü bu formül var olan transfer hastalığına tersti. Bazılarının rant kapılarını, değerinden fazla transfer parası almasının yolunu kapatıyordu. Ve içeriden, dışarıdan müthiş bir karşı kampanya ile Ismael çalışamaz hale geldi. Yanlış hakem kararlarıyla kaybedilen puanları saymıyorum bile. Sonunda herkesin istediği oldu ve Şenol Güneş geldi Beşiktaş’a. İlk hamlesi Cenk’i ve Mert’i 11’e almasıydı. Sezon başı kurulan takım yavaş yavaş rayına oturdu ve Siyah-Beyazlılar iyi futbol oynamaya başladı. Ne var ki deprem sonrası TFF’nin Beşiktaş’ı mağdur eden kararı, ardı arkası kesilmeyen aleyhte hakem kararları derken Siyah-Beyazlılar ligi 3. bitirdi. Bitiriş maçı aslında pek çok şeyi anlatıyordu. Kazanılsaydı 2.’lik gelecekti. Olmadı. Daha önemlisi Saiss, Redmond ve Masuaku olmayınca takımın kalitesinin ne kadar düştüğünün göstergesi oldu bu maç. Şimdi bu 3 futbolcunun kalması konusunda sorunlar var. Keşke baştan herkese layık olduğu değer verilseydi. Dünya Kupası 11’inde yer aldıktan sonra Saiss’in “iyi futbolcu” olduğuna ikna olunmasaydı. Redmond Kadıköy’deki maçta ancak yedekten oyuna girince destan yazmasaydı. BİZİM ÇOCUKLAR GİDİYOR Yani yine bir şeyleri değiştiremedik biz. Her transfer döneminde bir sürü trafik. Bu arada 40 yılda bir yetişen genç oyuncumuz olunca da hemen satıp paraya döndürme derdindeyiz. Ve o paraları yaşlı kiralık futbolculara harcıyoruz. Arda Güler mesela neden gidiyor? Keşke takımında kalıp olgunlaşsa şampiyonluklar yaşasa ve sonra daha büyük paralara gitseydi. Tabi bu arada F.Bahçe yeni Arda’ları bulup yetiştirseydi. Ama biz böyle emek gerektiren uzun vadeli işlerin peşinde değiliz. Günü kurtarmanın derdindeyiz. Oysa ki o konuşulan paralar kimsede yok artık. Transferde kolayca telaffuz edilen 1 milyon Avro olmuş 30 milyon lira. Geniş bir kitlenin aldığı asgari ücret brüt 14 bin lira bile değil. Ayrıca Türkiye’de öyle veya böyle şampiyon olsanız yıldızları dizseniz değişen ne ki? Futbolun kalitesiz, üretimin yok ve herkes adaletsiz futbol ortamından mutsuz. Bir de bu durumlara bakmadan transfer piyasasında Suudilerle, Ruslarla aşık atmaya kalkıyoruz. Ne kadar çok transfer o kadar çok rant demek çünkü. Ranta teslim olmuş kulüplerle, transfer haberi patlatma derdindeki medyasıyla, sosyal medyadaki taraftar kisveli gönüllü trollerle ve her şeyden önce olmayan limitleri kulüplere dağıtan TFF’siyle bu düzen bakalım daha ne kadar sürecek? Gülengül ALTINSAY / Cumhuriyet