Aşkın gücünü simgeleyen, hepsi birbirinden romantik hikayelere sahip 5 mimari şaheser…
Aşk uğruna inşa edilen yapıların kuşkusuz en ünlüsü Tac Mahal. Aynı zamanda dünya mimari tarihi için de çok önemli bir mihenk taşı. Yaklaşık 400 yıl önce inşa edilse de hala ziyaretçilerini büyülemeye devam eden bu bina aslında bildiğiniz üzere bir anıt mezar. Tac Mahal, hükümdar Şah Cihan tarafından, çok sevdiği eşi Mümtaz Mahal’in doğum yaptığı sırada hayatını kaybetmesinden sonra inşa ediliyor. Büyük bir kedere kapılan ve hatta kendi hayatına son vermeyi bile düşünen hükümdar, bunun yerine aşklarının sembolü olarak bu muhteşem anıtı inşa ediyor. Hiçbir masraftan kaçınmayan Şah Cihan, 20 binden fazla heykeltıraşı, kaligrafı ve sanatkarı Agra’ya getirtip bu mermer başyapıtı dünyaya armağan ediyor.
Petit Trianon, dünyanın en şatafatlı saraylarından Versailles’ın bahçelerinde yer alan bir köşk. Ardında yatan aşk hikayesi ise 15. Louis ve büyük bir aşkla bağlı olduğu metresi Madame de Pompadour’a ait. Her ne kadar 15. Louis, Petit Trianon’u kendi sevgilisi için 18. yüzyılın ortalarında inşa ettirse de, Madame de Pompadour yapının tamamlanmasından hemen önce ölüyor. Neoklasik ve rokoko tarzlarını sergileyen Petit Trianon, bu ölümün ardından bir başka aşkın simgesine dönüşüyor. 15. Louis’den sonra tahta geçen 16. Louis, Petit Trianon’u eşi Marie Antoinette’e hediye ediyor. Henüz 19 yaşında olan genç kraliçe burayı tamamen kendi abartılı zevklerine göre döşeyip saray hayatının katı kurallarından kaçıp rahatlayabileceği bir yer olarak kullanıyor.
Malezya’ya gidip İskoçya mimarisiyle inşa edilmiş bir şato ile karşılaşmak şaşırtıcı olabilir. İşte bu nedenle Kellie’nin Şatosu, aşkın ve sevdiğini mutlu etme dürtüsünün sınır tanımayan gücünü gösteren bir yapı. İskoçya’da doğan William Kellie Smith ve Agnes, 1900’lerin başında evlenip Malezya’ya yerleşiyor ve burada ahşap bir evde yaşamaya başlıyorlar. Ancak İskoçya’da büyümüş olan Agnes, ülkesini özlüyor ve bu küçük evde mutlu olamıyor. Eşi William da o sıra hamile olan Agnes’i mutlu etmek için bir tepenin zirvesine, doğdukları ülkedeki şatoları hatırlatan bir şato inşa ettirmeye başlıyor. Ne yazık ki William 1926’da aniden hayatını kaybedince şatonun inşası duruyor ve günümüzde hala terk edilmiş bir durumda bekliyor.
Ukrayna’nın Karadeniz’e doğru uzanan Kırım Yarımadası’nda yer alan Gaspra adlı küçük bir kasaba bu muhteşem şatoya ev sahipliği yapıyor. Tarihçesi tam olarak bilinmese de Alman bir aristokrat, Swallow’s Nest yani Kırlangıç Yuvası’nı 20. yüzyılın başlarında yaptırmış. Neo-Gotik tarzda inşa edilen bu masalsı binanın neden yapıldığı hakkındaki efsane ise şöyle. Kırım’ı ziyaret eden bu aristokrat, denizden 30 metre yükseklikteki bu tepenin manzarasına hayran kalıyor ve buraya, eşiyle kaçamak yapmak için kullanacakları romantik bir şato inşa etmeye karar veriyor. İki katlı bu eşsiz yapı günümüzde turistlerin ziyaretine açık. Kaynak: Brandlifemag
Bu içeriğin kaynağı Ntv haber sitesidir.
Ziyaretçiler için gizlenmiş link, görmek için lütfen üye olunuz.
Giriş yap veya üye ol.