“Bir gece ansızın gelebiliriz.” AKP’li Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın bu meşhur cümleyi yeniden dillendirdiği günden beri, yani 2 ayı aşkın bir süredir Suriye’ye olası bir operasyonu tartışıyoruz.
Pek çok analist, Erdoğan’ın sınır ötesi operasyonları bir seçim taktiği olarak kullandığı ve yaklaşan kader seçimi öncesi bir kere daha bu taktiğe başvurmasının kaçınılmaz olduğu görüşünde. Ve hemen hepsi olası bir operasyonun Erdoğan’a güç kazandıracağı ön kabulüyle hareket ediyor.
Peki, böylesi bir operasyon gerçekten seçim kazandırır mı?
Bu sorunun yanıtı için hafızamızı biraz tazelemek şart.
Şah Fırat Operasyonu ve 7 Haziran 2015 Genel Seçimi
Pek çok yorumcu Erdoğan’a güç kazandıran operasyonları saymaya Şah Fırat operasyonu ile başlıyor.
22 Şubat 2015'te başlayan Şah Fırat operasyonu, Türkiye sınırları dışındaki tek Türk toprağı olan Süleyman Şah Saygı Karakolu ve Türbesi’nin taşınması operasyonuydu.
Bu operasyonun Erdoğan ve AKP’ye güç kazandırdığı düşüncesi pek gerçekçi değil. Zira bu operasyon sonrası yapılan 7 Haziran 2015 genel seçimlerinde AKP ilk kez tek başına iktidar olabileceği çoğunluğu sağlayamadı. Şah Fırat operasyonu dönemin muhalefeti CHP ve MHP tarafından bir zafiyet olarak değerlendirilmiş, hatta “kaçtık, teröristlere boyun eğdik, Suriye’deki toprağımızı kaybettik,” şeklinde sert eleştirilerin de konusu olmuştu.
7 Haziran seçimlerinin ana gündemi AKP cemaat kavgası, yolsuzluk iddiaları ve kör topal devam eden “Kürt Açılımı” politikasıydı. Yani Şah Fırat görece kenarda köşede bir konuydu. Ancak Erdoğan karşıtı milliyetçi söylemi güçlendirerek aslında onu zayıflatan bir unsur oldu.
Hendek operasyonları ve 1 Kasım 2015 seçimleri
7 Haziran seçimleri sonrası koalisyon görüşmelerinin sonuçsuz kalması ve Erdoğan’ın bu süreçteki rolü siyasi tarihimizin tartışmalı başlıkları arasında yerini aldı. Bu başarısızlık sonucu 1 Kasım 2015’te yeniden seçimlere gidildi.
Bu iki seçim arasındaki kısa süre, Türk siyasetinde deprem etkisi yaratan bir dizi gelişmeye tanıklık etti. Kürtlerden beklediği desteği alamayan Erdoğan, MHP lideri Bahçeli’nin manevrasıyla yönünü değiştirdi ve milliyetçi oylara yöneldi.
Erdoğan’ın PYD’yi hedef alarak başlattığı restleşme, Suruç saldırısı ve perde arkasının Ahmet Davutoğlu tarafından açıklanmasını beklediğimiz bir dolu karanlık olayla devam etti. 22 Temmuz 2015’te Ceylanpınar’da iki polis memurunun öldürülmesi sonrası “çözüm politikası” resmen sona erdi.
Bu döneme damgasını vuran Hendek operasyonları ve sınır ötesine yönelik Şehit Yalçın Harekâtı oldu. Ve bu operasyonlar AKP’nin yeniden tek başına iktidarında kritik rol oynadı. Açılım sürecine son verilmesi, o ana kadar MHP ile söylem birliği yapmış CHP’yi bir anda boşa düşürdü. AKP’nin siyasi istikrar ve ekonomi vurgusunu etkili kullanması da en az bu operasyonlar kadar etkili bir diğer başlık oldu.
Fırat Kalkanı ve 16 Nisan 2017 Anayasa referandumu
24 Ağustos 2016 - 29 Mart 2017 arasında yapılan Fırat Kalkanı operasyonunun 16 Nisan 2017 Anayasa Referandumunda etkili olduğu görüşü doğru. Fırat Kalkanı sonuçları itibariyle Türkiye için açık bir zaferdi. Ve Erdoğan’ın güçlü lider imajını pekiştirmesi boyutuyla da etkili oldu.
Ama anayasa referandumunda ana faktör henüz çok sıcak olan 15 Temmuz darbe girişimiydi. Kuzey Irak’ta planlanan bağımsızlık referandumu tartışmalarının milliyetçi oylara etkisi yine unutulmaması gereken önemli bir başlıktı.
Zeytindalı ve Dicle Kalkanı Harekâtları ve 2018 Türkiye Cumhurbaşkanlığı Seçimi
20 Ocak 2018-24 Mart 2018 arasında yapılan ve YPG’nin Afrin’den çıkarılmasıyla sonuçlanan Zeytindalı Harekâtının 24 Haziran 2018 tarihinde yapılan Türkiye Cumhurbaşkanlığı seçimine etkisi yine doğru bir değerlendirme. Bu dönemde etkili bir diğer operasyon da 11 Mart 2018’de PKK'ya karşı Kuzey Irak'ta başlatılan Dicle Kalkanı ya da diğer adıyla Kararlılık Harekâtıydı.
Tabii seçimin olağanüstü hâl koşullarında, medyanın tamamen Erdoğan'ın etkisi altında yayın yaptığı, Kemalist gazetecilerin bile FETÖ’cü olarak suçlandığı, herkesin kelimelerini seçerek konuştuğu bir dönemde yapıldığını unutmamak lazım. Erdoğan’ın etkisiyle Başkanlık rejimine oy veren halkın, Erdoğan’a bu görevi vermesi aslında kaçınılmazdı. Bu dönemdeki sınır ötesi operasyonlar Erdoğan’ın güçlü lider imajını cilalamasına önemli katkı yaptı.
Dicle Kalkanı Harekâtı ve 31 Mart 2019 yerel seçimleri
“Yeni Kandillere izin vermeyeceğiz” sloganıyla hatırlanan Dicle Kalkanı Harekâtı, son dönemin en geniş kapsamlı ve uzun operasyonlarından biriydi. 11 Mart 2018’de başladı ve 28 Mayıs 2019 tarihine kadar sürdü. Yani hem “Başkanlık” seçimi sürecinde, hem de 9 ay sonra yapılan 31 Mart yerel seçimleri sırasında gündemdeydi. Bu harekât kapsamında yapılan operasyonlar, yerel seçim sürecinde terörle mücadeledeki başarı ve kararlılık boyutuyla AKP-MHP koalisyonuna can vermek için kullanılmaya çalışıldı. Ama etkili olamadı. AKP, Ankara ve İstanbul dahil pek çok belediyeyi kaybetti. Özetle Kuzey Irak’taki operasyonlar, “su faturalarınızı PKK’lılar getirecek” propagandasına yeterli katkıyı sağlayamadı.
Pençe Harekâtı ve tekrarlanan İstanbul seçimleri
AKP-MHP koalisyonu sınır ötesi operasyon kartını 23 Haziran 2019’da tekrar edilen İstanbul seçimleri öncesi yeniden kullanmak istedi. 28 Mayıs 2019’da Kuzey Irak’ta başlatılan Pençe operasyonu, Ekrem İmamoğlu’nu HDP ile ilişkileri ekseninde sıkıştırma taktiğinin bir parçası olarak planlanmıştı. İşe yaramadı. 31 Mart'taki yerel seçimleri 13 bin 729 oy farkla kazanan İmamoğlu, başkanlık koltuğuna bu kez 800 binden fazla oy farkıyla oturdu.
Barış Pınarı ve Bahar Kalkanı Harekâtları
Pek çok yorumcunun 9 – 18 Ekim 2019 arasında yapılan Barış Pınarı ve 27 Şubat - 5 Mart 2020 arasında düzenlenen Bahar Kalkanı harekâtlarını seçimlerle ilişkilendirmesi ise çok şaşırtıcı. Hiçbir seçime rastlamayan bu harekâtları pandemi, ekonomideki kötü gidiş, mülteciler gibi sıkıntılı gündemlerin dağılması ve Erdoğan’ın popülaritesinde kısa süreli küçük artışlar dışında bir etkisinden bahsetmek söz konusu değil.
Savaş seçim kazandırır mı?
Suriye’ye ya da Kuzey Irak’a yapılacak bir operasyon, pek çok yorumcunun dediği gibi Erdoğan’ın yelkenlerini yeniden şişirebilir mi?
Ya da şöyle soralım. Ekonomide iyice sıkışan, MHP’nin daralttığı alanda yeni siyasi açılımlar yapmakta zorlanan AKP’li Cumhurbaşkanı, dış politikada atacağı bazı adımlarla ülkenin yüzde 50’sini yeniden ikna edebilir mi?
Üstte saydığım örnekler sınır ötesi operasyon ile seçim başarısı arasında doğrudan bir ilişki olmadığının kanıtı.
Üstelik bugünden sonra başlatılacak bir operasyon, geniş halk kitlelerinin gözünde stratejik bir harekâttan ziyade seçim kazanmak için başlatılan bir girişim olarak algılanacaktır. Bu harekâtın sınırlı olması, daha kötüsü ciddi kayıplara yol açması durumunda tam ters bir etki doğurabileceği de unutulmamalı. 34 askerimizi kaybettiğimiz saldırı bu anlamda acı ve fakat önemli bir uyarı aslında.
Irak tarafında son dönemde yaşanan kitlesel protestoları da unutmamak gerekli. Sivil kayıplar nedeniyle başlatılan bu protestolara Irak’ın Arap unsurları da destek veriyor.
Üstelik olası Suriye operasyonu daha şimdiden Erdoğan için olumsuz bir hava yaratmış gibi görünüyor. Rusya ve İran’ı ikna için üst üste yapılan görüşmeler, bir zamanlar “sınır ötesi harekât için kimseden izin alacak değiliz” diye kükreyen AKP genel başkanının çizmeye çalıştığı güçlü lider imajıyla hiç mi hiç örtüşmüyor.
Pek çok analist, Erdoğan’ın sınır ötesi operasyonları bir seçim taktiği olarak kullandığı ve yaklaşan kader seçimi öncesi bir kere daha bu taktiğe başvurmasının kaçınılmaz olduğu görüşünde. Ve hemen hepsi olası bir operasyonun Erdoğan’a güç kazandıracağı ön kabulüyle hareket ediyor.
Peki, böylesi bir operasyon gerçekten seçim kazandırır mı?
Bu sorunun yanıtı için hafızamızı biraz tazelemek şart.
Şah Fırat Operasyonu ve 7 Haziran 2015 Genel Seçimi
Pek çok yorumcu Erdoğan’a güç kazandıran operasyonları saymaya Şah Fırat operasyonu ile başlıyor.
22 Şubat 2015'te başlayan Şah Fırat operasyonu, Türkiye sınırları dışındaki tek Türk toprağı olan Süleyman Şah Saygı Karakolu ve Türbesi’nin taşınması operasyonuydu.
Bu operasyonun Erdoğan ve AKP’ye güç kazandırdığı düşüncesi pek gerçekçi değil. Zira bu operasyon sonrası yapılan 7 Haziran 2015 genel seçimlerinde AKP ilk kez tek başına iktidar olabileceği çoğunluğu sağlayamadı. Şah Fırat operasyonu dönemin muhalefeti CHP ve MHP tarafından bir zafiyet olarak değerlendirilmiş, hatta “kaçtık, teröristlere boyun eğdik, Suriye’deki toprağımızı kaybettik,” şeklinde sert eleştirilerin de konusu olmuştu.
7 Haziran seçimlerinin ana gündemi AKP cemaat kavgası, yolsuzluk iddiaları ve kör topal devam eden “Kürt Açılımı” politikasıydı. Yani Şah Fırat görece kenarda köşede bir konuydu. Ancak Erdoğan karşıtı milliyetçi söylemi güçlendirerek aslında onu zayıflatan bir unsur oldu.
Hendek operasyonları ve 1 Kasım 2015 seçimleri
7 Haziran seçimleri sonrası koalisyon görüşmelerinin sonuçsuz kalması ve Erdoğan’ın bu süreçteki rolü siyasi tarihimizin tartışmalı başlıkları arasında yerini aldı. Bu başarısızlık sonucu 1 Kasım 2015’te yeniden seçimlere gidildi.
Bu iki seçim arasındaki kısa süre, Türk siyasetinde deprem etkisi yaratan bir dizi gelişmeye tanıklık etti. Kürtlerden beklediği desteği alamayan Erdoğan, MHP lideri Bahçeli’nin manevrasıyla yönünü değiştirdi ve milliyetçi oylara yöneldi.
Erdoğan’ın PYD’yi hedef alarak başlattığı restleşme, Suruç saldırısı ve perde arkasının Ahmet Davutoğlu tarafından açıklanmasını beklediğimiz bir dolu karanlık olayla devam etti. 22 Temmuz 2015’te Ceylanpınar’da iki polis memurunun öldürülmesi sonrası “çözüm politikası” resmen sona erdi.
Bu döneme damgasını vuran Hendek operasyonları ve sınır ötesine yönelik Şehit Yalçın Harekâtı oldu. Ve bu operasyonlar AKP’nin yeniden tek başına iktidarında kritik rol oynadı. Açılım sürecine son verilmesi, o ana kadar MHP ile söylem birliği yapmış CHP’yi bir anda boşa düşürdü. AKP’nin siyasi istikrar ve ekonomi vurgusunu etkili kullanması da en az bu operasyonlar kadar etkili bir diğer başlık oldu.
Fırat Kalkanı ve 16 Nisan 2017 Anayasa referandumu
24 Ağustos 2016 - 29 Mart 2017 arasında yapılan Fırat Kalkanı operasyonunun 16 Nisan 2017 Anayasa Referandumunda etkili olduğu görüşü doğru. Fırat Kalkanı sonuçları itibariyle Türkiye için açık bir zaferdi. Ve Erdoğan’ın güçlü lider imajını pekiştirmesi boyutuyla da etkili oldu.
Ama anayasa referandumunda ana faktör henüz çok sıcak olan 15 Temmuz darbe girişimiydi. Kuzey Irak’ta planlanan bağımsızlık referandumu tartışmalarının milliyetçi oylara etkisi yine unutulmaması gereken önemli bir başlıktı.
Zeytindalı ve Dicle Kalkanı Harekâtları ve 2018 Türkiye Cumhurbaşkanlığı Seçimi
20 Ocak 2018-24 Mart 2018 arasında yapılan ve YPG’nin Afrin’den çıkarılmasıyla sonuçlanan Zeytindalı Harekâtının 24 Haziran 2018 tarihinde yapılan Türkiye Cumhurbaşkanlığı seçimine etkisi yine doğru bir değerlendirme. Bu dönemde etkili bir diğer operasyon da 11 Mart 2018’de PKK'ya karşı Kuzey Irak'ta başlatılan Dicle Kalkanı ya da diğer adıyla Kararlılık Harekâtıydı.
Tabii seçimin olağanüstü hâl koşullarında, medyanın tamamen Erdoğan'ın etkisi altında yayın yaptığı, Kemalist gazetecilerin bile FETÖ’cü olarak suçlandığı, herkesin kelimelerini seçerek konuştuğu bir dönemde yapıldığını unutmamak lazım. Erdoğan’ın etkisiyle Başkanlık rejimine oy veren halkın, Erdoğan’a bu görevi vermesi aslında kaçınılmazdı. Bu dönemdeki sınır ötesi operasyonlar Erdoğan’ın güçlü lider imajını cilalamasına önemli katkı yaptı.
Dicle Kalkanı Harekâtı ve 31 Mart 2019 yerel seçimleri
“Yeni Kandillere izin vermeyeceğiz” sloganıyla hatırlanan Dicle Kalkanı Harekâtı, son dönemin en geniş kapsamlı ve uzun operasyonlarından biriydi. 11 Mart 2018’de başladı ve 28 Mayıs 2019 tarihine kadar sürdü. Yani hem “Başkanlık” seçimi sürecinde, hem de 9 ay sonra yapılan 31 Mart yerel seçimleri sırasında gündemdeydi. Bu harekât kapsamında yapılan operasyonlar, yerel seçim sürecinde terörle mücadeledeki başarı ve kararlılık boyutuyla AKP-MHP koalisyonuna can vermek için kullanılmaya çalışıldı. Ama etkili olamadı. AKP, Ankara ve İstanbul dahil pek çok belediyeyi kaybetti. Özetle Kuzey Irak’taki operasyonlar, “su faturalarınızı PKK’lılar getirecek” propagandasına yeterli katkıyı sağlayamadı.
Pençe Harekâtı ve tekrarlanan İstanbul seçimleri
AKP-MHP koalisyonu sınır ötesi operasyon kartını 23 Haziran 2019’da tekrar edilen İstanbul seçimleri öncesi yeniden kullanmak istedi. 28 Mayıs 2019’da Kuzey Irak’ta başlatılan Pençe operasyonu, Ekrem İmamoğlu’nu HDP ile ilişkileri ekseninde sıkıştırma taktiğinin bir parçası olarak planlanmıştı. İşe yaramadı. 31 Mart'taki yerel seçimleri 13 bin 729 oy farkla kazanan İmamoğlu, başkanlık koltuğuna bu kez 800 binden fazla oy farkıyla oturdu.
Barış Pınarı ve Bahar Kalkanı Harekâtları
Pek çok yorumcunun 9 – 18 Ekim 2019 arasında yapılan Barış Pınarı ve 27 Şubat - 5 Mart 2020 arasında düzenlenen Bahar Kalkanı harekâtlarını seçimlerle ilişkilendirmesi ise çok şaşırtıcı. Hiçbir seçime rastlamayan bu harekâtları pandemi, ekonomideki kötü gidiş, mülteciler gibi sıkıntılı gündemlerin dağılması ve Erdoğan’ın popülaritesinde kısa süreli küçük artışlar dışında bir etkisinden bahsetmek söz konusu değil.
Savaş seçim kazandırır mı?
Suriye’ye ya da Kuzey Irak’a yapılacak bir operasyon, pek çok yorumcunun dediği gibi Erdoğan’ın yelkenlerini yeniden şişirebilir mi?
Ya da şöyle soralım. Ekonomide iyice sıkışan, MHP’nin daralttığı alanda yeni siyasi açılımlar yapmakta zorlanan AKP’li Cumhurbaşkanı, dış politikada atacağı bazı adımlarla ülkenin yüzde 50’sini yeniden ikna edebilir mi?
Üstte saydığım örnekler sınır ötesi operasyon ile seçim başarısı arasında doğrudan bir ilişki olmadığının kanıtı.
Üstelik bugünden sonra başlatılacak bir operasyon, geniş halk kitlelerinin gözünde stratejik bir harekâttan ziyade seçim kazanmak için başlatılan bir girişim olarak algılanacaktır. Bu harekâtın sınırlı olması, daha kötüsü ciddi kayıplara yol açması durumunda tam ters bir etki doğurabileceği de unutulmamalı. 34 askerimizi kaybettiğimiz saldırı bu anlamda acı ve fakat önemli bir uyarı aslında.
Irak tarafında son dönemde yaşanan kitlesel protestoları da unutmamak gerekli. Sivil kayıplar nedeniyle başlatılan bu protestolara Irak’ın Arap unsurları da destek veriyor.
Üstelik olası Suriye operasyonu daha şimdiden Erdoğan için olumsuz bir hava yaratmış gibi görünüyor. Rusya ve İran’ı ikna için üst üste yapılan görüşmeler, bir zamanlar “sınır ötesi harekât için kimseden izin alacak değiliz” diye kükreyen AKP genel başkanının çizmeye çalıştığı güçlü lider imajıyla hiç mi hiç örtüşmüyor.