Forumcu
Forum Üyesii
- Katılım
- 23 Eyl 2022
- Mesajlar
- 1,242
- Puanları
- 36

ŞİİRBAZ SULTANLAR(21)-SULTAN II.MUSTAFA(İkbâlî, Meftunî)
Mustafa CEYLAN
*************
Demiştir Ki:
"Başımuzdan hiç hevâ-yı zülf-i yâr eksük değül
Mürtefi yerdür anunçün ruzgâr eksük değül"
Demiştir Ki :
“Aldın bu kadar halkı cihanın yükünü ah !..
İşte bu measi ile iş hayli dumandır !..”
(Yücebaş, Hilmi; a.g.e, 102)
*
IV. Mehmed’in Emetüllah Gülnûş Sultân’dan 1664 yılında dünyaya gelen oğludur. Annesi Giritlidir. Saltanatı 8 yıl sürmüştür. İri yapılı, açık tenli, ince burunlu, ela gözlü, sarı sakallı idi. Çok iyi hocalardan ders almış, hat sanatına merak sarmış ve çok iyi bir hattat olarak da yetişmişti. Yalandan nefret eder, doğruları ödüllendirirdi. İlme ve ilim adamlarına önem vermiştir. Alimlerle sohbet etmekten hoşlanır ve onları korurdu.
Amcası II. Ahmed’in vefatının duyar duymaz, Edirne’deki Veliahd Dâiresinden Hünkâr Dâiresine gelerek tahta oturmuş ve kendisine bî’at etmeleri için devlet adamlarını çağırmıştır (Şubat 1695). 31 yaşında tahta geçmiştir.
IV. Murad’dan sonra gelen Osmanlı Padişahları içinde en liyakatlisi, en âlimi ve en kültürlüsü idi.
Vâlide Sultan’ın da devlet işlerine karışmayarak kendini hayır hizmetlerine vermesi onun için iyi bir imkândı. Sakız Adasının geriye alınışını göremeden vefat eden amcasının intikamını, tahta çıktığı ay aldı ve Sakız Adasından Venediklileri kovdu. İlk icraatı Elmas Mehmed Paşa'yı sadrazamlığa ve hocası eski Şeyhülislâm Feyzullah Efendi'yi de Şeyhülislâmlığa getirmek oldu.
*
Avusturya üzerine çıktığı 1. Seferde, Lipve, Lügoş ve Şebeş Kaleleri feth olunarak Temeşvar’a kadar gelindi (Aralık 1695). Rus Çarı Büyük Petro, Azak önüne kadar geldi. Osmanlı ordusunun kahramanca müdafaasına ve Çar Petro’yu geri çekilmeye mecbur bırakmalarına rağmen, 1 yıl sonra tekrar hücum etti ve Azak, Ruslar tarafından işgal edildi. Bu işgal İstanbul’u hüzne gark etti.
Çiıktığı 2. Seferde Olaş Meydan Muharebesinde Avusturya Kralı Kral Elektör yenildi ve kaçtı.
Katıldığı 3. Avusturya seferinde, karşısında Savoie prensi Mareşal Eugen vardı. Avusturya kuvvetleri, Macaristan’ın güneyinde yer alan Zenta’da Osmanlı ordusu ile karşılaştı. Padişahın baş komutan olduğu Osmanlı ordusu, tarihinde ilk defa, 15.000’e yakın şehid vererek ve Padişah’ın canını da zor kurtararak mağlubiyet acısını tattı. Aynı prens bir ay sonra Bosnasaray’a hücum etti ve burayı harabeye çevirdi. İslâm âlemi, Osmanlı ordusunun bu mağlubiyeti sebebiyle kan ağlıyordu.
Belgrad’ın 65 km kuzeybatısında yer alan Karlofça’da, Avrupa’daki üstünlüğün Osmanlı Devleti’nden Avrupalı Devletlere geçtiğini ortaya koyan ve Osmanlı Devleti’nin gerileme devrini başlatan ilk andlaşma imzalandı (Karlofça Andlaşması, 26.01.1699).
Andlaşma ile, Avusturya, Venedik ve Polonya ile devam eden 15 yıllık ve Rusya ile devam eden 9 yıllık savaşa son veriyordu; ancak Macaristan tamamen Avusturya’ya; Mora Venediklilere, Kamaniçe merkezli Podolya Eyâleti Lehlere ve 1700 yılında yapılan ilave İstanbul Andlaşması ile de Azak Ruslara teslim ediliyordu. Karadeniz Osmanlı Gölü olmaktan çıkmış ve Avrupa’daki hâkimiyet tamamen kaybedilmişti.
Üç devletle 25 yıllık sulh andlaşması imzalanırken Rusya ile sadece üç yıllık mütâreke imzalanmıştı. Bunu İstanbul Andlaşması tamamlamıştır. Osmanlı Padişahı artık Avrupalı devlet başkanlarına sen değil, siz diyecekti. Buna rağmen 15 yıldır devam eden felâket yılları da sona ermişti.
*
Zamanında, Osmanlı idaresi, iç problemleri çözebilmek için bir dizi reforma girişti. Yeni sınırlar kontrol altına alındı. Devletin müesseseleri yeniden tanzim olunmaya başlandı. Devlet idaresinde Şeyhülislâm Feyzullah Efendi’nin etkisi görülmeye başlandı. Onun tezkiyesiyle sulh andlaşmasının mürahhası Rami Efendi, önce vezirliğe ve sonra da sadrazamlığa getirildi. Fakat onun da Feyzullah Efendi ile arası açıldı; azli için uğraştı, ancak muvaffak olamadı.
Feyzullah Efendi, âlim, müstakim ve değerli bir insan olmasına rağmen, yakınlarını devlet idaresinde belli makamlara getirmesi ve bu noktadaki hırsı onu milletin gözünden düşürdü. Divan-ı Hümâyun, bir nevi Feyzullah-zâdeler Divanı haline geldi.
Padişah’ın yarım asırdır İstanbul yerine Edirne’de oturması da merkezde bazı rahatsızlıklar meydana getiriyordu.
Nitekim; bu rahatsızlıklar sonucunda Edirne Vak’ası diye bilinen ayaklanma meydana geldi. İstanbul'da kıyam eden 200 kadar cebeci Edirne'ye gelinceye kadar 80.000'i buldu. Ağustos 1703 tarihinde Padişah’ı tahttan indirdiler. Aksi sesler duyulsa da kardeşi III. Ahmed’i tahta geçirdiler. Bu olayın üzüntüsünü üzerinden atamadan 29 Aralık 1703'te prostat kanserinden öldü. Kabri İstanbul Turhan Vâlide Sultan Türbesi'ndedir.
*
Döneminde yapılan mimari çalışmalar şunlardır :
Saraçhanebaşı Amcazade Hüseyin Paşa Külliyesi, Anadolu Hisarı üzerinde Meşruta Yalısı, Fatih semtinde Millet Kütüphanesi, Erzurum Kurşunlu Camii.
*
Şiir yazan ve şiire önem veren bir Padişahtı. Fakat, şiirleri ile bir Divan oluşturamadı. Şiirleri bu yüzden, tezkireler, tarih ve bazı mecmualarda bulunmaktadır. İkbalî veya Meftunî mahlasını kullanmıştır.
*
Demiştir Ki:
"Allahu rabbi lâ-yezâl yâ vâhidü yâ zü'l-celâl
Ey pâdişâh-ı bîzevâl yessir lenâ hayrü'l-umûr
Vakt-i seherde dâdımuz arşa çıkar feryâdımuz
Cürm ü hatâ mu'tadımuz yessir lenâ hayrü'l-umûr
Senden irişmezse âmân olur kamu işler yamân
Yâ sâhib-i kevn ü mekân yessir lenâ hayrü'l-umûr
Yâ Hâlik-i hayrü'l-enâm olsun habîbüne selâm
Budur hulûs üzre kelâm yessir lenâ hayrü'l-umûr
İkbâlî âsîdür garîb lutfundan itme bînasîb
Yâ Bakî vü Hayy ü Mûcîb yessir lenâ hayrü'l-umûr
Demştir Ki:
“El-meded ey fahr-i âlem hem şefî’u’l-müznibîn
Nâzil oldı hakında hem Rahmeten li’l-âlemin
İşidelden vasfını budur lisânumda hemîn
Es-salât u ve’s-selâm yâ Sâdıka’l-va’di’l-emîn
Çağlayup her dem akar bu çeşm-I giryânum benüm
Fikr idüp nâr-ı cahîmi havf ider cânum benüm
Umarum rûz-ı cezâda ola hem-râhum benüm
Es-salât u ve’s-selâm yâ Sâdıka’l-va’di’l-emîn
Dalmışam bahr-i şakâvet içre kârum seyyi’ât
Yâ İlâhî sen hidâyet eyle bana vir necât
Sen şefâ’at kıl garîbe ey Resul-i Kâ’inât
Es-salât u ve’s-selâm yâ Sâdık’l-va’di’l-emîn
Ümmetünden en hakîr ü bîkesem ben yâ Resul
Hazretüne itdügüm vird ü salâtı it Kabul
Âciz ü Meftunîyi cennât-ı adne it Kabul
Es-salât u ve’s-selâm yâ Sâdık’l-va’di’l-emîn
Demiştir Ki:
"Rûz-ı mahşerde kusûrum setr it ey Ferd-i Ganî
Enbiyâ vü mürselîn içre hacîl itme beni
Zikr ü tevhîd iderem sıdk-ı derûn ile seni
Enbiyâ vü mürselîn içre hacîl itme beni
Afv edüp Yârab bağışla cürm ü isyânum benüm
Hıfz ile âhir nefesde sıdk u âmânum benüm
Virme mahşerde zebânîye giribânum benüm
Enbiyâ vü mürselîn içre hacîl itme beni
Tevbemi eyle kabul dünyâda koyma ahrete
Çok ise cürm ü küsûrum yok nihâyet rahmete
Diler isen koy cahîme diler isen cennete
Enbiyâ vü mürselîn içre hacîl itme beni
Abd-i âcizdir bu İkbâlî kuluna kıl meded
Yüz sürer dergâh-ı pâkine kerem kıl itme red
Ol şefa'at kânı Ahmed hürmetine ey Ehâd
Enbiyâ vü mürselîn içre hacîl itme beni."
*
Osmanlı hareminde beraber karı-koca hayatı yaşadıkları ve ancak genellikle çocuk sahibi olmadıkları câriyeler demek olan ikbal müessesesi, II. Mustafa’dan itibaren başlamıştır. İkballer çocuk doğurdukları zaman çoğunlukla Kadın Efendi olmuşlar ve bazan da nikâh akdi ile zevce haline getirilmişlerdir.
*
ZEVCELERİ:
1-Âlicenab Kadın
2-Afife Kadın
3-Hümaşah Kadın
4-Sabiha Sultan
5-Şehsuvar Sultan
6-Hatice Kadın
İKBALLERİ:
1- Hafsa Sultan:
2- Hanife Hatun.
3- Fatma Şahin Hatûn.
ERKEK ÇOCUKLARI:
1-Şehzâde Sultân Mahmûd I.
2-Şehzâde Sultân Osman III.
3-Şehzâde Murad.
4-Şehzâde Mehmed.
5-Şehzâde Süleyman.
6-Şehzâde Hüseyin.
7-Şehzâde Selim.