“Sevgi, insanın önüne
sınırsız düşünce, hayal,
duygu ve davranış
kapıları açar. İncitmeden
davranabilmeyi, yargılamadan
anlayabilmeyi, tamah etmeden
şükredebilmeyi, ölmeden
ölebilmeyi öğretir. Dünyanın
anlamını çözebilmeyi, geçici
hazları aşabilmeyi ve hakikat
sırrına erebilme yollarını
aralar. Çünkü ‘Rab’ onunla
tanınır ve idrak edilir. O halde
İbn Hazm’ın şu ifadeleri ve
sonunda sorduğu soru her şeyi
özetlemiyor mu?
‘Kim Rabbini tanırsa, O’nun
rızasının ve öfkesinin ölçüsünü
iyi belirlerse, geçici zevkler ve
fani arzular gözünde bir hiç
kalır. Nasıl hiç kalmasın ki?’”