ForumZAR.COM | Forum Sitesi

Forumzar.COM Türkiye`nin en güncel ve kaliteli genel forum sitesi`dir.
ForumZAR'a katılım zahmetsiz ve ücretsizdir!

  • “Ne garip değil mi? Sevdiğimiz insanın her yalanında bir doğru, sevmediğimiz insanın her doğrusunda bir yalan ararız..”
  • “Biri ölür üzülmezsiniz; sonra sandalyeye asılı hırkasını görürsünüz. O hırkanın duruşu kalbinize oturur..”
  • "En gülünç olanı da insanların sizi eskisi gibi kullanamadığında değiştiğinizi söylemeleri.."
  • "Uçmayı seviyorsan, düşmeyi de bileceksin. Korkarak yaşıyorsan, yalnızca hayatı seyredersin."
  • Asla başka insanlar üzülmesin diye kendini üzme. Sen kaldırabiliyorsan onlar da kaldırabilir.

ŞAİR PADİŞAHLAR(25)-SULTAN II.MEHMED (Fâtih, Avnî)

Forumcu

Forum Üyesi
Katılım
23 Eyl 2022
Mesajlar
1,217
Tepkime puanı
0
Puanları
36


ŞAİR PADİŞAHLAR(25)-SULTAN II.MEHMED (Fâtih, Avnî)


Mustafa CEYLAN
**************

Demiştir Ki:

"Aglasa âşık belâ-yı hicr ile nâlân olup
Gözleründen akan anun yaş yerine kan olup

Geh cefâ kûhı gubârından örünse kisveti
Geh belâ vâdîsini geşt eylese uryân olup

Her ne denlü cevrler vefâlar eylese
Her ne denlü gülseler hâlina ol giryân olup

Gam beyâbânına her gün eylese seyr ü sefer
Her gice mihnet-serâ-yı firkate mihmân olup

Râz-ı aşkı âşikâr itmege tâkat bulmasa
Sînesinde nâvek-i dil-dûzlar pinhân olup

Dilberinden rahm eger olmasa ol dil-hastaya
Kimseler derdine dermân idemez imkân olup

Virseler mülk-i cihânun tâc ü taht ü devletin
Avnî kûyın terk itmez başına sultân olup"

Yine Demiştir Ki:

"Bâgda gül-ruhlarundur verdi- hamrâdan murâd
Kâmetündür râsıtı serv-i dil-ârâdan murâd

Aşk derdidür cihânda âşıka maksûd olan
Vasl-ı dilberdür hemîn bu dâr-ı dünyâdan murâd

Dûd-ı âhumdur felekde ebr-i barandan garaz
Eşk-i çeşmündür eşigünde süreyyâdan murâd

Çün ecel sulh itdürür âhır nizâ'ı kaldırur
Pes nedür dünyâ içün bu kuru gavgâdan murâd

Beyti bozarsın rakîbi anma şi'ründe sakın
Avnnî dilber vasfıdur çün şi'r ü inşâdan murâd"


*

Yedinci Osmanlı padişahı. Divan edebiyatında Avnî mahlasını kullanmıştır. Sultan II. Murad ve Hüma Hatun’un oğludur.

İstanbul'u fethetmesinden sonra Ebû ʾl-Feth (‏Fethin Babası) ve daha sonraki asırlarda Fâtih lâkabıyla anılmıştır.

Ayrıca döneminde Avrupa'da Büyük Türk (Grand Turco) olarak da zikredilmiştir.

İstanbul'un fethi, Orta Çağ’ın sonu Yeni Çağ'ın başlangıcı olmuştur.

Bundan dolayı Fatih, "çağ açan hükümdar" olarak da tanınır. İstanbul'un fethinden sonra Kayser-i Rum (Roma İmparatoru) unvanını da kullanmaya başlamıştır. İstanbul'un fethiyle 1000 yıllık Doğu Roma (Bizans) İmparatorluğu son bulmuştur. Fatih, çıkardığı yasalarla devleti önemli ölçüde yeniden biçimlendirmiştir.

*
27 Receb 835 (30 Mart 1432) Pazar günü şafak vaktinde, devletin başkenti olan Edirne'de, II. Murat'ın dördüncu oğlu olarak dünyaya geldi.

Annesi Hüma Hatun, tarihçi Babinger ve yazar Lord Kinross’a göre gayrimüslim bir köledir. Yine Babinger'e göre, ölümünden sonra Acem efsanelerindeki cennetkuşu hümadan esinlenilerek Hüma Hatun olarak adlandırılmıştır.

Mehmed iki yaşına kadar Edirne'de kaldıktan sonra 1434’te sütninesi ve küçük ağabeyi Alâeddin Ali ile birlikte 14 yaşındaki büyük ağabeyi Ahmed’in Rum sancakbeyi olduğu Amasya'ya gönderildi. Burada ağabeyi Ahmed'in erken yaşta ölmesi üzerine Mehmed altı yaşında Rum sancakbeyi oldu. Diğer ağabeyi Alâeddin Ali ise Manisa'da Saruhan sancakbeyi oldu. İki yıl sonra babaları II. Murat'ın talimatıyla iki kardeş yer değiştirdiler ve Mehmed Saruhan sancakbeyi oldu.

Mehmed’in eğitimi için babası çeşitli hocalar görevlendirdi. Ancak zeki olduğu kadar hırçın bir çocuk olan Mehmed’in eğitilmesi kolay olmadı.

Sonunda babası heybetli ve otoriter bir alim olan Molla Gürani’yi görevlendirdi.

Anlatılana göre Murad, Gürani'ye bir değnek vermiş ve Mehmed itaatsizlik ederse kullanmasını söylemişti. Molla Gürani Mehmed’e, dersini dikkate almayan bir öğrencinin hocası tarafından dövülmesi ile ilgili edebi bir cümleyi inceletmiş, Mehmed durumun ciddiyetini kavrayarak eğitimine önem vermeye başlamıştır.

Şehzade Mehmed'in medrese kökenli hocalarının yanı sıra bilgi edindiği Batılı şahsiyetler de bulunmaktaydı. Saruhan (Manisa) sarayında İtalyan hümanisti Anconalı Ciriaco ve saraydaki başka İtalyanlar onun Avrupa tarihi ile Antik Yunan filozoflarının hayatlarıyla ilgili kitaplar okumasına önayak olmuştu. Bu durum Şehzade Mehmed'e çok-kültürlülük kazandırmıştır.

Topkapı Sarayı arşivinde bulunan II. Mehmed'in şehzadelik yıllarına ait olan karalama defterinde Latin harfleri, Arap harfleri, Roma büstlerini andıran insan çizimleri ve Osmanlı figürleri bulunmaktadır.

Ayrıca Fatih Sultan Mehmed'in Arapça ve Farsça'nın yanı sıra Latince, Yunanca ve İtalyanca bilmesi bu dönemdeki münasebetlerine dayandırılmaktadır.

*

Demiştir Ki:

"Eger meyl itmese nâza güzeller
Gönül aldırmaz idi ehl-i diller

Dehânun beyânı muhtasardur
Mutavveldür saçunda muhtasarlar

Harâmî gamzen ü tarrâr zülfün
Gönül şehrinde bilmem ne ararlar

Senün vaslın metâ-ı cân degermiş
Eşidürüz görenler şöyle dirler

Dile zülfünde gamzenden irüşür
Gice içinde korhulı haberler

Kalur ayakta zülfüne uyanlar
Saçun sevdâ iden başdan çıkarlar

Gül-i dünyâda yokdur bûy-ı râhat
Hemen Avnî irişür derd-i serlar"

Yine demiştir Ki:

"Aşk ile virân iden gönlini ma'mûr istemez
Hâtırın mahzûn iden bir lahza mesrûr istemez

Hâk-sâr olup hevâ ile gubâr olan gönül
Hâk-i râh-ı yârdan bir dem özin dûr istemez

Hoş gören âkil fenâ tavrını şöhret gözlemez
Künc-i uzlet isteyen kendüyi meşhûr istemez

La'l-i nâba meyl kılmaz bagrını pür-hûn iden
Dâmenin pür-eşk iden lü'lü-yi menşûr istemez

Aşk nakdi bir hazînedür ana yokdur zevâl
Mâlik olan Avniyâ bir gence gencûr istemez"

*

Fatih Sultan Mehmed'in tarihteki en önemli yanlarından birisi de eğitime verdiği önem olmuştur. Üniversite anlamında Osmanlı tarihinde ve dünya tarihinde bilinen en eski eğitim kurumlarından olan Sahn-ı Seman’ı kurmuştur. Sahn-i Seman İstanbul’un ilk Türk yükseköğretim kurumudur.

Sahn-ı Seman medreseleri Fatih Külliyesi içindeki en yüksek düzeyli medreseler idiler. Sahn-ı Semân’ın eğitim müfredatının hazırlayıcılarından biri çağın önemli bilim adamı Ali Kuşçu’dur. Medreselerde Ali Kuşçu tarafından düzenlenen bir okutma planının olduğu, hattâ bunun “Kânûnnâme” şeklinde yapıldığı bilinmekle birlikte, bugüne kadar incelemesi yapılan Osmanlı arşiv belgeleri arasında ele geçirilememiştir. Bu kanunnamenin aslının 1918 yılında külliyede çıkan yangınla yok olması da olasıdır.

Sahn-ı Semân, Kanuni tarafından açılan Süleymaniye Medresleri zamanına kadar nakli ve akli bilimlerde öğrenci yetiştirmekteydi. Kanuni devrinde bu medreseler şer’î ilimler ihtisası yapılan medreseler olmuşlar, Süleymaniye Medreseleri de aklî ilimlerin ihtisas yeri olmuştur.

Ali Kuşçu, Fatih tarafından astronomi eğitimi için Semerkant'a gönderilmiş ve daha sonra 1570’te Takiyuddin tarafından Tophane’de kurulacak gözlemevinin ilk çalışmalarını yapmıştır.

*
Fatih 1481’de, Anadolu’ya doğru yeni bir sefere çıktı. Ama daha yolun başında hastalandı ve 3 Mayıs 1481’de Gebze yakınlarınndaki Hünkar Çayırı'ndaki ordugâhında öldü. Gut hastalığından öldüğü sanılmakla birlikte, zehirlendiği de söylenir.

Ölümünden sonra oğlu Bayezid tahta çıktı. Fatih Camii’ndeki türbesinde yatmaktadır. Seferi nereye düzenlediği tam olarak bilinmemektedir. Zira Fatih bu bilgiyi seferin güvenliği açısından çok gizli tutuyor ve kimseye söylemiyordu. Ancak tarihçiler seferin Mısır’a ya da Roma’ya (Papalık) olacağı yönünde tahminler yürütmektedir.

*
Demiştir Ki:

"Ahiret kesbeylemekdür dâr-ı dünyâdan garaz
Yoksa ey zâhid nedür bildün mi ukbâdan garaz

Yârsuz cennet dahi olsa bana zindân olur
İyi bir dîdârdır Firdevs-i a'lâdan garaz

Mal ü mülki terk idüp gitsen gerekür âkıbet
pes nedür dünyâ için ey hâce dünyâdan garaz

Her ne kim görsen ta'alluk bağlama kılma karar
İbret almakdur dilâ seyr ü temâşâdan garaz

Bu gönül eğlencesidür Avniyâ çün âkıbet
Ma'rifet satmak degüldür ş'ir ü inşâdan garaz"


Yine demiştir Ki:

"Kesmezem agyâr cevr ile cânândan ümîd
Kim kesilmez havf-ı şeytan ile mînâdan ümîd

Aglamakla dürr-i vasla tâlib oldum ta'n degül
Eylese gavvâs olanlar bahr-ı ummândan ümîd

Âsitânında nigârı görmesem ye's itmezem
Bu mesel meşhûrdur kim çıkmaduk cândan ümîd

Dişleründür aglamakla göz yaşından umdugum
Dürr-i şehvâr oldı ancak ebr-i nîsândan ümîd

Her ne denlü cürmine hadd ü nihâyet yog ise
Avniyâ kat'eyleme sen avn-i Rahmândan ümîd"

*

Eşleri
************
Emine Gül-Bahar Hatun - (II. Bâyezid’in ve Akkoyunlular’a gelin giden Gevherhan Sultan’ın annesidir.)
Helene Hatun - Mora Despotu olan Demetrus’un kızıdır.
Alexias Hatun - Bizans prenseslerindendir.
Gülşah Hatun - Karamanoğulları Beyliği’nden İbrahim Bey’in kızı, Karaman Sancakbeyi Şehzade Mustafa' nın annesidir.
Sitti Mükrime Hatun - Dulkadiroğlu Süleyman Bey’in kızı.
Çiçek Hatun - Türkmen Beyi kızı, Cem Sultan’ın annesidir.
Anna Hatun - Trabzon İmparatoru’nun kızıdır. Evlilikleri kısa sürmüştür.

Erkek çocukları
************
II. Bayezid
Mustafa
Cem Sultan

Kız çocukları
************
Gevher Sultan. Akkoyunlu Uzun Hasan’ın oğlu Uğurlu Mehmet Bey ile evlendi.

*

Fatih, askeri başarılarla Osmanlı Devleti’ni büyük bir imparatorluğa dönüştürdü.

Bilime, tarihe ve felsefeye özel ilgi gösterdi.

Türkçeden başka Arapça, Farsça, Latince ve Yunanca kitaplardan oluşan özel bir kütüphanesi vardı.

Avni takma adıyla şiirler yazdı.

Şiirleri Fatih Divanı (1944), Fatih’in Şiirleri (1946), Fatih ve Şiirleri (1959) gibi adlar altında basıldı.

Bilim adamlarını ve edebiyatçıları destekleyen Fatih, nesir ustası Sinan Paşa ile şair Ahmed Paşa’yı vezirliğe kadar yükseltti.

Ünlü matematikçi ve astronomi bilgini Ali Kuşçu’nun İstanbul’da kalmasını sağladı. Fatih, İtalyan ressam Gentile Bellini’yi 1479’da İstanbul’a getirterek resimlerini yaptırdı.

Fatih, Osmanlı Devleti’ne düzenli ve sürekli bir yapı kazandırmak için önemli düzenlemeler yaptı. Yönetim, maliye ve hukuk alanında koyduğu kuralları içeren Fatih Kanunnamesi, sonraki dönemde de yürürlükte kaldı.

Bu kanunname, tahta çıkan padişaha devletin geleceği (nizâm-ı âlem) için kardeşlerini öldürme hakkı veriyordu.

Fatih’in Osmanlı devlet düzenine ilişkin temel ilkelerin pek çoğu, Tanzimat dönemine kadar geçerliliğini korudu. Fatih’in saltanatı döneminde Osmanlı ülkesinde 500'den fazla mimari yapı yapıldı. Onun adına yapılan en önemli yapı, İstanbul'da bir cami ile medrese, kitaplık, imarethane (aşevi), darüşşifa (hastane), hamam, kervansaray gibi birimleri kapsayan Fatih Külliyesi’dir.

*
Fatih Sultan Mehmed çocukluğundan itibaren yoğun bir İslami ve ilmi eğitim aldı.

Kendisinden önceki altı padişah gibi o da askeri hususlarda bilgi ve tekniğe sahipti.

Fatih Sultan Mehmed, birçok tarihçi tarafından bir Rönesans hükümdarı olarak tanımlanmaktadır.

Fatih, İtalya ve İtalyan kültürünü tanıyan nadir bir Doğu hükümdarıydı.

Sultan Mehmed'in yanında bulundurduğu Rum tarihçi Kritvulos, onun kendi anadili olan Osmanlı Türkçesi dışında Arapça, Farsça, İbranice, Keldanice, Slavca, İtalyanca, Yunanca ve Latince bildiğini ifade etmektedir.

Fatih'in özellikle İstanbul'un fethinden sonra zengin bir kütüphanesi vardı ve binlerce ciltlik kitaba sahipti.

Antik tarihe meraklı olan padişah, Pulutarque'nin Geographia isimli eserini Yunanca'dan Türkçeye çevirerek coğrafi bilimlere olan ilgisini göstermiştir.

Fatih'in sarayında Yunanca ve İtalyanca bilen iki katip bulunuyor ve padişaha eskiçağ tarihiyle ilgili bilgiler veriyordu.

Mitolojiyle ilgilenen Fatih, Homeros'un meşhur İlyada Destanı'nın kopyasını hazırlatmıştı. Fatih'in yanında bulunan İtalyan nedimesi ona Antik Yunanistan'daki düşünürlerin ve Romalı tarihçilerin eserlerini okutmuştu. Fatih papaların, imparatorların, Fransa krallarının, Büyük İskender'in Lombardların vekayinamelerini okumuştu. Bizanslı aydın Gregorios Phrantezes, Fatih'in Büyük İskender, Roma imparatoru Augustus, Bizans imparatoru Büyük Konstantin ve Theodosios gibi şahsiyetlere karşı hayranlık beslediğini söyler.

Ayrıca Fatih ateşli silahlara karşı yoğun ilgi göstermiş, tarihteki ilk havan topu olduğu bilinen şahinin çizimlerini bizzat kendisi yapmıştır.

Divan edebiyatında Fatih Sultan Mehmed, Avni mahlasıyla şiirler yazmıştır.

Yine padişah, huzurunda felsefi tartışmalar yaptırıyordu. Ali Kuşçu, Georgios Trapezuntios ve Hocazade gibi devrin büyük zekalarını korumuş, Hristiyan bilim adamları ve sanatkarları sarayına davet etmiş, onlara iltifat ve ikramlarda bulunmuştur.

Fatih ayrıca İtalyan ressam Gentile Bellini'ye kendi hususi resmi olmak üzere çeşitli portreler ve heykeller yaptırmıştır. Hristiyanlığı yakından tanımak isteyen Fatih, İstanbul Ortodoks Kilisesine patrik olarak atadığı Gennadios ile Hristiyanlık akaidi üzerine müzakereye girişmiş ve bu müzakerenin yazılmasını istemişti. (Gennadios İtikadnamesi) Hatta bu durum Avrupa'da Fatih'in Hristiyanlığa meylettiği şeklinde yorumlanmış ve Papa II. Pius padişahı Hristiyanlığa davet eden bir mektup kaleme almıştı.

Tarihçi İlber Ortaylı bu konuyla ilgili olarak Fatih'in şüphesiz itikadı olduğunu fakat sofu derecesinde koyu bir Müslüman olmadığını belirtmiştir.

*

21 yaşında tahta oturan genç Hakan, daha ilk günlerde devleti ve ordusunu daha büyük hamleler yapacak bir kudrete ulaştırdı. Şehzadeliğinden beri bir an önce İstanbul'u fethetmek ve Hazret-i Peygamber'in "Konstantiniyye (İstanbul) muhakkak fethedilecektir. Bu fethi yapacak hükümdar ne güzel hükümdar ve onun askerleri ne güzel askerdir." müjdesine mashar olmak istiyordu.

Bu gaye ile askerî tarihin kaydettiği ilk büyük ateşli silahlar ve toplar ile ordusunu dayanılmaz bir kudret haline getirdi. Ayrıca 1000 yıllık tarihi boyunca bütün muhasaraları muvaffakiyetsizliğe uğratan surları aşmak için seyyar kuleler kurdu. Nihayet 6 Nisan'da başlayan kuşatma, 22 Nisan'da Fatih'in donanmayı Beşiktaş'tan Haliç'e indirmesiyle çok şiddetli bir duruma girdi. 29 Mayıs 1453'te yapılan son taarruzla şehri alarak Ortaçağ'a son verdi.

*
Beyaz bir at üzerinde ve muhteşem bir alayla Topkapı'dan şehre giren Fatih Sultan Mehmet, doğruca Ayasofya'ya gitti. Kapıya gelince attan inip, secdeye vardı. Mabedi temizletti, tasvirlerden kurtardı ve ilk Cuma namazını orada bütün gazilerin sevinç ve heyecanları içinde kıldı. Daha sonra Ayasofya'nın kıyamete kadar cami kalmasını yazılı vasiyet ve vakıf eyledi.

Fatih Sultan Mehmet bundan sonra, Osmanlı Devleti'ni bir Cihan İmparatorluğu haline getirme ve İslamiyet'i bütün dünyaya yayma mücadelesine girişti.

O; "Dünyada tek bir din, tek bir devlet, tek bir padişah ve İstanbul da cihanın payitahtı olmalıdır" diyordu. Nitekim bu gaye ile Fatih kısa zamanda Anadolu'da İsfendiyar, Trabzon, Karaman ve Akkoyunlu memleketlerini ilhak etti.

Dulkadir beyliği ile Kırım hanlığını tabiiyeti altına aldı. Yunanistan, Arnavutluk, Bosna-Hersek, Sırbistan (Belgrad hariç), Eflak-Boğdan ve sair ülkeleri fethetti. Birçok krallık, imparatorluk, hanlık ve beylik ortadan kaldırıldı ve Osmanlı toprakları Tuna'dan Fırat'a kadar yayıldı. Anadolu'da milli birlik tesis edildi.

Bu büyük Türk Sultanı 1481 senesi ilkbaharında üç yüz bin kişilik bir ordunun başında olarak yeni bir sefere çıktı. Ancak, Hünkar çayırı denilen mevkide hastalandı ve çok geçmeden 3 Mayıs 1481'de vefat etti. Özel doktoru olan Yahudi dönmesi Yakup Paşa tarafından zehirlendiği de söylenmektedir. Naşı, adına yaptırdığı caminin bahçesine defnedildi. Sonra üzerine türbe yapıldı.

*

Fatih Sultan Mehmet, ince yüzlü, uzunca boyla, dolgun vücutlu olup, seyrek güler, yüzüne bakıldığında hürmet ve korku telkin ederdi. Her şeyi öğrenmek isteyen zeki bir araştırıcı idi. Harp sanatından çok hoşlanır, yapacağı seferlerden en yakınlarını bile haberdar etmez ve bunların gizli kalmasına çok dikkat ederdi. "Sırrıma sakalımın bir tek telinin vakıf olduğunu bilsem onu yolar atarım" sözü meşhurdur.

Soğuğa-sıcağa, açlığa-susuzluğa ve yorgunluğa karşı çok dayanıklı idi. Trabzon üzerine çıktığı seferde Zigana dağlarını yaya olarak bin bir müşkilatla geçerken yanında bulunan Uzun Hasan'ın annesi, Sara Hatun; "Ey oğul! Bir Trabzon için bunca zahmet değer mi?" deyince, yüce Hakan; "Bu zahmet din yolunadır, ahirette Allahü tealanın huzuruna varınca inayet ola. Zira elimizde İslam kılıcı var. Eğer bu zahmeti ihtiyar etmezsek bize gazi demek yalan olur" cevabını verir.

Fatih, büyük ilim, din, kültür ve sanat adamlarını etrafında toplayarak İslam medeniyetine yeni bir hamle verdi ve İstanbul'u devrinde bu medeniyetin ve dünyanın en yüksek bir merkezi halime getirdi.

Molla Gürani, Hocazade, Molla Hüsrev, Hızır Bey, Molla Yegan, Ali Kuşçu ve Akşemseddin meclisinin en mühim simaları idi.

Devrinde Osmanlı Devleti'nin bütün temel müessese ve teşkilatı en mükemmel bir hale geldi. Zeytinyağı döktürerek insanlık tarihinde "yağla makine soğutmasını", havan topunun balistik hesap ve planını yaparak dik mermi yollu ilk silahı keşfeden de odur. Yine onun devrinde başta İstanbul olmak üzere, imparatorluğun bütün şehirleri cami, mescit, medrese ve sair eserlerle donatılmıştır.

Bunu Böyle Bilesiniz
*****************

Fatih Sultan Mehmet Han'ın namaz kılınmasına dikkat edilmesi hususunda Rum vilayetlerine gönderdiği ferman şöyledir: "Allahü teala, emirlerinin yerine getirilmesini bize nasip ve müyesser eylesin. Bu hükümde bildirmek istediğim husus şudur: Rum diyarındaki şehir ve kasabalarda ve buraların köylerinde yaşayan müslüman ahali, İslam dininin emir buyurduğu farzları yapıp, sünnetlerine riayet etmekte, Kelam-ı kadime ve Furkan-ı mecide yani Kur'an-ı kerime, hadis-i şeriflere uymakta gevşeklik gösterip muhalefet ederler imiş. Allahü tealanın "Namazı ikame ediniz:" emrini çiğneyip; "Namaz dinin direğidir. Onu dosdoğru kılan dinini ikame etmiş olur. Terk eden dinini yıkmış olur." hadis-i şerifine uymayıp, tuğyan yoluna sapanlar ve böylece mescit ve camileri viraneye ve harabeye döndürüp, fısk ve fücur, yani günah işlenen yerleri mamur ederler imiş.

Bu ve buna benzer haberler bize ulaşıyor. Eğer bunlar doğru ise, emr-i bil ma'ruf ve nehy-i anil münker eylemek üzerime vacip olduğundan, ileri gelen bir adamımı bu iş için vazifelendirdim. O inceleyip takip edecek.

Şöyle emir eyledim ki: "Her kim namazı terk ederse, dövülmek ve mali cezaya çarptırılarak ta'zir eylemek meşru olduğundan, İslam dininin emri gereği artık Rum diyarında namazını geçirenler tespit edilip, tamam haklarından gelinsin. Halka namaz kılmaları tenbih edilip, kılmayanlar hakarete uğratılıp teşhir edilsin. Hiç kimse ne olursa olsun bu icraata mani olmaya!..

Rum sancağı beyleri ve kadıları ve subaşıları ve bunların emrindeki diğer memurlar gönderdiğim vazifeliyle bu hususta elbirlik edip yardımcı olalar. Böylece İslamiyet'in yüce ahkâmı, emri ve yasaklarını yerine getirmekte gevşeklik ve tenbelliğe asla meydan verilmeye, Öyle ki, mescitler dolacak, medreseler mamur edilecek ve din-i İslam kuvvetlendirilmiş olacaktır.

Böylece müslümanlar refah, huzur ve saadet içinde olup, Padişahın devam-ı devletine ve kudretinin artmasına duacı olacaklardır. Bunu böyle bilesiniz. Alamet-i şerifeme (tuğrama) itimat kılasınız."

*
Fatih, edebiyatın yanı sıra, bilime, tarihe ve felsefeye de ilgi duyardı. 1904 yılında, 14 gazeli Divân-ı Avni adı altında Berlin’de basıldı.

Şiirleri, Fatih Divanı (1944), Fatih’in Şiirleri (1946), Fatih ve Şiirleri (1959) gibi kitaplarda toplanan Fatih, bilim adamlarını ve edebiyatçıları desteklerdi. Nesir ustası Sinan Paşa ve şair Ahmed Paşa'yı vezirliğe kadar yükselten, 1466 yılında Batlamyos Haritası'nı yeniden tercüme ettirip, haritadaki adları Arap harfleriyle yazdırdı. Bilimsel sorunlarda, hangi din ve mezhebe mensup olursa olsun bilginleri korur onlara eserler yazdırırdı. Bilime büyük önem veren Fatih Sultan Mehmed yabancı ülkelerdeki büyük bilginleri İstanbul'a getirtirdi. Ünlü matematikçi ve astronomi bilgini Ali Kuşçu'nun İstanbul'da kalmasını sağlayan Fatih, 1479 senesinde İtalyan ressam Gentile Bellini'yi İstanbul'a getirterek resimlerini yaptıran ilk padişah oldu.

İlginç ve bilinmedik konular hakkında makaleler yazdıran ve bunları inceleyen Fatih’in en değer verdiği alimlerden biri de, daha önceden öğrencisi olduğu, üstün zekası ve anlayışı, yılmak bilmeyen çalışma gücüyle kendini kitaplara adamış, başta İslami ilimler olmak üzere tıp, astronomi, biyoloji ve matematikte adından söz ettiren ve Akşemseddin olarak tanınan, Şemseddin Muhammed Bin Hamza’ydı. İstanbul, Fatih zamanında bir ilim ve sanat merkezi haline geldi, Fatih medreseleri klasik Osmanlı medreselerinin temelini oluşturdu.
 

BertaN

Forum Üyesi
Katılım
23 Eyl 2022
Mesajlar
3,520
Tepkime puanı
0
Puanları
36
Konum
mersin
Cinsiyet
Erkek
Bilgi paylaşımı için teşekkürler.
 
Üst Alt