Forumcu
Forum Üyesii
- Katılım
- 23 Eyl 2022
- Mesajlar
- 1,234
- Puanları
- 36
ŞAİR PADİŞAHLAR(13)-SULTAN I.AHMED (Bahtî)
Mustafa CEYLAN
************
Demiştir Ki:
"İlâhî senden özge mesnedim yok
Rızâdan özge Yârab hâcetüm yok
Za'îfem bîkesem her demde Yârab
Ki senden özge Rabb-i müşfikum yok
Kapundur ehl-i derdün hep devâsı
Kapundan gayrı yirde hâcetüm yok
Müşerref it visâlünle ilâhî
Visâlün gibi lezzet dünyâda yok
Visâl-i Hakka kim irdi Bahtî
Anun bu fânimülke cünbüşi yok"
*
18 Nisan 1590 tarihinde doğdu, III.Mehmed'in oğlu ve 1603 yılında 14. yaşında iken Osmanlının 14. padişahı oldu. Annesinin adı Handan Sultan'dır.
Yakalandığı mide hastalığından kurtulamadı ve 28 yaşında iken vefat etti. İstanbul’da At meydanında yaptırdığı ismi ile anılan (Sultânahmet Câmi‘i) yanındaki türbesine defnedildi (1616).
Saltanat dönemi : 21/22 Aralık 1603-22 Kasım 1617'dir.
"Saltanatında, hanedan veraset sistemini değiştirip kardeş katli yasasını kaldırmıştır.Yerine ailenin aklı başındaki en büyük üyesi padişah olur sistemini getirmiştir. Bu yeni yasanın, şehzadeler arasındaki rekabetin ve taht kavgalarının, taht için gerçekleştirilen kardeş katillerinin önlenmesi açısından Osmanlı tarihinde çok büyük önemi vardır."
"Kaynaklara göre, padişah olmadan evvel, devlet tecrübesi için mühim olan bir sancağa çıkmamıştı. Bu sebeple bir kapı halkı da yoktu. Hatta, babaannesini eski saraya gönderdiğinde saray sanki bomboş kalmaktaydı.
Henüz sünnet dahi edilmemişti. Sünneti ancak padişah olduktan sonra yapılmıştır."
Döneminde;
"4 Ocak 1610'da altı büyük minareli ve 16 şerefeli Sultanahmet Camii'nin temel atma merasimi yapıldı. Dinine bağlı bir insan olan Sultan I. Ahmet, caminin temelleri kazılırken eteğinde toprak taşıdı. 9 Haziran 1617'de inşaatı biten Sultanahmet Camii ibadete açıldı. Ayrıca Şehzadebaşı Kuyucu Murat Paşa Külliyesi, İstanbul Mesih Paşa Camii, Elmalı Ömer Paşa Camii onun zamaninda yaptırılan önemli mimari eserler arasındadır."
Arapça ve Farsça`yı mükemmel derecede konuşurdu. Ok atmak, kılıç kullanmak, ata binmek gibi savaş ve askerlik alanlarında çok usta olan Sultan Birinci Ahmed, ava ve cirit oyununa çok düşkündü. Çok sade giyinirdi.
*
Demiştir Ki:
"Ey uranlar kılıcı heybet ile küffâra
Cân ü dilden sizi ısmarlamışam Settâra
Eyledüm size du'â ile selâmum irsâl
Siz selâmet de olun düşmen ola bîçâre
Cengde nâm-ı Hudâyı komanuz hiç elden
Avn-i Hakkı dileyüp yalvarunuz Gaffâra
Hazret-i Hakdan umaram ki kral-ı bed-hâl
Vire hep şehr ü hisârını gelüp yalvara
Ahmedâ hayr du'â ile guzâta her dem
Diler isen ki mu'în ola Hudâ anlara"
*
Hayatından önemli kesitler
-13 yaşında Yunanlı cariye Evdoksiya (Mahfiruz Sultan)’dan çocuğu oldu (Genç Osman).
-İkinci karısı Rum Anastasia (Kösem Sultan) idi. (IV. Murat ve Deli İbrahim’in annesi)
-Sadrazamı Derviş Paşa’yı makamında bizzat kendisi öldürmüş ve kafasını hançerle kesmiştir. Daha sonra da adet olduğu üzre eşleri ve çocuklarını öldürtmüştür.
-Anadolu’da 40.000 Türkmen’i öldürüp çukurlara doldurduğu için adı Kuyucu Murat Paşa’ya çıkan sadrazam I.Ahmet’in sadrazamıdır.
-Sadrazamlık özellikle bu yıllarda padişaha belli bir para verilerek elde ediliyordu. Örneğin, Kuyucu Murat Paşa 30.000 Nasuh Paşa da 40.000 altın lira vermişlerdi padişaha.
-Nasuh Paşa’da bir neden bulunup öldürülüp tüm mallarına el konduktan sonra 50.000 altın lira veren Öküz Mehmet Paşa sadrazam oldu.
*
Demiştir Ki:
"Yâr kim eyleye arzı dîdâr
Âşıkun kalbi olur pür-envâr
Pertev-i mihr-i ruhı yanında
Nola olsa güneşün pertevi târ
Nola hayretde kosa servleri
Bustân içre kılurken reftâr
Goncalar reşk ile dil-teng olalar
Gülistân içre iderse güftâr
Bahtiyâ kand-i mükerrer tahkîk
Lebin emmekdür o yârun tekrâr"
*
Tahta çıktığı zaman memleketin iç düzensizliklerinden başka Avusturya ve İran harbleri devam ediyordu. Kırım Hânı süvarilerinin Boğdan ve Eflak’ı tahrip ve Erdel memleketini de sıkıştırmaları üzerine, bu üç beğ Avusturya tarafını bırakıp tekrar Türklerle birlik olunca, imparator sulha yanaşmak zorunda kaldı. Tuna üzerindeki Zitvatorok denen yerde Osmanlılarla andlaşma yapıldı (1606). Böylelikle 15 yıldır sürüp giden Avusturya (Nemçe) harbleri sona ermiş oldu. Bu andlaşma Osmanlı Devletinin Avrupa’daki ilerleyişinin durduğunun bir vesikası olarak kabul edilir.
İran savaşlarına gelince, İran şahı Büyük lâkabıyla anılan Şah Abbas ile yapılan muharebelerde hiç de iyi neticeler alınmadı. Nihayet 1612’de İranlılarla da sulh yapıldı. Fakat üç sene sonra iki devlet arasında savaş yeniden başladı (1615). Bir aralık anlaşma yapılır gibi olduysa da savaş gene devam etti. Celâlî denilen eşkıya yer yer Anadolu’yu kaplamıştı. Kuyucu Murâd Paşa, yıllarca uğraşarak ve yakaladığı zorbaları kuyulara doldurarak Anadolu’yu temizledi ve halka geniş bir nefes aldırdı.
*
Başta Muallim-i Sultânî Mustafa Efendi olmak üzere, muhitinin tesirine kapılan I. Ahmed, itimat ettiği değerli kimseleri devlet hizmetinde kullanmıştır. Gençliğine rağmen, icraatında azimli idi. Saraydaki kadın nüfuzunu önlemiş, kadınlara âlet olmamıştır. Özellikle Venedikli Baffo veya Safiye Sultân diye bilinen siyâsî kadını Eski Saray’a göndermekle kadınların devlet işlerine fazla karışmalarını önlemiştir.
O zamana kadar icrâ olunan Osmanlı Kanunlarını yeniden tertip ve tedvîn yoluna gitmiş olmasıdır. Elbette ki bunu, devrinde yaşayan kanun-şinâs âlimlere borçludur.
I. Ahmed devri denilince akla gelen isimlerin başında, Celâlî İsyânlarını durduran, devlet ve kanun nizâmının tesisi için yazılı ve fiilî tedbirler alan Vezir ve sonradan da Sadrazam olan Kuyucu Murâd Paşa gelmektedir. Ayn Ali’nin her iki Kanunnâme Mecmuasını da Kuyucu Murâd Paşa’ya takdim etmiş olması, onun hukûkî düzenlemeler üzerindeki fonksiyonunu da ortaya koymaktadır.
I. Ahmed devrinin sadrazamları arasında Kasım Paşa, Sokullu ailesinden Mehmed Paşa, Derviş Paşa ve Nasuh Paşa’yı; diğer devlet adamlarından Cigala-zâde Mahmûd Paşa, Etmekçi-zâde Ahmed Paşa ve Sarıkçı Mustafa Paşa’yı; meşhur âlimlerden Şeyhülislâm Sun’ullah Efendi, Hoca-zâde Mehmed Efendi, Mu’allim-i Sultân Mustafa Efendi ve Ahi-zâde Hüseyin Efendi’yi ve maneviyat erenleri arasında Aziz Mahmûd Hüdâyî Hazretleri, Şeyh Abdülmecid Sivâsî ve Cerrah Paşa Şeyhi diye bilinen Şeyh İbrahim Efendi’yi zikredebiliriz.
*
"Dindar bir insan olmasından dolayı Hz. Muhammed'in ayağının izi resminde murassa bir sorguç yaptırmış, ortasına da kendisinin şu kıtasını yazdırmıştı :
"Nola tâcum gibi başumda götürsem dâ'im
Kadem-i resmini ol Hazret-i şâh-ı Ressûlün
Gül-i gülzâr-ı nübüvvet o kadem sâhibidür
Ahmedâ durma yüzün sür kademine o gülün"
*
Derler ki:
Hasodalı Yusuf Ağa anlatır :
-"Abdest alırken suyu o dökermiş. Kışın en şiddetli günlerinde dahi soğuk su istermiş. Bir gün "Ayaklarım hammal ayağı gibidir" demiş.
Yusuf Ağa da :
-"Padişahım, meşhur meseldir, ayağı büyük olanın bahtı da açık olur."
Gülümsemiş ve
-"Beli, bilürem. Bahtî mahlasını da o sebepten aldım" demiş.
*
Şair Padişahımızın şiirlerinden meydana gelen bir de Divanı vardır. Dili oldukça sadedir. Şeyhülislâm Yahya ve Hafız'ın etkisinde kalmıştır denebilir. Şiirleri Divanından başka yerlerde de yer almıştır. Çeşitli şairler onun bazı şiirlerine nazireler veya tahmisler kaleme almışlardır.
*
ZEVCELERİ:
1- Hatice Mahfirûze Sultân; Genç Osman’ın annesi.
2- Kösem Sultân (Mahpeyker Sultân). IV. Murad’ın annesi ve Osmanlı Hareminin en namdâr kadını.
3- Fatma Haseki; Câriyelerdendir.
ÇOCUKLARI:
1-Şehzâde Osman II.
2-Şehzâde Sultân Mehmed Hân.
3-Şehzâde Murad IV.
4-Şehzâde Cihangir Hân.
5-Şehzâde Hasan.
6-Şehzâde Bâyezid.
7-Şehzâde Kâsım.
8-Şehzâde Süleyman.
9- Sultân İbrahim.
10- Ayşe Sultân.
11- Fatma Sultân.
12- Hân-zâde Sultân.
13- Burnaz Atike Sultân.
14-Şehzâde Orhan.
15-Şehzâde Hüseyin .
*
Demiştir Ki:
"Edirne şehri gibi gerçi şehr-i bî-bedel olmaz
Yine ammâ bu dünyâda Sitanbula bedel olmaz
Egerçi hûb olur gâyetde ayvası anun ammâ
Sitanbulun sulu şeftâlüsi gibi güzel olmaz
Anun berg-i çınârı zîr-dest itdi Sitanbulı
Kimesne dimesün dünyâda kim el üzre el omaz
Mahalsuz varmşuzdır dime ol şehre sakın ey dil
Zamanında irişdük hak budur böyle mahal olmaz
O şeh-i dil-güşânun vasfına dinmiş gazeller çok
Velî Bahtî senün nazmun gibi rengîn gazel olmaz"