• Forumzar.COM Türkçe içerikli genel forum sitesi ve paylaşım platformu olarak eğlenceli ve interaktif bir forum deneyim sunar.

    Foruma üye olmak için BURAYA TIKLAYINIZ

ŞAİR PADİŞAHLAR(11)-SULTAN II. MAHMUD (Adlî, Adil)

Forumcu

Forum Üyesi
Katılım
23 Eyl 2022
Mesajlar
1,217
Puanları
36


ŞAİR PADİŞAHLAR(11)-SULTAN II. MAHMUD (Adlî, Adil)


Mustafa CEYLAN
*************

Demiştir Ki:

"Ne arasan sende mevcûd
Zevk mevsimi itdi vürûd
Şâh-ı cihân kaldı hoşnûd
Zevk mevsimi itdi vürûd

Zevk eylesen çok görmez el
Bu ana dek kırmadun tel
Olmaz sana kimse engel
Zevk mevsimi itdi vürûd

Zevk eylemek eyyâmıdur
Fasl-ı bahâr hengâmıdur
Hep güzeller seyrânıdur
Zevk mevsimi itdi vürûd

Terk eyleme hiç rahâtın
Bilen bilür sadâkatın
Geçür de gel bir sâ'atin
Zevk mevsimi itdi vürûd"

*

Osmanlının 30. padişahı. 1785 yılında İstanbul'da doğmuştur. Babası I.Abdülhamid, annesi Nakşıdil Valide Sultan'dır. Şiirlerinde Adlî veya Adil mahlaslarını kullandı. Daha çok tahmis, şarkı ve gazel tarzında şiirler yazıp semailer kaleme almıştır.

*
28.7.1808 tarihinde Osmanlı tahtına sıkıntılı bir şekilde oturdu.

Amca-zâdesi III. Selim’den devlet idaresi, musiki ve devlet adamlarıyla münasebetler konusunda epeyce ders almıştı. Adlî mahlası ile şiirler yazan ve Mayıs 1813’den itibaren Gâzi ünvanını kullanan II. Mahmûd, yaptığı ıslâhâtlarla ve özellikle de Osmanlı Devleti’nin yüzünü batıya çevirmekle meşhurdur.

Bazı tarihçiler onu Kanuni’den sonra en büyük padişah olarak vasıflandırırken, bazıları da batılılaşma yolundaki şekilde kalmış teşebbüslerinde dolayı tenkit etmektedirler.

II. Mahmûd’un saltanat yıllarını, vak’a-i hayriye adı verilen yeniçeri ocağının kaldırılışına göre iki safhaya ayırmak yerinde olur:

Birinci Saltanat Safhası:
*****************
Tahta çıktığında devletin halletmek mecburiyetinde bulunduğu iki mesele vardı: Birincisi, III. Selim’in şahâdetine sebep olan canilerin cezalandırılması ve ikincisi de devletin içine düştüğü sıkıntıdan kurtulabilmesi için gerekli ıslâhâtın yapılması.

Önce devletin eyâletlerdeki elini gevşetmesinden dolayı idareyi ele alan derebeyler ve a’yânları, devlete itaat eder hale getirme meselesi ele alındı ve davet edilince askerleriyle İstanbul’a gelen a’yân ve derebeylerinin, Alemdâr Mustafa Paşa’ya olan güvenleri sebebiyle umumi bir meşveret meclisi toplandı.

Neticede Sened-i İttifak adıyla devletin vükelâsıyla a’yân ve derebeyler arasında bir sened imzalandı.

Buna göre her yerde devletin kanunları ve emirleri geçerli olacak; vergiler sadece devlet hazinesinde toplanacak; devlet namına asker toplanacak ve ancak a’yân ve derebeylerin haklarına da müdahale edilmeyecekti.

Kısaca Anadolu Beylikleri haline gelen Osmanlı Devleti, yeniden büyük devlet olmaya söz veriyordu (Eylül 1808).

Bunu, Alemdâr Mustafa Paşa’nın arzusuyla Ekim 1808’de Nizâm-ı Cedid’i ihya manasına gelen Sekbân-ı Cedid askerinin kurulması takip etti ve başına da Ruscuk Yârânından Behîc Efendi Umûr-ı Cihâdiye Nâzırı olarak tayin edildi.

Sadrazam Alemdâr Mustafa Paşa, Ruscuk Yârânı denilen ekibin elemanlarını önemli makamlara getirmişti. İyi niyetli ama kültürü zayıf olan bu devlet adamı, III. Selim’in şahâdetine engel olamadığı için çevresi tarafından tenkit ediliyor idiyse de, II. Mahmûd ona güveniyordu. Yeniçeri ise ona karşı bileniyordu. Ulemâ sınıfı, usul ve âdâb bilmediğinden dolayı, bazı çiğ hareketleri sebebiyle aleyhine geçtiler.

Kasım 1808’de yeniçeriler sarayını bastılar; kendi adamları dışında savunmaya yardım gelmeyince, kendini hapsetti ve cephanenin bulunduğu binayı tabancasıyla ateşe vererek şehid oldu.

Hadise karışınca, Şeyhülislâmın fetvâsı alınarak IV. Mustafa da boğduruldu (Kasım 1808).

İsyan eden yeniçeriler, işi azıttı ve Topkapı Sarayı’na hücum ettiler.

Bunun üzerine 4000 kişilik sekbân-ı cedid askeri yanında donanmay-ı hümâyûna bağlı gemilerden Yeniçeri Ağasının bulunduğu yere toplar atılarak saltanat muhafaza edilmeye çalışıldı ve hatta Süleymaniye Camiinin bir minaresi yara aldı. Neticede ulemânın tavassutu ile 18 Kasım 1808’de sekbân-ı cedid lağvedildi ve kısmî tavizlerle isyan bastırıldı.

*
Demiştir Ki:

"Mübtelâsı olduğum ol nev-civân bilmezlenür
Bir tecâhül gösterür gaddâr-ı cân bilmezlenür

Bir kusûrum yoğ iken bigânelük tarzın tutar
Bilmezem niçün o mahbûb-ı cihân bilmezlenür

Leblerün bûs itmek içün niyyetüm arz eylesem
Ülfeti ketm eyler elbetde yaman bilmezlenür

Gamzesi tîri bilür bir bir gönülden geçdügin
Lîk o kaşı kemânum ânbeân bilmezlenür

Çarhda hüsn ü vefâ yokdur bilür cânân âh
İttibâ eyler ana ol dil-sitân bilmezlenür

Ta'n-ı a'dâdan gam ü bîme mahâl yok Adliyâ
Aşkum inkâr eylemem lâkin civân bilmezlenür"

*
IV. Mustafa zamanında (25.8.1807) Osmanlı ile mütâreke imzalayan Rusya, Fransa ile olan savaşına rağmen, iç karışıklıkları fırsat bilerek, Romanya’yı elde etmek ümidiyle Osmanlı Devleti’ne karşı savaş ilan etti.

Temmuz 1809’da Sadrazam Yusuf Ziyâeddin Paşa komutasındaki Osmanlı ordusuna yenilen Rus ordusu, önce geri çekildi; ancak sonradan tecâvüzlerini sürdürerek Poti’ye kadar geldi. Ağustos 1810’da Varna’yı almak istediler; başarılı olamayıp geri çekildiler.

Napolyon Bonapart’ın ısrarla Rusların işini bitirelim teklifine, güvenilmeyen kişiliğinden dolayı menfi cevap veren Osmanlı Devleti, 28.5.1812 tarihinde Ruslarla Bükreş Muâhedesini imzaladı. Romanya’yı iade eden Ruslar, Bükreş çevresinde bir Sırp Prensliği kurdurulmasını kabul ettirmekle asıl tavizini almıştı. Bu olay, Yunan İhtilâlinin de çıkmasına sebep oldu.

Sırpların muhtâriyet elde etmesi, Patras Başpiskoposu Germanos’un liderliğinde 12 Şubat 1821’de Rum İsyanının yani Yunan İhtilâlinin başlamasına sebep oldu.

Tohumları daha önceleri atılan bu ihtilâl neticesinde Yunanlılar, Mora’yı ele geçirdiler.

İşin arkasında 1814’de gizli olarak Odesa’da kurulan Ethniki Hetaria ve Fener Patriği Gregorios ile Fener Beyleri vardı.

Osmanlı Devleti, asırlarca Müslümanlar gibi hak ve hürriyetlerine riâyet ettiği Rumların böyle bir isyan çıkarmalarına şaşırdı ve yüzlerce Müslümanın kanının akmasına yol açan bu hareketi tahrik eden Cihân Patriğini, Fener Patrikhânesinin Orta Kapısı önünde Nisan 1821 tarihinde idam etti.

Ancak Rusya’nın desteğini arkasına alan Rumlar, başlarına Prens Mavrokordato’yu geçirerek, Ocak 1822’de Yunanistan’ı kurduklarını ilan ettiler.

Kavalalı Mehmed Ali Paşa’nın oğlu İbrahim Paşa’yı kuvvetleriyle yardıma göndermesi üzerine, Haziran 1827’de Yunan İhtilâli bastırıldı. Yeniçeri yine beceriksizliğini ortaya koymuştu.

Artık halk ve devlet nezdinde yeniçerinin sonu gelmişti. Haziran 1826’da yani II. Mahmûd’un 17. Saltanat yılında Vak’a-i Hayriye adıyla yeniçeri ocağı lağv edildi.

*
Demiştir Ki:

"Yâ Resûlallah bu abd-ı âcizündür pür-kusûr
Afv ile cürmüm kerem kıl nusrete lutf-ı vüfûr

Eyle âciz ümmetine kıl şafâ'at Serverâ
kasdı hizmetdür ider sâyende elbetde zuhûr

Ümmet-i merhûmeyi a'dâya gâlib olmağa
Kıl şefâ'at dergeh-i Hak'dan ilâ yevmi'n-nüşûr

Âcizem ey pâdişâh-ı mürselîn ü enbiyâ
Merhamet kıl Adlîyi bu vechile kıl pür sürûr

Ey Habîb-i Kibriyâ ey pâdişâh-ı pür-vefâ
Düşmeni makhûr kıl bedhâh-ı dîni eyle kûr"

*

İkinci Saltanat Safhası:
*****************
Yeniçeri ocağı lağvedilip yerine Asâkir-i Mansûre-i Muhammediyye adıyla eğitimli ve düzenli bir askerî teşkilât kurulunca, devletin içerdeki problemlerinden biri ortadan kalkmış oldu. Bunu diğer ıslâhâtlar takip etti.

Osmanlı Devleti’nin eyâlet askerleri dışında düzenli bir ordusu kalmadığını gören Rusya durumdan istifade etmek istedi; ancak Osmanlı Devleti, Ekim 1827 tarihli Akkerman Muâhedesini imzalayarak Sırbistan ve Romanya’nın muhtâriyetlerini biraz daha arttırıp tehlikeyi önlemeye çalıştı.

Bu arada düvel-i mu’azzama adı verilen İngiltere, Fransa ve Rusya, aralarında Temmuz 1827 tarihli Londra Protokolünü imzalayarak Yunan meselesini kaşımaya karar verdiler ve Osmanlı Devleti’ne otonom bir Yunan Prensliği için tazyik etmek üzere donanmalarıyla İyonya Denizine kadar geldiler.

Sulh halinde oldukları bir devlete aniden yaptıkları Navarin Baskını ile Osmanlı Donanmasını batırdılar (Ekim 1827). Üç devlet de özür diledi; ancak ordusuz olmasına rağmen Osmanlı Devleti Rusya’ya harb ilan etti (Nisan 1828).

Fakat Ruslar, doğuda Ahıska’ya ve batıda ise Varna’ya kadar gelince durum tehlike arz etmeye başladı. Batıda Silistre’yi ve doğuda ise Erzurum’u teslim alan Ruslar, Ağustos 1829’da Edirne’ye girdiler. Bunun üzerine duruma İngiltere, Fransa ve Prusya müdahale ettiler. Ancak Fransa Eylül 1829’da Mora’yı işgal etmiş ve Kavalalı’nın oğlu İbrahim Paşa Mora’dan ayrılmıştı.

Bunun üzerine Osmanlı Devleti Ağustos 1829 tarihinde Londra Muâhedesini imzalamak mecburiyetinde kaldı ve bu andlaşma ile bağımsız bir Yunanistan Prensliği kuruluyordu.

Ruslarla imzalanan Eylül 1829 tarihli Edirne Muâhedesi ile de Tuna Deltası ve Kafkasya tamamen Ruslara bırakıldı. Artık müstakil olan Eflak ve Boğdan, Sırp ve Yunanistan prenslikleri, Osmanlı Devleti’ni meşgul etmek için yeterliydi. Yunanistan Osmanlı Devleti’nden ayrılan ilk devlet oldu.

Bu arada Sisam adasına da Aralık 1832’de otonom verildi ve 1913’de Yunanistan’a katılıncaya kadar bu statü devam etti.

Maalesef bu arada Fransa 1797’de Cezayir’den aldığı borcu ödemediği için 1827 yılında bölgeyi idare eden ve dayı denilen Osmanlı Beylerbeyi İzmirli Hüseyin Paşa’nın Fransız Konsolosunu tokatlaması üzerine, Fransa Cezâyir’e Haziran 1830’da asker çıkardı ve Temmuz 1830’da şehri teslim aldı. Rus mağlubiyetinden yeni çıkan Osmanlı Devleti, Fransa’nın tehdidi üzerine donanmasını bile gönderemedi. Artık Cezâyir Fransa’nın sömürgesi oluyordu.


*

Rus harbine asker göndermeyen Mısır Beylerbeyisi Kavalalı Mehmed Ali Paşa da, şımarmıştı. Osmanlı sadrazamı olarak devlete hâkim olmak istiyordu.

Mısır’ı gerçekten imar etmiş ve orada itibar kazanmıştı. Filistin’e kaçan fellâhları geri göndermeyen Sayda Valisi Abdullah Paşa’nın tavrını sebep göstererek oğlu İbrahim Paşa’yı Filistin’e gönderdi ve burayı işgal etti.

İbrahim Paşa, sırasıyla Akka, Şam, Haleb ve Hatay’ı alarak Konya’ya kadar geldi (Kasım 1332).

II. Mahmûd’un inkılâblarına kırgın olan halk, İbrahim Paşa’yı sevinçle karşıladı. Sadrazam Reşîd Mehmed Paşa komutasındaki Osmanlı ordusu üzerine geldiyse de, sadrazam esir alınınca geri döndü ve Mısır meselesi milletlerarası bir problem olmaya başladı.

Tamamen Osmanlı Devleti’nin bir veziri gibi davranan ve halka zarar vermeyen İbrahim Paşa, Şubat 1833’de Kütahya’ya girdi ve İzmir’e vali tayin etmeye kalkıştı. Padişah, Çar’dan yardım istedi; o da 10 harb gemisini boğaza gönderdi; diğer devletler de bu fırsatı nasıl değerlendirebileceklerini düşünmeye başladılar.

Fransa ve İngiltere’nin araya girmesiyle, Mehmed Ali Paşa Anadolu’dan çekildi ve kendisine yedi Osmanlı eyâleti birden verildi (Mısır, Cidde, Sayda, Trablus, Şam, Haleb ve Adana).

Temmuz 1833’de imzalanan Hünkâr İskelesi Muâhedesi ile Rusya da bazı tavizler kopardı.

Mehmed Ali isyanını kullanan İngiltere, 1838’de Osmanlı Devleti ile yaptığı Ticâret Andlaşması ile müthiş tavizler kopardı. Osmanlı sanayiini engelleyen ve Osmanlı topraklarını İngiliz mallarına açık bir Pazar haline getiren bu andlaşmanın mimarı, Londra Büyükelçisi olan Mustafa Reşid Paşa idi. Nitekim Osmanlı Devleti, bu andlaşmadan istediği sonucu alamadı ve Mehmed Ali Paşa 6 yıl sonra tekrar Nizip’e kadar geldi ve Osmanlı ordusunu yendi (Haziran 1839).

Bu bozgun sırasında II. Mahmûd ölüm döşeğindeydi ve 7 gün sonra Temmuz 1839’da vefât eyledi. Mısır krizi devam ediyordu.

*
Demiştir Ki:

"Güller açıldı geldi yaz
Bülbüller oldı nağme-sâz
Dil-besteler eyler niyâz
Gülzâra gel ey serv-i nâz
Gül goncasın açıl biraz

Sensin gül-i bâğ-ı merâm
Sensiz bana gülşen harâm
Reftâra gel eyle hırâm
Gülzara gel ey serv-i nâz
Gül-goncasın açıl biraz

Ruhsâr-ı alün lâle-zâr
Hatt-ı izârun nev-bahâr
Pertev seninçün zâr zâr
Gülzâra gel ey serv-i nâz
Gül-goncasun açıl biraz

*


KADIN EFENDİLERİ:

1- Bezm-i Âlem Vâlide Sultân; I. Abdülmecid’in annesi ve İkinci Kadınefendi.
2- Pertev-niyâl (Nihâl) Vâlide Sultân; Sultân Abdülaziz’in annesi ve Beşinci Kadın Efendi.
3- Hâciye Pertev-Piyâle Nev-fidân Baş Kadın Efendi.
4- Âlî-cenâb Baş Kadın Efendi.
5- Fatma Baş Kadın Efendi.
6- Âşûb-i Can İkinci Kadın Efendi.
7- Hâciye Hoş-yâr İkinci Kadın Efendi.
8- Nurtâb Dördüncü Kadın Efendi.
9- Misl-i Nâ-yâb İkinci Kadın Efendi.
10- Pervîz-felek Dördüncü Kadın Efendi.
11- Vuslat Üçüncü Kadın Efendi.
12- Zer-nigâr Üçüncü Kadın Efendi.
13-Ebr-i Reftâr İkinci Kadın Efendi.

İKBALLERİ:
14- Hüsn-i Melek Hanımefendi; Baş ikbal.
15- Zeyn-i Felek Hanımefendi; İkinci İkbaldir.
16-Tiryâl Hanımefendi; Üçüncü İkbal.
17-Lebrîz-Felek Hanımefefendi; Dördüncü İkbâl.

ÇOCUKLARI:
1- Şehzâde Sultân Abdülmecid
I. - Şehzâde Sultân Abdülaziz.
3- Şehzâde Abdülhamid.
4- Şehzâde Mehmed.
5- Şehzâde Ahmed.
6- Şehzâde Bâyezid.
7- Şehzâde Murad.
8- Şehzâde Mehmed.
9- Şehzâde Nizâmeddin.
10- Sâliha Sultân.
11- Mihrimah Sultân.
12- Ayn-i Şah Sultân.
13- Atiyye Sultân.
14- Âdile Sultân.
15- Râbi‘a Sultân.
16- Fatma Sultân.
17- Ayşe Sultân.
18- Hayriye Sultân.
19- Zeyneb Sultân.
20- Münîre Sultân.
21- Şâh Sultân.
22- Hâmide Sultân.
23- Cemîle Sultân .
 

Genel Forum Sitesi

Forum Sitesi - Forumzar.COM

Forumzar.COM olarak, Türkçe forum sitesi denildiğinde akla gelen ilk adres olarak, geniş kapsamlı genel forum platformumuzda buluşuyoruz. Türkiye'nin en büyük Türkçe forum siteleri arasında yer almanın gururunu yaşıyoruz. Çeşitli konu başlıklarında aktif bir şekilde paylaşımların yapıldığı, her konuda interaktif ve bilgilendirici tartışmalara katılmak için bizi takip edin! ve bir dakikanızı ayırarak forum sitemize üye olun!

Forum Siteleri

Bilgi paylaştıkça çoğalır sloganı ile ilerleyen forum sitesi platformumuza, siz de üye olarak forum sitemizde açılan konulara katılabilir ve ilgi alanınıza uygun konular açarak siz de paylaşımda bulunabilirsiniz.