Sarılamaz yarayı sarabilme umuduyla herkes, her yerde bir şeyler yapmaya çalışıyor. Hayatta kalanların yarına tutunabilmesi için küçük küçük ışıklar yakılıyor. Dün akşam oyuncak yağdı tribünden dünyamıza. Yara sarmaz ama belki yalnız olmadıklarını hissettirebilir çocuklarımıza... Ancak daha mühimi, bu duyarlığı gelecek için toplumsal sorumluluğa evirebilmekte. Her alanda yurttaş denetimini yükseltecek uygulamaları hayata geçirme ısrarı bu duyarlığı gerçek anlamına ulaştıracaktır. Evet, insanlar elinden geleni yapmaya çalışıyor ama bu futbola yansıyor mu, konumuzla ilgili soru işareti tam da burada. İşleyiş, eski tas eski hamam! Transfer politika ve uygulamaları aynı... Olan bitene göz yummalar aynı... Peki sahadaki futbol? Ne yazık ki o da aynı! Onca insan tribüne yığılmış ama vasata dahi yaklaşamayan bir ilk yarı izliyorlar. Oysa yapılması gereken sadece maç kazanmak değil acılı, kaygılı, kederli insanlara gayret ve marifetle bezeli bir zaman dilimi sunmak! Ama nerede? Öylesine başlayan maç öylesine devam edip gitti. Penaltıyı kurtarışı... Beşiktaş Gedson Fernandes ile hücum eder gibi yaptı ama hücum edemedi. Antalya fırsat kolladı, bulamadı. Neredeyse futbol adına hiçbir şey olmadı. İyi olan yok muydu? İlk maçını oynayan Antalya kalecisi Ataberk Dadakdeniz’in (23) maçı süslemiş olmasıydı... Son dakikadaki penaltıyı kurtarışı ise zirvesi. Peki, Beşiktaş’ın bu mecalsiz oyununu yükseltmesi beklenen Rachid Ghezzal’ın ısınırken sakatlanması nasıl okunmalı?.. Şu soruyla olabilir belki; "Onca yatırım ne oldu?" Daha iyisini daha fazla paraya bulana kadar buharlaştı! Sorumlusu bulunabilir mi? Bu gidişe olur veren kim varsa, hepsi... Bu haliyle Beşiktaş yönetim, teknik ekip, futbolcularıyla daha çok slogan atar gibi duruyor! Cem DİZDAR / Fanatik