Çukurovanın doğusunda yer alan Osmaniye ilimiz, binlerce yıl yerleşim görmüştür.Buraların tarihi, bilinen en eski dönemlere kadar uzanmaktadır.Osmaniye ilinin tarihini yazmak için iki farklı tarihsel süreç incelenmelidir. Osmaniye kent tarihi ve Osmaniye ili sınırları içerisinde kalan bölgenin tarihi olarak, iki farklı tarihçe vardır.
Osmaniyenin kent tarihinden önce, bölge tarihini incelemeliyiz. İlk çağlardan itibaren Hitit, Asur, Pers, Grek, Roma, Bizans gibi devletler ile bazı kavimlerin yaşayışlarına sahne olmuştur. Daha sonra Emevi ve Abbasilerin yaşadığı bu topraklara, Türklerin Anadoluyu fethi ile 1080 yıllardan itibaren Türk aşiretleri gelmiştir.12 yy. başlarından itibaren bölge Türk yurdudur.
Aslantaş Baraj gölü altında kalan Domuztepenin güney ve batı yamaçlarında Neolitik, Kalkolitik, Tunç ve Demir çağlarına ait yerleşimler ortaya çıkarılmıştır.Kadirli ilçesinde bulunan Topraktepe höyük, Taşlı höyük, İspir höyük, Tırmıl höyük ve Cevdetiye beldesinde Karataşlı höyük bulunmaktadır. Yapılacak araştırmalarda bu kadar verimli toprak ve sulak alanların olduğu bölgede, çok sayıda höyük, gün yüzüne çıkmayı beklemektedir.
Akad Kralı Sargon ( M.Ö. 2340 2284 ) tarihsel içerikli yazıtlarında Amanus ve Toros Dağlarına, yani Anadolunun güneydoğu sınırlarına geldiğinden söz eder.
Sargondan sonra bir başka Akad kralı olan Naramsin ( M.Ö. 2260 2223 ) de, yazıtlarında Anadolu sınırlarına kadar varan askeri seferler yaptığını anlatmaktadır. Boğazköy Naramsin Tabletlerinde Sedir Ağacı (Amanos) kralı İskuppu adı geçer.
M.Ö 3. bin yılı Mezopotamya kaynaklarında Amanum, Hitit imparatorluk devri tabletlerinde Amana, M.Ö. 4 7 yy. Asur yazıtların da Hamanu, Klasik çağ kaynaklarında Maurun Oros, Haçlılar devrine ait batı kaynaklarında Montana Migra, İslam devri kaynaklarında ise Cebelül lukkam olarak kaydedilen bölge; halkın Gavur dağları dediği, coğrafyacıların adlandırması ile Amanoslardır.
Gökçedam köyü, Hemite kalesinin 500 m güneyindeki kayalıklara işlenmiş Kral kabartması ve Babaoğlan kalesinin 300 m. uzağındaki tepede şaha kalkmış at üzerindeki kişi ve onun karşısında dua eder vaziyetteki kişi betimlemeleri, Hitit kral kabartmalarına benzemektedir. Hitit yazılı kaynaklarında bu bölge kralları ve halkından sıklıkla söz edilir.
Geç Hitit Kent Krallarından Asativata ( M.Ö. 8 yy.) Karatepede bir sınır kalesi kurmuştur.M.Ö. V. ve IV yy. Anadoluya egemen olan Persler, Çukurovanın doğusuna da egemendiler.M.Ö. IV. yy. sonu ve M.Ö. I yy. ortaları arasında bölgede hakim güç Seleukoslardır.M.Ö. 333de Büyük İmparator İskender IV. Dariusu Dörtyol ovasında yenmiştir. Kaya mezarları, nekropol alanları, Kalelerin bazılarının temellerindeki taş malzeme ve duvar işçiliği ile ortaya çıkan mimari öge kalıntıları Helenistik dönemde de buraların yerleşim gördüğünü gösterir.
Amanos Kilikyasında Prokonsüllük yapmış olan, meşhur hatip ve devlet adamı Çiçeronun M.S. 51 de yazdığı mektupta da Amanoslardan bahsedilmektedir.Roma İmparatoru Mark Antony ( M.Ö. 39 31 ) tarafından yerel kral seçilen Tarkandimotosun kurduğu ve başkent yaptığı Hierapolis-Kastabala kenti ile, Kadirli ilçesinin üzerine kurulduğu Flaviopolis kenti Roma dönemi eserlerindendir.
M.S. 260 yılında bölgeyi Sasani Kralı I. Şapur ele geçirmiştir. M.S. 380 yılında Romaya başkaldıran Isaurialı Balbinosun kontrolüne geçmiştir.
524 yılındaki depremde tüm Kilikya kentleri tahribata uğramıştır. 561 yılında İmparator Justinianus zamanında ikinci bir deprem Kilikyada ki tüm kentleri yerle bir etmiştir. Bunun ardından çıkan veba salgını kentlerde ve kırsal alanda büyük can kaybına yol açmıştır.
M.S. 7 yy.dan itibaren Anadoluyu Arap devletlerinin elde etme tutkusu oluşmuştur. Bu dönemlerde Avrupadan gelen tamamı farklı milletlerden, ama, Hırıstiyan olan Haçlılar ile, Emevi, Abbasi ve Türkler arasında bu bölgede büyük savaşlar yaşanmıştır. Abbasi Halifesi Harun Reşit döneminde bölgedeki önemli kale ve yerleşim yerleri yeniden yaptırılmış ve onarılmıştır.
Selçuklular zamanında Anadoluya gelen Türklerden bir kısmı Adana ovasına inmiş ve daha sonra Haraz mevkiinde ilk kez köy olarak Osmaniyeyi kurmuşlardır.
M.S. XI ve XII yy. da bölgeye bir dönem Haçlılar hakim olmuştur. M.S. XIV yy başlarına kadar yerel Ermeni kralları bölgede hüküm sürmüştür.
M.S. 1332den sonra bölge tamamen Memlüklerin kontrolündedir. 1352de Ramazanoğulları beyliğinin, 1517den sonra da Osmanlı devletinin yönetimine geçmiştir. Buralara hakim olan aşiret beylikleri, sancak halinde teşkilatlandırılmıştır. Kanuni Sultan Süleyman devrinde ise bu sancak, Üzeyirli adıyla önce Zülkadriye eyaletine, sonraları da Halep eyaletine bağlanmıştır.
19 yy. başında Kavalalı Mehmet paşa bu yöreyi ele geçirmişse de, 1840da Kütahya Anlaşmasıyla tekrar Osmanlılara geri verilmiş ve Adana eyaletine bağlanmıştır. Osmaniyenin kent tarihçesi 1865ten sonra başlar.
Merkezi yönetimin otoritesini kurmak, gezgin halde bulunan, merkezi hükümeti tanımayan, vergi ve asker vermeyen aşiretleri iskan ederek, disiplin altına almak için 1865 de Fırka-ı İslahiye adlı bir askeri kuvvet oluşturulmuştur. Cevdet Paşa vezir payesi ile bölgeye tayin edilmiş ve fırka-i İslahiye onun emrine verilmiştir. O sırada Adanaya bağlanan Payas sancağının merkezi 1877 de Yarpuza nakledilmiş ve arazinin verimli olmasından ötürü de Gavur Dağına Cebel-i Bereket ( bereket dağları) adı verilmiştir. Payas ve Osmaniye kazaları da bu sancağa bağlanmıştır.2. Meşrutiyetin ilanından sonra sancak merkezi Osmaniyeye nakledilmiştir.
1. Dünya savaşının sonunda yenilen Osmanlı Devletinin topraklarının bu bölümünü Fransızlar işgal etmiştir. İşgale direnen halk ve ağır kayıplar veren Fransızlar, Türkiye ile 20 Ekim 1921de Ankara Antlaşmasını imzalayarak bölgeyi terk etmeye başlamışlardır. 7 Ocak 1922 de Osmaniyeden çekilerek geldikleri gibi geri gitmişlerdir.
Bu sebeple her yıl 7 Ocak Osmaniyenin Düşman işgalinden Kurtuluş Günü olarak kutlanmaktadır.Cebelibereket Sancağı, 1877 yılında Gavur dağlarının asayişini sağlamak için kurulmuştur. 30 yıl Yarpuz da, 15 yıl da Osmaniyede konuşlandırılmıştır. 1923de Cumhuriyetin ilanı ile Sancakların vilayete dönüştürülmesi nedeniyle Cebelibereket Vilayeti adını almıştır. 1 Haziran 1933de nedeni bilinmeyen tasarrufla ilçe haline getirilmiş ve Adanaya bağlanmıştır.
3 Kasım 1996 tarihinde yapılan mahalli idareler ara seçimleri öncesinde, il olması gündeme gelmiş, TBMM de 23 Ekim 1996 tarihinde yapılan oylamada il olması karara bağlanmış, 28.10.1996 gün ve 22801 sayılı Resmi Gazetede yayınlanan 24.10.1996 gün ve 4200 sayılı kanun ile yeniden il olmuştur.
Tarih Boyunca Anadolu
Anadolu; iklimi, akarsuları, ormanları, madenleriyle tarihin her döneminde cazibe merkezi olmuş; birçok devlet bu topraklara sahip olmak için birbirleriyle savaşmışlardır. Bu nedenle Anadolu pek çok istilâ ve savaşlarla şahit olmuştur. Tarihin akışı içerisinde Hititler, Asurlar, Persler, Romalılar, Bizans ve Türkler Anadoluya sahip olmuşlardır. 1071 Malazgirt Savaşı öncesi Anadolu Toprakları, Bizans hâkimiyeti altındaydı. 1015 yılından itibaren Büyük Selçuklu Sultanlar Tuğrul ve Çağrı Beyler, Anadolu üzerine Türk akınları başlattılar. Bu akınlar keşif amaçlıydı. Bu akınlar Malazgirt Savaşlarına zemin hazırlamıştır. 1071de Büyük Selçuklularla Bizans arasında yapılan Malazgirt Savaşlarını Selçuklu Türkleri kazanmıştır.
Türklerin Osmaniyeye Gelişi
Türkler Çukurovaya, Osmaniyeye 7. yy.da Abbasi ordularıyla gelmişlerdir. Harun Reşitin uçbeyi Faraç Bey bölgede kaleler ve yerleşim birimleri kurmuştur. Daha sonra Bizanslılar bu toprakları Müslümanlardan geri almıştır. Osmaniye, Malazgirt Zaferinden sonra Türklerin hâkimiyeti altına girmiştir. Büyük Selçuklu Sultan Alparslan döneminden itibaren izlenen fetih ve iskân siyaseti Anadolunun Türkleşmesi ve islamlaşmasını sağlarken Anadolu da baştan sona imar olmuştur. Şehirler, kasabalar köyler kurulmuş, yollar, köprüler, camiler, medreseler yapılarak Anadoluya Müslüman Türk mührü vurulmuştur. Bu zaferden hemen sonra Anadoluya pek çok Türkmen boyu gelmiştir.
Osmaniyeye Haçlı Seferleri
1097 yılında başlayan Haçlı Seferleri nedeniyle Çukurova bölgesine yerleşmiş olan Türkmen boyları Çukurovayı terk etmek zorunda kaldılar. I. Haçlı Seferi Ermenilerin Çukurovayı ele geçirmelerine sebep oldu. Ermeniler Çukurovada Sis (Kozan) merkezli bir Prenslik kurdular.
Kilikya Ermeni Prensliği 12. yy.da kısmen Çukurovaya hâkim oldu. Selçukluların Haçlılarla ve Moğollarla uğraşması Ermenilere böyle bir şans tanımıştır.
Memluklular Dönemi (12501517)
Bir süre sonra Mısırda hüküm süren Memluklular Türkmen güçlerin de desteği ile Çukurova topraklarını Ermenilerden geri almış; böylece bölgenin yeni sahibi Memluklular olmuştur.
1256 Moğol saldırısı Anadoluda pek çok yara açtı. Ancak; bu saldırılar Anadoludaki Türk nüfusunun artmasını sağladı. Memluk Sultanı Baybars bunları Antakya ile Gazze arasında bulunan topraklara yerleştirdi, beylerine dirlikler verdi. Bu Türkmenlerden yararlanan Sultan Baybars, 1266, 1273, 1275 yıllarında Çukurovaya büyük akınlar düzenledi. Türkmen nüfus Çukurovayı doldurmaya başladı. Memluklular döneminde Osmaniyeye ve çevresine büyük Türk göçleri olmuştur. Kınık, Bayat ve Yüreğir aşiretleri Osmaniye ve çevresine yerleşmiştir. 12. yy.ın sonlarında O¤uz Boylarından daha önce Antakya - Gazze arasına yerleştirilen Halep bölgesindeki 40 bin Türkmen Osmaniye ve çevresine iskân edilmiştir. 1517 yılında Osmanlı Padişahı Yavuz Sultan Selimin Mısır seferi sonucu Memluklu Devletine son verilerek Çukurova toprakları Osmanlı hâkimiyeti altına girmiştir. Yavuz Sultan Selim bir müddet Osmaniyede kalmış ve Savrun Vadisinde de kaplan avlamıştır.
Osmanlı Memluk Mücadelesi
Kınık Nahiyesi (15171696)
Bazı araştırmacılara göre; Kınık nahiyesinin bugünkü Toprakkale ilçesi çevresinde olduğu yönünde önemli bulgular vardır. Kınık nahiyesi Payas (Üzeyir) sancağına bağlı olarak 14901500 yılında kurulmuştur. Halkı Kınık boyundandır. Halkının tamamı Türk ve Müslümandır. Kasabanın kurulduğu yıllarda Kınık boyunun başında Göç Eri Hamza Bey bulunmaktadır. Kasabanın Kınık nahiyesi adıyla ayrı bir kanunnamesi de vardır. 1572 yılından sonra bir daha nüfus ve arazi tahriri yapılmadığı için kasabanın ne zaman harap olduğu ve terk edildiği bilinmemektedir. 19. yy.da Osmanlı Devleti merkezi otoritesini yitirmeye başlamıştır. Bu dönemde Mısır Valisi Kavalalı Mehmet Ali Paşa, Osmanlı Padişah II. Mahmuta karşı başlattığı mücadelede üstün gelmiş, Çukurova toprakları Mehmet Ali Paşanın oğlu İbrahim Paşa ya bırakılmıştır. (18331840). 1840 yılında imzalanan Londra Antlaşması ile bölge yeniden Osmanlı hâkimiyeti altına girmiştir.
Osmaniye Kazas (18651905)
Osmanlı Devletinde 19. yy.ın son çeyreğinde merkezî otorite tamamen bozulmuş, Osmaniye ve çevresinde asayişi yeniden sağlamak ve aşiretleri itaat altına almak amacıyla Derviş Paşa komutasında Fırka-i İslâhiye adı altında bir birlik görevlendirilmiştir. Derviş Paşa önce, Hatay ve çevresini iskân etmiş daha sonra da Osmaniye ve çevresine gelerek yöredeki aşiretleri Hacıosmanlı Köyü ve civarına iskân etmiştir. "Yeni Vilayetler Nizamnamesi"ne göre 1866 yılında bu bölgedeki yerleşim birimi Osmaniye kazası olarak teşkilatlandırılmıştır. Bu kazaya Ulaşlı, Tecirli, Cerit, Karayiğit ve Ağyazı nahiyeleri bağlanmıştır. Osmaniye kazası bu şekilde Payas (Üzeyir) Cebel-i Bereket Sancağına ve o da Halep eyaletine bağlanmıştır. Payas Sancağı 1874te Yarpuza taşınmış ve Osmaniye Cebel-i Bereket Sancağı adını almıştır.
Payas, Hassa, Bulanık (Bahçe) ve Yarpuz Kazalar Cebel-i Bereket sancağına bağlanmıştır.
Osmaniye Cebel-i Bereket Sancağı (1905-1924)
II. Meşrutiyet ile Osmaniye Cebel-i Bereket Sancağı Yarpuzdan Osmaniye merkeze taşınmıştır. Yukarıda adı geçen idari yapı 1924 yılına kadar devam etmiştir. Sancak merkezinin Osmaniyeye taşındığı sırada Osmaniye nüfusu 7000 civarındadır. Osmaniye her dönemde değişik kavimlerin işgal ve istilasına uğramıştır. En son 1. Dünya Savaşından önce İngiliz, sonra da Fransızların işgaline uğramıştır. Ankara Antlaşmasından sonra Fransızlar 7 Ocak 1922 de Osmaniyeden çekilmişlerdir.
Osmaniye Vilayeti (19241933)
Cumhuriyetin ilan ile idari yapılanma yeniden şekillenmiş ve Osmaniye kazası, vilayet yapılmıştır. Bu tarihlerde Osmaniyenin nüfusu 10.000 dolaylarındadır.
Osmaniye Kazası (19331996)
1 Haziran 1933 yılına kadar vilayet olan Osmaniye bu tarihte kazaya dönüştürülerek Adana iline bağlanmıştır.
Yeniden Vilayet
24.10.1996 gün ve 4200 sayılı kanunla il statüsüne yeniden kavuşmuştur.
Osmaniyenin kent tarihinden önce, bölge tarihini incelemeliyiz. İlk çağlardan itibaren Hitit, Asur, Pers, Grek, Roma, Bizans gibi devletler ile bazı kavimlerin yaşayışlarına sahne olmuştur. Daha sonra Emevi ve Abbasilerin yaşadığı bu topraklara, Türklerin Anadoluyu fethi ile 1080 yıllardan itibaren Türk aşiretleri gelmiştir.12 yy. başlarından itibaren bölge Türk yurdudur.
Aslantaş Baraj gölü altında kalan Domuztepenin güney ve batı yamaçlarında Neolitik, Kalkolitik, Tunç ve Demir çağlarına ait yerleşimler ortaya çıkarılmıştır.Kadirli ilçesinde bulunan Topraktepe höyük, Taşlı höyük, İspir höyük, Tırmıl höyük ve Cevdetiye beldesinde Karataşlı höyük bulunmaktadır. Yapılacak araştırmalarda bu kadar verimli toprak ve sulak alanların olduğu bölgede, çok sayıda höyük, gün yüzüne çıkmayı beklemektedir.
Akad Kralı Sargon ( M.Ö. 2340 2284 ) tarihsel içerikli yazıtlarında Amanus ve Toros Dağlarına, yani Anadolunun güneydoğu sınırlarına geldiğinden söz eder.
Sargondan sonra bir başka Akad kralı olan Naramsin ( M.Ö. 2260 2223 ) de, yazıtlarında Anadolu sınırlarına kadar varan askeri seferler yaptığını anlatmaktadır. Boğazköy Naramsin Tabletlerinde Sedir Ağacı (Amanos) kralı İskuppu adı geçer.
M.Ö 3. bin yılı Mezopotamya kaynaklarında Amanum, Hitit imparatorluk devri tabletlerinde Amana, M.Ö. 4 7 yy. Asur yazıtların da Hamanu, Klasik çağ kaynaklarında Maurun Oros, Haçlılar devrine ait batı kaynaklarında Montana Migra, İslam devri kaynaklarında ise Cebelül lukkam olarak kaydedilen bölge; halkın Gavur dağları dediği, coğrafyacıların adlandırması ile Amanoslardır.
Gökçedam köyü, Hemite kalesinin 500 m güneyindeki kayalıklara işlenmiş Kral kabartması ve Babaoğlan kalesinin 300 m. uzağındaki tepede şaha kalkmış at üzerindeki kişi ve onun karşısında dua eder vaziyetteki kişi betimlemeleri, Hitit kral kabartmalarına benzemektedir. Hitit yazılı kaynaklarında bu bölge kralları ve halkından sıklıkla söz edilir.
Geç Hitit Kent Krallarından Asativata ( M.Ö. 8 yy.) Karatepede bir sınır kalesi kurmuştur.M.Ö. V. ve IV yy. Anadoluya egemen olan Persler, Çukurovanın doğusuna da egemendiler.M.Ö. IV. yy. sonu ve M.Ö. I yy. ortaları arasında bölgede hakim güç Seleukoslardır.M.Ö. 333de Büyük İmparator İskender IV. Dariusu Dörtyol ovasında yenmiştir. Kaya mezarları, nekropol alanları, Kalelerin bazılarının temellerindeki taş malzeme ve duvar işçiliği ile ortaya çıkan mimari öge kalıntıları Helenistik dönemde de buraların yerleşim gördüğünü gösterir.
Amanos Kilikyasında Prokonsüllük yapmış olan, meşhur hatip ve devlet adamı Çiçeronun M.S. 51 de yazdığı mektupta da Amanoslardan bahsedilmektedir.Roma İmparatoru Mark Antony ( M.Ö. 39 31 ) tarafından yerel kral seçilen Tarkandimotosun kurduğu ve başkent yaptığı Hierapolis-Kastabala kenti ile, Kadirli ilçesinin üzerine kurulduğu Flaviopolis kenti Roma dönemi eserlerindendir.
M.S. 260 yılında bölgeyi Sasani Kralı I. Şapur ele geçirmiştir. M.S. 380 yılında Romaya başkaldıran Isaurialı Balbinosun kontrolüne geçmiştir.
524 yılındaki depremde tüm Kilikya kentleri tahribata uğramıştır. 561 yılında İmparator Justinianus zamanında ikinci bir deprem Kilikyada ki tüm kentleri yerle bir etmiştir. Bunun ardından çıkan veba salgını kentlerde ve kırsal alanda büyük can kaybına yol açmıştır.
M.S. 7 yy.dan itibaren Anadoluyu Arap devletlerinin elde etme tutkusu oluşmuştur. Bu dönemlerde Avrupadan gelen tamamı farklı milletlerden, ama, Hırıstiyan olan Haçlılar ile, Emevi, Abbasi ve Türkler arasında bu bölgede büyük savaşlar yaşanmıştır. Abbasi Halifesi Harun Reşit döneminde bölgedeki önemli kale ve yerleşim yerleri yeniden yaptırılmış ve onarılmıştır.
Selçuklular zamanında Anadoluya gelen Türklerden bir kısmı Adana ovasına inmiş ve daha sonra Haraz mevkiinde ilk kez köy olarak Osmaniyeyi kurmuşlardır.
M.S. XI ve XII yy. da bölgeye bir dönem Haçlılar hakim olmuştur. M.S. XIV yy başlarına kadar yerel Ermeni kralları bölgede hüküm sürmüştür.
M.S. 1332den sonra bölge tamamen Memlüklerin kontrolündedir. 1352de Ramazanoğulları beyliğinin, 1517den sonra da Osmanlı devletinin yönetimine geçmiştir. Buralara hakim olan aşiret beylikleri, sancak halinde teşkilatlandırılmıştır. Kanuni Sultan Süleyman devrinde ise bu sancak, Üzeyirli adıyla önce Zülkadriye eyaletine, sonraları da Halep eyaletine bağlanmıştır.
19 yy. başında Kavalalı Mehmet paşa bu yöreyi ele geçirmişse de, 1840da Kütahya Anlaşmasıyla tekrar Osmanlılara geri verilmiş ve Adana eyaletine bağlanmıştır. Osmaniyenin kent tarihçesi 1865ten sonra başlar.
Merkezi yönetimin otoritesini kurmak, gezgin halde bulunan, merkezi hükümeti tanımayan, vergi ve asker vermeyen aşiretleri iskan ederek, disiplin altına almak için 1865 de Fırka-ı İslahiye adlı bir askeri kuvvet oluşturulmuştur. Cevdet Paşa vezir payesi ile bölgeye tayin edilmiş ve fırka-i İslahiye onun emrine verilmiştir. O sırada Adanaya bağlanan Payas sancağının merkezi 1877 de Yarpuza nakledilmiş ve arazinin verimli olmasından ötürü de Gavur Dağına Cebel-i Bereket ( bereket dağları) adı verilmiştir. Payas ve Osmaniye kazaları da bu sancağa bağlanmıştır.2. Meşrutiyetin ilanından sonra sancak merkezi Osmaniyeye nakledilmiştir.
1. Dünya savaşının sonunda yenilen Osmanlı Devletinin topraklarının bu bölümünü Fransızlar işgal etmiştir. İşgale direnen halk ve ağır kayıplar veren Fransızlar, Türkiye ile 20 Ekim 1921de Ankara Antlaşmasını imzalayarak bölgeyi terk etmeye başlamışlardır. 7 Ocak 1922 de Osmaniyeden çekilerek geldikleri gibi geri gitmişlerdir.
Bu sebeple her yıl 7 Ocak Osmaniyenin Düşman işgalinden Kurtuluş Günü olarak kutlanmaktadır.Cebelibereket Sancağı, 1877 yılında Gavur dağlarının asayişini sağlamak için kurulmuştur. 30 yıl Yarpuz da, 15 yıl da Osmaniyede konuşlandırılmıştır. 1923de Cumhuriyetin ilanı ile Sancakların vilayete dönüştürülmesi nedeniyle Cebelibereket Vilayeti adını almıştır. 1 Haziran 1933de nedeni bilinmeyen tasarrufla ilçe haline getirilmiş ve Adanaya bağlanmıştır.
3 Kasım 1996 tarihinde yapılan mahalli idareler ara seçimleri öncesinde, il olması gündeme gelmiş, TBMM de 23 Ekim 1996 tarihinde yapılan oylamada il olması karara bağlanmış, 28.10.1996 gün ve 22801 sayılı Resmi Gazetede yayınlanan 24.10.1996 gün ve 4200 sayılı kanun ile yeniden il olmuştur.
Tarih Boyunca Anadolu
Anadolu; iklimi, akarsuları, ormanları, madenleriyle tarihin her döneminde cazibe merkezi olmuş; birçok devlet bu topraklara sahip olmak için birbirleriyle savaşmışlardır. Bu nedenle Anadolu pek çok istilâ ve savaşlarla şahit olmuştur. Tarihin akışı içerisinde Hititler, Asurlar, Persler, Romalılar, Bizans ve Türkler Anadoluya sahip olmuşlardır. 1071 Malazgirt Savaşı öncesi Anadolu Toprakları, Bizans hâkimiyeti altındaydı. 1015 yılından itibaren Büyük Selçuklu Sultanlar Tuğrul ve Çağrı Beyler, Anadolu üzerine Türk akınları başlattılar. Bu akınlar keşif amaçlıydı. Bu akınlar Malazgirt Savaşlarına zemin hazırlamıştır. 1071de Büyük Selçuklularla Bizans arasında yapılan Malazgirt Savaşlarını Selçuklu Türkleri kazanmıştır.
Türklerin Osmaniyeye Gelişi
Türkler Çukurovaya, Osmaniyeye 7. yy.da Abbasi ordularıyla gelmişlerdir. Harun Reşitin uçbeyi Faraç Bey bölgede kaleler ve yerleşim birimleri kurmuştur. Daha sonra Bizanslılar bu toprakları Müslümanlardan geri almıştır. Osmaniye, Malazgirt Zaferinden sonra Türklerin hâkimiyeti altına girmiştir. Büyük Selçuklu Sultan Alparslan döneminden itibaren izlenen fetih ve iskân siyaseti Anadolunun Türkleşmesi ve islamlaşmasını sağlarken Anadolu da baştan sona imar olmuştur. Şehirler, kasabalar köyler kurulmuş, yollar, köprüler, camiler, medreseler yapılarak Anadoluya Müslüman Türk mührü vurulmuştur. Bu zaferden hemen sonra Anadoluya pek çok Türkmen boyu gelmiştir.
Osmaniyeye Haçlı Seferleri
1097 yılında başlayan Haçlı Seferleri nedeniyle Çukurova bölgesine yerleşmiş olan Türkmen boyları Çukurovayı terk etmek zorunda kaldılar. I. Haçlı Seferi Ermenilerin Çukurovayı ele geçirmelerine sebep oldu. Ermeniler Çukurovada Sis (Kozan) merkezli bir Prenslik kurdular.
Kilikya Ermeni Prensliği 12. yy.da kısmen Çukurovaya hâkim oldu. Selçukluların Haçlılarla ve Moğollarla uğraşması Ermenilere böyle bir şans tanımıştır.
Memluklular Dönemi (12501517)
Bir süre sonra Mısırda hüküm süren Memluklular Türkmen güçlerin de desteği ile Çukurova topraklarını Ermenilerden geri almış; böylece bölgenin yeni sahibi Memluklular olmuştur.
1256 Moğol saldırısı Anadoluda pek çok yara açtı. Ancak; bu saldırılar Anadoludaki Türk nüfusunun artmasını sağladı. Memluk Sultanı Baybars bunları Antakya ile Gazze arasında bulunan topraklara yerleştirdi, beylerine dirlikler verdi. Bu Türkmenlerden yararlanan Sultan Baybars, 1266, 1273, 1275 yıllarında Çukurovaya büyük akınlar düzenledi. Türkmen nüfus Çukurovayı doldurmaya başladı. Memluklular döneminde Osmaniyeye ve çevresine büyük Türk göçleri olmuştur. Kınık, Bayat ve Yüreğir aşiretleri Osmaniye ve çevresine yerleşmiştir. 12. yy.ın sonlarında O¤uz Boylarından daha önce Antakya - Gazze arasına yerleştirilen Halep bölgesindeki 40 bin Türkmen Osmaniye ve çevresine iskân edilmiştir. 1517 yılında Osmanlı Padişahı Yavuz Sultan Selimin Mısır seferi sonucu Memluklu Devletine son verilerek Çukurova toprakları Osmanlı hâkimiyeti altına girmiştir. Yavuz Sultan Selim bir müddet Osmaniyede kalmış ve Savrun Vadisinde de kaplan avlamıştır.
Osmanlı Memluk Mücadelesi
Kınık Nahiyesi (15171696)
Bazı araştırmacılara göre; Kınık nahiyesinin bugünkü Toprakkale ilçesi çevresinde olduğu yönünde önemli bulgular vardır. Kınık nahiyesi Payas (Üzeyir) sancağına bağlı olarak 14901500 yılında kurulmuştur. Halkı Kınık boyundandır. Halkının tamamı Türk ve Müslümandır. Kasabanın kurulduğu yıllarda Kınık boyunun başında Göç Eri Hamza Bey bulunmaktadır. Kasabanın Kınık nahiyesi adıyla ayrı bir kanunnamesi de vardır. 1572 yılından sonra bir daha nüfus ve arazi tahriri yapılmadığı için kasabanın ne zaman harap olduğu ve terk edildiği bilinmemektedir. 19. yy.da Osmanlı Devleti merkezi otoritesini yitirmeye başlamıştır. Bu dönemde Mısır Valisi Kavalalı Mehmet Ali Paşa, Osmanlı Padişah II. Mahmuta karşı başlattığı mücadelede üstün gelmiş, Çukurova toprakları Mehmet Ali Paşanın oğlu İbrahim Paşa ya bırakılmıştır. (18331840). 1840 yılında imzalanan Londra Antlaşması ile bölge yeniden Osmanlı hâkimiyeti altına girmiştir.
Osmaniye Kazas (18651905)
Osmanlı Devletinde 19. yy.ın son çeyreğinde merkezî otorite tamamen bozulmuş, Osmaniye ve çevresinde asayişi yeniden sağlamak ve aşiretleri itaat altına almak amacıyla Derviş Paşa komutasında Fırka-i İslâhiye adı altında bir birlik görevlendirilmiştir. Derviş Paşa önce, Hatay ve çevresini iskân etmiş daha sonra da Osmaniye ve çevresine gelerek yöredeki aşiretleri Hacıosmanlı Köyü ve civarına iskân etmiştir. "Yeni Vilayetler Nizamnamesi"ne göre 1866 yılında bu bölgedeki yerleşim birimi Osmaniye kazası olarak teşkilatlandırılmıştır. Bu kazaya Ulaşlı, Tecirli, Cerit, Karayiğit ve Ağyazı nahiyeleri bağlanmıştır. Osmaniye kazası bu şekilde Payas (Üzeyir) Cebel-i Bereket Sancağına ve o da Halep eyaletine bağlanmıştır. Payas Sancağı 1874te Yarpuza taşınmış ve Osmaniye Cebel-i Bereket Sancağı adını almıştır.
Payas, Hassa, Bulanık (Bahçe) ve Yarpuz Kazalar Cebel-i Bereket sancağına bağlanmıştır.
Osmaniye Cebel-i Bereket Sancağı (1905-1924)
II. Meşrutiyet ile Osmaniye Cebel-i Bereket Sancağı Yarpuzdan Osmaniye merkeze taşınmıştır. Yukarıda adı geçen idari yapı 1924 yılına kadar devam etmiştir. Sancak merkezinin Osmaniyeye taşındığı sırada Osmaniye nüfusu 7000 civarındadır. Osmaniye her dönemde değişik kavimlerin işgal ve istilasına uğramıştır. En son 1. Dünya Savaşından önce İngiliz, sonra da Fransızların işgaline uğramıştır. Ankara Antlaşmasından sonra Fransızlar 7 Ocak 1922 de Osmaniyeden çekilmişlerdir.
Osmaniye Vilayeti (19241933)
Cumhuriyetin ilan ile idari yapılanma yeniden şekillenmiş ve Osmaniye kazası, vilayet yapılmıştır. Bu tarihlerde Osmaniyenin nüfusu 10.000 dolaylarındadır.
Osmaniye Kazası (19331996)
1 Haziran 1933 yılına kadar vilayet olan Osmaniye bu tarihte kazaya dönüştürülerek Adana iline bağlanmıştır.
Yeniden Vilayet
24.10.1996 gün ve 4200 sayılı kanunla il statüsüne yeniden kavuşmuştur.