Topla oynuyorsa da düşük temposu gereği üretkenlikte zorlanan Beşiktaş’ın bu eksiğine güvenmiş görünen İstanbulspor ilk devre boyunca haniyse orta sahaya gitmeye dahi yeltenmedi. "Gol yemeyelim de yakalayabilirsek atarız belki" dercesine bekledi durdu. Öyle ya, bu planla son iki maçı kazanmışlardı da... Beşiktaş ise bir iki kırık dökük Aboubakar girişimi dışında tek plandaydı; her koşulda Rachid Ghezzal’ı bulmak! O da İstanbul’un isteğini yaptı ve ortaladı durdu devre boyu. Neticede yapılan 29 ortadan sonuç bulamayan Beşiktaş, altıncı kornerinde golü buldu. Evet, korner vuruşu iyi Cenk de doğru yerdeydi. Ya, o kadar ortayı ve 5 korneri savuşturan İstanbul’un savunma duruşu? Üstelik devre boyu yerlerinden kıpırdamamış olmalarına rağmen! Diken üstü oyun İkinci devre de benzeri tempoda devam ederken İstanbulspor bir parça öne çıkınca Aboubakar top sürecek ve topa vuracak fırsatı yakaladı. Bu gol sonrası "Maç koptu" sanılırken reaksiyon gösteremeyen İstanbulspor, Mert Günok’un gönderdiği topu süratle gol yapmayı başararak maça döndü. Onlar dönerken zaten ritmi bir türlü bulamayan Beşiktaş bir süre bocalamadı değil... Ancak değişikliklerle birlikte rakibi yeniden durağana döndü. Ve nihayet topu alıp giden Redmond noktayı koydu. "Beşiktaş icra ettiği oyun değil futbolcu farkı ve 'Kültürel üstünlüğü’ ile maçı kazandı" denebilir. Bu ‘Diken üstü oyun’la maç kazanılır ama tribüne insan kazanılır mı, işte maça ve Beşiktaş’a dair bir soru daha... YORUM YAZ