Ölmeden Evvel Ölmek
Rabbin ile aranda, sen kendin varsın. Kendini
aradan çıkar. İşte o zaman, O’nu görürsün!
Nefsine muhalefet ederek, onunla savaşarak ve
onun heves ve arzuları karşısında sağır kesilerek
kendini aradan çıkar. Nefsinin zevklerini, hevaî
arzularını ve budalalıklarını asla yerine getirme.
İşte o zaman, mahviyete razı olur ve senin kalbinin
yüzünden uzaklaşır. Nefs-i emmarenin çıktığı yere
nefs-i mutmainne girer. Nefs, mutmainne hale
geldiği ve hakkı kabule müsait olduğu zaman, ona
daha önceki ruhtan başka bir ruh üfürülür. Bu ruh
Rububiyet ruhudur, akıl ruhudur.
İki çeşit ölüm vardır. Bunlardan biri, avam
tabakasının bildiği ölümdür. Bu, ruhun bedenden
ayrılması demek olan ölümdür ki, herkesçe
bilinmektedir. Bir de havas, yani seçkinler
tabakasınca bilinen bir ölüm vardır ki, bu da hevai
duyguların, nefslerin, kör tabiatların ve kötü âdet
ve alışkanlıkların ölmesi ve yokolması demektir.
Bu tür ölümde kalp dirilir, hayat bulur.
Ölmeden önce öl. Hem kendinden geç, hem de
Allah’ın gayrı şeylerden. İşte o zaman dirilir,
hakiki hayata kavuşursun. O zaman, Hak ile
birlikte ebedî hayata kavuşursun. Görünüşte ölü
gibi olursun, fakat kaderin eli sende olur. Onu
istediğin tarafa çevirirsin. O el, çabasız, gayretsiz
olarak nasibini alır.
Allah, kulu bütün menfi duygu ve halleri ile
yokolduktan sonra, onu yeniden yaratır. Başka bir
yaratışla onu hayata iade eder. Önce yokluk (fena)
eli ile yokeder. Sonrada varlık (beka) eli ile hayata
iade eder.
Nefs, Allah ile kullar arasında bir perdedir. Onları
Allah’a karşı perdeler. O ortadan kalkınca, perde de
kalkmış olur. Bayezid-i Bestami Hazretleri demiştir
ki:
- Rabbimi rüyada gördüm. Dedim ki: “Sana
ulaşmanın yolu nedir, Yarabbi?” Bana cevaben
buyurdu: “Nefsini bırak, gel.” Bunun üzerine ben
de, tıpkı yılanın kılıflarından sıyrılması gibi,
nefsimden sıyrıldım.
Arifler, seçkinler kıyametlerini daha dünyada iken
vuku buldurmuştur, daha dünya hayatında
nefslerinin tepesine kıyameti dikmişler ve azap
gelmeden önce, ağlamasını bilmişlerdir.
Sizin hiçbiriniz, “Kıyamet ne zaman kopacak?”
diye bir soru sormasın. Kıyametin kopmayacağı
zannına kapılmasın. Zira unutmasın ki, kendisi
öldüğü an, kıyameti kopmuş demektir. Kim ki
ölürse, onun kıyameti kopmuştur.
Senin nefsin, sevgilindir. Sen, nefsine aşıksın.
Halbuki eğer onun, senin düşmanın ve katilin
olduğunu bilseydin, mutlaka kendisine karşı çıkar,
yemesine içmesine bile engel olur, ancak ihtiyaç
miktarı gıdasına izin verirdin. Esasen ihtiyaç
miktarı yiyecek, onun hakkıdır.
Nefsinle savaş. Hem de o, olumsuz ve kötü
duygularıyla birlikte ölünceye, yokoluncaya kadar.
Onunla savaşıp, kötü duygularıyla birlikte
kendisini öldürdükten sonra, tekrar dirilt. Bu sefer
o, fakih, âlim ve hakikat ihtirasına ermiş olarak
dirilecektir.
Eserin yazarı: Abdülkadir Geylani
Eser: Fethü´r Rabbani
Rabbin ile aranda, sen kendin varsın. Kendini
aradan çıkar. İşte o zaman, O’nu görürsün!
Nefsine muhalefet ederek, onunla savaşarak ve
onun heves ve arzuları karşısında sağır kesilerek
kendini aradan çıkar. Nefsinin zevklerini, hevaî
arzularını ve budalalıklarını asla yerine getirme.
İşte o zaman, mahviyete razı olur ve senin kalbinin
yüzünden uzaklaşır. Nefs-i emmarenin çıktığı yere
nefs-i mutmainne girer. Nefs, mutmainne hale
geldiği ve hakkı kabule müsait olduğu zaman, ona
daha önceki ruhtan başka bir ruh üfürülür. Bu ruh
Rububiyet ruhudur, akıl ruhudur.
İki çeşit ölüm vardır. Bunlardan biri, avam
tabakasının bildiği ölümdür. Bu, ruhun bedenden
ayrılması demek olan ölümdür ki, herkesçe
bilinmektedir. Bir de havas, yani seçkinler
tabakasınca bilinen bir ölüm vardır ki, bu da hevai
duyguların, nefslerin, kör tabiatların ve kötü âdet
ve alışkanlıkların ölmesi ve yokolması demektir.
Bu tür ölümde kalp dirilir, hayat bulur.
Ölmeden önce öl. Hem kendinden geç, hem de
Allah’ın gayrı şeylerden. İşte o zaman dirilir,
hakiki hayata kavuşursun. O zaman, Hak ile
birlikte ebedî hayata kavuşursun. Görünüşte ölü
gibi olursun, fakat kaderin eli sende olur. Onu
istediğin tarafa çevirirsin. O el, çabasız, gayretsiz
olarak nasibini alır.
Allah, kulu bütün menfi duygu ve halleri ile
yokolduktan sonra, onu yeniden yaratır. Başka bir
yaratışla onu hayata iade eder. Önce yokluk (fena)
eli ile yokeder. Sonrada varlık (beka) eli ile hayata
iade eder.
Nefs, Allah ile kullar arasında bir perdedir. Onları
Allah’a karşı perdeler. O ortadan kalkınca, perde de
kalkmış olur. Bayezid-i Bestami Hazretleri demiştir
ki:
- Rabbimi rüyada gördüm. Dedim ki: “Sana
ulaşmanın yolu nedir, Yarabbi?” Bana cevaben
buyurdu: “Nefsini bırak, gel.” Bunun üzerine ben
de, tıpkı yılanın kılıflarından sıyrılması gibi,
nefsimden sıyrıldım.
Arifler, seçkinler kıyametlerini daha dünyada iken
vuku buldurmuştur, daha dünya hayatında
nefslerinin tepesine kıyameti dikmişler ve azap
gelmeden önce, ağlamasını bilmişlerdir.
Sizin hiçbiriniz, “Kıyamet ne zaman kopacak?”
diye bir soru sormasın. Kıyametin kopmayacağı
zannına kapılmasın. Zira unutmasın ki, kendisi
öldüğü an, kıyameti kopmuş demektir. Kim ki
ölürse, onun kıyameti kopmuştur.
Senin nefsin, sevgilindir. Sen, nefsine aşıksın.
Halbuki eğer onun, senin düşmanın ve katilin
olduğunu bilseydin, mutlaka kendisine karşı çıkar,
yemesine içmesine bile engel olur, ancak ihtiyaç
miktarı gıdasına izin verirdin. Esasen ihtiyaç
miktarı yiyecek, onun hakkıdır.
Nefsinle savaş. Hem de o, olumsuz ve kötü
duygularıyla birlikte ölünceye, yokoluncaya kadar.
Onunla savaşıp, kötü duygularıyla birlikte
kendisini öldürdükten sonra, tekrar dirilt. Bu sefer
o, fakih, âlim ve hakikat ihtirasına ermiş olarak
dirilecektir.
Eserin yazarı: Abdülkadir Geylani
Eser: Fethü´r Rabbani