Evet testi kırılınca yol gösteren çok oluyor, ama testi kırılmadan yol göstermeye kalkanları hain ilan eden bir güruh nedeniyle insanlar yapıcı eleştirilerini bile dile getirmekten korktular açıkçası.
Görünen o ki Sinan Oğan aday olmasa seçim ilk turda Erdoğan tarafından kazanılmış olacaktı. Muhalefetin iktidara muhalif olan herkesin her planına sonuna kadar ve itiraz etmeden uyacağını düşünmesi en büyük problemi idi zaten.
Yeniden ifade edeyim ki bunları daha önce de yazdım ama muhalefete muhalefet etmekle ilgili eleştiriler nedeniyle söylenebilecek birçok şeyi de erteledim kendi adıma. Bir çok kişi de bunu yaptı. Meral Akşener masadan kalktığında ve sonra da geri döndüğünde de bunlara benzer şeyleri hep yazdım. O dönemde oluşturulan algılarla İYİ Parti'nin oyu 6-7 civarına kadar düştü. Sonrasında da ancak bu kadar toparlana bildi. Masadan kalkış esnasında kendisine ve partisine inanılmaz saldırılar oldu. Kazanılmış bir seçimi kaybettirmek istediği hatta Cumhur ittifakına çalıştığı bile söylendi.
İYİ Parti o dönemin bedelini öderken toplam oy oranları yüzde 2-3 civarı olan partiler bu oranlarla 34 vekil çıkardılar. Kılıçdaroğlu'nun aldığı oy CHP, İYİ PARTİ ve Emek ittifakının toplam oyuyla aynı. Yani buralarda kaçak yok. Ancak bu konjonktürde 34 vekil alan partilerden CHP'ye Kılıçdaroğlu'na ne kadar oy geldiği ciddi bir soru işareti. Şimdi Meclis aritmetiğinde CHP'nin sandalye sayısının da 130 Lara düşeceği gerçeği ile yüz yüzeyiz.
Bu seçim sonuçları Türkiye sosyolojisini tam olarak anlayıp, anlamamış olmak arasında değerlendirilmeli. Diğer bütün bölgeleri bir tarafa bırakıp, Millet ittifakı açısından en güçlü olunması gereken yerlerden biri olan İstanbul'a bakın. Orada bile anlamlı bir üstünlük yok. Hâlbuki ekonomik gerekçelerin en çok etkili olması gereken yer İstanbul. Ama olmamış görünüyor. Ya da olsa bile bu sorunun da çözümü konusunda seçmen karşısında yeterince ikna edici olunamamış görünüyor.
Unutulmaması gereken şeylerden biri de Türkiye'de hem Atatürk'le hem de dini ile barışık yüzde 35 civarı bir milliyetçi kesimin olduğu. Ancak sol entelektüellerin burunlarından kıl aldırmayı kabul etmemeleri nedeniyle bu yüzde 35 lik kesimle gereken ilişki bir türlü kurulmuyor. Bu konuda etkili olabilecek kadro ve adaylara da itibar edilmiyor.
Emek ittifakı tarafından gelen destek ne olursa olsun bir yüzde katkı sağlamış görünse de o İttifakın yakın durmakla suçlandığı Kandil'den yapılan açıklamalar başka ciddi kayıplara yol açtı. Bu konuda Sayın Kılıçdaroğlu'nun yaptığı açıklamalar geç ve yetersiz kaldı. Kandilin açıklamalarının aslında kime yarayacağını defalarca yazdım. Ama bu açıklamalar HDP tarafının tepkisini almamak adına çok geç yetersiz cevaplandı.
Bizimki gibi ülkelerde milli güvenliğe feda edilemeyecek hemen hiçbir şey yoktur, ortalama milliyetçi seçmen açısından da bu son derece önemlidir. Aslında göçmenler konusu ve çözüm süreci gibi olaylar ve listelerdeki HÜDA-PAR adayları nedeniyle Cumhur ittifakı da bu konuda sabıkalı olsa da Millet ittifakının içinde bulunduğu açmaz söylem üstünlüğünü de Cumhur ittifakına geçirdi.
Söylem üstünlüğü demişken, ekonomi ve adalet üzerinden bu üstünlük uzun süre Millet ittifakında idi. Ancak daha sonra Millet ittifakı Cumhur ittifakına cevap verme yolunu seçti. Savunma sanayi ve diğer hamleler konusunda dil üstünlüğünü kaybetti. Demirtaş ve Kavala'nın serbest bırakılacağını söylerken halkın anlayabileceği ve kabul edeceği biçimde bir alt yapı oluşturulamadı.
Şimdi ikinci tura gidiyoruz. Gerçekçi olmak gerekirse muhalefetin işi çok zor. Psikolojik üstünlük da artık eni konu Cumhur ittifakında, Sinan Oğan ikna edilse bile bu söylem biçimi ile öne geçmek çok zor görünüyor. Dahası her ne kadar yeniden bir miktar toplanmış olsa da 3-4 puan kadar bir İYİ Parti oyu var, masadan kalkma esnasında uzaklaşan, işte o oyların da geri gelmesi sağlanabilir ise Millet ittifakının bir şansı olabilir çünkü Deva ve Gelecek Partisi Seçmenini ikna etmenin bir yolu görünmüyor.
Bu durumda Millet ittifakının 15 günde alması gereken çok yol olduğu ve bu yolun da hangi üslupla alınması gerektiği açık.
Bu içeriğin kaynağı Muhalif haber sitesidir.
Görünen o ki Sinan Oğan aday olmasa seçim ilk turda Erdoğan tarafından kazanılmış olacaktı. Muhalefetin iktidara muhalif olan herkesin her planına sonuna kadar ve itiraz etmeden uyacağını düşünmesi en büyük problemi idi zaten.
Yeniden ifade edeyim ki bunları daha önce de yazdım ama muhalefete muhalefet etmekle ilgili eleştiriler nedeniyle söylenebilecek birçok şeyi de erteledim kendi adıma. Bir çok kişi de bunu yaptı. Meral Akşener masadan kalktığında ve sonra da geri döndüğünde de bunlara benzer şeyleri hep yazdım. O dönemde oluşturulan algılarla İYİ Parti'nin oyu 6-7 civarına kadar düştü. Sonrasında da ancak bu kadar toparlana bildi. Masadan kalkış esnasında kendisine ve partisine inanılmaz saldırılar oldu. Kazanılmış bir seçimi kaybettirmek istediği hatta Cumhur ittifakına çalıştığı bile söylendi.
İYİ Parti o dönemin bedelini öderken toplam oy oranları yüzde 2-3 civarı olan partiler bu oranlarla 34 vekil çıkardılar. Kılıçdaroğlu'nun aldığı oy CHP, İYİ PARTİ ve Emek ittifakının toplam oyuyla aynı. Yani buralarda kaçak yok. Ancak bu konjonktürde 34 vekil alan partilerden CHP'ye Kılıçdaroğlu'na ne kadar oy geldiği ciddi bir soru işareti. Şimdi Meclis aritmetiğinde CHP'nin sandalye sayısının da 130 Lara düşeceği gerçeği ile yüz yüzeyiz.
Bu seçim sonuçları Türkiye sosyolojisini tam olarak anlayıp, anlamamış olmak arasında değerlendirilmeli. Diğer bütün bölgeleri bir tarafa bırakıp, Millet ittifakı açısından en güçlü olunması gereken yerlerden biri olan İstanbul'a bakın. Orada bile anlamlı bir üstünlük yok. Hâlbuki ekonomik gerekçelerin en çok etkili olması gereken yer İstanbul. Ama olmamış görünüyor. Ya da olsa bile bu sorunun da çözümü konusunda seçmen karşısında yeterince ikna edici olunamamış görünüyor.
Unutulmaması gereken şeylerden biri de Türkiye'de hem Atatürk'le hem de dini ile barışık yüzde 35 civarı bir milliyetçi kesimin olduğu. Ancak sol entelektüellerin burunlarından kıl aldırmayı kabul etmemeleri nedeniyle bu yüzde 35 lik kesimle gereken ilişki bir türlü kurulmuyor. Bu konuda etkili olabilecek kadro ve adaylara da itibar edilmiyor.
Emek ittifakı tarafından gelen destek ne olursa olsun bir yüzde katkı sağlamış görünse de o İttifakın yakın durmakla suçlandığı Kandil'den yapılan açıklamalar başka ciddi kayıplara yol açtı. Bu konuda Sayın Kılıçdaroğlu'nun yaptığı açıklamalar geç ve yetersiz kaldı. Kandilin açıklamalarının aslında kime yarayacağını defalarca yazdım. Ama bu açıklamalar HDP tarafının tepkisini almamak adına çok geç yetersiz cevaplandı.
Bizimki gibi ülkelerde milli güvenliğe feda edilemeyecek hemen hiçbir şey yoktur, ortalama milliyetçi seçmen açısından da bu son derece önemlidir. Aslında göçmenler konusu ve çözüm süreci gibi olaylar ve listelerdeki HÜDA-PAR adayları nedeniyle Cumhur ittifakı da bu konuda sabıkalı olsa da Millet ittifakının içinde bulunduğu açmaz söylem üstünlüğünü de Cumhur ittifakına geçirdi.
Söylem üstünlüğü demişken, ekonomi ve adalet üzerinden bu üstünlük uzun süre Millet ittifakında idi. Ancak daha sonra Millet ittifakı Cumhur ittifakına cevap verme yolunu seçti. Savunma sanayi ve diğer hamleler konusunda dil üstünlüğünü kaybetti. Demirtaş ve Kavala'nın serbest bırakılacağını söylerken halkın anlayabileceği ve kabul edeceği biçimde bir alt yapı oluşturulamadı.
Şimdi ikinci tura gidiyoruz. Gerçekçi olmak gerekirse muhalefetin işi çok zor. Psikolojik üstünlük da artık eni konu Cumhur ittifakında, Sinan Oğan ikna edilse bile bu söylem biçimi ile öne geçmek çok zor görünüyor. Dahası her ne kadar yeniden bir miktar toplanmış olsa da 3-4 puan kadar bir İYİ Parti oyu var, masadan kalkma esnasında uzaklaşan, işte o oyların da geri gelmesi sağlanabilir ise Millet ittifakının bir şansı olabilir çünkü Deva ve Gelecek Partisi Seçmenini ikna etmenin bir yolu görünmüyor.
Bu durumda Millet ittifakının 15 günde alması gereken çok yol olduğu ve bu yolun da hangi üslupla alınması gerektiği açık.
Bu içeriğin kaynağı Muhalif haber sitesidir.
Ziyaretçiler için gizlenmiş link, görmek için lütfen üye olunuz.
Giriş yap veya üye ol.