Yaşadığımız Anadolu toprakları tarih boyunca birçok medeniyete ev sahipliği yapmış zengin bir coğrafya. Bu medeniyetlerin izleri de bizlere miras kalmış. Bu mirasın peşine düşüp antik kentleri gezmek, sokaklarında dolaşırken kadim yapıları görmek ve aslında aradan geçen yüz yıllara rağmen hayatlarımızın o dönem yaşamış insanlarınkine ne kadar benzediğini fark etmek ufuk açıcı bir deneyim. İşte bu antik kentlerden mutlaka görmeniz gereken beş tanesi.
Günümüzde Aydın ilinin sınırları içinde bulunan Aphrodisias M.Ö. 6. yüzyılda kurulmuş ve Lidya eyaletinin başkentliğini yapmış. Burası, adından da anlaşılacağı gibi aşk ve güzellik tanrıçası Aphrodite’e adanmış. Çok iyi korunmuş antik kentlerden olan Aphrodisias’ın en dikkat çekici yapıları anıtsal kapısı ve 30 bin kişilik stadyumu. Ayrıca çevredeki mermer yatakları sayesinde şehirde bir heykel okulu da bulunuyormuş. Burada yapılmış muhteşem heykelleri antik kentin hemen yanındaki Aphrodisias Müzesi’nde görmeniz mümkün.
M.Ö. 261-253 arasında II. Antiokhos tarafından kurulan Laodikeia, ismini kralın eşi Laodike’den almış. Kurulmasından 100 yıl kadar sonra Roma’ya bağlanmış. Büyük Constantinus zamanında inşa edilen ve Anadolu’daki en ünlü yedi kilisesinden biri olan Laodikeia Kilisesi sayesinde M.S. 4. yüzyıldan itibaren Hristiyanların hac merkezi olmasıyla büyük bir önem kazanmış. Denizli’de bulunan Laodikeia’da görülebilecek yapılar arasında stadyum, tiyatrolar, hamam kompleksi ve tapınaklar yer alıyor.
Pergamon ya da Bergama, stratejik konumu sayesinde tarih boyunca önemini hiç kaybetmemiş bir kent. Tabii bu nedenle birçok kez de işgale uğramış aynı zamanda. M.Ö. 7.-6. yüzyıllarda kurulan Pergamon, 2014 yılında UNESCO Dünya Kültür Mirası’na dahil edildi. Çok dik bir yamaca konumlanmasına rağmen teraslama yöntemiyle açılmış geniş alanlardaki yapılar, günümüzde bile başarılı bir şehircilik anlayışının izlerini sergiliyor. Pergamon’un en bilinen yapısı ise 10 bin kişilik tiyatrosu. Ayrıca burada Pergamonluların keşfettiği Bergama kağıdına yazılan 200 bin cilt esere ev sahipliği yapmış ve antik dünyanın en önemli kütüphanesi olarak nitelendirilen yapının kalıntılarını da görebilirsiniz.
Patara’nın tarihi milattan önce 13. yüzyıla dek uzanıyor ancak asıl önemini M.Ö. 2. yüzyılda Likya Birliği’nin başkenti olmasıyla kazanmış. M.S. 43 yılında ise bir Roma eyaletine dönüşen Patara Anadolu’dan Roma’ya tahıl gönderilen liman kenti olmuş. Bir diğer önemli özelliği ise aynı dönemde Apollon kehanet merkezi olması. Patara’yı ziyaret ettiğinizde çok iyi korunmuş olan Roma zafer girişini, tiyatroyu, Vespasian Hamamı’nı, ana caddeyi ve antik limanı görebilirsiniz.
Burdur’da yer alan Sagalassos, Roma İmparatorluğu’nun dönminde en önemli şehirlerinden biriydi. Kentte kazılar 1990 yılında başladı. Ortaya çıkarılan agora, hamam, tapınaklar, tiyatro gibi yapılar, kenti gezdiğinizde sizi antik çağlara ışınlayacak ve o dönemde yaşayan insanların hayatlarından kesitler görebileceksiniz. Sagalassos ayrıca büyüleyici çeşmeleriyle de ünlenmiş bir antik kent. Kaynak: Brandlifemag
Bu içeriğin kaynağı Ntv haber sitesidir.
Ziyaretçiler için gizlenmiş link, görmek için lütfen üye olunuz.
Giriş yap veya üye ol.
