• Forumzar.COM Türkçe içerikli genel forum sitesi ve paylaşım platformu olarak eğlenceli ve interaktif bir forum deneyim sunar.

    Foruma üye olmak için BURAYA TIKLAYINIZ

Margaret Thatcher Kimdir? Biyografisi

Emre ESMER

Moderatör
Katılım
25 Ağu 2022
Mesajlar
5,576
Puanları
38
Konum
istanbul
Cinsiyet
Erkek


Margaret Thatcher Kimdir? Biyografisi

Margaret Hilda Thatcher (d. 13 Ekim 1925, Grantham, Lincolnshire - ö. 8 Nisan 2013, Londra[1]) Britanyalı siyasetçi. Birleşik Krallık'ta en uzun süre başbakanlık yapan kişi ve ülkenin ilk kadın başbakanı. Yakın tarihte ülkeyi en çok etkileyen kişilerden oldu. Uyguladığı politikalar nedeniyle hem büyük destek gördü, hem de ciddi bir muhalefetle karşılaştı.

İngiltere'de küçük bir şehirde yaşayan inançlı bir Protestan esnaf ailesinden geliyordu. Gençliğinde parlak bir öğrenci olduğu gibi muhafazakâr bir öğrenci derneğinde siyasi etkinlikte de bulundu. Muhafazakâr Parti'ye genç yaşta üye oldu. Zengin bir iş adamıyla evlendi.

Thatcher 1975-1990 arasında Muhafazakâr Parti başkanlığı, 1979-1990 arasında da başbakanlık yaptı. Genel siyasi çizgisi liberal-muhafazakâr doğrultudaydı. 1980'li yıllarda batılı ülkelerinde devletin iktisadi yatırımlardan çekilmesi, özelleştirme, serbest pazar ekonomisinin desteklenmesi ve işçi haklarının törpülenmesi ile kendisini gösteren neoliberal siyasetin Birleşik Krallık'taki uygulayıcısı oldu.

Ülkesi içinde sol muhalefetle, uluslararası alanda ise Soğuk Savaş kapsamında Doğu Bloğu ülkeleriyle mücadele yürüttü. O dönem için radikal sayılabilecek sağ politikaları taviz vermeden uygulaması nedeniyle kendisine takılan Demir Leydi lakabını severek benimsedi.

Thatcher, partisi içindeki bölünmeler nedeniyle başbakanlığı ve aktif siyaseti bırakmak zorunda kaldı. Ancak etkisi öyle güçlüydü ki, başbakanlığı sonrasında devam etmekle kalmadı, İşçi Partisi'ni de etkileyecek şekilde İngiliz siyasetini temelden dönüştürdü.

Gençlik dönemi

Margaret Hilda Roberts, Doğu İngiltere Lincolnshire'daki Grantham kasabasında doğdu. Annesi Lincolnshire'lı Beatrice Ethel'di. Babası Alfred Roberts bakkaldı, aynı zamanda yerel siyasette aktifti ve Metodist kiliselerinde vaaz veriyordu. Margaret da inançlı bir Metodist Hıristiyan olarak yetişti. Çocukluğu babasının bakkal dükkanının üzerindeki evlerinde geçti. Huntingtower Road İlkokulu'na gitti, ilerleyen yıllarda Kesteven and Grantham Kız Okulu'na burs kazandı.[2] Okul kayıtlarına göre çalışkan ve sürekli kendisini geliştiren bir öğrenci idi. Dersler dışında piyano, hokey, şiir okuma, yüzme ve yürüyüşle ilgilendi.[2] 1942-1943 arasında öğrenci başı oldu

Altıncı sınıfta Oxford Üniversitesi'ne bağlı Somerville Koleji'nde kimya okumak için burs başvurusu yaptı. Önce reddedildi, ancak başka bir adayın çekilmesi üzerine kabul edildi.[2][4] Oxford'a 1943'te geldi, 1947'de ikinci sınıf onur derecesiyle kimya bölümünden mezun oldu.[5][6] 1946'da Oxford Üniversitesi Muhafazakârlar Derneği Başkanı seçildi. Üniversitede Friedrich von Hayek'i okudu, onun devletin iktisada karışmasının otoriter rejimlere yol açtığı görüşünden etkilendi.[7]

Mezun olduktan sonra kimya sektöründe çalışmak üzere Essex'te Colchester'e yerleşti.[8] Burada yerel Muhafazakârlar Derneği'ne katıldı, Llundadno'daki Muhafazakâr Parti kongresinde derneği temsil etti.[9] Oxford'daki arkadaşlarından biri onu Kent'teki Dartford Muhafazakârlar Derneği başkanıyla tanıştırdı.[9] Dernek yöneticileri o sırada milletvekili aday adayları arıyorlardı, ondan o kadar etkilendiler ki, Muhafazakâr Parti'nin onayladığı listede bulunmamasına rağmen Ocak 1951'de onu aday seçtiler.[10] Resmen Muhafazakâr Parti Dartford adayı ilan edilmesinin ardından verilen bir akşam yemeğinde eşinden boşanmış varlıklı bir iş adamı olan müstakbel eşi Denis Thatcher ile tanıştı. Seçimlere daha iyi hazırlanmak için evini Dartford'a taşıdı.[9][10] Burada kimya sektöründe çalışmayı sürdürdü, Dondurmanın erimeden saklanmasını sağlayan teknolojiyi geliştiren ekibin üyesiydi.[9]
1950-1970 arası siyasi kariyer

1950 ve 1951 seçimlerine Muhafazakâr Parti'nin en genç adayı olarak katıldı,[11] İşçi Partisi'ne karşı bu partinin kalelerinden Dartford'da mücadele etti. Siyasi çalışmaları sırasında tanıştığı Denis Thatcher ile 1951'de evlendi.[12] Zengin bir iş adamı olan Denis Thatcher, eşinin çalışmalarını mali olarak destekledi.[13] 1953 yılında ikiz çocukları oldu,[14] aynı yıl Thatcher vergi hukuku uzmanı olarak baroya girdi.

Thatcher, Muhafazakâr Parti'nin kalelerinden birinde aday olmak için çaba gösterdi. Birkaç kez reddedilmesinin ardından, 1959 seçimlerinde Finchley'den aday oldu ve Avam Kamarası'na seçildi.[15][16] Parlamentodaki ilk konuşmasında sıradışı olarak yerel meclislerin toplantılarını halka açık yapması için çağrıda bulundu, bu teklif daha sonra kanunlaştı. 1961'de Partisine karşı çıkarak sopanın bir ceza aracı olarak kullanılmasının kaldırılması için oy verdi. Erkek eşcinselliğinin suç olmaktan çıkarılmasını savunan az sayıdaki Muhafazakâr Parti milletvekilinden biriydi. Kürtaja izin verilmesi yönünde oy kullandı. Öte yandan, idam cezasının kaldırılmasına karşıydı ve boşanmanın kolaylaştırılması için getirilen teklife karşı oy verdi. 1966'da İşçi Partisi'nin vergi siyasetine karşı yaptığı başarılı konuşmada, bu siyasetin "sadece sosyalizme değil, komünizme doğru atılan adımlar" olduğunu öne sürdü.[17] 1967'deki gölge hükümette yakıttan, ulaştırmadan ve nihayet eğitimden sorumlu bakan oldu.[18]

Bakanlık

Muhafazakâr Parti 1970 seçimlerini kazanınca, Thatcher, Heath kabinesinde Eğitim ve Bilim Bakanı oldu. Bakanlığının ilk aylarında, bütçe kısıntısı yapmak zorunda kaldı ve yedi ila on bir yaşındaki çocuklara verilen bedava süt dağıtımını kaldırdı.

[*]Bu nedenle halk arasında "süt hırsızı" (Thatcher Thatcher, Milk Snatcher) olarak anılmaya başlandı ve protestolarla karşılaştı. 2001'de açıklanan Bakanlar Kurulu tutanaklarına göre, Thatcher kamuoyu tepkisinden korktuğu için anaokullarını süt kesintisi dışında bırakmış, okul yemeği fiyatlarındaki zamları da muhtemel tepkilere göre ayarlamayı önermişti. Thatcher, okul ve kütüphane ücretlerine de zam yapmayı, böylece Hazine'nin kendisinden beklediğinden fazla bir tasarruf sağlamayı önermişti. Kütüphane ücretleri hariç bu öneriler kabinede kabul edilecekti.[19]

Thatcher, bakanlığı döneminde "solcu" olarak nitelenebilecek bir kararla sınavlı ortaokulların kaldırılması, eşit eğitim veren liselerin yaygınlaşması için çalıştı. Ayrıca Birleşik Krallık'ta açık öğretim yapan ve tasarruf amacıyla kapatılması düşünülen Open University'i (Açık Üniversite) kapanmaktan kurtardı. Thatcher, bunun genç yaşta üniversite eğitimi fırsatını kaçırmış fakat kendisini geliştimek isteyen yetişkinler için ucuz bir imkân olduğunu düşünüyordu.[20]

Muhafazakâr Parti'nin 1974 Şubatı seçimlerindeki yenilgisinden sonra yine gölge kabineye atandı, bu kez Çevre ve İskân Bakanı oldu. Bu konumdayken, yerel yönetimlere gelir sağlayan oransal vergi sistemini kaldırıp kelle vergisine geçişi savunan siyasetini oluşturmaya başladı.[21] Bu siyaset, üst düzey Muhafazakâr Partililer arasında yandaş toplayacaktı.[22]

Heath hükümetinin mali politikalarda ipin ucunu kaçırdığını savunan Keith Joseph'i destekledi. Heath'in 1974'te ikinci kez seçim kaybetmesi üzerine, Joseph ona karşı aday olmaya karar verdi, fakat sonra vazgeçti. Bunun üzerine Thatcher, Heath'a rakip olmaya karar verdi ve Muhafazakâr Parti Başkanlığına adaylığını koydu. İlk turda beklenmedik şekilde Heath'tan fazla oy alan Thatcher, 11 Şubat 1975'te yapılan ikinci turda gerekli oy çoğunluğunu sağlayarak başkan oldu. Heath'ın kendisine selef olarak seçtiği William Whitelaw'ı başkan yardımcılığına getirdi.

Muhalefet lideri

19 Ocak 1976'daki bir konuşmasında Sovyetler Birliği'ne ağır eleştiriler getirdi:[23]
“ Ruslar dünya hâkimiyeti peşinde ve tarihin tanıdığı en yayılmacı devlet olabilmek için gerekli tüm imkânları hızla topluyor. Sovyet politbürosundaki adamlar kamuoyunun ne düşündüğüyle ilgilenmek zorunda değil. Silahları tereyağının önüne koyuyorlar, bizse hemen her şeyi silahların önüne koyuyoruz. „
Margaret Thatcher muhalefet lideri, 1975.

Buna cevap olarak Sovyet Savunma Bakanlığı gazetesi Krasnaya Zvezda (Kızıl Yıldız), Thatcher'a "Demir Leydi" lakabını taktı. Lakap, kısa zamanda Moskova Radyosu tarafından tüm dünyaya yayıldı. Thatcher bu lakabı sevdi ve boyun eğmez - kararından dönmez kişiliğinin simgesi olarak benimsedi.[24]

Kurduğu gölge kabinede Heath taraftarlarına da yer verdi ve Muhafazakâr Parti içindeki farklı görüşlerin temsil edilmesine gayret etti.[25] Monetarist maliye görüşlerini Parti'ye kabul ettirmek için dikkatli davranmak zorundaydı. Heath hükümetinin adem-i merkeziyetçi İskoçya siyasetine son verdi. Ocak 1978'de Granada Televizyonu'na verdiği bir mülakatta "İnsanlar bu ülkenin başka bir kültürün insanları tarafından işgal edileceğinden ciddi endişe duyuyor." demesi, kamuoyunda tartışma başlattı.[26] %43 seviyesindeki Muhafazakâr Parti halk desteği, mülakattan hemen sonra %49'a fırladı.[27] Bazı yorumcular, Thatcher'ın bu konuşmayla aşırı sağcı Britanya Ulusal Cephesi (British National Front) yandaşlarını Muhafazakâr Parti saflarına çektiğini öne sürdüler.

1979 genel seçimlerinden önce yapılan anketler, çoğunluğun Muhafazakâr Parti'yi desteklemekle birlikte, İşçi Partisi başkanı James Callaghan'ın başbakan olmasını tercih ettiğini gösteriyordu. İşçi Partisi, 1978-79 kışında sanayi kesimindeki anlaşmazlıklar, grevler, yüksek işsizlik oranı ve kamu hizmetlerindeki gerilemeler nedeniyle yıprandı. Muhafazakârlar, "İşçi Partisi çalışmıyor"[28] gibi sloganlarla rekor düzeydeki işsizliği ve hükümetin işgücü pazarına aşırı müdahalesini eleştirdiler.

Callaghan hükümeti, güvenoyu alamaması üzerine 1979 ilkbaharında düştü. Genel seçimler sonucunda Muhafazakâr Parti Avam Kamarası'nda 43 sandalyelik çoğunluk yakaladı ve Margaret Thatcher başbakan seçildi.
Başbakanlık

1979 - 1983

Thatcher ve müttefik ülke ABD başkanı Ronald Reagan, 26 Şubat 1981
Thatcher'in bakanlığı Reagan'ın kabinesiyle Beyaz Saray'da toplantıda, 26 Şubat 1981

Thatcher, Birleşik Krallık 'ın ekonomik çöküşünü önleme ve devletin iktisattaki rolünü küçültme vaatleriyle 4 Mayıs 1979'da hükümeti kurdu. Britanya bürokrasisinde hâkim olan görüşten etkilenerek, Birleşik Krallık'ın İmparatorluk günlerinden beri gerilemekte olan etkisini artırarak uluslararası ilişkilerde daha etkin olmasını ve liderliğe oynamasını istiyordu. 1980'de ABD başkanı olan Ronald Reagan ve (daha az ölçüde) 1984'te Kanada Başbakanı olan Brian Mulroney ile pek çok noktada benzeşiyordu. Muhafazakârlık sadece anglosakson ülkelerinde baskın siyasi ideoloji haline gelmekle kalmıyor, diğer ülkelerde de yayılıyordu. 1983'te başbakan olan Turgut Özal da liberal muhafazakârlığı Türkiye'de uyguladı ve Thatcher'a benzer bir iktisadi siyaset yürüttü.[29]

20 Mayıs 1980'de İrlanda Başbakanı Charles Haughey ile Kuzey İrlanda sorunu hakkında görüşmeden bir gün önce Avam Kamarası'nda "Kuzey İrlanda'nın anayasal sorunları sadece Kuzey İrlanda halkını, bu hükümeti, bu parlamentoyu ilgilendirir ve başka hiç kimseyi ilgilendirmez!" dedi.[30]

1981'de Kuzey İrlanda'daki Maze Hapishanesi'nde bulunan İrlanda Cumhuriyet Ordusu (IRA) ve İrlanda Ulusal Özgürlük Ordusu mahkûmları, beş yıl önce ellerinden alınan siyasi mahkûm konumunu tekrar kazanmak için açlık grevine başladılar. Thatcher önceleri "Suç suçtur, siyaset değil" diyerek mahkûmlarla uzlaşmayı reddetti.[31] Ancak on mahkûmun ölümüyle grevin sona ermesinin ve kamuoyundaki huzursuzluğun giderek artmasının ardından siyasi mahkûmlara verilen bazı haklar yeniden tanındı.

Thatcher, diğer yandan önceki İşçi Partisi hükümetinin Kuzey İrlanda'nın güvenlik işlerini yerel güçlere bırakma anlamına gelen "Ulsterleştirme" siyasetini sürdürdü.[32] Thatcher'a göre, Birleşik Krallık'la birliği savunan Kuzey İrlanda, IRA'ya karşı kendini savunmalıydı. Bu durum, Britanyalı askerlerin Kuzey İrlanda'da ölmesi sonucu kamuoyunda meydana gelen tepkileri ve ordunun üzerindeki yükü azaltacaktı.[33][34]

İktisat alanında, Thatcher, öncelikli sorun olarak özel sektör yatırımları önündeki en büyük engel olarak değerlendirdiği ve 1980'de %21'e ulaşan enflasyonu görüyordu. Ona göre enflasyonu artıran başlıca etkenler aşırı kamu harcamaları ve borçlanmaydı. Bu sorunu çözmek için para arzını kontrol altına aldı; borçlanmayı azaltmak için faizleri arttırdı. Thatcher iktidara geldiğinde %14 olan faiz oranları 6 ay içinde %17'ye yükselmişti.[35] Gelir üzerinden vergi almaktansa dolaylı vergiyi tercih ettiğinden, KDV oranlarını aniden %15'e çıkarttı, bunun sonucu olarak enflasyon da hızla arttı.[36]

Bu siyasetin neden olduğu iktisadi durgunluk[37] yüzünden işsizlik 1979'da İşçi Partisi iktidarının son günlerindeki 1,3 milyon kişiden 1981'de iki buçuk milyon kişiye yükseldi. Hızla artan işsizliğin bir diğer nedeni, sanayi sektörünün yeniden yapılanmasıydı. Thatcher, İşçi Partisi'nin aksine, gerilemekte olan sektörleri sübvanse etmiyordu. İşsizlik, Thatcher dönemi iktisadının en önemli sorunlarından biri olacaktı.[38]

Siyasetçiler Thatcher'ın bu siyasetten U dönüşü yapmasını beklerken, o 1980 parti kongresinde siyasetini savundu:[39]"Nefesini tutup medyatik deyimiyle U dönüşü yapmamı bekleyenlere tek bir sözüm var: İsterseniz siz dönün, Leydi dönmeyecek." Bu sözler 1981 bütçesiyle teyit edildi: 364 ünlü iktisatçıdan[40] gelen açık mektupta dile getirilen endişelere rağmen, hükümet, durgunluğun tam ortasında vergi oranlarını artırıyordu. Ocak 1982'de enflasyon yeniden tek haneli rakamlara düştü ve faizler de düşürülmeye serbest bırakıldı. İşsizlik artmaya devam etti ve Ocak 1982'de 3 milyonu geçti.[41] İşsizlik tanımında yapılan değişiklik yüzünden resmi rakamların düşük olduğunu söyleyen yorumcular ise gerçek işsizliğin beş milyona ulaştığını tahmin ediyordu. Ancak Thatcher hükümeti önce işsizlik sigortası hakkı kazanmayı zorlaştırdı[42], sonra Çalışma Bakanı Norman Tebbit işsiz sayısının belirlenmesi kurallarını değiştirip sadece işsizlik sigortası alanların sayılmasını sağladı. Böylece işsiz sayısı yapay bir şekilde düşürülmüş oluyordu.[43]

1983'te Birleşik Krallık'ın sanayi üretimi, 1978'deki düzeye göre %30 gerilemişti.[44][45]

Bu esnada, Arjantin'de işbaşına gelen cunta yönetimi, ekonomik alanda yaşadığı sıkıntılar nedeniyle kaybettiği halk desteğini tekrar kazanmanın yollarını arıyordu. 2 Nisan 1982'de Arjantin, 1830'dan beri hak iddia ettiği Falkland (İspanyolca: Malvinas) adalarını işgal etti. Bu, II. Dünya Savaşı'ndan beri bir Birleşik Krallık toprağının ilk işgal edilişiydi. Birkaç gün içinde Thatcher, bir deniz filosunu adaları geri almak için gönderdi.[46] Falkland Savaşı'nda Birleşik Krallık'ın başarılı olması, Thatcher'ın halk desteğini arttırdı.

Falkland Savaşı ve muhalefetin bölünmüşlüğü sayesinde, Muhafazakâr Parti Haziran 1983 genel seçimlerinden önemli çoğunluk sağlayarak çıktı. 1983 başlarında iktisatta görülen düzelme emareleri de Muhafazakârların başarısında rol oynadı. Bu başarı Thatcher'ın kariyerinde bir zirveydi.

1983 - 1987

Thatcher, sendikaların gücünü kırmaya kararlıydı, ama Heath hükümetinin aksine, bunu tek bir kanunla zorlamak yerine yavaş yavaş gerçekleştirmeyi tercih etti. Çeşitli sendikalar, Thatcher'ı yıpratmayı hedefleyen grevler düzenledi. Bunlardan en önemlisi, 1984-85'te Millî Madenciler Sendikası'nın düzenlediği grevdi. Thatcher, önceden kömür stoklayarak greve hazırlanmıştı, böylece 1972'dekinin aksine hiç elektrik kesintisi olmadı. Grev sırasında polisin uyguladığı yöntemler, insan hakları savunucularının tepkisini çekse de, grevci işçilerin greve katılmayanların çalışmasını önlemek için şiddet kullandığını gösteren fotoğrafların basında yer alması, kamuoyunun grevcilere karşı dönmesini sağladı. Madencilerin grevi bir yıl sürdü ve sendikalar herhangi bir kazanım elde etmeden grevi sona erdirmek zorunda kaldılar. Thatcher, bunun üzerine 15'i hariç tüm ocakları kapattı ve kalanlar da 1994'te özelleştirildi.[47]

Kaçakçıların, Birleşmiş Milletler'in silah ambargosu altındaki Güney Afrika Cumhuriyeti apartheid yönetimine Birleşik Krallık'tan silah kaçırdığının ortaya çıkması üzerine, Thatcher, Birleşik Krallık'ın önemli yatırımları bulunan ve gitgide Birleşmiş Milletler'in iktisadi yaptırımlarıyla karşılaşma ihtimali artan bu ülkenin Başkanı P.W. Botha ve Dışişleri Bakanı Pik Botha'yı Birleşik Krallık'a çağırdı. Thatcher, Botha'yı apartheid siyasetini sona erdirmesi, Nelson Mandela'yı serbest bırakması, siyahların özgürlüğünü savunanları kovuşturmaktan vazgeçmesi, komşu ülkelerdeki Afrika Ulusal Kongresi (ANC) üslerini bombalamaktan vazgeçmesi, Namibya'dan çekilmesi ve Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi kararlarına uyması konusunda uyardı. Ancak Botha bu uyarıları dikkate almadı. Haziran 1986'da Guardian gazetesine verdiği bir mülakatta Thatcher, Güney Afrika Cumhuriyeti'ne iktisadi yaptırım uygulamanın ahlaki olmadığını, zira bu yaptırımların milyonlarca siyahın işsiz kalmasına neden olacağını söyledi.[48]

12 Ekim 1984 sabahı, 59. yaşgününden bir gün önce, Thatcher, Muhafazakâr Parti kongresi için kalmakta olduğu Brighton Oteli'ne IRA tarafından konulan bombanın patlamasından kıl payı kurtuldu. Patlamada beş kişi öldü. Thatcher, eğer banyoya girmesi biraz gecikmiş olmasaydı, patlamadan etkilenecekti.[49] Thatcher'ın kongrenin ertesi gün programa uygun olarak toplanmasını istemesi ve bombacılara rağmen konuşmasını yapması, siyasi çevrelerde takdir topladı.

15 Kasım 1985'te Thatcher, İrlanda Başbakanı Garret FitzGerald ile bu ülkeye ilk defa (tavsiye mahiyetinde de olsa) Kuzey İrlanda yönetiminde söz hakkı tanıyan Hillsborough Antlaşması'nı imzaladı[50]. Antlaşma, Kuzey İrlanda'daki birlik taraftarlarınca öfkeyle karşılandı. Birlik yanlısı partiler parlamentodan toplu halde istifa ederek büyük çoğunluk sağladıkları erken seçimler yoluyla bir tür referandum yaptılar. Buna karşın, antlaşmayı iptal ettiremediler.

Thatcher'ın siyasi ve iktisadi felsefesi, serbest pazar ve girişimcilik üzerine kuruluydu. İktidara geldiğinde, deneysel mahiyette, küçük bir kamu işletmesini işçilerine satmış ve çok olumlu tepkiler almıştı. 1983 seçimlerinden sonra hükümet daha cesur hareket etti ve British Telecom'dan başlayarak 1940'lardan beri kamu mülkiyetinde olan pek çok büyük işletmeyi elden çıkarttı. Halkın yaygın bir kesimi satılan hisseleri aldı, ne var ki çoğu kişi kısa sürede kâr gerçekleştirmek için hisselerini sattı. Sol siyasetçilerin şiddetle karşı çıktığı özelleştirme politikası, Thatcherizm'le birlikte anılır oldu. Hisse senetlerinin tabana yayılması, bu politikaya destek verenler tarafından halk kapitalizmi olarak adlandırıldı.[51]

Ronald Reagan ve Margaret Thatcher Camp David'de, 1986.

Soğuk Savaşta Thatcher, Reagan'ın caydırma siyasetini destekledi. Bu, 1970'lerde Batı'nın yürüttüğü yumuşama siyasetine karşıttı ve yumuşamaya bağlı müttefiklerle sürtüşmeye neden oldu. Thatcher, ABD'nin nükleer seyir (cruise) füzelerinin Birleşik Krallık adalarında konuşlanmasına izin vererek Nükleer Silahsızlanma Hareketi'nin tepkisini çekti. Bununla birlikte, reformist Sovyet lider Gorbaçov'un iktidara gelmesini olumlu karşılayan ilk Batılı lider de o oldu. Gorbaçov'un iktidara gelmesinden üç ay önce yapılan bir buluşma sonrasında, Thatcher, onun için "Bay Gorbaçov'u sevdim. Birlikte iş yapabileceğimiz birisi." şeklinde yorum yaptı.[52] Bu yorumu izleyen yıllarda Batılı güçler Sovyetler ile 1991'de bu ülkenin yıkılışına kadar tekrar bir yumuşama dönemine girecekti. Thatcher'ı destekleyenler, hem caydırma hem de yumuşama siyasetleriyle, Batı'nın kazandığı zaferde rolü olduğunu savundular.

1985'te Oxford Üniversitesi, eğitim bütçesinde kısıntı yapması nedeniyle, Oxford mezunu başbakanlara geleneksel olarak verilen fahri doktora unvanını kendisine vermeyi reddetti.[53]

1986'da diğer NATO müttefiklerinin protestolarına karşın, ABD'nin Birleşik Krallık'taki üslerden Libya'yı bombalamasına destek verdi. Savunma alanında ABD ile işbirliği yapmayı tercih ettiğinden, Britanyalı helikopter üreticisi Westland'ın İtalyan Augusta şirketi yerine Amerikalı Sikorsky şirketiyle ortak olmasını sağladı. Augusta ile çoktan anlaşmış olan Savunma Bakanı Michael Heseltine, Thatcher'ın bu kararını ve yönetim tarzını protesto etmek için istifa etti. Heseltine, daha sonra da parti içinde Thatcher'la rekabet etti ve 1990'da iktidardan düşmesini sağlayanlardan biri oldu.[54]

İkinci iktidarında Thatcher, iki önemli dış siyaset başarısına imza attı:

1984'teki Çin ziyaretinde, Deng Şiaoping ile Çin-Birleşik Krallık Ortak Deklerasyonu'nu imzaladı. Buna göre, Çin, Hong Kong'a "Özel Yönetim Bölgesi" statüsü tanıyacak, 1 Haziran 1997'de yönetimini ele aldıktan sonra dahi "tek ülke, çift sistem" ilkesi gereğince elli yıl daha iktisadi durumunu değiştiremeyecekti.[55]
Kasım 1979'da Dublin'de toplanan Avrupa Konseyi'nde, Thatcher, Birleşik Krallık'ın Avrupa Ekonomik Topluluğu'na (AET) verdiklerinin aldıklarından çok daha fazla olduğunu iddia etmişti. Zirvede "Topluluktan veya başka herhangi birisinden para istemiyoruz. Sadece kendi paramızı geri istiyoruz." demişti.[56] Thatcher'ın savları kabul gördü ve Haziran 1984'te Fontainebleau Zirvesi'nde AET,Birleşik Krallık'ın katkılarıyla kazanımlarının arasındaki farkın %66'sını yıllık taksitler halinde iade etmeyi kabul etti. Bu antlaşma hala yürürlüktedir ve Avrupa Birliği üyeleri arasında zaman zaman tartışmalara neden olmuştur.[57]

1987 - 1990

İktisadi patlama ve İşçi Partisi'nin tek taraflı nükleer silahsızlanmayı savunması sonucu 1987 seçimlerini 102 sandalye farkla kazanan Thatcher, Lord Liverpool'dan beri en uzun süre görevde kalan ve Lord Palmerstone'dan beri ilk defa üç seçimi üst üste kazanan başbakan oldu. Daily Mirror, Guardian ve Independent dışındaki tüm Britanya gazeteleri onu destekliyor, buna karşılık basın sekreterinden düzenli brifingler alıyordu. Tabloid gazeteler ona sevimli bir lakap takmıştı: "Maggie". Rakipleriyse bu lakabı "Maggie dışarı!" şeklinde aleyhine bir slogana dönüştürdü. Sol çevrelerde kendisine duyulan tepki, dönemin bazı şarkılarına yansımıştı: Stand Down Margaret (Otur Aşağı Margaret, The Beat), Tramp the Dirt Down (Pisliği Ez, Elvis Costello), Margaret On The Guillotine (Margeret Giyotinde, Morrissey), Mother Knows Best (Anne En İyisini Bilir, Richard Thompson).

Erkek eşcinselliğini önceleri desteklemiş olmasına karşın (bkz. 1950-1970 arası siyasi kariyer), Thatcher 1987'deki parti kongresinde "Geleneksel ahlaki değerlere saygı göstermeyi öğrenmesi gereken çocuklarımıza, eşcinsel olmanın temel bir hak olduğu öğretiliyor." dedi.[58] Bazı Muhafazakâr milletveklilleri eşcinselliğin "teşvik edilmesine" karşı çoktan bir hareket başlatmıştı. Aralık 1987'de çıkarılan tartışmalı bir kanunla okullarda eşcinselliğin "meşru bir ilişki türü" olabileceğinin öğretilmesi yasaklandı. Bu kanun sonraki yıllarda iptal edildi.

Sosyal reformlar sonucu yetişkinler için ABD'dekine benzer bir İş Bulma Eğitimi sistemi kuruldu.

1980'lerin sonunda, aslında bir kimyacı olan Thatcher, çevre sorunlarıyla ilgilenmeye başladı. 1988'de, küresel ısınma, ozon deliği ve asit yağmuru sorunlarını kabul eden önemli bir konuşma yaptı.[59] 1990'da meteorolojik tahmin ve araştırmalar için Hadley Merkezi'ni kurdu.[60] 2002'de yayımlanan kitabı Devlet Sanatı'nda (Statecraft), küresel ısınmaya insanların neden olduğu fikrine destek verdiği için pişmanlık duyduğunu anlatır:
“ Çevresel sorunlara karşı hangi uluslararası önlemleri almaya karar verirsek verelim, iktisatlarımızın büyümesine ve gelişmesine engel olmamalıyız, zira gelişme olmadan çevre koruma maliyetlerini karşılamak için gerekli refahın yaratılması mümkün değildir. „

1988'de Belçika, Bruges'de yaptığı bir konuşmada, Avrupa Ekonomik Topluluğu'nun (AET) federal bir yapıya dönüştürülmesi önerilerine ve karar alma mekanizmasının merkezileşmesine karşı görüşlerini açıkladı. Birleşik Krallık'ın üyeliğini desteklese de, Thatcher AT'nin rolünün serbest pazar ve etkin rekabet koşullarını yerine getirmek olduğuna inanıyor, yeni AT düzenlemelerinin Birleşik Krallık'ta yaptığı reformları geriye döndürmesinden korkuyordu:[61]
“ Birleşik Krallık'ta devletin sınırlarını başarıyla daraltmamızın nedeni, bunların Avrupa düzeyinde tekrar genişletildiğini ve bir Avrupa üst-devletinin Brüksel'de yeniden tahakküm kurmasını seyretmek değildir. „

AT'nin hazırlanmakta olduğu İktisadi ve Parasal Birliğe, tek bir para biriminin millî paraların yerine geçmesine özellikle karşıydı. Bu konuşma diğer Avrupalı liderlerin protestolarına neden oldu ve Muhafazakâr Parti içinde Avrupa siyaseti konusunda derin bir çatlağın olduğunu ortaya çıkardı.[62]

6-8 Nisan 1988'de Türkiye'ye resmi bir ziyarette bulundu.[63] Yapılan görüşmelerde ele alınan başlıca konular, Türkiye'nin Avrupa Ekonomik Topluluğu'na üyelik başvurusu, yeni Türkiye iktisadı ve Birleşik Krallık'tan yatırım talepleri, Kıbrıs sorunu, İran-Irak Savaşı ve Filistin sorunu oldu. Thatcher, Turgut Özal ile birlikte yaptığı basın toplantısında "Bildiğiniz üzere Birleşik Krallık , Türkiye'nin ve Avrupa'nın büyük bir dostu olmuştur ve Türkiye ile Avrupa Ekonomik Topluluğu arasındaki Birlik Anlaşması'nın daha etkin çalışmasını görmeyi istemektedir" dedi.[64]

1989'da, sürdürülemez haldeki iktisadi patlamayı durdurmak için faiz oranlarını arttırması üzerine Thatcher'ın kamuoyu desteği bir kez daha düştü. Thatcher, Avrupa para birliğine hazırlanma siyaseti izleyen Hazine Bakanı Nigel Lawson'u suçladı. Kasım 1987'de Financial Times gazetesine verdiği bir demeçte, Thatcher, bu siyasetten haberdar olmadığını ve tasvip etmediğini söyledi.[65]

Haziran 1988'de Madrid'deki Avrupa Ekonomik Topluluğu zirvesi öncesi yapılan bir toplantıda, Lawson ve Dışişleri Bakanı Geoffrey Howe, Thatcher'ı parasal birliğin hazırlık aşaması olan Döviz Kuru Mekanizması'na katılmak için gerekli koşulları kabul etmeye zorladı. Toplantıda ikisi de Thatcher'ın koşulları kabul etmemesi halinde istifa edeceklerini söylediler.[66] Thatcher, buna Howe'u azlederek ve iktisadi konularda daha çok danışmanı Alan Waters'a danışarak karşılık verdi. Lawson, Thatcher'ın kariyerinin altını oyduğunu düşünerek Ekim 1989'da istifa etti.[67] Ancak Howe ve Lawson gibi tecrübeli siyasetçilerin ayrılmaları, Thatcher'ın ekibini zayıflattı. Bu durum, ayrıca, Thatcher'ın farklı görüşlere müsamaha gösteremeyen bir başbakan olduğu imajını güçlendirdi.[68]

Aynı yılın Kasımında, Thatcher, Muhafazakâr Parti liderliği için Anthony Meyer'in rekabetiyle karşılaştı. Thatcher Meyer'i kolayca yense de, altmış kişi Meyer'e oy verdi veya seçime katılmadı - ki bu iktidardaki bir başbakan için yüksek bir sayıydı. Öte yandan, partideki taraftarları, Thatcher'ın on yıldır başbakanlık koltuğunda yıprandığını ve toplam oy sayısının 370 olduğunu vurgulayarak bu sonucun başarlı olduğunu öne sürdüler.[69]
Thatcher Bermuda'lı askerleri denetlerken, 12 Nisan 1990.

Thatcher'ın yerel yönetim vergilerini kaldırmak üzere önerdiği 1987 seçimlerinde Muhafazakâr Parti programında da yer alan yeni vergi sistemi, İskoçya'da 1989'da, İngiltere ve Galler'de 1990'da uygulamaya alındı. Mal varlığına dayalı hesaplanan yerel vergilerin yerine kelle vergisi olarak bilinen ve herkes için genelde eşit olan (düşük gelirlilere bazı indirimler vardı) vergi tepkilere ve sokak gösterilerine yol açtı.[70]

Thatcher'ın başbakanlıktaki son icraatlarından biri, ABD Başkanı George H. W. Bush'a Saddam Hüseyin'i Kuveyt'ten çıkarmak için Orta Doğu'ya asker göndermesi yönünde baskı yapmak oldu. Bush'un bu plan hakkında bazı çekinceleri vardı, ama Thatcher ona "tereddüt edecek vaktimiz yok!" diye karşılık verdi.[71]

Ekim 1990'daki Muhafazakâr Parti kongresinden önceki Cuma günü, yeni Hazine Bakanı John Major'a faiz oranlarını %1 indirmesi talimatını verdi. Major, onu, parasal istikrarı korumak için tek yöntemin "Madrid koşulları"na uymasalar bile aynı zaman zarfında Döviz Kuru Mekanizması'na katılmak olduğuna ikna etti.[72]
İktidardan düşüş

Thatcher'ın siyasetten uzaklaştırılması, Alan Clark'a göre Britanya siyasi tarihinin en dramatik olaylarından biridir.[73] Uzun süre iktidarda kalan, seçimlerde mağlup edilemeyen bir başbakanın parti içi oylamayla azledilmesi ilk bakışta inanılmaz gözükmektedir. Mamafih, 1990'a gelindiğinde, Thatcher'ın yerel yönetim vergi politikası, hükümetinin iktisadı kötü yönettiğine ilişkin kamuoyunda yayılan görüş (özellikle %15 mertebesine ulaşan yüksek faiz oranları, ev sahipleri ve işadamlarının desteğinin aşınmasına yol açtı) ve Avrupa ile bütünleşme konusunda Muhafazakâr Parti içinde ortaya çıkan bölünmeler, hem kendisinin hem de partisinin siyasi alanda giderek zayıfladığını gösteriyordu.

1 Kasım 1990'da, Thatcher'ın en eski ve sadık müttefiklerinden Geoffrey Howe, Thatcher'ın Avrupa siyasetini protesto etmek için Başbakan Yardımcılığı görevinden istifa etti.[74] Eski rakibi Michael Heseltine, parti liderliği için kendisine meydan okudu ve ilk turda oylamayı ikinci tura taşıyacak kadar fazla oy elde etti. Önceleri ikinci turda da yarışmak istediğini söylemekle birlikte, Thatcher, kabine üyelerine danıştıktan sonra seçimden çekilmeye karar verdi. 22 Kasım günü saat sabah 09:30'da Kabine'ye ikinci turda aday olmayacağını açıkladı. Hemen ardından, kamuoyuna istifasıyla ilgili bir açıklama yapıldı:[75]
“ Meslektaşlarıma etraflıca danıştıktan sonra, Parti'nin birliği ve gelecek seçimlerde başarı sağlaması için seçimden çekilip diğer hükümet üyelerine liderlik için aday olma imkânı vermemin daha uygun olacağına karar verdim. Gerek hükümetten gerekse hükümet dışından bana fedakârca destek veren herkese teşekkür ederim. „

Mağlup Thatcher, Avam Kamarası'nda hükümetine karşı yapılan bir güven oylaması sırasında, etkileyici konuşmalarından birini yapma fırsatını yakaladı:
“ ...tek para birimi Avrupa siyasetiyle ilgilidir, bu Avrupa Federasyonu'nun arka kapıya dayanmasıdır. „

Selefi olarak John Major'ı destekledi ve o da liderlik yarışını kazandı. İstifasının ardından yapılan bir ankette, Britanya halkının %52'si "son kertede Thatcher'ın ülkeye yararlı olduğunu" söylerken, %48'i "kötü" olduğunu söyledi.[76] 1991'de Parti'nin yıllık kongresine girdiğinde daha önce görülmemiş şekilde dakikalarca ayakta alkışlanarak karşılandı, ancak konuşma yapması için yapılan çağrıları reddetti. Mamafih, Başbakanlıktan istifa ettikten sonra zaman zaman Avam Kamarası'nda konuştu. 1992 seçimlerinden sonra parlamentodan ayrıldı.

Siyaset sonrası hayatı

1992'de barones unvanı aldı. Bu sayede Lordlar Kamarası'na girme imkânı elde etti.[77] Kamara'da Maastricht Antlaşması'nı eleştiren bir dizi konuşma yaptı. "Fazla ileri giden bir antlaşma" olarak niteledi, Haziran 1993'te ise "Ben bu antlaşmayı asla imzalamazdım." dedi.[78] Antlaşmanın referanduma sunulmasını talep etti, üç büyük parti de onay verdiğine göre halkın görüşünün sorulması gerektiğini savundu.[79]

Ağustos 1992'de NATO'ya Gorajde ve Saraybosna'daki Sırp saldırısını durdurması ve Bosna-Hersek Cumhuriyeti'ni koruması için çağrıda bulundu. Bosna'daki olayların "Nazilerin en kötü azgınlıklarını hatırlattığını" söyledi.[80][81] Aynı yılın Aralık ayında Bosna'da bir soykırım olabileceğini söyledi. Nisan 1993'te, Srebrenica'daki ilk katliamın ardından Thatcher bunun "Avrupa'da bir daha asla görmeyeceğimizi düşündüğü türden bir ölüm tarlası" olduğunu söyledi.[82]

1990'da Başbakanlıktan istifa ettikten kısa süre sonra Kraliçe tarafından Birleşik Krallık 'nin en büyük nişanlarından Liyakat Nişanı ile ödüllendilmişti.[83] Ayrıca, eşi Denis Thatcher'a 1991'de baronetlik verildi (böylece oğulları Mark, bir soyluluk unvanı devralabilecekti).[83][84] Bu, 1965'ten beri baronetlik unvanının ilk verilişiydi.

Haziran 1992'de tütün devi Philip Morris şirketine yılda 250.000$ maaş ve vakfına yıllık 250.000$ bağış karşılığı, jeopolitik danışman oldu.[85]

1993'ten 2000'e kadar, 1693 kraliyet beratıyla kurulan Virjinya, ABD'deki William ve Mary Koleji'nde rektörlük yaptı. Ayrıca Birleşik Krallık'ın tek özel üniversitesi olan Buckingham Üniversitesi'nin rektörlüğünü yürüttü. Bu işinden 1998'de emekliye ayrıldı.

1995'te Thatcher'a, Birleşik Krallık 'ın en yüksek şövalyelik örgütü olan Garter Örgütü üyeliği verildi.[86] 1997'de ise Ronald Reagan Özgürlük Ödülü'nü eski ABD first lady'si Nancy Reagan'dan aldı.[87]

Hatıralarını Güce Giden Yol ve Downing Street Yılları adında iki cilt halinde kaleme aldı. 1993'te BBC televizyonunda yayımlanan Downing Street Yılları'nda Thatcher, başbakanlıktan istifa etmesine neden olan bakanlar kurulu isyanını "yüzü gülen ihanet" olarak tasvir etti.

Kamuoyu nezdindeki desteğini sürdürmekle birlikte, özel konuşmalarında Thatcher, John Major'a siyasetinden duyduğu rahatsızlığı belli etti. Bu görüşleri basına da sızdı ve yayımlandı. Major hükümetinin kamu harcamalarını artırmasını, vergi artırımlarını ve Avrupa bütünleşmesine verdiği desteği eleştirdi. 1994'te Tony Blair'in İşçi Partisi lideri seçilmesinin ardından Mayıs 1995'te verdiği bir mülakatta, Blair'i "Muhtemelen Hugh Gaitskell'den beri en müthiş İşçi Partisi lideri. Onların ön saflarında çok sosyalist görüyorum ama Bay Blair bunlardan biri değil. Gerçekten değiştiğine inanıyorum." diye övdü.[88]

Muhafazakâr Parti'nin İşçi Partisi tarafından hezimete uğratıldığı seçimlerin ardından yapılan parti başkanlığı seçiminde, Thatcher, "devlet hakkında modası geçmiş fikirlere sahip ve Avrupa'nın bütünleşmesini savunan" Kenneth Clarke'tan "sonsuz kere daha iyi bir başkan olabilecek" dediği Iain Duncan Smith'i destekledi.[89]

2002'de yayımladığı Devlet Sanatı: Değişen Dünya İçin Stratejiler adlı kitabında, 1990'daki istifasından beri uluslararası ilişkiler konusunda geliştirdiği düşünceleri dile getirdi. Kitabın özellikle Avrupa Birliği konusundaki bölümleri tartışma yaratıcı mahiyetteydi: Birleşik Krallık 'nin millî egemenliğini koruması için üyelik koşullarının gözden geçirilmesini, bunun başarısız olması halinde, Avrupa Birliği'nden ayrılarak NAFTA'ya katılmayı öneriyordu. Bu bölümler, The Times gazetesinde yazı dizisi halinde yayımlanmaya başladığı 18 Mart Pazartesiden, sağlık sebepleriyle demeç vermesinin doktorları tarafından yasaklandığının açıklandığı 22 Mart Cumaya kadar siyasi alanda öfkeye neden oldu. Thatcher, bir dizi küçük felç geçirmiş, sağlık durumu çok hassas bir duruma gelmişti.

Denis Thatcher, 26 Haziran 2003'te vefat etti, 3 Temmuz'da naaşı yakıldı.[90] Thatcher, Downing Street Yılları kitabında eşini andı: "Başbakanlık yalnız olduğunuz bir görevdir. Bir bakıma da öyle olmalıdır: Kalabalığın içinden yönetemezsiniz. Ama Denis sayesinde asla yalnız kalmadım. Ne adam. Ne koca. Ne arkadaş.".[91]

11 Haziran 2004'te, Thatcher, eski ABD Başkanı ve dostu Ronald Reagan'ın Washington Ulusal Katedralindeki cenaze töreninde video kaydıyla gösterilen dokunaklı bir veda konuşması yaptı. Art arda geçirdiği felç nöbetleri nedeniyle zihni melekelerinin gerilemekte olduğu göz önüne alınarak, konuşma birkaç ay önce kaydedilmişti.
Thatcher eski ABD Savunma Bakanı Donald Rumsfeld ve General Peter Pace ile Pentagon'da sohbet ederken, 12 Eylül 2006

Aralık 2004'te Muhafazakâr milletvekilleriyle yaptığı özel bir toplantıda, Britanya Hükümeti'nin nüfus kağıdı çıkarma projesine karşı olduğunu açıkladığı söylenir. Thatcher'ın nüfus kâğıtları için "bu ülkeye tamamen yabancı, Cermenik bir kavram" dediği iddia edilir.[92]

13 Ekim 2005'te, Thatcher, Hyde Park'taki Mandarin Oriental Oteli'nde, Kraliçe ve Edinburgh Dükü'nün de katıldığı bir partiyle 80. doğumgününü kutladı. Orada, artık Aberavon Lordu unvanını almış olan Geoffrey Howe, Thatcher'ın siyasi kariyeri için "Onun gerçek zaferi sadece bir değil iki partiyi değiştirmiş olmasıdır, öyle ki İşçi Partisi tekrar iktidara geldiğinde, Thatcherizmin ana gövdesinin artık değiştirilemez olduğu kabul edilmişti." dedi.[93]

Eylül 2006'da, Thatcher, Washington'da 11 Eylül saldırılarının 5. yıldönümü için düzenlenen resmî anma toplantısına ABD Başkan Yardımcısı Dick Cheney'in misafiri olarak katıldı. Ziyareti sırasında ABD Devlet Bakanı Condoleezza Rice ile de görüştü.

2008'de Lordlar Kamarası tarafından verilen bir akşam yemeğinde fenalaşan Thatcher, hastaneye kaldırıldı. Kızı Carol, hafıza kaybı sorunu olduğunu belirtti.

2010 yılında Muhafazakâr Parti kongresinde yeni Başbakan David Cameron, Thatcher'ı 85. doğumgününü kutlamak için başbakanlık konutu Downing Street 10 Numara'ya çağırdığını açıkladı. Thatcher sağlık sorunları nedeniyle bunu geri çevirdi.[94] Prens William ile Kate Middleton'un düğününe de davet edildi ama yine sağlık sorunları yüzünden kabul etmedi.[95]

2011'de Amerika Bağımsızlık Günü'nde (4 Temmuz) Thatcher'ın Ronald Reagan'ın Londra'daki ABD Büyükelçiliği önünde 3,5 metrelik bir heykelinin açılışına katılması bekleniyordu, ancak sağlık durumunun hassasiyeti nedeniyle katılamadı.[96] 31 Temmuz 2011'de Thatcher'ın Lordlar Kamarası'ndaki ofisinin kapatıldığı açıklandı.[97] Yine Temmuz 2011'de Ipsos Mori kamuoyu araştırma şirketi tarafından yapılan ankette geçmiş 30 yılın en başarılı Birleşik Krallık Başbakanı seçildi.[98]

Ölümü


Margaret Thatcher, 8 Nisan 2013 sabahı Londra'daki evinde felç geçirdi, ardından son nefesini verdi. Cenazesi Chelsea, Londra'daki Royal Hastanesi'nin bahçesinde eşinin yanında defnedildi.[99]
Etkileri

Thatcher, kutuplaşmalara neden olan bir isimdi, siyaset yaptığı çağın ideolojik iklimi nedeniyle, siyasi yelpazenin farklı yönlerinden tepkilerle karşılaştı.

Kendisine yöneltilen en önemli eleştirilerden biri, refah toplumunu yok ettiği iddiasıdır. Nitekim Thatcher'in en hatırlanan sözlerinden biri[100] "toplum diye bir şey yoktur", bu iddiayı destekler niteliktedir. Thatcher, bu sözü gazeteci Douglas Keay'ın Womens' Own dergisi için yaptığı röportajda söylemiştir:[101]
“ Çoğu kişinin bir sorunla karşılaştığında hükümetin bunu çözmesi gerektiğini düşündüğü bir devirdeyiz bence. "Bir sorunum var, yardım almalıyım." veya "Evsizim, hükümet bana ev versin." diyerek kişisel sorunlarını topluma mâl ediyorlar. Biliyor musunuz toplum diye bir şey yoktur aslında. Erkek ve kadın bireyler ve aileler vardır. Hiçbir hükümet bireyler olmadan bir şey yapamaz. Bu sebepten insanlar önce kendi başlarının çaresine bakmalıdır. „

Bazı yorumcular, Thatcher'ın Britanya ekonomisini durgunluktan kurtardığını söyleyerek onu överler. New Statesman dergisinin 2006'da düzenlediği bir ankette, Thatcher "Zamanımızın kahramanları" arasında beşinci seçilmiştir.[102] Reason dergisi ise onu "Özgürlük kahramanı" ilan etmiştir.[103] 1970'lerde Birleşik Krallık , pek çok kişi tarafından 20.yüzyılın başındaki Türkiye gibi "Avrupa'nın hasta adamı" kabul ediliyordu, öyle ki bazı yorumcular bir devlet olarak varlığını sürdüremeyeceğini iddia ediyordu. Buna karşın, Birleşik Krallık, modern Avrupa'daki en gelişkin ekonomilerinden biri haline geldi.

Tenkitçiler, 1970'lerdeki iktisadi sorunların abartıldığını, bunların petrol krizi sonucu benzin fiyatlarının artması gibi Britanya hükümetlerinin kontrolü dışındaki etkenlerden ortaya çıktığını, aynı etkenlerin hemen tüm gelişmiş iktisatları vurduğunu söylerler[104][105] . Sonuç olarak, Thatcher yanlılarının iddialarının aksine, iktisadi durgunluğun sosyalizm veya sendikalar nedeniyle oluşmadığını söylerler. Tenkitçiler, ayrıca, Thatcher döneminde iktisatta görülen düzelmenin aynı dönemde dünya ekonomisinde yaşanan canlanmadan ve Kuzey Denizi petrol yataklarından alınan vergilerden kaynaklandığını iddia eder[104][105].

Britanya kamuoyunun Thatcher hakkındaki görüşleri değişkenlik gösterir. Thatcher yönetimi hakkındaki görüşlerin farklılığı, televizyon anketlerinde ortaya çıkmaktadır: Thatcher, 2002'de yapılan "En Büyük 100 Britanyalı" listesinde, hayattaki kişiler arasında ulaşılan en yüksek derece olan on altıncılığı almıştır.[106] 2003'te yapılan ve sadece hayattaki kişileri içeren "En Kötü 100 Britanyalı" listesinde ise üçüncü olmuştur.[107] Ancak, neticede, Thatcher'ın 20. yüzyılda dünya çapında en etkin rol oynayan kadın olduğuna da pek kimse itiraz etmez. Belki de en içten takdir, İşçi Partisi lideri ve üç kez başbakan seçilen Tony Blair'in Thatcher'ın iktisadi siyasetini sürdürmesi olmuştur. Thatcher da Mayıs 1995'teki bir röportajda Blair'i takdir etmiştir:[108]
“ Muhtemelen Hugh Gaitskell'den beri gelen en iyi İşçi Partisi lideri. O partinin arka sıralarında sosyalizmi görüyorum ama Bay Blair'de değil. Bence o gerçekten değişti „

Bir diğer görüşe göre, iktisadi etkileri ikiye ayrılır: Pazar etkinliği ve uzun vadeli büyüme. Bunların ilki oldukça tartışmalıdır. İşsizlik oranı nihai olarak azalsa dahi, bu önemli ölçüde iş kaybı ve işgücü pazarında radikal reformlardan sonra meydana geldi. Bu reformlar sendikaların güçsüzleşmesine neden olan kanunları ve mali piyasaları düzenleyen kuralların kaldırılmasını kapsamaktaydı. Bu sayede, Londra bir iş merkezine, şehrin the City bölgesi Avrupa'nın mali başkenti konumuna geri döndü. Haberleşme ve diğer kamu hizmetlerinin rekabete açılması da önemli reformlar arasındaydı. Uzun vadeli büyüme ise yeni veriler ışığında başarısız görülmektedir zira araştırma-geliştirme yatırımları ve eğitim kalitesi düşmüştür[105].

Halkın Thatcher hakkındaki görüşleri değişkenlik gösterir. İskoçya, Galler ve Kuzey İrlanda'nın büyük bölümünde, Kuzey İngiltere şehirlerinde ve eski madencilik yörelerinde hâlâ hakkında kötü konuşulmaktadır[105]. Pek çok kişi, pek çok madenci ailesinin çökmesi ve ağır sanayinin yok olmasıyla sonuçlanan madenciler grevi dönemindeki güçlükleri hatırlar.

Madencilik ve sanayi kesimlerinin Thatcher hakkındaki olumsuz görüşleri, güney İngiltere'de ve kırsal kuzey yörelerinde aldığı oylar sayesinde büyük farkla kazandığı 1987 seçimlerine yansımıştır. Thatcher, ülkenin diğer kesimlerinden çok az oy alabilmiştir. Ortak Tarım Siyaseti sayesinde Britanya tarımı hâlâ ciddi ölçüde sübvanse edilmektedir, öte yandan iktisadın gerileyen diğer kesimleri kendi kaderine bırakılmıştır. Thatcher'a verilen desteğin coğrafi olarak bu denli değişmesi, ülkenin İskoçya ve Galler gibi bazı bölgelerinin giderek yabancılaşmasına ve özerklik isteklerinin artmasına yol açmıştır[105].

Yurtdışındaki görüşler de bunlara paraleldir. Sol kesimde Thatcher, halk hareketlerini ezmek için güç kullanan, işçi sınıfının çıkarlarına karşı sosyal reformlar yapan ve orta sınıflarla işadamları gibi varlıklı kesimleri destekleyen bir lider olarak görülür. Satiristler tarafından karikatürize edilmiştir. Örneğin Fransız şarkıcı Renauld, Miss Maggie adındaki şarkısında, kadınları erkeklerin çeşitli salaklıklarını yapmayan bir cins olarak anlatır - Thatcher bu kadınların tek istisnasıdır. Merkez sağda ise Thatcher, güçlü sendikalara karşı çıkabilen, iktisattaki darboğazları ortadan kaldıran bir muhafazakâr olarak sempatiyle hatırlanır. Ancak çoğu kişi Thatcherizm kelimesinin yarattığı olumsuz tepkiler nedeniyle onu izlediğini açıkça itiraf etmez.

İrlanda milliyetçileri arasında Thatcher, IRA ile müzakereye oturmaktan kaçınan, katı bir siyasetçi olarak hatırlanır. Tenkitçileri, bu durumun Kuzey İrlanda'daki huzursuzlukların yatışmasını geciktirdiğini savunur. Thatcher hükümetinin Kuzey İrlanda sorununu hafifletmek için İrlanda Cumhuriyeti ile antlaşma imzalaması durumu pek değiştirmemiştir.

1996'da yapılan Scott soruşturmasında, İran-Irak Savaşı sırasında Thatcher hükümetinin Irak'a yüksek teknolojili silah satışına göz yumduğu, hatta desteklediği ortaya çıktı.[109][110]

Sol ve sağ görüşlü yorumcuların fikir birliğinde olduğu bir konu, Thatcher'ın Britanya siyaset sahnesini ciddi ölçüde değiştirdiği, önemli partilerin sağa kaymasına neden olduğudur. Yeni İşçi hareketi ve Blairism, Thatcherizmin siyasi ve ekonomik ilkelerinden çoğunu kabul eder. Bu durum, 1950'lerden Edward Heath hükümetine kadar Muhafazakâr Parti'nin İşçi Partisi hükümetleri tarafından ortaya konan refah devleti ilkelerini kabul etmesine benzemektedir. Thatcher'ın yok ettiği refah devleti uygulamaları, Thatcher sonrası dönemde geri gelmemiştir. Yine Thatcher tarafından başlatılan özelleştirme siyaseti de devam etmiştir. Aslında müteakip İşçi Partisi ve Muhafazakâr Parti hükümetleri devletin iktisat üzerindeki etkisini daha da azaltmış, kamu sektörünün rolünü daha da küçültmüştür.

Thatcher'ın Britanya sendikaları üzerindeki etkisi de sürmektedir. 1984-1985'teki madenci grevleri, bir eşik noktası olarak kabul edilir. Bu grevlerden sonra sendikalar 1970'lerdeki gücüne asla kavuşamadı. Sendikalılık oranı düştü ve grevlerin etkisini azaltmak için yapılan hukuki düzenlemeler kalıcı hale geldi. Hatta İşçi Partisi bile sendika hareketiyle bağlarını gevşetme çabasına girdi.

Thatcher'ın etkisi Muhafazakâr Parti üzerinde kuvvetle devam etmektedir. İktidarda John Major, muhalefette William Hague, Iain Duncan Smith ve Michael Howard, Thatcher'ın hangi etkilerinin sona erdirilmesi, hangilerinin sürdürülmesi gerektiği konusunda mecliste ve parti içinde çeşitli hiziplerle mücadele ettiler. 2006'da başlayan David Cameron yönetimi, parti içindeki bu takıntıyı sona erdirmeyi hedeflemektedir[111].
Günümüz kültürüne etkisi

Şubat 2007'de Thatcher, sağlığında Avam Kamarası'na heykeli dikilen ilk Birleşik Krallık başbakanı oldu.[112] Heykel bronzdan yapılmıştır ve hayranı olduğu Winston Churchill'in heykelinin karşısında durur.[113] Antony Dufort tarafından yapılan heykel, Thatcher'i meclise konuşma yapıyormuş gibi, sağ kolu havada göstermektedir. Thatcher, heykele hayran olduğunu belirtmiş, "demirden yapılsaydı daha iyi olurdu." demiştir.[114]

Margaret Thatcher birçok tiyatro oyunu, televizyon programı, belgesel, TV ve sinema filmine konu oldu. Michael Samuels tarafından yönetilen The Falklands Play (2002) filminde Patricia Hodge Thatcher'ı canlandırdı. Doğrudan Thatcher'ı konu eden üç önemli film bulunmaktadır. Niall MacCormick tarafından yönetilen Margaret Thatcher: The Long Walk to Finchley (2008) adlı TV filminde Andrea Riseborough, James Kent tarafından yönetilen Margaret (2009) filminde Lindsay Duncan ve Phyllida Lloyd tarafından yönetilen ve Alzheimer hastalığına da değinen[115] Demir Leydi (2011)[116] filminde Meryl Streep Thatcher'ı canlandırdı.

Payeler

Asil Dizbağı Nişanı Örgütü leydisi
Liyakat Nişanı
Majestelerinin Privy Konseyi üyesi
Kraliyet Derneği üyesi
Carlton Kulübünün onursal üyesi, kulübün tüm üyelik hakları tanınan tek kadın üyesi
Başkanlık Özgürlük Madalyası (ABD)
Cumhuriyetçi Senatoryal Özgürlük Madalyası (ABD)
Ronald Reagan Özgürlük Ödülü (ABD)


Kaynak :

Halk Ansiklopedisi Wikipedia
 

Genel Forum Sitesi

Forum Sitesi - Forumzar.COM

Forumzar.COM olarak, Türkçe forum sitesi denildiğinde akla gelen ilk adres olarak, geniş kapsamlı genel forum platformumuzda buluşuyoruz. Türkiye'nin en büyük Türkçe forum siteleri arasında yer almanın gururunu yaşıyoruz. Çeşitli konu başlıklarında aktif bir şekilde paylaşımların yapıldığı, her konuda interaktif ve bilgilendirici tartışmalara katılmak için bizi takip edin! ve bir dakikanızı ayırarak forum sitemize üye olun!

Forum Siteleri

Bilgi paylaştıkça çoğalır sloganı ile ilerleyen forum sitesi platformumuza, siz de üye olarak forum sitemizde açılan konulara katılabilir ve ilgi alanınıza uygun konular açarak siz de paylaşımda bulunabilirsiniz.