Emre ESMER
Moderatör
Yok. Başlığa bakıp da, Yavuz Sultan Selim’e Çaldıran’da yenilen, sonraki ömrünü de üzüntüyle geçiren ünlü Safevi hükümdarı Şah İsmail’den bahsedeceğimi sanmayın. Benim amacım, sözü bir zamanlar İstanbul’da pek moda olmuş çadır tiyatrolarına getirmek.
İstanbul o zamanlar, şimdi televizyonda ara sıra oynatılan siyah-beyaz filmlerdeki İstanbul. Yani betonu az, ağaçları, çiçekleri bol bir İstanbul. Sadece ana caddelerinden tek tük “hususi” taksi geçen, ama Karagümrük gibi o zamanın uzak semtlerine bile çan çan tramvay işleyen bir İstanbul.
Akşam olduğunda bütün evleri, bahçeleri saran hanımeli, leylak , yasemin çiçeklerinden, ıhlamur, manolya ağaçlarından yükselen kokudan başım dönüyor. Gökyüzü silme yıldıza kesmiş. Ateş böcekleri, karanlığın içinde ışıklı uçurtmalar gibi…
İşte İstanbul’un İstanbul olduğu o dönemlerde, biz çocuklar, özellikle de bizim gibi, adı o zamanlar “sayfiye semtleri” diye bilinen Anadolu yakasında oturanlar, yazları iple çekiyoruz…
Köşe yazısının tamamını aşağıdaki linkten okuyabilirsiniz.
İstanbul o zamanlar, şimdi televizyonda ara sıra oynatılan siyah-beyaz filmlerdeki İstanbul. Yani betonu az, ağaçları, çiçekleri bol bir İstanbul. Sadece ana caddelerinden tek tük “hususi” taksi geçen, ama Karagümrük gibi o zamanın uzak semtlerine bile çan çan tramvay işleyen bir İstanbul.
Akşam olduğunda bütün evleri, bahçeleri saran hanımeli, leylak , yasemin çiçeklerinden, ıhlamur, manolya ağaçlarından yükselen kokudan başım dönüyor. Gökyüzü silme yıldıza kesmiş. Ateş böcekleri, karanlığın içinde ışıklı uçurtmalar gibi…
İşte İstanbul’un İstanbul olduğu o dönemlerde, biz çocuklar, özellikle de bizim gibi, adı o zamanlar “sayfiye semtleri” diye bilinen Anadolu yakasında oturanlar, yazları iple çekiyoruz…
Köşe yazısının tamamını aşağıdaki linkten okuyabilirsiniz.