Derbi öncesi makalemde, "Son yıllarda (ilk yarıdaki hariç) sıradan bir Beşiktaş-Fenerbahçe derbisi izlemedim, yine kora kor oynanacak bol pozisyonlu bir maç bekliyorum" demiştim. Yanılmadım. Fenerbahçe doğal olarak istekli başladı ve genç Arda'nın organizatörlüğünde ilk yarıda oyunu kontrol etti. Beşiktaş orta sahada Gedson, Hadziahmedovic ve Salih'le rakibini bozmaya çalışırken Cenk ve Abuobakar'la da kontra pozisyonlar yakaladı. İki net pozisyonu, iki golcü harcadı. Arda'ya temas olmayan pozisyonda hakem Halil Umut Meler'in yanılıp penaltı vermesini normal karşılayabilirim ama VAR'daki Alper Ulusoy ne iş yapıyordu acaba, temas yoktu pozisyonda, nasıl göz yumdu bu skandala… Arda keşke "Bana temas yok" diyebilseydi diyeceğim ama gencecik çocuğa bu kadar yük bindirmemek gerek diyerek susuyorum. Şenol hoca ikinci yarıya Redmond ve Maxim'i sahaya atarken orta sahada risk aldı ama ön tarafı güçlendirdi. 51. Dakikada Fenerbahçe'nin kazandığı ikinci penaltıyı (Karar doğruydu) Valencia inanılmaz şımarıkça kullanıp dışarı atınca bana göre o anda, gök gürledi, yer inledi ve adeta kızıl deniz yarıldı ve Beşiktaş uyandı! 2-0 olsa maç göçüp giderdi ama olmadı. Birkaç sezon önce 100 milyon euroluk bir oyuncu olmasına rağmen Beşiktaş'ta hep yarım yamalak oynayan Redmond ilk kez mazisini hatırladı ve hatırlattı. Tosun Paşa'ya verdiği iki pas, 50 metre top sürüp attığı Premier Lig golü muhteşemdi. Maçı aldı götürdü resmen. Beşiktaş'ta her oyuncu görevini yaptı ama Redmond, Cenk, Aboubakar, Mert, Salih ve sonradan giren Necip çok daha farklı bir derbi oynadılar. Beşiktaş hak etti ve kazandı. Turgay DEMİR / Fotomaç