Başta İstanbul olmak üzere birçok büyük şehirdeki üniversitelerin puanları bu yıl düşecek.
Dün başlayan tercihlerde bu sene geçen seneki taban puanların büyük şehirlerde oldukça düşeceği belirtildi.
Şaka şaka böyle bir haber yok. Ama böyle bir sonuç şu ortamda kimseyi şaşırtmayacak. Çünkü İstanbul'da bir üniversiteye yerleşmek isteyen bir öğrencinin göze alması gerekenler listesinde ilk sırada elbette kira var.
Mesela İstanbul'da yeni kiracılar için enflasyon oranı yüzde 161.4 ve ortalama kira 6.400 lira oldu. Ankara'da da yeni kiracı için artış oranları da aynı ama orada ortalama kira henüz 2.700 lira seviyesinde. İzmir'de artış yüzde 141 seviyesinde ama orada kira ortalaması 3000 lirayı geçmiş durumda.
Bu durumda ortalama kiranın 6400 lira olduğu İstanbul'da yerleşik olmayan ve yurt bulamama ihtimalini düşünen bir ailenin çocuğuna başka bir seçenek önermek zorunda kalmaları çok olası görünüyor.
İstanbul'daki üniversite öğrencileri sayısı 1 milyonun üzerinde. Bunun 550 bin civarı devlet üniversitelerinde okuyor. Toplam yurt kapasitesinin ise devlet, belediye ve özel olmak üzere en fazla 100 bine ulaşacak gibi.
Bu yurtların özel olanların da aslında fiyat olarak durumları ev kiralarından çok da farklı değil. Yıllık 20 ila 135 bin lira arasında değişmekte.
Bütün bu verilerden hareketle Türkiye'nin en iyi üniversitelerinin de içlerinde yer aldığı bir çok üniversitenin bu sene tercih edilme sorunu ile karşılaşması muhtemel.
Bu durum iki enteresan sonuç doğurabilir. İstanbul'un maliyetine katlanabilecek ailelerin nispeten daha düşük puanlı çocukları hayal bile edemeyecekleri okullara kayıt olabilirler.
Allah'tan bazı bölümler için daha önce belli bir sıralama şartı getirilmişti.
Hukuk fakültesi için Eşit Ağırlık alanında ilk 125 bine girmek gerek mesela.
Mühendislik (Orman, Ziraat, Su Ürünleri, Ağaç İşleri hariç) için Sayısal alanda ilk 300 bin,
Mimarlık Sayısal ilk 250.000
Tıp Sayısal ilk 50.000,
Eczacılık Sayısal ilk 100.000
Diş Hekimliği Sayısal ilk 80.000
Öğretmenlik (PDR dahil) Say-Söz-Dil-Eşit.A ilk 300.000. Geri kalan bölümler serbest.
İkinci enteresan sonuç ise nispeten daha ucuz hayat şartları, daha ucuz kiralar sunan şehirlerin üniversitelerinin puanlarının beklenmedik şekilde yükselebilir olması.
Bu iki enteresan sonucun elbette başkaca daha da enteresan sonuçları olacaktır. Ama sadece yıllara sari taleple oluşmuş üniversite niteliklerinin önemsizleşmesi ve ölçme sistemimizin anlamını yitirmesi sonucu bile gelecek adına çok ciddi bir maliyet oluşturur.
Biz ise mesela herkesi üniversiteli yapma projemiz doğrultusunda barajı kaldırarak binası, akademisyeni olup öğrencisi olmayan okullarımız için süper çözümler geliştiriyoruz. Ya da bir akşam 36 yeni bölüm açıp, 16 tanesini kapatıyoruz.
Ben yine de yazının sonunda bu herkesi üniversiteli yapma projesinin sonuçlarına Gustave Loben'in 1850'lerde yazdığı kitleler psikolojisi kitabından bir bölümle şerh düşeyim
"Ders kitaplarıyla herkesi diploma sahibi yapan devlet bunların çok az bir kısmına iş verebilmektedir. Ötekileri de işsiz bırakmaya mecbur kalmaktadır. Toplumsal piramidin başından sonuna en mütevazı memurdan profesöre kadar diplomalarıyla övünen yığınlar oluşmuştur. İnsanlar tarlalarda ve atelyelerde çalışmayı hor görüp devletin avucuna bakmaktadır. İşe alınanların sayısı kısıtlı olduğundan geri kalanlar gittikçe kalabalıklaşan mutsuzlar kitlesidir"
Tanıdık geldi mi?
Dün başlayan tercihlerde bu sene geçen seneki taban puanların büyük şehirlerde oldukça düşeceği belirtildi.
Şaka şaka böyle bir haber yok. Ama böyle bir sonuç şu ortamda kimseyi şaşırtmayacak. Çünkü İstanbul'da bir üniversiteye yerleşmek isteyen bir öğrencinin göze alması gerekenler listesinde ilk sırada elbette kira var.
Mesela İstanbul'da yeni kiracılar için enflasyon oranı yüzde 161.4 ve ortalama kira 6.400 lira oldu. Ankara'da da yeni kiracı için artış oranları da aynı ama orada ortalama kira henüz 2.700 lira seviyesinde. İzmir'de artış yüzde 141 seviyesinde ama orada kira ortalaması 3000 lirayı geçmiş durumda.
Bu durumda ortalama kiranın 6400 lira olduğu İstanbul'da yerleşik olmayan ve yurt bulamama ihtimalini düşünen bir ailenin çocuğuna başka bir seçenek önermek zorunda kalmaları çok olası görünüyor.
İstanbul'daki üniversite öğrencileri sayısı 1 milyonun üzerinde. Bunun 550 bin civarı devlet üniversitelerinde okuyor. Toplam yurt kapasitesinin ise devlet, belediye ve özel olmak üzere en fazla 100 bine ulaşacak gibi.
Bu yurtların özel olanların da aslında fiyat olarak durumları ev kiralarından çok da farklı değil. Yıllık 20 ila 135 bin lira arasında değişmekte.
Bütün bu verilerden hareketle Türkiye'nin en iyi üniversitelerinin de içlerinde yer aldığı bir çok üniversitenin bu sene tercih edilme sorunu ile karşılaşması muhtemel.
Bu durum iki enteresan sonuç doğurabilir. İstanbul'un maliyetine katlanabilecek ailelerin nispeten daha düşük puanlı çocukları hayal bile edemeyecekleri okullara kayıt olabilirler.
Allah'tan bazı bölümler için daha önce belli bir sıralama şartı getirilmişti.
Hukuk fakültesi için Eşit Ağırlık alanında ilk 125 bine girmek gerek mesela.
Mühendislik (Orman, Ziraat, Su Ürünleri, Ağaç İşleri hariç) için Sayısal alanda ilk 300 bin,
Mimarlık Sayısal ilk 250.000
Tıp Sayısal ilk 50.000,
Eczacılık Sayısal ilk 100.000
Diş Hekimliği Sayısal ilk 80.000
Öğretmenlik (PDR dahil) Say-Söz-Dil-Eşit.A ilk 300.000. Geri kalan bölümler serbest.
İkinci enteresan sonuç ise nispeten daha ucuz hayat şartları, daha ucuz kiralar sunan şehirlerin üniversitelerinin puanlarının beklenmedik şekilde yükselebilir olması.
Bu iki enteresan sonucun elbette başkaca daha da enteresan sonuçları olacaktır. Ama sadece yıllara sari taleple oluşmuş üniversite niteliklerinin önemsizleşmesi ve ölçme sistemimizin anlamını yitirmesi sonucu bile gelecek adına çok ciddi bir maliyet oluşturur.
Biz ise mesela herkesi üniversiteli yapma projemiz doğrultusunda barajı kaldırarak binası, akademisyeni olup öğrencisi olmayan okullarımız için süper çözümler geliştiriyoruz. Ya da bir akşam 36 yeni bölüm açıp, 16 tanesini kapatıyoruz.
Ben yine de yazının sonunda bu herkesi üniversiteli yapma projesinin sonuçlarına Gustave Loben'in 1850'lerde yazdığı kitleler psikolojisi kitabından bir bölümle şerh düşeyim
"Ders kitaplarıyla herkesi diploma sahibi yapan devlet bunların çok az bir kısmına iş verebilmektedir. Ötekileri de işsiz bırakmaya mecbur kalmaktadır. Toplumsal piramidin başından sonuna en mütevazı memurdan profesöre kadar diplomalarıyla övünen yığınlar oluşmuştur. İnsanlar tarlalarda ve atelyelerde çalışmayı hor görüp devletin avucuna bakmaktadır. İşe alınanların sayısı kısıtlı olduğundan geri kalanlar gittikçe kalabalıklaşan mutsuzlar kitlesidir"
Tanıdık geldi mi?