Kelime-i Şehadet Hakkında Bilgiler
İslam dininin müslümanlar için zorunlu kıldığı 5 temel esastan bri olan Kelime-i Şehadet getirmek hakkında merak edilen tüm bilgileri bu içeriğimizde sizlere sunacağız. Aşağıda kelime-i şehadet'in anlamı, ortaya çıkışı, kolay ezberleme yöntemi, Arapça ve Türkçe yazılışları yer alıyor. Ayrıca Kelime-i Şehadet ile sıklıkla karıştırılan Kelime-i Tevhid hakkında bilgilere linke tıklyarak ulaşabilirsiniz.
İşte islam dininde dil ile iman etmenin yolu olan kelime-i şehadet'in anlamı...
Kelime-i Şehadet Nedir?
Kelime-i Şehadet islam inancında Allah'tan başka ilah olmadığı, H.z Muhammed'in ise onun kulu ve elçisi olduğunu beyan eden bir ibaredir. Müslümanlar ve islamiyete yönelen kimseler ilk olarak bu esaslara kalp ile inanacak ve kelime-i şehadeti tekrarlayarak dil ile tasdik edecektir.
Kelime-i Şehadet Anlamı ve Okunuşu
Kelime-i Şehadet getirmek “İslam’ın özlü bir ifadesi” olarak betimlenmektedir. İslam’da çok önemli yeri olan ve İslam’ın başlangıcı olan Kelime-i Şehadetin okunuşu ve anlamı ise şöyledir...
Kelime-i Şehadet Okunuşu (Türkçe)
"Eşhedü En Lâ İlâhe İllallah Ve Eşhedü Enne Muhammeden Abdûhü Ve Resûlü"
Kelime-i Şehadet Anlamı Nedir?
“Ben şehadet ederim ki, Allah’tan başka ilah yoktur. Ve yine şehadet ederim ki, Muhammed aleyhisselam Onun kulu ve resulüdür.”
Anlamında da gördüğünüz üzere Kelime-i şehadet getiren kişi Allah’tan başka ilah olmadığını ve son Peygamber Hz. Muhammed’in (SAV) Allah’ın elçisini olduğunu kabul etmektedir. Kelime-i Şehadet getirmek Müslüman olmak için ilk adımdır.
Kelime-i Şehadet Arapça Yazılışı ve Okunuşu
İçeriğimizin bu bölümünde ise "İslam’ın 5 şartından" bir tanesi olan "Kelime-i Şehadet Arapça" yazılışını ve okunuşunu siz değerli okurlarımızı huzuruna sunuyoruz…
"Kelime-i Şehadet Arapça" yazılışı
اَشْهَدُ اَنْ لاَ اِلهَ اِلاَّ اللهُ وَاَشْهَدُ اَنَّ مُحَمَّدًا عَبْدُهُ وَرَسُولُهُ
Kelime-i Şehadet'in Faziletleri ve Faydaları
Kelime-i şehadet getirmek müslümanlık için ilk adım olduğu gibi hayatın her safhasında da işlerimize Kelime-i Şehadet ile başlamamız gerekmektedr. Şehadet getirmek hem dünya hayatında, hem kabirde hem de ahiret hayatında müslümanların felaha ermesine yardımcı olur. Bu kısımda kelime-i şehadet getirmenin faydalarından ve faziletlerinden bahsedeceğiz. İşte şehadet getirmenin 30 faydası ve fazleti...
1. Adı güzel çağrılır.
2. İslamın emir ve yasakları kendisine farz olur.
3. Cezadan ve aşağılanmaktan kurtulur.
4. ALLAH azim-üş-şan, ondan razı olur.
5. Cümle müminler ona muhabbet eder.
6. Azrail aleyhisselam ona güzel suretle gelir.
7. Yağdan kıl çeker gibi ruhunu alır.
8. Cennet kokuları gelir.
9. Melekler bir çok müjde ile gelir.
10. Melekler tarafından; Merhaba yâ mümin! Sen cennetliksin denir.
11. Kabri geniş azabı az olur.
12. Münker ve Nekir güzel suretle gelir.
13. Bir melek ona bilmediği bir şeyi öğretir.
14. Allah-u Teala bilmediğini hatırına getirir.
15. Cennetteki makamı görünür.
16. Kabir suallleri ve hesabı kolay olur.
17. Kabirde kitabı sağından verilir.
18. Mizanda sevapları günahlarına ağır gelir.
19. Arş’ın altında rahatlık sunulur.
20. Sırat köprüsünü yıldırım gibi geçer.
21. Melekler ona selam dururlar.
22. Sıdklar ile birlikte olur.
23. Ebediyyen cennette kalır.
24. ALLAH teala ondan razı olur.
25. ALLAH tealanın nuru ile aydınlanır.
26. Cehenneme girerse, Cehennem ehli gibi haşr olunmaz.
27. Şeytan ile münasebette olmaz.
28. Ellerine ateşten kelepçe, boynuna zincir vurulmaz.
29. Ha'mim suyundan içirilmez.
30. Ebediyyen cehennemde kalmaz.
Rüyada Kelime-i Şehadet Getirmek Ne Anlama Gelir?
Birçok kişi "rüyada kelime-i şehadet getirdiğini görmektedir" ve bu durumun rüya tabirindeki yerini merak etmektedir. Konu hakkında kısaca bahsedecek olursak; Rüyada kelime-i şehadet getirmek ya da kelime-i şehadet getirdiğini görmek, olumlu ve hayırlı olarak yorumlanmaktadır. Genel olarak rüya sahibinin etrafındaki temiz kalpli, kötülük bilmeyen, yardım sever ve inançlı bir kimseye işaret etmektedir.
Kelime-i şehâdet (kelimetü'ş-şehâde)
İslâm dininin beş temel esasından birincisi olup "tanıklık etme ifadesi" demektir. Dinî bir terim olarak, "Allah'tan başka ilâh bulunmadığına ve Hz. Muhammed'in O'nun kulu ve elçisi olduğuna gönülden inanır, sözle de ifade ederim" anlamına gelen "Eşhedü en lâ ilâhe illallah ve eşhedü enne Muhammeden abdühû ve resûlüh" cümlesinin yerine kullanılır. Aynı veya benzer muhteva ile metinlerde bunun yerine "kelime-i tayyibe, kavl-i sâbit, el-urvetü'l-vüskā" terkipleri de geçer. Nitekim İbn Abbas, İbrâhîm sûresinin 24. âyetinde yer alan "kelime-i tayyibe"nin kelime-i şehâdete işaret ettiğini bildirmektedir (Ebü'l-Fidâ İbn Kesîr, II, 530). Bazı kaynaklarda "kelimeteyi'ş-şehâde" olarak tesniye sîgasıyla da yer alan terkibin (Gazzâlî, I, 143) birinci kısmı zât, sıfat ve fiilleriyle bir olan Allah'a, ikinci kısmı Hz. Muhammed'in O'nun kulu ve elçisi olduğuna, Allah'tan emir ve haberler getirdiğine tanıklığı ifade eder. "Resûlüh" sözü Hz. Muhammed'in Allah'ın elçisi olduğunu ve O'ndan vahiy aldığını belirttiği gibi "abdühû" tabiri de onun Allah'ın kulu olduğunu ve meselâ hıristiyanların Hz. Îsâ hakkında yaptığı gibi onun tanrılaştırılmaması gerektiğini vurgular. Burada "eşhedü" fiili kesinlik bildiren bir bilgi ve inancı dile getirir. İmam Gazzâlî kelime-i şehâdetin Allah'ın zâtı, sıfatları, fiilleri ve Hz. Peygamber'in sıdkının ispatı olmak üzere dört esas içerdiğini kaydetmektedir (a.g.e., a.y.).
Kelime-i şehâdet, "Allah'tan başka ilâh yoktur" anlamına gelen kelime-i tevhidin başına "eşhedü" fiilinin eklenmesiyle meydana gelmiş olup muhteva itibariyle aralarında bir fark yoktur. Ancak kelime-i şehâdet özellikle tanıklığı (inancı ve bunu ifadeyi) vurguladığı için İslâm'a mensubiyeti belirtir. Bu iki cümle biraz farklı şekillerde Kur'an'da geçmektedir. Âl-i İmrân sûresinde (3/18) Allah'ın, meleklerin ve ilim sahiplerinin Cenâb-ı Hak'tan başka ilâh bulunmadığına tanıklık ettikleri beyan edilir. Nisâ sûresinde de (4/166) Allah'ın ve meleklerin Hz. Muhammed'e inen vahye şahitlik ettikleri bildirilir. Hadislerde ise birçok yerde kelime-i şehâdetten söz edilmiştir. Bunların başında "Cibrîl hadisi" diye bilinen ve İslâm'ın beş temel esasını anlatan rivayet gelir ve burada ilk esas olarak kelime-i şehâdet zikredilir (Müsned, I, 319; Buhârî, "Îmân", 2; Müslim, "Îmân", 1). Şahitliğin mukabili inkârdır. Kâfirler ancak kelime-i şehâdetin muhtevasını kabul etmek suretiyle mümin vasfını kazanabilirler.
"İslâm dininin toplu halde benimsenmesi (icmâlî iman)" anlamına gelen kelime-i şehâdet kişinin İslâm'a girmesinin ilk merhalesini teşkil eder, böylece o İslâm ümmetinden sayılır ve müslümanlara tanınan bütün hakları elde eder, bazı sorumlulukları da yüklenmiş olur. Bir kısım âlimler, Cibrîl hadisindeki sıralamayı göz önünde bulundurarak kelime-i şehâdetin özlerin özü ve bütün amellerin kendisiyle anlam kazandığı bir söz olduğunu, dolayısıyla kelime-i şehâdet getirmeden hiçbir amelin makbul sayılmayacağını söylemiştir. Yahyâ b. Şeref en-Nevevî'nin de aralarında bulunduğu bazı âlimler ise hadisteki tertibi gözetmeden kâfirlerin bu hadiste geçen beş şartın tamamından sorumlu tutulduğunu ileri sürmüştür (Tecrid Tercemesi, V, 9). Mu'tezile âlimi Kādî Abdülcebbâr dinî vecîbeleri söz-ibare ve bunların dışında olanlar diye ikiye ayırıp kelime-i şehâdeti birinciye, namaz, oruç, hac gibi amelleri ikinciye örnek gösterir ve her ikisinin de mârifetullahın arkasından geldiğini kaydeder. Ona göre, dine herhangi bir zararın gelebileceği durumlarda kelime-i şehâdetin açıkça söylenmemesinin câiz görülmesi bunun mârifetullahtan sonra geldiğini ve dinî mükellefiyetlerden sayıldığını gösterir, dinî mükellefiyet ise mârifetullah, tevhid ve adl gibi temel esasların ardından gelir. Kādî Abdülcebbâr ayrıca kelime-i şehâdeti açıkça söylemenin sıdka ve kizbe ihtimalinin bulunduğunu, dolayısıyla onu ikrar eden kişinin benimsediği şeye aykırı bir davranış ortaya koyamayacağı hususunda derin bir şuura sahip olması gerektiğini ve ancak bu durumda yapılan şeyin dinî mânada güzel sayılabileceğini söyler (Şerḥu'l-Uṣûli'l-ḫamse, s. 41). Kelime-i şehâdet son hak dinin şiârı kabul edilmekte, günde beş vakit okunan ezanda ikinci ve üçüncü cümleler olarak yer almakta, iman esaslarını sıralayan Âmentü metni bu cümlelerle son bularak altı esas âdeta tasdik edilmekte, yeni doğan çocuğun kulağına bu cümleler okunmakta, İslâm'a girmek isteyen kişilerden, önce bu cümleleri söylemeleri istenmekte, ölmek üzere olan müslümanlara kelime-i şehâdet getirmeleri telkin edilmektedir.
L. Caetani ve R. Dozy gibi şarkiyatçılar kelime-i şehâdetle kelime-i tevhidin yahudi ve hıristiyan menşeli olduğunu iddia etmiştir (bk. KELİME-i TEVHİD). Aslında her üçü de aynı kaynağa dayanan bu ilâhî dinlerin tevhid anlayışları arasında benzerliğin bulunması İslâm'ın bu inancı onlardan aldığını değil hepsinin aynı kaynaktan geldiğini, fakat diğerlerinin tahrif edilmesi yüzünden aralarında farklılıkların görüldüğünü ortaya koyar. Aynı şarkiyatçıların ileri sürdüğü diğer bir husus da tevhid dini olan İslâm'ın giriş cümlesi konumundaki kelime-i şehâdette Hz. Peygamber'in Allah'ın kulu ve elçisi şeklinde anılmasının bir zaaf teşkil ettiği yolundaki değerlendirmeleridir (TA, XXI, 468). Ancak kelime-i şehâdette Hz. Muhammed'in anılmasıyla tevhide zarar verilmemekte, aksine onun beşeriyeti ve her insan gibi bir fâni oluşu hatırlatılarak Hıristiyanlık'ta görülen yanlış kanaatlerin benimsenmesi engellenmekte ve tevhid ilkesi desteklenmektedir.
Kelime-i şehâdetle ilgili olarak Abdurrahman-ı Câmî'nin Risâle fî kelimeti'ş-şehâde (Süleymaniye Ktp., Hasan Hüsnü Paşa, nr. 260), Muhyiddin İbnü'l-Arabî'nin Risâle fi't-tevḥîd ve fażli kelimeti'ş-şehâde (Süleymaniye Ktp., Bağdatlı Vehbi Efendi, nr. 714), Kâfiyeci'nin Envârü's-saʿâde fî şerḥi kelimeteyi'ş-şehâde (Süleymaniye Ktp., Amcazâde Hüseyin Paşa, nr. 296), Abdullah b. Muhammed b. Abdülazîz es-Semerkandî, Celâleddin ed-Devvânî ve Veliyyüddin Muhammed b. Ahmed el-Osmânî'nin Şerḥu kelimeteyi'ş-şehâde (Keşfü'ẓ-ẓunûn, II, 1043), Muhyiddin b. Yûsuf el-Aydınî'nin Şerḥu kelimeteyi'ş-şehâde (a.g.e., a.y.) ve Muvaffakuddin Îsâ el-İskenderânî'nin eş-Şehâde bi-fażli kelimeti'ş-şehâde adlı risâleleri bulunmaktadır.
İslam dininin müslümanlar için zorunlu kıldığı 5 temel esastan bri olan Kelime-i Şehadet getirmek hakkında merak edilen tüm bilgileri bu içeriğimizde sizlere sunacağız. Aşağıda kelime-i şehadet'in anlamı, ortaya çıkışı, kolay ezberleme yöntemi, Arapça ve Türkçe yazılışları yer alıyor. Ayrıca Kelime-i Şehadet ile sıklıkla karıştırılan Kelime-i Tevhid hakkında bilgilere linke tıklyarak ulaşabilirsiniz.
İşte islam dininde dil ile iman etmenin yolu olan kelime-i şehadet'in anlamı...
Kelime-i Şehadet Nedir?
Kelime-i Şehadet islam inancında Allah'tan başka ilah olmadığı, H.z Muhammed'in ise onun kulu ve elçisi olduğunu beyan eden bir ibaredir. Müslümanlar ve islamiyete yönelen kimseler ilk olarak bu esaslara kalp ile inanacak ve kelime-i şehadeti tekrarlayarak dil ile tasdik edecektir.
Kelime-i Şehadet Anlamı ve Okunuşu
Kelime-i Şehadet getirmek “İslam’ın özlü bir ifadesi” olarak betimlenmektedir. İslam’da çok önemli yeri olan ve İslam’ın başlangıcı olan Kelime-i Şehadetin okunuşu ve anlamı ise şöyledir...
Kelime-i Şehadet Okunuşu (Türkçe)
"Eşhedü En Lâ İlâhe İllallah Ve Eşhedü Enne Muhammeden Abdûhü Ve Resûlü"
Kelime-i Şehadet Anlamı Nedir?
“Ben şehadet ederim ki, Allah’tan başka ilah yoktur. Ve yine şehadet ederim ki, Muhammed aleyhisselam Onun kulu ve resulüdür.”
Anlamında da gördüğünüz üzere Kelime-i şehadet getiren kişi Allah’tan başka ilah olmadığını ve son Peygamber Hz. Muhammed’in (SAV) Allah’ın elçisini olduğunu kabul etmektedir. Kelime-i Şehadet getirmek Müslüman olmak için ilk adımdır.
Kelime-i Şehadet Arapça Yazılışı ve Okunuşu
İçeriğimizin bu bölümünde ise "İslam’ın 5 şartından" bir tanesi olan "Kelime-i Şehadet Arapça" yazılışını ve okunuşunu siz değerli okurlarımızı huzuruna sunuyoruz…
"Kelime-i Şehadet Arapça" yazılışı
اَشْهَدُ اَنْ لاَ اِلهَ اِلاَّ اللهُ وَاَشْهَدُ اَنَّ مُحَمَّدًا عَبْدُهُ وَرَسُولُهُ
Kelime-i Şehadet'in Faziletleri ve Faydaları
Kelime-i şehadet getirmek müslümanlık için ilk adım olduğu gibi hayatın her safhasında da işlerimize Kelime-i Şehadet ile başlamamız gerekmektedr. Şehadet getirmek hem dünya hayatında, hem kabirde hem de ahiret hayatında müslümanların felaha ermesine yardımcı olur. Bu kısımda kelime-i şehadet getirmenin faydalarından ve faziletlerinden bahsedeceğiz. İşte şehadet getirmenin 30 faydası ve fazleti...
1. Adı güzel çağrılır.
2. İslamın emir ve yasakları kendisine farz olur.
3. Cezadan ve aşağılanmaktan kurtulur.
4. ALLAH azim-üş-şan, ondan razı olur.
5. Cümle müminler ona muhabbet eder.
6. Azrail aleyhisselam ona güzel suretle gelir.
7. Yağdan kıl çeker gibi ruhunu alır.
8. Cennet kokuları gelir.
9. Melekler bir çok müjde ile gelir.
10. Melekler tarafından; Merhaba yâ mümin! Sen cennetliksin denir.
11. Kabri geniş azabı az olur.
12. Münker ve Nekir güzel suretle gelir.
13. Bir melek ona bilmediği bir şeyi öğretir.
14. Allah-u Teala bilmediğini hatırına getirir.
15. Cennetteki makamı görünür.
16. Kabir suallleri ve hesabı kolay olur.
17. Kabirde kitabı sağından verilir.
18. Mizanda sevapları günahlarına ağır gelir.
19. Arş’ın altında rahatlık sunulur.
20. Sırat köprüsünü yıldırım gibi geçer.
21. Melekler ona selam dururlar.
22. Sıdklar ile birlikte olur.
23. Ebediyyen cennette kalır.
24. ALLAH teala ondan razı olur.
25. ALLAH tealanın nuru ile aydınlanır.
26. Cehenneme girerse, Cehennem ehli gibi haşr olunmaz.
27. Şeytan ile münasebette olmaz.
28. Ellerine ateşten kelepçe, boynuna zincir vurulmaz.
29. Ha'mim suyundan içirilmez.
30. Ebediyyen cehennemde kalmaz.
Rüyada Kelime-i Şehadet Getirmek Ne Anlama Gelir?
Birçok kişi "rüyada kelime-i şehadet getirdiğini görmektedir" ve bu durumun rüya tabirindeki yerini merak etmektedir. Konu hakkında kısaca bahsedecek olursak; Rüyada kelime-i şehadet getirmek ya da kelime-i şehadet getirdiğini görmek, olumlu ve hayırlı olarak yorumlanmaktadır. Genel olarak rüya sahibinin etrafındaki temiz kalpli, kötülük bilmeyen, yardım sever ve inançlı bir kimseye işaret etmektedir.
Kelime-i şehâdet (kelimetü'ş-şehâde)
İslâm dininin beş temel esasından birincisi olup "tanıklık etme ifadesi" demektir. Dinî bir terim olarak, "Allah'tan başka ilâh bulunmadığına ve Hz. Muhammed'in O'nun kulu ve elçisi olduğuna gönülden inanır, sözle de ifade ederim" anlamına gelen "Eşhedü en lâ ilâhe illallah ve eşhedü enne Muhammeden abdühû ve resûlüh" cümlesinin yerine kullanılır. Aynı veya benzer muhteva ile metinlerde bunun yerine "kelime-i tayyibe, kavl-i sâbit, el-urvetü'l-vüskā" terkipleri de geçer. Nitekim İbn Abbas, İbrâhîm sûresinin 24. âyetinde yer alan "kelime-i tayyibe"nin kelime-i şehâdete işaret ettiğini bildirmektedir (Ebü'l-Fidâ İbn Kesîr, II, 530). Bazı kaynaklarda "kelimeteyi'ş-şehâde" olarak tesniye sîgasıyla da yer alan terkibin (Gazzâlî, I, 143) birinci kısmı zât, sıfat ve fiilleriyle bir olan Allah'a, ikinci kısmı Hz. Muhammed'in O'nun kulu ve elçisi olduğuna, Allah'tan emir ve haberler getirdiğine tanıklığı ifade eder. "Resûlüh" sözü Hz. Muhammed'in Allah'ın elçisi olduğunu ve O'ndan vahiy aldığını belirttiği gibi "abdühû" tabiri de onun Allah'ın kulu olduğunu ve meselâ hıristiyanların Hz. Îsâ hakkında yaptığı gibi onun tanrılaştırılmaması gerektiğini vurgular. Burada "eşhedü" fiili kesinlik bildiren bir bilgi ve inancı dile getirir. İmam Gazzâlî kelime-i şehâdetin Allah'ın zâtı, sıfatları, fiilleri ve Hz. Peygamber'in sıdkının ispatı olmak üzere dört esas içerdiğini kaydetmektedir (a.g.e., a.y.).
Kelime-i şehâdet, "Allah'tan başka ilâh yoktur" anlamına gelen kelime-i tevhidin başına "eşhedü" fiilinin eklenmesiyle meydana gelmiş olup muhteva itibariyle aralarında bir fark yoktur. Ancak kelime-i şehâdet özellikle tanıklığı (inancı ve bunu ifadeyi) vurguladığı için İslâm'a mensubiyeti belirtir. Bu iki cümle biraz farklı şekillerde Kur'an'da geçmektedir. Âl-i İmrân sûresinde (3/18) Allah'ın, meleklerin ve ilim sahiplerinin Cenâb-ı Hak'tan başka ilâh bulunmadığına tanıklık ettikleri beyan edilir. Nisâ sûresinde de (4/166) Allah'ın ve meleklerin Hz. Muhammed'e inen vahye şahitlik ettikleri bildirilir. Hadislerde ise birçok yerde kelime-i şehâdetten söz edilmiştir. Bunların başında "Cibrîl hadisi" diye bilinen ve İslâm'ın beş temel esasını anlatan rivayet gelir ve burada ilk esas olarak kelime-i şehâdet zikredilir (Müsned, I, 319; Buhârî, "Îmân", 2; Müslim, "Îmân", 1). Şahitliğin mukabili inkârdır. Kâfirler ancak kelime-i şehâdetin muhtevasını kabul etmek suretiyle mümin vasfını kazanabilirler.
"İslâm dininin toplu halde benimsenmesi (icmâlî iman)" anlamına gelen kelime-i şehâdet kişinin İslâm'a girmesinin ilk merhalesini teşkil eder, böylece o İslâm ümmetinden sayılır ve müslümanlara tanınan bütün hakları elde eder, bazı sorumlulukları da yüklenmiş olur. Bir kısım âlimler, Cibrîl hadisindeki sıralamayı göz önünde bulundurarak kelime-i şehâdetin özlerin özü ve bütün amellerin kendisiyle anlam kazandığı bir söz olduğunu, dolayısıyla kelime-i şehâdet getirmeden hiçbir amelin makbul sayılmayacağını söylemiştir. Yahyâ b. Şeref en-Nevevî'nin de aralarında bulunduğu bazı âlimler ise hadisteki tertibi gözetmeden kâfirlerin bu hadiste geçen beş şartın tamamından sorumlu tutulduğunu ileri sürmüştür (Tecrid Tercemesi, V, 9). Mu'tezile âlimi Kādî Abdülcebbâr dinî vecîbeleri söz-ibare ve bunların dışında olanlar diye ikiye ayırıp kelime-i şehâdeti birinciye, namaz, oruç, hac gibi amelleri ikinciye örnek gösterir ve her ikisinin de mârifetullahın arkasından geldiğini kaydeder. Ona göre, dine herhangi bir zararın gelebileceği durumlarda kelime-i şehâdetin açıkça söylenmemesinin câiz görülmesi bunun mârifetullahtan sonra geldiğini ve dinî mükellefiyetlerden sayıldığını gösterir, dinî mükellefiyet ise mârifetullah, tevhid ve adl gibi temel esasların ardından gelir. Kādî Abdülcebbâr ayrıca kelime-i şehâdeti açıkça söylemenin sıdka ve kizbe ihtimalinin bulunduğunu, dolayısıyla onu ikrar eden kişinin benimsediği şeye aykırı bir davranış ortaya koyamayacağı hususunda derin bir şuura sahip olması gerektiğini ve ancak bu durumda yapılan şeyin dinî mânada güzel sayılabileceğini söyler (Şerḥu'l-Uṣûli'l-ḫamse, s. 41). Kelime-i şehâdet son hak dinin şiârı kabul edilmekte, günde beş vakit okunan ezanda ikinci ve üçüncü cümleler olarak yer almakta, iman esaslarını sıralayan Âmentü metni bu cümlelerle son bularak altı esas âdeta tasdik edilmekte, yeni doğan çocuğun kulağına bu cümleler okunmakta, İslâm'a girmek isteyen kişilerden, önce bu cümleleri söylemeleri istenmekte, ölmek üzere olan müslümanlara kelime-i şehâdet getirmeleri telkin edilmektedir.
L. Caetani ve R. Dozy gibi şarkiyatçılar kelime-i şehâdetle kelime-i tevhidin yahudi ve hıristiyan menşeli olduğunu iddia etmiştir (bk. KELİME-i TEVHİD). Aslında her üçü de aynı kaynağa dayanan bu ilâhî dinlerin tevhid anlayışları arasında benzerliğin bulunması İslâm'ın bu inancı onlardan aldığını değil hepsinin aynı kaynaktan geldiğini, fakat diğerlerinin tahrif edilmesi yüzünden aralarında farklılıkların görüldüğünü ortaya koyar. Aynı şarkiyatçıların ileri sürdüğü diğer bir husus da tevhid dini olan İslâm'ın giriş cümlesi konumundaki kelime-i şehâdette Hz. Peygamber'in Allah'ın kulu ve elçisi şeklinde anılmasının bir zaaf teşkil ettiği yolundaki değerlendirmeleridir (TA, XXI, 468). Ancak kelime-i şehâdette Hz. Muhammed'in anılmasıyla tevhide zarar verilmemekte, aksine onun beşeriyeti ve her insan gibi bir fâni oluşu hatırlatılarak Hıristiyanlık'ta görülen yanlış kanaatlerin benimsenmesi engellenmekte ve tevhid ilkesi desteklenmektedir.
Kelime-i şehâdetle ilgili olarak Abdurrahman-ı Câmî'nin Risâle fî kelimeti'ş-şehâde (Süleymaniye Ktp., Hasan Hüsnü Paşa, nr. 260), Muhyiddin İbnü'l-Arabî'nin Risâle fi't-tevḥîd ve fażli kelimeti'ş-şehâde (Süleymaniye Ktp., Bağdatlı Vehbi Efendi, nr. 714), Kâfiyeci'nin Envârü's-saʿâde fî şerḥi kelimeteyi'ş-şehâde (Süleymaniye Ktp., Amcazâde Hüseyin Paşa, nr. 296), Abdullah b. Muhammed b. Abdülazîz es-Semerkandî, Celâleddin ed-Devvânî ve Veliyyüddin Muhammed b. Ahmed el-Osmânî'nin Şerḥu kelimeteyi'ş-şehâde (Keşfü'ẓ-ẓunûn, II, 1043), Muhyiddin b. Yûsuf el-Aydınî'nin Şerḥu kelimeteyi'ş-şehâde (a.g.e., a.y.) ve Muvaffakuddin Îsâ el-İskenderânî'nin eş-Şehâde bi-fażli kelimeti'ş-şehâde adlı risâleleri bulunmaktadır.
Moderatör tarafında düzenlendi: