Kısa bir bölüm hariç ilk devreye hakim olan Beşiktaş maçı sıkıntı yaşamadan tamamlayacak kadar pozisyon buldu. Üstelik bunların çoğu kaleyi karşıdan görmeye kurgulanmış pozisyonlardı. Ancak Cenk Tosun ayak içi vuruşlarda sürekli rakip kaleci Gökhan Akkan’ın gövdesini hedefleyince, olmadı. Dahası, bir iki pozisyon hariç - ki onlar da olmasa maç rakipsiz olur - Ankaragücü’nü alanından çıkarmayacak kadar doğru baskı uygulamış olmalarıydı. Elbette bu Beşiktaş’ın yaptığı kadar rakibinin yapamayacak olmasıyla da doğrudan ilgili. İkinci devrenin başlarındaki peş peşe gelen karşılıklı goller gerilimi yükseltince iki takımın da ilk devredeki olumlu/olumsuz dengeleri bozuldu. Yetmedi, Beşiktaş’ın hızlı çıkışlardaki pas tercihlerinde gözle görülür sorunlar gözlendi! Önce GedsonCenk’e atmadı sonra da Redmond Aboubakar’a... Beri yandan görüyoruz ki, ligin üzeri ya da dibindeki takımlar arasında belirgin bir oyun farkı yok, birbirine yakınlar!.. Transfer, harcama, borçlanma... Gol kaçırırken de pozisyon harcarken de benzerler... Öyleyse bu kadar transfer, harcama, borçlanma neden? Ve kimse bu durumu nasıl oluyor da garip karşılamıyor? Son olarak... Onca acıyı yaşatan deprem toplumsal duyarlılığı uyandırmış görünse de işin sonunda kazanma/kaybetme ikilemi olunca bazıları kolayca çizgi dışına çıkıyor! Pedrinho korner kullanmaya gittiğinde yakın tribünden yağdırılanlar, ‘’unutma’’nın ‘’utanmama’’yla olan bağının göstergesiydi adeta... Cem DİZDAR / Fanatik