Kayaköy, Fethiye ilçe merkezine 8 km uzaklıkta engebeli bir coğrafyada kurulmuş eski bir Rum köyü. Antik Likya uygarlığı Karmylassos kentinin üzerine, Dellal Tepesine kurulan köyün eski adı Levissi. Neredeyse Bizans’ın başlangıcından beri var olan bir yerleşim, mübadele ile terk edilmiş.
Rumlar, öylesine yıkılmaz, zamana dayanan bir köy yapmışlar ki harap haliyle bile bugün göz kamaştırıyor. Yamaca serpilmiş yüzlerce yıkık taş evden oluşan hayalet köyün mimarisi, dar sokakları, kiliseleri ve doğası şahane. ‘Hayalet köy’ olarak anılan köy bugün birbiri ardına açılan mekanlarla eski parlak günlerine dönmeye başladı.
Kayaköy‘ün hikayesi çok hüzünlü. Bir zamanlar barış içinde birlikte yaşamın simgesi, şimdilerde ‘hayalet köy’ olarak anılacak ebedi bir sessizliğine bürünmüş. Oysa mübadele öncesi zengin bir yaşamın sürdüğü, 1912’de 6500 kişilik nüfusa sahip köydü.
Evliya Çelebi Seyahatnamesinde de Levissi adıyla geçen köy, kiliseleri, eczanesi, hastane ve hekimleri, iki okulu, postanesi ve zanaat atölyeleri ile yörenin hem sosyal hem de ticari merkeziydi. Çiftçilik yapan Müslüman Türkler ovada, zanaatkâr ve tüccar Ortodoks Rumlar yukarıda yaşıyordu yamaçtaki evlerde yaşıyordu.
Ekilir dikilir araziye değil tepenin dik yamacını boydan boya kaplayan yaklaşık 7 yüz 60 ev birbirinin manzarasını kapatmayacak şekilde dizili. Çam, nar ve incir ağaçları arasında evler doğal taş kullanılarak yapılmış, duvarları 60 cm kalınlığında. Evlerin en genişi 50 metrekare olan evlerin çatılarında biriken yağmur suyu sarnıçlarda biriktirilirdi.
Öyle bir köydü ki Ege’nin en güçlü gazetesini çıkarıyordu. Ölüdeniz’deki kiliselere ulaşmak için gemilerin yanaştığı bir limanı dahi vardı. Birbirinin güneşini kesmeyen taş evleri, kiliseleri, muhteşem manzarası ile capcanlı bir köydü burası. Bugün ise bir hayalet köye dönüşmüş.
Türkiye ile Yunanistan arasında 1923’te imzalanan ve adına ‘mübadele’ denen zalimlik, köyün hüzünlü hikayesinin baş nedeni. İnsanların yerlerinden yurtlarından koparılmasınının ardından geride kalanın neye dönüştüğünü yeryüzünde anlatabilecek en çarpıcı yerlerden biri olsa gerek.
Mübadele sonrası Gayrimüslimler gönderiliyor, yerlerine Türkleri getirtiliyor. Levissi’deki Müslüman komşuları, Rumların gönderilmemesi için hükümete dilekçe bile göndermiş ama işe yaramamış. 6500 Rum, tekrar geri döneceğinden emin, eşyalarını Türk komşularına teslim edip, 8 km’lik liman yolunu ellerinde bavulları ile yürümüşler.
Yerinden yurdundan koparılan Levissi köylüleri, Atina’nın 40 km kuzeydoğusunda, adına ‘Nea Makri’ denilen bir bölgeye yerleştirilmiş. Yerlerine Selanik ve çevresinden getirtilen yaklaşık 200 Türk yerleştirilmiş. Gelen Türkler, su sıkıntısın olan altı ahır, üstü tek göz oda olan evlerin yaşam koşullarına uyum sağlayamamış.
Birkaç aile dışında tamamı aldıkları evleri, devlete geri verip, yavaş yavaş ovaya inmişler veya başka kentlere göç etmişler. Hüzünlü bir terk edilmişle Levissi, sokaklarında çocuk seslerinin duyulmadığı derin bir sessizliğe bürünmüş. Sakinsiz ve sahipsiz olarak eskimeye bırakılmış.
Mübadeleden 5 yıl sonra ‘gömü efsanesi’ dilden dile yayılmış. Bölgeye gelen hazine arayıcıları köyü yağmalamış. 1957’deki bir deprem köydeki evlerin büyük bir bölümüne hasar vererek köye son darbeyi vurmuş. Yapıların çoğu hasar görmüş. Vadinin alt kısımlarındaki evler, Levissi evlerinin kapı pencereleri, taşlarıyla tamir edilmiş.
Levissi evleri iyice harap olmuş. Kısa bir süre içerisinde kimsenin yaşamadığı, yıkık-dökük, terk edilmiş bir köye dönüşmüş. Şu anda orası ebedi bir sessizliğine bürünmüş, uzun bir süredir boş.
Kayaköy‘deki evlerin yaklaşık 50 tanesi özel mülkiyet, kalanlar devletin malı. Kültür ve Turizm Bakanlığının ‘müze köy’ statüsü ile vahşi yapılaşma tehdidinden korunuyor. Köye bilet ücreti ödeyerek giriliyor. Köyün önünde uzanan düzlükte ise köylüleri yeni bir yaşam alanı oluşturmuş.
Rum nüfusun yüzyıllarca tarım alanı olarak kullandıkları alan günümüzde Kayaköy’ün en canlı noktası. Burası köy meydanına ev sahipliği yapıyor. Köy ve çevresinde açılan butik oteller, restoran ve kafelerin yanı sıra Sanat Kampı bu bölgeye serpilmiş.
Köylüler gelip giden yerli ve yabancı turistleri gerçekten çok güzel ağırlıyorlar. Yaz aylarında yapılan fotoğraf ve sanat atölyeleri, köyü tekrar eski canlı günlerine dönüşü için fırsat.
Kayaköy Gezilecek Yerler
Kayaköy’de, eğitimin Rumca verildiği yıllardan kalma iki okul yer alıyor. Kızlar ve erkeklerin ayrı eğitim aldığı Kayaköy’de Kızlar Mektebi, Turabi Çeşmesinin hemen üzerinde yer alıyor. Erkekler Mektebi ise Yukarı Kilisenin kuzeybatısındaki tepenin zirvesinde yer alıyor. Otlarla kaplı patikalardan geçip kırılmış taş basamakları tırmanarak ulaşıyorsunuz.
Levissililer günlük ibadet ihtiyacını karşılamak için evlerin arasında çok sayıda şapel yapılmışlar. Üzeri kubbeli tek kapısı bulunan dikdörtgen yapı görürseniz oranın şapel olduğu aklınıza gelsin. Kayaköy’ün dar sokaklarından şapelin bulunduğu tepeye çıktığınızda köyün tüm dokusu bir bütün olarak ayaklarınızın altına seriliyor.
Köyün güneyindeki sırtta, Batı Şapelin yaklaşık 100 metre batısında da yel değirmeni yer alıyor. Denizden gelen rüzgarlara açık. Diğer yel değirmeni de köyün güneybatısında Değirmentepenin zirvesinde yer alıyor. Yuvarlak planlı yel değirmenlerinden günümüze sadece beden duvarları ulaşmış.
Köy girişinden yaklaşık 45 dakikalık zorlu bir tırmanışın ardından yamacın diğer tarafına geçerseniz, Ölüdeniz kıyılarını ve göz alabildiğine uzanan Akdeniz’in şahane manzarasını görüyorsunuz.
1. Aşağı Kilise
Aşağı Kilise (Panayia Pirgiotissa), taş işçiliği, alçı kabartma ve fresk süslemeleri bakımından önemli mimari örnekler arasında sayılıyor. 1960’lı yıllara kadar camii olarak kullanıldığından günümüze daha iyi korunarak ulaşmış. Kayaköy’ün batısında yer alıyor.
Çevresi yüksek duvarlarla çevrili, ziyarete kapalı olsa da kubbeli tavanı ve kemerli avlusu hem zamanın hem de yağmacıların acımasız izlerini taşıyor. Kilise tabanı çakıl taşlarından yapılmış mozaiklerle kaplı. Duvarlarındaki freskler solmuş.
2. Yukarı Kilise
Yukarı Kilise (Taksiyarhis Kilisesi), köyün tam ortasında, her yere hâkim tepeye kondurulmuş. Yüksek duvarlarla çevrili kilise, dışta kalın pembe bir sıvanmış. Kapı ve pencere çerçeveleri mermerle kaplı.
Avlunun zemini siyah-beyaz çakıl taşlarıyla geometrik desenle süslenmiş. Köyün Rum kadınları kilisenin tabanındaki ve avlusundaki taşları eteklerinde denizden taşıyarak buraya getirmiş. Yıllar sonra ziyarete gelen köylüler kilisenin bahçesindeki taşların yerinden söküldüğünü görünce çok hayıflanmışlar.
3. Kayaköy Kaya Mezarları
Kayaköy Kaya Mezarları, antik Likya uygarlığına ait. MÖ 4. yüzyıla ait 3 adet lahit mezar ile üzerindeki Likya dönemine ait yazıların bulunduğu 3 adet kaya mezarları, yörede antik çağdan günümüze ulaşan en eski kalıntılar. herhangi bir koruma yok ve giriş ücreti yok. Ben oradayken keçiler aralarında otluyordu.
4. Gemiler Adası
Gemiler Adası, Fethiye’den Kayaköy’e geldikten sonra, batıya doğru uzayan aynı yolu takip ederseniz ulaşılan küçük koyun karşısında yer alan, 5. yüzyılda önemli bir dini merkez olmuş bir ada. Aya Nikola adası olarak adlandırılan ada, Arap akınlarıyla 7. yüzyılda yakılıp, yıkılmış.
Orta çağda önemli bir yerleşim olan adada büyük ölçüde yıkılmış 4 kilise ile birçok şapel ve iki kilise arasında uzanan kısmen yıkılmış tünel kalıntısı var. Günümüzde yerli ve yabancı yatçıların uğrak yeri. Gemiler Koyu’ndan küçük motorlara adaya geçiliyor, ada çok yakın zaten.
Zorlasanız yüzerek de gidilir ama çok yorucu olabilir. Sahilde kano ya da deniz bisikleti kiralayarak da gidebilirsiniz. Akşam 6 dan sonra en keyfili zamanları. Adanın tepesinden güneşin batışını tam karşından seyrediyorsun. Güneş battıktan sonra hava kararmadan aşağıya inin.
5. Kayaköy Sanat Kampı
Kayaköy Sanat Kampı, atölye çalışmaları, gezi programları ve her saniyenizi dolduran aktiviteleriyle ayrılırken insanın bir parçasını bıraktığı yer. Büyük şehir stresinden uzaklaşmak isteyenler burada fotoğraf, seramik, kısa film, resim, ebru ve ahşap oyma gibi 10 küsur atölyesi ile kendini geliştirebileceği, yeni arkadaşlar edinip aynı zamanda tatil yaptığı bir kamp.
Pazar gelip cumartesi çıktığınız bir kamp. Tamamen organik yetiştirilen sebzelerle pişirilen yemekler yiyip, atölye çalışmaları sonrası kalan zamanda Ölüdeniz, Gemiler Koyu, Kelebekler Vadisi, Saklıkent ve diğer Fethiye çevresinde gezilecek yerleri ve enfes koylarını gezip, yamaç paraşütü ve dalış turlarına katılıyorsunuz. Yaz dönemi kaçacak delik arayanlara tavsiyem.
6. Darboğaz Koyu
Darboğaz Koyu, Kayaköy çevresinde denize girilecek yerlerden birisi. Bir yere kadar araba götürüyor, sonra aşağı yürüyorsun. Gemiler koyundan sonraki koy. Orman içerisinde 20-30 dk yürüyerek gidiliyor. Yolunuzu karıştırmayın diye kırmızı boyayla kayalara ok çizilmiş.
Akdenize uzayan kireçtaşından oluşan kayalık bir yarımadada, sığ denizin keyfini çıkarıyorsunuz. Carettaların barınma merkezi, turkuaz renkli suya sahip güzel bir koy. Sessiz ve sakin, ancak arada gelip demirleyen teknelere şahit olabilirsiniz. Akşamüstü tekneler gittikten sonra daha sakin.
Ateş yakmak, mangal yapmak ve çadır kurmak yasak. Kendini bilmez insanımızın bıraktığı çöp ve yiyecek artıkları insanın keyfini kaçırıyor. Arılar da rahatsız edici olabiliyor. Aşağıda herhangi bir işletme yok; yiyecek ve içeceğinizi yanınıza alın. Ölüdeniz’den tekneyle de gidiliyor.
7. Soğuksu Koyu
Soğuksu Koyu, Kayaköy’e yürüyüş mesafesinde deniz keyfi için gidebileceğiniz bir koy. Karadan ulaşımı sadece yürüyerek mümkün. Kayaköy Yukarı kilisenin hemen arkasından 40 dakikalık bir yürüyüşle gidiliyor. Doğa yürüyüşüne çok alışkın değilseniz günübirlik tekne turları uğruyor.
Bir soğuk su kaynağı olduğundan denizi akvaryum kadar berrak ama su tabi buz gibi. Denizin altından ve mağaradan kaynayan sudan dolayı deniz suyunun sıcaklığı 10 derece civarında. Sıcak güneşin altında serin suda yüzmek keyifli tabi. Mağaraya doğru yaklaştıkça su soğuyor.
Çakıllı bir plaja sahip, yosun tutmuş kakayalık alanlar kaygan olabiliyor. Yanınızda deniz ayakkabısı olması iyi fikir. Tesis olmadığından su ve yiyeceklerinizi beraberinizde götürmenizde fayda var. Kötü yanı günübirlik teknelerin bangır bangır müziklerlerine maruz kalıyorsunuz. Ege’nin birçok koyunda acı bir gerçeği.
8. Afkule Manastırı
Afkule Manastırı, Hagios Elefterios adındaki bir keşiş tarafından asırlar önce 10 metrekarelik kayayı oymasıyla inşa edilmiş. Kayaköy’e 3 km mesafede, denizin hemen kıyısında duvar gibi yükselen dik yamaca kurulu. Sümela Manastırı‘nın küçük bir minyatürü gibi. Keşişin ömrünün sonuna kadar burada inzivaya çekilip çile çektiği söyleniyor.
Anayoldan sonrası sapılan çam ormanları arasındaki 1 kilometrelik patikadan yürüyerek manastıra ulaşılıyor. Manastırın bulunduğu noktanın yeşil ve maviye hakim manzarası şahane. İblis Burnu, Kurdoğlu Burnu, hatta açık havada Rodos Adası görülebiliyor. Atçı Nadiri bulup, at kiralayarak buraya gidebilirsiniz.
9. Likya Yolu
Likya Yolu, sadece ülkemizin değil dünyanın da en etkileyici yürüyüş rotalarından biri. Kayaköy aktiviteleri arasına almanızı tavsiye ederim. Fethiye-Antalya arası yaklaşık 535 km uzayan yolun başlangıç kısmı Fethiye’de. Kayaköy’den çıkıp Ölüdeniz’e yürüyorsun 1,5-2 saat sürüyor.
Ege’de görebileceğiniz en nefis manzaraların bazılarına sahip. Fotoğraf makinesi, güneş gözlüğü ve başınızı güneşten koruyacak bir şapka şart. Likya Yolunun sonundaki manzaraya özellikle şahane. Oradan aşağı Ölüdeniz Lagününe iniyorsunuz. İster orada yüzersiniz ya da milli park alanına ücret ödeyip girersiniz.
10. Kayaköy Jungle Camping
Kayaköy Jungle Camping, Kayaköy’de nerede kalınır diye soranlara bir konaklama tavsiyem. Kayaköy evleri manzarasına sahip yeşillikler içinde derli toplu, geniş alana sahip güzel bir kamp alanı. Kendi çadırınız varsa günlük kişi başı 45 TL. Kamp alanının çadırlarını kiralayacaksanız kişi başı 60 TL.
Kalabileceğiniz bungalowlar da var, oda fiyatı 200 TL. Sabahları kuş cıvıltıları ile uyanıyorsunuz. Ortak duş ve tuvaletler çok temiz. Yine ortak kullanılan oldukça büyük bir mutfak, buzdolapları ve küçük bir barı var. Elektrik ortak alanlarda var. Sıcak su sürekli mevcut.
ALINTI
Rumlar, öylesine yıkılmaz, zamana dayanan bir köy yapmışlar ki harap haliyle bile bugün göz kamaştırıyor. Yamaca serpilmiş yüzlerce yıkık taş evden oluşan hayalet köyün mimarisi, dar sokakları, kiliseleri ve doğası şahane. ‘Hayalet köy’ olarak anılan köy bugün birbiri ardına açılan mekanlarla eski parlak günlerine dönmeye başladı.
Kayaköy‘ün hikayesi çok hüzünlü. Bir zamanlar barış içinde birlikte yaşamın simgesi, şimdilerde ‘hayalet köy’ olarak anılacak ebedi bir sessizliğine bürünmüş. Oysa mübadele öncesi zengin bir yaşamın sürdüğü, 1912’de 6500 kişilik nüfusa sahip köydü.
Evliya Çelebi Seyahatnamesinde de Levissi adıyla geçen köy, kiliseleri, eczanesi, hastane ve hekimleri, iki okulu, postanesi ve zanaat atölyeleri ile yörenin hem sosyal hem de ticari merkeziydi. Çiftçilik yapan Müslüman Türkler ovada, zanaatkâr ve tüccar Ortodoks Rumlar yukarıda yaşıyordu yamaçtaki evlerde yaşıyordu.
Ekilir dikilir araziye değil tepenin dik yamacını boydan boya kaplayan yaklaşık 7 yüz 60 ev birbirinin manzarasını kapatmayacak şekilde dizili. Çam, nar ve incir ağaçları arasında evler doğal taş kullanılarak yapılmış, duvarları 60 cm kalınlığında. Evlerin en genişi 50 metrekare olan evlerin çatılarında biriken yağmur suyu sarnıçlarda biriktirilirdi.
Öyle bir köydü ki Ege’nin en güçlü gazetesini çıkarıyordu. Ölüdeniz’deki kiliselere ulaşmak için gemilerin yanaştığı bir limanı dahi vardı. Birbirinin güneşini kesmeyen taş evleri, kiliseleri, muhteşem manzarası ile capcanlı bir köydü burası. Bugün ise bir hayalet köye dönüşmüş.
Türkiye ile Yunanistan arasında 1923’te imzalanan ve adına ‘mübadele’ denen zalimlik, köyün hüzünlü hikayesinin baş nedeni. İnsanların yerlerinden yurtlarından koparılmasınının ardından geride kalanın neye dönüştüğünü yeryüzünde anlatabilecek en çarpıcı yerlerden biri olsa gerek.
Mübadele sonrası Gayrimüslimler gönderiliyor, yerlerine Türkleri getirtiliyor. Levissi’deki Müslüman komşuları, Rumların gönderilmemesi için hükümete dilekçe bile göndermiş ama işe yaramamış. 6500 Rum, tekrar geri döneceğinden emin, eşyalarını Türk komşularına teslim edip, 8 km’lik liman yolunu ellerinde bavulları ile yürümüşler.
Yerinden yurdundan koparılan Levissi köylüleri, Atina’nın 40 km kuzeydoğusunda, adına ‘Nea Makri’ denilen bir bölgeye yerleştirilmiş. Yerlerine Selanik ve çevresinden getirtilen yaklaşık 200 Türk yerleştirilmiş. Gelen Türkler, su sıkıntısın olan altı ahır, üstü tek göz oda olan evlerin yaşam koşullarına uyum sağlayamamış.
Birkaç aile dışında tamamı aldıkları evleri, devlete geri verip, yavaş yavaş ovaya inmişler veya başka kentlere göç etmişler. Hüzünlü bir terk edilmişle Levissi, sokaklarında çocuk seslerinin duyulmadığı derin bir sessizliğe bürünmüş. Sakinsiz ve sahipsiz olarak eskimeye bırakılmış.
Mübadeleden 5 yıl sonra ‘gömü efsanesi’ dilden dile yayılmış. Bölgeye gelen hazine arayıcıları köyü yağmalamış. 1957’deki bir deprem köydeki evlerin büyük bir bölümüne hasar vererek köye son darbeyi vurmuş. Yapıların çoğu hasar görmüş. Vadinin alt kısımlarındaki evler, Levissi evlerinin kapı pencereleri, taşlarıyla tamir edilmiş.
Levissi evleri iyice harap olmuş. Kısa bir süre içerisinde kimsenin yaşamadığı, yıkık-dökük, terk edilmiş bir köye dönüşmüş. Şu anda orası ebedi bir sessizliğine bürünmüş, uzun bir süredir boş.
Kayaköy‘deki evlerin yaklaşık 50 tanesi özel mülkiyet, kalanlar devletin malı. Kültür ve Turizm Bakanlığının ‘müze köy’ statüsü ile vahşi yapılaşma tehdidinden korunuyor. Köye bilet ücreti ödeyerek giriliyor. Köyün önünde uzanan düzlükte ise köylüleri yeni bir yaşam alanı oluşturmuş.
Rum nüfusun yüzyıllarca tarım alanı olarak kullandıkları alan günümüzde Kayaköy’ün en canlı noktası. Burası köy meydanına ev sahipliği yapıyor. Köy ve çevresinde açılan butik oteller, restoran ve kafelerin yanı sıra Sanat Kampı bu bölgeye serpilmiş.
Köylüler gelip giden yerli ve yabancı turistleri gerçekten çok güzel ağırlıyorlar. Yaz aylarında yapılan fotoğraf ve sanat atölyeleri, köyü tekrar eski canlı günlerine dönüşü için fırsat.
Kayaköy Gezilecek Yerler
Kayaköy’de, eğitimin Rumca verildiği yıllardan kalma iki okul yer alıyor. Kızlar ve erkeklerin ayrı eğitim aldığı Kayaköy’de Kızlar Mektebi, Turabi Çeşmesinin hemen üzerinde yer alıyor. Erkekler Mektebi ise Yukarı Kilisenin kuzeybatısındaki tepenin zirvesinde yer alıyor. Otlarla kaplı patikalardan geçip kırılmış taş basamakları tırmanarak ulaşıyorsunuz.
Levissililer günlük ibadet ihtiyacını karşılamak için evlerin arasında çok sayıda şapel yapılmışlar. Üzeri kubbeli tek kapısı bulunan dikdörtgen yapı görürseniz oranın şapel olduğu aklınıza gelsin. Kayaköy’ün dar sokaklarından şapelin bulunduğu tepeye çıktığınızda köyün tüm dokusu bir bütün olarak ayaklarınızın altına seriliyor.
Köyün güneyindeki sırtta, Batı Şapelin yaklaşık 100 metre batısında da yel değirmeni yer alıyor. Denizden gelen rüzgarlara açık. Diğer yel değirmeni de köyün güneybatısında Değirmentepenin zirvesinde yer alıyor. Yuvarlak planlı yel değirmenlerinden günümüze sadece beden duvarları ulaşmış.
Köy girişinden yaklaşık 45 dakikalık zorlu bir tırmanışın ardından yamacın diğer tarafına geçerseniz, Ölüdeniz kıyılarını ve göz alabildiğine uzanan Akdeniz’in şahane manzarasını görüyorsunuz.
1. Aşağı Kilise
Aşağı Kilise (Panayia Pirgiotissa), taş işçiliği, alçı kabartma ve fresk süslemeleri bakımından önemli mimari örnekler arasında sayılıyor. 1960’lı yıllara kadar camii olarak kullanıldığından günümüze daha iyi korunarak ulaşmış. Kayaköy’ün batısında yer alıyor.
Çevresi yüksek duvarlarla çevrili, ziyarete kapalı olsa da kubbeli tavanı ve kemerli avlusu hem zamanın hem de yağmacıların acımasız izlerini taşıyor. Kilise tabanı çakıl taşlarından yapılmış mozaiklerle kaplı. Duvarlarındaki freskler solmuş.
2. Yukarı Kilise
Yukarı Kilise (Taksiyarhis Kilisesi), köyün tam ortasında, her yere hâkim tepeye kondurulmuş. Yüksek duvarlarla çevrili kilise, dışta kalın pembe bir sıvanmış. Kapı ve pencere çerçeveleri mermerle kaplı.
Avlunun zemini siyah-beyaz çakıl taşlarıyla geometrik desenle süslenmiş. Köyün Rum kadınları kilisenin tabanındaki ve avlusundaki taşları eteklerinde denizden taşıyarak buraya getirmiş. Yıllar sonra ziyarete gelen köylüler kilisenin bahçesindeki taşların yerinden söküldüğünü görünce çok hayıflanmışlar.
3. Kayaköy Kaya Mezarları
Kayaköy Kaya Mezarları, antik Likya uygarlığına ait. MÖ 4. yüzyıla ait 3 adet lahit mezar ile üzerindeki Likya dönemine ait yazıların bulunduğu 3 adet kaya mezarları, yörede antik çağdan günümüze ulaşan en eski kalıntılar. herhangi bir koruma yok ve giriş ücreti yok. Ben oradayken keçiler aralarında otluyordu.
4. Gemiler Adası
Gemiler Adası, Fethiye’den Kayaköy’e geldikten sonra, batıya doğru uzayan aynı yolu takip ederseniz ulaşılan küçük koyun karşısında yer alan, 5. yüzyılda önemli bir dini merkez olmuş bir ada. Aya Nikola adası olarak adlandırılan ada, Arap akınlarıyla 7. yüzyılda yakılıp, yıkılmış.
Orta çağda önemli bir yerleşim olan adada büyük ölçüde yıkılmış 4 kilise ile birçok şapel ve iki kilise arasında uzanan kısmen yıkılmış tünel kalıntısı var. Günümüzde yerli ve yabancı yatçıların uğrak yeri. Gemiler Koyu’ndan küçük motorlara adaya geçiliyor, ada çok yakın zaten.
Zorlasanız yüzerek de gidilir ama çok yorucu olabilir. Sahilde kano ya da deniz bisikleti kiralayarak da gidebilirsiniz. Akşam 6 dan sonra en keyfili zamanları. Adanın tepesinden güneşin batışını tam karşından seyrediyorsun. Güneş battıktan sonra hava kararmadan aşağıya inin.
5. Kayaköy Sanat Kampı
Kayaköy Sanat Kampı, atölye çalışmaları, gezi programları ve her saniyenizi dolduran aktiviteleriyle ayrılırken insanın bir parçasını bıraktığı yer. Büyük şehir stresinden uzaklaşmak isteyenler burada fotoğraf, seramik, kısa film, resim, ebru ve ahşap oyma gibi 10 küsur atölyesi ile kendini geliştirebileceği, yeni arkadaşlar edinip aynı zamanda tatil yaptığı bir kamp.
Pazar gelip cumartesi çıktığınız bir kamp. Tamamen organik yetiştirilen sebzelerle pişirilen yemekler yiyip, atölye çalışmaları sonrası kalan zamanda Ölüdeniz, Gemiler Koyu, Kelebekler Vadisi, Saklıkent ve diğer Fethiye çevresinde gezilecek yerleri ve enfes koylarını gezip, yamaç paraşütü ve dalış turlarına katılıyorsunuz. Yaz dönemi kaçacak delik arayanlara tavsiyem.
6. Darboğaz Koyu
Darboğaz Koyu, Kayaköy çevresinde denize girilecek yerlerden birisi. Bir yere kadar araba götürüyor, sonra aşağı yürüyorsun. Gemiler koyundan sonraki koy. Orman içerisinde 20-30 dk yürüyerek gidiliyor. Yolunuzu karıştırmayın diye kırmızı boyayla kayalara ok çizilmiş.
Akdenize uzayan kireçtaşından oluşan kayalık bir yarımadada, sığ denizin keyfini çıkarıyorsunuz. Carettaların barınma merkezi, turkuaz renkli suya sahip güzel bir koy. Sessiz ve sakin, ancak arada gelip demirleyen teknelere şahit olabilirsiniz. Akşamüstü tekneler gittikten sonra daha sakin.
Ateş yakmak, mangal yapmak ve çadır kurmak yasak. Kendini bilmez insanımızın bıraktığı çöp ve yiyecek artıkları insanın keyfini kaçırıyor. Arılar da rahatsız edici olabiliyor. Aşağıda herhangi bir işletme yok; yiyecek ve içeceğinizi yanınıza alın. Ölüdeniz’den tekneyle de gidiliyor.
7. Soğuksu Koyu
Soğuksu Koyu, Kayaköy’e yürüyüş mesafesinde deniz keyfi için gidebileceğiniz bir koy. Karadan ulaşımı sadece yürüyerek mümkün. Kayaköy Yukarı kilisenin hemen arkasından 40 dakikalık bir yürüyüşle gidiliyor. Doğa yürüyüşüne çok alışkın değilseniz günübirlik tekne turları uğruyor.
Bir soğuk su kaynağı olduğundan denizi akvaryum kadar berrak ama su tabi buz gibi. Denizin altından ve mağaradan kaynayan sudan dolayı deniz suyunun sıcaklığı 10 derece civarında. Sıcak güneşin altında serin suda yüzmek keyifli tabi. Mağaraya doğru yaklaştıkça su soğuyor.
Çakıllı bir plaja sahip, yosun tutmuş kakayalık alanlar kaygan olabiliyor. Yanınızda deniz ayakkabısı olması iyi fikir. Tesis olmadığından su ve yiyeceklerinizi beraberinizde götürmenizde fayda var. Kötü yanı günübirlik teknelerin bangır bangır müziklerlerine maruz kalıyorsunuz. Ege’nin birçok koyunda acı bir gerçeği.
8. Afkule Manastırı
Afkule Manastırı, Hagios Elefterios adındaki bir keşiş tarafından asırlar önce 10 metrekarelik kayayı oymasıyla inşa edilmiş. Kayaköy’e 3 km mesafede, denizin hemen kıyısında duvar gibi yükselen dik yamaca kurulu. Sümela Manastırı‘nın küçük bir minyatürü gibi. Keşişin ömrünün sonuna kadar burada inzivaya çekilip çile çektiği söyleniyor.
Anayoldan sonrası sapılan çam ormanları arasındaki 1 kilometrelik patikadan yürüyerek manastıra ulaşılıyor. Manastırın bulunduğu noktanın yeşil ve maviye hakim manzarası şahane. İblis Burnu, Kurdoğlu Burnu, hatta açık havada Rodos Adası görülebiliyor. Atçı Nadiri bulup, at kiralayarak buraya gidebilirsiniz.
9. Likya Yolu
Likya Yolu, sadece ülkemizin değil dünyanın da en etkileyici yürüyüş rotalarından biri. Kayaköy aktiviteleri arasına almanızı tavsiye ederim. Fethiye-Antalya arası yaklaşık 535 km uzayan yolun başlangıç kısmı Fethiye’de. Kayaköy’den çıkıp Ölüdeniz’e yürüyorsun 1,5-2 saat sürüyor.
Ege’de görebileceğiniz en nefis manzaraların bazılarına sahip. Fotoğraf makinesi, güneş gözlüğü ve başınızı güneşten koruyacak bir şapka şart. Likya Yolunun sonundaki manzaraya özellikle şahane. Oradan aşağı Ölüdeniz Lagününe iniyorsunuz. İster orada yüzersiniz ya da milli park alanına ücret ödeyip girersiniz.
10. Kayaköy Jungle Camping
Kayaköy Jungle Camping, Kayaköy’de nerede kalınır diye soranlara bir konaklama tavsiyem. Kayaköy evleri manzarasına sahip yeşillikler içinde derli toplu, geniş alana sahip güzel bir kamp alanı. Kendi çadırınız varsa günlük kişi başı 45 TL. Kamp alanının çadırlarını kiralayacaksanız kişi başı 60 TL.
Kalabileceğiniz bungalowlar da var, oda fiyatı 200 TL. Sabahları kuş cıvıltıları ile uyanıyorsunuz. Ortak duş ve tuvaletler çok temiz. Yine ortak kullanılan oldukça büyük bir mutfak, buzdolapları ve küçük bir barı var. Elektrik ortak alanlarda var. Sıcak su sürekli mevcut.
ALINTI