Haber bence şu sevgili dostlar:
Danıştay 10. Dairesi, kamuoyunda İstanbul Sözleşmesi olarak bilinen "Kadına Yönelik Şiddet ve Aile İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye Dair Avrupa Konseyi Sözleşmesi"nin feshine ilişkin 20 Mart 2021 tarihli Cumhurbaşkanı Kararının iptal istemini “oy çokluğu” ile reddetmiş.
“Oy çokluğu” dikkat ediniz!
“Oy çokluğu…” ile, üstelik de bir “kadın hakim”in “kritik” sayılan imzasıyla alınan kararda, "sözleşmenin parlamento yerine Cumhurbaşkanı tarafından feshedilmesinde yetkide ve usulde kanuna aykırılık bulunmamaktadır” denilmiş.
Yani koskoca parlamento (şu anda 101’i kadın olmak üzere!!! 581 milletvekili bulunmakta) “bir kişi” karşısında azınlık kabul edilmiş oluyor… Tamam, 581 sayısı 1’den büyüktür ama o 1 kişi Cumhurbaşkanı olunca iş değişiyor.
Peki neden böyle oluyor?
Söyleyeyim… Eskiden bir atasözümüz vardı, “Bir elin nesi var, iki elin sesi var” diye. Biz o sözü unuttuk da ondan.
Kısa süre önce yaşananları bir anımsayalım:
Kamuoyundaki adıyla, Aile İçi Şiddetin Önlenmesine Dair sözleşme, 20 Mart 2021 tarihinde Cumhurbaşkanlığı kararnamesi ile fesh edilmişti.
Zaten İstanbul Sözleşmesinden çıkılacağı, bu konuda geri adım atılacağı haberleri birbirini izliyordu. İşte o günlerde ben de “ateş olsam da cürmüm kadar yer yaksam” deyip, şöyle bir çağrıda bulunmuştum (
“Beyefendiler, cehaletten ve bilmediğini bilmemekten, danışmamaktan kaynaklanan bütün başarısızlıklarına, antidemokratik, despot tutumlarına, adaleti, eşitliği yerle bir eden yaklaşımlarına, artık çuvala sığmayan yolsuzluk, nepotizm mızraklarına, rağmen, yerlerinde kalabilmek uğruna herşeyi deniyorlar ya...
Şimdi de, çoktan “halının altına süpürülmüş” politikacılarla birer birer görüşüp, “İstanbul Sözleşmesini kaldıracağız” sözleri veriyorlarmış...
-Neydi İstanbul sözleşmesi? (*)
11 Mayıs 2011'de İstanbul'da imzaya açıldığı için 'İstanbul Sözleşmesi' ismiyle anılan Kadınlara Yönelik Şiddet ve Aile İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye İlişkin bir Avrupa Konseyi Sözleşmesiydi... Bunu ilk imzalayan ve onaylayan ülke, Türkiye olmuştu...
-E, ne oldu da şimdi geri adım atılıyor?
-Efendim o sözleşmede aileyi bir arada tutmayı hedefleyen esasları zedeleyecek (!) bir takım hükümler varmış... LGBT’liler kastediliyor yani (eşcinsellerin haklarını koruyanlar)...
-Peki, İstanbul’a ihanet ettiniz, FETÖ sizi aldattı da!!! İstanbul Sözleşmesini de size zorla mı imzalattılar? Gazozunuza ilaç mı koydular yoksa?
Yalan, bütün söylemleri yalan... Tek amaçları var, Türkiye’yi geriye götürmek, özgürlükleri kısıtlamak, ifade serbestisini kaldırmak, kadınları eve kapatmak, kısaca Türkiye Cumhuriyetini bir ortaçağ kabilesine dönüştürmek, halkını ümmetleştirmek...
Bunu görmemek için kör olmak lazım... Sevgili kadınlar ve Cumhuriyetimizin paydaşı olan erkekler... Bu ortaçağ zihniyetine hep birlikte karşı çıkalım, “siyah beyaz, cici cici, hanım hanımcık resimler” paylaşmakla bu işi çözemeyiz, siyasi partileri, üniversiteleri, sivil toplum örgütlerini, sendikaları, dernekleri, sanatçıları, gazetecileri, yazarları hep birlikte hareket etmeye, bu gerici zihniyetle topyekün mücadeleye çağıralım...
-ALOOOO NEREDESİNİZ HEPİNİZ? SES VERİNNN...
Demiştik ama…
İnanır mısınız? Bu çağrımıza tek bir ses gelmedi! Hadi beni bırakın, milyonlarca kadın bu hakkın bir anda gasp edilmesine nasıl tepkisiz kalabildi?
Ezilmek bize reva mı?
(*)
(**)
Danıştay 10. Dairesi, kamuoyunda İstanbul Sözleşmesi olarak bilinen "Kadına Yönelik Şiddet ve Aile İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye Dair Avrupa Konseyi Sözleşmesi"nin feshine ilişkin 20 Mart 2021 tarihli Cumhurbaşkanı Kararının iptal istemini “oy çokluğu” ile reddetmiş.
“Oy çokluğu” dikkat ediniz!
“Oy çokluğu…” ile, üstelik de bir “kadın hakim”in “kritik” sayılan imzasıyla alınan kararda, "sözleşmenin parlamento yerine Cumhurbaşkanı tarafından feshedilmesinde yetkide ve usulde kanuna aykırılık bulunmamaktadır” denilmiş.
Yani koskoca parlamento (şu anda 101’i kadın olmak üzere!!! 581 milletvekili bulunmakta) “bir kişi” karşısında azınlık kabul edilmiş oluyor… Tamam, 581 sayısı 1’den büyüktür ama o 1 kişi Cumhurbaşkanı olunca iş değişiyor.
Peki neden böyle oluyor?
Söyleyeyim… Eskiden bir atasözümüz vardı, “Bir elin nesi var, iki elin sesi var” diye. Biz o sözü unuttuk da ondan.
Kısa süre önce yaşananları bir anımsayalım:
Kamuoyundaki adıyla, Aile İçi Şiddetin Önlenmesine Dair sözleşme, 20 Mart 2021 tarihinde Cumhurbaşkanlığı kararnamesi ile fesh edilmişti.
Zaten İstanbul Sözleşmesinden çıkılacağı, bu konuda geri adım atılacağı haberleri birbirini izliyordu. İşte o günlerde ben de “ateş olsam da cürmüm kadar yer yaksam” deyip, şöyle bir çağrıda bulunmuştum (
Ziyaretçiler için gizlenmiş link, görmek için lütfen üye olunuz.
Giriş yap veya üye ol.
):“Beyefendiler, cehaletten ve bilmediğini bilmemekten, danışmamaktan kaynaklanan bütün başarısızlıklarına, antidemokratik, despot tutumlarına, adaleti, eşitliği yerle bir eden yaklaşımlarına, artık çuvala sığmayan yolsuzluk, nepotizm mızraklarına, rağmen, yerlerinde kalabilmek uğruna herşeyi deniyorlar ya...
Şimdi de, çoktan “halının altına süpürülmüş” politikacılarla birer birer görüşüp, “İstanbul Sözleşmesini kaldıracağız” sözleri veriyorlarmış...
-Neydi İstanbul sözleşmesi? (*)
11 Mayıs 2011'de İstanbul'da imzaya açıldığı için 'İstanbul Sözleşmesi' ismiyle anılan Kadınlara Yönelik Şiddet ve Aile İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye İlişkin bir Avrupa Konseyi Sözleşmesiydi... Bunu ilk imzalayan ve onaylayan ülke, Türkiye olmuştu...
-E, ne oldu da şimdi geri adım atılıyor?
-Efendim o sözleşmede aileyi bir arada tutmayı hedefleyen esasları zedeleyecek (!) bir takım hükümler varmış... LGBT’liler kastediliyor yani (eşcinsellerin haklarını koruyanlar)...
-Peki, İstanbul’a ihanet ettiniz, FETÖ sizi aldattı da!!! İstanbul Sözleşmesini de size zorla mı imzalattılar? Gazozunuza ilaç mı koydular yoksa?
Yalan, bütün söylemleri yalan... Tek amaçları var, Türkiye’yi geriye götürmek, özgürlükleri kısıtlamak, ifade serbestisini kaldırmak, kadınları eve kapatmak, kısaca Türkiye Cumhuriyetini bir ortaçağ kabilesine dönüştürmek, halkını ümmetleştirmek...
Bunu görmemek için kör olmak lazım... Sevgili kadınlar ve Cumhuriyetimizin paydaşı olan erkekler... Bu ortaçağ zihniyetine hep birlikte karşı çıkalım, “siyah beyaz, cici cici, hanım hanımcık resimler” paylaşmakla bu işi çözemeyiz, siyasi partileri, üniversiteleri, sivil toplum örgütlerini, sendikaları, dernekleri, sanatçıları, gazetecileri, yazarları hep birlikte hareket etmeye, bu gerici zihniyetle topyekün mücadeleye çağıralım...
-ALOOOO NEREDESİNİZ HEPİNİZ? SES VERİNNN...
Demiştik ama…
İnanır mısınız? Bu çağrımıza tek bir ses gelmedi! Hadi beni bırakın, milyonlarca kadın bu hakkın bir anda gasp edilmesine nasıl tepkisiz kalabildi?
Ezilmek bize reva mı?
(*)
Ziyaretçiler için gizlenmiş link, görmek için lütfen üye olunuz.
Giriş yap veya üye ol.
(**)
Ziyaretçiler için gizlenmiş link, görmek için lütfen üye olunuz.
Giriş yap veya üye ol.