Görevinden işinden kendi isteği ile ayrılmak anlamına gelen istifa müessesesi bizim gibi toplumlarda genel olarak pek çalışmaz. Bizde genel olarak daha iyi bir iş için sahip olunan işten ayrılmak için kullanılan bir müessesedir. Ancak ruhu gereği bir mesuliyet şuuruna da işaret eder. Türkiye’de bu mesuliyet sebepli istifalar en çok futbol takımlarındaki teknik direktörlerde görülür.
Neden böyledir diye düşündüğümüzde “takım tutar gibi” şeklinde fiilimize yerleşmiş ve siyasete de uyarlanmış olan ifadeyi çok da doğru kullanmadığımızı görürüz. Taraftar takım tutar, takımı yönetenleri sadece başarılı iken tutar. Başarısız olduklarında da onlara baskı yapar ve statlar istifa sesleri ile çınlar.
Oysa siyasette partileri tutar, o partileri yönetenler başarılı olsa da olmasa da, partisinin başında kalır. Partililer partilerinin yönetiminden memnun olmasa da herhangi bir baskı uygulama şansı yoktur. Futbolla benzer olan durum başarı kriterinin rakibi yenmek olmasıdır ne yazık ki. Oysa tarafı tutulması gereken aslında devlet ve millettir. Başarı kriteri de devletin doğru idare edilebilmesi ve milletin menfaatine olan şeylerin yapılması olmalıdır.
Bu konularda başarısız olana halk istifa et diyebilmelidir ki kendi menfaatini düşündüğü kesin olsun.
Ama aslında buna da gerek kalmadan çalışabilen istifa müessesi en ideal olanı. Yani kişinin mesuliyet şuuru ile kendi kararıyla baş vuracağı bir müessese olması, “Yapamadım, yanlış yaptım, eksik yaptım” diyerek istifa edebilmesi.
Bunun ise ön koşulu mesuliyeti başkasında aramaktan vaz geçmek de yatıyor. Görev tanımları içinde üzerine düşen bir şeyde eksiklik olan birinin bu eksikliği dışarıdan sebeplere bağlaması da aslında o sebeplerle gerektiği gibi baş edemediği anlamına gelir.
Her olağan dışı durumda fark ettiğimiz ama olağan şartlarda da farklı olmayan bir gerçeklik bu. Türkiye bir bahaneler ülkesi. Bu bahaneleri hep birlikte üretip kullanıyor olmamız ise “Böyle gelmiş böyle gider” inancı.
Aksine bir şeyler yapmak mümkün görünmüyor. Dürüst olalım; mesela devamlı yaşadığımız bugün de tekrar eden deprem felaketleriyle ilgili bugün sahip olduğumuz kararlılık 3 ay sonra da olacak mı bizde. Ya da deprem mevzuatını tam olarak uygulayacak bir iktidarın bir daha seçilme şansı var mı sizce?
Aslında tek kurtuluş yolumuz da bu ikinci bir kez seçilme amacında olmayan bir siyasi iktidar yani. Her şeyi baştan alacak, popülist taleplerin hepsine kulak tıkayacak, seçmenlerine hiçbir şekilde avantaj sağlamayacak. Her türlü kurumu çok kesin kurallarla yeniden yapılandıracak, istisnalar üzerinden devlet yönetmeye kalkmayacak bir iktidar. 5 yıl boyunca kimsenin ama kimsenin menfaatlenmesine göz yummayacak, 5 yıl boyunca sıkıntı çekilmesinden endişe etmeyecek bir iktidar. Söylediğim gibi bir daha seçilemeyecek bir iktidar olacak muhtemelen ama uzun yıllar sonra çok dua alacağı da kesin olacak bir iktidar.
İşte o istifa müessesi de bu bahsettiğim mantığın oluşması için çok önemli. Bugün binlerce insanımızı kaybettiğimiz, yüzbinlerce insanımızın mağdur olduğu çok büyük bir felaket yaşadık. Bilinen fay hatları üzerinde beklenenden daha büyük bir felaket olsa da mesela imar affı gibi popülist politikaların da bilinen fay hatları üzerinde uygulandığı da bir gerçek. Belediyelerin kontrol firmalarının, hükümetin yıkılan binalar konusunda çeşitli seviyelerde mesuliyetlerinin olduğu da bir gerçek. Ama biz istifayı bu tip durumlarda bir erdem olarak tanımlayacak bir hale geldik ne yazık ki.
Bütün bu girizgahtan sonra da sadede gelelim o zaman. Evet istifa tek taraflı ve içinde mesuliyet şuuru barındırması gereken bir müessese. Evet biz bu olması gereken durumu bir erdem olarak tanımlama noktasına gelecek kadar mesuliyet şuurundan uzaklaşmış bir toplumuz. O zaman şimdi bir başka soruya geçelim; bugün hükümetten beklenen istifalardan önce muhalefet kendi belediye başkanlarını istifa ettirse bunun nasıl bir sonucu olur acaba?
Bu içeriğin kaynağı Muhalif haber sitesidir.
Neden böyledir diye düşündüğümüzde “takım tutar gibi” şeklinde fiilimize yerleşmiş ve siyasete de uyarlanmış olan ifadeyi çok da doğru kullanmadığımızı görürüz. Taraftar takım tutar, takımı yönetenleri sadece başarılı iken tutar. Başarısız olduklarında da onlara baskı yapar ve statlar istifa sesleri ile çınlar.
Oysa siyasette partileri tutar, o partileri yönetenler başarılı olsa da olmasa da, partisinin başında kalır. Partililer partilerinin yönetiminden memnun olmasa da herhangi bir baskı uygulama şansı yoktur. Futbolla benzer olan durum başarı kriterinin rakibi yenmek olmasıdır ne yazık ki. Oysa tarafı tutulması gereken aslında devlet ve millettir. Başarı kriteri de devletin doğru idare edilebilmesi ve milletin menfaatine olan şeylerin yapılması olmalıdır.
Bu konularda başarısız olana halk istifa et diyebilmelidir ki kendi menfaatini düşündüğü kesin olsun.
Ama aslında buna da gerek kalmadan çalışabilen istifa müessesi en ideal olanı. Yani kişinin mesuliyet şuuru ile kendi kararıyla baş vuracağı bir müessese olması, “Yapamadım, yanlış yaptım, eksik yaptım” diyerek istifa edebilmesi.
Bunun ise ön koşulu mesuliyeti başkasında aramaktan vaz geçmek de yatıyor. Görev tanımları içinde üzerine düşen bir şeyde eksiklik olan birinin bu eksikliği dışarıdan sebeplere bağlaması da aslında o sebeplerle gerektiği gibi baş edemediği anlamına gelir.
Her olağan dışı durumda fark ettiğimiz ama olağan şartlarda da farklı olmayan bir gerçeklik bu. Türkiye bir bahaneler ülkesi. Bu bahaneleri hep birlikte üretip kullanıyor olmamız ise “Böyle gelmiş böyle gider” inancı.
Aksine bir şeyler yapmak mümkün görünmüyor. Dürüst olalım; mesela devamlı yaşadığımız bugün de tekrar eden deprem felaketleriyle ilgili bugün sahip olduğumuz kararlılık 3 ay sonra da olacak mı bizde. Ya da deprem mevzuatını tam olarak uygulayacak bir iktidarın bir daha seçilme şansı var mı sizce?
Aslında tek kurtuluş yolumuz da bu ikinci bir kez seçilme amacında olmayan bir siyasi iktidar yani. Her şeyi baştan alacak, popülist taleplerin hepsine kulak tıkayacak, seçmenlerine hiçbir şekilde avantaj sağlamayacak. Her türlü kurumu çok kesin kurallarla yeniden yapılandıracak, istisnalar üzerinden devlet yönetmeye kalkmayacak bir iktidar. 5 yıl boyunca kimsenin ama kimsenin menfaatlenmesine göz yummayacak, 5 yıl boyunca sıkıntı çekilmesinden endişe etmeyecek bir iktidar. Söylediğim gibi bir daha seçilemeyecek bir iktidar olacak muhtemelen ama uzun yıllar sonra çok dua alacağı da kesin olacak bir iktidar.
İşte o istifa müessesi de bu bahsettiğim mantığın oluşması için çok önemli. Bugün binlerce insanımızı kaybettiğimiz, yüzbinlerce insanımızın mağdur olduğu çok büyük bir felaket yaşadık. Bilinen fay hatları üzerinde beklenenden daha büyük bir felaket olsa da mesela imar affı gibi popülist politikaların da bilinen fay hatları üzerinde uygulandığı da bir gerçek. Belediyelerin kontrol firmalarının, hükümetin yıkılan binalar konusunda çeşitli seviyelerde mesuliyetlerinin olduğu da bir gerçek. Ama biz istifayı bu tip durumlarda bir erdem olarak tanımlayacak bir hale geldik ne yazık ki.
Bütün bu girizgahtan sonra da sadede gelelim o zaman. Evet istifa tek taraflı ve içinde mesuliyet şuuru barındırması gereken bir müessese. Evet biz bu olması gereken durumu bir erdem olarak tanımlama noktasına gelecek kadar mesuliyet şuurundan uzaklaşmış bir toplumuz. O zaman şimdi bir başka soruya geçelim; bugün hükümetten beklenen istifalardan önce muhalefet kendi belediye başkanlarını istifa ettirse bunun nasıl bir sonucu olur acaba?
Bu içeriğin kaynağı Muhalif haber sitesidir.
Ziyaretçiler için gizlenmiş link, görmek için lütfen üye olunuz.
Giriş yap veya üye ol.