Eğirdir ve çevresinin Arvaza Krallığı (M.Ö.2000-1200) döneminden beri meskun olduğu kayıtlardan anlaşılmaktadır. Eğirdir Gölü güney ucu merkez olmak üzere Burdur Gölü'ne kadar olan bölgeye İlkçağ'da Askania adının verildiği sanılmaktadır. Bu yöreye Luwi uygarlığı çağında Askawana, yani 'Ada Ülkesi' adı verilmiştir. Yöre, Arzava Krallığından sonra M.Ö. 1200 yıllarında Friglerin egemenliğini girmiştir. Daha sonra M.Ö. 687-547 yılları arasında Lidyalılar tarafından işgal edilmiştir. 'Eğirdir kentinin Lidya'nın son hükümdarı Kroisos (MÖ 560-MÖ 547) tarafından kurulduğu ve ilk adının da "Krozos" olduğu sanılmaktadır. Şehrin iç kalesi de Lidyalılar tarafından yaptırılmıştır. M.Ö. 540 yılında Pers İmparatorluğu tarafından işgal edilmiş, yaklaşık 200 sene Pers imparatorluğu egemenliğinde kalmış, daha sonra Seleukos egemenliği altına girmiştir. Yöre Seleukoslar tarafından M.Ö. 188 yılında Apamea (Dinar) antlaşmasıyla Romalılara bırakılmıştır. Romalılar döneminde ilçe Prostanna diye anılmıştır.
Eğirdir ve çevresi 395 tarihinde Bizans egemenliğine girilmesinden sonra Akritur olarak isimlendirilmiştir. Yörede ilk Türk yerleşiminin 1071'den birkaç yıl sonra gerçekleştiği sanılmaktadır. Anadolu Selçuklu hükümdarı III. Kılıçaslan 1204 yılında çevredeki şehirler ile birlikte, Eğirdir'i de Selçuklu egemenliği altına almıştır. Selçuklular, sayfiye yeri olarak kullandıkları Eğirdir'e doğal güzelliklerinden dolayı Cennetâbad ismini vermişlerdir. Anadolu Selçuklu Devleti yıkılınca 1280 yılında günümüz Isparta, Burdur ve Antalya illerini hakimiyetine alan Hamitoğulları Beyliği kurulmuştur. Eğirdir uzun yıllar boyunca bu beyliğe başkentlik yapmıştır. Bu süre zarfı içerisinde Eğirdir gelişmiş ve bayındır hale gelmiştir. Bu gelişmelerden dolayı Eğirdir'e "Felekâbât", Isparta'ya ise "Hamit Eli" denmeye ve farklı iki merkez olarak ele alınmaya başlanmıştır. Eğirdir'in beylik başkenti olması sebebiyle; Hamitoğulları Beyliği'nin ikinci beyi olan Dündar Bey tarafından yaptırılan "Dündar Bey Medresesi" bu beyliğin en önemli mimari eserlerindendir. Eğirdir'in merkezinde yer alan bu tarihi taş medrese günümüzde kapalı çarşı olarak kullanılmaya devam etmektedir. 1391'de Eğirdir ve yöresi Osmanlı Devleti egemenliğine girmiştir.Osmanlıların ilk egemenlik dönemi çok kısa sürmüş,Timur Ankara Savaşından sonra Anadolu'yu istilası sırasında Eğirdir'de kendisine boyun eğmeyen şehri ve halkın sığındığı Nis Adası'nı kuşatarak zapt etmiş ve bölgeyi 1402 yılında ve Karamanoğlu 2. Mehmet Bey idaresine bırakmıştır. Eğirdir, Sultan II. Murat zamanında 1423'te tam olarak Osmanlı topraklarına katılmıştır. Osmanlı egemenliği döneminde yörenin devlet sınırlarından uzak kalması savunma ihtiyacını ortadan kaldırmıştır. Bu yüzden şehrin surları onarım görmemiş, beylik dönemindeki canlı hayat sönmeye başlamıştır." Bu dönemde Eğirdir, Hamid Sancağının kazaları arasında görülmektedir.
Bu dönemde Eğirdir, Hamit ilinin kalesinde 'Hisar Erleri' bulunan,surlarla çevrili tek şehirdi.Bu surlar, 17. yüzyılda Fransız seyyah Paul Lucas'ın belirttiğine göre hala sağlamdı. Osmanlı İmparatorluğunda Hamideli Sancağı'nın merkezi olan Eğirdir, Tanzimat'tan sonra ise Konya Vilayeti Hamit Sancağına bağlı bir kaza olmuştur. Cumhuriyetin kurulmasından sonra da Eğirdir, ilçe statüsünü korumuştur. Eğirdir, Sevr Antlaşmasıyla İtilaf Devletleri tarafından bölüşülen Anadolu'da işgale uğramamış bölgelerimizden birisidir. Eğirdir halkı işgale karşı protestolara yeni bir boyut getirerek, 22 Mayıs 1915 tarihinde Yunanlara karşı Talayzade Salih Bey önderliğinde 700 kişilik bir silahlı kuvvet oluşturmuş, bu sayede Isparta Sancağında Milli Mücadele için ilk milis kuvvet kurulmuştur. İşgalci Yunan ve İtalyan kuvvetlerine karşı caydırıcı güç teşvik etmiştir. Bu milis güç, Isparta'da işgallere karşı Hafız İbrahim Demiralay önderliğinde kurulan daha sonra "Demir Alay" ismiyle anılan Kuvâ-yi Milliye birliğinin öncülü ve katılımcısı olmuştur. Böylece işgalci İtalyan kuvvetleri Antalya'dan yukarı iç kesimlere rahatça ilerleyememiştir. Yunan işgal kuvvetlerine karşı ise Denizli dolaylarında başarılı savunmalar yapılmıştır. Böylece Isparta ve Eğirdir'in işgal görmesi engellenmiştir.
tr.wikipedia.org'dan alıntıdır.
Eğirdir ve çevresi 395 tarihinde Bizans egemenliğine girilmesinden sonra Akritur olarak isimlendirilmiştir. Yörede ilk Türk yerleşiminin 1071'den birkaç yıl sonra gerçekleştiği sanılmaktadır. Anadolu Selçuklu hükümdarı III. Kılıçaslan 1204 yılında çevredeki şehirler ile birlikte, Eğirdir'i de Selçuklu egemenliği altına almıştır. Selçuklular, sayfiye yeri olarak kullandıkları Eğirdir'e doğal güzelliklerinden dolayı Cennetâbad ismini vermişlerdir. Anadolu Selçuklu Devleti yıkılınca 1280 yılında günümüz Isparta, Burdur ve Antalya illerini hakimiyetine alan Hamitoğulları Beyliği kurulmuştur. Eğirdir uzun yıllar boyunca bu beyliğe başkentlik yapmıştır. Bu süre zarfı içerisinde Eğirdir gelişmiş ve bayındır hale gelmiştir. Bu gelişmelerden dolayı Eğirdir'e "Felekâbât", Isparta'ya ise "Hamit Eli" denmeye ve farklı iki merkez olarak ele alınmaya başlanmıştır. Eğirdir'in beylik başkenti olması sebebiyle; Hamitoğulları Beyliği'nin ikinci beyi olan Dündar Bey tarafından yaptırılan "Dündar Bey Medresesi" bu beyliğin en önemli mimari eserlerindendir. Eğirdir'in merkezinde yer alan bu tarihi taş medrese günümüzde kapalı çarşı olarak kullanılmaya devam etmektedir. 1391'de Eğirdir ve yöresi Osmanlı Devleti egemenliğine girmiştir.Osmanlıların ilk egemenlik dönemi çok kısa sürmüş,Timur Ankara Savaşından sonra Anadolu'yu istilası sırasında Eğirdir'de kendisine boyun eğmeyen şehri ve halkın sığındığı Nis Adası'nı kuşatarak zapt etmiş ve bölgeyi 1402 yılında ve Karamanoğlu 2. Mehmet Bey idaresine bırakmıştır. Eğirdir, Sultan II. Murat zamanında 1423'te tam olarak Osmanlı topraklarına katılmıştır. Osmanlı egemenliği döneminde yörenin devlet sınırlarından uzak kalması savunma ihtiyacını ortadan kaldırmıştır. Bu yüzden şehrin surları onarım görmemiş, beylik dönemindeki canlı hayat sönmeye başlamıştır." Bu dönemde Eğirdir, Hamid Sancağının kazaları arasında görülmektedir.
Bu dönemde Eğirdir, Hamit ilinin kalesinde 'Hisar Erleri' bulunan,surlarla çevrili tek şehirdi.Bu surlar, 17. yüzyılda Fransız seyyah Paul Lucas'ın belirttiğine göre hala sağlamdı. Osmanlı İmparatorluğunda Hamideli Sancağı'nın merkezi olan Eğirdir, Tanzimat'tan sonra ise Konya Vilayeti Hamit Sancağına bağlı bir kaza olmuştur. Cumhuriyetin kurulmasından sonra da Eğirdir, ilçe statüsünü korumuştur. Eğirdir, Sevr Antlaşmasıyla İtilaf Devletleri tarafından bölüşülen Anadolu'da işgale uğramamış bölgelerimizden birisidir. Eğirdir halkı işgale karşı protestolara yeni bir boyut getirerek, 22 Mayıs 1915 tarihinde Yunanlara karşı Talayzade Salih Bey önderliğinde 700 kişilik bir silahlı kuvvet oluşturmuş, bu sayede Isparta Sancağında Milli Mücadele için ilk milis kuvvet kurulmuştur. İşgalci Yunan ve İtalyan kuvvetlerine karşı caydırıcı güç teşvik etmiştir. Bu milis güç, Isparta'da işgallere karşı Hafız İbrahim Demiralay önderliğinde kurulan daha sonra "Demir Alay" ismiyle anılan Kuvâ-yi Milliye birliğinin öncülü ve katılımcısı olmuştur. Böylece işgalci İtalyan kuvvetleri Antalya'dan yukarı iç kesimlere rahatça ilerleyememiştir. Yunan işgal kuvvetlerine karşı ise Denizli dolaylarında başarılı savunmalar yapılmıştır. Böylece Isparta ve Eğirdir'in işgal görmesi engellenmiştir.
tr.wikipedia.org'dan alıntıdır.