• Forumzar.COM Türkçe içerikli genel forum sitesi ve paylaşım platformu olarak eğlenceli ve interaktif bir forum deneyim sunar.

    Foruma üye olmak için BURAYA TIKLAYINIZ

İslam'ın şartlarından ve beş temelinden biri Ramazan ayında oruç tutmaktır

AcizkuL

Forum Üyesii
Katılım
23 Eyl 2022
Mesajlar
1,335
Puanları
36
Konum
Adıyaman
Cinsiyet
Erkek


İslam'ın şartlarından ve beş temelinden biri Ramazan ayında oruç tutmaktır

İslam'ın şartlarından ve beş temelinden biri Ramazan ayında oruç tutmaktır. Oruç da namaz gibi bir farz-ı ayındır. Hicret'in ikinci senesinde Medine'de farz kılınmıştır.

İslam dininin kutsal kitabı olan Kur'an'daki Bakara Suresi'nde Kur'an'ın Muhammed'e gönderilmesi Ramazan ayında başlamıştır ve bu ay içinde "oruç" tutmak müslümanlara emredilmiştir. İlgili ayet şöyledir:

"O Ramazan ayı ki, insanları irşad için, hak ile batılı ayırt eden, hidayet ve deliller halinde bulunan Kur'an onda indirildi. Onun için sizden her kim bu aya erişirse oruç tutsun. Kim de hasta veya yolculukta ise tutamadığı günler sayısınca diğer günlerde kaza etsin. Allah size kolaylık diliyor, zorluk dilemiyor. Bir de o sayıyı tamamlamanızı ve size gösterdiği doğru yol üzere kendisini yüceltmenizi istiyor. Umulur ki, şükredesiniz!" (Bakara suresi 185. ayet)[1]

Oruç, Kur'an'a göre "Niyetlenip, gündoğumundan önceki alacakaranlıktan (tan yeri ağarmaya başlamasından) günbatımından sonraki alacakaranlığa değin katı-sıvı hiçbir şey yememek ve içmemek" demektir. [Bakara Suresi, 187] Oruç, fıkıhçılara ve hadisçilere göre, niyetlenip Güneş'in ufuktan 12 derece altta bulunduğu andan (astronomiye göre alacakaranlık) akşam günbatımına dek, bir şey yeyip içmemektir.
Fıkıhta Oruç

Oruçlar fukaha (fıkıhçılar, islam hukukçuları)'ya göre farz, vacip, nafile ve mekruh nevilerine ayrılır. Ramazan orucu, vakti tayin edilmiş farz oruçtur (sınırlı süresi belirtilmiş borç olan oruçtur). Kazaya kalan Ramazan orucu ile kefaret olarak tutulan oruçlar vakti muayyen olmayan (sınırlı süresi belirli olmayan) farz oruçlardır.

Nezir (adak) oruçları vaciptir. Allah Teala'nın rızası için tutulacak oruçlar ise nafile nevini teşkil ederler. Bunlar sünnet, müstehap ve mendup diye anılırlar. Bir de mekruh oruçlar vardır (sırf Cuma veya Cumartesi günü tutulan oruç gibi). Ramazan bayramının birinci günü ile Kurban Bayramının dört günü oruç tutmak, harama yakın bir mekruhtur.
Orucun Çeşitleri

Farz olan oruçlar: Ramazan ayı orucu ve Ramazan ayı orucunun kazası farzdır.
Vacip olan oruçlar: Başlanmış nafile orucun bozulması halinde kazasının tutulması vacip olur. Adak orucunu tutmak ve bozulursa kaza etmek vaciptir.
Sünnet olan oruçlar: Muharrem ayının 9. ve 10. günlerinde veya 10. ve 11. günlerinde yani Aşure gününden 1 gün önce veya 1 gün sonra ekleyerek oruç tutmak sünnettir. Ayrıca Pazartesi ve Perşembe günleri oruç tutmak, Zilhicce ayının ilk dokuz günü, Şevval ayında 6 gün oruç tutmak da sünnettir.
Müstehab olan oruçlar: Her ayın (Hicri takvime göre) 13,14 ve 15. günlerinde oruç tutmak çok sevaptır.
Mekruh olan oruçlar: Yalnız aşure günü için bir gün yan 10 Muharremde tutulan bir günlük oruç mekruh oruçtur.
Haram olan oruçlar: Ramazan bayramının 1. günü ve Kurban bayramının 4. gününde oruç tutmak haramdır.
Nafile olan oruçlar: Yukarıda sayılan maddeler dışında tutulan oruçlar nafile oruçlardır.

Yahudilikte Oruç

Ana madde: Yom Kippur

Yom Kippur, (İbranicesi: יום הכיפורים Kefaret Günü), Musevilikte Musevi Takvimi'nin ilk ayı olan Tişri ayının 10. günü yaklaşık 26 saat boyunca tutulan büyük oruçtur.

Museviliğe göre bir insanın kaderi bir yıl önceki hâl ve hareketlerine göre yazılır. Bir yıl boyunca iyi ve hayırlı işler işleyen kişilerin kaderi bir yıl sonra için iyi yazılır.

Musevi Yılbaşısı olan Roşaşana ile Yom Kippur arasındaki 10 gün boyunca bir vicdan muhasebesi yapılır ki buna İbranice teşuva (geriye dönme) denir. On gün boyunca, o yıl içinde yapılan tüm hatalı davranışlar gözden geçirilir insanlara karşı yapılan haksızlıklar için insanlardan özür dilenir ve helalleşilir. Yehova'ya (Tanrı) karşı işlenen suçlar için de tövbe edilir. 9. günün akşamı güneş batmadan bir saat önce oruca başlanır. 26 saat aralıksız sürecek olan oruç boyunca şunlar yasaktır:

Yemek yemek ve içmek
Yıkanmak
Parfüm sürünmek
Cinsel münasebette bulunmak
Çalışmak
Ateş yakmak

Sabah erkenden kalkıp Sinagog'a gidilir ve yaklaşık 12 saat boyunca Sinagog'da aralıksız Yom Kippur için yapılan dualar, tövbeler ile vakit geçirilir. Güneşin batmasından yaklaşık 40 dakika sonra Tokea adı verilen kişi koç boynuzundan yapılmış bir boruyu (Şofar) çalarak orucun bittiğini ilan eder. Bu oruç yaklaşık 25-25.5 saat sürer.

Şofar'ın çalınmasıyla birlikte tören sona erer ve Tanrı'nın insanların gelecek yıl için kaderini yazdığına ve iyi kişileri hayat kitabına (Sefer Hayim) yazdığına inanılır.
Hristiyanlıkta Oruç

Ana madde: Büyük Perhiz

Hristiyanlık inancında Paskalya döneminde, 40 gün boyunca hayvansal gıdaları yememek kaydı ile oruç tutulur. 2. yüzyılda yazılan Didakte kitabında Mesih inanalarına çarşamba ve cuma günü oruç tutmalarını buyurmuştur[2]. 2. yüzyıldaki kiliselerin bu orucu Diriliş Bayramı'ndan önce (paskalya) tuttukları bilinmektedir. İslamiyet'teki gibi oruç zamanında tüm dünyevi gıdalardan uzak tutmaması nedeni ile oruç yerine perhiz ifadesi de kullanılabilmektedir.

Kaynaklar

Bakara suresi, 185. ayet. E. Hamdi Yazır Türkçe Kur'an Meâli.



ar:صوم arz:صيام az:Oruc be:Пост be-x-old:Пост bg:Пост (въздържание) br:Vijil bs : Post ca: Dejuni da:Faste de:Fasten el:Νηστεία en:Fasting eo:Fasto es:Ayuno et : Paast fa:روزه fi : Paasto fr:Jeûne he:צום hi:उपवास hr : Post hu:Böjt id : Puasa it: Digiuno ja:断食 ka:მარხვა ko:단식 ku:Rojî lb:Faaschten li:Vaste mk:Пост ml:ഉപവാസം mr:उपवास ms : Puasa nl:Vasten nn:Faste no:Faste pl : Post pt:Jejum ro : Post ru:Пост scn: Dijunu sh : Post simple:Fasting sk : Pôst sl : Postenje sq:Agjërimi sr:Пост sv:Fasta sw : Saumu ta:நோன்பு tl:Ayuno uk:Піст zh:禁食

Başka Dinlerde Oruç

HIRİSTİYANLIK'TA ORUÇ

Hıristiyanlık'ta da oruç farz

Hıristiyanlık'ta oruç Kilise'nin üçüncü emridir. Kuran'ın bildirdiğine göre oruç Hıristiyanlara da farz kılınmıştır.

Hıristiyanlık'ta oruç ve perhiz aynı anlamda kullanılır. Orucun amacı, işlenmiş günahların cezasını bu dünyadan çekmeye başlamaktadır.

İncil, oruca büyük önem verir ve övgüyle bahseder. Ancak orucun zamanı, uyulacak kurallar Hıristiyan mezhepleri arasında farklılık gösterir

Hıristiyanlık'ta oruç tutma yaşı 21'de başlar. Hıristiyanlar, 60 yaşına kadar oruç tutar. Oruç konusunda 1966 yılında alınan Roma kararlarında bu konu yazılı olarak belirtilmiştir. Bir Hıristiyanın perhiz için ise, en az 14 yaşında olması gerekir.

Hıristiyanlıkta iki çeşit oruç bulunur. Okaristi orucu yani şükran orucu ve ekleziyastik oruç yani kilise orucu.

Bu iki çeşit orucu Katolik'ler tutar, Protestanlar tutmaz. Hıristiyanlık, çarşamba, cuma ve cumartesi günleri ile bazı yortuların arefe günlerinde oruç tutmayı teşvik eder. Hıristiyan inancına göre, Hz. İsa, çarşamba günü ele verilmiş, cuma günü çarmıha gerilmiş ve cumartesi günü de gömülmüştür.

Hıristiyanlıkta Hz. İsa'nın öldükten sonra dirildiği ve göğe çıkarıldığına inanılan Paskalya'da oruç tutulması önemlidir. Paskalya öncesinde iki gün oruç tutmak dindar Hırıstiyanlar arasında yaygın bir uygulamadır.

MUSEVİLİK'TE ORUÇ: YOM KİPPUR

Tevrat'ta bazı günlerde oruç tutulması emredilmektedir. Yahudilikte oruç nefsi terbiye etme ve bazen de acı çekme aracı sayılırken, bazen de Allah'a yaklaşma aracı olarak kabul edilmektedir.

Tevrat'a göre, Hz. Musa Tur Dağı'nda 40 gün 40 gece kalmış ve bu süreyi oruç tutarak geçirmiştir.

Arabistan'ın çeşitli bölgelerinde yaşayan Yahudiler oruç tuttuklarında yatsıdan sonra da bir şey yemezlerdi. Hatta bazı Müslümanlar da oruçla ilgili ayetler tamamlanmadan önce aynı Yahudiler gibi hareket ederdi.

Babil döneminde matem ve üzüntü sembolü olarak oruç tutulurdu. Yahudiler, Allah'ın kendilerine felaketler verdiğine inandıkları dönemlerde sürekli oruç tutardı.

Yahudilikte oruca çocuklar, 12'nci yaşlarından bir ay alınca başlar. Yahudilik'te tutulması gerekli görülen tek oruç Yom Kippur adı verilen keffaret orucudur.

Kippur pişmanlık anlamındadır. Yahudiler bu günde günahlarından pişman olurlar. Allah da onları affeder. Yom Kimpur İbranice'de 'tövbe günü' anlamındadır.

Yahudilerin en büyük ibadet günlerinden olan Kippur, büyük oruç günü olarak kabul edilir. Yom Kippur denen ve 19 Nisan'da başlayıp ve bir hafta süren Pesah Bayramı orucu ise genellikle Hamursuz Bayramı'ndan sonra gelen pazartesi ve perşembe günleri tutulur.

Yahudilikte Yom Kippur'da oruç tutmak şarttır. İmsak önceki akşam güneş batarken başlar. O gece ve ertesi gün ilk iki yıldız görününceye kadar da yemek içmek yasaktır. Bu süre yaklaşık 25 saattir. Yom Kippur orucunun Hz. Musa'nın Allah'tan buyruklarını almak üzere Tur Dağı'na gittiğinde Yahudilerin altın bir buzağıya tapınmalarından ötürü tutulduğu anlaşılmaktadır.

Yahudiler Babil dönüşünden sonra Kudüs'ün tahrip edilmesi ve diğer felaketler nedeniyle dört ayrı oruç daha ortaya çıkarmışlardır. Bazı Talmud yorumcuları bu 4 orucun, başka devletlerin himayesi altındaki Yahudiler tarafından tutulması gerektiğini aksi takdirde gerekli olmadığını belirtir.

Yahudilerde oruç genellikle şafağın sökmesinden ilk yıldızın görülmesine kadar sürer. Ancak Yom Kippur gibi bazı oruçlar ile bir akşamdan ertesi akşama kadar devam eder.

DİĞER DİNLERDE ORUÇ

Nirvana'nın yolu oruçtan geçer: İnsanlık tarihinde dinlerin neredeyse tümünde oruç tutmak yer alır. Semavi dinlerin dışındaki dinlerde de orucunu önemli bir yeri vardır. Örneğin Budizm'in kurucusu Buda, 'kurtuluşa' yani Nirvana'ya ulaşmanın yolunun arzulardan vazgeçmekten geçtiğini vurgular. Bunun pratik yolu da oruç tutmaktır. İşte bazı dinlerde orucun yeri:

Hinduizm'de oruç: Hint dinlerinden Hinduism'de oruç nefsi terbiye için yılın belirli aylarında ve günlerinde oruç tutulur.

İbadet amacıyla duaların okunduğu günlerde oruç tutulması gerekir. Hinduizm'de oruç genellikle belirli bazı besinleri yememe, yani bir çeşit perhiz şeklindedir.

Taoizm'de oruç: Doğu kültürlerinin dinlerinden Taoizm'de oruç, daha geniş bir anlamda ele alınmıştır. Burada oruç, sağlığı koruma ve böylece yaşlanmayı geciktirme özelliğiyle ön plana çıkar. Çinliler ayrıca, büyük bayram günleri ile kötülüklerin arttığı dönemlerde de, kendilerini korumak için oruç tutarlar.

Brahmanizm'de oruç: Güney Asya Hint dinlerinden Brahmanizm'de her ayın 12 ve 13'üncü günlerinde oruç tutmak gelenektir.

Brahmanizm'de yaşlılar hastalar ve çocuklar dahi oruçtan muaf değildir. Bazıları insani isteklerini yenmek için 15 gün boyunca oruç tutar. Bu süre içinde bir yudum sudan başka bir şey yiyip içmeleri orucu bozar.

Jainizm'de oruç: Hint dinlerinden Jainizm'de orucun kuralları daha serttir. Jainistler kesintisiz olarak 40 gün oruç tutarlar. Bu dinin kurucusu Mahavira'nın (M.Ö 599-527)) kendisine işkence yaparak dinde yüksek dereceye ulaşmaya çalıştığı, et ve yumurta yemediği ve hatta ölünceye kadar da oruç tuttuğu söylenmektedir.

Budizm'de oruç: Güneydoğu Asya dinlerinden Budizm oruca en fazla önem veren dinlerdendir. Budizm'in kurucusu Buda'ya göre, ne dünyaya bağlanmak ne de dünyadan vezgeçmez gerekir. Bu amaca ulaşmak için koyduğu kuralların birincisi ise, her iki ayda bir oruç tutmak ve bu süre içinde de toplum içinde tüm günahlarını itiraf etmektir.

Buda'ya göre sonsuz kurtuluşa, yani Nirvana'ya engel olan tek şey arzulardır. Kurtuluş ancak arzuları terketmekle sağlanır. Ve arzulardan kurtulmanın birinci yolu da oruç tutmaktır.

Maniheizm'de oruç: Manilikte oruç, ışığı gönderen güneş ve aya dua etmek amacıyla tutulur. Babil ve Asurluların da orucu büyük önem verdiği bilinir.

Eski Mısır'da ise oruç genellikle dini bayramlarda tutulur.

Avrupa yerel dinleri: Keltler'in oruç tuttuğu, eski Roma ve Yunanlıların da orucu felaketlerden kurtulmak için bir yol olarak kabul ettiği bilinir.

Kaynak: Hürriyet Ramazan 2007

Fıtır Sadakası ve Hükmü

Fıtır sadakası ne demektir?

Fıtır veya fıtra, 'yaratılış' demektir. Fıtır Sadakası ise, Ramazan bayramına kavuşan ve aslî ihtiyaçları dışında belli bir miktar mala sahip olan Müslümanların kendileri ve velâyetleri altında bulunan kimseler için yerine getirmekle yükümlü oldukları mâlî bir ibadettir, bir yaratılış sadakasıdır. Vaciptir. Kişi başına konmuş bir malî ibadet olması cihetiyle baş-göz ve beden zekâtı da denmektedir. Fıtır Sadakası, orucun kabulüne ve kabir azabından kurtulmaya vesiledir. Ayrıca Ramazan ayı içerisinde yapılan hata ve kusurlara da bir kefarettir. Resûlullah Efendimiz'in (asm) oruçlunun boş, çirkin ve kötü sözlerinin günahından arınması ve fakirlere bir azık olması için fıtır sadakasını emrettiğini İbn-i Abbas (ra) rivayet eder.

Fıtır Sadakası kim verir?


Özürleri olsun olmasın, oruç tutmayan kimseler de fıtır sadakası vermekle mükelleftirler.


Fıtır Sadakasını, aslî ihtiyaçları dışında nisap miktarı mala sahip olan herkes vermekle mükelleftir. Bu malın üzerinden zekâtta olduğu gibi bir yıl geçmesi şart değildir. Bayram namazından hemen önce nisap miktarı mala kavuşan bir kimse Fıtır Sadakasını vermekle mükellef olur.

Nisap ölçülerine sahip olmayan fakir Müslümanlar da Fıtır Sadakasını verebilirler. Peygamber Efendimiz (asm) şöyle buyurmuştur: 'Allah zenginlerin malını fıtır sadakasıyla temizler. Fakirler ise verdikleri zaman Allah fazlasıyla yerini doldurur.'

Fıtır Sadakası kimlere verilir?

Fıtır sadakası kendilerine zekât verilebilecek kimselere verilir.

Bir fitre ancak bir kimseye verilir. Fakire fitre verirken, bunun fitre olduğu söylenmese de olur. İçinden fitre niyetiyle vermesi kâfidir.

Fıtır Sadakası ne zaman verilir?


Fıtır sadakasının verilme zamanı, dört mezhebin ortak görüşüne göre, Ramazan Bayramının bir veya iki gün öncesi ile Ramazan Bayram Namazı arasıdır. Hanefîler ve Şafiîlerce yaygın görüşe göre ise, fıtır sadakası Ramazan ayı içerisinde de verilebilir. Yoksulların ihtiyaçlarını bir an önce giderebilmeleri için uygun zaman dilimi ve uygun ortam bulunduktan sonra hemen vermek en tavsiye edilen şeklidir.

Fıtır Sadakası bayramdan sonraya kadar verilmemiş ise, zimmetten düşmez; zimmeti devam eder ve ilk fırsatta kazaen verilmesi gerekir. Ancak fitreyi bayramdan sonraya bırakmak günahtır.

Fıtır Sadakasını kim vermeli?

Fıtır sadakasını herkes bizzat kendisi verebileceği gibi, aile fertleri namına aile reisi de verebilir. Bayram gecesi doğan çocuğun fitresini de, aile reisi vermelidir.

Fitre miktarı ne kadar olmalı?


Fitrede esas olan, bir fakirin bir günlük yiyeceğini temin etmektir. Fitre miktarı kişi başına buğdaydan yaklaşık bir buçuk kilogram; arpa, kuru üzüm ve hurmadan üç kilogram üzerinden hesap edilmelidir. Günümüzde ekonomik değerlerin çok değişmesi nedeniyle, eğer bu miktarlar veya bunların parasal karşılıkları bir fakiri bir günlük doyurmaya kâfi değilse takviye yapılmalı ve artırılmalıdır.

Fıtır sadakası için, kişi başına asgarî bir rakam söylememiz gerekirse, yaklaşık beş milyon liradır. İmkânı yerinde olanlar bu rakamın üzerine çıkabilirlerse, şüphesiz daha faziletli ve daha makbul olur.


Kaynak: Ahmet Özen, Fıtır Sadakası ve Hükmü, Yeni Asya, 22.09.2007

Fitre ve Fidye Arasındaki Fark Nedir?


Bu iki kelime arasında anlam açısından fark vardır. Fitre, sadaka-ı fıtır'dan kısaltılmış ve biraz değişikliğe uğramış bir kelimedir. Bu, Ramazan'da zengin müslümanların vermekle yükümlü olduğu sadakanın adıdır. Çok yaşlı bir ihtiyarın, tutamadığı oruçlara karşılık verdiği paraya "Oruç Fidyesi" denir.


Hamile ve Süt Emziren Kadının Durumu

Hamile kadınla süt emziren kadın oruç tuttukları takdirde ya kendilerinin hastalanmalarından, ya da çocuğun gıdasız kalıp ölmesinden korkarlarsa, oruçlarını bozarlar. Ramazan'dan sonra günü gününe kaza ederler.


Kefareti Düşüren Haller

Bir kadın Ramazan günü orucunu kasden bozduktan sonra hayız veya nifaz hali görse, yahut iftarı mübah kılacak bir hastalığa tutulsa üzerinden kefaret düşer. Bu durumda kasten bozduğu orucu kaza etmesi gerekir. Kefareti Gerektiren Haller -Gıda olsun, gıda hükmünde ilaç olsun, bunlardan herhangi bir şey yemek veya içmek.

-Cima etmek. Her ikisi için keffaret ve kazayı gerektirir.

-Ağıza giren yağmuru kasden yutmak. Hatayla yutulursa yalnız kaza icab eder. Unutularak yutulursa, oruç bozulmaz.

-Kokmuş olsa bile, çiğ et yemek. Kurtlanmış olursa, tiksindirici bir hal aldığında yalnız kazayı gerektirir. Keffaret olmaz.

-İç yağı yemek.

-Kurumuş et yemek. -Buğday yemek. Yalnız bir buğday tanesi çiğnenir de ağız içinde eseri kaybolursa, bu orucu bozmaz.

-Ağız dışından bir buğday tanesi yahut bir susam tanesi alıp yutmak.

-Ermeni kili yemek.

-Yenmesi alışkınlık haline gelmiş bir topraktan yemek.

-Az tuz yemek. Çok tuz yemek kefaret gerektirmez, yalnız kaza icab ettirir. Çünkü çok tuz, gıda hükmünde olmaz.

-Sevdiği arkadaşının veya zevcesinin tükrüğünü yutmak. Kendilerinden hoşlanılmayan kimselerin tükrüğünü yutmak yalnız kazayı gerektirir. Çünkü bunda lezzetlenme yoktur.

-Gıybet ettikten sonra, oruç bozulduğunu zannederek kasden iftar etmek.

-Kan aldırdıktan sonra, oruç bozulduğunu zannederek iftar etmek.

-İnzal olmadan yaklaşmada bulunduktan sonra, oruç bozulduğunu zannederek iftar etmek.

-Şehvetle öpmeden sonra, oruç bozulduğunu zannederek iftar etmek.

-Bir kimse kusma hali gelip te kustuktan sonra, orucunun bozulmadığını bildiği halde iftar ederse, üzerine kefaret icap eder. Bozulduğunu zannederek iftar etmiş olursa, yalnız kaza gerekir..

-Kefaret yalnız Ramazan orucunun bozulmasında icap eder, diğer oruçluların bozulmasında icab eder, diğer oruçların bozulmasında gerekmez. Ramazan orucunun keffareti 60 gündür. Keffareti gerektiren birşey yapan kimse, hem o günün orucunu kaza eder, hemde keffaret orucunu peşpeşe tutar. Peşerpeşe olması şarttır. (1, 2) Orucu Bozmayan Şeyler Nelerdir? -Oruçlu olduğunu unutarak yemek, içmek ve cinsi münasebette bulunmak.

-Uyurken ihtilam olmak

-Hanımını sadece öpmek

-Sabaha kadar gusletmeyerek, sabah yıkanmak

-Ağzına gelen balgamı yutmak

-Kafasından burnuna gelen akıntıyı içine çekmek

-Herhangi bir suya dalıp kulağına su kaçmak

-İsteği olmadan boğazına duman kaçması

-Boğazına toz girmesi veya sinek kaçması

-Kadın avret mahalline yalnız bakmakla inzal vaki olması

-Dişleri arasında sahurdan kalan nohut tanesinden küçük bir şeyi yemek

-Kendiliğinden gelen, yine kendiliğinden içeriye giden kusuntu

-Parmak salarak ağız dolusu olmaycak şekilde kusmak

-Kan aldırmak


-Sürme çekme


Orucu Bozup Yalnız Kazayı Gerektiren Haller


-Çiğ pirinç, sade un, yağsız ve şekersiz hamur yemek.

-Birden, çok miktarda tuz yemek, azında kefaret gerekir.

-Pamuk, kağıt ve toprak gibi yenmesi alışkanlık haline gelmemiş bir şeyi yemek

-Zeytin çekirdeği ve benzeri şeyleri yemek

-Henüz içi olmayan taze cevizi yutmak

-Kuru ceviz, fındık, fıstık ve bademi sert kabuğuyla yutmak

-Taş, demir, bakır, altın ve gümüş yutmak

-Arkadan ilaç akıtmak

-Burnuna ilaç çekmek

-Boğazına huni ile bir şey akıtmak

-Kulağının içine yağ damlatmak

-Karnında veya başında olan bir yaraya akıtılan ilacın içeriye ulaşması

-Abdestte ağzına su verirken boğzına su kaçması.

-İğne yaptırmak

-İkinci fecr doğmadı zannıyla sahur yapmak

-Güneş battı zannederek, iftar etmek

-Su veya yağ ile ıslatılmış parmağını avret mahalline sokmak

-Dişi kanadığında kanı tükrüğünden fazla veya tükrüğü ile aynı olduğu halde yutmak.

-Tütsü yakıp, dumanını boğazına kaçırmak.

Orucun Kısımları

Farz Oruçlar

Farz olan oruçlar ikiye ayrılır.

1) Zamanı muayyen olan, Ramazan orucu.

2) Zamanı muayyen olmayanlar ise, kefaret oruçları, kazaya kalan Ramazan oruçları.

Vacib Oruçlar

Vacip olan oruçlarda ikiye ayrılır.

1) Zamanı muayyen olan oruç ki, falan işim olursa, bu yıl şu zamanda orucu tutacağım şeklinde yapılan adaktır.

2) Zamanı muayyen olmayan oruç ki, falan işim olursa şu kadar oruç tutacağım şeklinde yapılan adak oruçlardır, Ramazan dışında her zaman eda edilebilir.

Sünnet Oruç

Muharrem ayının dokuzuncu ve onuncu Aşure günlerini (veya on ve onbirinci günlerini) oruç tutmak. Yalnızca onuncu gün tutmak mekruhtur.

Mendub Olan Oruç

- Her ayın onüç, ondört ve onbeşinci günlerini oruç tutmak,

- Her ayın başından, ortasından ve sonundan bir gün oruç tutmak,

- Pazartesi ve Perşembe günleri oruç tutmak.

- Şevval ayından altı gün oruç tutmak.

- Bir gün oruç tutmak bir gün iftar etmek (Davud Orucu)

- Recep ve Şevval aylarında oruç tutmak.


Nafile Oruç

Bütün bu sayılan kısımlar dışında Allah rızası için tutulan ve tutulmasında kerahet olmayan oruçlardır.

Mekruh Oruç

Oruç tutulması mekruh olan günler, tahrimen ve tenzihen mekruh diye ikiye ayrılır. Tahrimen Mekruh Olan Oruç: Ramazan Bayramının birinci günü ile Kurban Bayramının birinci, ikinci, üçüncü ve dördüncü günleridir. Bu beş günde oruç tutmak tahrimen mekruhtur. Buna haram da denilir. Tenzihen Mekruh: Muharrem ayının onuıncu gününü tek bir gün olarak tutmak, yalnızca Cuma günü veya yalnızca Cumartesi günü oruç tutmak, Nevruz ve Mehrican günlerinde oruç tutmak.

Orucun Şartları Nelerdir?

Farz olmasının şartları

Müslüman olmak : Kafir iman etmediği için amelle sorumlu olmaz.

Akıllı olmak : Deliye oruç farz değildir.

Büluğa ermiş olmak : Çocuklara oruç tutmak farz değildir. Alışmak için tutabilirler.

Orucun edasının vücub şartları

Sıhhatli bulunmak : Hastalara oruç farz olmaz, ancak bilahere kaza edilir.

Mukim Olmak : Misafir olanlara oruç tutmak farz değildir. Bilahere kaza gerekir. Ancak tutmaları daha faziletlidir.

Orucun edasını sıhhat şartları

Hayız ve nifastan taharet üzerinde bulunmak : Hayız ve nifas üzerine oruç tutulmaz. Bilahere kaza gerekir.

Niyyet etmiş olmak : Niyyet bulunmaksızın oruç tutmak sahih olmaz.


Oruç Bozmayı Mübah Kılan Haller


Hastalık: Oruca devam edildiğinde hastalık artacağından korkulursa oruç bozulabilir.

Yolculuk: 90 kilometrelik bir yolculuğa çıkan bir kimse niyet etmeyebilir veya niyet ettiği halde orucu bozabilir.

Mecburluk: Tehdit altında kalanlar oruçlerını bozabilir.

Gebe ve emzikli olmak: Oruç tuttuğu zaman kendine veya çocuğuna zarar geleceğinden korkan kadın oruç tutmayabilir.

Oruca Dayanamamak: Oruçtan aklının bozulmasından korkan orucunu bozabilir.

Savaş: Düşmana karşı kuvvetli olmak için askerde izin verilmiştir.

İhtiyarlık: Oruca dayanacak güçleri kalmamış yaşlılar oruç tutmayabilir.

Ziyafete Çağrılmak: Yalnız nafile oruçlar ziyafet için bozulabilir. Sonradan kaza olur.


Orucun Fidyesi

Tedavisi mümkün olmayan bir hastalığa tutulmuş, aşırı derecede düşkün ve zayıflığından dolayı oruç tutamayan kimseler farz ve vacip olan oruç borçlarından her gün için bir fidye verirler. Bir fidye bir fıtır sadakasıdır. Fidyelerin tamamı bir fakire verilebileceği gibi, başka başka fakirlerede verilebilir. Buna da gücü yetmeyenler Allah'tan af ve mağfiret dilerler.


Oruçlu Kadın Yemeğin Tadına Bakabilir mi?

Kadın bazen yemeğin tadına bakmak zorunda kalabilir. Bazı yiyecekleri satın almak için de aynı mecburiyeti hissedebilir. Boğazdan aşağı inmemek şartıyla yemeğin tadına bakabilir.


Oruçluya Mekruh Olan Haller


-Bir şeyin tadına bakmak

-Gereksiz birşey çiğnemek (Başka kimse yoksa, kadın çocuğuna çiğneyebilir)

-Önceden çiğnenmiş ve çiğnendikçe eksilmeyen sakızı çiğnemek


-Tükürüğü ağızda biriktirip yutmak

-Abdest alırken ağıza, buruna suyu fazla çekmek

-Zevcesini öpmek, boynuna sarılmak

-Kan aldırmak (Eğer zarar verirse)


Ramazan Ayının Fazilet ve Esrarı

Mubârek Ramezân ayı, çok şereflidir.

Bu ayda yapılan, nâfile nemâz, zikr, sadaka ve bütün nâfile ibâdetlere verilen sevâb, başka aylarda yapılan farzlar gibidir.

Bu ayda yapılan bir farz, başka aylarda yapılan yetmiş farz gibidir.


Bu ayda bir orucluya iftâr verenin günâhları afv olur. Cehennemden âzâd olur. O oruclunun sevâbı kadar, ayrıca buna da sevâb verilir. O oruclunun sevâbı hiç azalmaz.


Bu ayda, emri altında bulunanların, işlerini hafîfleten, onların ibâdet etmelerine kolaylık gösteren âmirler de afv olur. Cehennemden âzâd olur.


Ramezân-ı şerîf ayında, Resûlullah (s.a.v.), esîrleri âzâd eder, her istenilen şeyi verirdi.


Bu ayda ibâdet ve iyi iş yapabilenlere, bütün sene bu işleri yapmak nasîb olur.


Bu aya saygısızlık edenin, günâh işliyenin bütün senesi, günâh işlemekle geçer.


Elden geldiği kadar ibâdet etmelidir.


Allahü teâlânın râzı olduğu işleri yapmalıdır.


Bu ayı, âhıreti kazanmak için fırsat bilmelidir.


Kur'ân-ı kerîm, Ramezânda indi.


Kadr gecesi, bu aydadır.


Ramezân-ı şerîfde, iftârı erken yapmak, sahûru geç yapmak sünnetdir. Resûlullah (s.a.v.) bu iki sünneti yapmağa çok önem verirdi. İftârda acele etmek ve sahûru gecikdirmek, belki insanın aczini, yiyip içmeğe ve dolayısı ile herşeye muhtâc olduğunu göstermekdedir. İbâdet etmek de zâten bu demekdir.

Hurma ile iftâr etmek sünnetdir.


İftâr edince, (Zehebez-zama vebtellet-il urûk ve sebet-el-ecr inşâallahü teâlâ) düâsını okumak, terâvîh kılmak ve hatm okumak mühim sünnetdir.

Bu ayda, her gece, Cehenneme girmesi gereken, binlerce müslimân afv olur, âzâd olur.


Bu ayda, Cennet kapıları açılır. Cehennem kapıları kapanır.


Şeytânlar, zincirlere bağlanır.


Rahmet kapıları açılır.


Ramazan da Hergün Niyet Şart mı?

Ramazan orucunu eda edebilmek için, hergün ayrı ayrı niyet etmek gerekir. Niyetin zamanı, gecenin başlangıcından, kaba kuşluk anına kadardır. Bu müddet içinde niyet edilmezse, farz eda edilmiş olmaz.


Seferi Hali ve Oruç

Misafir olan kimsenin seferilik halinde iftar etmesi mübah ise de oruç tutması daha faziletlidir. Ancak oruçlu iken sefere ilk çıktığı gün orucu bozmaması gerekir. Bununla beraber yolculuğa çıktıktan sonra iftar ederse kefaret gerekmez, yalnız kaza icab eder.

Sefere çıkmadan önce iftar edilir de sonra yola çıkarsa kefaret lazım gelir.

Gündüzün ilk vaktinde kasden orucunu yiyen kimse, sonra zorla sefere çıkarılmış olsa, keffaret üzerinden düşmez. Kendi arzusu ile de sefere çıkmış olsa hüküm değişmez.


Üç Aylarda Oruç

Halk arasında Recep, Şaban ve Ramazan aylarına üç aylar denilmektedir. Peygamberimiz peşpeşe bu ayları hiçbir zaman oruç tutmamış, bu şekliyle de ümmetine tavsiye etmemiştir. Hatta ramazan ayının dışında hiçbir ayı baştan sona oruçlu geçirmemiştir.


Uçakla seyahat eden oruçlu şahıs iftarını nasıl yapar?

Seyahate çıkan kişilerin, imsak ve iftarları bulundukları yere göre yapmaları gerekir. Uçakla seyahat eden oruçlu kişiler de, uçuş esnasında uçağın üzerinde bulunduğu yere göre imsak ve iftar yapmalıdırlar. Ancak çok hızlı uçaklarla kıtalararası yolculuk yapılması durumunda, imsak ile iftar arasında süre, anormal ölçüde kısa veya uzun olabilmektedir. Bu durumda, yolculuk yapacak kişi orucunu kazaya bırakabilir. Ancak oruca başlamış ise, imsake başladığı yere göre iftar edebilir.


Kaynaklar


1) Kaynaklarıyla Büyük Kadın İlmihali, Rauf PEHLİVAN, 2) Ömer Nasuhi Bilmen, İslam İlmihali 3) Ahmed Şahin, Zaman 4) Günümüz Meselelerine Açıklamalı Fetvalar, Mehmed Emre, 1996, Eser Neşriyat 5) T.C. Diyanet İşleri Başkanlığı Resmi Sitesi 6) Açıklamalı İslam İlmihali, Mehmed Paksu, 2004 7) En Geniş İslam İlmihali, Ali Fikri Yavuz, Çile Yayınevi, 1977 8 ) Ebubekir Sifil, Hayzı geciktirerek oruç tutmak, Milli Gazete, 17-22-23/10/2005 9) Dinimiz İslam

Düşük yapmış veya kürtaj olmuş kadın lohusa hükmünde midir?

Düşük ve düşük yapma, gebelik ve lohusalık gibi konularda bilgi verir misiniz?

Soru

Düşük yapmış bir bayan lohusa hükmündemidir.

Lohusa hükmünde ise 40 gün dolmamış olmasına rağmen kanaması yok ise namaz kılıp eşi ile beraber olabilir mi?

Düşük ve düşük yapma konularında bilgi verir misiniz?

Cevap


Önce kısaca bilgi verip, detaylı açıklama yapmayı uygun görüyoruz:

1. Fıkıh kaynaklarında bu konuyla ilgili şu ifadelere yer verilmektedir: Nifasın / Loğusanın itibar edilmesi için, çocuğun büyük kısmının çıkması gerekir. Bu tamamen parçalar halinde de olsa loğusalık için yeterlidir. Hatta parmaklar veya tırnaklar gibi insanın yapısından bazı şeyler açıkça belli olan bir düşük ardından da loğusalık süreci başlamış olur. (bk. V. Zuhaylî, 1/466)

Bu tespit herkes için daha kolay ve daha kesin bir yoldur. Düşük için de belli bir zaman dilimi hesabından çok, bir insan şeklini hatırlatan bir uzvun gözle görülmesi metodu daha uygun olsa gerektir.

Eğer düşen çocuğu görme durumu olmamışsa, doktora veya ebeye sorarak karar verilebilir.

2. Şayet düşüğün organları belirlenmiş ise, anne lohusa sayıldığından kanı kesilmedikçe cinsi ilişkide bulunmak caiz değildir. Namazları kılmaz, oruçları da tutmaz. Farz oruçları sonra kaza eder.

Ama organlar teşekkül etmemiş ise cinsel ilişki yasak olmamakla beraber, kan devam ettiği takdirde cinsel yaklaşım sağlıklı olmaz. Bu durumda oruçlarını tutması ve namazlarını da kılması gerekir.

Lohusalık müddeti kadından kadına değişir. Bazı kadınlarda bu süre, bir gün dahi olabilir. Lohusalık süresi, kanın kesilmesiyle son bulur. Lohusalığın asgarî süresi yoktur. Azamî süre ise kırk gündür. Doğumdan sonra kırk gün geçtiği halde kan devam ediyorsa, artık bu kan nifas kanı değil, özür kanıdır. (bk. Halil GÜNENÇ, Günümüz Meselelerine Fetvalar, 2/331)

3. Kürtaj da düşük çocuk hükmündedir. Çocuğun azası belli ise kadın lohusa olur.

Düşük: İslâm Hukukunda "sakt" kelimesiyle anlatılan düşük sadece organları belirmiş olan düşüktür. Ama bütün organların belirmiş olması şart değildir. Saç ve tırnak gibi bazı organlarının belirmesi, çocuk sayılması için yeterlidir.

Böylece bir kısım organları belirmiş çocuğu düşen kadın, bununla lohusa olur ve normal doğumla ilgili bütün hükümler onun için de geçerli olur. Meselâ iddeti sona erer, çocuk düşmeden önce gördüğü kan âdet kanı olmaz.

Organları Belirsiz Düşük

Hiçbir organı belli olmayan düşük, çocuk sayılmaz ve bununla çocuğa ait hükümler geçerli olmaz.

Böyle bir düşükle gelen kan; nisaba ulaşırsa, yani âdetin en az miktarı olan üç gün sürerse ve öncesinde de bir tam temizlik geçmişse âdet kanıdır. Bu iki şarttan biri, ya da her ikisi eksikse hastalık kanıdır.

Organları Belirgin Olup Olmadığı Bilinmeyen Düşük

Kadın, meselâ tuvalette düşük yaptığı için, organlarının belirgin olup olmadığını bilmemesi halinde; bu düşürme olayı âdet günlerinin başlangıcına rastlamış ve bununla kan devam etmişse: âdet günleri sayısınca namaz ve orucunu kesinkes terkeder. Çünkü bu günlerinde ya âdetlidir ya da lohusadır. Sonra yıkanır ve temizlik âdeti kadar süre namazlarını şüpheli bir şekilde kılar. Çünkü lohusa olma ihtimali de vardır. Sonra âdeti kadar süre namazlarını yine kesinlik ifade eder tarzda kılmaz. Çünkü yine ya lohusadır veya adetlidir. Sonra yıkanır ve temizlik âdeti kadar süre -kırk günü doldurmuşsa- kesin tarzda kılar, doldurmamışsa dolduracak kadar sürede şüpheli bir şekilde, doldurduktan sonrakileri de kesin olarak kılar. Sonra bu minval üzere devam eder.

Eğer âdet günlerinden sonra böyle bir düşük yapmışsa; bu düşük, temizlik günlerine rastladığı için, temizlik âdeti kadar gün namazını şüpheyle kılar. Sonra âdetine rastlayan günlerde kesin olarak bırakır. Çünkü ya lohusadır ya da âdetlidir.

Bu son iki maddede anlatılan meselede göz önünde bulundurulan şey, şüpheye yer vermemek ve ihtiyatli olanla amel etmektir.

Hamile kadınla cinsel ilişki, tıbbî bir sakınca tespit edilinceye kadar serbesttir.

Özet Olarak Lohusalık

1. Lohusalık, ağacın meyve vermesi gibi, kadının olgunluğunu, en şerefli görev olan anneliğini ve sağlıklılığını anlatan doğal bir haldir.

2. Lohusalığın en azına sınır yoktur, en çoğu ise kırk gündür. Buna göre doğumundan bir iki saat sonra kanı kesilen ve kırk gün içerisinde bir daha akmayan kadın temizdir. İbadetini yapar, cinsel ilişkide bulunabilir. Kırk günden sonra kan aksa da temiz sayılır.

3. Doğum yapan kadın birinci doğumunda kaç gün kan görmüşse o, onun lohusalık âdeti olur. Ondan sonraki doğumda kırk günü aşacak şekilde kan görürse, hesabını birinci âdetine göre yapar. Ancak ikinci doğumda kırk günü aşmamak üzere, birinciden farklı gün kadar kan görürse, bu âdet haline gelmiş ve âdeti değişmiş sayılır.

4. Lohusa namaz kılmaz, oruç tutmaz, Kur`ân okumaz, Mushafa dokunmaz, mescide girmez, Kâbe`yi tavaf etmez, cima şeklinde cinsel ilişkide bulunmaz. Kılmadığı namazı kaza etmez, ama tutmadığı orucu sonra kaza eder.

5. Organları belli düşük de çocuk sayılır ve anne onunla da lohusa olur.

6. Organları belli olmayan düşük, âdet ya da hastalık sayılır, lohusa sayılmaz.

7. Bir batından birden çok doğumlarda, lohusalık birinci doğumdan itibaren başlar.

Modern Tip ve Lohusalık

a) Gebelik ve Lohusalık:

Gebelik yaşı, âdet yaşıyla paralellik gösterir. Bir hanımın âdet gördüğü her yaş içerisinde gebe kalma şansı vardır. Hattâ âdetten kesildiği halde bir yıl içerisinde yine gebe kalan hanımlara rastlanmaktadır.

Gebelik süresi 280 +/-10 gündür. Ya da normal âdet gören hanımın son âdet tarihine yedi gün eklenilip, üç ay geriye gidilerek hesap edilir. Çıkan tarihten ondört gün önce, ya da sonra olabilir.

Örnek:

Son âdet tarihi: Yaklaşık doğum tarihi:

5.4.1986 12.1.1987 +/-14 gün

26.12.1986 3.10.1987 +/-14 gün

Daha geç olabileceğini iddia edenler de vardır ama bu geçersizdir. Bu hanımlarda geç yumurtlama olmuş ve bunlar geç gebe kalmışlardır.

Gebeliğin yedinci aydan önce sonuçlanması düşük olarak değerlendirilir.

Doğacak çocuğun cinsiyeti, gebelik süresini etkilemez.

Gebe niçin âdet görmez diye sorulabilir:

Gebelerdeki homional sistemin çalışması çok farklıdır. Bunlarda yumurtlama olmaz. Östrojen-progesteron hormonları her siklus esnasında giderek artar ve âdet görürken en düşük seviyeye iner. Gebelikte ise bu hormonlar gittikçe artar ve bunlara ek olarak koryonik gonodotropin hormonu salgılanır. Uterus`un endometrium dokusu gebeliğin oluşması ve devamı için hazırlanmıştır, fakat dökülmemektedir. Bu nedenle âdet görülmez.Gebelik sırasındaki kanamalar âdet kanaması değildir. Düşük tehdidi kanamasıdır. Son aylarda olan kanamalar ise esin (plasenta) yerleşme bozukluğunu veya erken ayrılmasını düşündürür.Bazan gebe kalındıktan bir ay sonra hafif kanamalar olabilir. Bu da kesinlikle âdet kanaması değildir. Bunu ispatlayan durum ise, kanamadan hemen sonraki ilk onbeş günde yapılan gebelik testinin olumlu olmasıdir.Gebeliğin kendine özgü psikolojisi ve bu konuda dikkat edilmesi gereken noktalar vardır:Gebeliğin oluşması ile birlikte anne vücudunda organık ve psikolojik birçok değişiklikler olur. Bir taraftan anne olmanın mutluluğunu hissederken, diğer taraftan da altına girmis olduğu sorumluluğun dışarıdan göründügü kadar basit olmadığını farkeder.

Gebeliğin ilk ve son üç ayı tehlikeli aylardır. Anne adayı, hareketlerini dikkatle ayarlamalıdır.Yine ilk üç ayda birçok gebede bulantı ve kusma görülür. Bazan kusmalar kilo kaybettirecek kadar fazla olabilir, Bu devrede kullanılabilecek ilaçların da oldukça sınırlı olması, gebeye yardımı iyice azaltır. Bunun dışında halsızlık,başdönmesi, vücudun çeşitli bölgelerinde ağrılar (bas, bel, kemik ve kuyruk sokumu gibi), ayaklara ani kramp girmeleri görülebilir.

Gebelerin ve süt veren annelerin beslenmesi oldukça önemlidir. Özellikle vitamin, protein ve minerallerden zengin gıda almaları gerekir.

Gebeler psikolojik açıdan da oldukça hassas bir devreye girmişlerdir. Kısaca pireyi deve yapan bir tutum içerisindedirler. Davranışları daha hoşgörü ile karşılanmalı, doğum korkusu, anne olma korkusu ve her türlü korku ve endişelerini giderecek şekilde samimi ve müşfik olmalı, problemlerini sabırla, sükûnetle dinleyip gerekli şekilde yardımcı olmalıdır.

Lohusalığa Gelince:

Doğumdan sonra gelen kanın özellikleri konusunda şunlar söylenebilir:

Gebelikten önce rahim altmış-yetmiş gram ağırlığında bir organdır. Gebelik sonunda bir kilograma erişir. Bu gelişme rahimin endometrium tabakasında da olmaktadır. Çünkü buraya bebeğin plasentasi (es) yapışarak bebeğin beslenmesini sağlar. Doğumdan sonra es (plasenta) ayrılınca uterus, açılan damarların ağızlarının kapanması için derhal büzülmeye, sıkışmaya başlar. İlk kanamalar bu esnada damardan gelen kandır. Bazı nedenlerle bu sıkışma olayı olmazsa annenin hayatı ölümle sonuçlanır. Uterusun devamlı kazılması ve endometriumun beslenme hadisesinin olmaması nedeniyle; desidua denilen endometrium dökülmeye başlar. Bu dökülen doku artıkları fibrin, serum, lenf ve akyuvarlardan oluşmuş yara salgısıdır.

Başlangıçta koyu kırmızı renktedir. Gün geçtikte rengi açılır. Nihayet kirli-beyaz akıntı ile sonuçlanır. Lochia dediğimiz akıntının gelmesi kişiden kişiye çok farklıdır. Bir-iki haftadan birbuçuk aya kadar devam edebilir.

b) Gebe ve Lohusa Ile Cinsel İlişki:

Gebe ile cinsel ilişkide, ilk üç ayda, düşüklere sebebiyet vermemek için, son iki ayda ise erken doğuma veya mikrop kapmaya engel olmak için dikkatli davranmak gerekir. Şayet kanama ve sanci gibi şikâyetler oluyorsa kesinlikle münasebette bulunmamalıdır.

Doğumdan sonra rahim içerisi tamamen yara haline dönüştügü için lohusa ile ilişki kesinlikle zararlıdır.

a) Yaraya kolaylıkla mikrop yerleşebilir, rahim içerisine ve vücuda yayılır.

b) Lohusanın genel vücut direnci çok düşmüştür. Atılacak yanlış bir adım, annenin ömür boyu sakat kalmasına veya hayatını kaybetmesine sebep olabilir.

"Doğum sırasında üreme organları, özellikle rahim ve hazne berelenir, çok defa yırtıklar oluşur. Bu sırada kadınla yakınlıkta bulunmak kadını pek fena örseler, mikropların hemen faaliyete geçmesi, bir çok önemli kadın hastalıklarının oluşmasına sebep olur. Onun için rahim ufalmadan, kadının üreme organları tabiî halini almadan, kadına kesinlikle yanaşmamalıdır. Tolstoy, bu zamanlar kadını rahatsız eden erkeği ayıplıyor: "Bir erkek, gebe bir kadını sevgili diye severken onun bir anne olduğunu unutmamalı. Bir kadın hem bir sevgili, hem yorgun bir anne, hem de hasta bir insan olmaya bir anda tahammül edemez." (Dr.Cemal Z.Ö.)

c) Gebeye ve Lohusaya Tavsiyeler:

Beslenme:

Dengeli ve ölçülü olmalıdır. Gebeliğin başından sonuna kadar 10-12 kilo alınmalıdır. Bazı besinlere aşırı düşkünlük, bazılarından tiksinti, veya abur-cubur yemek, kişiyi zararlı bir hale itebilir. Her gebe kendi alışkanlıkları ve ekonomik durumu ile başlı başına bir program dahilinde yeterli protein, yağ, vitamin, karbonhidrat ve mineral almalı. Gebeliğin altıncıayından itibaren tuz azaltılmalı, kalsiyum bakımından zengin gıdalar (süt, yoğurt, peynir gibi) alınmalıdır.

İlâç:

İlâç almak, sakıncalıdır. Özellikle organların teşekkül devresi olan ilk üç ay çok dikkatli olmalı, gerekli hallerde doktora başvurulmalı ve tavsiyelerine mutlaka uyulmalıdır.

Sigara:

Düşük ve erken doğumlara sebep olmakta, zekâ yönünden bebeği olumsuz yönde etkilemektedir. Bu yüzden sigara alınmamalı, hattâ sigara içilen bir odada dahi bulunulmamalıdır. Zira bu doğacak çocuğun istikbali açısından önemlidir.

Çalışma:

Normal bir gebenin günlük yaşantısını değiştirmesi düşünülemez. Yalnız ani ve sert hareketlerden kaçınmalı, ağır yük kaldırmamalı, yukarılara doğru uzanmamalı, uzun ve sarsıntılı yolculuklardan kaçınmalıdır.

Vücut Bakımı:

Çok soğuk, çok sıcak su ile yıkanmamak ve uzun süre banyoda kalmamak şartı ile banyo yapmalı ve temizliğe dikkat etmelidir. Karın bölgesindeki çatlaklara mani olmak için yağlı bir krem veya badem yağı kullanılabilir.

Gebelik ve süte hazırlik göğüslerde büyümeye sebep olur. Meme başlarındaki direnci artırıp, emzirmede problem çıkmaması açısından meme başlarını sık sık sabunlu su ile yıkayıp meselâ badem yaği sürülebilir. Halk arasında yaygın olan alkolle silme alışkanlığı, sertleşmelere ve çatlamalara sebep olacağından tavsiye edilmez.

Diş Bakımı:

Çok önemlidir. Gebe kalmadan gerekli tedavi yapılmalı, devamlı temiz tutmaya gayret etmelidir. İlk ve son üç ayda mümkün olduğu kadar müdahaleye dikkat edilmelidir.

Çocuk doğuran annenin çocuğunu bizzat emzirmesi çok önemlidir. Bu, çocuk ve anne arasındaki ilişkiyi güçlendirir. Emziren anne, vazifesini yapmanın huzuru içerisindedir. Anne sütüyle bebeğin hastalıklara karşı dayanıklılıgı sağlanır.

Anne sütü, süt çocuklarında gördüğümüz en kötü hastalık olan ishalden korur.

Bebek ise, anne kucağında olmanın mutlulugu ve rahatlığı içindedir.

En az altı ay sırf anne sütü atmalı, altı aydan sonra ise yaşına kadar süt ve yardımcı mamalar almalıdır.

Açıktan oruç yemek

"Allah’ın bildiği kuldan saklanmaz" diyerek açıktan oruç yiyenler oluyor. Günah değil midir?


Günahı, açık da, gizli de işlemek caiz olmaz. Fakat nefsine, şeytana uyarak günah işleyen, günahını gizlemelidir! Günahı gizlemek birkaç yönden faydalıdır:

1- Eğer günahlarımız açığa çıkmamışsa sevinmelidir! Cenab-ı Hak, "Günahı gizleyin" buyuruyor.

Peygamber efendimiz de sallallahü aleyhi ve sellem buyurdu ki:

"İnsan günahını dünyada gizlerse, Allahü teâlâ da, kıyamette, bu günahı kullarından saklar."

2- Allahü teâlâ açıktan, çekinmeden günah işleyenlere daha çok buğzeder. Fakat üzülerek günahını gizleyenleri, gizlediği için affedebilir. Hadis-i şerifte buyuruldu ki: "Bir günaha düşen, günahını gizlesin! Allahü teâlânın örtüsünü onun üzerinde bulundursun!"

3- Günah işlerken halktan olsun utanmalıdır! Başkasını kendi hakkında konuşturmamak, gıybetini ettirmemek için günahı gizlemelidir! Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:

"Haya tamamıyla hayırdır."

"Haya imandandır."

"Hayasızın dini olmaz ve hayasız kişi Cennete giremez."

4- Kötü örnek olmamak, başkalarının da günah işlemesine cesaret vermemek için günahı gizlemeli! Böyle sebeplerden dolayı açıktan günah işlememeli, gizli de olsa günah işlemekten sakınmalı! Çünkü günahlar öldürücü zehirdir. İmanı olan günah işlemekten çok korkar. Hadis-i şerifte buyuruldu ki:


"Mümin, günahını dağ gibi görür, üzerine düşeceğinden korkar. Münafık ise, günahını, burnuna konmuş, hemen uçacak bir sinek gibi görür."


Ramazanda umuma açık yerlerde oruç tutanların gözü önünde yemek küfür mü?


Küfür değildir. Oruç tutmamak büyük günahtır. Ve bunu teşhir etmek de ayrıca büyük günahtır. Ameller imandan parça değildir. Yani bir ibadeti yapmayan kâfir olmaz, inanmayan, beğenmeyen kâfir olur.


Adet ve Oruç

Adak orucu tutan kadın adet görürse

Arka arkaya onbeş gün oruç tutayım diye adak yapan bir hanım, onbeş günü tamamlamazdan önce adet görmüş olursa, yeniden fasılasız oruç tutması gerekir. Bu tuttuğu oruçlar adak yerine geçmez. Araya engel girmiştir. Yeniden tutması gerekir.

Adet Geçiktirici Hap Kullanmak

Kadınlar oruçlarını tam tutabilmek için adet dönemlerini geciktirici hap kullanmaları doğru mu?

Bir zorunluluk olmadığı halde fıtrata müdahale etmek ve sağlığı riske atmak, Din’in “zaruriyyat” olarak kabul ettiği “nefsin/canın korunması” ilkesine aykırıdır…

Herhangi bir ibadetini eda için kadının hayzı geciktirici ilaç kullanmasına mutlak anlamda cevaz vermek doğru olmasa gerek. Kadının hayız görmesi tabiî/fıtrî bir hadisedir ve zorlayıcı bir durum olmadıkça da tabiî seyrine müdahale edilmemelidir.


Adetli Kadının Oruçlu Gibi Durması Caiz mi?

Adet halinde olan bir kadının, oruç tutmadığı halde yemeyip içmeyip oruçlu gibi durması haramdır. Bu durumdaki hanıma oruç tutmak haram olduğu gibi, yemiyerek, içmeyerek oruçlu gibi durması da haramdır. Aynı şekilde oruca niyet edipte tan yeri ağardıktan sonra hayız veya nifas haline giren kadına, akşama kadat oruçlu gibi aç durmak haramdır. Bu durumdaki hanımların gizli yemeleri İslami edeplerdendir.

Kadın Bugün Adet Olacağım Diye Oruç Tutmazsa

Adeti belirli olan kadına, kendince adet gelmesi şüpheli olan günde oruç tutmamak caizdir. Eğer görmezse yanız o günü kaza eder. Ancak kadın oruca niyet ettikten sonra "Bu gün adet günümdür" diya kan görmeden orucunu bozarda o gün kan gelmeyecek olursa, hem kaza hem de kefaret gerekir. Bunun için adet gördükten sonra iftar etmek gerekir.

Ramazan'da Güneş Doğduktan Sonra Adet Görme

Oruca niyet edip güneş doğduktan sonra adet gören hanımın orucu bozulur. Bu durumda olan hanım yemeğini yer. Adet halinde olan bir hanımın, oruç tutmadığı halde yemeyip, içmeyip oruçlu gibi durması haramdır. Ancak gizili yemesi İslami edeptendir.

Ramazan'da Güneş Doğduktan Sonra Temizlenme

Ramazan'da güneş doğduktan sonra adet ve lohusalıktan temizlenen bir kadın, eğer oruca aykırı bir şey yapmamış ise, derhal niyet ederek oruca başlar. Bu şekilde orucunu tutmuş olur.


Başka Dinlerde Oruç

HIRİSTİYANLIK'TA ORUÇ

Hıristiyanlık'ta da oruç farz

Hıristiyanlık'ta oruç Kilise'nin üçüncü emridir. Kuran'ın bildirdiğine göre oruç Hıristiyanlara da farz kılınmıştır.

Hıristiyanlık'ta oruç ve perhiz aynı anlamda kullanılır. Orucun amacı, işlenmiş günahların cezasını bu dünyadan çekmeye başlamaktadır.

İncil, oruca büyük önem verir ve övgüyle bahseder. Ancak orucun zamanı, uyulacak kurallar Hıristiyan mezhepleri arasında farklılık gösterir

Hıristiyanlık'ta oruç tutma yaşı 21'de başlar. Hıristiyanlar, 60 yaşına kadar oruç tutar. Oruç konusunda 1966 yılında alınan Roma kararlarında bu konu yazılı olarak belirtilmiştir. Bir Hıristiyanın perhiz için ise, en az 14 yaşında olması gerekir.

Hıristiyanlıkta iki çeşit oruç bulunur. Okaristi orucu yani şükran orucu ve ekleziyastik oruç yani kilise orucu.

Bu iki çeşit orucu Katolik'ler tutar, Protestanlar tutmaz. Hıristiyanlık, çarşamba, cuma ve cumartesi günleri ile bazı yortuların arefe günlerinde oruç tutmayı teşvik eder. Hıristiyan inancına göre, Hz. İsa, çarşamba günü ele verilmiş, cuma günü çarmıha gerilmiş ve cumartesi günü de gömülmüştür.

Hıristiyanlıkta Hz. İsa'nın öldükten sonra dirildiği ve göğe çıkarıldığına inanılan Paskalya'da oruç tutulması önemlidir. Paskalya öncesinde iki gün oruç tutmak dindar Hırıstiyanlar arasında yaygın bir uygulamadır.

MUSEVİLİK'TE ORUÇ: YOM KİPPUR

Tevrat'ta bazı günlerde oruç tutulması emredilmektedir. Yahudilikte oruç nefsi terbiye etme ve bazen de acı çekme aracı sayılırken, bazen de Allah'a yaklaşma aracı olarak kabul edilmektedir.

Tevrat'a göre, Hz. Musa Tur Dağı'nda 40 gün 40 gece kalmış ve bu süreyi oruç tutarak geçirmiştir.

Arabistan'ın çeşitli bölgelerinde yaşayan Yahudiler oruç tuttuklarında yatsıdan sonra da bir şey yemezlerdi. Hatta bazı Müslümanlar da oruçla ilgili ayetler tamamlanmadan önce aynı Yahudiler gibi hareket ederdi.

Babil döneminde matem ve üzüntü sembolü olarak oruç tutulurdu. Yahudiler, Allah'ın kendilerine felaketler verdiğine inandıkları dönemlerde sürekli oruç tutardı.

Yahudilikte oruça çocuklar, 12'nci yaşlarından bir ay alınca başlar. Yahudilik'te tutulması gerekli görülen tek oruç Yom Kippur adı verilen keffaret orucudur.

Kippur pişmanlık anlamındadır. Yahudiler bu günde günahlarından pişman olurlar. Allah da onları affeder. Yom Kimpur İbranice'de 'tövbe günü' anlamındadır.

Yahudilerin en büyük ibadet günlerinden olan Kippur, büyük oruç günü olarak kabul edilir. Yom Kippur denen ve 19 Nisan'da başlayıp ve bir hafta süren Pesah Bayramı orucu ise genellikle Hamursuz Bayramı'ndan sonra gelen pazartesi ve perşembe günleri tutulur.

Yahudilikte Yom Kippur'da oruç tutmak şarttır. İmsak önceki akşam güneş batarken başlar. O gece ve ertesi gün ilk iki yıldız görününceye kadar da yemek içmek yasaktır. Bu süre yaklaşık 25 saattir. Yom Kippur orucunun Hz. Musa'nın Allah'tan buyruklarını almak üzere Tur Dağı'na gittiğinde Yahudilerin altın bir buzağıya tapınmalarından ötürü tutulduğu anlaşılmaktadır.

Yahudiler Babil dönüşünden sonra Kudüs'ün tahrip edilmesi ve diğer felaketler nedeniyle dört ayrı oruç daha ortaya çıkarmışlardır. Bazı Talmud yorumcuları bu 4 orucun, başka devletlerin himayesi altındaki Yahudiler tarafından tutulması gerektiğini aksi takdirde gerekli olmadığını belirtir.

Yahudilerde oruç genellikle şafağın sökmesinden ilk yıldızın görülmesine kadar sürer. Ancak Yom Kippur gibi bazı oruçlar ile bir akşamdan ertesi akşama kadar devam eder.

DİĞER DİNLERDE ORUÇ


Nirvana'nın yolu oruçtan geçer: İnsanlık tarihinde dinlerin neredeyse tümünde oruç tutmak yer alır. Semavi dinlerin dışındaki dinlerde de orucunu önemli bir yeri vardır. Örneğin Budizm'in kurucusu Buda, 'kurtuluşa' yani Nirvana'ya ulaşmanın yolunun arzulardan vazgeçmekten geçtiğini vurgular. Bunun pratik yolu da oruç tutmaktır. İşte bazı dinlerde orucun yeri:

Hinduizm'de oruç: Hint dinlerinden Hinduism'de oruç nefsi terbiye için yılın belirli aylarında ve günlerinde oruç tutulur.

İbadet amacıyla duaların okunduğu günlerde oruç tutulması gerekir. Hinduizm'de oruç genellikle belirli bazı besinleri yememe, yani bir çeşit perhiz şeklindedir.

Taoizm'de oruç: Doğu kültürlerinin dinlerinden Taoizm'de oruç, daha geniş bir anlamda ele alınmıştır. Burada oruç, sağlığı koruma ve böylece yaşlanmayı geciktirme özelliğiyle ön plana çıkar. Çinliler ayrıca, büyük bayram günleri ile kötülüklerin arttığı dönemlerde de, kendilerini korumak için oruç tutarlar.

Brahmanizm'de oruç: Güney Asya Hint dinlerinden Brahmanizm'de her ayın 12 ve 13'üncü günlerinde oruç tutmak gelenektir.

Brahmanizm'de yaşlılar hastalar ve çocuklar dahi oruçtan muaf değildir. Bazıları insani isteklerini yenmek için 15 gün boyunca oruç tutar. Bu süre içinde bir yudum sudan başka bir şey yiyip içmeleri orucu bozar.

Jainizm'de oruç: Hint dinlerinden Jainizm'de orucun kuralları daha serttir. Jainistler kesintisiz olarak 40 gün oruç tutarlar. Bu dinin kurucusu Mahavira'nın (M.Ö 599-527)) kendisine işkence yaparak dinde yüksek dereceye ulaşmaya çalıştığı, et ve yumurta yemediği ve hatta ölünceye kadar da oruç tuttuğu söylenmektedir.

Budizm'de oruç: Güneydoğu Asya dinlerinden Budizm oruca en fazla önem veren dinlerdendir. Budizm'in kurucusu Buda'ya göre, ne dünyaya bağlanmak ne de dünyadan vezgeçmez gerekir. Bu amaca ulaşmak için koyduğu kuralların birincisi ise, her iki ayda bir oruç tutmak ve bu süre içinde de toplum içinde tüm günahlarını itiraf etmektir.

Buda'ya göre sonsuz kurtuluşa, yani Nirvana'ya engel olan tek şey arzulardır. Kurtuluş ancak arzuları terketmekle sağlanır. Ve arzulardan kurtulmanın birinci yolu da oruç tutmaktır.

Maniheizm'de oruç: Manilikte oruç, ışığı gönderen güneş ve aya dua etmek amacıyla tutulur. Babil ve Asurluların da orucu büyük önem verdiği bilinir.

Eski Mısır'da oruç genellikle dini bayramlarda tutulur.

Avrupa yerel dinleri: Keltler'in oruç tuttuğu, eski Roma ve Yunanlıların da orucu felaketlerden kurtulmak için bir yol olarak kabul ettiği bilinir.

Kaynak: Hürriyet Ramazan 2007


Fıtır Sadakası ve Hükmü

Fıtır sadakası ne demektir?

Fıtır veya fıtra, 'yaratılış' demektir. Fıtır Sadakası ise, Ramazan bayramına kavuşan ve aslî ihtiyaçları dışında belli bir miktar mala sahip olan Müslümanların kendileri ve velâyetleri altında bulunan kimseler için yerine getirmekle yükümlü oldukları mâlî bir ibadettir, bir yaratılış sadakasıdır. Vaciptir. Kişi başına konmuş bir malî ibadet olması cihetiyle baş-göz ve beden zekâtı da denmektedir. Fıtır Sadakası, orucun kabulüne ve kabir azabından kurtulmaya vesiledir. Ayrıca Ramazan ayı içerisinde yapılan hata ve kusurlara da bir kefarettir. Resûlullah Efendimiz'in (asm) oruçlunun boş, çirkin ve kötü sözlerinin günahından arınması ve fakirlere bir azık olması için fıtır sadakasını emrettiğini İbn-i Abbas (ra) rivayet eder.

Fıtır Sadakası kim verir?

Özürleri olsun olmasın, oruç tutmayan kimseler de fıtır sadakası vermekle mükelleftirler.


Fıtır Sadakasını, aslî ihtiyaçları dışında nisap miktarı mala sahip olan herkes vermekle mükelleftir. Bu malın üzerinden zekâtta olduğu gibi bir yıl geçmesi şart değildir. Bayram namazından hemen önce nisap miktarı mala kavuşan bir kimse Fıtır Sadakasını vermekle mükellef olur.

Nisap ölçülerine sahip olmayan fakir Müslümanlar da Fıtır Sadakasını verebilirler. Peygamber Efendimiz (asm) şöyle buyurmuştur: 'Allah zenginlerin malını fıtır sadakasıyla temizler. Fakirler ise verdikleri zaman Allah fazlasıyla yerini doldurur.'

Fıtır Sadakası kimlere verilir?

Fıtır sadakası kendilerine zekât verilebilecek kimselere verilir.

Bir fitre ancak bir kimseye verilir. Fakire fitre verirken, bunun fitre olduğu söylenmese de olur. İçinden fitre niyetiyle vermesi kâfidir.

Fıtır Sadakası ne zaman verilir?

Fıtır sadakasının verilme zamanı, dört mezhebin ortak görüşüne göre, Ramazan Bayramının bir veya iki gün öncesi ile Ramazan Bayram Namazı arasıdır. Hanefîler ve Şafiîlerce yaygın görüşe göre ise, fıtır sadakası Ramazan ayı içerisinde de verilebilir. Yoksulların ihtiyaçlarını bir an önce giderebilmeleri için uygun zaman dilimi ve uygun ortam bulunduktan sonra hemen vermek en tavsiye edilen şeklidir.

Fıtır Sadakası bayramdan sonraya kadar verilmemiş ise, zimmetten düşmez; zimmeti devam eder ve ilk fırsatta kazaen verilmesi gerekir. Ancak fitreyi bayramdan sonraya bırakmak günahtır.

Fıtır Sadakasını kim vermeli?

Fıtır sadakasını herkes bizzat kendisi verebileceği gibi, aile fertleri namına aile reisi de verebilir. Bayram gecesi doğan çocuğun fitresini de, aile reisi vermelidir.

Fitre miktarı ne kadar olmalı?


Fitrede esas olan, bir fakirin bir günlük yiyeceğini temin etmektir. Fitre miktarı kişi başına buğdaydan yaklaşık bir buçuk kilogram; arpa, kuru üzüm ve hurmadan üç kilogram üzerinden hesap edilmelidir. Günümüzde ekonomik değerlerin çok değişmesi nedeniyle, eğer bu miktarlar veya bunların parasal karşılıkları bir fakiri bir günlük doyurmaya kâfi değilse takviye yapılmalı ve artırılmalıdır.

Fıtır sadakası için, kişi başına asgarî bir rakam söylememiz gerekirse, yaklaşık beş milyon liradır. İmkânı yerinde olanlar bu rakamın üzerine çıkabilirlerse, şüphesiz daha faziletli ve daha makbul olur.


Kaynak: Ahmet Özen, Fıtır Sadakası ve Hükmü, Yeni Asya, 22.09.2007 Fitre ve Fidye Arasındaki Fark Nedir? Bu iki kelime arasında anlam açısından fark vardır. Fitre, sadaka-ı fıtır'dan kısaltılmış ve biraz değişikliğe uğramış bir kelimedir. Bu, Ramazan'da zengin müslümanların vermekle yükümlü olduğu sadakanın adıdır. Çok yaşlı bir ihtiyarın, tutamadığı oruçlara karşılık verdiği paraya "Oruç Fidyesi" denir.


Hamile ve Süt Emziren Kadının Durumu Hamile kadınla süt emziren kadın oruç tuttukları takdirde ya kendilerinin hastalanmalarından, ya da çocuğun gıdasız kalıp ölmesinden korkarlarsa, oruçlarını bozarlar. Ramazan'dan sonra günü gününe kaza ederler.


Kefareti Düşüren Haller

Bir kadın Ramazan günü orucunu kasden bozduktan sonra hayız veya nifaz hali görse, yahut iftarı mübah kılacak bir hastalığa tutulsa üzerinden kefaret düşer. Bu durumda kasten bozduğu orucu kaza etmesi gerekir. Kefareti Gerektiren Haller -Gıda olsun, gıda hükmünde ilaç olsun, bunlardan herhangi bir şey yemek veya içmek.

-Cima etmek. Her ikisi için keffaret ve kazayı gerektirir.

-Ağıza giren yağmuru kasden yutmak. Hatayla yutulursa yalnız kaza icab eder. Unutularak yutulursa, oruç bozulmaz.

-Kokmuş olsa bile, çiğ et yemek. Kurtlanmış olursa, tiksindirici bir hal aldığında yalnız kazayı gerektirir. Keffaret olmaz.

-İç yağı yemek.

-Kurumuş et yemek. -Buğday yemek. Yalnız bir buğday tanesi çiğnenir de ağız içinde eseri kaybolursa, bu orucu bozmaz.

-Ağız dışından bir buğday tanesi yahut bir susam tanesi alıp yutmak.

-Ermeni kili yemek.

-Yenmesi alışkınlık haline gelmiş bir topraktan yemek.

-Az tuz yemek. Çok tuz yemek kefaret gerektirmez, yalnız kaza icab ettirir. Çünkü çok tuz, gıda hükmünde olmaz.

-Sevdiği arkadaşının veya zevcesinin tükrüğünü yutmak. Kendilerinden hoşlanılmayan kimselerin tükrüğünü yutmak yalnız kazayı gerektirir. Çünkü bunda lezzetlenme yoktur.

-Gıybet ettikten sonra, oruç bozulduğunu zannederek kasden iftar etmek.

-Kan aldırdıktan sonra, oruç bozulduğunu zannederek iftar etmek.

-İnzal olmadan yaklaşmada bulunduktan sonra, oruç bozulduğunu zannederek iftar etmek.

-Şehvetle öpmeden sonra, oruç bozulduğunu zannederek iftar etmek.

-Bir kimse kusma hali gelip te kustuktan sonra, orucunun bozulmadığını bildiği halde iftar ederse, üzerine kefaret icap eder. Bozulduğunu zannederek iftar etmiş olursa, yalnız kaza gerekir..

-Kefaret yalnız Ramazan orucunun bozulmasında icap eder, diğer oruçluların bozulmasında icab eder, diğer oruçların bozulmasında gerekmez. Ramazan orucunun keffareti 60 gündür. Keffareti gerektiren birşey yapan kimse, hem o günün orucunu kaza eder, hemde keffaret orucunu peşpeşe tutar. Peşerpeşe olması şarttır. (1, 2) Orucu Bozmayan Şeyler Nelerdir? -Oruçlu olduğunu unutarak yemek, içmek ve cinsi münasebette bulunmak.

-Uyurken ihtilam olmak

-Hanımını sadece öpmek

-Sabaha kadar gusletmeyerek, sabah yıkanmak

-Ağzına gelen balgamı yutmak

-Kafasından burnuna gelen akıntıyı içine çekmek

-Herhangi bir suya dalıp kulağına su kaçmak

-İsteği olmadan boğazına duman kaçması

-Boğazına toz girmesi veya sinek kaçması

-Kadın avret mahalline yalnız bakmakla inzal vaki olması

-Dişleri arasında sahurdan kalan nohut tanesinden küçük bir şeyi yemek

-Kendiliğinden gelen, yine kendiliğinden içeriye giden kusuntu

-Parmak salarak ağız dolusu olmaycak şekilde kusmak

-Kan aldırmak


-Sürme çekme


Orucu Bozup Yalnız Kazayı Gerektiren Haller -Çiğ pirinç, sade un, yağsız ve şekersiz hamur yemek.

-Birden, çok miktarda tuz yemek, azında kefaret gerekir.

-Pamuk, kağıt ve toprak gibi yenmesi alışkanlık haline gelmemiş bir şeyi yemek

-Zeytin çekirdeği ve benzeri şeyleri yemek

-Henüz içi olmayan taze cevizi yutmak

-Kuru ceviz, fındık, fıstık ve bademi sert kabuğuyla yutmak

-Taş, demir, bakır, altın ve gümüş yutmak

-Arkadan ilaç akıtmak

-Burnuna ilaç çekmek

-Boğazına huni ile bir şey akıtmak

-Kulağının içine yağ damlatmak

-Karnında veya başında olan bir yaraya akıtılan ilacın içeriye ulaşması

-Abdestte ağzına su verirken boğzına su kaçması.

-İğne yaptırmak

-İkinci fecr doğmadı zannıyla sahur yapmak

-Güneş battı zannederek, iftar etmek

-Su veya yağ ile ıslatılmış parmağını avret mahalline sokmak

-Dişi kanadığında kanı tükrüğünden fazla veya tükrüğü ile aynı olduğu halde yutmak.

-Tütsü yakıp, dumanını boğazına kaçırmak.


Orucun Kısımları

Farz Oruçlar

Farz olan oruçlar ikiye ayrılır.

1) Zamanı muayyen olan, Ramazan orucu. 2) Zamanı muayyen olmayanlar ise, kefaret oruçları, kazaya kalan Ramazan oruçları.

Vacib Oruçlar

Vacip olan oruçlarda ikiye ayrılır. 1) Zamanı muayyen olan oruç ki, falan işim olursa, bu yıl şu zamanda orucu tutacağım şeklinde yapılan adaktır. 2) Zamanı muayyen olmayan oruç ki, falan işim olursa şu kadar oruç tutacağım şeklinde yapılan adak oruçlardır, Ramazan dışında her zaman eda edilebilir.


Sünnet Oruç

Muharrem ayının dokuzuncu ve onuncu Aşure günlerini (veya on ve onbirinci günlerini) oruç tutmak. Yalnızca onuncu gün tutmak mekruhtur.

Mendub Olan Oruç

- Her ayın onüç, ondört ve onbeşinci günlerini oruç tutmak, - Her ayın başından, ortasından ve sonundan bir gün oruç tutmak, - Pazartesi ve Perşembe günleri oruç tutmak. - Şevval ayından altı gün oruç tutmak. - Bir gün oruç tutmak bir gün iftar etmek (Davud Orucu) - Recep ve Şevval aylarında oruç tutmak.


Nafile Oruç

Bütün bu sayılan kısımlar dışında Allah rızası için tutulan ve tutulmasında kerahet olmayan oruçlardır.

Mekruh Oruç

Oruç tutulması mekruh olan günler, tahrimen ve tenzihen mekruh diye ikiye ayrılır. Tahrimen Mekruh Olan Oruç: Ramazan Bayramının birinci günü ile Kurban Bayramının birinci, ikinci, üçüncü ve dördüncü günleridir. Bu beş günde oruç tutmak tahrimen mekruhtur. Buna haram da denilir. Tenzihen Mekruh: Muharrem ayının onuıncu gününü tek bir gün olarak tutmak, yalnızca Cuma günü veya yalnızca Cumartesi günü oruç tutmak, Nevruz ve Mehrican günlerinde oruç tutmak.


Orucun Şartları Nelerdir? Farz olmasının şartları

Müslüman olmak : Kafir iman etmediği için amelle sorumlu olmaz.

Akıllı olmak : Deliye oruç farz değildir.

Büluğa ermiş olmak : Çocuklara oruç tutmak farz değildir. Alışmak için tutabilirler.

Orucun edasının vücub şartları

Sıhhatli bulunmak : Hastalara oruç farz olmaz, ancak bilahere kaza edilir.

Mukim Olmak : Misafir olanlara oruç tutmak farz değildir. Bilahere kaza gerekir. Ancak tutmaları daha faziletlidir.

Orucun edasını sıhhat şartları

Hayız ve nifastan taharet üzerinde bulunmak : Hayız ve nifas üzerine oruç tutulmaz. Bilahere kaza gerekir.

Niyyet etmiş olmak : Niyyet bulunmaksızın oruç tutmak sahih olmaz.


Oruç Bozmayı Mübah Kılan Haller


Hastalık: Oruca devam edildiğinde hastalık artacağından korkulursa oruç bozulabilir.

Yolculuk: 90 kilometrelik bir yolculuğa çıkan bir kimse niyet etmeyebilir veya niyet ettiği halde orucu bozabilir.

Mecburluk: Tehdit altında kalanlar oruçlerını bozabilir.

Gebe ve emzikli olmak: Oruç tuttuğu zaman kendine veya çocuğuna zarar geleceğinden korkan kadın oruç tutmayabilir.

Oruca Dayanamamak: Oruçtan aklının bozulmasından korkan orucunu bozabilir.

Savaş: Düşmana karşı kuvvetli olmak için askerde izin verilmiştir.

İhtiyarlık: Oruca dayanacak güçleri kalmamış yaşlılar oruç tutmayabilir.

Ziyafete Çağrılmak: Yalnız nafile oruçlar ziyafet için bozulabilir. Sonradan kaza olur.


Orucun Fidyesi Tedavisi mümkün olmayan bir hastalığa tutulmuş, aşırı derecede düşkün ve zayıflığından dolayı oruç tutamayan kimseler farz ve vacip olan oruç borçlarından her gün için bir fidye verirler. Bir fidye bir fıtır sadakasıdır. Fidyelerin tamamı bir fakire verilebileceği gibi, başka başka fakirlerede verilebilir. Buna da gücü yetmeyenler Allah'tan af ve mağfiret dilerler.


Oruçlu Kadın Yemeğin Tadına Bakabilir mi?

Kadın bazen yemeğin tadına bakmak zorunda kalabilir. Bazı yiyecekleri satın almak için de aynı mecburiyeti hissedebilir. Boğazdan aşağı inmemek şartıyla yemeğin tadına bakabilir.


Oruçluya Mekruh Olan Haller

-Bir şeyin tadına bakmak

-Gereksiz birşey çiğnemek (Başka kimse yoksa, kadın çocuğuna çiğneyebilir)

-Önceden çiğnenmiş ve çiğnendikçe eksilmeyen sakızı çiğnemek


-Tükürüğü ağızda biriktirip yutmak

-Abdest alırken ağıza, buruna suyu fazla çekmek

-Zevcesini öpmek, boynuna sarılmak

-Kan aldırmak (Eğer zarar verirse)


Ramazan Ayının Fazilet ve Esrarı

Mubârek Ramezân ayı, çok şereflidir.

Bu ayda yapılan, nâfile nemâz, zikr, sadaka ve bütün nâfile ibâdetlere verilen sevâb, başka aylarda yapılan farzlar gibidir.

Bu ayda yapılan bir farz, başka aylarda yapılan yetmiş farz gibidir.


Bu ayda bir orucluya iftâr verenin günâhları afv olur. Cehennemden âzâd olur. O oruclunun sevâbı kadar, ayrıca buna da sevâb verilir. O oruclunun sevâbı hiç azalmaz.


Bu ayda, emri altında bulunanların, işlerini hafîfleten, onların ibâdet etmelerine kolaylık gösteren âmirler de afv olur. Cehennemden âzâd olur.


Ramezân-ı şerîf ayında, Resûlullah (s.a.v.), esîrleri âzâd eder, her istenilen şeyi verirdi.


Bu ayda ibâdet ve iyi iş yapabilenlere, bütün sene bu işleri yapmak nasîb olur.


Bu aya saygısızlık edenin, günâh işliyenin bütün senesi, günâh işlemekle geçer.


Elden geldiği kadar ibâdet etmelidir.


Allahü teâlânın râzı olduğu işleri yapmalıdır.


Bu ayı, âhıreti kazanmak için fırsat bilmelidir.


Kur'ân-ı kerîm, Ramezânda indi.


Kadr gecesi, bu aydadır.


Ramezân-ı şerîfde, iftârı erken yapmak, sahûru geç yapmak sünnetdir. Resûlullah (s.a.v.) bu iki sünneti yapmağa çok önem verirdi. İftârda acele etmek ve sahûru gecikdirmek, belki insanın aczini, yiyip içmeğe ve dolayısı ile herşeye muhtâc olduğunu göstermekdedir. İbâdet etmek de zâten bu demekdir.

Hurma ile iftâr etmek sünnetdir.


İftâr edince, (Zehebez-zama vebtellet-il urûk ve sebet-el-ecr inşâallahü teâlâ) düâsını okumak, terâvîh kılmak ve hatm okumak mühim sünnetdir.

Bu ayda, her gece, Cehenneme girmesi gereken, binlerce müslimân afv olur, âzâd olur.


Bu ayda, Cennet kapıları açılır. Cehennem kapıları kapanır.


Şeytânlar, zincirlere bağlanır.


Rahmet kapıları açılır.

Kaynak: Mektubat Cilt 1, 45.Mektup

Ramazan da Hergün Niyet Şart mı?

Ramazan orucunu eda edebilmek için, hergün ayrı ayrı niyet etmek gerekir. Niyetin zamanı, gecenin başlangıcından, kaba kuşluk anına kadardır. Bu müddet içinde niyet edilmezse, farz eda edilmiş olmaz.


Seferi Hali ve Oruç Misafir olan kimsenin seferilik halinde iftar etmesi mübah ise de oruç tutması daha faziletlidir. Ancak oruçlu iken sefere ilk çıktığı gün orucu bozmaması gerekir. Bununla beraber yolculuğa çıktıktan sonra iftar ederse kefaret gerekmez, yalnız kaza icab eder.

Sefere çıkmadan önce iftar edilir de sonra yola çıkarsa kefaret lazım gelir.

Gündüzün ilk vaktinde kasden orucunu yiyen kimse, sonra zorla sefere çıkarılmış olsa, keffaret üzerinden düşmez. Kendi arzusu ile de sefere çıkmış olsa hüküm değişmez.


Üç Aylarda Oruç

Halk arasında Recep, Şaban ve Ramazan aylarına üç aylar denilmektedir. Peygamberimiz peşpeşe bu ayları hiçbir zaman oruç tutmamış, bu şekliyle de ümmetine tavsiye etmemiştir. Hatta ramazan ayının dışında hiçbir ayı baştan sona oruçlu geçirmemiştir.


Uçakla seyahat eden oruçlu şahıs iftarını nasıl yapar? Seyahate çıkan kişilerin, imsak ve iftarları bulundukları yere göre yapmaları gerekir. Uçakla seyahat eden oruçlu kişiler de, uçuş esnasında uçağın üzerinde bulunduğu yere göre imsak ve iftar yapmalıdırlar. Ancak çok hızlı uçaklarla kıtalararası yolculuk yapılması durumunda, imsak ile iftar arasında süre, anormal ölçüde kısa veya uzun olabilmektedir. Bu durumda, yolculuk yapacak kişi orucunu kazaya bırakabilir. Ancak oruca başlamış ise, imsake başladığı yere göre iftar edebilir.


Kaynaklar

1) Kaynaklarıyla Büyük Kadın İlmihali, Rauf PEHLİVAN, 2) Ömer Nasuhi Bilmen, İslam İlmihali 3) Ahmed Şahin, Zaman 4) Günümüz Meselelerine Açıklamalı Fetvalar, Mehmed Emre, 1996, Eser Neşriyat 5) T.C. Diyanet İşleri Başkanlığı Resmi Sitesi 6) Açıklamalı İslam İlmihali, Mehmed Paksu, 2004 7) En Geniş İslam İlmihali, Ali Fikri Yavuz, Çile Yayınevi, 1977 8 ) Ebubekir Sifil, Hayzı geciktirerek oruç tutmak, Milli Gazete, 17-22-23/10/2005 9) Diinimiz İslam

Oruçla ilgili çeşitli sual cevaplar

Sual: Derslere çalışılan veya imtihana girilecek günlerde oruç tutmamak, bayramdan sonra kaza etmek uygun mudur? CEVAP Oruç tutmak, derslere, imtihana engel olmaz. Bilakis destek olur. Mide çok doyarsa insanın kafası o kadar çalışmaz. Aç olanın zekâsı keskin, anlayışı kuvvetli olur. Bu, daha işin tıbbi yönü. Allahü teâlânın rahmeti ihsanı ise ayrı. Onu akıl almaz.

Ders için oruç tutmamak haram olur. Ramazan günü oruç tutmak büyük nimettir. Bu nimetten mahrum kalmamalı, oruç tutmayı ganimet bilmelidir. Bir hadis-i şerif meali şöyledir: (Ramazanda bir gün oruç tutmayan, onun yerine bütün yıl oruç tutsa, o bir günkü sevaba kavuşamaz.) [Tirmizi]

Başka zaman ömür boyu oruç tutulsa Ramazanda tutulan bir orucun sevabına kavuşulmaz. Bir hadis-i şerif meali de şöyledir: (Allah rızası için bir gün oruç tutan kimseyi Allahü teâlâ, bu bir günlük oruç sebebiyle Cehennem ateşinden 70 yıl uzak tutar.) [Buhari, Müslim, Tirmizi, Nesai, İbni Mace]

Sual: Ramazanda herhangi bir şekilde orucu bozulan kimse, yiyip içebilir mi? CEVAP Ramazan günü, iğne olmak, kendi isteğiyle ağız dolusu kusmak gibi bir sebeple oruç bozulursa, yolcu şehrine gelirse, kadının hayzı kesilirse, akşama kadar oruçlu gibi, sakınmaları gerekir. Yiyip içmeleri mekruh olur.

Yemek artığı ve pirinç tanesi Sual: Diş arasında kalan, nohuttan küçük yemek artıklarını yutmanın orucu bozmayacağı bildiriliyor. Peki, nohuttan küçük bir pirinç veya buğday tanesini yutmak orucu niye bozuyor? CEVAP Diş arasında kalan yemek artığı, dışarıdan alınmış olmuyor. Pirinç tanesi dışarıdan alınıyor. Oruçluyken, pişmiş bir pirinç tanesi, nohuttan küçük olduğu halde yenirse kefaret de gerekiyor. Pişmemiş pirinç yenirse kaza gerekiyor; ama dinimizin emrine göre, diş arasında kalan pişmiş pirinç tanesi [pilav] yutulursa oruç bozulmuyor. Namaz esnasında yutarsa namaz da bozulmuyor; ama dışarıdan bir pirinç tanesi alıp yutsa namazı bozuluyor. Demek ki, diş arasında kalanı yutmakla, dışarıdan alıp yutmak farklıdır.

Kıt aklımızla dini hükümleri incelemek, mukayese etmek, hikmetini anlamaya çalışmak bir hastalıktır. Bundan çok sakınmalı. Akılla mantıkla din olsaydı, Peygamberler gönderilmez, dini hükümler bildirilmezdi.

Kaza ve kefaret Sual: Oruçluyken, pişmiş bir pirinç veya bir mercimek yenirse kefaret gerekiyor da, bunların pişmemişi yenince niye kaza gerekiyor? CEVAP Bunun gibi, az tuz yemek kefaret gerektirirken, bir kaşık tuz yemek kefareti gerektirmez.

Toprak yemek kefareti gerektirmezken, alışmış kimsenin kilermeni denilen toprağı yemesi kefaret gerektirir.

Fındığı kabuğuyla yutmak kefaret gerektirmez, ama kabuğunu çıkarıp içini yutmak, gerektirir.

Pişmemiş pirinç, ilaç ve gıda olarak yenmesi âdet olmadığı için kefaret gerektirmiyor. Demek ki ölçü, ilaç ve gıda olarak yenmesinin, âdet olup olmamasına bağlıdır.

Kilermeni de topraktır, ama ilaç olarak yenirse kefaret gerektiriyor. Aşeren hamile kadınlar veya bazı çocuklar, kil ve kireç gibi toprak yerler. Bunların da bu hususa dikkat etmeleri gerekir.

Sual: Abdest alırken hata ile boğazına su kaçan, orucu bozulduğu için yiyip içse, kefaret mi gerekir? CEVAP Orucu kasten bozmadığı için, yalnız kaza gerekir.

Sual: Oruçlu olduğunu unutarak yiyen, sonra bilerek yiyip içmeye devam ederse, kefaret gerekir mi? CEVAP Oruçlu olduğunu unutarak yiyip içen kimse, orucunun bozulduğunu zannederek yiyip içmeye devam ederse kaza lazım olur, kefaret lazım olmaz. Eğer unutarak yiyip içmenin orucu bozmadığını bildiği halde, kasten yiyip içmeye devam ederse, hem kaza, hem de kefaret lazım olur.

Sual: Ramazanda birkaç gün oruç tutmadım. Kefaret gerekir mi? CEVAP Ramazanda mazeretsiz oruç tutmamak büyük günahtır. Önce tutulmayan oruçlar için tevbe edilir. Sonra gününe gün yani kaç gün tutulmamışsa o kadar gün kaza orucu tutulur. Bir kimse, Ramazan ayında 30 gün oruç tutamasa, tutamadığı gün kadar kaza gerekir, kefaret gerekmez. Kefaret, oruç tutmamanın değil, niyetli iken Ramazan orucunu mazeretsiz bozmanın cezasıdır.

Sual: Sefere çıkacağım diye orucu niyet etmedim. Güneş doğduktan sonra yiyip içtim. Kaza mı kefaret mi gerekir? CEVAP Kefaret oruç tutmamanın değil, niyetli orucu kasten bozmanın cezasıdır. Mazeretsiz oruç tutmamak haramdır ama kefareti gerektirmez. İmameyne [imam-ı Ebu Yusuf ile imam-ı Muhammed’e] göre ise, öğleden bir saat önceye kadar niyet etme imkanı varken kasten yiyip içtiği için kefaret gerekir. Ama öğleden sonra yiyip içse idi, niyet etme imkanını kaçırdığı için imameyne göre de kefaret gerekmez, sadece kaza gerekir. Fetva imameyne göre değil, imam-ı a’zama göredir. Niyetsiz oruç ne zaman açılırsa açılsın kaza gerekir, kefaret gerekmez.

Sual: Güneş doğduktan sonra niyet eden kimse, bu orucunu öğleden önce veya sonra bozduğunda, kaza mı kefaret mi gerekir? CEVAP Niyet imsak vaktinden sonra olduğu için her iki halde de kaza gerekir.

Sual: İmsak vaktinden sonra, seferden memleketine dönse, oruca niyet etse ve bu niyetli orucunu kasten bozsa, kefaret gerekir mi? CEVAP Oruca imsak vaktinden sonra niyet ettiği için kefaret gerekmez, kaza gerekir.

Sual: Kasten orucunu bozan kimse, sonradan oruç tutmamayı mubah kılacak bir hâl başına gelse, yine de kefaret gerekir mi? CEVAP Öyle bir durum vaki olursa kefaret gerekmez. Mesela kadının hayzı başlasa, yahut oruç tutamayacak kadar hastalansa yalnız kaza gerekir. Fakat sefere çıksa, kefaret gerekir. Çünkü sefere çıkmak semavi bir özür değildir.

Niyetsiz oruç Sual: Gece çalışıyorum. Ramazan orucuna niyet etmeyi unutup yattım. Uyandığımda öğle ezanları okunuyordu. Artık niyet edilmez dediler. Ben de belki bir çaresi vardır diye akşama kadar bir şey yiyip içmedim. Oruçlu gibi durdum. Bu orucu kaza etmem gerekir mi? CEVAP Niyetsiz oruç sahih olmaz. Kaza etmek gerekir. Ancak bunun gibi istisnai durumlarda, ibadeti kurtarmak için, zayıf da olsa başka kavil veya diğer hak mezheplerde bir çaresi varsa, o taklit edilerek ibadet kurtarılır. Hanefî mezhebindeki müctehid imamlardan İmam-ı Züfer’e göre, niyetsiz oruç sahihtir. Bu imama göre, niyet unutulmuşsa veya herhangi bir sebeple niyet edilmemişse, o gün orucu bozan bir şey de yapılmadıysa, oruç tutulmuş olur. Böyle zaruri durumlarda İmam-ı Züfer’in kavliyle amel edilir.

Sual: Mastürbasyon kaza gerektirir deniyor. Bana göre kasten orucu bozuyor, ben kefaret gerekir diyorum. Hangi kitapta kaza gerektiği yazılıdır? CEVAP Mastürbasyon için yalnız kaza lazım olduğu, Fetava-i Hindiyye, Bahrürraik ve Dürr-ül-muhtar kitaplarında yazılıdır. Kefaret gerektirmez. Akıl ile din olmaz. Dinde nakil şarttır.

Sual: Dayanamayıp orucunu bozana kaza mı gerekir? CEVAP Gerçekten dayanamamışsa, kaza gerekir.

Sual: Yemekhanede birkaç kişiyi yerken görüp, biz de dalgınlıkla vakte dikkat etmeden vakit girdi sanıp 16:40 da iftarı açtık. Sonra takvime baktık ki akşam 16:44 deymiş. Kasıtlı bozmadığımız için sadece kaza gerekir değil mi? CEVAP Evet kaza gerekir.

Sual: Oruçlu olunca abdestte ağza burna fazla su çekilmese olur mu? CEVAP Evet olur.

Sual: Bazı imsakiyeler, Türkiye Takvimi'nden farklıdır. Hangisine uymak ihtiyatlı olur? CEVAP İhtiyata riayet etmek tedbirli ve temkinli hareket etmek elbette iyi olur. Türkiye Takvimi'ne göre hareket edilmelidir. Yoksa oruçlar tehlikeye girer. Türkiye Takvimi'nin hesapları yüz yıldır uygulanan hesaplardır. [Farklı Ramazan İmsakiyeleri kısmında geniş bilgi var.]

Sual: Bazıları diyor ki, Ramazanda orucun ilk gününü tutmazsak diğerlerini de tuttuğumuz zaman gerektiği zaman bozabilirmişiz. Böyle bir şey var mı? CEVAP Öyle bir şey yok. Ramazanda her gün oruç tutmak farzdır. Böyle hurafelere inanmamak lazım. İnsan sağlık durumuna göre, ilk günler tutamaz da sonraki günler tutabilir veya ilk günler tutar da hastalanınca diğer günler tutamaz. Bu hallerde ne yapılacağı, nasıl yapılacağı ilmihal kitaplarında vardır.eserlerinden tercüme edilerek hazırlanan, Tam İlmihal Seadet-i Ebediyye kitabını okumayı tavsiye ederiz. adresinden okunabilir ve temin edilebilir.]

Sual: Oruçluyken misvak kullanmak mekruh mudur? CEVAP Mekruh değildir. Şafii’de öğleden sonra kullanmamak iyi olur, çünkü ağızdaki kokuyu giderdiği için, öğleden sonra misvaklanmayı mekruh sayarlar. (Oruçlunun ağız kokusu Allah için sevimlidir. Öyle ise Allahü teâlâya sevimli gelen bir şeyi biz niye yok edelim) derler.

Şeytani rüya Sual: Ramazanda şeytani rüya görülür mü? CEVAP Görülmez. Nefsani rüya görülür

Şeytanlar bağlanır Sual: Ramazanda şeytanların azgınları mı bağlanır? CEVAP Hayır, hepsi bağlanır. Ramazanda günah işleten, nefsimizdir. Bu ayda, şeytanlar bağlı olduğu için, vesvese veremezler. Ramazanda, esnemeler de şeytandan değildir. Asabi esnemeler, yorgunluk, uykusuzluk gibi hallerde meydana gelir.

Sual: Şeker bayramı demek caiz mi? CEVAP Bayram namazından önce hurma, şeker gibi herhangi bir tatlı yemek müstehap olduğu için caizdir.

Sual: Ramazan ayı, niçin bazen 29, bazen 30 gün oluyor? CEVAP Ramazan-ı şerif kameri aylardandır. Kameri aylar 29 veya 30 gün olur. Kur’an-ı kerimde, Ramazan ayında oruç tutmanın farz olduğu bildirilmektedir. (Bekara 183-185) Ramazan ayı otuz çekerse 30, yirmidokuz çekerse 29 gün oruç tutmak farzdır. Bütün farz ibadetler Allahü teâlânın emridir.

Sual: Oruç tutmayan işçiye, Ramazanda yemek verilir mi? CEVAP Yemek verilmez, yemek parası verilebilir.

Sual: Yazın kazaya kalmış oruçları, kışın kaza etmek caiz mi? CEVAP Caizdir.

Sual: Hacda şükür kurbanı yerine ceza olarak oruç tutmak caiz mi? CEVAP Caiz olmaz. Ancak israfı önlemek için caizdir.

Sual: İmsak vaktinden sonra kazaya niyet edenin orucu nafile mi olur? CEVAP Evet.

Sual: Seferdeki kimseye, evine gelince tutmadığı oruçları kaza etmek farz mı? CEVAP Evet.

Sual: Ramazanın son günü, bugün bayram diyenlere aldanıp, orucunu bozana, kaza mı lazım olur? CEVAP Kaza lazım olur.

Sual: Erzurumlu, yazın orucu, Adana’da tutsa, daha sevap mı? CEVAP Hayır. Sıkıntı kendiliğinden gelirse sevap olur.

Sual: (Başkası yerine oruç tutulmaz) hadisi hangi kitapta var? CEVAP Tahtavi haşiyesinin 238. sayfasında var.

Sual: Kaza orucunu davette bozmak caiz mi? CEVAP Hayır.

Sual: Söylentilere inanıp, Ramazan diye, Şabanın 29’unda oruca niyet ettim. Doğrusunu öğrenince bozdum. Kaza gerekir mi? CEVAP Gerekmez.

Sual: Bir kimse akşam namazından önce uyusa veya bayılsa öbür gün öğleyin uyansa hemen oruca niyet edebilir mi? CEVAP Artık niyet edemez. Öğleden bir saat önce uyanıp niyet etseydi sahih olurdu; fakat böyle durumlarda İmam-ı Züfer’in kavline uyup, bir şey yiyip içmeden, o andan itibaren niyet ederek, hatta hiç niyet etmeden de orucunu tutabilir.

Sual: Ailemden uzakta başka şehirde talebeyim. Annem telefonda, sahura kalkabiliyor musun dedi, evet kalkıyorum dedim halbuki kalkamadığım çok oldu. Aç olarak oruç tuttuğumu bilip üzülmesin diye böyle söyledim bu yalan caiz olur mu? CEVAP Burada yalan caizdir.

Sual: 3 senelik oruç borcu olan, bunu 30’ar gün olarak peş peşe mi tutması lazım? CEVAP Hayır. Fırsat buldukça birer ikişer veya üçer beşer tutulur, yani 30 gün birden tutmak gerekmez. 90 gün oluncaya kadar böyle devam edilir.

Sual: Kaza orucum yoktur. Fakat bazı oruçlarım bozulmuş, kabul olmamış diye, oruç tutarken kazaya niyet edilse, mahzuru olur mu? Kaza orucum yoksa, bunlar nafile olur mu? CEVAP Kazası olmayanın da kaza namazı kılmasında, kaza orucu tutmasında mahzur yoktur. Kazası yoksa nafile olur.

Sual: Oruca hesapla başlanılan yerlerde, yanlışlık olma ihtimali olacağı için, bayramdan sonra kaza orucu tutmak gerekir mi? CEVAP İki gün kaza orucu tutmak gerekir. Çünkü büyük İslam âlimi seyyid Abdülhakim Arvasi hazretleri, (Böyle yerlerde bulunan müslümanların bayramdan sonra, dilediği zaman, kaza niyeti ile, iki gün daha oruç tutmaları lazımdır) buyurdu.

Sual: Bu sene yılbaşı Ramazana geldi. Bu ayda kumar oynamak, içki içmek daha kötü değil midir? CEVAP Kumar oynamak, içki içmek her zaman haramdır. Fakat mübarek yerlerde ve mübarek günlerde bu haramları işlemek elbette daha büyük günah olur.

Yılbaşı ile Noel birbirinden farklı ise de, 21 veya 25 Aralıktaki Noel kutlamalarının devamı sayılabileceğinden, yılbaşı gecesi Hıristiyanlar gibi eğlenmek caiz olmaz. Yalnız Hıristiyanların değil, Yahudilerin ve bütün bâtıl dinlerin ibadetlerini yapmak, onlara benzemek olur. Kâfirlerin yaptıkları ibadetler ve çirkin işleri hariç, mubah olan âdetlerini yapmakta mahzur yoktur. Yani onlara benzemiş olunmaz. (Redd-ül Muhtar)

Müslüman her gece neleri yapıyorsa, bu gece de onları yapmalıdır!

Sual: Bayramın ikinci günü oruç tutmak caiz mi?

CEVAP

Ramazan bayramının ikinci günü oruç tutmak caizdir.

Sual: Kaza orucuna niyet eden bir kimse, cünüp iken, imsak vaktinden sonra kalkıp banyo yapsa orucu yine de tutabilir mi?

CEVAP

Tutabilir. Hatta namaz kılmayan kimse akşama kadar da cünüp dursa orucu yine sahih olur. Fakat namaz kılmadığı için ve cünüp durduğu için büyük günah olur. Yani cünüp oruç tutmakla, oruç bozulmuş olmaz.

Sual: Fecirle imsak vakti aynı şey mi?

CEVAP

Fecir, sabah namazı vaktidir. İmsak, oruçken yiyip içmeyi kesme zamanıdır.

Sual: Kazaya kalmış Ramazan orucunu bilerek bozan bir kimse kaç gün oruç tutması lazım?

CEVAP

Kaza orucunu bozunca bir gün tutar.

Sual: Ölü veya diri için namaz kılmak, oruç tutmak ve ona bu sevabı yollamak olur mu?

CEVAP

Namazın orucun sevabı ona gönderilir. Bizzat onun için namaz kılınamaz, oruç tutulamaz. Gönderilen sevap da, onun kılmadığı namaz, tutmadığı oruç yerine geçmez.

Sual: Orucun sahih olması için, sahura kalkma mecburiyeti var mı?

CEVAP

Hangi oruç olursa olsun sahura kalkma mecburiyeti yoktur. Kalkmak sünnettir. Kalkılırsa sevap olur.

Sual: Yeni namaza başladım. Oruç da tam olarak bu Ramazan tutacağım. Ancak namaz ve oruç kazalarımı nasıl hesaplayacağım, tam bilmiyorum.

CEVAP

Zannı galibe göre hesaplarsınız.

Sual: El, yüz vücut losyon veya kremlerinde alkol olduğu ve namaz kıldığımız için bu kremleri kullanmamamız gerektiği, oruçluyken de necis olduğu doğru mu?

CEVAP

Hayır o karışım alkoller affedilmiştir.

Sual: Orucun haram olduğu aylar ve günleri yazar mısınız?

CEVAP

Oruç tutmak sadece bayram günleri haramdır. Senede beş gün. Yani dört gün Kurban bayramı, bir gün de Ramazan bayramı. Diğer günler oruç tutulabilir.

Sual: Kaza orucuna yalnız olarak nasıl niyet etmeli ve hangi zamanlar arasında niyet etmeli?

CEVAP

İlk kazaya kalan Ramazan orucuna demeli. Akşamdan imsak vaktine kadar niyet etmeli.

Sual: Nezri muayyen, nezri mutlak oruçlar nedir?

CEVAP

Vacip oruçlar, muayyen olur. Belli gün oruç adamak böyledir. Mesela pazartesi günü oruç tutmayı adamak, nezri muayyen oruç olur.

Gayr-i muayyen oruçlar: Herhangi bir gün oruç adamak. Mesela (Allah rızası için üç gün oruç tutacağım) demek böyledir.

Sual: İki sene adak orucu yerine yemin kefareti vermek caiz mi?

CEVAP

Hayır.

Sual: Bir ay oruç tutmayı adayan, 30 gün peş peşe mi tutar?

CEVAP

Hayır. Farklı günlerde de tutabilir.


Sual: Ebem, bir yıl oruç tutacağım diye adakta bulundu. Tutmadan öldü. Ne lazım?

CEVAP

Bu adak için bir senelik oruç kefareti yapılır.

Sual: 3 gün üst üste oruç tutmayı adamıştım, fakat üçüncü gün, (orucu bozan fakat kefaret gerektirmeyen bir durum neticesinde) orucum bozuldu. Nasıl hareket etmem lazım?

CEVAP

Adak orucunu kasten bozsanız kefaret gerekmez. Yeniden üç gün oruç tutarsınız.

Sual: (İşim olursa iki sene oruç tutacağım) dedim. Fakat Allah rızası için demediğim için oruç tutmam lazım mı?

CEVAP

Evet. Çünkü oruç zaten Allah rızası için tutulur.


Sual: (Şu işi yaparsam bir gün oruç tutacağım) diye söylendiğinde, bu şeyi her yaptığımız sefer için bir gün oruç mu tutmalıyız, yoksa birkaç sefer sözümüzden çıktığımızda da 1 gün oruç tutmak yeterli mi?

CEVAP

Bir gün oruç tutmanız yeter.

Sual: Amerika’dan yola çıkıyorum. Gece yolculuğu yapacağım. Sahur vaktinde uçakta olacağım, hangi ülkeye göre imsak vaktini esas alacağım. Evim Hollanda’da. Eve dönünce Hollanda'nın iftar vaktini mi esas alacağım?

CEVAP

Çıktığınız ülkenin yani Amerika’nın imsak vakti esas alınır. Gittiğiniz yerin de iftar vakti esas alınır. Yani Hollanda’nın. Güneş batmadan iftar edilmez.

Sual: Biz iki kardeşiz, annem bize hamileyken oruçlarını tutamamış. O zamanki Ramazan imsakiyelerini saklayıp daha sonra (yıllar sonra) o imsakiyelere bakarak sırayla tutmuş. Niyet ederken bunlara göre niyet etmiş. Bunları tekrar tutması gerekiyor mu?

CEVAP

Çok iyi olmuş. Tekrar tutması gerekmez. Fakat imsakiye saklamasa da ilk kazaya kalan diyerek de tutabilirdi. Namazları da öyle kaza etmek gerekir. İlk kılınan kılınınca ondan sonraki ilk olur.

Ezan okunurken

Sual: Ezan okunurken hemen orucumuzu açmakta mahzur var mıdır?

CEVAP

Vaktin girmesi şarttır, ezan erken veya geç okunabilir. Vakit girmişse, ezan okunmasa bile oruç açılabilir. Sonra namazı kılmalı. Yemeğin namazdan sonra yenmesi daha uygun olur.

Vakit girmemişse, ezan okunsa da, top atılsa da orucu açmak caiz olmaz.

İmsak vakti yiyip içmek de böyledir. Yani ezana değil vaktin girmesine itibar edilir. İmsak vakti girmişse, daha ezan okunmasa bile, artık yiyip içmeyi kesmek gerekir. Ezana değil vakte itibar edilir.

Sual: Bazı kimseler, her çeşit gıdayı yiyorlar, fakat et, süt gibi hayvani gıdalar yemeyip kırk gün perhiz yapıyorlar. Buna da oruç diyorlar. Müslümanlıkta böyle bir oruç var mıdır?

CEVAP

Müslümanlıkta böyle bir oruç yoktur. Hıristiyanlıkta böyle perhizler vardır. Demek ki onlar, Hıristiyanların ibadetlerini yapıyorlar. Gayrı müslimlerin ibadetlerini yapanlar veya yapmadığı halde beğenenler kâfir olur. (Berika)

Üç aylarda oruç tutmak

Sual: Kaza borçları üç aylarda tutulabilir mi?

CEVAP

Kaza ve nafile oruçları Receb, Şaban ve diğer aylarda tutmakta mahzur yoktur, fakat kaza oruçlarını, mazeretsiz geciktirmemek iyi olur! Bu aylarda kaza orucu tutan, bu aylarda nafileye verilecek sevablara da kavuşur. (Nevadir-i fıkhiyye)

Receb ve Şaban aylarında kaza orucu veya nafile oruç, her gün veya aralıklı olarak da tutulur. Tek başına Cuma veya Cumartesi günü oruç tutmamalıdır! Perşembe ile Cuma veya Cuma ile Cumartesi birlikte tutulursa mahzuru olmaz.

Receb veya Şaban aylarında oruç tutarken, kazası olan, (İlk kazaya kalan Ramazan orucumu tutmaya) diye niyet eder. Kaza yoksa bile, kaza orucu tutmak yine caizdir.

Sual: 12-14 yaşlarında çocuklarım var. Namaz kılıp oruç tutmaları farz mıdır?

CEVAP

Büluğa erince kız ve erkek çocuğa, namaz, oruç farz olur. Ay hâlinde tutamadığı oruçları, bayramdan sonra kaza eder. Ay hâli sebebiyle kılamadığı namazları kaza etmez. Hazret-i Âişe validemizin naklettiği hadis-i şerifte, hayzlı iken tutulamayan orucu kaza etmek gerektiği, kılınmayan namazları kaza etmek gerekmediği bildirilmiştir. (Buhari)

Hazret-i Havva validemiz, Ramazan ayında hayz olunca, Allahü teâlâ, namaz kılmamasını ve oruç tutmamasını, hayzlı iken kılamadığı namazları kaza etmemesini, fakat orucu kaza etmesini emretmiştir. (Mevkufat)

Sual: Kış günleri kısa olduğu için nafile veya kaza orucu tutmam uygun olur mu?

CEVAP

Evet. Kolaylıklardan istifade etmek iyidir. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki: (Kışın oruç tutmak, meşakkatsiz elde edilen bir ganimettir.) [Tirmizi]

(Kış mevsimi, müminin baharıdır. Gündüzleri kısadır, oruç tutar, geceleri uzundur, o vakitleri ibadet eder.) [Gunye]

Sual: Maliki’yi taklit eden kadının hayzı 15 gündür. 15 gün oruç tutmayıp sonra mı kaza eder?

CEVAP

Oruçta taklit edilmediği için, Hanefi’deki hayz müddeti geçtikten sonra oruç tutulur.


Sual: Ramazanda oruçlu iken hanımını öpmenin bir mahzuru olur mu?

CEVAP

Veda öpüşü gibi bir öpüş caizdir, şehvetle öpmek ise caiz değildir. Cünüp olmak şüphesi varken öpmek mekruhtur. Öperken cünüp olursa oruç bozulur ve kaza gerekir. Maliki mezhebinde oruçlu iken hanımını öpmek haramdır.

Sual: Gündüz öğleyin yatarken ihtilam olup, herhangi bir sebeple gusledemeyen kimsenin orucu sahih olur mu?

CEVAP

Zaruretsiz cünüp durmak haramdır. Namazını da kılamadığı için ayrıca büyük günaha girer. Su bulma imkanı olamayan teyemmüm eder yine cünüp durmaz. Teyemmüm edileceğini de bilmeyen kimsenin orucu sahih olur. Çünkü cünüp durmak dört mezhepte de, oruca mani değildir.

Sual: Sadece Cuma günü oruç tutmakta mahzur var mıdır?

CEVAP

İmam-ı Ebu Yusuf’a göre mekruhtur. İmam-ı a'zama göre mekruh değildir. Bir ibadet için mekruh ve sünnet diyen olunca, bütün müctehid âlimlere uyabilmek için, o işi yapmamak gerekir. Yani Cuma günü bir ihtiyaç olmadan oruç tutmamalı. Perşembe-Cuma veya Cuma-Cumartesi olarak tutmak iyi olur.

Oruç tutamayan namaz kılar

Sual: Bir mazeretle oruç tutamayan kimse, mukabele okuyamaz, teravihe gidemez mi?

CEVAP

Oruç, namaz ve mukabele birbirine bağlı ibadetler değil. Bir mazeretle oruç tutamayan Kur’an-ı kerim de okur, mukabele de dinler, namazını kılar, teravihini kılar.

Sual: Trafik kazasında, birinin ölümüne sebep olana, kanuni cezadan başka da, ayrıca bir kefaret gerekir mi?

CEVAP

Evet. Bugün için, 60 gün oruç tutması gerekir.

Nafile orucu bozmak Sual: Nafile bir orucu, kasten veya bir özürle bozunca kazası gerekir mi?

CEVAP

Evet, kasten veya bir özürle de bozulsa, yine o orucu kaza etmek vacibdir. Bir özürle orucu bozmak caiz, kasten bozmak ise günahtır.


Şaban’ın son günü oruç

Sual: Şaban ayının son günü oruç tutmak, uygun mudur?

CEVAP

Şaban ayının son gününe, yevm-i şek denir; şüpheli gün demektir. Bu günde oruç tutmanın, mekruh, caiz ve caiz olmayan durumları vardır. Bugün tutulan oruç, üç türlü olur:

1- Ramazan orucuna veya (ramazan ise ramazan orucuna, ramazan değilse, nafileye) diye niyet ederek tutulan oruçtur. Bu niyetle oruç tutmak, mekruhtur.

Ramazan orucunu karşılamak gerektiğini sanıp Şabanın son günü oruç tutmak da mekruhtur. Hıristiyanlara benzememek için, Şabanın son günü oruç tutmanın mekruh olduğunu bildiren âlimler de vardır.

Bir hadis-i şerifte de buyuruluyor ki: (Ramazanı bir-iki gün önce oruç tutmakla karşılamayınız! Devamlı oruç tutan, bu orucu tutabilir.) [Müslim]

2- Nafile oruca veya kaza orucuna niyet ederek oruç tutmak caizdir, mekruh değildir.

3- (Ramazansa, ramazan orucuna; değilse, niyet etmiyorum) diye tutulan oruç, hiç caiz değildir.

Sual: Ramazan orucunu tutarken, aynı zamanda adak ve kaza orucuna da niyet edilebilir mi?

CEVAP

Hayır, sadece Ramazan orucuna diye niyet edilir. Bunun gibi, vaktin farzını mesela öğle namazının farzını kılarken, sünnetine diye de niyet edilmez. Ama sünnet kılarken, ilk kazaya kalmış öğlenin veya başka bir vaktin farzına diye niyet edilir. Bunun gibi, mübarek günlerde nafile oruç tutarken ilk kazaya kalmış ramazan orucuna da niyet edilebilir. Vaktin namazı ile kazaya kalan namaz farklı olduğu gibi, ramazan orucu ile kazası da farklıdır. Nafile oruç tutarken, hem nafileye hem de ilk kazaya kalan Ramazan orucuna niyet edilebilir.

Oruç borcu olan

Sual: (Oruç veya namaz borcu olan kız, borçlarını ödemeden evlenemez) deniyor. Bu doğru mu?

CEVAP

Hayır, doğru değildir. Evlenince kocasından izinsiz nafile oruç tutmak uygun olmadığı için, belki oruç borcuyla kocasının evine gitmemeli denmiş olabilir. Namaz borcu bitmeden de evlenebilir.

Sual: Ramazan ayında tutamadığımız oruçları, istediğimiz zaman kaza edebilir miyiz?

CEVAP

Evet, her zaman kaza edilebilir ise de, fırsat buldukça bir an önce kaza etmek iyi olur. Şafii’de ise, gelecek Ramazana kadar kaza edilmezse, hem oruç tutmak, hem de fidye vermek gerekir.

Sual: Unutup yiyip içene, oruçlu olduğunu hatırlatmak gerekir mi?

CEVAP

Eğer oruç yiyen kuvvetliyse söylemek gerekir, söylememek mekruh olur. Zayıfsa, söylememek gerekir. Allahü teâlâ ona unutturup, oruç yedirmiş olabilir. Bir hadis-i şerif meali şöyledir: (Oruçlu bir kimse unutarak yiyip içerse, bu, Allahü teâlânın ona gönderdiği bir rızıktır, bu orucu kaza etmek gerekmez.) [Dare Kutni]

Kaza orucuna niyet

Sual: Hiç oruç kazası olmayan kimse, kaza orucu tutabilir mi? Mübarek günlerde tuttuğu oruçları kazaya da niyet edebilir mi?

CEVAP

Ramazan-ı şerif ayı dışında, Pazartesi, Perşembe günlerinde, her ayın 13, 14 ve 15’inde veya aybaşlarında yahut diğer mübarek günlerde, her zaman, nafile oruç tutarken kazaya da niyet etmek iyi olur. Eğer sahih olmamış oruçlarımız varsa, hem bu oruçlar kaza edilmiş olur, hem de bildirilen mübarek günlerde nafile oruç tutulmuş olur.

Sadece pazar günü oruç tutmak

Sual: Cumartesi günü tek olarak oruç tutulmadığı gibi, Pazar günü de Hıristiyanlarca kutsal sayıldığına göre, Pazar günü de tek olarak oruç tutmak mekruh olur mu?

CEVAP

Hayır, mekruh değildir. Pazar günü, tek olarak oruç tutmakta hiçbir mahzur yoktur.

Adak oruçları

Sual: Muayyen olan ve olmayan adak oruçları nedir? Bunlara ne zaman niyet edilir?

CEVAP

Muayyen oruçlar:

Belli gün oruç adamak böyledir. Mesela pazartesi günü oruç tutmayı adamak, muayyen adak orucu olur. Bunlara, öğleye bir saat kalana kadar niyet edilebilir.

Gayr-i muayyen oruçlar:

Herhangi bir gün oruç adamak. Mesela, (Allah rızası için üç gün oruç tutacağım) demek böyledir. Bunlara, imsak vaktinden önce niyet etmek şarttır.

Adak orucunda niyet

Sual: Adak orucunda niyet ne zamana kadar yapılır?

CEVAP

İki türlü adak orucu vardır:

1- Muayyen [Vakti bilinen],

2- Gayri muayyen [Vakti bilinmeyen].

Muayyen mesela Şaban ayının ilk Perşembe günü oruç tutacağım diye adakta bulunan kimse, o gün, öğleye bir saat kalıncaya kadar niyet edebilir. Allah rızası için bir gün oruç tutacağım diyen ise, imsak vaktine kadar niyet eder.

Oruçta niyet

Sual: Kaza veya nafile oruçlarda, Perşembe günü oruç tutup da, Cuma günü oruç tutmak isteyen, nasıl niyet ederse daha çok sevab alır?

CEVAP

Perşembe günü oruç tutup da, Cuma günü de oruç tutmak isteyenin, (Cuma günü oruç tutmak müstehab diyen âlimlere uymak niyetiyle, bugün oruç tutuyorum) diye niyet etmesi daha iyi olur.

Belli günlerde oruç

Sual: (Orucu pazartesi ve perşembe günleri tutulmalıdır) deniyor. Diğer günlerde tutulan orucun sevabı yok mudur?

CEVAP

Her gün oruç tutmak sevabdır. Cuma günü tek başına oruç tutmak müstehabdır, fakat mekruhtur diyen âlimler de olduğu için, perşembe günüyle veya cumartesi günüyle birlikte tutmak daha uygundur. Cumartesi tek gün hariç, haftanın diğer günleri oruç tutmak da sevabdır. Birkaç hadis-i şerif meali şöyledir:

(Çarşamba ve perşembe günleri oruç tutana, kıyamette Cehennem ateşinden uzak kalacağına dair beraat verilir.) [Ebu Ya'lâ]

(Çarşamba, perşembe, cuma günlerinde oruç tutana Allahü teâlâ, Cennette dışı içinden, içi dışından görünen bir saray verir.) [Taberanî]

(Ameller, pazartesi ve perşembe günleri arz olunur. Ben de, amelimin oruçluyken arz olunmasını isterim.) [Tirmizi]

(Allahü teâlâ, çarşamba, perşembe ve cuma günü oruç tutana cennette, inci, yakut ve zebercetten bir köşkten sonra, ateşten koruma beraatı da verir.) [Taberani, Beyhekî]

(Çarşamba, perşembe, cuma günleri oruç tutanın ve cuma günü de az veya çok sadaka verenin, bütün günahları affedilir, anasından doğduğu gün gibi temiz olur.) [Taberani, Beyhekî]

Ümmü Seleme validemiz anlatır:

Resulullah efendimiz çoğunlukla cumartesi ve pazar günleri oruç tutar ve (Bu iki gün, müşriklerin bayram günleridir, onlara muhalefet etmek için oruç tutuyorum) buyururdu. (İbni Hüzeyme)

Tek başına cumartesi günü oruç tutmak mekruhsa da, pazar günü tek olarak da oruç tutmak mekruh değildir. Görüldüğü gibi haftanın her günü oruç tutmakta bir mahzur yoktur.

Niyetten vazgeçmek

Sual: Akşam veya gece oruca niyet eden kimse, herhangi bir sebeple oruç tutmaktan vazgeçmek istese, ne vakte kadar niyetinden vazgeçebilir?

CEVAP

İmsak vaktine kadar niyetten vazgeçilebilir, daha sonra vazgeçemez.

İftarı başka ilde açmak

Sual: Van’da saat 19.00 da akşam oluyorsa, İstanbul’da bir saat sonra, saat 20.00 de olduğu bir dönemde, bir kimse, İstanbul’da oruç tutarken, iftar daveti için Van’a gitse, orucu Van’ın saatine göre mi, yoksa İstanbul’un saatine göre mi açar? Van’da sahuru yiyen kimse, iftar için İstanbul’a gelse, hangi şehrin saatine göre iftarını açar?

CEVAP

Nerede olursa olsun, iftar açılan yerin saati geçerlidir. Nerede olursak olalım, güneş batınca, orada oruç açılır.

Oruca niyet etmemek

Sual: Yarın nasıl olsa kesin diş çektireceğim, iğne vurulacak ve orucum bozulacak. Gece niyet etmeyip yiyip içsem günah olur mu?

CEVAP

Ramazanda oruç tutmamak büyük günahtır. Oruca niyet edilir. Dişçi iğne vurunca oruç bozulmuş olur. Sadece kaza gerekir. Diş çektireceğim kesin dense de, kesin olmayabilir. Sabah evden dişçiye giderken ölebilir. Oruçluyken ölmek büyük nimettir. Gittiğimiz dişçinin işi çıkmış, başka yere gitmiş olabilir veya ölebilir. Deprem olur, binalar yıkılabilir. Bunların hiç birisi olmasa bile, diş çekimi yapılmadan orucu bozmak caiz olmaz.

Sual: Abdest alırken boğaza su kaçsa, istemeden ağızdaki kan yutulsa, helâda taharetlenirken içeriye su kaçsa, bunların hepsinde oruç bozuluyor. Bunlar için bir çare var mıdır?

CEVAP

Evet vardır. (Mezhebler rahmettir) buyuruluyor. Bir farzı yapmakta veya bir haramdan sakınmakta harac yani sıkıntı olursa dört mezhepten biri taklit edilerek o iş yapılır. Boğazına su kaçan, Şâfiî’ye; istemeden ağzındaki kanı yutan ve taharetlenirken içeriye su kaçıran da, (Hanbelî’ye göre bu orucu tutuyorum) derse, oruçları sahih olur.


ADAK (NEZIR)

Allah'u Teâlâ'ya ibâdet maksadiyla mükellef olmadigi halde mübah olan bir isi yapmayi kararlastirmak, kisinin öyle bir ameli kendisine vâcip kilmasi ve bunu yapacagina dair Allah'a söz vermesine Adak denir.

Allah rizasi için yapilan adaklar Allah katinda geçerlidir. Yalniz Allah'in rizasi gözetilirse böyle bir ibâdetten sevap elde edilir. Sirf Allah rizasi için oruç tutmak, sadaka vermek, Kur'an okumak namaz kilmak gibi. Ancak sirf dünyevî bir maksat ugruna yapilan adaklar geçerli degildir. "Falan bir isim olursa su kadar oruç tutacagim", veya su kadar sadaka verecegim demek gibi. Buna benzer dünyaya yönelik isteklerin olmasi halinde yapilan adaklarda sirf dünyevî bir arzu tasidigindan ibâdetlerde aranan ihlâs* ve Allah rizasi özelligi kaybolmus oluyor. Aslinda böyle bir adak Allah'in takdirini degistirmez. Mukadder ne ise o olur. Fakat her ne olursa olsun "falan isim olsun, söyle böyle oruç tutacagim, sadaka verecegim..." gibi adaklari yaptiktan sonra mutlaka yerine getirmek vâcip olur.

Allah'in rizasini ve yardimini istemek maksadiyla yapilan bu ibâdet genellikle bütün semâvî dinlerde vardir. Kur'an-i Kerim'de Hz. Meryem ile ilgili olarak anlatilan kissada annesinin söyle dedigi ve adakta bulundugu ifade edilmektedir: "Hani Imran'in karisi söyle demisti: 'Rabbim' karnimda tasidigim çocugu sadece sana hizmet etmek üzere adadim. Bunu benden kabul buyur Allah'im sen her seyi çok iyi isiten ve çok iyi bilensin. " (Âl-i Imrân, 3/35). Ve yine Hz. Meryem'e söyle hitab edilmisti: "Insanlardan birini görürsen "Rahman olan Allah'a konusmama orucu adadim bugün kimseyle konusmayacagim" de." (Meryem, 19/26). Yalniz Semâvî dinlerde degil, kismen semâvî din özelligi ve kalintilari tasiyan bazi toplum ve dinlerde de adak inancina rastlanmaktadir. Yahudi ve Hristiyanlarin yanisira eski Çin, Türk ve Arap toplumlarinda adaklarin yapildigi bilinmektedir.

Kur'an-i Kerim'de adak ile ilgili olarak bazi hususlar zikredilmisse de bu konuda herhangi bir emir veya nehiy mevcut degildir. Fakat ileride de ele alinacagi gibi adaklar yapildiktan sonra mutlaka yerine getirilmesi gerekmektedir.

Bazi Hadislerde Rasûlullah (s.a.s.), yapildiktan sonra Allah'a itaat kabilinden olan adaklarin yerine getirilmesi gerektigini ifade etmistir. (Tecrid-i Sarih Tercüme ve Serhi, XII, 226 vd.) Adagin Hz. Peygamber tarafindan yasaklandigini ileri sürenler olmussa da, bu adaklar insani kaderden müstagni kilmaya sürükleyen anlayislara dayali olan adaklardir. Çünkü yapildiktan sonra mutlaka yerine getirilmesi kesin olarak emredildigine ve bu konuda gayet açik hükümler bulunduguna göre, yasaklanmis bir hususun yapildiktan sonra yerine getirilmesi isteniyorsa bu yasak ne ile izah edilebilir?

Adak, yemin keffâreti*nde oldugu gibi yerine getirilmesi kisinin Islâmî hükümlere olan sadakatine baglidir. Böyle bir adagi yaptiktan sonra onu yapmamasi halinde Islâm devleti yetkilileri ibâdeti ihmal ettiginden dolayi onu bu konuda zorlayamazlar. Ancak Cenab-i Hakk Kur'an-i Kerim'de "Nezirlerini edâ etsinler" (el-Hacc, 22/29) buyurmaktadir.calig65.jpg (91705 Byte)

ADAGIN KISIMLARI

Nezir'in sarta bagli olan ve olmayan seklinde ikiye ayrildigi gibi bu türler de ayrica kendi aralarinda çesitli kisimlara ayrilmaktadirlar.

A- Sarta bagli olan adaklar

Bunlara istilâhî olarak "Muallak Adaklar" denir. Muallak adaklar ikiye ayrilir:

1- Bazi hususlarin gerçeklesmesine ve yapilmasina baglanan adaklar. Meselâ 'Hastaligim geçer ve iyilesirsem su kadar oruç tutacagim' veya 'Su kadar kurban kesecegim' seklinde yapilan adak gibi. Bu hastaligi geçerse bu ibâdeti derhal yerine getirmek gerekir. Böyle bir adagi daha sonra yapmak her ne kadar câiz ise de hemen yerine getirilmesi daha sevaptir.

2- Bazi iyi ve güzel hususlarin gerçeklesmemesi ve yapilmamasi için adanan adaklar. Örnegin, 'Falan kimse ile konusursam su ibâdeti yapmak üzerime vâcip olsun' seklindeki adaklar gibi. Burada kosulan sart falan kimse ile konusmamadir. Bu sarta ragmen o kimse ile konusulursa adagi yerine getirmek yahut bunun yerine yemin keffâreti ödemek gerekir.

Genel olarak belli bir sarta baglanan adaklar belirtilen sartin gerçeklesmesinden önce yapilmazlar. Örnegin 'Falan isim olursa su kadar oruç tutacagim' diye adak yapilip o isi gerçeklesmeden adadigi orucu tutarsa adagini yerine getirmis olmaz. Adi geçen isi gerçeklesince yeniden o orucu tutmasi gerekir.

Ayni sekilde bu tür bir adak belirli bir zaman, yer ve kisilere yahut belli bir sekle baglanirsa mutlaka bu belirlenen sekilde yapilmasi sart degildir. Meselâ 'Falan isim olursa falan gün veya falan ay oruç tutacagim, su parayi falan adama verecegim', yahut su kadar namazi falan camide kilacagim' dese belirtilen isi gerçeklesince belirttigi gün veya ayda oruç tutmasi sart degildir. Zikrettigi kisiye belirledigi parayi vermesi yahut söyledigi camide namaz kilmasi sarti aranmamaktadir. Orucunu istedigi bir zamanda tutmasi, sadakasini istedigi kimseye vermesi, namazini istedigi herhangi bir camide kilmasi mümkündür.

B- Sarta bagli olmayan adaklar

Bunlara da "Mutlak Adaklar" adi verilmektedir. Bu tür adaklar da ikiye ayrilmaktadir.

1- Belirli olan yani muayyen adaklar: Sarta bagli olmadan yapilan adaklardir. Meselâ 'önümüzdeki persembe günü oruç tutmayi adamak' gibi.

Belirli olmayan adaklar. Bunlara da 'Gayr-i Muayyen Adaklar' denir. Bu tür adaklar da hiçbir sart ve zamana bagli olmayan adak türleridir. Meselâ "Su kadar gün oruç tutacagim" diyerek hiçbir sart ve zamana baglamadan bir müddet oruç tutmayi adamak gibi.

Bütün bu hükümlere göre Mutlak * yani bir sarta bagli olmadan adanan oruçlarin kesin olarak yerine getirilmeleri gerekir. Belirli bir zamanda yapilmasi adanan adak baska bir günde kaza edilmelidir. Ayni sekilde bu tür mutlak adaklarda belirli bir yer ve kisi ile belirli bir miktar da önemli degildir. Mühim olan bu adaklarin yerine getirilmesidir. Belirlenen yer, kisi ve miktarlar degistirilebilir.

ADAGIN SARTLARI

Adagin Islâmî hükümlere göre geçerli olabilmesinin çesitli sartlari vardir:

1- Adanan ibâdetin cinsinden mutlaka bir farz veya vâcibin olmasi gerekir. Örnegin "üç gün oruç tutacagim.", "Su kadar namaz kilacagim", "Kurban kesecegim", diye adamak câizdir ve böyle bir adak sahihtir. Fakat "Filan hastayi ziyâret edecegim", "Aldigim mallari sermayesine satacagim", demek adak olmuyor. Dolayisiyla Allah rizasi için adanan ibâdetin cinsinden farz ve vâcip olmayan hattâ Islâm dininde yapilmasi uygun olmayan, Islâm'in emretmedigi kötü geleneklerden ibaret olan türbelere, yatirlara mum yakmak, bu yatirlarin ugruna bir seyler yapmak, yatirlara bazi esyalar adamak câiz degildir. Hattâ bu gibi adaklar kesinlikle haramdir .

2- Adayanin akilli, bülûga ermis yani ergin olmasi gerekir. Adagi yapan kimsenin aklindan hasta olmamasi, çocuk yasta bulunmamasi gerekir. Erginlik çagina ulasmamis olanlarla delilerin* yaptigi adaklarin yerine getirilmesi zorunlu degildir.

3- Adanan ibâdet o anda veya gelecekte yapilmasi farz olan bir ibâdet olmamalidir. Meselâ 'su isim olursa ögle namazini veya yatsi namazini kilacagim', yahut 'Ramazan'da oruç tutacagim', veya zengin oldugu halde 'Kurban bayraminda kurban kesecegim' gibi adaklar sahih degildir. Çünkü bu gibi ibâdetler zaten farz veya vâcip ibâdetler olup yerine getirilmesi gereken ibâdetlerdir. Buna göre bu tür adaklar geçerli degildir.

4- Adanan ibâdet ayrica bir farz veya vâcip bir ibâdete sebep ve zemin türünden olmamalidir. Örnegin abdest almayi veya tilâvet secdesi yapmayi adamak da sahih bir adak degildir. Zira bu gibi ibâdetler farz olan ibâdetlere vesiledir, onun için adanmaz.

5- Adanan sey Allah'in razi olmayacagi, günah özelligi tasiyan türden de olmamalidir. Meselâ "Su isim olursa kendimi Allah rizasi için kurban edecegim" diye bir adak yapmak geçerli olmadigi gibi haramdir. Fakat aslinda Islâm'in emrettigi bir ibâdet iken yine Islâm'in baska bir sebepten dolayi yasakladigi bir ibâdet türü ise geçerli olur. Meselâ bir kimsenin Ramazan Bayrami'nin birinci gününde veya Kurban Bayrami'nin ilk üç gününde oruç tutmayi adamasi sahih bir adaktir. Ancak bu günlerde oruç tutmak haram oldugu için, baska bir zamanda bu adagini kaza eder.

6- Adanan seyin yerine getirilmesi mümkün olmalidir. Meselâ geçen falan günde yahut falanin gelecegi günde oruç tutmak gibi. Geçen bir gün geri gelmeyecegi gibi, falan kimsenin gece veya gündüz zeval vaktinden sonra gelmesi halinde artik oruç tutulamayacagi bellidir. Çünkü oruç gündüz tutuldugu gibi fecirden baslanmasi gerekir. Dolayisiyla böyle bir adak olmaz.

7- Adanan sey bir malin sadaka* olarak verilmesi ise, adanan mal adagi yapanin malindan ve servetinden fazla olmamalidir. Çünkü adagi yapan kimse ancak mal varligi kadar bir tasaddukta bulunabilecektir. Ayrica baskasinin malini tasadduk etmeyi adamak da câiz degildir.

ADAK KURBANI:

Adanilan sey bazen kurban olabilir. Bu durumda su iki hususa dikkat edilmelidir:

1- Kurban davar, sigir ve deve gibi dört ayakli hayvanlardan olur. Tavuk, kaz ve hindi gibi iki ayakli hayvanlardan kurban olmaz.

2- Kurbanin etinden onu adayan kimse ile usûl ve füru* yiyemezler. Kurbanin eti fakirlere tasadduk edilir. Sayet yerlerse yedikleri miktarin degerini fakirlere vermeleri gerekir.

Kaynak: Fetvalar 1.0


Adak:

Adak başlı başına ibadet olup, sadece Allah için adak yapılır. Adanan oruç, vacip oruçlardandır. Namaz, oruç, hac, köle azâd etmek ve diğer ibadetler ile adak yapıldığından, adak doğrudan ibadet olmuş olur. Adağın yerine getirilmesi için, adanan şeyin beş şarta uygun olması lâzımdır:


A)Adanan şey, başlı başına bir ibadet olmalıdır.


B)Ya da farz veya vacip olan bir ibadete benzemesi lâzımdır. Meselâ; abdest almak, gusl etmek, cenaze kefenlemek, hasta ziyaret etmek, Kur’an-ı Kerîm tutmak gibi, başlı başına ibadet olmayan bir şey adanamaz. Farz olan namaz, oruç, hac gibi ibadetler ve vacip olan kurban ve sadaka ibadeti adanır, adaktır. Malını vakfetmek ve umum adına vakıf kurmayı adamak da farz veya vacip olmadığı halde adaktır. Umumun menfaatleneceği, pek çok hacetin giderileceği vakıfları kurmak, birilerinin yapması ile diğerlerini sorumluluktan kurtardığı için farz-ı kifaye ibadetlerden kabul edilir. Bu sebepten adak olur. İtikâfa girmek de böyledir, adanır. Adağın yerine getirilmesini dinimiz emreder.


C) Kendisi günah olmamalıdır. Haram bir şeyi adamak yemindir, adak değildir. Meselâ biri “falancayı öldürmek, Allah için adağım olsun” deyip, sonradan öldürmeyince, burada yemin olmuş ve yeminini bozmuş olur. Yemin kefareti vermelidir. Kurban Bayramı günü oruç tutmak yasak olduğu halde, bu gün için oruç adamak günah değildir. Adaktır. Çünkü orucun kendisi günah değildir. Fakat başka gün tutularak, adak ödenmiş olur.

D) Kişinin yapması zaten kendisine farz olan bir şeyi adaması sahih olmaz. Meselâ ; hiç Hac yapmamış olan ve kendisine de Hac farz olmuş olan bir zenginin, “Hac yapacağım” diye adaması, Hac yapacağını haber vermesi demektir. Hac yapar, farzı yerine getirmiş olur. Ayrıca adadığı için Hac yapmaz. Ama, adarken, eğer farz olan Hac yapmayı kast etmemişse, iki defa Hac yapması lâzımdır. Kurban Bayramı günleri için bir zengin kurban adasa, bir tane vacip olan, bir tane de adak olan olmak üzere iki kurban keser.

E) Adanan şey elindekinden çok olmamalıdır ve başkasının malı olmamalıdır. Meselâ yedeğinde yüz lirası olan, bin lira sadaka adasa, yanında olanı verir. Daha fazla olmadığı için yüz liranın üzerindeki adak, üzerinden kalkar.


İki türlü adak vardır:

1)Mutlak adak: Bir şarta bağlı olmayıp, niyetsiz olarak ağızdan çıksa bile, adaktır. Meselâ; “Allah için bir gün oruç tutacağım” diyeceği yerde, yanlışlıkla “bir ay” dese, bir ay oruç tutmak üzerine vacip olur.

Bir kimse “Allah rızası için oruç tutayım” dese, kaç gün olduğu aklına gelmemiş olsa, niyet de etmemiş olsa, sadece adak olarak düşünmüş olsa, yemin olarak adadığı aklına bile gelmemiş olsa, bu oruç, adak olur ve üç gün oruç tutar. Bunu söylerken, adak aklına gelmemiş olsa ve sadece yemin olarak söylese, yemin olur, adak olmaz. Orucunu bozarsa de yemin kefareti ödemesi gerekir. Hem adak, hem yemin olarak niyet ederse, bu oruç hem yemin, hem adak olur. Bozduğu takdirde, oruç adağı için kaza etmesi, yemin için de kefaret yapması lâzım gelir.

Şarta bağlı olmayan adak, fakir de olsa hemen yerine getirilmesi iyi olur. Lâkin, özürsüz olarak geciktirilebilir de.

Sadaka adandığında, şartlar değişmiş ise, kişi adadığı şartlardan vazgeçebilir. Fakat adak olarak tayin ettiği miktarı değiştiremez. (Falancaya şu kadar vereyim) diye niyet etti ise, o kişiye adadığı miktar kadar vermesi gerekir, kişiyi de, miktarı da değiştiremez.

2) Şarta bağlı olan adak: Murad edilen, hasıl olunca, adak yerine getirilmelidir. Bu adak şükür secdesi gibidir. Allah’a şükretmek için yerine getirilir. Yoksa, (istediğim oldu) diye bir karşılık olarak yapılmamalıdır.

Bâtıl olan adaklar:

Toplumumuzda en sık rastlanan bâtıl(geçersiz) adak türlerinden biri, horoz adamaktır. Böyle bir niyet, adak olmaz. Ancak: “Bir horoz kesip, fakire dağıtacağım” demek adak olabilir. Burada horoz kesmek değil, fakiri sevindirmek, sadakalandırmak adaktır.

Toplumumuzda diğer rastladığımız adak ise, bir türbede yatan yatır için mum, ekmek, şeker, tel, yağ gibi şeyler adamaktır. Bunlar da adak değildir, olmaz. Ancak; “Burada yatan veli kişinin hatırı hürmetine, fakire bir şeyler verilmesi” adanabilir. Hasıl olan sevaptan, bu yatan kişiye de gönderilebilir. Eğer bu kişinin hatırının varlığına inanılıyorsa -ki bu, bu kişi hakkında eksik düşünmekten daha iyidir-bu kişiden imdat istemek değil, O’nun yüzü suyu hürmetine, Allah’dan dileğini istemek doğru olandır. Bu sebepten adak türbelere olmaz.

ADAK

Adak nedir ve çeşitleri nelerdir?

Nezr, ya'nî adak ibâdettir. Adak ancak Allah için yapılır. Kul için yapılmaz. Adak, bir ibâdettir. Çünkü, namaz, oruç, hacca gitmek ve başka ibâdetler nezr olunur. Nezrin yerine getirilmesini dînimiz emretmektedir. Getirilmezse, günâh olur. Hac sûresi, 29.âyet-i kerîmesinde meâlen, (Adaklarını yerine getirsinler) buyurulmuştur. Bunun için, nezri yerine getirmek vâcibdir.

Bir şeyi adamak iki türlü olur: Mutlak adak, şarta bağlı adak.

1- Mutlak adak: Allahü teâlâ için, bir sene oruç tutacağım, demek gibidir. Bir şarta bağlı değildir. Bunu söylerken, kastetmese de, söz arasında dilinden çıkmış ise de, yapması vâcib olur. Çünkü, adakta niyetsiz, düşünmeden söylemek, ciddî, istiyerek söylemek gibidir. Hattâ, Allahü teâlâ için, bir gün oruç tutmak üzerime borç olsun, diyeceği yerde, bir ay oruç tutmak diye ağzından çıksa, bir ay tutması lâzım olur.

Şarta bağlı olmıyan adağı, fakîr olsa da, hemen yapması lâzım olur. Yapmadan ölüm hâli gelirse, keffâret için vasıyet lâzım olur.

2- Şarta bağlı olan adak: Murâd edilen, istenilen şart hâsıl olunca, yerine gelince adağı yerine getirmesi lâzım olur. Yerine getirmeyip, yemîn keffâreti yapması da câizdir. şarta bağlı olan adak, şart edilen şeye karşılık olarak yapılmamalı, Allahü teâlâya şükür olarak yapılmalıdır.

Şarta bağlı olan adağı, şart hâsıl olmadan önce yapmak câiz değildir. Meselâ, (Hastam iyi olursa, Allah için şu kadar sadaka vermek ve sevâbını seyyid Ahmed Bedevî hazretlerine bağışlamak adağım olsun) deyip, hasta iyi olmadan önce adağını yapması câiz olmaz. Hasta iyi olduktan sonra yapması lâzım olur.

Adak eti

Fakîr veya zengin, adakta bulunursa, adak hayvanın etinden yiyemez ve zekât verilmesi câiz olmayan anasına, babasına, evlâtlarına, kocasına veya karısına, fakîr olsalar da, yediremez. Yerse veya bunlara yedirirse yenilen etin kıymetini, fakîrlere sadaka verir. Akrabâsından ve evinde bulunanlardan, zekâtını vermesi câiz olan büyük, küçük herkes yiyebilir. Bunların içinde zengin olanlar yiyemez. Yerlerse, adak sahibi, bunların yediklerinin kıymetini fakîrlere verir. Fakîre verirken bunun adak bedeli olduğunu söylemek gerekmez. "Hediyedir" dense de câizdir.

Adağın şartları

Adağın şartları nelerdir?

Adanan şeyin yapılmasının lâzım olması için, şunlara uygun olması gerekir:

1- Bir farz-ı ayn veya vâcib cinsinden olması lâzımdır. Meselâ oruç, namaz, sadaka gibi. (Şu işim olursa, yüz metre koşacağım) şeklinde bir adak sahîh olmaz.

2- Başlı başına bir ibâdet olması lâzımdır. Meselâ abdest almak başlı başına bir ibâdet olmadığı için adak olmaz.

3- Kendisi günâh olmamalıdır. Harâm bir şeyi adamak yemîn olur. Bunu yapması günâh olur. Meselâ birini öldürmeyi adayan, onu öldürmez, yemîn keffâreti verir.

Bayram günü oruç tutmak harâmdır. Fakat orucun kendisi harâm olmadığı için kurban bayramı günü oruç adamak câiz olur. Başka gün tutması lâzım olur.

Bunun gibi nâfile namazı cemâ'atle kılmayı adayan kimse, mekrûh işlememek için, bu namazı yalnız başına kılar.

4- Yapması kendine zâten farz olan bir şeyi adamak sahîh olmaz. Meselâ bu seneki Ramazan orucumu tutacağım demek adak olmaz.

5- Adanan şeyin mal olması, mülkündekinden çok olmaması ve başkasının malı olmaması lâzımdır. Meselâ bir kimsenin, gözünü falanca kimseye vermek için adaması sahîh olmaz. Bir milyon lirası olan, bir milyar lira sadaka vermek için adakta bulunsa, bir milyonu verir. (Oğlumun hastalığı iyi olursa, onun maaşından bir hayvan keseceğim) diye adakta bulunmak sahîh olmaz. Kendi malından adaması lâzımdır.

Evliyâya adak

Şarta bağlı olarak evliyâya adak yapmak, kendini, günâhı çok, duâ etmeye yüzü yok bilerek, mübârek birini vesîle edip, Allahü teâlâya yalvarmak demektir.

Meselâ, (Hastam iyi olursa veya şu işim hâsıl olursa, sevâbı Seyyidet Nefîse hazretlerine olmak üzere, Allah için, üç Yasîn okumak veya bir koyun kesmek nezrim olsun) deyince, bu dileğin kabûl olduğu çok tecrübe edilmiştir. Burada, Allahü teâlâ için Kur'ân-ı kerîm okunup veya koyun kesip, sevâbı Seyyidet Nefîse hazretlerine bağışlamakta, onun şefâ'ati ile, Allahü teâlâ, hastaya şifâ vermekte, kazâyı, belâyı gidermektedir. Bir dilek için adak edilen bir ibâdet, o dileği hâsıl etmez. Bu ibâdet, o dileğin hâsıl olması için yapılmaz. Allahü teâlâ, o ibâdetten dolayı veya sevdiği bir kuluna yapılan bir iyilikten dolayı, merhamet ederek, o dileği kabûl ve ihsân etmektedir.

Horoz ve adak

Adak ile adak kurbanı ayrıdır. (Hastam iyi olursa, Allah rızâsı için bir horoz kesip etini fakîre tasadduk edeceğim) diyen, horozu keser ve etini bir fakîre verir. Fakîre tasadduk edeceğim demese de, adak edilen şey, fakîrlere verileceği için sahîh olur. (Horoz kesmek nezrim olsun) demekle adak sahîh olur. Kurbanlık hayvanlar deve, sığır ve davardır. Bu hayvanlardan başkası kurban olarak adanmaz. Bunun için horozdan kurban adamak câiz değildir.

Adak kurbanının da bayramda mı kesilmesi lâzımdır?

Bayram kurbanından başka bir de nezir [adak] kurbanı vardır. Adak yaparken kurban kelimesini söylemeyip de, filan işim olursa, Allah rızâsı için bir koç keseceğim diyen, dileği hasıl olunca, bayramı beklemeden kesebilir. Kurban hayvanı fakîrlere veya hayır cemiyetlerine diri olarak verilmez. Mutlaka kesilmesi gerekir.
 

Efru

Bayan Üye
Forum Üyesii
Katılım
1 Ağu 2023
Mesajlar
1,525
Puanları
38
Konum
Uzaklar
Cinsiyet
Kadın
Paylaşım için teşekkür ederim.
 

Genel Forum Sitesi

Forum Sitesi - Forumzar.COM

Forumzar.COM olarak, Türkçe forum sitesi denildiğinde akla gelen ilk adres olarak, geniş kapsamlı genel forum platformumuzda buluşuyoruz. Türkiye'nin en büyük Türkçe forum siteleri arasında yer almanın gururunu yaşıyoruz. Çeşitli konu başlıklarında aktif bir şekilde paylaşımların yapıldığı, her konuda interaktif ve bilgilendirici tartışmalara katılmak için bizi takip edin! ve bir dakikanızı ayırarak forum sitemize üye olun!

Forum Siteleri

Bilgi paylaştıkça çoğalır sloganı ile ilerleyen forum sitesi platformumuza, siz de üye olarak forum sitemizde açılan konulara katılabilir ve ilgi alanınıza uygun konular açarak siz de paylaşımda bulunabilirsiniz.