İnsan neden güneşin varlığı kadar kesin, zamanın varlığı kadar net ve gerçek olan iman ve İslam hakikatini göremez. Bu sorunun bir cevabı varsa bu cevap insanın düşünmediği cevabıdır herhalde. İnsan düşünmüyor, düşünmeyi istemiyor, yada düşünmek işine gelmiyor. Halbuki Kur'an-ı Kerim'de defalarca, düşünün, düşünüyor musunuz? hiç düşünmez misiniz? uyarısı yapılıyor.
Gerçekten insan hiç düşünüyor mu? Bir elma nasıl tam elime sığacak kadardır, nasıl tadı tamda benim hoşuma gidecek şekildedir, nasıl tamda benim midemin sindirebileceği özelliktedir, nasıl tam benim vücuduma yarayacak besinleri içerir, nasıl benim vücuduma hem enerji verir hemde iyileştirir, nasıl kokusu benim hoşuma gidecek şekildedir, nasıl görüntüsü benim iştahımı kabartır, nasıl olurda bir odun topraktan bu elmayı üretir.
Yûsuf Suresi 105. Ayet. : Göklerde ve yerde nice ayet(ler) var ki onların yanından yüzlerini çevirerek geçerler.
İnsan hiç düşünüyor mu? Herşey nasıl da kusursuz işliyor, bu kadar tesadüf nasıl olurda kendiliğinden bir araya gelir, sanki bir sahne kurulmuş, herşey insan denen başrol için ayarlanmış ve insan bu sahneye koyulmuş gibi. Ben tıkır tıkır işleyen bir fabrika görsem bilirim ki, bu fabrikanın iflas etmemesi için planlar yapan biri var, bilirim ki işler karışmasın diye birisi burayı idare ediyor ve bu fabrika, bir ürün üretilsin diye tasarlanmış ve birileri tarafından faaliyete sokulmuş.
İnsan ne istiyor, Allah Teâlâ'nın direk zatını göstermesini mi? Bu imtihanın mantığına aykırı değil mi? Siz hiç cevapları içinde olan bir imtihan gördünüz mü? İnsan dünyaya ilk olarak ahdine karşı olan sadakatini ispatlamaya. Sonra kendisine Allah Teâlâ tarafından verilen aklı, büyüklenerek ona kafa tutmak için mi kullanacak, yoksa aksine verilen akıl ile Allah Teâlâ'nın sanatını düşünüp onun kudretini, yüceliğini, zenginliğini, cömertliğini müşahade edip, kendi acizliğini, muhtaçlığını anlayıp tüm bunlar için Allah Teâlâ'ya şükür ve onu takdis için mi kullanacak.
Allah Teâlâ imtihan meydanını insanın kendi yaptıklarına şahitlik edip, cennete girenin de, cehenneme girenin de neden bu akıbete uğradığını bilmesi için adaleti ve hikmeti gereği kurmuştur.
Ahkâf Suresi 3. Ayet : Biz, gökleri, yeri ve ikisi arasında bulunanları hak ve hikmete uygun olarak ve belirli bir süre için yarattık. İnkar edenler ise, uyarıldıkları şeylerden yüz çevirmektedirler.
Yaratılmış olan bizler için ulaşılabilecek en büyük mertebe, bizlere verilecek olan en büyük nimet hiç şüphesiz bizi yaratanı görmektir. Bu öyle büyük bir nimet ve öyle büyük bir makamdır ki, o makama sadece cennete girebilen daha sonra da Allah Teâlâ'nın ikram edeceği kişiler ulaşabilir.
İslam, birilerinin söylediği gibi bidon kafaların, örümcek beyinlilerin dini değildir. Aksine islam; düşünen, kendisine dayatılanları sorgulayan, kendisini yaratan Rabbine vefasızlık etmeyen, aklını kibirlenmek için değil, kâinattaki sanatı okumak için kullanan, kısacık ve küçücük lezzetler için geçmişini ve geleceğini satmayanların dinidir.
Bakara Suresi 13. Ayet : Onlara: "İnsanların inandıkları gibi siz de inanın" dense, "O beyinsizlerin inandığı gibi inanır mıyız?" derler. İyi bilin ki, asıl beyinsizler kendileridir; fakat bilmezler.
Gerçekten insan hiç düşünüyor mu? Bir elma nasıl tam elime sığacak kadardır, nasıl tadı tamda benim hoşuma gidecek şekildedir, nasıl tamda benim midemin sindirebileceği özelliktedir, nasıl tam benim vücuduma yarayacak besinleri içerir, nasıl benim vücuduma hem enerji verir hemde iyileştirir, nasıl kokusu benim hoşuma gidecek şekildedir, nasıl görüntüsü benim iştahımı kabartır, nasıl olurda bir odun topraktan bu elmayı üretir.
Yûsuf Suresi 105. Ayet. : Göklerde ve yerde nice ayet(ler) var ki onların yanından yüzlerini çevirerek geçerler.
İnsan hiç düşünüyor mu? Herşey nasıl da kusursuz işliyor, bu kadar tesadüf nasıl olurda kendiliğinden bir araya gelir, sanki bir sahne kurulmuş, herşey insan denen başrol için ayarlanmış ve insan bu sahneye koyulmuş gibi. Ben tıkır tıkır işleyen bir fabrika görsem bilirim ki, bu fabrikanın iflas etmemesi için planlar yapan biri var, bilirim ki işler karışmasın diye birisi burayı idare ediyor ve bu fabrika, bir ürün üretilsin diye tasarlanmış ve birileri tarafından faaliyete sokulmuş.
İnsan ne istiyor, Allah Teâlâ'nın direk zatını göstermesini mi? Bu imtihanın mantığına aykırı değil mi? Siz hiç cevapları içinde olan bir imtihan gördünüz mü? İnsan dünyaya ilk olarak ahdine karşı olan sadakatini ispatlamaya. Sonra kendisine Allah Teâlâ tarafından verilen aklı, büyüklenerek ona kafa tutmak için mi kullanacak, yoksa aksine verilen akıl ile Allah Teâlâ'nın sanatını düşünüp onun kudretini, yüceliğini, zenginliğini, cömertliğini müşahade edip, kendi acizliğini, muhtaçlığını anlayıp tüm bunlar için Allah Teâlâ'ya şükür ve onu takdis için mi kullanacak.
Allah Teâlâ imtihan meydanını insanın kendi yaptıklarına şahitlik edip, cennete girenin de, cehenneme girenin de neden bu akıbete uğradığını bilmesi için adaleti ve hikmeti gereği kurmuştur.
Ahkâf Suresi 3. Ayet : Biz, gökleri, yeri ve ikisi arasında bulunanları hak ve hikmete uygun olarak ve belirli bir süre için yarattık. İnkar edenler ise, uyarıldıkları şeylerden yüz çevirmektedirler.
Yaratılmış olan bizler için ulaşılabilecek en büyük mertebe, bizlere verilecek olan en büyük nimet hiç şüphesiz bizi yaratanı görmektir. Bu öyle büyük bir nimet ve öyle büyük bir makamdır ki, o makama sadece cennete girebilen daha sonra da Allah Teâlâ'nın ikram edeceği kişiler ulaşabilir.
İslam, birilerinin söylediği gibi bidon kafaların, örümcek beyinlilerin dini değildir. Aksine islam; düşünen, kendisine dayatılanları sorgulayan, kendisini yaratan Rabbine vefasızlık etmeyen, aklını kibirlenmek için değil, kâinattaki sanatı okumak için kullanan, kısacık ve küçücük lezzetler için geçmişini ve geleceğini satmayanların dinidir.
Bakara Suresi 13. Ayet : Onlara: "İnsanların inandıkları gibi siz de inanın" dense, "O beyinsizlerin inandığı gibi inanır mıyız?" derler. İyi bilin ki, asıl beyinsizler kendileridir; fakat bilmezler.