• Forumzar.COM Türkçe içerikli genel forum sitesi ve paylaşım platformu olarak eğlenceli ve interaktif bir forum deneyim sunar.

    Foruma üye olmak için BURAYA TIKLAYINIZ

Hz Muhammed Yün Giyerdi

Linux

Owner
Katılım
31 Tem 2022
Mesajlar
7,079
Puanları
48
Konum
istanbul
Cinsiyet
Erkek
Hz Muhammed Yün Giyerdi

HIRKAYI SAADETTE (HIRKAi ŞERiF CAMiSiNDEKi VEYSELE HEDiYE GÖNDERDiĞi) ziyaret edilen HIRKASIDA YÜNDEN Dokuma (DEVE YÜNÜ) zaten yün olmasaydi bu güne kadar kalmazdı çürürdü..
Yine Öbürü Hz. Muhammed in HIRKASI, Kaab bin zübeyre hediye edilen HIRKA, "kasidei bürde", yani bürde bürdeeee (Bürde : Bürünülen Şey Demektir), yani hırka şiiri, ve ziyaret edilen bürde, hırka yünden, muhammed kendi yün giyerdi

Bürde; Yemen(YEMEN KARAN YADA KAREN (VEYSEL KARANi KARANLI VEYSEL) işi, çubuklu, çizgili kumaş olup İhram gibi, bedene bürünülür.

Aba ve hırkaya da, Bürde denir. Sehl b. Sa’d der ki “Resûlullah aleyhisselâma, bir kadın, dokuduğu kenarlı bir Bürdeyi getirdi.

“Ya Resûlallah! Bunu, kendi elimle dokudum. Sana giydirmeye getirdim.” dedi. Resûlullah da, ihtiyacı olduğu için, onu, kabul etti.

Bu Bürdeyi bürünmüş olarak yanımıza çıktı. Cemaattan biri, ona elini sürüp “Ya Resûlallah! Bu Bürdeden daha güzeli olamaz! Bunu, bana giydirsen?” dedi. Resûlullah efendimiz “Olur!” buyurdu.

Mecliste, oturduktan sonra eve döndü. Bürdeyi dürüp o kimseye gönderdi. Cemaat, “Sen, hiç de, iyi etmedin! Resûlullahın giydiği ve ihtiyacı olduğu bir şeyi, kendisinden istedin!? Sen de, bilirsin ki: Resûlullah aleyhisselâm, hiçbir istekliyi red etmez, boş çevirmez!” diyerek kınadılar.

O kimse de “Vallahi, ben, bunu, giymek için istemedim. Fakat, öldüğüm gün, kefenim olsun diye istedim!” dedi. Gerçekten de, o Bürde, öldüğü gün, kefeni oldu.

Resûlullah efendimiz, Tebük’te, Eyle halkına bir Eman Fermanı yazıp verdiği zaman, eman alameti olmak üzre bir de, Bürde (Hırka) vermişti.

Ebül’Abbas Abdullah bin Muhammed, bu Bürde’yi, onlardan üç yüz dinara satın aldı. Abbas oğulları, bu Hırkaya, seleften halefe tevarüs ettiler.

Halifeler, bayram günlerinde onu üzerlerine giyip Peygamberimize aid Âsâ’yı ellerine alarak dışarı çıktıkları zaman, kalbler ürperir, gözler kararırdı.

Meşhur Arap şairlerinden Ka’b bin Züheyr, af dilemek ve Müslüman olmak için Peygamberimize gelip içinde “Şüphe yok ki: Resûlullah, doğru yolu gösteren bir Nûr, kötülükleri yok etmek için Allahın sıyırılmış keskin, yalın kılıçlarından bir kılıçtır!” beyti de, bulunan (Banet Süad) kasidesini okuduğu zaman, Peygamberimiz, sırtındaki Bürdesini (Hırkasını) çıkarıp ona giydirdi.

Hazreti Muaviye, halifeliği sırasında, Ka’b bin Züheyr’e “Resûlullahın Hırkasını, bize sat!” diye haber saldı. Kendisine on bin dirhem gönderdi.

Ka’b bin Züheyr “Ben, Resûlullahın Hırkasını giymek hususunda hiç kimseyi, kendime tercih edemem!” diyerek Hazreti Muaviye’nin dileğini reddetti.

Ka’b bin Züheyr, vefât ettiği zaman, Hazreti Muaviye onu, Ka’b’ın oğullarından yirmi bin dirheme satın aldı. Peygamberimizin, Ka’b bin Züheyr’e vermiş olduğu bu mübârek Hırka, Halifeden Halifeye tevarüs edilerek geçti.

Emevi saltanatının çöküşünden sonra ilk Abbasi Halifesi Ebül’Abbas Seffah bin Abdullah bin Muhammed tarafından üç yüz dinara satın alındı.

Bayramlarda Halifeler tarafından giyildi. Halife Muktedir’in, öldürüldüğü zaman kanı, bulaşarak kirlendi. Abbasiler, Mısır’a gelirken, onu, yanlarında getirdiler. Yavuz Sultan Selim, Mısır’ı alıp Halife olduğu zaman Mısır’daki “Mübârek Emanetler” arasında bu mübârek Hırka da, İstanbul’a getirildi.

İstanbul’da Topkapı Hırka-ı Seadet Dairesinde herkes tarafından ziyâret olunan bu mübârek Hırka: 1,24 santim boyunda, geniş kollu siyah yünlü kumaştan yapılmıştır.

Hırkanın içi, kaba dokunmuş krem renk yünlü kumaş kaplıdır. Önünde sağ tarafından 0,23×0,30 eb’adında bir parçası noksandır. Sağ kolunda da, eksiklik vardır. Hırka, yer yer yıpranmıştır.

Müteaddid bohçalara sarılmış olarak 0,57×0,45×0,21 ebadında üstten açılır kapaklı altın bir çekmece içindedir. Hırka-i Seadetin, bu ebadda Sultan III. Murad tarafından yaptırılmış olan altın bir mahfazası da; mevcuddur. Bu mahfaza, sanat itibariyle fevkal’ade olup ayrıca zümrüdlerle de bezenmiştir.(Kaynak : )



"Allah, Berat gecesi, Mudar kabilesi koyunlarının kıllarından fazla kişiyi bağışlar” Hadisi

Allahu Teala şâbanın on beşinci gecesi Mudar kabilesi koyunlarının kılları sayısından fazla kişiyi bağışlar”

Peygamberimiz Buyurdular

"Allah Teâlâ şâbanın on beşinci gecesi dünya semasında rahmetiyle tecelli eder ve Mudar kabilesi koyunlarının kılları sayısından daha fazla kişiyi bağışlar"

(Tirmizî, “Ṣavm”, 39; İbn Mâce, “İḳāmetü’ṣ-ṣalât”, 191)

Dikkat : Hadisde bozulma var orjinlainde "Kelb" Kabilesi deniyor halbuki koyunlu yünlü kabile Mudar Kabilesidir

islam ansiklopedisinde hadis böyle:

Hz. Peygamber’in, “Allah Teâlâ -rahmetiyle- şâbanın on beşinci gecesi dünya semasında tecelli eder ve Kelb kabilesi koyunlarının kılları sayısından daha fazla kişiyi bağışlar” buyurduğu rivayet edilmiştir (Tirmizî, “Ṣavm”, 39; İbn Mâce, “İḳāmetü’ṣ-ṣalât”, 191)


Diğer bir rivayete göre de Hz. Peygamber,

“Şâbanın ortasında gece ibadet ediniz, gündüz oruç tutunuz. Allah o gece güneşin batmasıyla dünya semasında tecelli eder ve fecir doğana kadar, ‘Yok mu benden af isteyen onu affedeyim, yok mu benden rızık isteyen ona rızık vereyim, yok mu bir musibete uğrayan ona âfiyet vereyim, yok mu şöyle, yok mu böyle!’ der” buyurmuştur

(İbn Mâce, “İḳāmetü’ṣ-ṣalât”, 191)

Veysel Karani asıl ismi, Üveys bin Âmir’dir. Yemen’in Karn köyünde doğduğu için Karni ismiyle de bilinir. Memleketimizde Veysel Karani diye tanınır. Doğum tarihi belli değildir. 657 (H.37)de Sıffin Muharebesinde şehit edildi. Peygamber efendimiz zamanında yaşamış büyük veli. İsmi Üveys bin Âmir el-Karni'dir. Yemen’in Karn köyünde doğdu. Doğum tarihi bilinmemektedir. 657 (H.37) tarihinde şehid edildi. Peygamber efendimizin sağlığında müslüman oldu. Fakat görmediği için Sahabi olamadı. Peygamber efendimiz zamanında Medine’ye gelmedi. Tabiinin büyüklerinden olduğu hadis-i şerifte bildirildi. Hazret-i Ömer’in halifeliği sırasında Medine’ye geldi. Çok alaka ve hürmet gördü. Önceleri kendi memleketi Yemen’de yaşadı. Sonra Basra'ya gitti.


Peygamber efendimiz; "Üveys-i Karni, ihsan ve iyilikte Tabiinin hayırlısıdır.” buyurdu. Resulullah efendimiz, zaman zaman mübarek yüzünü Yemen tarafına döndürür ve; “Yemen tarafından rahmet rüzgarı estiğini duyuyorum.” buyururdu.

“Kıyamette Allahü teala Üveys suretinde yetmiş bin melek yaratır ve Üveys’i onların arasında Arasat’a götürürler. Cennet’e gider ve Allahü tealanın dilediği (bildirdiği)nden başka mahluk hangisinin Üveys olduğunu bilmez.”

“Ümmetimden bir kimse vardır ki, Rebi’a ve Mudar kabilelerinin koyunları kıllarının adedince kişiye kıyamette şefaat edecektir.” buyurdu.

Arabistan’da bu iki kabilenin koyunları kadar kimsenin koyunu olmadığı söylenmiştir.[/b]

Kabilenin ceddi Mudar, Nizâr b. Mead b. Adnân’ın oğludur; (ADNAN Peygamberimzin büyük dedesi)

Eshab-ı kiram; “Ya Resulallah, bu kimdir?” dediler. Peygamber efendimiz; “Allah’ın kullarından biri.” buyurdu. Biz hepimiz kullarız, ismi nedir? dediler. “Üveys.” buyurdu. Nerelidir? dediler. “Karnlıdır.” buyurdu. O sizi gördü mü? dediler. “Baş gözü ile görmedi.” buyurdu. Hayret, size bu kadar aşık olsun da, hizmet ve huzurunuza koşup gelmesin! dediler. “İki sebepten: Biri hallerine mağlubdur. İkincisi ise benim dinime bağlılığından dolayıdır. İhtiyar bir annesi vardır. Îman etmiştir. Gözleri görmez, el ve ayakları hareket etmez. Üveys gündüzleri deve çobanlığı yapar, aldığı ücreti kendisinin ve annesinin nafakasına harcar.” buyurdu. Biz onu görür müyüz dediler. Hazret-i Ebu Bekr’e; “Sen onu kendi zamanında göremezsin.” Ama hazret-i Ömer ve hazret-i Ali’ye; “Siz onu görürsünüz. Sol böğründe ve avucunun içinde bir gümüş miktarı beyazlık vardır. Bu baras hastalığı beyazlığı değildir. Ona varınca, benim selamımı söyleyin ve ümmetime dua etmesini bildirin.” buyurdu. (Kaynak : )

Hırka elbise üstüne giyilen, genellikle ceket boyunda, yün veya pamukludan yapılmış, önü açık, kollu, dışarıda veya soğuk havalarda evde de giyilen bir kıyafet. Peygamberimize hürmetlerinden dolayı dervişler de hırka giyerler. Tarikatlarda hırka iki türlü giydirilir. İlki mürit tarikata intisap etmeye karar verdiğinde şeyh efendi tarafından giydirilen irade hırkasıdır. Diğeri ise henüz bir tarikata intisap etmemekle birlikte sufilerin hallerinden ve ahlakından nasiplenme ümidiyle giyilen muhip hırkasıdır.

Teberrük hırkası da denilir. İyilerin giydiği hırkayı giyerek iyilerden olma ümid edilir. Bunların yanı sıra tarikata girmeye niyetlenenlerin giydiği tövbe hırkası, seyr u sülûkunu tamamlayan dervişlere giydirilen ve irşad hırkası, hilâfet hırkası, icâzet hırkası da denilen velayet hırkası, şeyhin tövbe hırkasından sonra ve irade hırkasından önce tâlibe uygun gördüğü tasarruf hırkası da vardır. Tarikatlara göre giyme zamanları ve biçimleri değişir. Bir de sema hırkası vardır ki bu sema ve zikir meclislerinde giyilir. Vecde gelip yırtanlar da olur. Bu hırka bahsi başlı başına bir yazı konusu, inşallah diyelim ve konumuza devam edelim.

Hz. Peygamberin hırkaları

Hz. Peygamberin kaç hırkası olduğunu bilmiyoruz ama iki kişiye hırkasını çıkarıp verdiğini biliyoruz. Bunlardan birine bizzat kendisi giydirmiş iken diğerini kendisi giydirmemiş, giydirmek üzere kendisine göndermiştir. Kendilerine Hz. Peygamber tarafından hediye edilen bu hırkalar, sahiplerinin vefatından az sonra anlatılacağı üzere bir şekilde İstanbul'da buluşmuşlar. Birbirleriyle karıştırılmasın diye de birine Hırka-i Şerif, birine de Hırka-i Saadet adı verilmiş.

Hırka-i Saadet Topkapı Sarayı'nda, Hırka-i Şerif aynı isimle camide.

Hırka-i Şerif

Hırka-i Şerif Yemen'den sadece Hz. Peygamberi görmek için Medine'ye gelip göremeden dönen Veysel Karani'ye Hz. Peygamberimiz tarafından gönderilen hırkadır. Veysel Karani'yi Veysel Karanî yapan ise annesinin sözünü dinlemesi ve ona sadık olmasıdır. Attar'ın anlattığına göre Veysel Karani deve çobanlığı yaparak ve hurma çekirdekleri toplayıp satarak geçimini sağlarmış. Yani devrinin garibanlarından. Hırkasının sarayda değil de bir camide saklanmasının hikmeti bu olsa gerek. Veysel Karani, Müslüman olduktan sonra hakkında çok şey dinlediği ve görmeden âşık olduğu Hz. Peygamberi görmek için Medine'ye gitmek ister.

Ondaki Hz. Peygamber sevgisi çok az kimsede bulunur. Uhud Savaşı'nda Resûlullah'ın bir dişinin kırıldığını öğrenince, Peygamberin dişi kırıldıysa benim dişim de kırılmalı der ve hangi dişinin kırıldığını bilmediği için tüm dişlerini kıracak kadar sever.

Veysel Karani gitmek ister ama bakmak zorunda olduğu bakıma muhtaç yaşlı bir annesi vardır. Annesinin kendisini bırakmasına rızası yoktur ama Veysel Karani de Peygamberi görmeyi çok istemektedir. Kapısına kadar gidip görüp hemen döneceğine söz verince anne yüreği bu, dayanır mı, peki oğlum der, madem çok istiyorsun git, ama sakın bekleme, gör ve çabucak dön, diye tembihleyerek izin verir. Veysel Karani hemen yola çıkar ve Medine'ye gelir. Ancak Resûl-i Ekrem o gün evde değildir ve akşama kadar da gelmeyecektir. Veysel Karani de annesine söz vermiştir, bekleyemez ve Peygamberimizi göremeden Yemen'e döner.

Hz. Peygamber kapısına kadar gelip annesine söz verdiği için kendisini beklemeden dönen bu güzel insana verilmek üzere hırkasını Hz. Ömer ve Hz. Ali'ye verir. Hz. Ömer'in halifeliği döneminde Medine'ye gelen Veysel Karani çok hürmet görür ve Hz. Ömer kendisine emanet edilen hırkayı sahibine teslim eder.
İstanbul'a gelmesinin öyküsü

Veysel Karanî hiç evlenmemiş. Sıffîn'de Hz. Ali'nin saflarında savaşırken şehit olunca hırka kardeşine kalır. Üveys ailesi yıllarca hırkayı muhafaza eder. Ailenin Irak ve Güneydoğu Anadolu bölgesinde ikamet ettiği dönemlerde karışıklık çıkması ve huzurun kaçması üzerine Kuşadası'na göç edip yerleşir. Aile aşiret halinde yaşamış ve ziraatla meşgul olmuş Hz. Peygamberin hırkasına sahip oldukları için de bölgede aileye karşı daima saygı gösterilmiş.

Daha sonra I. Ahmed aileyi İstanbul'a davet eder ve Yavuzselim'de ikamet etmeleri için bir konak tahsis eder. İstanbul halkının merakı üzerine de Hırka-i Şerif'i ziyarete açarlar. Ziyaretler her yıl artar ve bu hali ev kaldıramaz olur. Bunun üzerine I. Abdülhamid aynı semtte tek odalık bir Hırka-i Şerif dairesi yaptırır, Sultan Abdülmecid de bir cami (Hırka-i Şerif Camii) inşa ettirir ve Hırka-i Şerif burada Sakal-ı Şerif ve Veysel Karanî'ye ait kemer ve takke ile birlikte bir mahfaza içerisinde özel bir dairede muhafaza edilmeye başlanır.

Günümüzde Ramazan ayının ilk haftasında ziyarete açılır ve arife gününe kadar kalır.


Bu bir Karoglan Derlme Makalesidir

Raşit Tunca
Schrems,14.02.2023
 

Genel Forum Sitesi

Forum Sitesi - Forumzar.COM

Forumzar.COM olarak, Türkçe forum sitesi denildiğinde akla gelen ilk adres olarak, geniş kapsamlı genel forum platformumuzda buluşuyoruz. Türkiye'nin en büyük Türkçe forum siteleri arasında yer almanın gururunu yaşıyoruz. Çeşitli konu başlıklarında aktif bir şekilde paylaşımların yapıldığı, her konuda interaktif ve bilgilendirici tartışmalara katılmak için bizi takip edin! ve bir dakikanızı ayırarak forum sitemize üye olun!

Forum Siteleri

Bilgi paylaştıkça çoğalır sloganı ile ilerleyen forum sitesi platformumuza, siz de üye olarak forum sitemizde açılan konulara katılabilir ve ilgi alanınıza uygun konular açarak siz de paylaşımda bulunabilirsiniz.
Üst Alt