Hilâl-i Ahmer’e çalışmak.
Evet, çalışmak gönüllülük esası ile çalışmak. Burada hiçbir zaman önde olma, yaptığı işin önüne geçme, gereksiz konuşma, hırs yapma, yapılacak iyi işleri engelleme gibi unsurlar olmaz.
Evet, eskiden öyleydi.
Çünkü eskiden bir “değerler” sistemi vardı. Az çok bugün en üst kademe de çalışanların kapasitesi, böyle güzide kurumların daha öğrenme, kendini geliştirme safhasında yer alabilecek, olan kişilerdi. Öyle böyle değildi sistem. Cumhuriyet kazanımları bunun sistemini kurdu, büyüttü ve miras bıraktı. Diploma sahibi olmak, hiçbir zaman yeterli sonucu oluşturmaz sadece sonuca giden yolda, gerekli argümanlardan birisidir. Eğer yöntem ve oluşacak durumda, sisteminiz yok ise hepsi birer çöptür.
Evet, bunca çürümüşlük altında maalesef üzülerek izlemedeyiz. En başlarda anlatmaya çalıştıklarımızı anlamayan, kendi hırslarına maalesef ki yenik düşmüş zihniyetler hâla neyin, neresinde, ne kadar, neyi yapması gerektiğinin farkında değil. Mütemadiyen konuşma ve kendini pazarlama taktikleri. Bu balığın baş kısmı, susup da olan biteni, kendi menfaatleri için gün dolduranlar için, zaten her şey hep hava, civaydı. Emin olunuz ki hemen hemen çoğu yerde de böyle.
KİMSEYE ETMEM ŞİKÂYET
Yazmak, sonradan oluşan bir olgu, değildir. Hiçbir zaman olmadı. Bu bir yetenektir. Ve sadece yetenekte yetmez, farklı gerekli ve önemli unsurlar gerekir. Sanatçı olunmaz, doğulur. Herkes, kendine has bir yetenek, üslup ile doğar. Bazı ekstrem, özel, olağan üstü durumlarda; bazı insanlar çıkabilir. Onlar zaten son anda değil varlıklarının derinliğinde hâkim olduklarını, her daim, yaşar ve yaşatırlar. Bakın, sığ denizde boğulmak demiyorum. Bu, son olaylar yeterince anlatabildi mi, pek sanmıyorum. Kendinde olmayanı, bir başkasında olduğu için alaşağı etmenin durumlarının tezahürü açık ve net olarak, artık her katmanda. Oysa, Millî Mücadele, yıllarında zaten ön saflarda olanlar; gerek zekâ, gerek ön görü, gerek bilgi ve donanımı ile yeterli olan bireylerdi. Bunların en başında da Mustafa Kemal ATATÜRK’ün baş tacı yaptığı, kadınlar gelir. Hilal-i Ahmer’in, yani Kızılay’ın Melekleri. Çoğu edebiyatçı, yazar, şair ve gazeteci. Öncü olan doktorlar ve hemşireler ile destanlar yazdılar. Hani bizlerin, hazır teslim aldığımız, sıfır kilometre, değerlerimiz, atalarımızın mirası.
Her karışında, boyun borcumuz olan kimsesizlerin, kimsesizi Cumhuriyetin ilk sahipleri. Onlardan devir aldığımız bayrağı, yerine koyabildik mi? Tam anlamıyla taşıyarak. Elbette hayır.
Hani, takip edip, olanı hazır hiç uğraşmadan; kopyala yapıştır, tüketiyoruz ya! Hani, kim popüler, onu yanımıza alırsak, kendimize tıklanma ve popülerlik sağlıyoruz ya! Okuyanlar da görsün ki yazsın, diye anlatıyorum.
KIZILAY’IN KADINLARI
Cumhuriyet kazanımlarının oluşmasında mihenk taşları. İçlerinden biri, vatanım içindi, para için yapmadım, dedi. Bağlanan maaşı, Kızılay’a bağışladı. Kendi yokluk içinde öldü. Üsteğmen,Fatma Seher Erden.
Kimseye etmem şikâyet, ağlarım ben halime. Bilmeyen yoktur, sanırım. Küçük yaşta evlendirildiği için yazdığı şiirdir, Kızılay’ın neferlerinden; gönüllü hemşire, Hece Vezni kullanan, ilk Kadın şairimiz, İhsan Raif Hanım.
Gazeteci, Selma Rıza Feraçeli. On beş yıl, Genel Sekreterlik yaptı.
İlk Kadın Roman Yazarımız, bugünkü TL banknotların 50 TL üzerinde fotoğrafı bulunmakta; Genel Merkez Katibesi, Fatma Aliye Hanım.
Gerek sahada, gerek kalemi ile Halide Edip Adıvar.
Bir başka edebiyatçı, Şair Nigar, onun Kızılay için yazdığı şiir kartpostallara basıldı. Şiirin yazıldığı tarih, 7 Şubat 1914.
Türkiye’de modern hemşireciliğin öncüsü, ilk Türk Hemşiresi, Hilâl-i Ahmer’in en önemli temsilcilerinden, gönüllüsü her biri gibi, Çanakkale ve Balkan Savaşlarında yer almış; Safiye Hüseyin.
İNSANLIK, AYRIM GÖZETMEMEK, TARAFSIZLIK, BAĞIMSIZLIK.
Bir grup idealist hekimin çabaları ile savaş alanında, yaralı askerler, ayrım gözetmeksizin, hizmet edebilme gayesi ile yola çıktılar.
Hilâl-i Ahmer yani 1935’de, Türk Kızılay Derneği, adı ile:
KIZILAY.
Kızılay’ımızın Ay gibi parlayan, yıllarca onurla adını yaşatan, o temelleri atan Cumhuriyet Kadınları.
Neden mi, yazdım? Önümüz 8 Mart, ama önce Atatürk’ün, Seçme ve Seçilme, Anayasal haklarınıza bir hatırlatma olur, belki diye.
Kadınlar vardır, Kadınlar her yerde…
Bin selâm olsun, ATALARIMIZA.
Bu içeriğin kaynağı Muhalif haber sitesidir.
Evet, çalışmak gönüllülük esası ile çalışmak. Burada hiçbir zaman önde olma, yaptığı işin önüne geçme, gereksiz konuşma, hırs yapma, yapılacak iyi işleri engelleme gibi unsurlar olmaz.
Evet, eskiden öyleydi.
Çünkü eskiden bir “değerler” sistemi vardı. Az çok bugün en üst kademe de çalışanların kapasitesi, böyle güzide kurumların daha öğrenme, kendini geliştirme safhasında yer alabilecek, olan kişilerdi. Öyle böyle değildi sistem. Cumhuriyet kazanımları bunun sistemini kurdu, büyüttü ve miras bıraktı. Diploma sahibi olmak, hiçbir zaman yeterli sonucu oluşturmaz sadece sonuca giden yolda, gerekli argümanlardan birisidir. Eğer yöntem ve oluşacak durumda, sisteminiz yok ise hepsi birer çöptür.
Evet, bunca çürümüşlük altında maalesef üzülerek izlemedeyiz. En başlarda anlatmaya çalıştıklarımızı anlamayan, kendi hırslarına maalesef ki yenik düşmüş zihniyetler hâla neyin, neresinde, ne kadar, neyi yapması gerektiğinin farkında değil. Mütemadiyen konuşma ve kendini pazarlama taktikleri. Bu balığın baş kısmı, susup da olan biteni, kendi menfaatleri için gün dolduranlar için, zaten her şey hep hava, civaydı. Emin olunuz ki hemen hemen çoğu yerde de böyle.
KİMSEYE ETMEM ŞİKÂYET
Yazmak, sonradan oluşan bir olgu, değildir. Hiçbir zaman olmadı. Bu bir yetenektir. Ve sadece yetenekte yetmez, farklı gerekli ve önemli unsurlar gerekir. Sanatçı olunmaz, doğulur. Herkes, kendine has bir yetenek, üslup ile doğar. Bazı ekstrem, özel, olağan üstü durumlarda; bazı insanlar çıkabilir. Onlar zaten son anda değil varlıklarının derinliğinde hâkim olduklarını, her daim, yaşar ve yaşatırlar. Bakın, sığ denizde boğulmak demiyorum. Bu, son olaylar yeterince anlatabildi mi, pek sanmıyorum. Kendinde olmayanı, bir başkasında olduğu için alaşağı etmenin durumlarının tezahürü açık ve net olarak, artık her katmanda. Oysa, Millî Mücadele, yıllarında zaten ön saflarda olanlar; gerek zekâ, gerek ön görü, gerek bilgi ve donanımı ile yeterli olan bireylerdi. Bunların en başında da Mustafa Kemal ATATÜRK’ün baş tacı yaptığı, kadınlar gelir. Hilal-i Ahmer’in, yani Kızılay’ın Melekleri. Çoğu edebiyatçı, yazar, şair ve gazeteci. Öncü olan doktorlar ve hemşireler ile destanlar yazdılar. Hani bizlerin, hazır teslim aldığımız, sıfır kilometre, değerlerimiz, atalarımızın mirası.
Her karışında, boyun borcumuz olan kimsesizlerin, kimsesizi Cumhuriyetin ilk sahipleri. Onlardan devir aldığımız bayrağı, yerine koyabildik mi? Tam anlamıyla taşıyarak. Elbette hayır.
Hani, takip edip, olanı hazır hiç uğraşmadan; kopyala yapıştır, tüketiyoruz ya! Hani, kim popüler, onu yanımıza alırsak, kendimize tıklanma ve popülerlik sağlıyoruz ya! Okuyanlar da görsün ki yazsın, diye anlatıyorum.
KIZILAY’IN KADINLARI
Cumhuriyet kazanımlarının oluşmasında mihenk taşları. İçlerinden biri, vatanım içindi, para için yapmadım, dedi. Bağlanan maaşı, Kızılay’a bağışladı. Kendi yokluk içinde öldü. Üsteğmen,Fatma Seher Erden.
Kimseye etmem şikâyet, ağlarım ben halime. Bilmeyen yoktur, sanırım. Küçük yaşta evlendirildiği için yazdığı şiirdir, Kızılay’ın neferlerinden; gönüllü hemşire, Hece Vezni kullanan, ilk Kadın şairimiz, İhsan Raif Hanım.
Gazeteci, Selma Rıza Feraçeli. On beş yıl, Genel Sekreterlik yaptı.
İlk Kadın Roman Yazarımız, bugünkü TL banknotların 50 TL üzerinde fotoğrafı bulunmakta; Genel Merkez Katibesi, Fatma Aliye Hanım.
Gerek sahada, gerek kalemi ile Halide Edip Adıvar.
Bir başka edebiyatçı, Şair Nigar, onun Kızılay için yazdığı şiir kartpostallara basıldı. Şiirin yazıldığı tarih, 7 Şubat 1914.
Türkiye’de modern hemşireciliğin öncüsü, ilk Türk Hemşiresi, Hilâl-i Ahmer’in en önemli temsilcilerinden, gönüllüsü her biri gibi, Çanakkale ve Balkan Savaşlarında yer almış; Safiye Hüseyin.
İNSANLIK, AYRIM GÖZETMEMEK, TARAFSIZLIK, BAĞIMSIZLIK.
Bir grup idealist hekimin çabaları ile savaş alanında, yaralı askerler, ayrım gözetmeksizin, hizmet edebilme gayesi ile yola çıktılar.
Hilâl-i Ahmer yani 1935’de, Türk Kızılay Derneği, adı ile:
KIZILAY.
Kızılay’ımızın Ay gibi parlayan, yıllarca onurla adını yaşatan, o temelleri atan Cumhuriyet Kadınları.
Neden mi, yazdım? Önümüz 8 Mart, ama önce Atatürk’ün, Seçme ve Seçilme, Anayasal haklarınıza bir hatırlatma olur, belki diye.
Kadınlar vardır, Kadınlar her yerde…
Bin selâm olsun, ATALARIMIZA.
Bu içeriğin kaynağı Muhalif haber sitesidir.
Ziyaretçiler için gizlenmiş link, görmek için lütfen üye olunuz.
Giriş yap veya üye ol.