Yukardan aşağıdan cem olup, koşuşarak geldiler.
Dinlemeye koyuldular, önce tasdik sonra ret ettiler.
Öylesine bir kul, yüzünü ekşitti vahiy gölgesinde.
Suçlu günahkar, dil uzattı Resûl’e, safa tepesinde.
İnkarçılar kendi gölgesinde kalkamazsın çöksün.
Rasüle dikenli çalılar taş atanlar, kahrından ölsün.
Dedelerinden devraldıkları puta tapıcılık batsın.
Ey Ebu Leheb her gün keder hüsrana uğrayasın.
İnkar yangınlarıyla yandı yüreği tutuştu, kışkırttı.
Zalimler hiç durur mu, iş iyice, kızıştıkça kızıştı,
İpi eline alıp dağa çıktı dikenli çalılar getirecek.
Onu, geceleyin Rasulün geçtiği yollara serpecek.
Böğründe çörekleşmiş öyle kin, vardı ki o kadının.
Peygamberin kızları, nikahındaydı onun evlatlarının.
Dedi: size helâl etmem sütümü, boşayın onları.
Bu sözler Utbe ve Uteybe’ye, bu ne yüzsüz çağrı
Dilerim Allah’tan o ikisi, hafiflemeyen azaba girsin.
Kahreden mahrumumiyet içinde, acıları dinmesin.
Kâbe’de çirkinlikleriyle, yıla yıkıla gülüyorlardı.
Nur getiren elçiye şair, kâhin, mecnunsun diyorlardı.
Seni önce ondan soralım, Küsâyb İbni Kilâbı dirilt.
Bu iki yüzlülüğün iğrenç inceliğine bakın Allah şahit.
Bu kör akılsız insan sevgisi, kime yaraşır bilinecek.
Kalplerini zihinlerini kilitliyenler ektiklerini biçecek.
O gün, felaketlerin, musibetlerin biri gelir biri giderdi.
Boykot zulüm devri, aç kalan ağaç kabuğu deri yerdi.
Kızgın çöllerde Bilâli inim inim inletip ipe gerdiler.
Hakkı inkar ettiler, katillerin torunları ebu Cehiller.
Mekke’de acılı feryatlarla ayrıldılar anadan yardan.
Gavurcasına işkencelerle çıkarıldılar yurtlarından.
Peygamberlerin, mazlumların kaderi olmuş hicret.
Müşriklerin insanlığa kestiği fatura kin, kan, nefret.
‘’ Ey Mekke! Sen Allah katında en hayırlı yersin.’’
Yitiğine el sürülmez güvenli mukaddes bir beldesin.
Başladı vahye dayalı hicret, Hira’nın kardeşi Sevr’den.
Allah’tan bu emri ilâhi, oluşmuş aşikar mucizelerden.
Yoluna dikenli çalılar atılan, güzel Rasülü sıkâleyne,
Canlarını, mallarını feda ederek, göçtüler Medine’ye.
Güzel mi güzel vâdi Ranûna, Seniyetül Veda dorukları.
İşte tam orada göründü, cihanın en güzel konukları.
Ey Ensar çocukları, bu sevgi ağrılarına ciğer dayanmaz.
Bu sevinç bize yeter, bu sevda büyüktür kalbe sığmaz.
Toplanmış yaşlısı genci, başlamış kasideler söylemeye.
Hahamlar papazlar bile gelmiş, Rasülü Ekremi görmeye.
Habib-i Kibriya’yı, hangi göz gönül istemez ki görsün.
Sana canlar feda, Sen gönüllere şifa, alemlere nursun.
11 / R. Evvel / 1402 / Mekke
Ali Kılıç Kakiz
Dinlemeye koyuldular, önce tasdik sonra ret ettiler.
Öylesine bir kul, yüzünü ekşitti vahiy gölgesinde.
Suçlu günahkar, dil uzattı Resûl’e, safa tepesinde.
İnkarçılar kendi gölgesinde kalkamazsın çöksün.
Rasüle dikenli çalılar taş atanlar, kahrından ölsün.
Dedelerinden devraldıkları puta tapıcılık batsın.
Ey Ebu Leheb her gün keder hüsrana uğrayasın.
İnkar yangınlarıyla yandı yüreği tutuştu, kışkırttı.
Zalimler hiç durur mu, iş iyice, kızıştıkça kızıştı,
İpi eline alıp dağa çıktı dikenli çalılar getirecek.
Onu, geceleyin Rasulün geçtiği yollara serpecek.
Böğründe çörekleşmiş öyle kin, vardı ki o kadının.
Peygamberin kızları, nikahındaydı onun evlatlarının.
Dedi: size helâl etmem sütümü, boşayın onları.
Bu sözler Utbe ve Uteybe’ye, bu ne yüzsüz çağrı
Dilerim Allah’tan o ikisi, hafiflemeyen azaba girsin.
Kahreden mahrumumiyet içinde, acıları dinmesin.
Kâbe’de çirkinlikleriyle, yıla yıkıla gülüyorlardı.
Nur getiren elçiye şair, kâhin, mecnunsun diyorlardı.
Seni önce ondan soralım, Küsâyb İbni Kilâbı dirilt.
Bu iki yüzlülüğün iğrenç inceliğine bakın Allah şahit.
Bu kör akılsız insan sevgisi, kime yaraşır bilinecek.
Kalplerini zihinlerini kilitliyenler ektiklerini biçecek.
O gün, felaketlerin, musibetlerin biri gelir biri giderdi.
Boykot zulüm devri, aç kalan ağaç kabuğu deri yerdi.
Kızgın çöllerde Bilâli inim inim inletip ipe gerdiler.
Hakkı inkar ettiler, katillerin torunları ebu Cehiller.
Mekke’de acılı feryatlarla ayrıldılar anadan yardan.
Gavurcasına işkencelerle çıkarıldılar yurtlarından.
Peygamberlerin, mazlumların kaderi olmuş hicret.
Müşriklerin insanlığa kestiği fatura kin, kan, nefret.
‘’ Ey Mekke! Sen Allah katında en hayırlı yersin.’’
Yitiğine el sürülmez güvenli mukaddes bir beldesin.
Başladı vahye dayalı hicret, Hira’nın kardeşi Sevr’den.
Allah’tan bu emri ilâhi, oluşmuş aşikar mucizelerden.
Yoluna dikenli çalılar atılan, güzel Rasülü sıkâleyne,
Canlarını, mallarını feda ederek, göçtüler Medine’ye.
Güzel mi güzel vâdi Ranûna, Seniyetül Veda dorukları.
İşte tam orada göründü, cihanın en güzel konukları.
Ey Ensar çocukları, bu sevgi ağrılarına ciğer dayanmaz.
Bu sevinç bize yeter, bu sevda büyüktür kalbe sığmaz.
Toplanmış yaşlısı genci, başlamış kasideler söylemeye.
Hahamlar papazlar bile gelmiş, Rasülü Ekremi görmeye.
Habib-i Kibriya’yı, hangi göz gönül istemez ki görsün.
Sana canlar feda, Sen gönüllere şifa, alemlere nursun.
11 / R. Evvel / 1402 / Mekke
Ali Kılıç Kakiz