HICÂB VE KADINLARIMIZ
Yüce dînimiz kadinlara örtünmeyi, nâmahrem gözlerden sakinmayi emretmistir. Bunun sayisiz hayirlari oldugu hiç kusku götürmez, gün gibi asikâr bir hakikattir. Yuvayi yapan disi kustur ve Allah bu yuva kuran disi kusa, mukaddes ve muhterem öyle bir makam vermistir ki, hiçbir beseri sistem kadini bu denli yüceltmemis, bu denli korumamistir.
Türk Kadini, bu vatan topraginin üzerindeki en nadide ve en kiymetli güldür. Ona uzanan elleri kirar, ona yan bakan gözleri oyariz. Kadinlarimiz bizim iffet, izzet ve herseyimizdir. Türk gibi namuslu bir millet yoktur. Türk kadini kendisine oynanan oyunlarin farkindadir. Bu yüzden tesettür artik günün yeni modasi; itibar ve iltifat edilen Türk Kadin tipi, mütesettir kadin tipidir.
Patrikhane ve diger melanet yuvalari, mevcut uydumakilli siyasetçilere ve iktidarlara nüfuz ederek, onlar üzerinde bir sekilde tesirli olmanin yolunu da buluyorlar. Son zamanlarda gündemde olan ismarlama ilmihâl ve tefsirler meselesi de böyledir. Bir Ibahiyye (haramlari mübah gösteren zihniyet) ilmihali hazirlatmis ve yüzbinin üzerinde bastirarak piyasaya vermisler. Bu tip gayretlerle akillari sira milletin îmânini bozacak, Islâmi tahrif etmis olacaklar. Bunlari okuyacak olanlar genelde islâm düsmani olanlardir. Kalbinde îmân olan bir kisi Kur’ân’in açik ayetlerine nasil muhalefet etsin? Kur’ân tesettürü emredecek, ne idigü belirsiz bir herifin yazdigi ilmihâl müsveddesinde örtünmemek, çiplaklik tavsiye edilecek?..
Bu adamlarin dikkatini hasseten tesettür ve benzeri ahlâkî konulara teksif ettiren, bunda israr ettiren mühim sebepler vardir. Tesettür ve zindiklarca “kaç-göç” diye istihza edilen, “haremlik - selâmlik” usulü, Islâmin temel direklerinden, tevil götürmez emirlerindendir.
Bu ekmel dîn (dahi) ahlâk olmadan revâc (deger, geçerlilik, itibar-i umumî) bulamaz. Dîn koyucunun, yani Allah’in (c.c), tesettür emrindeki hikmet-i tesrîsi budur. Ahlâken tefessüh etmis toplumlarin dîn hayati kendiliginden biter. Kadin ve erkegin korunmalari, masuniyetleri esastir.
Islâm; kadini hanimefendilige, erkegi de beyefendilige layik görür. Kadini ortalik mali, reklâm metai yapmaz. Hiçbir Islâm erkegi de kendi haremini baskalarina takdim ve begendirmeyi aklindan dahi geçiremez. Oysa bu zindiklarin içindeki gizli kavatlik dürtüsü, onlari kadinlarini kiskanmaz hale getirmis ve baskalarini da böyle görmek istemektedirler.
Bunda hiç basari kazanamadiklarini söylemek ise hakikaten güçtür. Kadinlarimizin basini örtenlerinin hatiri sayilir bir kismi, esasta tesettürün anlamini ve hikmetini kavrayamamislardir. Saçlarini simsiki kapatirken dar bir elbise ile vücut hatlarini teshir eden nice zavalli kiz ve kadincagizimiz vardir.
Zokayi enayice yiyenler uydumakilli ve güdük îmânli, asagilik kompleksli kisilerdir. Müslüman, karisinin bir saç telini dahi kiskanir, sakinir. Acaba merhum ve insaallah magfur anneannemin dedigi gibi bunlar domuz eti mi yiyorlarlar? O hayvanin etini yiyenlerin, yedikleri hayvanin tînetine büründüklerini, eslerini kiskanmadiklarini söylerdi ninem.
Türk kadinini Islâm ikliminden uzaklastirmaya, Türk ailesini yok etmeye azimli engereklere karsi tam bir teyakkuz halinde olmaliyiz. Kadinlarimiz tesettüre ayri bir ehemmiyet vermelidirler. Müslüman kadini zaruret hallerinde evinin disina çiktiginda en güzel ve Allah (c.c) rizasina en muvafik sekilde güzelce örtünmeli, zindik yahut cahil takimina (en küçük bir benzerlikle dahi) uymayi asla düsünmemelidir.
Türk erkegi ise, hakiki erkek olmali, esini, yavrucagizini hayvanî istihalara teslim ve teshir etmemelidir. Kizini keppazelik yarismalarina gönderen babalar Türk erkegi olamazlar. Cemiyyet olarak böyle insanlarla iliskimizi derhal kesip, onlari vitir namazinda okudugumuz Kunût Duâ’sinda “ve nahleû ve netrükü men yefcürük” (sana isyan edip durani terkederiz) ahdimize uygun bir yöntemle, yine kendi iyilikleri için tecrid etmeliyiz. Bu ahlâkî karantinanin faydasi büyüktür. Ahlâkî hastaliklar biyolojik hastaliklardan daha önemsiz degildir!
Maras’ta isgalci ordunun Fransiz subayi bir bacimizin tesettürüne el atinca sütçülük yapan ve ismi “Imam” olan asil kisinin hücumuna ugramis, bu vesile Maras’i Kahramanmaras yapmisti. Gelin görün ki, simdilerde aramizda dolasan kendi fransizlarimiz ayni isi farkli yöntemlerle yapiyorlar. Moda rüzgarina kapilmis bazi kadinlarimizdan ise, “Aman canim bu devirde?..” sözlerini isitiyoruz.
Simdilerde hasta olan ve bacilarinin duâsini bekleyen küçük bacim, dünyaya geldiginde muhterem agabeyim (babamdan izin alarak) kendisine “Sûle” adini koymustu. O yillarda muhterem Sûle Yüksel Senler hanimefendinin öncülügünde müthis bir tesettür seferberligi vardi, ve biz buna gibta ediyorduk. Sûle bacim büyüdü ve ismini aldığı ablasi gibi üniversitede tesettür mücadelesinin lideri olduydu. Onlarin verdiği mücadeleye bu günkü bacilarimiz ayni ciddiyetle devam etmelidirler. Kadinlari iflâh olmamis bir cemiyyetin hali yamandir. Bu milletin kadinlari erkeklerinden yüzbinlerce defa daha mühim ve milletin istikbâli onlarin ellerindedir. Sûle’ler neredesiniz? Bacim Sûle, MS isimli hastaligin pençesinde muzdarip, evinden çikamiyor, yemegini dahi validem yediriyor. Sizler de baska bir biçimde mefluç mu oldunuz yoksa?
Alıntıdır.
Yüce dînimiz kadinlara örtünmeyi, nâmahrem gözlerden sakinmayi emretmistir. Bunun sayisiz hayirlari oldugu hiç kusku götürmez, gün gibi asikâr bir hakikattir. Yuvayi yapan disi kustur ve Allah bu yuva kuran disi kusa, mukaddes ve muhterem öyle bir makam vermistir ki, hiçbir beseri sistem kadini bu denli yüceltmemis, bu denli korumamistir.
Türk Kadini, bu vatan topraginin üzerindeki en nadide ve en kiymetli güldür. Ona uzanan elleri kirar, ona yan bakan gözleri oyariz. Kadinlarimiz bizim iffet, izzet ve herseyimizdir. Türk gibi namuslu bir millet yoktur. Türk kadini kendisine oynanan oyunlarin farkindadir. Bu yüzden tesettür artik günün yeni modasi; itibar ve iltifat edilen Türk Kadin tipi, mütesettir kadin tipidir.
Patrikhane ve diger melanet yuvalari, mevcut uydumakilli siyasetçilere ve iktidarlara nüfuz ederek, onlar üzerinde bir sekilde tesirli olmanin yolunu da buluyorlar. Son zamanlarda gündemde olan ismarlama ilmihâl ve tefsirler meselesi de böyledir. Bir Ibahiyye (haramlari mübah gösteren zihniyet) ilmihali hazirlatmis ve yüzbinin üzerinde bastirarak piyasaya vermisler. Bu tip gayretlerle akillari sira milletin îmânini bozacak, Islâmi tahrif etmis olacaklar. Bunlari okuyacak olanlar genelde islâm düsmani olanlardir. Kalbinde îmân olan bir kisi Kur’ân’in açik ayetlerine nasil muhalefet etsin? Kur’ân tesettürü emredecek, ne idigü belirsiz bir herifin yazdigi ilmihâl müsveddesinde örtünmemek, çiplaklik tavsiye edilecek?..
Bu adamlarin dikkatini hasseten tesettür ve benzeri ahlâkî konulara teksif ettiren, bunda israr ettiren mühim sebepler vardir. Tesettür ve zindiklarca “kaç-göç” diye istihza edilen, “haremlik - selâmlik” usulü, Islâmin temel direklerinden, tevil götürmez emirlerindendir.
Bu ekmel dîn (dahi) ahlâk olmadan revâc (deger, geçerlilik, itibar-i umumî) bulamaz. Dîn koyucunun, yani Allah’in (c.c), tesettür emrindeki hikmet-i tesrîsi budur. Ahlâken tefessüh etmis toplumlarin dîn hayati kendiliginden biter. Kadin ve erkegin korunmalari, masuniyetleri esastir.
Islâm; kadini hanimefendilige, erkegi de beyefendilige layik görür. Kadini ortalik mali, reklâm metai yapmaz. Hiçbir Islâm erkegi de kendi haremini baskalarina takdim ve begendirmeyi aklindan dahi geçiremez. Oysa bu zindiklarin içindeki gizli kavatlik dürtüsü, onlari kadinlarini kiskanmaz hale getirmis ve baskalarini da böyle görmek istemektedirler.
Bunda hiç basari kazanamadiklarini söylemek ise hakikaten güçtür. Kadinlarimizin basini örtenlerinin hatiri sayilir bir kismi, esasta tesettürün anlamini ve hikmetini kavrayamamislardir. Saçlarini simsiki kapatirken dar bir elbise ile vücut hatlarini teshir eden nice zavalli kiz ve kadincagizimiz vardir.
Zokayi enayice yiyenler uydumakilli ve güdük îmânli, asagilik kompleksli kisilerdir. Müslüman, karisinin bir saç telini dahi kiskanir, sakinir. Acaba merhum ve insaallah magfur anneannemin dedigi gibi bunlar domuz eti mi yiyorlarlar? O hayvanin etini yiyenlerin, yedikleri hayvanin tînetine büründüklerini, eslerini kiskanmadiklarini söylerdi ninem.
Türk kadinini Islâm ikliminden uzaklastirmaya, Türk ailesini yok etmeye azimli engereklere karsi tam bir teyakkuz halinde olmaliyiz. Kadinlarimiz tesettüre ayri bir ehemmiyet vermelidirler. Müslüman kadini zaruret hallerinde evinin disina çiktiginda en güzel ve Allah (c.c) rizasina en muvafik sekilde güzelce örtünmeli, zindik yahut cahil takimina (en küçük bir benzerlikle dahi) uymayi asla düsünmemelidir.
Türk erkegi ise, hakiki erkek olmali, esini, yavrucagizini hayvanî istihalara teslim ve teshir etmemelidir. Kizini keppazelik yarismalarina gönderen babalar Türk erkegi olamazlar. Cemiyyet olarak böyle insanlarla iliskimizi derhal kesip, onlari vitir namazinda okudugumuz Kunût Duâ’sinda “ve nahleû ve netrükü men yefcürük” (sana isyan edip durani terkederiz) ahdimize uygun bir yöntemle, yine kendi iyilikleri için tecrid etmeliyiz. Bu ahlâkî karantinanin faydasi büyüktür. Ahlâkî hastaliklar biyolojik hastaliklardan daha önemsiz degildir!
Maras’ta isgalci ordunun Fransiz subayi bir bacimizin tesettürüne el atinca sütçülük yapan ve ismi “Imam” olan asil kisinin hücumuna ugramis, bu vesile Maras’i Kahramanmaras yapmisti. Gelin görün ki, simdilerde aramizda dolasan kendi fransizlarimiz ayni isi farkli yöntemlerle yapiyorlar. Moda rüzgarina kapilmis bazi kadinlarimizdan ise, “Aman canim bu devirde?..” sözlerini isitiyoruz.
Simdilerde hasta olan ve bacilarinin duâsini bekleyen küçük bacim, dünyaya geldiginde muhterem agabeyim (babamdan izin alarak) kendisine “Sûle” adini koymustu. O yillarda muhterem Sûle Yüksel Senler hanimefendinin öncülügünde müthis bir tesettür seferberligi vardi, ve biz buna gibta ediyorduk. Sûle bacim büyüdü ve ismini aldığı ablasi gibi üniversitede tesettür mücadelesinin lideri olduydu. Onlarin verdiği mücadeleye bu günkü bacilarimiz ayni ciddiyetle devam etmelidirler. Kadinlari iflâh olmamis bir cemiyyetin hali yamandir. Bu milletin kadinlari erkeklerinden yüzbinlerce defa daha mühim ve milletin istikbâli onlarin ellerindedir. Sûle’ler neredesiniz? Bacim Sûle, MS isimli hastaligin pençesinde muzdarip, evinden çikamiyor, yemegini dahi validem yediriyor. Sizler de baska bir biçimde mefluç mu oldunuz yoksa?
Alıntıdır.