Bir ayaz gecesinde,
Henüz, onbeşinde,
Gelin etmişler seni...
Ayaklarında gönden çarık,
Urban eskiden yeni,
Kırmızı güllü bir şalvar,
Başında sarı yazmayla,
Kucağında başka eskilerin,
Küçük bir bohçasıyla.
Ne davul zurna çalınmış,
Ne ortada dönmüşsün,
Demişler, damat... hasta,
Bakmayla yükümlüsün..
Daha taze gelin iken,
Elin kınası bile çıkmamışken,
Köyün dilinde acınası,
Falancanın dul karısı olmuşsun
Sonra, bir başına, yollamışlar seni,
''Tarı 'adlı bir vapurla,şehere!
Elin yanlarında bir garip,
Yolcu gibi durmuşsun.
Demişler;
Bir garipte şu evde var,
Seni onunla baş göz edelim.
Ot bir döşek,yastıkla,
Tahta sedir,iki kapla,
Evini döşeyelim.
Hevesli, çıplak ayaklarla,
Çamuru samanlayıp, yoğurmuşsun,
Babamla yaptığın,bu kerpiç evde,
Yıllarca,çilekeş oturmuşsun.
Yırtığı yamamış,yeniyi bilmemişsin,
Hayatla,evcilik oynar gibi,yaşamışsın inatla..
İki çocuk eşikte,eksik etek,
Birde, asker yolu beklemişsin.
Elin çamaşırlarını,
Gün boyu ipe dizmiş,
Yinede yüksünmemişsin.
Derken, ateşsiz soğuklar,
Ciğerlerine işlerken,
''Bana bakarlar'',diyerek,
Bizi de dörtlemişsin.
Bu arada,elleri çatlak babam,
Zonguldak EKİ de
Kömür tozu yutmakta,
Gırtlağına,bu uğurda,
Kanseri,çağırmakta.
Sende;
Sabırlı kadın,cefaların büyük dağı,
Babamın yüklerine,
Umudunun, güçlü bağı..
Hep ‘’taş atana ekmek atın’’ derdin,
Düşmanını da dost edinirdin..
Dertlerimiz, küçülürdü dilinde,..
Şikayetlerimizi, duymaz gibi yapar,
Bir kemane çekerek,kahkahanı atardın.
Anlattığın hikayelerin,
Dersini alır öğrenirdik.
Cevaplar,sorunlardaydı,bilirdik...
Aradan geçen yıllar,saçlarını ağarttı,
Onunla da kalsa iyi,nefesini daralttı.
‘’Bir nefes alaydım,şöyle hiç takılmadan,
Daha ne isterdim ‘’derdin Allah tan.
Önce....hazırlıksız, babamı yola koydun,
Camlarda bizi gözlerken,
Sende,
İlaçlara doymuştun..
On yıl sonrasında,
Bir ağustos sıcağında,
Bizi suçlu bırakıp, ‘’herif’’ ine kavuştun.
Annem! ...ah! ...annem...!
Nihayet acılarla bizde büyüdük,
Dediklerin hep çıktı çıkıyor! ......
Şimdi gördük,...şimdi gördük...
23.2.2007
.
Henüz, onbeşinde,
Gelin etmişler seni...
Ayaklarında gönden çarık,
Urban eskiden yeni,
Kırmızı güllü bir şalvar,
Başında sarı yazmayla,
Kucağında başka eskilerin,
Küçük bir bohçasıyla.
Ne davul zurna çalınmış,
Ne ortada dönmüşsün,
Demişler, damat... hasta,
Bakmayla yükümlüsün..
Daha taze gelin iken,
Elin kınası bile çıkmamışken,
Köyün dilinde acınası,
Falancanın dul karısı olmuşsun
Sonra, bir başına, yollamışlar seni,
''Tarı 'adlı bir vapurla,şehere!
Elin yanlarında bir garip,
Yolcu gibi durmuşsun.
Demişler;
Bir garipte şu evde var,
Seni onunla baş göz edelim.
Ot bir döşek,yastıkla,
Tahta sedir,iki kapla,
Evini döşeyelim.
Hevesli, çıplak ayaklarla,
Çamuru samanlayıp, yoğurmuşsun,
Babamla yaptığın,bu kerpiç evde,
Yıllarca,çilekeş oturmuşsun.
Yırtığı yamamış,yeniyi bilmemişsin,
Hayatla,evcilik oynar gibi,yaşamışsın inatla..
İki çocuk eşikte,eksik etek,
Birde, asker yolu beklemişsin.
Elin çamaşırlarını,
Gün boyu ipe dizmiş,
Yinede yüksünmemişsin.
Derken, ateşsiz soğuklar,
Ciğerlerine işlerken,
''Bana bakarlar'',diyerek,
Bizi de dörtlemişsin.
Bu arada,elleri çatlak babam,
Zonguldak EKİ de
Kömür tozu yutmakta,
Gırtlağına,bu uğurda,
Kanseri,çağırmakta.
Sende;
Sabırlı kadın,cefaların büyük dağı,
Babamın yüklerine,
Umudunun, güçlü bağı..
Hep ‘’taş atana ekmek atın’’ derdin,
Düşmanını da dost edinirdin..
Dertlerimiz, küçülürdü dilinde,..
Şikayetlerimizi, duymaz gibi yapar,
Bir kemane çekerek,kahkahanı atardın.
Anlattığın hikayelerin,
Dersini alır öğrenirdik.
Cevaplar,sorunlardaydı,bilirdik...
Aradan geçen yıllar,saçlarını ağarttı,
Onunla da kalsa iyi,nefesini daralttı.
‘’Bir nefes alaydım,şöyle hiç takılmadan,
Daha ne isterdim ‘’derdin Allah tan.
Önce....hazırlıksız, babamı yola koydun,
Camlarda bizi gözlerken,
Sende,
İlaçlara doymuştun..
On yıl sonrasında,
Bir ağustos sıcağında,
Bizi suçlu bırakıp, ‘’herif’’ ine kavuştun.
Annem! ...ah! ...annem...!
Nihayet acılarla bizde büyüdük,
Dediklerin hep çıktı çıkıyor! ......
Şimdi gördük,...şimdi gördük...
23.2.2007
.