Günlerden bir gün, bir geyik tek başına ormanda dolaşıyormuş. Çok susamış, su içmek için ormanın içindeki dereye gitmiş. Suya eğildiği sırada, deredeki yansımasını görmüş. Yay gibi boynuzu, ay gibi yüzü, pırlanta gibi gözleri ve incecik bacakları varmış. Boynuzunu ve gözlerini çok beğenen yavru geyik, nedense bacaklarını hiç beğenmemiş. Onları çok cılız ve sevimsiz görmüş.
Ne kadar güzel, kocaman boynuzlarım var, keşke bacaklarım da biraz büyük olsaydı diye düşünürken, birden karşısına bir kaplan çıkmış. Yavru geyik incecik ayaklarıyla ağaçların arasından hızlıca koşmaya başlamış. Kaplandan bir hayli uzaklaşmış, tam kaplanı atlattığını düşünürken boynuzları bir ağacın dalına takılmış. Zavallı geyik kaplana yem olmaktan kurtulamamış.
Sevimsiz deyip beğenmediği bacakları onu ölümden kurtarırken, böbürlendiği kocaman boynuzları onu ölüme götürmüş.
Ne kadar güzel, kocaman boynuzlarım var, keşke bacaklarım da biraz büyük olsaydı diye düşünürken, birden karşısına bir kaplan çıkmış. Yavru geyik incecik ayaklarıyla ağaçların arasından hızlıca koşmaya başlamış. Kaplandan bir hayli uzaklaşmış, tam kaplanı atlattığını düşünürken boynuzları bir ağacın dalına takılmış. Zavallı geyik kaplana yem olmaktan kurtulamamış.
Sevimsiz deyip beğenmediği bacakları onu ölümden kurtarırken, böbürlendiği kocaman boynuzları onu ölüme götürmüş.