Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin ikinci turu da bitti. Recep Tayyip Erdoğan biraz ite kaka, nereden geldiği belli olmayan iki milyonun üstünde oy ve ilkokulu bile bitirmemiş halk yığınları sayesinde seçimi kazandı.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ı siyaset sahnesine çıktığı 1980’li yıllardan beri izler, biraz da tanırım. Nasıl bir kişilik olduğunu iyi bilirim. Kasımpaşa’nın arka mahallesi Piyalepaşa’daki baba evinden komşusu olan taksi şoförleri ve esnaftan kendisi hakkında çok hikaye duymuşluğum vardır. “Nasıl?” diye sorarsanız cevabım şu olur:”Elli beş yıllık gazeteci sahada çalışırken gözünü, kulağını açar; kimin ne olduğunu öğrenmeye çalışır.”
Erdoğan 1994’te İBB Başkanlığına seçilmeden önce ne demişti de başkanlığı kazanmıştı? Hatırlıyor musunuz? Söyleyeyim: “Ben de sizler gibi kaçak yapı olan bir evde oturuyorum.” Dikkat edin. Erdoğan için o yıllarda kaçak bir yapıda oturmak, bırakın yasa dışılığı özendirmeyi, bir iftihar vesilesiydi. Hey gidi günler! Nereden nereye!
Kendisi bugün belki hatırlamaz ama AKP’yi kurmaya çalıştığı 2001 yılında çevresine toplamak istediği özellikle İstanbullu entel-dantel takımına gayet alçak gönüllülükle şöyle söylüyordu:
“Ben çok zor şartlar altında buralara geldim. Simit satarak maişetimi sağladım.”
O dönem kendisiyle konuşan entel-dantel arkadaşlar şaşkınlıkla şunu söylerlerdi:”Yahu neden bize hep alt kültür edebiyatı yapıyor?”
Çok şaşkındılar. Bugün ise şaşkınlıktan dudakları uçukluyor. Neden mi? Çünkü Erdoğan içinden geldiği alt kültürü çok iyi tanıyor ama sizleri çözümleyemiyordu. Örneğin gecenin bir vakti Sıraselviler’deki ünlü Hayat Apartmanı’nda verilen bir yemek daveti öncesi Talisker marka viski çeken gazeteci Emre Aköz ve entel eşi Nur Çintay, ev sahipleri karikatürist Salih Memecan ve eşi Nursuna Memecan’ı (bir dönem AKP milletvekilliği yaptı) görünce acaba ne düşünmüştü?
Bu ismini saydığım entel-danteller ve daha niceleri 2003-2013 arası Erdoğan’ı Batı’dan mülhem Hıristiyan Demokrat gibi Müslüman Demokrat sanmak gafletine düşmüştü. Ama göz ardı ettikleri bir nokta vardı. Erdoğan İBB Başkanlığına saeçilmeden önce, yani daha o eski günlerde de kendini gizlememişti. “Demokrasi tramvaya benzer. İstediğiniz istasyonda inersiniz. Demokrasi amaç değil, araçtır,” demişti.
Erdoğan’ı “Müslüman demokrat” yaftasıyla lanse eden entel-dantellerin bir bölümü Kürt açılımı projesi çerçevesinde kurulan “Akil İnsanlar” heyetlerinde sözüm ona barışı sağlamak için Kürt ileri gelenleriyle görüşme yapmak üzere görevlendirildiler. Proje uzun sürmedi. Kim taş koydu? Bilinmez. Ama yoldaşlarla yollar ayrıldı.
Derken bir U dönüş yapıldı. Can düşmanı MHP’yle 2016 itibarıyla sarmaş dolaş olan bir Erdoğan ortaya çıktı. Bütün bu süre içinde ezik ve cahil kalabalıkların sevgilisi Erdoğan giderek putlaştırıldı. Ezik, cahil, Atatürk Türkiyesi’nin laiklik, özgürlükler ve Batı değerlerine düşman, Atatürk’e “beton kafa” adını takan güruh Erdoğan’dan, Erdoğan da onlardan besleniyordu.
Hatırlayın. Daha bir kaç gün önce Erdoğan bir tv programında Akil İnsanlar’ı “entel-dantel” diye alaya aldı. Sonuç olarak, entel-danteller ve Batı kültürüyle dokusunun uyuşmadığını gören Erdoğan Müslüman dünyanın halifeliğine sıvanmanın yanında özellikle 15 Temmuz darbe girişimi sonrası ülkesinin bir NATO müttefiki olduğunu unutup Rusya Lideri Putin’le sarmaş dolaş oldu. Öylesine bir sarmaş dolaş olma durumu ki Batı basını Erdoğan’ı neredeyse NATO içindeki Putin dostu olarak damgaladı.
Bu arada, çevresini kuşatanlar ona, tövbe estağfurullah, “mehdi” unvanı vermeye kalkışıyor, Erdoğan bu güruhun Ata’sı, yani bizim Kemalistler’in putlaştırdığı Atatürk’ü haline geliyordu. Şunu da belirteyim: Ezik kitleler derken cehaletleri nedeniyle eğitimli kesimin karşısında kendilerini ezilmiş hisseden , fena halde aşağılık kompleksi içinde debelenen, karşı tarafı düşman belleyip nefret kusan ahaliden söz ediyorum. Daha geçen gün bir sokak röportajında türbanlı kadın otuz iki diş sırıtarak AKP’ye neden oy vereceğini şöyle anlatıyordu:
“Eskiden doktorlar bizi azarlardı. Şimdi biz doktorları dövüyoruz.”
Anladınız mı bu güruhun ruh halini? Yolsuzlukmuş, hırsızlıkmış, depremzedelerin göz göre göre enkaz altında can çekişerek ölmelerine göz yumulmasıymış, hiç bir şey umurlarında değil. Varsa yoksa Erdoğan. Eh, o zaman da başınıza geleceklere müstehaksınız kardeşim!
Bu içeriğin kaynağı Muhalif haber sitesidir.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ı siyaset sahnesine çıktığı 1980’li yıllardan beri izler, biraz da tanırım. Nasıl bir kişilik olduğunu iyi bilirim. Kasımpaşa’nın arka mahallesi Piyalepaşa’daki baba evinden komşusu olan taksi şoförleri ve esnaftan kendisi hakkında çok hikaye duymuşluğum vardır. “Nasıl?” diye sorarsanız cevabım şu olur:”Elli beş yıllık gazeteci sahada çalışırken gözünü, kulağını açar; kimin ne olduğunu öğrenmeye çalışır.”
Erdoğan 1994’te İBB Başkanlığına seçilmeden önce ne demişti de başkanlığı kazanmıştı? Hatırlıyor musunuz? Söyleyeyim: “Ben de sizler gibi kaçak yapı olan bir evde oturuyorum.” Dikkat edin. Erdoğan için o yıllarda kaçak bir yapıda oturmak, bırakın yasa dışılığı özendirmeyi, bir iftihar vesilesiydi. Hey gidi günler! Nereden nereye!
Kendisi bugün belki hatırlamaz ama AKP’yi kurmaya çalıştığı 2001 yılında çevresine toplamak istediği özellikle İstanbullu entel-dantel takımına gayet alçak gönüllülükle şöyle söylüyordu:
“Ben çok zor şartlar altında buralara geldim. Simit satarak maişetimi sağladım.”
O dönem kendisiyle konuşan entel-dantel arkadaşlar şaşkınlıkla şunu söylerlerdi:”Yahu neden bize hep alt kültür edebiyatı yapıyor?”
Çok şaşkındılar. Bugün ise şaşkınlıktan dudakları uçukluyor. Neden mi? Çünkü Erdoğan içinden geldiği alt kültürü çok iyi tanıyor ama sizleri çözümleyemiyordu. Örneğin gecenin bir vakti Sıraselviler’deki ünlü Hayat Apartmanı’nda verilen bir yemek daveti öncesi Talisker marka viski çeken gazeteci Emre Aköz ve entel eşi Nur Çintay, ev sahipleri karikatürist Salih Memecan ve eşi Nursuna Memecan’ı (bir dönem AKP milletvekilliği yaptı) görünce acaba ne düşünmüştü?
Bu ismini saydığım entel-danteller ve daha niceleri 2003-2013 arası Erdoğan’ı Batı’dan mülhem Hıristiyan Demokrat gibi Müslüman Demokrat sanmak gafletine düşmüştü. Ama göz ardı ettikleri bir nokta vardı. Erdoğan İBB Başkanlığına saeçilmeden önce, yani daha o eski günlerde de kendini gizlememişti. “Demokrasi tramvaya benzer. İstediğiniz istasyonda inersiniz. Demokrasi amaç değil, araçtır,” demişti.
Erdoğan’ı “Müslüman demokrat” yaftasıyla lanse eden entel-dantellerin bir bölümü Kürt açılımı projesi çerçevesinde kurulan “Akil İnsanlar” heyetlerinde sözüm ona barışı sağlamak için Kürt ileri gelenleriyle görüşme yapmak üzere görevlendirildiler. Proje uzun sürmedi. Kim taş koydu? Bilinmez. Ama yoldaşlarla yollar ayrıldı.
Derken bir U dönüş yapıldı. Can düşmanı MHP’yle 2016 itibarıyla sarmaş dolaş olan bir Erdoğan ortaya çıktı. Bütün bu süre içinde ezik ve cahil kalabalıkların sevgilisi Erdoğan giderek putlaştırıldı. Ezik, cahil, Atatürk Türkiyesi’nin laiklik, özgürlükler ve Batı değerlerine düşman, Atatürk’e “beton kafa” adını takan güruh Erdoğan’dan, Erdoğan da onlardan besleniyordu.
Hatırlayın. Daha bir kaç gün önce Erdoğan bir tv programında Akil İnsanlar’ı “entel-dantel” diye alaya aldı. Sonuç olarak, entel-danteller ve Batı kültürüyle dokusunun uyuşmadığını gören Erdoğan Müslüman dünyanın halifeliğine sıvanmanın yanında özellikle 15 Temmuz darbe girişimi sonrası ülkesinin bir NATO müttefiki olduğunu unutup Rusya Lideri Putin’le sarmaş dolaş oldu. Öylesine bir sarmaş dolaş olma durumu ki Batı basını Erdoğan’ı neredeyse NATO içindeki Putin dostu olarak damgaladı.
Bu arada, çevresini kuşatanlar ona, tövbe estağfurullah, “mehdi” unvanı vermeye kalkışıyor, Erdoğan bu güruhun Ata’sı, yani bizim Kemalistler’in putlaştırdığı Atatürk’ü haline geliyordu. Şunu da belirteyim: Ezik kitleler derken cehaletleri nedeniyle eğitimli kesimin karşısında kendilerini ezilmiş hisseden , fena halde aşağılık kompleksi içinde debelenen, karşı tarafı düşman belleyip nefret kusan ahaliden söz ediyorum. Daha geçen gün bir sokak röportajında türbanlı kadın otuz iki diş sırıtarak AKP’ye neden oy vereceğini şöyle anlatıyordu:
“Eskiden doktorlar bizi azarlardı. Şimdi biz doktorları dövüyoruz.”
Anladınız mı bu güruhun ruh halini? Yolsuzlukmuş, hırsızlıkmış, depremzedelerin göz göre göre enkaz altında can çekişerek ölmelerine göz yumulmasıymış, hiç bir şey umurlarında değil. Varsa yoksa Erdoğan. Eh, o zaman da başınıza geleceklere müstehaksınız kardeşim!
Bu içeriğin kaynağı Muhalif haber sitesidir.
Ziyaretçiler için gizlenmiş link, görmek için lütfen üye olunuz.
Giriş yap veya üye ol.